Kur'an ve İnsanın Anlam Arayışı
"Oku-Düşün-Anla-Yaşa: Güncel değerleri yaşayarak öğrenip-üreterek hayata katıyorum!" Prof. Dr. Ahmet Nedim SERİNSU
    • İyilik yap,
      elinden geldiğince iyilik yap...
    • Mehmet SERİNSU (Şumnu 1925-Ankara 8.Eylül.2016 Perşembe)
    • Okuyacaksınız, okutacaksınız!
      Kürsüde, minberde, mektepte ve üniversitede.
      İlmin en büyük ibâdet olduğunu halka öğreteceksiniz.
    • Nurettin TOPÇU (1909-1975)
    • Küçük şey yoktur!
    • Kemal URAL (v. 30.Nisan.2016)
    • Her zaman en güzel eylemi (salih ameli) çıkarabilmek için çok çalışmak,
      ben’i bulup biz’i de keşfedip hep beraber yürüyebilmek
      ve hizmet edebilmek,
      istikbalin ikbal ışığı olmak
      ve memleketi ışığa boğacak gayreti yaşamak
      gerçek Ankara İlâhiyatlı olmak bu demek.
    • İnsanı insan kılan,
      onun bağlı bulunduğu değerler sistemidir.
    • Prof. Dr. Necati ÖNER (v. 2 Ocak 2019)
    • Yaşamak,
      hizmet etmek ve af dilemek için bir mühlettir.
    • Elbistanlı Dr. Rahmi ERAY (1918-1958)

Kuran ve Bağlam    30.05.2024

Emine Büşra ARICI
Öğr. No: 23922715
Esbab-ı Nüzul II - Doktora Dersi 

 

Kur'ân ve Bağlam kitabıyla ilgili birkaç şey anlatır mısın?

“Kur’an ve Bağlam” kitabı, Kur'ân’ın anlaşılmasında esbâb-ı nüzul ilminin rolünü ve önemini incelemekte aynı zamanda esbâb-ı nüzul rivayetlerini değerlendirme konusunda yeni bir yaklaşım sunmaktadır. Kitap üç ana bölümden oluşmaktadır:

  1. Kur'ân’ın Anlaşılmasında Esbâb-ı Nüzul'ün Rolü: Bu bölümde esbâb-ı nüzul kavramını tanımlanmakta ve bu bilginin Kur'ân’ı anlamadaki rolünü açıklanmaktadır. Esbâb-ı nüzul rivayetlerinin kalıpları arasındaki fark ve bu rivayetlerin nasıl tasnif edileceği gibi meselelere değinilmektedir. Esbâb-ı nüzul bilgisinin Kur'ân’ın anlaşılmasında olumlu ve olumsuz etkileri tartışılmaktadır. Bu bölümde esbâb-ı nüzule yeni bir yaklaşım şekli önerilmektedir. Bu yaklaşıma göre en temelde rivayetlerin, nevi açısından tasnif edilmesi gerekmektedir: nüzul ortamına ait olan müsned-merfu hadis rivayetleri ve âyetlerin manasının kapsamına giren, nüzul asrında veya bilahare meydana gelmiş bir olayın ictihad ile misal getirildiği haberlerden oluşan rivayetler ki bunlara tefsir için esbâb-ı nüzul rivayetleri denmektedir. Daha sonra bu rivayetler hadis usulü açısından değerlendirilmelidir. Tüm bunlar yapılırken Kur'ân’ın bütünlüğü dikkate alınmalıdır.
  2. Sa'lebe Kıssası - Esbâb-ı Nüzul'e Yeni Bir Yaklaşım: İkinci bölümde, Sa'lebe kıssası  esbâb-ı nüzul ilmine sunulan yenilikçi bakış açısıyla değerlendirilmektedir.
  3. Tarihsellik ve Esbâb-ı Nüzul: Üçüncü bölüm, Kur'ân'ın tarihi bağlamının anlaşılmasında esbâb-ı nüzul bilgilerinin önemini ele almaktadır.

 


0 Yorum - Yorum Yaz

Ödev 5    31.05.2024

Arlinda ISMANI

Doktora- 23922725

 

Kur’an ve Bağlam kitabı Prof. Dr. Ahmet Nedim Serinsu Hocamız tarafından kaleme alınmıştır. Eser; “Kur’an’ın Anlaşılmasında Esbab-ı Nüzul’ün Rolü”, “Sa’lebe Kıssası, Esbab-ı Nüzul’e Yeni Bir Yaklaşım”, “Tarihsellik ve Esbab-ı Nüzul” olmak üzere 3 kitap bölümlerinden oluşmaktadır. Kitap eklerle birlikte 383 sayfalık bir eserdir. Kitap, sebeb-i nüzulu bilmek, anlamak isteyen biri için başvurulması gereken ilk eserlerdendir. Bu konu çok dikkatli ve bütün detaylarıyla incelenmiştir. Kitapta belki de en çok ihmal ettiğimiz başka önemli bir konu da bilgi bütünlüğü konusuna da dikkat çekmektedir. Bu çalışmada beğendiğim ve faydalı gördüğüm kısım, bölüme ya da ana konuya geçmeden önce genel mülahazalar kısmı idi. Çünkü okuyucu için az çok bir tür hazırlık, alt temel veya ne okuyacağı ile ilgili haberdar olmuş olur. Bununla birlikte kavramların açıklanmasına da dikkat edilmiştir. Kitapta dikkatimi çeken başka bir nokta da tasarımdır. Tablolar, semboller, bazı önemli kısımların farklı koyu renkle yazılması konunun, okuyucu için daha kalıcı olması bakımından faydalı bulduğumu ifade etmek istiyorum.


0 Yorum - Yorum Yaz

KUR'AN VE BAĞLAM    01.06.2024

 Ahmet Altınsoy
 23922717
 ESBAB-I NÜZUL II DOKTORA DERSİ  

 

KUR’ÂN VE BAĞLAM adlı eser “Kurân’ın Anlaşılmasında Esbâb-ı Nüzul’ün Rolu”, “Sa’lebe Kıssası, Esbāb-ı Nüzûl’e Yeni Bir Yaklaşım” ve “Tarihsellik ve Esbāb-ı Nüzûl” olmak üzere üç ana başlıktan oluşmaktadır. Birinci bölümde yazar, Kur'ân ilimlerini teferruatlı bir biçimde incelemektedir. Sonrasında bu başlıkta büyük bir yekûn tutan Esbāb-ı Nüzûl konusuna girmektedir. Müellif kavramın doğuşundan başlayarak Hadis ilmi ile alakasına, tasniflenmesine ve konuyla bağlantılı diğer meseleleri ele almaktadır. Devamında yazar ayetlerin anlaşılması bakımından Sebeb-i Nuzûl rivayetleri hakkında edindiği sonuçları işlemektedir. Bu ana bölümün son başlığı ise  Esbāb-ı Nüzûl’e yeni bir yaklaşımdır. Burada Serinsu, Esbāb-ı Nüzûl rivayetlerini yeniden değerlendirirken öncelikle onlara duyulan ihtiyacın sınırlarını belirlemektedir. Akabinde hadis usûlü açısından ele almakta ve rivayetleri bir tasniflemeye tabi tutmaktadır. Son olarak yazar ayetlerin anlaşılması bakımından Kur’an bütünlüğü, Siyak-Sibak’ın önemi ve Tarihsellik konularını ele almaktadır. 

 

İkinci ana başlıkta ise yazar, birinci başlığın son bölümü olan Esbāb-ı Nüzûl’e Yeni Bir Yaklaşım başlığında ortaya koyduğu teorik yöntemi Sa’lebe kıssası üzerinde pratik olarak göstermektedir. 

Üçüncü ana başlık, Tarihsellik ile Esbāb-ı Nüzûl arasındaki iletişime dairdir. Burada Serinsu, tarihsellik ve tarihselcilik kavramlarının Batı’ya ait kavramlar olduğunu, kendi yaşadıkları toplumsal tecrübeler etrafında bu kavramları oluşturduklarını ifade etmektedir. Esbāb-ı Nüzûl ise kendi dünyamızın ürettiği bir kavram olup Kur’an’ın yaşanmış, yaşabilir ve yaşanacak bir kitap olduğunu,onun soyut bir düşünce olmadığını göstermektedir.


0 Yorum - Yorum Yaz

KURAN VE BAĞLAM KİTABI    01.07.2024

KURAN VE BAĞLAM KİTABI

Ali Muradasilov

Öğr. No: 23922724

Esbab-ı Nüzul II - Doktora Dersi 

“Kur'ân ve Bağlam” kitabında Kur'ân’ın anlaşılmasında Esbâb-ı nüzule ilişkin bilgilerinizi etkileyen anlamların, düşüncelerin, ön kabullerin, yargıların ve bakış açılarının toplamını yani bağlamını mütalaa edilmektedir. İslâmî ilimlerde ihtisas sahibi olsun ya da olmasın, Kur'ân-ı Kerîm'i anlama gayreti içerisindeki araştırmacıların Esbâb-ı Nüzul'den nasıl faydalanacakları, rivayetleri hangi ilkeler doğrultusunda değerlendirecekleri hususunda örnekler getirmektedir. Bu ana kitap üç kitaptan oluşmaktadır:

Birinci kitap: “Kur'ân’ın Anlaşılmasında Esbâb-ı Nüzul'ün Rolü”dur. Bu kitabının giriş kısmında başlangıçta tefsir ilmi, esbâb-ı nüzulü bilmekten ibaret olduğunu anlatılmaktadır. Ali, İbn-i Mes'ud ve İbn-i Abbas gibi bazı sahabiler, "Kur'ân'dan inen her ayetin ne hakkında, kim hakkında ve nerede nâzil olduğunu bildiklerine" dair sözler söylemişlerdir. Onların bu ifadelerini Kur'ân Kerîm'e verdikleri önemi, Kur’ân’a dair her şeyi öğrendiklerini ve bu bilgilerin kendilerinden öğrenilip sonraki nesillere aktarılmasını ne kadar arzuladıklarını göstermektedir.

Birinci kitap üç bölümden ibarettir. İlk bölümü: ”Kur’an İlimleri ve Esbâb-ı Nüzul İlmi”dir. Bu bölümünde Kur’an ilimleri kavramları, doğuşu ve gelişmesi ile incelenmektedir. Ulümu’l-Kur’an denildiği zaman ne kasdolduğu ve tarih boyunca bu kavramdan ne anlaşıldığı ortaya koymaktadır. Hz. Peygamber Kur'ân'ı ve onunla amel etmeyi birlikte öğrettiği, O(s.a.v.) ve sahabe (r.anhum) Kur'ân-ı Kerîm'i hem sözleriyle hem de eylemleriyle tefsir etmişler yani yaşanan hayata uyarlamışlar, onun ahkâmını elle tutulur, gözle görülür bir hale koymuşlardır. Bu durum elbette gelecek nesillerin de yapması ve gerçekleştirmesi gereken bir görevdir. Hz. Peygamber döneminde hem de ashab döneminde Kur'ân ilimlerinin telifine gerek duyulmamıştır. Çünkü nüzulü müşahede edenler, bizzat İlk Muallimin (s.a.v.) tedrisinden geçenler o sıralar hayattadır ve lisân selîkası dediğimiz düzgün konuşma alışkanlıklarını henüz muhafaza etmektedirler. Mesajı anlayabilmekte veya anlayamadıklarını soracak kimseleri bulabilmektedirler. Kur'ân-ı Kerîm'le karıştırılabilir endişesiyle telif hareketine sıcak bakmamaktadırlar. Tâbiûn, sahabenin yetiştirdiği âlimleri ve diğerleri Kur'ân ilimlerinin esaslarını koyan bilginlerimiz olarak anılmaktadırlar.  Dolayısıyla Kur'ân ilimleri İslâmiyet'in ilk döneminden itibaren âlimlerimizin bazı hususlarını celbetmiştir. Bu sahada müstakil eserler vermemiş olsalar dahi Ulûmu'l-Kur'ân'a ve meselelerine ait olup oldukları kanaatlerini sistemlerinde kaydetmişlerdir. Birinci asrin sonları ile ikinci asrın tesadüfleri tesadüf olmayan bu tanımlama İslâm kültür tarihinde "Tedvîn asrı"nın başlangıcı olarak kabul edilmektedir. Kur'an ilimleri, yukarıda ele alındığı üzere kapsamı çok geniş olan bir kavramdır.  Kur'ân-ı Kerîm'le ilgili ilimlerden ve araştırmalardan oluşur.  Dolayısıyla konusu her yönüyle Kur'ân-ı Kerîm'dir. Tefsir ilmi ise, Kur'ân-ı Kerîm'in izahını amaçlayan bir ilimdir. Yani İlmu't-Tefsir veya İlmu Tefsîri'l-Kur'ân, Kur'ân-ı Kerîm'i her yerde (gramer, belagat, tarih vs.) tedavi edip etmediğini ve bildirmeye yarayan ilimdir.

 Aynı zamanda bu bölümde sebeb-i nüzulün kavramsal tanımı ile rivâyet sıygaları arasında bir bağ olduğu ve bu bağ mutlaka kurulu olduğu hakkında izah edilmektedir.  Tanımın sınırlarına girmeyen rivâyetler sebeb-i nüzul rivâyeti olarak ele alınmamalı ve bunun için rivâyet sıygalarında bu hususun gidişatındaki noktalar iyi test edilmelidir. Bunun için bu bölümünde rivayetler sebep ifade etmede "nass" olan rivayetler ve sebep ifade etmede "nass olmayan" rivâyetler tarafından incelenmektedir. Esbâb-ı nüzulden yapılacak gerekli olmayan rivâyetlere gelince bunlar ilk devir müfessirleri ile başlayan ve devam eden bir geleneğe ait rivâyetlerdir.  Âyetin manâsı umumun ifade ettiği ve nüzul sebebi bilinmeden anlaşılması mümkün olduğu halde âyetin manâsına uygun düşen veya âyetle ilgili görülen rivâyetlerin zikredilmesi olayıdır.  Aslında hüküm lafzının umum ifadesi ile sabit tutulmaktadır.  Sebebin hususiyeti ile değildir. Âlimlerin ekseriyeti hükmün, sebebinin hususîliği değil, lâfzın umûmîliğine göre olduğunda icmâ vardır demektedirler.  Hz. Peygamber zamanından beri sahabe ve müctehit imamların anlayışı ve tatbikatı bu olmuş ve buna karşı hiçbir zaman ortaya çıkmamıştır.  Çünkü hüccet nassların kendisidir, sebepleri değildir. Sebep bir şeyi ortaya çıkarmaz.  Bir şey ortaya koyan lâfız ve ifadelerdir. Kur'ân-ı Kerim'in genel mesajı bütünlük içerisinde kavranmalıdır.  Zaman - mekanı - şahıs unsurlarının ötesinde insanî örnek oluşturan, insanın hayatının canlı, somut yönü, bu genel mesaj çerçevesi ele alınmalı ve üzerinde düşünmelidir.

Birinci kitabının ikinci bölümü: ”Kur’an Kerim’in Anlaşılmasında Esbab-ı Nüzul Rivayeterinin Değerlendirilmesinin Sonuçları”dır. Bu bölümünde önce Kur’an-ı Kerim’in anlaşılmasında esbab-ı nüznün yetersiz kalma sebepleri hakkında anlatılmaktadır. Kur'ân-ı Kerîm'in anlaşılmasında esbâb-ı nüzulden yararlanırken bu alanla ilgili ilkeleri gözardı eden tutumlar, bazı problemlere sebep olmuşlardır. Bu olguyu Kur'ân-ı Kerîm'in anlaşılmasında esbâb-ı nüzulün yetersiz kalma sebepleri olarak adlandırılmaktadır. Bu sebeplerin birincisi Rivayetler Açısındandır. Bunun kapsamına: Merfu-Musned Esbab-ı Nüzul Rivayetleri, Mursel Esbâb-ı Nüzul Rivâyetleri, Senedlerin Hazfedilmesi, Rivâyetlerin Tasnifine Dikkat Etmeme, Rivâyet Sıygalarına (Kalıplarına) Dikkat Göstermemedir. Bu sebeplerin ikincisi Umumu Hususileştirme Açısındandır: Kur'ân-ı Kerîm'in anlaşılmasında esbâb-ı nüzulün yetersiz kaldığı bir husus da sebebiyet ifade eden sebeb-i nüzülün (nass) olarak umum değil de husus ifade ettiği şeklinde anlaşılması çabalarıdır. Üçüncüsü Taaddüt-Taahhür açısından Kur'ân-ı Kerîm'de nüzulü tekerrür (taaddüt) eden âyet bulunmadığını söyleyenlerin görüşü.

Birinci kitabının üçüncü bölümü: “Esbab-ı Nüzulüne Yeni Bir Yaklaşım”dır. Bu bölümde Kur'ân-ı Kerim'in anlaşılmasında esbâb-ı nüzulün daha doğru bir şekilde kullanılmasına imkân verecek ve işlenen hataları önleyecek gerçeğinden hareketle yeni bir yaklaşıma ihtiyaç olduğu hakkında bahsedilmektedir. Bunu gerçekleştirebilmek için esbâb-ı nüzule ihtiyaç duyulan noktaları göstermektedir. Bu yöndeki çabalar nüzul ve yeni asırlarının sosyal şartları, fikrî şartları, iktisadî şartları, siyasî şartları ve insanını inceleyen araştırmalar (özellikle antropolojik araştırmalar) esbâb-ı nüzulden Kur'ân'ı anlama yolunda daha çok istifade etmemizi ve bunun gerçekleşmesinde imkân sağlayacak yeni bir yaklaşım ve ayrıca genel ve özel ilkeleri ele alınıyor. Genel ilkelerden birincisi: Esbâb-ı nüzul rivayetlerinin sahih olanlarının ve olmayanlarının tamamını bir araya getirmek ve Kur'ân-ı Kerîm'i yorumlamada, anlamada bütün rivayetleri senet - metin tenkidine tâbi tutmaktır. Genel ilkelerden ikincisi: Kur'ân-ı Kerîm'i bütünlüğü içinde okumak ve zâhirinden gücümüzün yettiğini anlamaya gayret ederek çözümü Kur’ân’da, onun manâlarında bulabilmektir. Özel ilkelerden birincisi: Arap dilinde kelâmın anlaşılması, birçok unsurun bir arada veya tek tek düşünülmesine bağlı bulunmaktadır. Hitap eden, hitap edilen ve hitabın durumuna, keyfiyetine ( niteliğine ) veya hepsinin birden mütalaa edilmesine göre kelâmın anlamı farklılık göstermektedir. İkincisi: Sebeb-i nüzulü bilmemenin Kur'ân'ın zâhir nasslarını ve mücmel nasslar konumuna getirme şüphesi ve güçlüğü bulunduğu halleri hakkındadır. Üçüncüsü: Önceki iki ilkeyi kapsayan bir niteliktedir. Buna göre: Kur’ân-ı Kerim'in anlaşılmasında esbâb-ı nüzule ihtiyacı ilk planda Kur'ân belirlemelidir. Kur'ân-ı Kerîm'i okuyan veya dinleyen kimse bu eylemi sırasında âyet ve âyetlerde bulunan üstü kapalı bir ifade (ima, telmih) hakkında manâyı yakalamak için bir bekleyişe, arayışa giriyorsa o zaman sebeb-i nüzulü nakletmeye, olayı ayrıntılarıyla anlatmaya ihtiyaç var demektir.

Bana göre bu bölümlerin içeriklerinden en önemlisi: Kur'ân'ın nüzul asrı için geçerli olan bakış tarzı günümüz için de geçerlidir. Hayat tezahürleri değişse dahi insan ve onun ana karakteri, dolayısıyla ondan zuhur eden hâdiseler, meseleler, sorular devam ediyor. Kur'ân-ı Kerîm'i hidayet rehberi edinen insan esbâb-ı nüzulleri bu bağlamda değerlendirirse onu anlamada yeni boyutlar keşfedebilir. Kur'ân'ı kendi vakıasına aktarabilir. Esbâb-ı nüzul tarihîlik kavramı münasebetine insanın tarihî bir varlık olması bağlamında bakabiliriz. O zaman görülecektir ki esbâb-ı nüzul, Kur’ân - insan ilişkisinin bir bölümünde oluşmuş insanî yapıp-etmelerdir. Dolayısıyla her mekân - zaman'da benzeri insanı yapıp etmelerle temelde aynılık gösterir. Aslolan bu tarihî yapıp - etmelerden bugünün insan meselelerine yönelik ilkeleri tespit edebilmektir. Bundan daha önemlisi ise onları amel ( eylem ) haline getirebilme meselesidir. Esbâb-ı nüzul, Kur’ân-ı Kerîm'in soyut bir düşünce veya düşünce biçimi olarak kalmadığının, aksine yaşanmış, yaşanabilir ve yaşanacak bir hakikat, bir hidayet rehberi olduğunun en büyük delilidir. Esbâb-ı nüzulün Kur'ân-ı Kerîm'in anlaşılmasında tespit edilen ilkeler çerçevesinde ve onlara uyarak değerlendirilmesi birçok faydalar temin edecektir: 1. Kur'ân-ı Kerîm'in anlaşılmasında insanın bakış ufkuna henüz girmemiş insanın dikkatine açılmamış sınırsız sayıda olgu olduğu göz önünde tutulacaktır, 2. Konulu tefsir çalışmalarında esbâb-ı nüzulün, nüzul ortamının ve şartlarıni aksettiren yönünden sağlıklı bir şekilde istifade olunacaktır, 3. Esbâb-ı nüzul bilgisi ile oluşan nedensel halkaları nüzul asrına doğru izleme imkânı doğacaktı. Bundan da insanî davranışların tarihini tespit etmede, yazmada yararlanılabilecektir, 4. Müfessirler üzerine yapılan monografik çalışmalarda esbâb-ı nüzulle ilgili zikredilen ilkelerin uygulanması çok isabetli olacaktır. Bir kere müfessirin esbâb-ı nüzul alanındaki ilkelerini ortaya koymak mümkün olacaktır. Bu da Kur'ân-ı Kerîm'in anlaşılması sürecinde bu malzemenin nasıl değerlendirildiğini tespit etme imkânı verecektir.

İkinci kitap: “Sa'lebe Kıssası Esbâb-ı Nüzul'e Yeni Bir Yaklaşım”dır. Bu kitapta Tevbe sûresi 75. âyet-i kerîmesini anlama çabasında "doğru"yu bulma maksadıyla nakledilen Sa'lebe kissası, âyetin anlaşılmasına yönelik yorumları bu hâdisenin sınırları içerisinde bırakmıştır. Esbāb-ı Nüzûl’e Yeni Bir Yaklaşım başlığında ortaya koyduğu teorik yöntemi Sa’lebe kıssası üzerinde pratik olarak göstermektedir.  Müfessirlerin Sa'lebe kıssası hakkında yaptıkları değerlendirmeleri ise kıssayı doğru kabul edenler ve etmeyenler olarak iki grupta mütalaa edebilir. Bu sebeple müfessirlerin bu konudaki " yorumları " birbirine zıt olmuş ve Kuran'ın yorum zenginliğini tahdit etmiştir. Hâlbuki Tevbe sûresi 75. âyetine ve sebeb-i nüzulü olarak nakledilen Sa'lebe kissasına, önerdiğimiz ilkeler ışığında bakılmış olsaydı Kurân-ı Kerîm'in mâna zenginliği anlaşılacaktı. Çünkü Kurân-ı Kerîm'le aydınlanacak hayatımızın zenginliği, onun zengin bir biçimde yorumlanmasıyla, pratiğe taşınmasıyla mümkündür.

Üçüncü kitap: “Tarihsellik ve Esbâb-ı Nüzul”dür. Bu kitapta kavramlar hakkında anlatılmakta ve onların insanî bir yapıp etme olarak düşünme faaliyetinin temel araclardan olduğu izah edilmektedir. Kavram her türlü tecrübenin ve varolanların durumunun hepsinin üzerinde cereyan eden bir olayın düşüncesinin oluşması ve ondan başka fikirlerin doğmasını sağlar. Kavram bir fikirdir, bir bilgidir. İnsan bir fikri, bir bilgiyi dille ifade eder. Kavram dille ifade edildiğinde terim adını alır. Düşünme faaliyetinin sağlıklı yürümesi için hem kavramların hem de terimlerin bir dilde iyi ifade edilmiş olması ve anlam çerçevesinin iyi belirlenmesi çok önemli bir husustur. Çünkü insanın bütün iradî eylemleri, kazandığı kavramlara bağlıdır. Tarihsellik de tarih yapan bir varlık olarak insanın, tarih hakkında edindiği tecrübelerin ve bu alanla ilgili bütün durumların üzerinde cereyan eden zihnî faaliyetinin sonucu oluşan düşünce ve ondan doğan fikirlere işaret eden bir kavramdır. Yani tarihsellik, geçmişte olup biten her şeyin geçmişte kalmasına rağmen etkisini devam ettirmesi halidir. Burada öncelikle tarihsellik kavramını esbâb-ı nüzul çerçevesinde ele alıp inceleyerek bu kavramın doğuşunu ve gelişimini özet bir şekilde ortaya koyulmaktadır. Bu Batı kökenli bir kavramın kendi kültür alanımıza nasıl nakledeceği ve kullanılabileceği dair ipuçlarını verilmektedir. Aynı zamanda burada tarihsellik yanında tarihselcilik kavramının da Batı’ya ait olduğu, bunların kendi yaşadıkları toplumsal tecrübeler etrafında bu kavramları oluşturduklarını ifade edilmektedir. Bu kavramlar Batı düşüncesinde ilimlerin tasnifi ile ilgili olarak, beşerî ilimler - tabiat ilimleri ayırımı epistemolojik bir çatışmaya dönüştüğünde ortaya çıkmış kavramlardır. Bu asrın ortalarından itibaren tabiat ilimlerindeki yeni keşifler, yeni teknolojilerin doğmasına sebep olunca beşerî ilimlerin statüsü üzerindeki tartışmalar da felsefenin ana meselesi olma imtiyazını kaybetmişti. Artık çağdaş ilim, bilim ve teknolojinin peşinden koşmakta, bilim ve teknolojinin ortaya çıkardığı meselelere çözüm aramaktadır. Bu durum insan-tabiat ilişkilerinde bugün bizzat yaşadığımız problemlerin ortaya çıkmasına ve devam etmesine sebep olmuştur. Oysa İslâm, beşerî ilimler ile tabiat ilimleri arasında organik bir ilişki görür. İnsanla tabiatı birbirinden ayırmaz. Kâinattaki düzenin, ilâhî lütfun ve bereketin ihsanı olduğuna dikkat çeker. İnsan bu düzende, bu sistem içerisinde diğer varlık kategorileri arasında çok özel bir yere sahiptir. Çünkü o diğer varlık kategorilerini (hayvan, bitki, cemadat) de fıtratında bulunduran ve kâinatta ilâhî ihsan olarak ne bahşedilmişse kendine musahhar kılınan fiilî ve kavlî vahye muhatap olan bir varlıktır. Yani o, Allah’ın yeryüzündeki halifesidir. İnsanla tabiat arasındaki bu bütünlüğün ve köklü ilişkinin temelinde ise her iki varlığın da fıtratlarına uygun hareket etme metodunun vahiy kaynaklı olması vardır. Kur'ân-ı Kerîm insanın sadece tarihsel varlık koşulu ile değil bütün varlık koşulları ile uyumlu koşullara cevap veren bir ilâhî mesajdır. Yani o fıtrata hitap eden, insanın fıtrî ihtiyaçlarını en mükemmel şekilde göz önünde bulunduran bir kitaptır. Bu son derece olağan durumun asıl nedeni insanı yaratan ve Kur'ân-ı Kerim'i inzâl eden varlığın tek ve bir Yüce Allah olmasıdır.

İnsanı insan yapan olgular bize, Kur'ân'ın Hz.Âdem'le başladığını bildirdiği insanın varlığının hep aynı olduğunu gösteriyor. İşte bu insan somut varlık bütününde temelini bulan, birbirine dayanan ve birbirini gerektiren varlık koşullarından, olgulardan hareket etmektedir. İnsanın görevi, yaratılış ile gelen bu kabiliyetlerinin imkânlarının farkında olmak, şuurunda olmak ve onları vahyin gösterdiği doğrultuda geliştirmeye tüm hayatı boyunca çaba harcamak noktasında tezahür eder. Nüzul asrı insanı da şüphesiz aktif olan yani yapıp eden ve ne yapıp ettiğini de bilen insandı. Ayrıca duraklama tanımayan hayatı ve onun getirdiği soruları, meseleleri ve yapılması gerekli birçok şeyi çözmeye veya yapacaklarını sıraya koymaya çabalıyordu ve buna göre tavır takınıyordu. Bunu ona sağlayan muhakkak ki insanın yapıp etmelerini yöneten değer duygusudur. İnsanın yapıp etmeleri onun tarihselliğini oluşturur. Yapıp etmeleri amaçlar, hedefler, değerler, insanın hak ve haksızlık, dünya, doğa ve kendisi hakkındaki görüşleri, dinsel inançlar, bilgi gibi faktörler tarafından yönetilirler. Bütün bu faktörler, insanın somut bütünlüğünü oluşturur ve bunun için de insan, tarihsel oluşa bütün olarak, yani bütün varlık koşulları ile katılır. O halde sebeb-i nüzul ve nazil olan âyet dolayısıyla oluşan tarihsellik, insanın tarihsel bir varlık oluşu bağlamında değerlendirilmelidir. Önemli olan, bu tarihsel icraatlardan bugünün insan meselelerine çözüm bulmaya imkân verecek ebedi ilkeleri yakalayabilmek ve onları hayata aktarıp, uygulayabilmek ve onları amel haline getirebilmektir. Esbâb-ı nüzulün tarihsel bir gerçek olması ile onun tarihe bağımlı olması da birbirinden farklı şeylerdir. Çünkü esbâb-ı nüzul dinî bir fenomen olarak, hakikati, tarihsellikten bağımsız olan bir gerçek olarak da düşünülmelidir. Çünkü esbâb-ı nüzul orijinal yorum-orijinal tarihtir. Dolayısıyla Kur'ân daima yaşanan hayatla iç içe ve insan sorularına cevap veren bir kutsal kitap olma özelliğini sürdürür. Kur'ân, ilâhî iradenin meşîetiyle (Allah'ın buyurmasıyla, isteğiyle) inzâl olunmuştur. Dış etkenlerin ortaya çıkışı (nüzul sebepleri gibi) onun indirilişinin gerçek sebebi değildir. Çünkü benzer insanî yapıp etmelerin o dönemde dünyanın başka yerlerinde de cereyan ettiği bir gerçektir. Hâlbuki Kur'ân, ilm-i ilâhinin murad ettiği hikmete binaen bilinen ortamda nazil olmuştur. Hayat şekilleri değişse dahi insan ve onun karakteri (fıtratı), bu sebeple meydana gelen hâdiseler, meseleler, sorular devam ediyor. Kur'ân-ı Kerîm'i kendisine hidayet rehberi edinen insan, nüzul sebeplerini ve onun tarihselliğini bu bağlamda değerlendirirse onu anlamada yeni boyutlar keşfedebilir. İnsan, Kur’ân-ı Kerîm'i kendi gerçekliğine aktarıp onu amel (eylem-üretim ) haline getirebilir.

 

 

 

 


0 Yorum - Yorum Yaz
Ders Malzemeleri
Lütfen Kopyalamayınız!
2021-2022 Arşivi
2020-2021 Arşivi
2019-2020 Arşivi
2018-2019 Arşivi
2017-2018 Arşivi
2016-2017 Arşivi
2015-2016 Arşivi
2014-2015 Arşivi
2013-2014 Arşivi