Taberî’nin aktardığı
rivayetlerin değerlendirilmesi
Münafıkûn
Sûresi mushafta 63. sırada yer alan ve 11 ayetten oluşun medenî bir sûredir. Taberî, sûrenin 5-8. ayetlerinin nüzul
sebebiyle ilgili olarak 12 rivayet nakletmektedir. Rivayetler hakkında genel değerlendirmeler
şu şekildedir:
1.
rivayet, ayetlerin nüzulünün sebebi olarak anlatılan olayın kahramanı olan Zeyd
b. Erkam (ö:66)’dan gelmektedir. Sebeb-i nüzûl rivayetidir. Metinde şahıslar ve
zaman belirtilerek bir olay anlatılmakta ve sonuçta ayetin nazil olduğu ifade
edilmektedir.. Rivayet, sosyal ortamı okumak adına ipucu ifadeler içermektedir.
2.
ve 4. rivayetler de Zeyd b. Erkam (ö:66)’dan benzer ifadeler ve bazı küçük
farklılıklarla ve sebeb-i nüzûl kalıbıyla gelmektedir.
3.
rivayet ise Zeyd b. Erkam (ö:66)’ın bu olayı anlattığını aktarmakla
yetinmektedir.
5.
ve 6. rivayetler, Katâde(ö:117)’den gelmektedir.
Sosyal ortamla ve toplumsal rollerin anlaşılmasıyla ilgili detay bilgiler veren
5. rivayet bir sebeb-i nüzûl değerlendirmesi olarak kabuledilebilir.
7.
rivayet, İbn Abbas (ö:68)’tan gelmekte ve nüzûl tarihi ile ilgili bilgi vererek
bu ayetlerin nüzûlünü Tevbe Sûresi’nin
80. ayeti ile ilişkilendirmektedir. Bu rivayetin İbn-i Abbas’ın Kur’ân’ı
açıklamak için yaptığı bir sebebi nüzûl değerlendirmesi olduğu düşünülebilir.
8.
rivayet İkrime (ö:105)’den sebeb-i nüzûl değerlendirmesi kalıbıyla gelmektedir.
Abdullah bin Ubey bin Selûl, oğlu ve peygamber
arasındaki bir hadiseyi aktaran bu rivayette sosyo kültürel yapıyla ilgili
çarpıcı bir sahne mevcuttur.
9.
rivayet, Zeyd b. Erkam (ö:66)’ın yaşadığı olayı sonradan anlattığı Ebû İshâk
vasıtasıyla sebeb-i nüzûl değerlendirmesi şeklinde gelmektedir.
10.
rivayet Katâde (ö:117)’den sebeb-i nüzûl kalıbıyla gelmektedir.
11.
rivayet: Hasan el-Basrî(ö: 110)den sebeb-i nüzûl kalıbıyla gelmektedir. Rivayet,
bir çocuğun verdiği haberle toplumda önemli bir mevkiye sahip olan Ubey bin
Selûl ‘un suçlanması ve sonrasında iddianın tahkiki ve neticede olayın aslının
ayetle açığa kavuşması sahnelerini içermektedir. Rivayet sosyal, kültürel, hukûkî
okumalar için veriler barındırmaktadır.
12.
rivayet: Yahya ibni Hibbân’dan gelmektedir.
Enes Furkan ONUR
21922776
Münafikun
suresi medeni bir suredir ve 11 ayetten müteşekkildir. Genel olarak inanmadığı
halde inanıyormuş gibi görünen kişilerin Allah’ın elçisine gelip onun resul
olduğunu söylemelerin akabinde kendi kalplerinde gizlediklerini ifşa eder.
Surenin 5-8 Ayetlerinin mealini şu
şekilde verebiliriz:
5. “Onlara “Gelin, Allah’ın
Resulü de sizin için mağfiret dilesin” denildiği zaman, bundan uzak dururlar ve
görürsün ki kibirlenerek yüz çevirirler.
6. “Onlar için bağışlanma dilesen
de, dilemesen de aynıdır. Allah onları asla bağışlamayacaktır. Çünkü Allah yoldan
çıkmış topluluğa hidayet etmez.”
7. “Bunlar: “Allah'ın peygamberinin
yanında bulunanlara hiçbir şey vermeyin ki, O'nun etrafından dağılıp gitsinler”
derler. Göklerin ve yerin hazinesi/leri Allah'ındır ama bunu münafıklar kavrayamazlar.”
8. “Derler ki: “Eğer Beni Müstalik
savaşından Medine'ye dönersek biz üstün olanlar, Rasülullah ve beraberindekileri
Medine'den çıkaracağız.” Ama asıl üstünlük Allah'a O'nun elçisine ve inananlara
aittir. Münafıklar bu gerçeği bilmezler.”
Bu ayetlerle
ilgili dikkat çeken birtakım rivayetler mevcuttur. İlk rivayet Kasım b. Beşir
b. Ma’ruf aracılığıyla Zeyd b. Erkam’dan gelmektedir. Burada Abdullah b. Ubeyy’in
“Muhammed’in yanındakiler dağılıncaya kadar siz yardımda bulunmayın” dediği
aktarılır. Zeyd bunu duyar ve peygambere söyler. Nebiye bu şekilde duyduğuna
yemin eder. Eve gidip dinlenir. Sonrasında Nebi yanına gelir veya ona söyler o nebinin
yanına gelir. Allah’ın onu doğruladığını belirtir. Akabinde 8. Ayeti okur.[1] Burada
Nebinin Zeyd’e emin olup olmadığını sorması ve Zeyd’in yemin etmesi önemlidir.
Zan ile hareket etmemişlerdir. Ayetin sebeb-i nüzulü olarak Abdullah b. Ubeyy’in
münafık olarak tescillendiği vaziyeti kendini göstermektedir.
İkinci rivayet
Ebu Kurayb’ten Zeyd B. Erkam’a giden bir isnadla gelir. Burada o amcasıyla
yolculuktadır ve Abdullah ibn Ubeyy’i bu şekilde yukardaki ifadelerini
işitirken bulur. Amcası aracılığıyla nebiye durumu bildirir ama nebi ona itimad
etmez ve Abdullah’a inanır. Netice olarak ilgili ayetler inince Peygamber gelip
Zeyd’e Allah’ın ona inandığını söyler.[2] Aslında
bu rivayette de benzer kalıpta haberler kullanılır ama çok daha çarpıcı bir
tablo çizilir. Her şeyden önce Peygamberin Abdullah b. Ubeyy’e inanmış olduğu
üzerinde durulur ilk etapta. Bu açıdan ilgili ayetin sadece Müslümanlara değil
elçiyi de eğittiğini düşünebiliriz.
Üçüncü rivayet ilk
rivayet ile benzer bir özelliktedir.[3]
Dördüncü
rivayet ikinci rivayet ile benzer bir özelliği haizdir. Muhammed b. Müsenna
kanalıyla Taberi almıştır.[4]
Beşinci
rivayette Abdullah b. Ubeyy’in Zeyd’e gözlerini kapat (yani sus konuşma bunu)
dediği aktarılır. O bunu İbn Müsenna kanalıyla belirtir.[5]
Altıncı
rivayette Beşir b. Müslim Abdullah b. Ubeyy’e hakkında inen ayetler sonrası
nebiye gidip af dilemesini söyler. Ubeyy ise buna ne istendiyse yaptığını,
artık sadece ona secde etmekten başka bir şeyin onun için kalmadığını
belirterek bir çeşit protesto gerçekleştirir.[6] Bunu
ayet bağlamını aydınlatan, bununla birlikte sebeb-i nüzul olarak sunulan
haberleri destekleyen, onların değerlendirilmesi mahiyetinde bir haber olarak
görebiliriz.
Yedinci rivayette
Katade’den aktarım vardır. Bu açık bir şekilde sebeb-i nuzül
değerlendirmesidir. Burada Katade Zeyd’in adını vermez, bir gulam, genç bir
çocuktan bahseder. Benzer bir şekilde yukarıdaki senaryonu sunar. Ayetin de buna
mukabil indiğini ifade eder, yorumlar.[7]
Sekizinci rivayet
Mucahid’den gelir. Abdullah ibn Ubeyy’e 5. Ayet hatırlatıldığında kafasını
çevirip bunu görmezden gelir.[8] Burada İbn
Ubeyy’in özelinde ayet bağlamının farklı bir boyutu üzerinde durulur ki o da
ilgili münafığın olan bitene olan umursamazlığıdır, denebilir.
Dokuzuncu
rivayette Katade’den bir aktarım vardır. Bu bir sebeb-i nuzül değerlendirmesidir
zira buna göre kavmi Abdullah’a gidip nebiden af dilemesini ister ancak o
kafasıyla bunu onaylamayınca, af dilemeyince hakkında bu ayetler iner.[9] Burada
ayet ile Abdullah arasındaki bağı Katade kurmaktadır. Şahitliklerden bahsetmez.
Onuncu rivayette
(altıncı ayet için) İbn Abbas’tan bir aktarım vardır. Ona göre bu ayet Tevbe
suresi 80. Ayet sonrası inmiştir. Orada sen 70 kere onların bağışlanmasını
dilesen de Allah onları bağışlamayacak denilir.[10] Bu ayet
ile münafıkların durumunu İbn Abbas birleştiriyor ve ayetten kısaca “ne kadar
çok af dilesen de onlar için Allah onları affetmez” mesajını dile getirir. Bunu
ayeti İbn Abbas’ın değerlendirmesi ve Kur’an ile Kur’an’ı tefsir etme/yorumlama?
Çabası olarak görebiliriz.
On birinci rivayette
İbn Abbas, Abdullah b. Ubeyy’in peygamber ve topluluğunu aç bırakmak üzere
onlara bir şey vermeyin dediğini aktarır[11] ki bu
da bağlama ışık tutma imkanı olan ancak bir bağlam değerlendirmesi olarak de
karşımıza çıkabilecek bir durumdur.
On ikinci
rivayette Katade’den aktarım vardır. O da İbn Ubeyy’in Müslümanları yalnız
bırakmak için bir çabada olduğuna değinir.[12]
On üçüncü rivayette
de Katade’yi görmekteyiz. Yukarıda İbn Ubeyy’in Müslümanları yalnız bırakarak
yıpratma ve dağıtma çabasına değinir.[13]
On dördüncü
rivayette Dahhak’tan aktarım vardır. O, burada münafıkların yardım etmemelerinin,
onların farz olan zekatı vermesiyle ilgisinin olmadığını, normal bir yardımı yapmayacaklarını
bilhassa dile getirir.[14] Burada
Dahhak, konuyu kendi yaşadığı bağlam içinde okumasının bir sonucu olarak
bilhassa dile getirmiş olabilir.
On beşinci
rivayette Zeyd b. Erkam’dan aktarım vardır.[15]
Yukarıda ondan aktarılan haberlerle uyuşmaktadır.
[1] Muḥammed b. Cerīr
eṭ-Ṭaberī, Cāmiʿu’l-Beyān ʿan Teʾvīli āy el-Ḳur’ān, tah. ʿAbdu’l-lāh b. ʿAbdu’l-ḥasen
el-Turkiyyi (Kahire: Dāru Hecr, 2001), c. 22, s. 654.
[2] Ṭaberī, Cāmiʿu’l-Beyān,
c. 22, s. 655.
[3] Ṭaberī, Cāmiʿu’l-Beyān,
c. 22, s. 656.
[4] Ṭaberī, Cāmiʿu’l-Beyān,
c. 22, s. 656.
[5] Ṭaberī, Cāmiʿu’l-Beyān,
c. 22, s. 657.
[6] Ṭaberī, Cāmiʿu’l-Beyān,
c. 22, s. 657.
[7] Ṭaberī, Cāmiʿu’l-Beyān,
c. 22, s. 657.
[8] Ṭaberī, Cāmiʿu’l-Beyān,
c. 22, s. 658.
[9] Ṭaberī, Cāmiʿu’l-Beyān,
c. 22, s. 658.
[10] Ṭaberī, Cāmiʿu’l-Beyān,
c. 22, s. 659.
[11] Ṭaberī, Cāmiʿu’l-Beyān,
c. 22, s. 660.
[12] Ṭaberī, Cāmiʿu’l-Beyān,
c. 22, s. 660.
[13] Ṭaberī, Cāmiʿu’l-Beyān,
c. 22, s. 660.
[14] Ṭaberī, Cāmiʿu’l-Beyān,
c. 22, s. 660.
[15] Ṭaberī, Cāmiʿu’l-Beyān,
c. 22, s. 661.
T.C.
ANKARA ÜNİVERSİTESİ
İLAHİYAT FAKÜLTESİ
SOSYAL BİLİMLER
ENSTİTÜSÜ
TEMEL İSLAM BİLİMLERİ
(TEFSİR)
ANABİLİM DALI
FİNAL ÖDEVİ
Hazırlayan Ögrenci:
Murat KALKAN
Öğrenci No: 21922729
Ders Adı: Esbab-ı
Nüzul I (DOKTORA)
Prof. Dr. Ahmed Nedim
SERİNSU
ANKARA 2022
Münâfikūn sûresi Medine döneminde
nâzil olmuştur. Münafıklardan bahsedildiği için sûre bu ismi almıştır. On bir
âyettir. Sûrenin münafıklar hakkında nâzil olan ilk sekiz âyetinin nüzûl sebebine
dair çeşitli rivayetler bulunmakla birlikte İbn Kesîr’in tercihine göre hicri 5
veya 6 yılında vuku bulan Benî Mustaliḳ Gazvesi sırasında cereyan eden şu olay
üzerine indirilmiştir: Ensardan bir kişiyle bir muhacir arasında su kuyusu
yüzünden çıkan tartışmada münafıkların reisi Abdullah b. Übey b. Selûl ensar
tarafını tutmuş, muhacirlerin kendilerini rahatsız ettiğini ileri sürmüş ve
Medine’ye dönüşlerinde güçlü olan ensarın zayıf muhacirleri şehirden
çıkaracağını söylemiştir. Durumdan haberdar edilen Hz. Peygamber kendisini
çağırtarak işin mahiyetini sorunca Abdullah olayı inkâr etmiştir. Sûrenin ilk
âyetleri nâzil olup yalancılığı ortaya çıktığında kendisine Resûlullah’tan özür
dilemesi tavsiye edilmişse de gururu yüzünden yanına gitmemiştir
Münâfikūn sûresinin muhtevasını iki
bölüm halinde ele almak mümkündür. Münafıkların dış görünümü ile ruhî
portrelerine temas eden birinci bölümde bildirildiğine göre onlar yeri geldikçe
yemin ederek Müslüman olduklarını söyler, görünüşleri ve konuşmalarıyla ilgi
çekerler. Ancak içlerinden ya hiç inanmamış veya Mekke’de iman ettikleri Hz.
Peygamber Medine’ye gelip menfaat ve otoritelerini ortadan kaldıracak âdil bir
düzen kurunca tekrar küfre dönmüş ve Müslümanları içten içe İslâm dininden
uzaklaştırmaya çalışmışlardır. Aslında onlar hainlikleri yüzünden her bağırışı
kendi aleyhlerine sanan korkaklardır. Bu bölümde ayrıca Abdullah b. Übeyy’in
yukarıdaki sözlerine atıfta bulunulmuş ve bu çifte şahsiyetli kimselerin
sakınılması gereken Müslüman düşmanı oldukları ifade edilmiştir (âyet 1-8).[1]
Bahsimize konu 5-8. Ayetlerin meali
şöyledir:
5. “Onlara “Gelin, Allah’ın
Resulü de sizin için mağfiret dilesin” denildiği zaman, bundan uzak
dururlar ve görürsün ki kibirlenerek yüz çevirirler.
6. “Onlar için bağışlanma dilesen de,
dilemesen de aynıdır. Allah onları asla bağışlamayacaktır. Çünkü Allah yoldan
çıkmış topluluğa hidayet etmez.”
7. “Bunlar: “Allah'ın peygamberinin
yanında bulunanlara hiçbir şey vermeyin ki, O'nun etrafından dağılıp gitsinler”
derler. Göklerin ve yerin hazinesi/leri Allah'ındır ama bunu münafıklar
kavrayamazlar.”
8. “Derler ki: “Eğer Beni Müstalik
savaşından Medine'ye dönersek biz üstün olanlar, Rasülullah ve
beraberindekileri Medine'den çıkaracağız.” Ama asıl üstünlük Allah'a O'nun
elçisine ve inananlara aittir. Münafıklar bu gerçeği bilmezler.”
Esbab-ı nüzul eserlerinde nakledilen
rivayetlerin ilki Zeyd b. Erkam (ö:66) dan aktarılır. Kasım b. Beşir b. Ma’ruf kanalıyla
Zeyd b. Erkam’dan rivayet bize ulaşır. Burada Abdullah b. Ubeyy’in “eğer
Medine'ye dönersek en aziz olan en zelil olanı elbette ki oradan çıkaracaktır. Gördünüz
mü işte kendinize böyle yaptınız. Onları memleketinize soktunuz, mallarınızı
onlarla bölüştünüz. Vallahi şimdi elinizde bulunan mallarınızı tutup onlara
vermeyecek olsanız sizin memleketinizi bırakıp başka yere gitmek zorunda
kalacaklardır."” dediği aktarılır. Abdullah b. Übey'in konuştuklarını Zeyd
b. Erkam da işitmişti. Zeyd, çatışmanın bittiği bir sırada gelip durumu Resûlüllah’a anlattı. Resûlüllah’ın yanında Ömer
b. el-Hattab da bulunuyordu. Ömer: "Ey Allah'ın Resulü, Abbad b.
Bişr'e emret de bu adamı öldürsün." dedi. Resûlüllah: "Nasıl
olur ey Ömer, o vakit insanlar, "Muhammed, sahabilerini
öldürüyor." derler. Bu rivayet o günün sosyal ortamını resmeder.
Münafıkların ruh hali, değişen şartlara göre şekil değiştirdikleri, toplumun
kritik dönemlerinde iç huzur ve birliğe büyük darbe indirebildikleri anlaşılır.
İkinci, üçüncü ve dördüncü rivayet de
Zeyd B. Erkam’a tarikiyle gelir. Benzer ifadeler küçük farklarla aktarılır.
Beşinci rivayette Abdullah b. Ubeyy’in
Zeyd’e duyduklarını anlatmamasını söylediği bildirilir.
Altıncı rivayette Beşir b. Müslim:
"Abdullah b. Übey b. Selule bu âyetlerin indirildiği bildirilmiş ve Resûlüllah’a giderek
af dilemesi istenmiş, Abdullah başını sallayarak şöyle demiştir. "Bana
iman etmemi emrettiğiniz iman ettim. Malımın zekâtını vermemi emrettiğiniz
verdim. Artık Muhammed'e secde etmemden başka bir şey kalmadı."
Burada Ibn Ubey’in açıkça Allah’ın elçisine karşı çıktığı görülür.
Yedinci rivayette Katade’den aktarım
vardır. Sebeb-i nüzula güzel bir örnektir.
Sekizinci rivayet İkrime den
aktarılır: "Abdullah b. Übey b. Selul'ün, Habbab isimli bir oğlu vardı. Resûlüllha onun
adını değiştirerek "Abdullah" koymuştu. Abdullah, Resûlüllah’a gelerek
"Ey Allah'ın Resulü, babam Allah’a ve Resulüne eziyet ediyor, izin ver de
onu öldüreyim." dedi. Resûlüllah da ona "Abdullah sen
babanı öldürme." dedi. Abdullah tekrar geldi ve "Ey Allah'ın Resulü,
babam Allah’a ve Resulüne eziyet ediyor. İzin ver de onu öldüreyim."
dedi. Resûlüllah yine: "Babanı öldürme." dedi. Bunun
üzerine Abdullah "Ey Allah'ın Resulü, sen abdest al, o sudan ona içireyim.
Umulur ki Allah, kalbini yumuşatmış olur." Resûlüllah abdest
aldı. Ondan artan suyu Abdullaha verdi. Abdullah onu götürüp babasına içirdi. Bu
rivayetten sahabelerin söz konusu mevzu Allah, onun elçisi ve dini olduğunda
başka herşeyin teferruat derecesine indiği ve ilk dönem Müslümanlarının imanları
hakkında ipucu sunar.
Dokuzuncu rivayette Katade’den gelen
bir sebeb-i nuzül değerlendirmesidir.
Onuncu rivayette İbn Abbas kanalıyla
münafıklar hakkında ne kadar istiğfar edilirse edilsin bir anlam ifade
etmeyeceği anlaşılır.
[1] M. KÂMİL
YAŞAROĞLU, "MÜNÂFİKŪN SÛRESİ", TDV İslâm Ansiklopedisi,
https://islamansiklopedisi.org.tr/munafikun-suresi (05.06.2022).