Dersin adı: Esbabü’n- nüzül II Doktora 1.sınıf
Dersin Hocası: Prof. Dr. Ahmet Nedim Serinsu
Ödevi hazırlayan: Esma Uysal 19922779
Ödev Konusu: Halid b. Süleyman Müzeni’nin el- Muharreru’l- Veciz Eserinde Nisa Suresi’nin Mütalaası
VAHİY ORTAMINI ANLAMAK
Ödevimiz iki bölümden oluşmaktadır. 1. bölümde eserin genel içeriği hakkında kısa bir bilgi verdikten sonra ikinci ve ana bölümde Nisa suresi ile ilgili esbabu’n-nuzul ile ilgili rivayetlerin mütalaası yapılacaktır.
Birinci bölüm:
Öncelikle eserin içeriği ile ilgili genel bilgiler vermenin yararlı olacağı kanaatindeyim.
Eser giriş bölümü ve iki ana kısımdan oluşmaktadır.
Giriş bölümünde müellif; beş konuya değinir. Bunlar;
I. Bölüm; Esbabu’n-nüzulün kaideleri, bunlar;
II. Bölüm; sebebi nüzulü tahric kuralları. Bunlar;
Bu bölümde tertip ise şöyledir;
· İnen ayet veya ayetlerin zikredilmesi
· Ayetin iniş sebebinin yada sebeplerinin zikredilmesi
· Sebep veya sebeplerin tefsir ve hadislerden mütalaası
· Netice ve mütalaanın özeti
İkinci bölüm
Müellifimiz eserinne Kur’an surelerinin tertip sırasına göre hakkında esbab’un-nüzul rivayeti bulunan ayetleri sırasıyla ele almıştır.
Bizim ödevimize konu olan Nisa suresi 360. sahife ile 455. sahifeler arasında ele alınmaktadır.
Müellif 44-68 arası kısımda bu sure ile ilgili rivayetleri ele almaktadır. Bu ayetler sırasıyla şunlardır;
Nisa 3.6.11.12.19.24.32.33.43-43,51-51.59.65.77.83.88.94.95.97.102.105-116.127.128.176.
Sözü uzun tutmamak ve amacın hâsıl olması için bütün bu rivayetleri tek tek burada ele almak yerini dersimizde elde ettiğimiz kazanımların yansıması olarak dikkatimizi çeken hususlara genel olarak değinmek istiyoruz.
Dersimiz çerçevesinde genel olarak bu sebebi nüzulleri incelediğimizde şu mütalaalarda bulunduk.
Nisa suresi 3. ayetin sebebi nüzulü ile ilgili olarak verdiği Hz. Ayşe’den gelen rivayette Urve b. Zübeyr’in teyzesine bu ayetle ilgili soru sorduğunu görüyoruz. Bu dersimizde de ele aldığımız gibi nüzul ortamı hakkında bize bilgi vermektedir. Teyze- yeğen arasında ayetin konuşulması sahabenin gündeminin bizzat din oluşu bunu yaşama gayretleri olduğunun gözler önüne seriyor. Bu bizi de hedefimiz olan oku- düşün- anla- yaşa prensibinin o gündeki karşılığı olarak göze çarpmaktadır. Rivayetin devamında bulunan daha sonra sahabenin fetva sorması hususu ise ashabın doğrudan hayatına Kur’an ile şekil verme gayretini göstermektedir
Burada sebebi nüzul bize nüzul ortamı hakkında bilgi vermektedir. Şöyle ki; o günlerde babası vefat eden küçük kızlar güzel iseler ve malları da var ise akranlarından daha düşük bir mehirle onlarla evlenmek isteyen velilerinden bahsedilmektedir. Bu ise insan gerçeğini kültürel antropolojik şekilde her çağda nefsinin isteği doğrultusunda hareket etme psikolojisinde olduğunu göstermektedir. İşte ayetin tam olarak anlaşılması işte o günün nüzul ortamını bilmekle doğrudan alakalıdır. O ortam hakkında bu bilgi olmasaydı ayet doğru şekilde anlaşılamaz ve murat edilen mana da yakalanamazdı. Bu ise bu ilmin sebebi nüzul ilminin ne kadar önemli olduğunu göstermektedir.
Nisa 6. ayetle ilgili yine Hz Ayşe’den gelen bir rivayet var ki bu rivayette yetimlerin malları hususunda velilerinin onların malını kullanmaları konusunda bir düzenleme söz konusudur.
Yine bu rivayet bize nüzul ortamı hakkında bilgi vermektedir. Velilerin yetimlerin mallarını kendi malları gibi yedikleri bir ortamın olduğunu Allah-u Teâlâlın bu hususu düzenlediği ihtiyacı olanın haddi aşmaksızın yetim malından faydalanabileceği ihtiyacı olmayanın ise bundan sakınması emredilmiştir.
Müellifimiz burada Hz Ayşe’nin rivayetinin doğrudan sebebi nüzul rivayeti olmadığı bizim de sebebi nüzulün yorumu dediğimiz türden olduğu başka bir rivayette yer alan bir sahabenin sorusu üzerine nazil olduğu yönündeki rivayeti sebebi nüzul rivayeti olarak kabul etmektedir.
Aynı ayetle ilgili farklı durum ve rivayetlerin bunabildiğini de buradan görmekteyiz.
Nisa 11. ayetteki miras ayetinin Sad b. Rebi nin eşinin Rasulullaha gelip eşinin Uhut’ta şehit olduğunu iki çocuğuna hiç bir şey bırakmadan kardeşinin, eşinin bütün malını aldığını söylemesi üzerine bu ayet inmiştir.
Yine diyebiliriz ki döneminin miras hukuku hakkında ve nüzul ortamı hakkında bu rivayet bize bilgi vermektedir. Nasıl olur da çocuğu , eşi varken amcası çocukları hakkını alır sorusu hemen zihnimize geliyor. Ancak biz bu soruyu 21. yy’dan soruyoruz. İşte o günleri ve o ortamı anlamak İslamın neleri değiştirdiğini ne haklar getirip ne haksızlıkları kaldırdığını tam olarak anlamamızı sağlayacaktır.
Nisa 12 ayet fıkıh dilinde ‘kelale’ ayeti olarak meşhurdur. Yine bu ayetin iniş sebebi ile ilgili Cabir b. Abdullah’tan gelen bir rivayetle Rasulullah’a hastalandığı ve Rasulullah’ın onu ziyarete geldiğinde kendisinin ‘kelale’ olduğunu ve malımı ne yapması gerektiğin sorması üzerine bu ayet nazil olmuştur.
Bu rivayet ise bize İslamın sosyolojik olarak bütün durumları dikkate aldığını toplumun ihtiyacının gözettiğini ve durumun çözümünü sunduğunu görmekteyiz.
Yine rivayetin satır aralarında Rasulullah’ın sosyal yönünü ashabını gözetmesini hasta ziyaretini ve sahabeye yakın alakasını çok açık şekilde görmekteyiz. Şefkat ve merhamet timsali efendimin insan psikolojisini ne kadar iyi bildiği ve kalplerde yer edecek tutum ve davranışlarıyla nasıl da bizlere fiilen örnek olduğunu görmekteyiz.
O sadece vaaz ve nasihatle değil biat fiilleriyle tebliğin en etkili yolunu kullanmıştır.
Nisa 19 ayetin sebebi nüzulü ile ilgili verilen rivayetlerde görmekteyiz ki kadınlara zorla mirasçı olmak nehydilmesi o toplunda yine nüzul ortamında vefat eden kişinin karısına bir mal gibi mirasçı olunmaktadır. Kadının bir insan olarak telakki edilmesi adeta zaman içinde birçok aşamadan geçtikten sonra mümkün olmuştur. Ölen kişinin yakını9nı dilerse evlendiği dilerse başkasıyla evlendirdiği dilerse de evlendirmediği bir kadın profili bu rivayetlerde karşımıza çıkmaktadır. Kadının hiçbir söz hakkının olmadığı bizzat evlenme gibi hayatın tamamen değişeceği hayati bir mesel de dahi hiçbir söz hakkının olmadığı mallar konusunda miras konusunda neden ona söz hakkı verilmediğini de aslında anlamamıza yardımcı olmaktadır.
Nisa 24 ayetin Huneyn savaşında savaş hukukuna dair indiği o günün nüzul ortamını esirlerin durumunu bize bildirdiğini söyleyebiliriz
Nisa 32 ayetin kadınların erkekler savaşıyor biz savaşmıyoruz bize mirasın yarı var şeklinde itirazlarına Allahın size verdiğinin fazlasını aramayın şekline bir cevabın verildiğini görmekteyiz.
Nisa 33 ayetin sebebi nüzulünün Hz. Ebu Bekir ve oğlu Abdurrahman hakkında inidiğine dair sebebi nüzulü Ümmü Sad binti Rebi’den gelen rivayette ki bu ravi Hz Ebu Bekir’in himayesinde bir yetim imiş. Bize gösteriyor ki Hz Ebu Bekir yetim himaye eden bir sahabi idi yine bu ravinin Kur’an ayetlerinin iniş sebebine vakıf olmadı evde İslami bir hayatın ve eğitimin gündemin olduğunu göstermektedir. Rivayette gecen Ebu Bekir’in oğlu Müslüman olmadığı için mirastan men etmesi ise kan bağının değil din bağının ön planda tutulduğunu göstermektedir.
Nisa 43 ise hepimin bildiği sarhoşlken nazma yaklaşmayın şeklinde içkini tedricen yasaklanma sürecinin bir parçasıdır. Abdurrahamn b. Avf’ın verdiği ziyafette içki içilmesi nuzul ortamında içkinin tabi bir durum olduğunu göstermektedir. Namaz kılarken ayetin yanlış okunması kastedilen mananın tam tersi bir mananın ortaya çıkması üzerine bu ayet inmişti. Buradan görebiliyoruz ki her ne kadar içki de içseler namaz konusunda ashab çok titizdiler. Sarhoşluk halinde bile namaza önem vermişlerdir. Birlikte toplanıp birbirlerine ikramda bulunmaları toplumun misafirperverliği hakkında bilgi vermektedir.
Aynı ayetle ilgil teyemmüme izin veren bir rivayet de Hz Aişe’den zikredilmiştir. Bu rivayette baktığımız zaman insan olmanın gereği karı koca durumlarının doğal bir süreç olduğunu görmekteyiz .hz Ebu Bekir’in herkesin içinde Hz Aişe’yi azarlaması ise baba kız ilişkilerinde olabilecek durumların ashab arasında da olduğunu göstemektedir. Bu rivayet hem sosyolojik hem psikolojik olarak insan her çağda insandır dedirtmektedir
Nisa 51-52. ayetler Kab b. El eşraf hakkında nail olduğuna dair rivayet aynı amanda Kevser suresi hakkın dada sebebi nuzul olarak g rivayet edilmektedir. Bu da bize bir sebebin birden çok olay için rivayet edilmesinin örneği olmaktadır. Rivayette Peygamberimizin soyu kesik olarak nitelendirilmesi ise Arap toplumunda o zamanlarda kız çocuğunun neslin devamı olarak görülmediğinin açık bir göstergesidir.
Nisa 59 da ulul emre itaati emreden ayetin Abdullah b. Huzafe’nin bir seriyyede lider olarak gönderilmesi sırasında nazil olduğuna dair bir rivayet bulunmaktadır.
Bu rivayette ululemrin isteği Allahın rızasına aykırı olura ona itaat etmeme yönünde sahabe tavrı Rasulullahın onayladığını görmekteniz.
Yukarda zikri gecen örnekler de genel olarak şu mütalaalara ulaşmış bulunmaktayız.
Bu ve bunun gibi pek çok meselede satır aralarında birçok sosyal ve ruhsal bilgiler bulunmaktadır. İşte bütün bunlar bize nüzul ortamını bilmenin ayetin anlamını anlamda ne kadar büyük rol oynadığını göstermektedir. Aksi takdirde yapılan calışmalar ayetin kastından uaklaşmak tabiri caizse haricten gazel okumaktır.
Bu çalışma acizane bana bu konuda çok güzel bir ufuk açmıştır. Elimden geldiğince edindiğimiz kazanımlar çerçevesinde konuyu değerlendirmeğe çalıştık. Buna daha pek çok şey eklenebilir. Kısa sürede imkanlar dahilinde benim bu çalışmam elbette sınırlı kalmaktadır.
Rabbim kitabını en güzel şekilde okuyup anlamayı, tefekkür edip yaşamayı nasip eylesin.
Saygılarımla.
Tefsir Doktora 1. sınıf
Nisa Suresinin Konusu
Nisa Suresi, hicretten sonra Medine'de nâzil olmuştur, ve yüz
yetmiş altı âyettir. "Nisâ" kelimesi kadınlar demektir. Bu sûrede
daha çok kadından, cemiyet içinde kadınların hukukî ve içtimaî yer ve
değerlerinden bahsedildiği için adına "Nisâ" denmiştir.
İlk aytten, Allah kadın ve erkek bır insan gibi hıtap ediyorki.
"Ey İnsanlar " yanı Kuran’da Kadın ve erker ikisini bır insan olarak görüyor ve onlar hukuk ve sorumluluk kapasında
kıyemet günüde hesap sorulunucaklar. Hatta Allah onları tek bır nefısden
yaratmış zekır edıyor. Neden ki tek bir nefsinden yaratmış ki? Çünkü onlar birbirinize eşlik etmek istemiş ve bu dünyadaki
onun halifesi olacaklar. Bu görev yapamak için, ikisini kendilerini destek ve
huzur dolu bir ev ve evlatlar büyütülecek ve bu şekilde, Allahın sunnet devam
edeck bu yeryüzünde. Nisa Suresınde ılk ayeti bu manası yansıtıyor:
"
Ey insanlar! Sizi tek bir nefisten (Hz. Adem’den) yaratan,
ondan (onun vücudundan ve onu tamamlayan olarak) da eşini yaratan ve
her ikisinden birçok erkek ve kadın türetip-yayan Rabbinizden korkup (küfür,
zulüm ve kötülükten) sakının.Ve (yine) kendi (adıhürmetine)birbirinizle (ihtiyaçlarınızı) isteyip
dilekleştiğiniz (Allah'tan) ve akrabalık (bağlarını koparmak)tan
sakının. Şüphesiz Allah, sizin üzerinizde gözetleyicidir. " (Nisa, 1)
Sonraki
ayetler, kadınlar hukkuku malı, sosyal olarak kural düzeltiyorç Çünkü eski
asırlarda kadın bir ınsan gibi bakmadılar
ve ona iyi davranlamadılar. Tam tersi, onu mal gibi sayıldılar. Bu
sebeple Kuran bu Sürede ilk kadın ve erkek insan olarak eşittir ilan edildi ve onun
hukkuku ve sorumluluk detaylarle anlatı.
“ Ey iman edenler! Kadınlara
zorla mirasçı olmaya kalkışmanız (cahiliye alışkanlığıyla; ölen
yakınlarınızın dul kalan hanımlarını “miras malı” sayıp, keyfinizce tasarruf
etmeye çalışmanız) helâl değildir. Apaçık (şahitli ispatlı olarak) 'çirkin
bir hayâsızlık' yapmadıkları sürece, onlara verdiklerinizin (mehirlerinizin
ve hediyelerinizin) bir kısmını giderip (geri almanız) için,
onlara baskı yapmanız da (helâl değildir). Onlarla güzellikle ve iyilikle
geçinin. (Kadınlarla güzel geçinmeyi, kusurlarını hoş görmeyi ve onlara
eziyet ve hakaret etmemeyi Kur'an istemektedir.) Şayet onların (bazı
tavırlarından) hoşlanmazsanız (ve huysuzluk yapıyorlarsa sabredin;) belki
bir şey hoşunuza gitmeyebilir ama Allah onda birçok hayır takdir etmiştir (de
siz farkına varmamışsınızdır).” ( Nisa,19)
Nisa Süresi sadece kadınlar hakkında söz konusu değildir. Tüm insanı
ilişkiler tanzim eder ve Müslüman topluluk bir düzen kurulur. Medine'de nâzil olmuş içinö Süre daha detaylı yorumları
ve hukumlar anlatıyor.
"Allah'a ibadet (ve
emirlerine itaat) edin ve O'na hiçbir şeyi ortak koşmayın. Anne-babaya,
yakın akrabaya, yetimlere, yoksullara, yakın komşuya, uzak komşuya, yanınızdaki
arkadaşa, yolda kalmışa ve sağ ellerinizin malik olduklarına güzellikle
davranın. Çünkü Allah, her büyüklük taslayıp böbürleneni sevmez. (Onu
alçaltıp intikamını alır.) ” (Nisa, 36)
Müfessirler
ve âlimler, Hz. Peygamber'in (sav) hadislerine de dayanarak, âyette bahsi geçen
nefsin/kişinin Hz. Âdem olduğu konusunda hemfikirdir; bununla birlikte,
feminizm ideolojisinin içselleştirildiği postmodern zamanlarda, âyetteki "tek
nefs"in Hz. Âdem, ondan yaratılan "eş"in de Hz. Havva
olamayacağı, çünkü böyle birşeyin kadını erkekten daha aşağı bir konuma
indireceği ileri sürülüyor. Dolayısıyla da, sorumlulukları,
görevleri öncelikle ve nihaî olarak, varlıklarını borçlu oldukları Yaratıcı'ya
karşıdır. Ve birbirleriyle ilişkileri ancak-Kur'anî ifadeyle-takva prensibi
üzerine, yani Onun rızası ve izni çerçevesinde hareket etme bilinci üzerine,
kuruludur. Ne erkeğin kadına, ne de kadının erkeğe ontolojik üstünlüğünden
bahsetmek mümkün değildir. Ne erkek bizatihî -ibadet edercesine- teslim
olunacak, itaat edilecek bir varlıktır, ne de kadın. Erkeğin de kadının da
birincil paydası, yaratılış noktasında bir olmaları ve tanrılık iddiasından
uzaklık noktasında eşit olmalarıdır.
Son olarak,İslam, hem âlem tasavvuru hem de hayat tarzı öngören bir ilâhî/semavi hidayet olarak, erkek ile kadını hem birbirinden kesin hatlarla ayırır, farklılıklarının, farklı hak ve sorumluluklarının altını çizer; hem de mucizevi bir şekilde nikâh ve aile kurumuyla bu farklılıkları bütünleşmeye ve kemale götürecek vesilelere çevirir. Modernist/seküler yaklaşımlar ise bütünlüğü ve kemali değil, bağımsızlığı ve ayrılığı esas aldıklarından adaleti eşitlikte ararlar. Haklar ve özgürlükler noktasında erkek ya da kadın bir müslümanın seküler bir insandan farkı, hakların ve özgürlüklerin kaynağının Cenab-ı Hak olduğunu bilmesidir.
Bayram Maraşlı
19922777
Dokrora
ESBAB-I NÜZUL
Esbab-ı Nuzûl Üzerinden Hikmet…
Nîsâ Sûresi, insanın ontolojik
kökeniyle başlayıp, kadın, yetimler, miras hukuku, aile, savaş hukuku ve ahiret
gibi konuları ele almaktadır. Âyetler sebebi nuzül rivayetleriyle birlikte
okunduğu taktirde vahyin, inmiş olduğu toplumu nasıl inşa ettiği göze çarpar.
Ayrıca Efendimizin nasıl bir sosyal çevrede bulunduğu ve ne gibi hususlarla
mücadele ettiği de hissedilir. Diğer taraftan Kur’ân daki bazı hükümlerin, 21. yy.
dan bakıldığında ne anlam ifade ettiği biraz daha belirginleşir.
Hiç şüphesiz âyetler, inmiş olduğu sosyal
ortamdan bağımsız değiller. Aksini düşünmek mümkün değildir. Şayet aksi
düşünülürse; vahyin, inmiş olduğu toplumun gerçeğini ıskalamış olduğunun kabul edilmesi
gerekir ki bu da malayani bir iştir ve Allah Teâlâ bundan münezzehtir.
Âyetlerin, inmiş olduğu toplumun
gerçeklerine temas etmesi ve bu gerçeğe uygun hükümler bina etmesi, âyetlerin o
zamanla mukayyet olması anlamına gelmez. Aksine bu durum, 21. yy. da yaşayan insanın,
bu âyetlerden evrensel değerler üretmesi ve hayatı, Yüce Mevla’nın iradesi doğrultusunda
inşa etmesine işaret eder. Eğer âyetlerin indiği ortam ıskalanır, bilimlerin
bütünlüğü hakikati görmezden gelinir ve âyetlere parçacı yaklaşılırsa ortaya sonuç;
hikmetten yoksun, toplumun yaralarına merhem olmak bir yana, toplumu içinden
çıkılmaz bir girdaba sürükler.
Bir misal vererek meramımızı
somutlaştıracak olursak:
Ey iman edenler! Kadınlara zorla
vâris olmanız size helâl değildir. Apaçık bir edepsizlik yapmadıkça, onlara
verdiğinizin bir kısmını ele geçirmek için -evlenme ve boşanma konusunda- engel
çıkarmayın. Onlarla iyi geçinin. Eğer onlardan hoşlanmazsanız, Allah’ın
hakkınızda çok hayırlı kılacağı bir şeyden de hoşlanmamış olabilirsiniz.[1]
“Kadınlara zorla vâris olmak” ya
kendileri veya malları için söz konusu olmaktadır. İslâm’dan önce her ikisi de
yapılmakta idi. Birincisi, ölen kimsenin büyük oğlunun –kendisinin öz annesi
değilse– onun karısına (üvey annesi) sahip olması şeklindeydi. O dönemde ölen
kişinin, karısıyla evlenecek, başka eşinden oğlu yoksa ya kadın elini çabuk
tutup kaçar, baba tarafına sığınır ve kurtulurdu ya da ölenin erkek
yakınlarından birisi erken davranıp gelir, kadının üzerine elbisesini atar ve
böylece ona sahip olurdu. İkincisi kadının kendine değil, malına zorla vâris
olmaktır. Bu da iki şekilde olmakta idi: a) Kocası karısını sevmediği ve ona
ilgi göstermediği halde boşamaz, nikâhı altında iken ölmesini ve malının
kendisine kalmasını beklerdi. b) Kadınları ve kızları velileri evlendirmezler,
bekâr veya dul olarak vefat etmelerini ve mallarının kendilerine kalmasını
isterlerdi.[2]
Sırf maddi menfaat devşirmek için bu
tarz çirkin işlere tevessül eden cahiliyye insanı hakkında nazil olan bu âyeti,
nuzül ortamından bağımsız okuduğumuz taktirde anlaşılması güçleşir. Diğer taraftan
nuzül ortamıyla ilgili rivayetler çerçevesinde sınırlı kalındığı taktirde 21. yy.’a
hitap edecek bir durum söz konusu değil. Zira günümüzde üvey anne ile evlenmek
vb. cahiliye adetleri mevcut değildir. Dolayısıyla âyetleri sebebi nuzül ile
mukayyet kılmak hikmetli değildir. Âyetten bugünün insanına ibretler
çıkartılabilir: “Kadının mali hakkını dahi koruyan Allah Teâlâ, onun diğer
haklarını es geçmiş değildir. Dolayısıyla kadınların hiçbir alanda hakkı yenilmemeli
aksine korunmalıdır. Diğer taraftan kadın üzerine baskı kurup onu birisiyle
evlenmeye zorlamak bu âyetlerin ruhuna ters düşmektedir.”
Elbette ufku daha geniş olan bir
kişi bu âyetleri değerlendirdiğinde çok daha hikmetli sonuçlar elde edecektir.
Hatalar bizden doğrular ise yaratandandır…
[1] Nîsâ, 19.
[2] İbn
Âşûr, IV, 283-284; Buhârî, “Tefsîr”, 4/6; el- Muharrer fî Esbabi Nuzûli’l-Kur’ân,
s. 375-377; Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 2 Sayfa: 36-38.
EL-MUHARRER FÎ ESBABI’N-NUZUL KİTABINDAN NİSA SÜRESİNİN MÜTALAASI
Tuncay
ALTINIŞIK
19952701
Bütünleşik
Doktora
Eserde
26 ayete ilişkin nüzul sebebi rivayetine yer verildiği görülmektedir. Müellif,
ayet/ayetlere ilişkin rivayet/rivayetle yer vermek, rivayet/rivayetleri
incelemek ve netice adını verdiği başlık altında tercihini ve görüşünü ortaya
koymak şeklinde bir metot izlemiştir. Eserdeki tüm ayetler yerine, birkaç ayete
ilişkin nüzul sebeplerinin tercih gerekçelerini örnek olarak verdikten sonra
değerlendirme yapılacaktır.
3.
Ayete ilişkin iki rivayete yer verilmiştir. İnceleme bölümünde müfessirlerin
izahlarından ve gerekçelendirmelerinden yararlanılmıştır. Neticede Hz. Aişe’den
gelen rivayetin, isnat ve rütbe açısından üstünlüğü sebebiyle tercih edildiği
belirtilmiştir.
6.Ayete
ilişkin tek rivayeti ele alan müellifin, bunun açıkça sebebiyet oluşturmadığı
ancak sahabeden birinin sorusu üzerine ayetin inmiş olabileceği şeklinde bir
görüşü benimsediği anlaşılmaktadır.
11.
ayetin nüzulüne ilişkin verilen iki rivayetin, uzun uzadıya incelemesi
verildikten sonra konuya ilişkin siyak ve rivayetin sebebe daha uygunluğu
sebebiyle tercihte bulunulduğu görülmektedir.
12.
ayete ilişkin üç rivayet incelendikten sonra senet ve metin arasındaki ihtilaf
ve Kur’an siyakına muhalefet gibi gerekçelerle ilgili hadisin nüzul sebebi
olamayacağı kanaati ortaya konmuştur.
19.
ayetin nüzul sebebi olarak İbn Abbas’tan gelen rivayetin, sahih senede ve sarih
lafza sahip olması ve ayetin siyakı ile müfessirlerin görüşlerine uygun olması
gibi gerekçelerle tercih edildiği görülmektedir.
Müellifin
ayetlere ilişkin nüzul sebebi rivayetlerini kendine has bir metot içinde ele
aldığı görülmektedir. Bazen tamamen hadis usulü ilminin ilkeleri doğrultusunda
tercihte bulunan müellifin yer yer metin tenkidi yaptığı görülmektedir.
Tercihlerinde ayetlerin siyakı ve Kur’an lafzına uygunluğu da gerekçe olarak
kullanmış olması dikkat çekici bir hususiyettir.
EL-MUHARRER FÎ ESBABI’N-NUZUL KİTABINDAN NİSA SÜRESİNİN MÜTALAASI
Tuncay
ALTINIŞIK
19952701
Bütünleşik
Doktora
Eserde
26 ayete ilişkin nüzul sebebi rivayetine yer verildiği görülmektedir. Müellif,
ayet/ayetlere ilişkin rivayet/rivayetle yer vermek, rivayet/rivayetleri
incelemek ve netice adını verdiği başlık altında tercihini ve görüşünü ortaya
koymak şeklinde bir metot izlemiştir. Eserdeki tüm ayetler yerine, birkaç ayete
ilişkin nüzul sebeplerinin tercih gerekçelerini örnek olarak verdikten sonra
değerlendirme yapılacaktır.
3.
Ayete ilişkin iki rivayete yer verilmiştir. İnceleme bölümünde müfessirlerin
izahlarından ve gerekçelendirmelerinden yararlanılmıştır. Neticede Hz. Aişe’den
gelen rivayetin, isnat ve rütbe açısından üstünlüğü sebebiyle tercih edildiği
belirtilmiştir.
6.Ayete
ilişkin tek rivayeti ele alan müellifin, bunun açıkça sebebiyet oluşturmadığı
ancak sahabeden birinin sorusu üzerine ayetin inmiş olabileceği şeklinde bir
görüşü benimsediği anlaşılmaktadır.
11.
ayetin nüzulüne ilişkin verilen iki rivayetin, uzun uzadıya incelemesi
verildikten sonra konuya ilişkin siyak ve rivayetin sebebe daha uygunluğu
sebebiyle tercihte bulunulduğu görülmektedir.
12.
ayete ilişkin üç rivayet incelendikten sonra senet ve metin arasındaki ihtilaf
ve Kur’an siyakına muhalefet gibi gerekçelerle ilgili hadisin nüzul sebebi
olamayacağı kanaati ortaya konmuştur.
19.
ayetin nüzul sebebi olarak İbn Abbas’tan gelen rivayetin, sahih senede ve sarih
lafza sahip olması ve ayetin siyakı ile müfessirlerin görüşlerine uygun olması
gibi gerekçelerle tercih edildiği görülmektedir.
Müellifin
ayetlere ilişkin nüzul sebebi rivayetlerini kendine has bir metot içinde ele
aldığı görülmektedir. Bazen tamamen hadis usulü ilminin ilkeleri doğrultusunda
tercihte bulunan müellifin yer yer metin tenkidi yaptığı görülmektedir.
Tercihlerinde ayetlerin siyakı ve Kur’an lafzına uygunluğu da gerekçe olarak
kullanmış olması dikkat çekici bir hususiyettir.
EL-MUHARRER FÎ ESBABI’N-NUZUL KİTABINDA NİSA SURESİ
Nisa suresi Kur’an-ı Kerim’in 4. Suresidir
ve Medine’ de nazil olmuştur. Nisa kelimesinin anlamı ‘Kadınlar’ dır. Surenin
bu şekilde isimlendirilmesi dikkate değer bir durumdur. Zira o döneme kadar pek
de değer verilmemiş, ezilmiş, hakları gasp edilmiş kadınlar bu durum bir onurlandırma
olarak görülebilir. Sure daha ilk ayetinden ‘sizleri tek bir
nefisten yaratan’ ifadeleriyle kadın ve erkek arasındaki ontolojik değer
bakımından denkliğe işaret etmiştir. Bu
sebeple surenin bu şekilde isimlendirilmesi oldukça önemli ve değerlidir.
Surenin muhtevası da ismiyle
uygun olarak kadınların sosyal hayattaki yeri, ontolojik değeri hak ve
sorumluluklarıyla ilgili bilgiler içermektedir. Elbette bu içerik dönemin
sosyolojik yapısını da gözler önüne sermektedir.
El-Muharrer fi Esbabı Nüzul
isimli eserde, sure ile ilgili otuza yakın nüzul sebebi bilgisi verilmiştir. Eserde
ayetlerin nüzul sebeplerine değinildikten sonra müellif tercihi de
belirtilmiştir. Eserde bulunan sebeb-i nüzul rivayetleri kültürel antropolojik
bir okuma yapabilme imkanı sağlama bakımından çok kıymetlidir. Bu rivayetler
sayesinde cahiliye dönemi kadın algısı, kadının sosyal statüsü, yetim kızlara
yapılan uygulamalar, mehir, miras, evlilik müessesesi hakkında kıymetli
bilgiler edinilebilmektedir. Sebeb-i nüzulleri bilinmeden anlaşılması çok zor
olacak, manaları zihinlere yerleşmeyecek olan ayetler, bahsi geçen bilgiler
sayesinde dönemin zihin ve kültür dünyasının da algılanabileceği bir biçimde
işlenmiştir.
Hatice Kaya
19922729
Doktora
EL-MUHARRER FÎ ESBABI’N-NUZUL KİTABINDA NİSA SURESİ
Nisa suresi Kur’an-ı Kerim’in 4. Suresidir
ve Medine’ de nazil olmuştur. Nisa kelimesinin anlamı ‘Kadınlar’ dır. Surenin
bu şekilde isimlendirilmesi dikkate değer bir durumdur. Zira o döneme kadar pek
de değer verilmemiş, ezilmiş, hakları gasp edilmiş kadınlar bu durum bir onurlandırma
olarak görülebilir. Sure daha ilk ayetinden ‘sizleri tek bir
nefisten yaratan’ ifadeleriyle kadın ve erkek arasındaki ontolojik değer
bakımından denkliğe işaret etmiştir. Bu
sebeple surenin bu şekilde isimlendirilmesi oldukça önemli ve değerlidir.
Surenin muhtevası da ismiyle
uygun olarak kadınların sosyal hayattaki yeri, ontolojik değeri hak ve
sorumluluklarıyla ilgili bilgiler içermektedir. Elbette bu içerik dönemin
sosyolojik yapısını da gözler önüne sermektedir.
El-Muharrer fi Esbabı Nüzul
isimli eserde, sure ile ilgili otuza yakın nüzul sebebi bilgisi verilmiştir. Eserde
ayetlerin nüzul sebeplerine değinildikten sonra müellif tercihi de
belirtilmiştir. Eserde bulunan sebeb-i nüzul rivayetleri kültürel antropolojik
bir okuma yapabilme imkanı sağlama bakımından çok kıymetlidir. Bu rivayetler
sayesinde cahiliye dönemi kadın algısı, kadının sosyal statüsü, yetim kızlara
yapılan uygulamalar, mehir, miras, evlilik müessesesi hakkında kıymetli
bilgiler edinilebilmektedir. Sebeb-i nüzulleri bilinmeden anlaşılması çok zor
olacak, manaları zihinlere yerleşmeyecek olan ayetler, bahsi geçen bilgiler
sayesinde dönemin zihin ve kültür dünyasının da algılanabileceği bir biçimde
işlenmiştir.
Mustafa Yılmaz
19911780
Doktora
el-Muharrer fi esbabi'n-nüzul kitabından hareketle nisa suresi mütalaası.
Nisâ sûresi Medine’de nâzil olmuştur, 176 âyettir. İsmini, birinci âyette geçen ve “kadınlar” mânasına gelen (Nisâ) kelimesinden alır. Ayrıca bu kelime sûre boyunca sıkça tekrar edilmektedir. Mushaf tertîbine göre 4, nüzûl sırasına göre 98. sûredir. Kur’ân-ı Kerîm’in 114 sûresi içinde (ricâl) yani “Erkekler” ismini taşıyan bir sûre olmayıp, “Nisâ” ismiyle anılan bir sûrenin olması ve sûrede daha çok kadınlarla alakalı konuların ele alınması, İslâm’ın kadına verdiği değer açısından dikkat çekicidir. Daha önce hep ikinci planda tutulmuş ve hakları yenmiş kadınları onurlandırmanın ve onları İslâm toplumu içinde layık oldukları yere oturtmanın açık bir işaretidir.
Sûre, “Ey insanlar!” hitabıyla başlar. Bu hitap, sûrede açıklanan buyrukların, benimsenip yaşanması istenen aile ve toplum nizamının, emir ve yasakların tüm insanlık ailesini ilgilendirdiğini gösterir. Zira bütün insanlık aynı Rabbin kulları ve aynı ana babanın çocuklarıdır. O halde, insanlar arasındaki her türlü münâsebet insâniyet ve kardeşlik çerçevesinde ele alınmalı; bütün hukukî meselelerin temelinde bu prensip esas olmalıdır. İnsanlarla Rableri arasındaki münâsebet ise daima tek Allah’a layık “kulluk” ilişkisi üzerine kurulmalıdır.
Verilen ilk emir, Allah’a karşı takvâ sahibi olmaktır. Allah’a karşı takvâ, özetle O’nun tüm yasaklarından titizlikle kaçınıp, derece derece her türlü emirlerini gücümüz oranında yerine getirmektir. Verilen ikinci emir, akraba hukukunu gözetmek ve akrabalık bağlarını koparmaktan sakınmaktır. Allah Teâlâ, kendine itaatin hemen peşinden bunu emreder ki bu, sıla-i rahimin önemine dikkat çeker.
Yüce Rabbimiz, yetimlerin, yaşları küçük olduğu sürece mallarını sadece kendileri için harcamayı ve gerekli yaşa geldiklerinde mallarına en güzel yolla kendilerine teslim etmeyi emreder. Onların korunup kollanmasını, haklarının zâyi edilmemesini ister. Yetimlerin şahsî ve mâlî menfaatlerini koruyup kollayan kişiler “velî” olarak bilinir. Kur’ân-ı Kerîm, yetîmlere karşı mesuliyetlerini yerine getirmediği gibi yetîmin malını gasp eden, emanete hıyanet eden velileri bu tür hal ve hareketlerden men etmektedir.
Yetimler çoğu defa velileri tarafından evlendirilmekte, damat adayı ve evlilikle ilgili olarak ileri sürülen şartlar konusunda da velilerin isteği belirleyici olmaktadır. Yetim bir başkasıyla evlendirilirken onun menfaatinin koruyucusu velidir. Eğer yetim bir kızı bizzat veli almak, nikâhlamak isterse bu takdirde onun koruyucusu yoktur, şartları belirlemek de–aynı zamanda evlenme akdinin diğer tarafı olan– veliye kalmaktadır. Bu durumda hakkın kötüye kullanılması, yetimlerin hukukunun zayi olması ihtimali artacağından velilere, adaletten sapma riski karşısında, himayeleri altında bulunan ve kendileriyle evlenmeleri câiz olacak kadar da uzak akrabaları olan yetim kızlarla evlenmek yerine, başka kadınlarla evlenmeleri tavsiye edilmekte; “ikişer, üçer, dörder” demek suretiyle de dünyada evlenilecek kadınların tükenmediğine, velâyeti altındaki yetim kızlar dışında birçok kadının bulunabileceğine işaret buyurulmaktadır. Hz. Âişe’nin “yetimlerin hakkına riayet edemeyeceğinizden korkarsanız...” meâlindeki âyetin geliş sebebi olarak zikrettiği yaygın âdet ve sorular, yukarıdaki açıklamanın tarihî bir vâkıa olduğunu göstermektedir. Buna göre veliler ya mallarına göz koydukları için –istemedikleri, sevmedikleri halde– himayeleri altındaki yetimlerle evleniyorlardı yahut da isteyerek evleniyor, fakat mehirlerini ve çeyizlerini emsaline göre eksik belirliyorlardı (Buhârî, “Tefsîr”, 4/1).
Hz. Aişe, bu âyetin iniş sebebiyle ilgili olarak şöyle der:
“Bir erkeğin yanında bir yetîm kız bulunur ve bu erkek onun hem velîsi hem vârisi olur. Yetîmin malı vardır ve o erkekten başka da ne onu müdafaa edebilecek ne de nikahlanmasına vesile olabilecek başka kimse vardır. Yetîm kızın tek velîsi olan bu erkek onun malına tamah ederek, malına kimsenin ortak olmaması için kızı evlendirmez, ona iyi davranmaz, zorbalık yapar.” (bk. Buhârî, Tefsir 4/1) İşte bu âyet-i kerîme velâyet altındaki yetim kızlar dışında dünyada evlenilebilecek birçok kadın bulunduğuna işaret etmekte ve hakkın kötüye kullanılması ihtimaline karşı, velayet altındaki yetim kızlar yerine başka kadınlarla evlilik tavsiyesinde bulunmakta, yetim kızlara eziyet edilmemesini ferman buyurmaktadır.
Bu ve benzeri sebeb-i nüzul rivayetleri bizlere ayetleri kültürel antropolojik olarak okuma fırsatı veriyor. Böylelikle dönemin kadın algısını, kadınlara ve yetim kızlara yapılan zulümleri, sırf mal ve dünyalık endişesiyle ve onlara sahip olma tamahıyla yetim kızların zorla evlendirildiklerini yetmezmiş gibi eşleri tarafından her türlü şiddet gördüklerini öğrenmiş oluyoruz. Bu bilgiler de bizlere ayeti daha doğru anlama imkanı sunuyor.