Esbab-ı Nüzul I 4. Ödev: Kur’an ve Bağlam kıraati hülasası nedir? Yazınız.
“Esbab-ı nüzul” hakkında üç kitap ve üç makale (literatür) adı/ bağlantısını (linkini) veriniz. (Tekrar olmamalıdır.)
Hedef tarih: 28 Kasım 2014MEHMET VEYSİ ÖZLÜK
ÖĞRENCİ NO: 13952753
BİRLEŞİK DOKTORA
ESBAB-I NÜZUL İLE İLGİLİ FAYDALANABİLECEĞİMİZ KİTAP VE
MAKALELER
ZEKARİYA EFE
14922723
DOKTORA
MAKALELER
1-Mennâu'l-Kattân
Esbab-ı Nüzûl, çeviren: Erdoğan Pazarbaşı, İbrahim Görener, Erciyes Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, 2001, sayı: 11 [Prof. Dr. Şaban Kuzgun’un Anısına], s. 153-172
2-Demirci, Muhsin
Esbâbu’n-Nüzulün Kur’an Tefsirindeki Yeri, Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, 1993-1994, sayı: 11-12, s. 7-25
3-Hanefî, Hasan
“Esbab-ı Nüzul” ün Anlamı Nedir?, çeviren: Ahmet Nedim Serinsu, Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, 1998, cilt: XXXVIII, s. 225-232
4-Köktaş, Yavuz
Esbâbu Vurûdi’l-Hadîs İlmi: Kapsamı ve İçeriğine Yeni Bir Bakış, Usûl: İslâm Araştırmaları, 2005, sayı: 4, s. 131-156
5-Polat, Selahattin
Esbab-ı Nüzul Üzerine, I. Kur’an Haftası Kur’an Sempozyumu, 03-05 Şubat 1995, 1995, s. 110-117
6-Şamsuddîn, Sahiron
Bintu’ş-Şâtî Perspektifinde Esbâbü’n-Nüzûl , çeviren: Orhan Atalay, EKEV Akademi Dergisi - Sosyal Bilimler -, 1999, cilt: II, sayı: 1, s. 103-118
7-Türcan, Selim
Tefsir Tarihçiliği Bağlamında Klasik Esbab-ı Nüzul Yaklaşımının Değerlendirilmesi, İslâmî İlimler Dergisi, 2007, cilt: II, sayı: 1, Kur’an Özel Sayısı: 2, s. 119-138
8-Aydemir, Abdullah
Esbabü'n-Nüzul, Diyanet İlmi Dergi [Diyanet Dergisi], 1972, cilt: XI, sayı: 1, s. 28-36
9-Çetin, Mustafa
Nüzûl Sebepleri (Esbâbü'n-Nüzûl ), Diyanet İlmi Dergi, 1994, cilt: XXX, sayı: 2, s. 95-120
10-el-Bâr, M. Ali
el-Cenînü’l-Müşevveh (Esbâbühû ve Teşhîsuhû ve Ahkâmühû), Mecelletu Mecmai’l-Fıkhi’l-İslâmî: Râbıtatü'l- Âlemi'l- İslâmî, 1426/2005, sayı: 4, s. 287-468
ESERLER
1- ELVAHİDİ, ESBABU’N-NÜZUL
2- ES-SÜYUTİ, LÜBABU’N-NÜKUL Fİ ESBABİ’N-NÜZUL
3- ABDUFETTAH EL-KADİ, ESBABU’N-NÜZUL
4- AHMED NEDİM SERİNSU, KURANIN ANLAŞILMASINDA ESBABUN-NÜZULUN ROLÜ
KUR’AN VE BAĞLAM kıraati hülasası 06.11.2014
Adı ve Soyadı: ALİ AKKUŞ
Öğrenci No: 14922706 ( DOKTORA)
Dönem: 2014/2015 GÜZ DÖNEMİ
Konu: ESBAB-I NÜZUL I-4.ÖDEV
ESBAB-I NÜZUL KİTABI HÜLASASI VE İLGİLİ KİTAP VE
MAKALELER -06.11.2014
BİRİNCİ KİTAP
Kuranın anlaşılmasında sebeb-i nuzülun
rolünü belirleyebilmek için bazı kavramların belirlenmesi gereklidir. Bu
kavramlar öncelikle ulumul Kur’an ve esbab-ı
nuzüldür.
Kur’an ilimleri Kur’anı anlamak için bir
araç olarak değerlendirilmiştir. İlk asırdan beri bütün âlimlerin dikkatini
çekmiştir. Tedvin döneminin başlarında, Kur’an ile ilgili bütün manalara
delalet eden bilgiler anlamında kullanılmıştır. Ancak Kur’an ilimleri tek tek
ele alınmış ve muayyen bir alanda uzmanlaşmış özel bir bilgi alnı olarak
görülmüştir. Mesela garibul Kur’an, kuranın bütün müphem kelimlerini inceleyen
bir ilim dalı olmuştur. Aslında bu anlamda bütün Kur’an ilimleri içiçe geçmiş
bir durumdadır. İlk asırlarda ulumul Kur’an bu nedenle ulumu-t tefsir olarak
anlaşılmıştır. Ulumul Kur’an kavramını ilk kez kimin kullandığı kapalı bir
konudur. Ancak Zerkeşi (v. 794),
Hicri 8.yüzyılda Kur’an ilimlerini sistemleştirdiği bilinmektedir.
Kur’an ilimlerinin kuranın işaret ettiği
bütün bilgi sahalarına şamil olması hatalı bir durumdur. Çünkü bu bizi bütün tecrübî
bilimleri Kur’an ile irtibatlandırmaya götürür. Bunun Kur’an araştırmalarına
bir yararı yoktur. Diğer yandan Kur’an ilimlerinin sayısına herhangi bir sınır
konulamaz. Her âlimin kendi döneminin kültür ve bilim anlayışı ile doğru
orantılı olarak artabilir. Bu anlamda her alanın uzmanları ile yardımlaşmak
faydalı olacaktır.
Kur’an ilimlerini şöyle tanımlayabiliriz; konusu her yönüyle Kur’anı
Kerim olan, Kur’an ile ilgili veya kuranın içerdiği ilim ve araştırmalardan
oluşan, kuranın en doğru şekilde anlaşılmasına yardımcı olmayı gaye edinen
bilgi türüdür.
Esbab-ı nuzül ilmi Kur’an ilimlerinin
bir paraçası olarak Zerkeşi tarafından beyan edilmiştir. bu anlamda ulumul Kur’an
tabiri genel anlamda, esbab-ı nuzül ilmi ise özel anlamda kullanılmıştır.
Esbab-ı nuzül ilmi kuranın
anlaşılmasında çok önemli olan ilim dallarından birisidir. Hatta sahabilerin Kur’anı
anlaması ve tefsiri sebeb-i nuzülü bilmekle eş değer görülmüştür.
Sebei nuzülun tanımını şöyle
yapabiliriz; nuzül ortamında meydana gelen bir hadise veya Hz. Peygambere
yöneltilen bir soruya vuku bulduğu günlerde bir veya birkaç ayetin cevap vermek
ve hükmü açıklamak için nazil olduğu ortamı resmeden hadiseye sebebi nuzül
denir.
Esbab-ı nuzülü kayıda geçip nakleden ilk
eserler hadis mecmualarıdır. Hadis kitaplarının tefsir bölümlerinde bunlar
zikredilmiştir. Amaç nuzül ortamındaki hadiseleri gelecek nesle aktarmaktır.
Bunlar kuranın anlaşılmasında yeni boyutlar ve derinlik sağlar.
Esbab-ı nuzül ancak sahih nakille bilinebilir. Bu anlamda içtihata ve rey’e yer yoktur.
Sebebi nuzül akılla idral edilmesi mümnkün olmayan, sahabilerden müsned-merfu
olarak nakledilen rivayetlerdir. Sahabinin müsned-merfu
olmayan rivayetleri ise tefsir rivayeti yerine geçer ve mevkuf olarak
isimlendirilir. Bunlara sahabenin sebeb-i nuzül değerlendirmesi diyebiliriz. Bu
anlamda sahabenin içtihadı söz konusudur. Sahabiler mevkuf rivayetlerde ayetten anladıklarını ifade etmişlerdir. Bizzat
Hz. Peygamberden alınmış bir bilgi değildir.
Tabiundan gelen esbab-ı nuzül
rivayetleri “mürsel rivayetler”
olarak adlandırılır. Bu rivayetlerde sahabi ismi anılmaz ise ref adını alır ve
bu yine mürsel olarak bilinir.
Hadis mecmualarında zikredilen
rivayetlerin sıgaları yani kalıpları
çok önemlidir. Ancak bu mesele tefsir kitaplarında sistematik olarak ele
alınmamıştır. Bu nedenle esbabı nuzül rivayetlerini tasnife tabi tutumamız,
hadiseleri ayırt edip değerlendirmemiz lazımdır. Böylece sebebi nuzül
rivayetlerini iki gruba ayırarak inceleyebiliriz:
1. Sebep
ifade etmede nass olan kalıplar
2. Sebep
ifade etmede nass olmayan kalıplar
Nass ifade eden kalıplar, nuzül ortamı
rivayetleri kapsamında bir delil olarak kullanılır. Ancak nass olmayanlar bu
dönemin kapsamı dışında kalırlar. Sadece içeriksel manasına delalet ederler. Bu
ikinci tür rivayetlerin tefsir için olduğunu bilmek lazımdır.
Sebebi nuzül rivayetleri birçok açıdan
tasnife tabi tutulabilir. Bunlardan Tahir
B. Aşur ve özellikle Dehlevi’nin
tasnifleri geleneksel yaklaşımı aşabilecek niteliktedir.
Yukarıda belirtilen birinci bölümdeki,
nass olan kalıplar müsned-merfu olan
ve nuzül ortamına ait olan sebe-i nuzül rivayetleridir. İkinci kısım, nass
olmayan rivayetler ayetin manası kapsamına giren, tefsir için söylenmiş ve
nuzül ortamına dâhil olmayan mevkuf ve
mürsel rivayetlerdir.
Sebeb-i nuzül rivayetlerinde ihtilaf
edilmiştir. Bunun sebebi her ayet için bir sebep bulma isteği ve rivayetlerin
nuzül ortamını yansıtıyor gibi yorumlanmasıdır.
Rivayetlerde ihtilafa düşülmesi,
umum-husus, teahhür ve teaddüd gibi problemler ortaya çıkarmıştır. Aslında bu
açıdan bakılınca nuzül ilmi, kuranın, tenasüp-insicam
ilminin bir alt dalı olarak değerlendirilebilir. Çünkü bu alt bilim dalları
içiçe bir durum arz etmektedirler. Tenasüp ilimlerinde akıl ve rey kullanılmaktadır.
Bu nedenle ihtilafa yer vardır. Ancak bu durumda kuranın bütünlüğü göz önünde
bulundurulmalıdır.
Müfessirlerin sebebi nuzül rivayetleri
hadisçiler tarafından tenkit edilmiştir. Mesela Ahmet bin Hambel “üç şeyin aslı
yoktur; melahim, megazi ve tefsir” demekle bu durumu tespit etmek istemiştir. Çünkü
bu eserlerde tenkit edilen bol miktarda zayıf ve mevzu rivayet bulunmaktadır.
Müfessirlerimizin hadis bilgilerinin zayıf olması nedeniyle, zayıf, garip,
münker ve israili birçok hadis zikretmişlerdir. Bu nedenle rivayetin tefsirde
bulunması onun sahihliğine delalet etmez. Müfessirlerin bu zayıf rivayetlere
aktarmalarının sebebi, topladıkları bilgilerin yok olup gitmesidir. Bu endişe
ile her bilgiyi kitaplarına yazarak gelecek nesle aktarmayı düşünmüşlerdir.
Bu âlimler senedi zikretmiş olmakla
sorumluluktan kurtuldaklarını düşünmüşlerdir. Bunların değerlendirilmesini de
gelecek nesillere bırakmışlardır. Ancak kendileirnden sonra gelenleri bu
rivayetleri kabul etmekle yükümlü tutmamışlardır.
O halde tefsir kitaplarındaki sebeb-i
nuzül ile ilgili rivayetler hadis âlimlerinin ortaaya koyduğu hadis sened
tenkidi yöntemleri ile sıkı bir elemeden geçirilmelidir. Bunun için enstitü
çalışması yapılmalı, bilgisayarlardan ve teknolojiden yararlanılmalıdır.
Nuzül rivayetlerinin sistemli bir
şekilde değerlendirilmemesinden dolayı bazı sorunlar ortaya çıkmıştır. Nuzül
sebeplerinde ortaya çıkan ihitilaflar hadis tenkidi ile giderilebilir.
Sahabenin mevkuf olan tefisr için bildirdiği rivayetler müsned-merfu kabul
edilip sahih rivayet yerine konulamazlar. Aynı şekilde Tabiinlerin mürsel
rivayetleri de sahih nass olarak kabul edilemez.
Diğer bir problem senedsiz
rivayetlerdir. Müfessirlerimiz tefsirlerinde senedi kaldırmışlar ve senedsiz
rivayetler nakletmişlerdir. Bu tutum sonraları istismar edilmiş ve birçok
problem ortaya çıkmıştır. Başka bir problem de rivayetlerin tasmifine dikkat
edilmemesidir. Çok sayıdaki rivayet birbiri ile etmektedir. Hepsi geçerlilik
iddiasındadır. Bu nedenle sağlıklı bir
tasnife tabi tutulmalıdır. Ancak
bunların klasik yöntemler ile tasnif edilemsi problemi ortadan
kaldırmayacaktır. Zaten problemler bu yüzden ortaya çıkmıştır. Bu nedenle yeni
bir tasnif yöntemi tercih edilmelidir.
Kuranın anlaşılmasında sebeb-i nuzülün
yetersiz kaldığı başka bir alanda rivayeti umum değil husus ifade etmesidir. Âlimlerimizin
çoğunluğu “muteber olan, lafzın umumudur,
sebebin hususu değildir” kuralına tabi olmuşlardır.
Diğer bir konu bir ayet için bir
rivayetin bulunması nedeniyle taadüt ve taahür sorunudur. Bu sorunu çözmenin
yöntemi rivayet kalıplarının (siğalarının) tasnife tabi tutulmasıdır.
Rivayetlerin yetersizkalmasının bir
diğer sebebi de bunların bir kısmında görülen tarihi gerçeklere aykırılık ve
zaman bakımından uygunsuzluktur. Bu sorunun çözülmesinde, tasnifin faydasının
yanında tarih ilminin verileri de çok büyük kolaylık sağlayacaktır. Böylece
çelişkiler giderilecektir.
Sebeb-i nuzülün bazı olumsuz yönleri de
vardır. Bu olumsuz yönlerden birisi, kuranın anlaşılmasında yorum zenginliğini
engellemesidir. Bu engelleme, her ayete bir sebep arama çabaları, ayetin
çeşitli yönlerinin tek nedene indirgenmesi ve ayetin nuzül dönemindeki olaya
sıkıştırılması şeklinde ortaya çıkabilir.
Kuranın anlaşılmasında esbab-ı nuzülün
diğer bir olumsuz yönü, kuranın evrensel hedeflerinin, Kur’an-isan-hayat
bütünleşmesini engellemesidir.
Herhangi bir hadiseye cevap ve açıklama
için inmiş olan ayet insan hayatının ve varlık koşullarının evrensel boyutudur.
Bu nedenle ebab-ı nuzül rivayetleri gelecekte de aynı durum ve halleri
yaşayacak olan insanlar için de geçerli olmaktadır. Çünkü bir ayetin anlamı,
nazil olduğu zaman ve mekân bağlamından çok daha fazla şey anlatmaktadır.
Esbab-ı nuzül rivayetlerinin olumsuz
sonuçlarından birisi de konunun istismar edilerek, mezhep hareketlerinde ve
şahışların ebedileştirilmesinde kullanılşmıştır. Bu sorun da yine hadi tenkidi
metodolojisi ile aşılabilir. Bu nedenle esbab-ı nuzülün değerlendirilmesinde
bazı ilkelerden söz edebiliriz.
Genel ilkeler;
1.
Esbab-ı
nuzül rivayetlerinin bütününü kuşatmak imkânsızdır.
2.
Esbab-ı
nuzülü bilmeden Kur’anı anlamak mümkündür.
Kuranın bir hidayet rehberi olması
nedeniyle, Allah, Peygamber, iman esasları, kulluk görevleri, ibadet esasları
ile ilgili evrensel ilkeleri kuranın bütünlüğü çerçevesinde anlaşılabilir.
Özel
ilkeler;
1.
Durumun
gerektirdiğini bilmek için esbab-ı nuzül gereklidir.
2.
Kuranın
zahir nasslarının mücmel konumuna düşmesi durumunda esbab-ı nuzül bilinmelidir.
3. Esbab-ı nuzüle
olan ihtiyacı ilk etapta Kur’an belirlemelidir.
Kur’an okurken üstü kapalı bir bekleyiş
ortaya çıkıyorsa sebeb-i nuzüle ihtiyaç vardır.
Esbab-ı nuzül rivayetlerinin hadis usulü
açısından da değerlendirilmesi çok önemlidir. Bu konudaki ilkeleri şöyle
özetleyebiliriz.
1.
Bir
rivayetin nass olması ve nuzül ortamını ifade etmesi için müsned-merfu olması
lazımdır.
2.
Sahabenin
sebeb-i nuzül değerlendirmeleri nass değildir ve mevkuf olduğu unutulmamalıdır.
3.
Tabiun’un
esbab-ı nuzül değerlendirmeleri de sahabeninkilerle aynıdır ve mürsel
hükmündedir.
4.
Rivayet
tenkidi sened-metin bütünlüğü çerçevesinde olmalıdır.
Bunları yapabilmek için akademik projelerin
hazırlanması gereklidir. Hadis tenkidinden sonra bu rivayetleri iki şekilde
tasnif edebiliriz.
1.
Esbab-ı
nuzül rivayetleri
2.
Tefsir
için olan esbab-ı nuzül rivayetleri, değerlendirmeleri
Tefsir için olanlar 3 gruptur; Hz.
Peygamberin, Sahabe ve Tabiun’un ve müfessirlerin yaptığı nuzül
değerlendirmeleridir. Bunların dışında iki önemli ilke daha vardır. Bunlar
“kuranın bütünlüğü ve siyak ve sibakın göz önünde bulundurulmasıdır. Aslında
kuranın bütnlüğü bütün yönleri içermektedir. Cümle bütünlüğü, sure bütünlüğü,
teşri bütünlüğü, tarih bütünlüğü, siyak-sibak bütünlüğü… Zaten kuranın tertibi
de nuzüle göre değil kuranın bütünlüğüne göre yapılmıştır. Bu arada kuranın
nuzül asrı için olan bakış açısı bugun için de geçerlidir. Çünkü hayat insan ve
onun karaketeri ve sorunları hala devam etmektedir.
Sürenin nuzül sebebinin bilinmesi siyak
ve sibak konusunun da anlaşılması için faydalı olmaktadır. Böylece
ayetin-surenin bağlamı oluşmaktadır. Esbab-ı nüzul insan yapıp etmeleri olması
nedeniyle her insanı fiilde olduğu gibi tarihsellik içermektedir. her çağdaki
insani formlar yakalanacak benzer olaylara aynı ilkeler uygulanabilir. Bu
anlamda sebebi nuzül, orijinal yourm-orijinal tarihtir. Çünkü bunlar kuranın
soyut bir düşünce değil yaşanmış yaşanabilir bir hakikat olduğunu ortaya koyar.
Bu nednle esbab-ı nuzülün faydaları da vardır.
1. Kuranın
anlaşılmasında bakış ufkuna girmemiş çok sayıda unsurun olduğunu bildirir.
2. Konulu
tefsir çalışmalarında istifade edilebilir.
3. Nedensel
halkarı geriye doğru izleme fırsatı veriri.
4. Müfessirlerin
monografik çalışmalarında faydalı olur.
İKİNCİ
KİTAP
Kur’anı kerimin anlaşılmasında esbab-ı
nuzül rivayetleri çok faydalı olmuştur. Ancak, seneddeki zayıflıkları yüzünden
birçok teaddüdü de beraberinde taşımıştır. Bu nedenle müfessirlerin rivayetleri
sahih bir nass olarak değerlendirilmesi gerekmemektedir.
Müfessirler her rivayeti, zayıf olsun,
mevzu olsun, olmasın kitaplarında aktarmışlardır. Bunun nedeni buldukları
şeylerin yok olmasından korkmalarıdır. Sonra gelenleri de bunları kabule
zorlamamışlardır. Hadisçilerin bunları nakletme sebepleri ise senedini
zikrettikten sonra kendilerinden sorumluluğun kalkmış olduğunu düşünmeleridir.
Bu nedenle Ahmet bin Hanbel başta olmak olmak üzere birçok hadisçi tarafından
eleştirilmişlerdir.
Bu rivayetlerin örneklerinden biri de SA’LABE
Kısassıdır. Tevbe suresi 75. Ayetin anlaşılması için zikredilmiştir. Olayın
özü, sa’labenin zekâtının Hazreti Peygamber ve daha sonraki halifeler
tarafından alınmayıp reddedilmesidir. Başta söylenen ilkeler uygulandığı zaman
bu rivayetin sahih nass olmadığı ve dolayısı ile nuzül dönemine ait olmadığı
görülecektir. Ancak kuranın mana zenginliklerini anlaşılması ve benzer olaylar
açısından değerlendirilebilir ancak nass ifade etmez.
ÜÇÜNCÜ
KİTAP
Tarihselik kavramı, tarih yapan bir
varlık olarak insanı tarih hakkındaki tecrübelerinden elde ettiği bilginin bir
boyutunu ifade eder. Yani insanın varlık şartlarından kaynaklanan, tecrübe
ettiği bir durumla, tarihle ilgilidir.
Bu nedenle filozoflar da bu konuda
görüşlerini bildirmişlerdir. Kendilerine göre kavramlar geliştirmişlerdir.
Ancak her kavram izafidir ve değişebilir. Buna kavramların AÇIKLIK
özelliği
denir. Kavramların değişmeyen yönüne ise
SEÇİKLİK denir. Bu bir varolanı
diğerlerinden ayıran yönüdür aynı zamanda. Tarihsellik kavramını da felsefi
kılan bu iki yöndür. Tarihsellik nedir? Sorusuna felsefeciler, hukukçular,
epistemoloji, hermeneutik, linguistik değişik cevaplar vermektedir. Tarihsellik
kavramı 18.yüzyılda insan bilimleri ile doğa bilimleirinin ayrıştırılma
çabaları sonucu ortaya çıkmıştır. Dilthey iki bilimin konuları bakımından
değil, yöntemleri bakımından ayrıldıklarını söyler ve insan bilimlerinin
tarihle özdeş, tarihin kendisi olduğunu ve bunun ancak dil ile
öğrenilebileceğini hatta anlaşılabileceğini söyler.
Sonuçta batı düşüncesine ait bu
kavramların tarih içerisinde geçirdikleri bu değişimin belirli bir kültürün,
paradigmanın ürünü olduğu unutulmamalıdır. Böyle bir geçmişe sahip olmayan
müslümanlar için aynı problemi aynı bir tarazda tartışmak çok tutarlı
olmamaktadır.
Kur’an, insanlar tabiat arasında organik
bir bağ görür. Kâinata, tabiata ve insana tamamen farklı bir dünya görüşü ile
bakar. Bu nedenle tarihselcilik ve esbab-ı nuzül değerlendirilirken hangi bakış
açısı ile baktığımıza dikkat etmeliyiz. Kültürler arası kavvram aktarmalarına
dikkat etmeliyiz. Bu anlamda Thomas S.
Kuhn (1922-1996) dil ve kültür bağlantısına vurgu yapmaktadır. Problemin
çözümü dilden geçmektedir. Dünya görüşünün oluşmasını da kültür sağlar.
Tarihsellik de bir kavram olarak bir oluşum süreci bakımından ortak kültüre
aittir. Anlam içeriği dolayısıyla özgü kültüre aittir. O halde esbab-ı nuzül ve
ortak kültür bağlantısı nasıl kurulur? Bunun için kuranın genel ilkelerini
zikredelim.
Öncelikle kuranın temel konusu insandır.
İnsanı hidayete iletme gayesi kuranın tarihsellik bağlamının temel karakterini
de ortaya koyar. Böylece Kur’an geçmişi, şimdiyi ve geleceği insan eyleminin
bir alanı olarak görür. Yani kurana göre insan tarihsel bir varlıktır. Aslında Kur’an
insanın sadece tarihsel değil, bütün varlık koşullarına cevap veren ilahi bir
mesajdır.
Nuzül ortamı da kuranın hayatı göstermek
konusunda aracı deliller olarak görülebilir. Bu nedenle Kur’an- hayat
bağlantısı kopmuş değildir, hala devam etmektedir. Nuzül ortamının tarihsel bir unsuru olan
esbab-ı nuzül, tarihsel bir şart değildir. Yani kuranın inzali esbab-ı nuzülün
varlığına veya yokluğuna bağlıu değildir. Kuranın nuzülü ilahi iradeye
bağlıdır. Sebebi nuzül kuranın inzalinin gerçek sebebi değildir. Ayrıca Kur’an
nuzül sırasına göre vey nuzül sebeplerine göre tertip edilmemiştir. Çünkü amacı
insanın hidayetidir.
O halde nuzül sebepleri-tarihsellik
ilişkisine,
1.
esbab-ı
nuzülün kuranın bütünlüğü içindei yeri
2. İnsanın tarihsel
bir varlık olması bağlamında bakılmalıdır.
Bunun için de nuzüle önerilen şekilde
bakılması gerekmektedir.
1.
Esbab-ı nuzül
rivayetleri orijinal tarihtir. Sahabenin rivayetleri ile aktarılan bu nüzul
ortamı bilgisi Kur’an’ı Kerimin orijinal yorumu, kuranın tarihine de orijinal
tarih denilebilir.
2.
Tefsir için olan
esbab-ı nuzül rivayetleri düşünülmüş tarihtir. İncelendiğinde görülecektir ki esbab-ı nuzül
Kur’an-insan ilişkisinin bir bölümünde oluşmuş, insanı yapıp etmelerdir.
Buradan insan ve hayatla ilgili, genel ilkeler tespit edilebilmektedir.
Sonuç
olarak;
a. esbab-ı
nuzül, kuranın soyut bir düşünce değil, yaşanmış bir hakikat olduğunu ortaya
koyar.
b. Başka
kültürlerin kavramları kullanılırken içerikleri dikkate alınmalıdır.
c. Her
yazar kullandığı kavramı açıklık-seçiklik olarak ortaya koymaldır.
d. Hermeneutik,
semantik ve linguistik gibi kavramları bu şekilde içselleştirirek
kullanmalıyız.
e. esbab-ı
nuzülden tarih-siyer yazımında faydalanmak da ancak bu şekilde olur.
Esbab-ı nuzül rivayetleri ile yazılacak
orijinal tarih nuzül asrını en sahih şekilde izleme imkânını verebilir. Orijinal tarih kuranın hayatla
bütünleşmesini verirken, yorumlanmış tarih, kuranın yaşanabilir
olduğunu anlamada faydalı olabilir.
KİTAPLAR;
1- ÇETİNER,
Bedreddin, Fatiha'dan Nâs'a Esbâb-ı Nüzûl, Çağrı Yayınları/Kuran Kitaplığı
Dizisi
2- el-VÂHİDÎ,
Esbâbu'n-Nüzûl, II. Bsk., Beyrut 1991, s. 190.
3- VÂDİ‘Î,
Ebû Abdirrahmân Mukbil İbn Hâdî (1987), es-Sahihu’l-Müsned min
Esbâbi’n-Nüzûl, Kahire: Mektebetü İbn Teymiyye.
4- es-SUYUTİ,
İmam Celaleddin, Lubabu’n-Nukûl fi Esbabi’n-Nüzul, Fatih Yayınevi:
2/722. Vehbe Zuhayli, Tefsiru’l-Münir, Risale Yayınları: 15/571.
MAKALELER;
1- Hasan Hanefî,
“Esbab-ı Nüzul” ün Anlamı Nedir?, (çev. Ahmet Nedim Serinsu), AÜİF
Dergisi, 1998, cilt: XXXVIII, s. 225-232.
2- Yıldırım, Suat, Kur’ân’ın Nüzûlünden
Sonraki Târihî Hâdiselere Tatbik Edilmesi Hak-kında, Atatürk Üniversitesi
İslâmî İlimler Fakültesi Dergisi, 1975, sayı: 1, s. 79-102
3- POLAT,
Selahattin, Esbab-ı Nüzul Üzerine, I. Kur’an Haftası Kur’an Sempozyumu,
03-05 Şubat 1995, 1995, s. 110-117.
4- TÜRCAN, Selim, Tefsir Tarihçiliği
Bağlamında Klasik Esbab-ı Nüzul Yaklaşımının Değerlendirilmesi, İslâmî
İlimler Dergisi, 2007, c. II, sayı. 1, s. 119-138.
KERİM
ENDEZ
BİRLEŞİK
DOKTORA
ÖĞRENCİ
NO=14952705
DÖNEM=2014/2015
GÜZ
ESBAB-I
NUZÜL İLE İLGİLİ YARARLANABİLECEĞİMİZ LİTARATÜRLER
1=Türcan, Selim Tefsir
Tarihçiliği Bağlamında Klasik Esbab-ı Nüzul Yaklaşımının
Değerlendirilmesi, İslâmî
İlimler Dergisi, 2007, cilt: II, sayı: 1, Kur’an Özel Sayısı: 2, s. 119-138( (http://ktp.isam.org.tr/ )
2-Recep Çetintaş, Tefsirde Esbab-ı Nüzûl Problemi, 1999, Yüksek lisans tezi,
Erciyes Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Tez danışmanı: Prof. Dr. M.
Zeki Duman(http:// http://literatur.gen.tr/)
3-Muhammed b. Es’ad Iraki, Esbabü’n-Nüzûl
ve'l-kasasü'l-Furkaniyye, dirase ve tahkik; İsam Ahmed Ahmed
Ganim. Riyad 2007, Matbu tez (Master) (http:// http://literatur.gen.tr/)
4- Merve
Dilek Yolcu, İbn Kesir Tefsirinde Esbab-ı Nüzûl,
Atatürk Ünv. (http:// http://literatur.gen.tr/)
ESBAB-I
NUZÜL İLE İLGİLİ YARARLANABİLECEĞİMİZ KİTAPLAR
1-Abdurrahman Elmalı, Fahreddin er-Razi’de Esbab-ı Nüzûl
Değerlendirmesi, Şanlıurfa
: Harran Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Vakfı, 1998
2-Bedreddin Çetiner, Fatiha’dan Nas’a Esbab-ı Nüzûl (Kur’an Ayetlerinin iniş
sebebi),İstanbul, Çağrı Yayınları, 2002
3-Hasan Tahsin Emiroğlu, Esbab-ı
Nüzûl, Konya
1983
5-Ahmet Nedim Serinsu, Sa'lebe kıssası (Esbab-ı Nüzûl'e yeni
bir yaklaşım),Şule Yayınları,
6-Ahmet Nedim Serinsu, Tarihsellik ve Esbab-ı Nüzûl, Şule Yayınları
7-Yakup Bıyıkoğlu, Şevkani’nin Fethu’l-Kadir’inde Esbab-ı Nüzûl ve Kur’ân’ın anlaşılması(ayetlerin iniş sebepleri), Rağbet Yayınları
Habib
Baygın
14952703
(B.Doktor)
Esbabı
Nüzul İle İlgili Literatür
Makaleler
1.
POLAT, Selahattin, Esbab-ı
Nüzul Üzerine, I. Kur’an Haftası
Kur’an Sempozyumu, 03-05 Şubat 1995, 1995, s. 110-117.
2.
Türcan, Selim
Tefsir
Tarihçiliği Bağlamında Klasik Esbab-ı Nüzul Yaklaşımının Değerlendirilmesi,
İslâmî İlimler Dergisi, 2007, cilt: II, sayı: 1, Kur’an Özel Sayısı: 2, s.
119-138
3.
Köktaş, Yavuz
Esbâbu
Vurûdi’l-Hadîs İlmi: Kapsamı ve İçeriğine Yeni Bir Bakış, Usûl: İslâm
Araştırmaları, 2005, sayı: 4, s. 131-156
Kitaplar
1. Ahmet Nedim Serinsu, Tarihsellik ve Esbab-ı
Nüzûl, Şule Yayınları
2. Yakup Bıyıkoğlu, Şevkani’nin
Fethu’l-Kadir’inde Esbab-ı Nüzûl ve Kur’ân’ın anlaşılması(ayetlerin
iniş sebepleri), Rağbet Yayınları
3. es-SUYUTİ, İmam Celaleddin, Lubabu’n-Nukûl
fi Esbabi’n-Nüzul, Fatih Yayınevi: 2/722. Vehbe Zuhayli, Tefsiru’l-Münir,
Risale Yayınları: 15/571.
4. el-VÂHİDÎ, Esbâbu'n-Nüzûl, II. Bsk., Beyrut 1991, s. 190.
Bochra refas
14922707
Doktora
عنوان
الكتاب: أسباب النزول
المؤلف: علي
بن أحمد الواحدي النيسابوري أبو الحسن
المحقق: كمال بسيوني زغلول
الناشر: دار الكتب العلمية
سنة النشر: 1411 - 1991
http://waqfeya.com/book.php?bid=3473
لُبَابُ النّقول في
أسْبَاب النّزول
للشيخ الامام العلامة حافظ عصره ووحيد دهره
أبي الفضل جلال الدين عبد الرحمن ابي بكر السيوطي الشافعي
ضبطه وصححه
الاستاذ أحمد عبد الشافي
http://www.tafsir.org/vb/attachment....1&d=1196073926
أسباب نزول القرآن
للإمام علي بن أحمد الواحدي (ت468ه
العُجابُ في بيان
الأسباب للحافظ المحدث أحمد بن علي بن حجر العسقلاني (ت852هـ
تسهيل الوصول إلى
معرفة أسباب النزول ، لخالد عبدالرحمن العك
الاستيعاب في بيان
الأسباب ، تأليف سليم الهلالي ومحمد موسى آل نصر
المحرر في أسباب
نزول القرآن في الكتب التسعة للدكتور خالد المزيني
الصحيح من أسباب
النزول ، للدكتور عصام بن عبدالمحسن الحميدان .
الجامع في أسباب
النزول ، جمعه ورتبه حسن عبدالمنعم شلبي .
http://vb.tafsir.net/tafsir32777/#.VFs94_msXGA
Asbāb al-Nuzūl
By:
Alī ibn Ahmad al-Wāhidī
TRANSLATED BY
Mokrane Guezzou
Edited and with a brief Introduction
by
Yousef Meri
The Complete Text
© 2008 Royal Aal al-Bayt Institute for
Islamic Thought
Amman, Jordan
http://www.altafsir.com/Books/Asbab%20Al-Nuzul%20by%20Al-Wahidi.pdf
Le problème de la chronologie
du Coran1
Gabriel Said Reynolds
University of Notre Dame
http://www3.nd.edu/~reynolds/index_files/chronologie.pdf
المقلات
الامام
الشيخ سيدي محمد الطاهر ابن عاشور شيخ السلام الملكي
مجلة
الزيتونية عام 1936 ص 491
http://ia600502.us.archive.org/21/items/waqmzitona/mzitona01.pdf
.علم أسباب النزول
http://www.alukah.net/sharia/0/26819/
تعريف (سبب النزول)، ورأي الشيخ عبدالحميد الفراهي في
ذلك.
الشيخ الدكتور عبدالرحمن بن معاضة
الشهري
http://www.alukah.net/personal_pages/0/26617/
فوائد
العلم بأسباب النزول
http://www.alukah.net/sharia/0/63768
http://albayanjournal.com/view/articles/82
أسباب النزول بين تاريخية الأحكام ومعقوليتها
عبد
الحفيظ العمري http://www.algomhoriah.net/articles.php?lng=arabic&pri
nt=26020
أسباب النزول وفهم القرآن
محمد عابد الجابري
http://www.profvb.com/vb/t61582.html
KUR’ÂN VE BAĞLAM KİTABININ ÖZETİ
Prof. Dr. Ahmet Nedim
SERİNSU tarafından kaleme alınan ve 2008 yılında Şule Yayınları tarafından
neşredilen Kur’ân ve Bağlam isimli
eserde, esbâb-ı nüzûl konusu geniş bir bağlamda ele alınarak, konuyla ilintili
değişik yaklaşımlar ve alanlar detaylı bir biçimde ortaya konulmuştur.
Esbâb-ı nüzûl konusunun
önemini ortaya koymak bağlamında, eserin başında ilk dönem tefsir bilgisinin
tamamıyla bu konuyla sınırlı olduğunun altını çizen yazar, günümüzde de Kur’ân’ın
anlaşılmasında en önemli aracın esbâb-ı nüzûl bilgisi olduğunu ortaya
koymaktadır.
Bu noktada yazar,
klasik ulemanın esbâb-ı nüzûlu değerlendirme sadedinde ‘metodik’ bir yaklaşıma
sahip olmadıklarına dair önemli bir tespitte bulunmakta ve bazı alimlerin çok
önemli gördükleri bir konuyu bazılarının ise hiçbir biçimde dikkate
almadıklarını belirterek, özelde esbâb-ı nüzûl konusunun genel olarak ise
tefsir ilminin insanlara fayda sağlamasının ancak sağlıklı bir metodik kurgu
ile mümkün olabileceğini dile getirmiştir.
Yazarın ilk bölümde
üzerinde önemle durduğu ve ayrıntılı örneklerle desteklediği bir başka konu
ise, tefsir kaynaklarında kullanılan hadislerin sıhhati ile ilgilidir. Bu
noktada tefsir rivayetlerini eserlerinde kullanan birçok önemli müfessirin,
sağlığı tartışılacak hadisleri kullanmaktan imtina etmediklerinin altı
çizilmekte ve bu rivayetlerin aktarılmış olmasının rivayetlerin sıhhatini
gerektirmeyeceğinin altı çizilmiştir. Tam da bu noktada Taberî’nin Tarihi’nin önsözünde yer verdiği, “Bu
kitabımızla hüccet olarak gösterilecek bir eser ortaya koymayı gaye edinmedik”
sözüne yer verilmektedir. Böylelikle günümüzde Kur’ân’ın anlaşılmasında tefsir
kitaplarında yer alan sağlıklı olmayan pek çok rivayetin temizlenmesinin
gerekliliği ortaya konulmuştur.
Yazar, çalışmanın
ikinci bölümünde ise esbâb-ı nüzûl konusunu eleştirel bir bağlamda ele alarak,
bu konunun Kur’ân’ın anlaşılmasında yegane yöntem olarak benimsenmesinden doğan
sorunları ele almaktadır. Bu çerçevede
konunun değişik başlıkları üzerinde duran yazar, günümüzde de mezhep
mutaassıplarının esbâb-ı nüzûl bilgisine vakıf olmamaları ve rivayetlerde kasdi
tahrifat yapmaları gibi önemli sorunlara dikkatleri çekmektedir.
Çalışmanın üçüncü
bölümünde ise, daha önceki bölümlerde ortaya konulan bilgi birikiminin üzerinde
yeni bir esbâb-ı nüzûl anlayışı formülize edilmektedir. Yazar böylelikle konuyu
günümüze taşımaya çalışmakta ve esbâb-ı nüzûl bilgisini ve yöntemini Kur’ân’ın
anlaşılması bağlamında yeniden verimli ve değerli kılmaya çalışmaktadır.
Bu çerçevede öncelikli
olarak esbâb-ı nüzûl rivayetlerini sağlıklı bir biçimde elemeye tabi tutmak
için bir takım ilkeler ortaya konulmakta ve ardından esbâb-ı nüzûlun değerlendirilmesi
için Kur’ân’ın bütünlüğü ilkesinin üzerinde durulmaktadır. Bütünlük kavramı ve
çerçevesi geniş bir biçimde ele alındıktan sonra, tefsir ilminin önemli
konuları olan siyak-sibak, tarihilik/tarihselcilik konuları üzerinde
durulmaktadır.
Sonuç olarak yazar, esbâb-ı nüzûlun belirli ilkeler çerçevesinde ele alınması halinde Kur’ân’ın anlaşılmasına önemli katkılar sağlayacağını vurgulamaktadır.
HATİCE MERVE ÇALIŞKAN
13922768 DOKTORA
ESBÂB-I NÜZÛL İLE İLGİLİ 3 KİTAP
1.
Abdulfettah El Kadi, Esbâb-ı Nüzûl
2.
Vahidi, Esbâb-ı Nüzûl, çev. Necdet Çağıl ve Necati
Tetik, İhtiyar Yayınları,
3.
Abdurrahman Elmalı, Fahreddin er-Razi’de Esbâb-ı Nüzûl Değerlendirmesi, Harran
Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Vakfı, 1998.
ESBÂB-I NÜZÛL İLE İLGİLİ 3 MAKALE
1.
Muhsin Demirci, Esbâb-ı
Nüzûlün Kur’ân Tefsirindeki Yeri, “Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi
Dergisi”, s.11- 12, İstanbul
1997.
2.
Mustafa
Ünver, Tarih İlmi ve Nüzûl Sebepleri.
3. Selim Türcan, Tefsir Tarihçiliği Bağlamında Klasik
Esbab-ı Nüzul Yaklaşımının Değerlendirilmesi, “İslâmî İlimler Dergisi”, c. II, sayı: 1, 2007.
KUR’ÂN VE BAĞLAM KİTABININ ÖZETİ
Kur’ân ve Bağlam kitabı;
“Kur’ân’ın Anlaşılmasında Esbâb-ı Nüzul’ün Rolü”, “Sa’lebe Kıssası” ve
“Tarihsellik ve Esbâb-ı Nüzul” isimli üç kitaptan oluşmaktadır.
I.
Kitap;
Kur’ân’ın Anlaşılmasında Esbâb-ı Nüzul’ün Rolü
Esbâb-ı Nüzul hakkında tek kaynak
olan sahabilerden Kur'ân-ı Kerim’den inen her ayetin ne hakkında, kim hakkında
ve nerede nâzil olduğu bilgisine ulaşmaktayız. Bu kitap, bu bilgilerin Kur'ân-ı
Kerim’i anlama noktasında önemli bir yere sahip olması nedeniyle, geçmişten
günümüze bir nevi muhasebesini yapmak amacıyla hazırlanmıştır.
Birinci kitap üç ana bölümden
oluşmaktadır. İlk bölüm, “Kur’ân İlimleri ve Esbâb-ı Nüzûl İlmi” başlığı ile
yazılmıştır. Burada öncelikle Kur'ân-ı Kerim İlimlerinin ne olduğundan,
doğuşundan ve gelişiminden bahsedilmiştir. Daha sonra bu ilimlerden biri olan
Esbâb-ı Nüzûl ilminin tanımı yapılmış, doğuşu ve gelişimi açıklanarak Kur'ân-ı
Kerim İlimleri arasındaki konumuna vurgu yapılmıştır. Hadis Usûlü açısından
Esbâb-ı Nüzûl rivayetleri incelendikten sonra, bu rivayetler tasnif edilmiştir.
Sonrasında taaddüt, taahhür ve umum-husus meselelerine yer verilip, islam
kültür tarihinde Esbâb-ı Nüzûl rivayetlerinin değerlendirilmesine genel bir
bakış getirilmiştir.
İkinci bölüm, “Kur'ân-ı Kerim’in
Anlaşılmasında Esbâb-ı Nüzûl Rivayetlerinin Değerlendirilmesinin Sonuçları”
başlığı altında yazılmış, Esbâb-ı Nüzûl’un Kur'ân-ı Kerim’in anlaşılmasında
yetersiz kalması ve rivayetlerinin doğurduğu olmuşuz sonuçlar incelenmiştir.
Üçüncü bölüm, “Esbâb-ı Nüzûle Yeni Bir Yaklaşım” başlığı ile Esbâb-ı Nüzûl
rivayetleri yeniden bir değerlendirmeye tâbi tutulmuştur.
Özet olarak, Hz. Peygamber ve
ashabı döneminde Kur'ân-ı Kerim’in nüzulüne bizzat şahit oldukları için
telifine gerek duyulmayan Kur'ân-ı Kerim İlimleri, Kur'ân-ı Kerim’in tefsirinin
yapıldığı zamanlar bir ihtiyaç olarak ortaya çıkmıştır. Başlangıçta Kur'ân-ı
Kerim ile alakası bulunan tüm bilgiler Kur'ân-ı Kerim İlimleri diye
adlandırılırken, Zerkeşî (794/1391) ile birlikte sistematik bir hal
kazanmıştır. Bu ilimlerden biri olan Esbâb-ı Nüzûl İlmi, “Nüzûl ortamında
meydana gelen bir hâdiseye veya Hz.Peygamber’e yönetilmiş bir soruya, vuku
bulduğu günlerde, bir veya daha fazla ayetin, soruyu kapsayan nitelik ve
özellikleri içermek, cevap vermek veya hükmünü açıklamak üzere inmesine vesile
teşkil eden ve vahyin nazil olduğu ortamı resmeden hâdisedir.” Esbâb-ı Nüzûl
rivayetlerinin ilk kayda geçirildiği eserler hadis kitapları olmuştur ve
Esbâb-ı Nüzûlü bilmek ise ancak nakil yoluyla mümkündür. Sahabe nakli ve tâbiûn
nakli ile gelen rivayetlerden, olayı müşahede edenlerin sahabiler olması
nedeniyle sahabe nakli ile olanın tercih edilmesi söz konusudur. Bu
rivayetlerin sigaları ise, sebep ifade etmede nass olan ve nass olmayan
şeklinde iki grupta incelenmektedir.
Esbâb-ı Nüzûl İlminin Kur'ân-ı
Kerim’i anlama açısından yetersiz kaldığı bir takım hususlar bulunmaktadır.
Bunlar, rivayetler açısından (merfu-musned, mursel Esbâb-ı Nüzûl rivayetleri,
senedlerin hazfedilmesi, rivayetlerin tasnifine ve rivayet sigalarına dikkat
edilmemesi), umumu hususileştirme açısından (sebebiyet ifade eden sebeb-i
nüzulün nass olarak umum değil de husus ifade ettiği şekilde anlama çabaları),
taaddüt-taahhür açısından (nüzul sebebi olarak bir ayet için bir çok sebep
bulunması nedeniyle ortaya çıkan mesele)
ve tarih ilmi açısından (her ayete bir nüzul sebebi arama çabaları ve
geçmiş ümmetlerle ilgili olaylar ile nüzul ortamı olaylarını karıştırma) olmak
üzere 4 grupta toplanmaktadır. Esbâb-ı Nüzûl rivayetlerinin doğurduğu olumsuz
sonuçlar ise, yorum zenginliğine engel olması, Kur'ân-ı Kerim’in evrensel hedefi
olan Kur’ân-İnsan-Hayat bütünleşmesini önlemesi ve konunun istismar
edilmesidir.
Esbâb-ı Nüzûle yeni bir yaklaşımın
neticesinde, ilk olarak ona olan ihtiyacın sınırlarını belirlenmesi
gerekmektedir. Bu ilkeler genel olarak, Esbâb-ı Nüzûl rivayetlerinin tamamının
ihata edilmesinin mümkün olmayışı ve Esbâb-ı Nüzûlü bilmeden de Kur'ân-ı
Kerim’i anlamanın mümkün oluşudur. Özelde ise, sebeb-i nüzulü bilmenin durumun
gereğini bilmek gibi olduğu ve Kur'ân-ı Kerim’in zâhir nasslarını mücmel
nasslar konumuna getirme şüphesi ve güçlüğü bulunduğu haller ve Kur'ân-ı
Kerim’in anlaşılmasında esbâb-ı nüzule olan ihtiyacı ilk planda Kur’ân’ın
belirlemesi gerektiğidir. İkinci olarak Kur'ân-ı Kerim’in bütünlüğü dikkate
alınmalıdır. Üçüncü olarak siyak-sibak ilişkisi göz önünde bulundurulmalıdır.
II.
Kitap;
Sa’lebe Kıssası (Esbâb-ı Nüzûl’e Yeni Bir Yaklaşım)
Bu kitap ise 5 ana bölümden
oluşmaktadır. Ana bölümlere gelmeden önce esbâb-ı nüzûlün ne olduğu açıklanıp,
Kur'ân-ı Kerim’in anlaşılmasında esbâb-ı nüzule yeni bir yaklaşıma ihtiyacın ne
olduğundan bahsedilmiştir. Bu kitapta amaç, esbâb-ı nüzûle yeni yaklaşımın
ilkelerini bir sebeb-i nüzûl rivayeti üzerinde uygulamaktır.
Kitabın ilk bölümünde Sa’lebe
Hadisine yer verilmiştir. İkinci bölümünde s’îre, ricâl ve tarih kitaplarında
bu kıssanın nasıl ele alındığı incelenmiştir. Bu kıssanın sıhhatinde sıkıntı
görmeyenler, olayın doğru ancak kahramanın başkası olduğunu söyleyenler ve
kıssanın sıhhatinden şüphe edenler olmak üzere 3 farklı durum olduğundan söz
edilmiştir. Üçüncü bölümde hadis kitaplarından, dördüncü bölümde tefsir
kitaplarından Sa’lebe kıssası incelenmiştir. Son bölümde ise esbâb-ı nüzule
yeni bir yaklaşım ile bu kıssa değerlendirilmiştir. Buna göre ilk olarak bu
kıssanın hadis usulü açısından tenkid edilmesi gerekmektedir. Zira senedi
zayıftır. İkinci adımda rivayetler tasnif edilmelidir. Çünkü hadis kitaplarının
tefsir kısımlarında bir ayetin nüzul sebebi olarak pek çok rivayet örnek
gösterilmektedir. Bu kıssa da onlardan biridir. Üçüncü olarak tarih
kitaplarından yararlanılmalı ve son olarak ise, Kur’âni bütünlük ve siyak-sibak
bağlamında bu kıssa değerlendirilmelidir.
III. Kitap; Tarihsellik ve Esbâb-ı Nüzûl
Bu kitapta ilk olarak konuya bir
giriş ile başlanmış, ardından amaç ve metot anlatılmıştır. Bu giriş kısmında
tarihsellik kelimesinden bahsedilmiştir. Tarihsellik, felsefeye ait bir
kavramdır. Kavram ise, düşünme faaliyetinin temel amacıdır. Bir kavram dil ile
ifade edildiğinde terim adını alır. Yani terim, kavramı dil aracılığı ile
anlatan dilsel bir simgedir. Bu bağlamda tarihsellik, tarih yapan bir varlık
olarak insanın, tarih hakkında edindiği tecrübelerin ve bu alanla ilgili
durumların üzerinde cereyan eden zihni faaliyetlerin sonucu oluşan düşüncelere
işaret eden bir kavramdır. Bu kitapta
tarihsellik kavramı esbâb-ı nüzul çerçevesinde ele alınıp, incelenmiş ve kendi
kültür alanımızda bu kavramın nasıl kullanılabileceği irdelenmiştir.
Kitap, iki ana bölümden
oluşmaktadır. İlk bölüm, “Tarihsellik Kavramının Temellendirilmesi” dir. Özet
ile, tarihsellik ve tarihselcilik terimleri, Batı’da XVII. ve XIX. yüzyıllarda
tabiat ilimleri ile beşerî ilimler arasındaki zıtlık, epistemolojik bir
çatışmaya dönüştüğünde ortaya çıkmış kavramlardır. Bu kavramlardan doğan anlam
çerçeveleri günümüzde de bulanık halini korumaktadır. Bu durum bu kavramların
çoğu zaman birbirlerinin yerine kullanılmalarına neden olmaktadır. Bu
kavramlar, Batı düşünce sistemine ait çok geniş anlam alanlarına sahiplerdir.
İkinci bölüm “Tarihsellik ve
Esbâb-ı Nüzûl” başlığı altında incelenmiştir. Tarihsellik ve tarihselcilik
kavramları Batı’nın kültürüne ait kavramlar olduğu için, kendisini kuşatan bu
kültürel ortamdan etkilenmesi de kaçınılmazdır. Kur'ân-ı Kerim insana hidayet
rehberi olmayı ana gaye edinerek, tarih ve tarihsellik bağlamında temel
karakteristiğini ortaya koymaktadır. Onun hemen hemen her suresinde insan ve
insan toplulukları ve onlar ile ilgili oldular ve olaylar anlatılmaktadır. Ki
zaten nüzûl asrı yapıp-eden ve ne yapıp-ettiğini bilen insanlardan
oluşmaktaydı. Bu yapıp-etmeleri yöneten ise değer duygusudur. İnsan tarihsel
bir varlık olduğuna göre, onun yapıp-etmelerinin neticesinde oluşan esbâb-ı nüzûlün
tarihsellik kavramıyla ilgili olduğu ise kaçınılmazdır. Esbâb-ı nüzulün
tarihselliği; nüzûl ortamında ne gibi olaylar olmuş, hangi sorular sorulmuş,
nasıl olmuş da ayetler nâzil olmuş sorularının karşılığı ve Kur'ân-ı Kerim ile
insan ilişkilerinin bir bölümüne verilmiş ilahi cevaplardır.
Yani, esbâb-ı nüzûl-tarihsellik
kavramı ilişkisine, esbâb-ı nüzulün Kur'ân-ı Kerim’in bütünlüğü içerisindeki
yeri ve insanın tarihsel bir varlık olması bağlamında bakılmalıdır. Kur'ân-ı
Kerim’in soyut bir düşünce biçimi değil, yaşanmış, yaşanabilir ve yaşanacak bir
hidayet rehberi olduğu unutulmamalıdır. Başka kültürlere ait kavramlar
kullanılırken, söz konusu kavramların tarihleri ve içerikleri göz önünde
bulundurulmalıdır.
FAHRİYE ERDĞMUŞ
YÜKSEK LİSANS ÖĞRENCİSİ
Öğrenci No :14912714
1- Çetiner Bedreddin, Fatiha’dan Nas’a Esbab-ı Nüzûl (Kur’an Ayetlerinin iniş sebebi),İstanbul, Çağrı Yayınları, 2002
2- Emiroğlu,Hasan Tahsin, Esbab-ı Nüzûl, Konya 1983
3-- el-Humeydan,İsam Abdulmuhsin Esbab-ı Nüzûl ve Eseruha fi't-Tefsir
4-Vahıdî(468/), Esbabun-Nüzûl trc. Necati Tetik, Necdet Çağıl. Erzurum, İhtar Yayıncılık
5-Abdulfettah Abdulğanî Kadî, Esbab-ı Nüzûl Trc. Salih Akdemir, Fecr Yay.
“Esbab-ı nüzul” Hakkında makaleler
1-Muhammed b. Es’ad Iraki, Esbabü’n-Nüzûl ve'l-kasasü'l-Furkaniyye, dirase ve tahkik; İsam Ahmed Ahmed Ganim. Riyad 2007, Matbu tez (Master)
2- Halid b. Süleyman el-Müzenî, el-Muharrir fi Esbabi Nüzûli'l-Kur'an (min hilali Kütübi't-Tis'a),Riyad 1429
3-ÖZDEŞ, Talip, SOSYAL DEĞİŞİM OLGUSUNDAN HAREKETLE KUR’AN’IN TARİHSEL
OLDUĞU TEZİ ÜZERİNE BİR DEĞERLENDİRME, Cumhuriyet Üniversitesi
İlahiyat Fakültesi Dergisi
Cilt: VII / 1, s. 183-198
Haziran-2003-SİVAS
4-DEMİRCİ, Muhsin, ·EsBABU'N-NÜZÜLÜN KUR'AN TEFSİRİNDEKİ YERİ, MARMARA ÜNİVERSİTESİ
iLAHiYAT F AKÜL TESİ • • DERGI I
SAYI: ll- 12
1993- 1994
İstanbul – 1997
5-PARLAK,Ali, Esbâb-ı Nuzûl Bağlamında Hārūt ve Mārūt
Kıssasının Mahiyet Analizi
, Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi 55:1 (2014), ss.1-15
DOI: 10.1501/Ilhfak_0000001402
MEHMET VEYSİ ÖZLÜK
ÖĞRENCİ NO: 13952753
BİRLEŞİK DOKTORA
KUR’AN’IN ANLAŞILMASINDA ESBÂB-I NÜZUL’ÜN ROLÜ
Kur’ân’ın anlaşılması bağlamında bütün Kur’ân ilimlerinin birbirleriyle etkileşim halindedir. Hepsi aynı gayeye yönelmişlerdir. Ulumu’l-Kur’ân; konusu her yönüyle Kur’ân-ı Kerim olan, Kur’ân’la ilgili veya Kur’ân’ın içerdiği ilim ve araştırmalardan oluşan, Kur’ân’ın en doğru şekilde anlaşılmasını gaye edinen bilgi alanıdır. Esbâb-ı nüzul ise; doğru anlama çabasının oluşturduğu bu ilimlerin en sık kullandığı yöntemdir. Çünkü esbâb-ı nüzul, nüzul çağı ve ortamını, dönemin sosyal, iktisadî ve siyasî yapısını, o dönem insanın zihniyetini ve onu dolduran, oluşturan kavramları sonraki nesillerin anlamasında en önemli kaynaktır. Bu bilgi ancak sahih nakille elde edilebilir.
Esbâb-ı nüzul’ün ilk kayda geçirildiği eserler hadis
mecmualarıdır. Esbâb-ı nüzul eserlerinin telif sebebi; sahabenin nüzul sebebini
bilmeye önem vermesi ve bu bilginin sonraki nesillere aktarımını sağlamaktır.
Âyetlerin
nazil olduğu vasata mümkün olan en yüksek derecede vâkıf olmak, Kur'ân'ın mânâ-i
maksûdunu anlama ve tefsir etme adına tartışılmaz derecede önemlidir. Buna örnek
olarak Nur Sûresi'nin 61. âyetinde yer alan "...Birlikte veya ayrı ayrı
yemek yemenizde günah yoktur." cümlesini vermek mümkündür. Nitekim bu
âyetin anlamı nüzûl sebebi bilindiğinde birlikte veya ayrı ayrı yemek yemenin
ne demek olduğu çok daha sağlıklı bir zemine oturmaktadır. Katâde ve Dahhâk, bu
âyetin nüzûl sebebi hakkında şu tespiti paylaşırlar: Bu âyet, kendilerine Leys
bin Amr oğulları denen Kinaneli bir kabile hakkında nazil olmuştur. Onlar bir
insanın kendi başına yemek yemesini sakıncalı bulurlar, hattâ günah sayarlardı.
Bazen öyle olurdu ki, kişi yemeği önünde sabahtan akşama kadar durur, yemeğine
iştirak edecek bir misafir beklerdi. Akşama kadar kimse gelmezse, ancak o zaman
yemeğini yerdi. Bu alışkanlık üzerine Allah Teâlâ bu âyeti indirdi. Bu âyet
misafiriniz gelirse birlikte yer, gelmezse kendi başınıza da yemeğinizi
yiyebilirsiniz, bunda bir sakınca yok diyerek bir rahatlama getirdi.
Konunun belki en az bu kadar önemli
olan bir diğer katkısı da şudur ki, esbâb-ı nüzûlü bilmek Kur'ân'ı anlamak
isteyen kimsenin yanlışa düşmesine, yanlış hüküm ve davranış şekilleri istinbat
etmesine mâni olur. Böylece hem o kişiyi, hem de o kişi vesilesiyle hatalı
düşünce ve davranış içine girecek başkalarını da muhafaza etmiş olur. Misalen; Hz. Ömer'in (r.a) Bahreyn'e vali
olarak görevlendirdiği Kudâme b. Maz'ûn hakkında içki içip sarhoş olduğuna dâir
şikâyetler gelmiştir. Cezalandırılmak üzere Medine'ye çağırılan Kudâme içki
içtiğini itiraf etmiş; ancak bunun bir günah olmadığını, kendisinin bunu
yaparken Mâide Sûresi'nin 93. âyetine dayandığını ifade etmiş ve şu âyeti
okumuştur:"İman edip salih işler yapanlara takvalı olduklarında, iman edip
salih işler yaptıklarında, sonra yine takvalı davranış sergileyip iman
ettiklerinde, yine takvalı davranıp ihsan ettiklerinde yedikleri ve içtiklerinden
dolayı bir günah olmaz." Kudâme bu âyete dayanarak içki kullandığını ifade
etmiş, hattâ kendisinin tam da âyetin bahsettiği iman edip amel-i salih işleyen
kimselerden olduğunu, takvalı davranışlar sergilediğini ve yediği ve içtiği bir
şeyin kendisine günah olmayacağını ileri sürmüştür. Valisini cezalandırmayı
düşünen Hz. Ömer, bu sözlerle tabir yerindeyse şok olmuş, bir an için ne
diyeceğini bilememiştir. Nihayet Abdullah b. Abbâs'ın (r.a): "Bu âyetler
henüz içki haram olmadığı dönemde içki kullandıkları hâlde ölenlere bir
mazeret, sonrakilerin aleyhine ise bir huccet olarak indi." demesi üzerine
mesele anlaşılmış ve Kudâme'nin âyeti yanlış anlayıp yorumladığı ortaya
çıkmıştır. Nitekim bu âyet, henüz içki haram kılınmadığı için alkol kullanan ve
bu hâldeyken vefat etmiş olan Müslümanlara bir mazeret olarak inmiştir.
Ayrıca esbâb-ı nüzûlü bilmekle hükümlerin
hikmetleri daha iyi anlaşılır. Hükümleri madde plânında hazırlayan sebepleri ve
vasatı bilmek, o hükümlerin hikmetlerini, illetlerini daha sağlıklı görmeyi
sağlar. Bu zemin üzerine bina edilecek anlama ve yorumlamalar, sahihliğini,
istikrar ve tutarlılığını temin etmiş olur.
Esbâb-ı nüzul rivayetlerinin değerlendirilmesinin
sonuçlarında bazı olumsuzluklarla karşılaşıldığı gözlemlenilmiştir. Kur’ân-ı
Kerim’in tamamının esbâb-ı nüzul çerçevesinde anlamaya çalışılması, bazı
zorlama anlamların ortaya çıkmasına neden olmuştur. Bu da Kur’ân’ın anlam
zenginliğine zarar vermiştir. Ayrıca tarihi gerçekliklere aykırılık da farklı
bir sorun olarak karşımıza çıkmaktadır. Konunun istismar edilmesi, esbâb-ı
nüzul’ün yetersiz kaldığı konular kapsamında istismara açık hale gelmiştir. En
belirgin olarak nüzul sebebi olan şahısların ısrarla zikredilmesidir. Oysa
Kur’an’ın evrenselliği noktasından Kur’an’ın yorum zenginliği yakalanmalıdır.
İstismarın bir alanı da mezhep taassubudur.
SA’LEBE KISSASI – ESBÂB-I NÜZUL’E YENİ BİR YAKLAŞIM
Tevbe Suresi 75. Ayet hakkında sebeb-i
nüzul olarak gerek hadis gerekse tefsir rivayetlerinde Sa'lebe bin Hatıb'ın
başından geçen olaylar anlatılmaktadır. Hadis ve tefsir rivayetlerinde bu konu
oldukça şöhret bulmuş Sa'lebe bin hatıb adeta ayetle özdeşleşmiştir. Hadis
ilminin münekkdileri hadisin zayıflığına işaret etmişlerdir. Müfessirlerden
Taberi, yaşadığı dönemde isnad ilminin gelişmesinden dolayı sahih ve zayıf pek
çok malumat ve rivayeti kaybolup yok olmasın diye tefsirine almıştır.
Rivayetlerin kritiğini ise uzmanlarına bırakmış tefsirinin mukaddimesinde de bu
hususa temas etmiştir. Kurtubinin de dediği gibi bu rivayet( Salebe kıssası)
müfessirler ve kussas arasında meşhur olmuştur.
Burada esbabı nüzul rivayetleri
konusunda bir tasnife gidilmesi gerektiği lüzumu açıkça kendini göstermektedir.
Zira müsned ve merfu olan esbabı nüzul rivayetleri ile tefsir için olan esbabı
nuzül değerlendirmelerini birbirinden ayırmak gerekir. Tevbe Suresi 75.ayetin
sebebi nuzulü olarak zikredilen rivayet sahabenin tabiunun kendi rey ve
ictihatları ile yaptıkları bir sebebi nüzul değerlendirmesidir. Fakat bu tasnif
yapılmadığından nuzül asrında olmuş gibi kabul edilmektedir.
Salebe kıssası ile ilgili rivayetlere
bakıldığında sebeb ifade etmede nass olmayan rivayet kalıplarının da gösterdiği
üzere ikinci tür tefsir için olan esbabı nuzül değerlendirmesi türünden bir
rivayet olduğu anlaşılmaktadır. Yani bu olay sanılanın aksine cereyan etmemiş,
ayetin nüzulüne sebeb olmamıştır. Rivayetin gerçek olmadığı Hamidullah'ın da
belirttiği üzere; hicri 9.asrın tarihsel gerçekliğiyle bağdaşmamaktadır.
Sa'lebe kıssasını, tefsirlerinde naklederek bu ayetleri yorumlayan bir çok müfessir siyak-sibakı ihmal etmişler ve yanlış anlamalara düşmüşlerdir. Halbuki bağlam çerçevesinin Kur'an ın anlaşılmasındaki yerine özen gösterselerdi, Tevbe suresinin bu ayetlerini doğru anlayacaklardı. Çünkü siyak-sibak münafıklardan bahsetmektedir. Dolayısıyla ayet; bu bağlamda Allah'a ahdini bozan, ahdinin hilafına hareket eden ve bu eylemlerin sonunda da kalplerine nifakın yerleştiği insan karakterlerinden bahsedildiği görülecektir.O halde Tevbe suresinin bu ayetlerinin bağlamı münafık insan tipine ait birtakım sıfatlardır.Verilmek İstenen mesaj belli bir şahsın kınanması değil evrensel bir karakterin sıfatlarını sayarak müminleri bunlardan sakınmaya çağırmaktadır.
TARİHSELLİK
VE ESBAB-I NÜZUL
Tarihçilik ve tarihsellik kavramı batı
kültürüne ait kavramlardır. Bu kavram oluşum süreci bakımından ortak kültüre
aitken; açıklık özelliği dolayısıyla da özgü kültüre ait bir kavramdır. Batılı
filozoflar mensup olduğu milletlerin ortak kültürüne, değerlerine ait
kavramlarla kişiliklerini ve yaşantılarını yoğurmuşlar olaylara bu çerçeveden
bakıp yorumlar getirmişlerdir. Dolayısıyla da bu zemin üzerine oturan fikir ve
ortak kültürleri tamamıyle İslam kültürüne taşıyıp içselleştirmemiz mümkün
değildir. İslam kültürünün kendi farklılığı ve yapısı göz önüne alınmalıdır. Öte
yandan tarihsellik kavramı her ne kadar Batı’nın özgü kültürüne ait bir kavramsa
da ortak kültürle de etkileşim halindedir.
Kur’an’ı Kerim insanı tarihsel varlık
olarak kabul eder. Bu insanın varlık koşullarından bir tanesidir. Bu nedenle
Kur’an-ı Kerim hemen hemen her suresinde insan ve insan topluluklarından bu
topluluklarda yaşanan olay ve olgulardan bahseder. Kur’an’ı Kerim tarih ve tarihsel
olanı yani geçmişi, yaşanılan zamanı ve geleceği bir bütün olarak insanın
faaliyet sahası olarak görmektedir.
Esbâb-ı nüzul ile tarihsellik
kavramı arasında nasıl bir ilişki olduğuna gelince Kur’an insanı ana konu
edinmekle tarihselliğini ortaya koymaktadır, çünkü insan az önce de ifade
ettiğimiz gibi varlık koşullarından biri olarak tarihsel bir varlıktır. İnsanı
insan yapan bu varlık koşulları hep aynıdır. Nüzul asrı insanının varlık
koşullarını yöneten ise Kur’anî değer duygusudur. Yani Kur’an tüm insani yapıp
etmeleri, ilahi bir mesajla oluşturmak ister. İşte bu yapıp etmeler nüzul
ortamıdır. Yapıp etmeler, şimdi içinde olup bitmez zamana yayılmıştır. Şimdiki zaman,
yapıp etmeler için bir orta noktadır ve
dün ile yarın arasında bağ kurar.
Esbâb-ı nüzul, tarihsel olanın
varlık biçimidir. Esbâb-ı nüzulün tarihselliği hakkında zamana bağlılık, gelip
geçicilik tanımı isabetli değildir. Çünkü Kur’an vahyi insanı ve varlık
koşullarını onaylar ve onları geliştirmesine imkan sağlar.
Esbâb-ı nüzul tarihsel olmakla birlikte
tarihe bağımlı değildir. O orijinal bir yorum, orijinal tarihtir; yani sahabe
şahit oldukları olayları merfu-müsned bir şekilde aktarmaktadır. Nüzul ortamına
ait olmayan tefsir için yapılan rivayetlerle de düşünülmüş yorum-düşünülmüş
tarihtir. Kur’an’a göre hayatın tarihsel gerçeği geçmiş, yaşanılan zaman ve
geleceği ile bir bütün halinde insanın faaliyet sahasıdır. Esbâb-ı nüzul, nüzul
ortamında bilfiil vuku bulmuş hâdiseleri gösterdiğine göre gerçekten tarihsel
olarak varolmuş bir olgudur.
Şunu da söylemekte fayda vardır ki; Esbâb-ı
nüzul-tarihsellik kavramı ilişkisinde özellikle Kur’an’ın soyut bir düşünce
veya düşünüş biçimi olmadığı vurgulanmalı, başka özgü kültürlere ait kavramları
kullanırken kavramların tarihleri içerikleri ve kullananların dünya görüşleri
göz önünde bulundurulmalı, bu kavramları kullanan ilim adamları ve düşünürler
kullandıkları kavramları tarif etmelidirler.
Kur’an ve Bağlam kıraati hülasası
Hafize ELDERŞEVİ Özel Öğrenci
Yüksek Lisans
Kur’an ilimleri, konusu her yönüyle Kur’an-ı Kerim
olan, Kur’an’la ilgili veya Kur’an’ın içerdiği ilim ve araştırmalardan oluşan,
Kur’an’ın en doğru şekilde anlaşılmasına yardımcı olmayı gaye edinen bir bilgi
alanıdır (Ahmet Nedim Serinsu, Kur’an’ın Anlaşılmasında Esbab-ı Nüzulün Rolü,
54 – Şule Yayınları 1994).
Kur’an ilimlerinden Sebeb-i nüzul: nüzul ortamında
meydana gelen bir hâdise veya Hz. Peygamber’e yöneltilmiş bir soruya, vuku
bulduğu günlerde, bir veya daha fazla âyetin, tazammun etmek (hadiseyi-soruyu
kapsayan nitelik ve özellikleri içermek), cevap vermek veya hükmünü açıklamak
üzere inmesine vesile teşkil eden ve vahyin nazil olduğu ortamı resmeden hadiseye
denir .
Sebebi nüzul iki kısımdır. Birincisi, bir sebebe bağlı
olmadan nazil olan âyetler, ikincisi, bir sebebe bağlı olarak nazil olan
âyetlerdir. Sebeb-i nüzul konusunda iki yaklaşım vardır. Birincisi, Kur’an’ın
anlaşılması için esbab-ı nüzulü vazgeçilmez bir unsur olarak görür. İkincisi,
Kur’an’ın anlaşılmasında esbab-ı nüzulü yardımcı öğelerden sayar. Biri ifrat
diğeri tefriti olan, Kur’an’ın anlaşılması için esbab-ı nüzule gerek yoktur ve
esbabı nüzul her şeydir fikirlerinin ikisi de ilmi bir değer taşımıyor. Biri
işin kolayına kaçmayı, diğeri ise meselenin ideolojik yanını temsil ediyor. Her
ikisi de Kur’an’ın anlaşılmasında ciddi sonuçlar doğurur. Sebebi nüzulden
faydalanmanın ilkeleri olmalıdır, Genel
ilkeler, özel ilkeler.
Genel ilkeler:
1. Esbab-ı nüzul rivayetlerinin hepsini ihata etmek mümkün değildir.
2. Esbab-ı nüzulü bilmeden de Kur’an’ı (genel mesajını) anlamak mümkündür.
Özel ilkeler:
1. Sebeb-i nüzulü bilmenin muktezayı hali (durumun gerektirdiğini) bilmek
durumunda.
2. Sebeb-i nüzulü bilmemenin Kur’an’ın zahir nasslarını mücmel nasslar konumuna
getirme şüphesi ve güçlüğü bulunduğu hallerde.
3. Bu ilke önceki iki ilkeyi kapsayan bir niteliktedir. Buna göre: Kur’an’ın
anlaşılmasında esbab-ı nüzule olan ihtiyacı Kur’an belirlemelidir.
Nüzul sebebi âyetin “kıssası”dır (Vahidi). Nüzul
sebebi, gerçek hayattan vuku bulmuş bir hikâyedir. Olayın geçtiği yeriyle,
zamanıyla, çıkmazları ve çözümleriyle, şahısları ve olaylarıyla gerçek bir
kıssadır. Onun sayesinde Kur'an âyetleri her zaman ve mekânda büyük bir şevk ve
istekle okunur. Geçmişlerinin başlarından geçen olayları ard arda arz etmekle
okuyucuların üzerindeki uyuşukluğu birden söküp atar. Sanki bu olaylar kendi
başlarından geçmiştir. Çünkü Allah'ın âyetlerini okudukları zaman sanki kendi
hikâyelerini okuyorlar! Onun içindir ki nüzul sebeplerini bilmemek çoğu zaman
onları şüphe ve müphem durumlara düşürmekte, âyetleri olduklarından başka
manalara çekmelerine sebep olmakta ve Allah'ın âyetleri indirdiği ilahi maksat
ve hikmetleri tespit edememekteler.
Kur’an’ın soyut bir düşünce olmadığını, yaşanabilir bir
hakikat ve hüküm kitabı olduğunu, Kur’an âyetlerinin iniş ortamını resmeden
nüzul sebeplerine sahip olması, göstermektedir. Ayrıca Kur’an’ın oluşumu esnasında
yaşanan olaylara dair bu bilgiler (nüzul sebepleri), Kur’an’ın hem ilk
muhataplar hem de sonradan gelenlerce anlaşılmasını sağlamıştır. Âyetlerin
nüzul sebebi âyetlerin sosyal/dış bağlamından başka bir şey değildir. Bu
sosyal/dış bağlamın içinde bulunan sahabelerin Hz. Peygamberle uzun
birliktelikleri olmuş ve bu dönemde gelen âyetlerin geliş sebeplerine şahit
olmuşlardır. Onlar, vahyin ne zaman, nasıl geldiğini, ne kastettiğini
biliyorlardı.
Vakıanın metinle anlam bağını Kur’an ilim esbab-ı
nüzuldür. Belagat kısaca: “Muktezayı hale mutabık söz söyleme” diye tanımlanır.
Âyet/ler veya sure/lerin iniş sebeb(ler)ini bilmek Allah’ın hangi vakıa üzerine
âyet(ler)i hangi maksadı gözeterek inzal ettiğini anlamak oluyor. Mushafa
dönüştürülen Kur’an’ın, maksadının anlaşılmasında sebeb-i nüzul büyük öneme
sahiptir. Sebeb-i nüzulden habersiz Kur’an’ı açıklamaya çalışmak Kur’an
metninin hangi anlam(lar)a geldiğini bilmemek demektir – bütün âyetler için
geçerli değildir-. Bir anlamda da metni gerçek anlamı dışında anlama
yanlışlığıdır. Ya da metindeki muradı ilahinin veya maksadın bilin(e)memesidir.
Metne vücut veren olaylar bilinmeden, metnin anlamı ve maksadı anlaşılamaz.
Çünkü beşeri olsun ilahi olsun her söz/kelam lafız-mana-maksat öğelerinden
oluşur. Anlamı anlaşılamayan metinlerin hayatı anlamlı hale getirmesi veya onu
yeniden inşa etmesi bir hayalden ibarettir.
Bu ilim çerçevesinde birbirinden oldukça farklı
değerlendirmelere rastlanmaktadır. Nüzul sebeplerine evrensellik açısından
baktığında Kur’an ile o dönem olayları arasındaki ilişkinin hepsi, nedensellik
şeklinde olmamıştır. Yani olgu ya da olay, yönlendiren ya da etkileyen, vahiy
de tabi olan konumda değildir. Şayet böyle olmuş olsaydı, Kur’an’ın bütün
isteklere cevap vermiş olması gerekirdi. Hâlbuki vakıa böyle değildir. Mesela;
Peygamberimizden isteklerde bulunulmuş, ancak vahiy onların beklediği anda
onların isteklerine, istedikleri şekilde cevap vermemiştir. Kur’an, indiği
ortamda meydana gelen hadiseleri sürekli gözetmiş, dikkate almış, ancak mutlak
anlamda her zaman o dönemdeki herhangi bir istek ve olay Kur’an’ın iniş
zamanını ve şeklini tayin edici olmamıştır. Yani nüzul sebepleri, belirleyici
ve zorlayıcı anlamda bir sebep olmayıp, ancak vahyin planına uygun olaylar ile
vahyin inişinin birbiri ile eş zamanlı olmasından ibarettir
Nüzul ortamının bilinmesi
Kur’an’ın indiği ortamın genel karakterinin bilinmesinin doğru anlamı bulma
çabasına önemli katkısı olacaktır. Zira Kur’an, mesajını indiği dönemin
kültüründen, geleneklerinden, insan ilişkilerinden, sosyal olaylardan bağımsız
bir şekilde dile getirmemiştir. Kur’an, öncelikle bir çekirdek yapı, bir örnek
toplum oluşturmayı amaçlamaktadır. Kişinin nüzul ortamı ile ilgili bilgisi
yoksa Kur’an mealini okuduğunda kafasında birçok soru ve sorunun oluşması muhtemeldir.
Ancak bu ortam hakkında bilgi sahibi olarak Kur’an mealini okuduğunda, konulara
daha fazla nüfuz etme imkânını elde edecektir.
Esbab-ı nüzul hadisleri, Kur’an'daki âyetlerin iniş sebeplerini anlatan
hadislere denir. Esbab-ı nüzul hadisleri hakkında ifrat tutum sergileyenler
olmuştur. Kendi fikirlerini doğrulatacak delilleri de getirmişlerdir. O
delillerden birisi şudur: “Esbabı nüzul konusunda tek bir doğru hadis yoktur”
(Ahmed Bin Hanbel). Bu, nüzul sebeplerine dair rivayetlerin hepsi doğrudur,
anlamına da gelmez. Araştırmalara göre bir sebep üzerine inen âyetlerin toplamı
472 dir. Nüzul sebebine dair her rivayeti nakledenlere göre bu sayı 888’dir.
Nüzul sebepleri ile ilgili yanlış telakkiler mevcuttur. Kur’an âyetlerinin
büyük çoğunluğu doğrudan inmiştir, diyenler olduğu gibi Kur’an’ın
tarihselliğini savunanlara göre durum tam tersidir.
NÜZUL SEBEBİNİN ÖZEL İLKELERİNE DAİR MİSALLER
Kur’an’ı doğru anlayabilmek için Kur’an’ın iniş sebeplerini/sosyal bağlamlarını
iyi bilmek gerekir. Bunun misalleri çoktur fakat birkaç misalle yetineceğiz.
Nüzul sebeplerini bilen bir insan, Kur’an’ın kurgulanmış bir kitap olmayıp,
olayların seyrine göre ilahî iradenin eş zamanlı bir müdahalesi olduğunu fark
edecektir.
1. Nüzul sebebini bilmek, âyetlerdeki kapalılıkları çözmeye yardımcı olacaktır.
“Kur’an okunduğu zaman onu dikkatlice dinleyiniz...” (A’raf, 204) âyetini
okuyan bir insan, bu âyeti sadece Kur’an okunurken susup dinleme şeklinde anlayabilir.
Oysa, Ebû Hureyre, “İnsanlar İslâm’ın başlangıç döneminde namazda
konuşuyorlardı. Bu âyet namazda konuşmayı yasaklamak için indirildi.” demiştir.
Âyetin nüzul sebebini bilen bir kimse, âyetin, asıl maksadını anlar, başka
sonuçlar ve yorumlar da çıkarabilir (Taberi, Vahidi, Suyuti).
Aynı mevzuda başka bir misal: “Doğu da batı da Allah'ındır, nereye dönerseniz
Allah'ın yönü orasıdır. Doğrusu Allah her yeri kaplar ve her şeyi bilir.”
(Bakara, 115) âyetinin sebeb-i nüzulü bilinmezse insanlar âyetinden ilk akla
gelenle amel eder ve namazda diledikleri yöne yönelirlerdi. Ancak nüzul
sebebini bilen âyeti doğru şekilde anlar. Söz konusu sebep şudur: Müminlerden
bir gurup zifiri karanlık bir gecede namaz kılmış ve kıblenin hangi tarafta
olduğunu kestirememişlerdir. Onun için her biri içtihadına uyarak durduğu yöne
namazını kılmıştır
Hâsıl-ı kelam: Allah, Kur’an’ın bir kısım âyetlerini indirmeye bir kısım
olayları vesile kılmıştır. Bu âyetlerin anlaşılma gerekliliği söz konusu
hadiselere müracaatı zorunlu kılmaktadır. Esbab-ı nüzulden yararlanmalar
ilkelere bağlanmalı çünkü ilkesiz faydalanmak da ayrı sorunları doğuracaktır.
Nüzul sebeplerinin varlığı yeni bir tefsir anlayışını öngörüyor.
DURMUŞ ERDAL
ATAK
DOKTORA 2014
GÜZ DÖNEMİ
ÖĞRENCİ NO
14922720
İÇERİK
1. KUR’AN VE BAĞLAM KİTABI HÜLASASI
2. ESBAB’I NÜZUL’LE ALAKALI ÜÇ KİTAP
3. ESBAB’I NÜZUL’LE ALAKALI ÜÇ MAKALE
KURAN
İLİMLERİ VE ESBABI NÜZUL İLMİ
A.Kur’an ilimleri
Kuranın anlaşılmasında esbabı nüzulün rolünü anlamak için
bazı kavramları anlamak gerekir:
1.
Ulumul Kur’an
nedir?
2.
Tarih boyunca bu kavramdan
ne anlaşılmıştır?
a.
Kur’an ilimleri
kavramı,
Bu sorulara cevap verilirse kur’an’ın anlaşılması mevzusunda kur’an
ilimlerinin rolü anlaşılmış olacaktır. Kur’an ilimlerinin kaynağı bizzat kur’an’dır.
Çünkü kendisi hakkında düşünülmesini, anlaşılmasını, açıklanmasını ve neticede
muhataplarından iletileni yaşamalarını
bizzat istemektedir. Bu manada Hz. Peygamber(ileten olarak) bizzat yaşamış ve
yaşatma adına her tür mücadeleyi vermiş, sahabeye genelde, özelde de ashabı
suffeye öğreten ve gösteren bir rehber olmuştur. Bizzat dersi Hz.
Peygamberden alınca Kur'an ilimlerini de
ondan öğreniyorlardı. Bu noktadan hareketle Zerkeşi, dört halife, ibn
abbas, ibn mesud, zeyd b.sabit, ebu
musal Eş’ari , Abdullah b. Zubeyr, daha o devirde kur’an ilimlerinde tebarüz
etmişlerdir demektedir.
Hz.
Peygamber sahabeye, okuyor, okutuyor, ezberliyor ve ezberletiyordu. Onların
bazıları bir kısmını, bazıları hepsini ezberliyorlardı. Okuyor, düşünüyor ve
anlıyorlardı.
Hz. Peygamber ve
sahabe tarafından bilindiği kabul edilen Ulumul Kur'an hicri ikinci asırda
ortaya çıkmış; önceleri sadece tefsir kastedilirdi, zamanla kur’an’ı anlama
çabaları arttıkça kısaca bu ilim aşağıdaki gibi tanımlandı;
1. Arap dili ( Garibul Kur’an, i’cazul
kur’an, mecazul kur’an……)
2. Gözleri önünde cereyan eden
hadiseler.(Hz. Peygamberin tefsiri, esbab-ı nüzul, muktezay-i hal, vücuhul
kur’an….)
Aslında kur’an’ın
anlaşılması sadedinde mütalaa edilirse bütün kur’an ilimlerinin birbirine
girdiği görülüyor. Bu ilim kur’an’da delaleti bulunan bütün bilgi sahalarına
şamil olarak tanımlanırsa,hata yapılmış olur. Çünkü bu onu bütün teknolojik
buluşlar ve tecrübi ilimlerle irtibat gibi müşkül bir duruma sokar.
Ulumul
kur’an nübüvvet döneminde vicahi, sahabe döneminde ise rivayetle öğrenildi.
İbni
teymiyye Mekkelileri kur’an ilmini en
iyi bilenlerdi diye tarif eder. Ama o dönemin kur’an ilmi hocaları; Mekke’de
ibni abbas, Medine’de ubey b. Ka’b, küfe de Abdullah b. Mes’ud idi.
Bu
ilimlerin sayısını Zerkeşi 74, Suyuti ise 80’e kadar çıkarır. Ulumul kur’an
tabirini ilk olarak Zerkani kullanmıştır. Kuran ilimleri(749) Zerkeşi ile
şekillenmiş.
Kur’an
ilimlerinden selefin anladığı, onun muhtevasında bulunan bilgilerin
sistemselleştirilmesi ve bu metodun onun anlaşılmasında kullanılmasıdır.
a.
Tefsir
ilimleri kavramı,
Tefsir tarihi, peygamberler aynı şeyi
söyledi ama şeriatleri farklı idi.
Hz. Adem ……………….. Hz. İsa
…………………….günümüz 2014
Hz. Muhammed, ileten. Vahiy
iletilen. İletilenler(23 yıl) tüm
insanlara.
1. Mekke’de(13 yıl); muhatap, müşrikler
ve sahabe.
2. Medine’de(10 yıl); muhatap,
müşrikler, ehli kitap, sahabeler, münafıklar.
3. Sahabe, tabiine onlar tebe’i tabiine,
onlardanda günümüze kadar ulaştırılmıştır.
Kur’an ilimleri kavramı çok geniş bir kavramdır. Bu ilmin konusu kur’an’ın anlaşılmasıdır.
Tefsir ilmi ise bu ilimlerden bir tanesidir.
Zerkeşi’ye göre tefsir;
1.
Kitabullah’ı
anlamak,
2.
Kitabullah’ın
manalarını açıklamak,
3.
Kitabullah’ın
hükümlerini tesbit edip çıkarmak
Dolayısı ile tefsir, kur’an
ilimleri ile kıyaslayınca, daha özel
manada kur’an’a yönelip onu anlama gayretidir denilebilir.
B. esbab’ı nüzul ilmi
Kur’an’ın iniş sebebi ibtidaen
Allah’ın iradesidir.
Nüzul ortamında meydana gelen bir
hadiseye veya Hz. Peygamber’e yöneltilmiş bir soruya, olduğu zaman diliminde,
bir veya daha çok ayetin, o anı kapsayan, cevap vermek veya hükmünü açıklamak
için inmesine vesile olan ve vahyin indiği ortamı tasvir eden hadiseye esbab’ı nüzul denir. Nüzul asrının
vakıasıdır.
Esbab’ı nüzul eserleri el yazması
olarak günümüze ulaşmamıştır. Biyogarafik olarak mevcutturlar.
C. Esbab’ı nüzul rivayetleri
Esbab’ı nüzul tarihi bir hadise
olduğu için ancak sahabeden gelen sahih nakil ve rivayet yolu ile biline bilir.
Yani silsilesi; a. Vahiy, b. Hz. Peygamber, c. Sahabi, d. Nüzul ortamı…
İki tür rivayet var; 1. Merfu olan yani sahabe
nakli, 2. Mürsel olan yani tabiin nakli.
Sahabenin esbab’ı nüzul dışındaki rivayetlerine mevkuf denir.
Esbab’ı nüzul rivayetlerinin kalıp
veya sigaları; sebep ifade etmede nas olan ifadeler ve nas olmayanlar diye
ikiye ayrılırlar.
Sebep ifade etmede nas olanlar,
kısaca; 1. Sebebi nüzul, 2. Sebebi budur, 3.
Başka değil o ifade sadece (siga) sebeb’i nüzule hamledilebilir, 4. Şu
olay oldu şu ayet indi ifadeleridir.
Bunların dışındaki ifadeler ise esbab’ı
nüzulü ifade etmez.
Dihlevi, esbab’ı nüzulü bilmek kur’an
ilimlerinin en zorudur der.
D. esbab’ı nüzülle ilgili meseleler
1.
teaddüt meselesi, yani bir nasla alakalı çok rivayetin olması, iki türlü
olur; a. Sebebin teaddüdü, b. Nüzulün teaddüdü.
2.hükmün veya nüzulün teahhüru
mevzusu; önce hüküm sonra olay olabilir.
3. umum husus meselesi; bu konuda alimlerimizin ekseriyeti, “ muteber
olan lafzın umumdur, sebebin hususu değildir.”
Görüşündedir.
E. Esbab’ı nüzulle alakalı disiplinler,
1. hikmeti teşriiye ilmi, nassın hikmetlerini izah
eder. bu konuda alimlerimizin müstakil
eserleri de vardır.
2.mübhematu’l kur’an ilmi; nakli ilimlerdir.
3. tenasüb, insicam ilmi. Kur’an’ı kerimin parçaları
arasındaki nedenleri bildiren ilimdir.
F. İslam kültür tarihinde esbab’ı nüzul rivayetlerinin
değerlendirilmesi;
Hz. Peygamber
döneminde onun tefsiri ile yetinilmiş, sahabe döneminde ise rivayetlerin nakli
ve onların içtihadları tefsire hakimdir.
Tefsir
rivayetlerini en sert eleştiren imam Ahmed B. Hanbel;”üç şeyin aslı yoktur ;
tefsir, melahim ve megazi” demiştir. Tabii olarak İbni teymiyye de onun bu
görüşlerinden etkilenmiştir.
Ama genel manada senedi sahih olmayan rivayetler melahim ve megazi cinsinden fakat senedi
sağlam olan rivayetlerse tefsirde ulema tarfından kabul görmüştür.
İkinci bölüm
A.KUR’AN’IN ANLAŞILMASINDA ESBAB’I NÜZUL RİVAYETLERİNİN
YETERSİZ KALMA SEBEPLERİ
Kur’an!ı kerim’in anlaşılmasında E.N. faydalanırken bu
saha ile ilgili prensipleri ihmal etmek bir takım problemlere sebep olmuştur.
Bunlarta kur’an’ın anlaşılmasında esbab’ı nüzulün yetersizliği deniliyor.
Kısaca o sebepler;
1.
Rivayetler
açısından yersiz olabilir. Senedde sahabe veya birinin eksik olması ile senedde
kopukluk olabilir.
2.
Senedin hazfi
veya rivayetlerin tasnifine dikkat etmeme veya sigalarına dikkat etmeme
yetersizliğe sebep olabilir.
3.
Kur’an’ın umum
değil husus ifade ettiği anlamı verme çabaları.
4.
Tarihi gerçekler
ile zamansal uyumsuzluk, tarih ilminden yararlanmama.
5.
Teaddüd teahhür
açısından.
B. KUR’AN’IN ANLAŞILMASINDA ESBAB’I NÜZUL
RİVAYETLERİNİN DOĞURDUĞU OLUMSUZ SONUÇLAR
1.
Yorum
zenginliğine engel olmaları. Her ayetin iniş sebebini arama çabaları, ayetin
bir çok veçhesi olabilecekken sadece sebebi nüzule takılıp, sıkışıp kalınması
zenliğe mani sebeplerin bazıları olarak sayıla bilir.
2.
Kur’an’ı kerimin
evrensel hedefi olan kur’an, evren, insan bütünleşmesine engel olması.
3.
Konunun istismar
edilmesi.
Kur’an
ve bağlam kitabının ikinci bölümünde
esbâb-ı nüzûl konusu eleştirel bir bağlamda ele alınıyor, bu konunun
Kur’ân’ın anlaşılmasında yegane yöntem olarak benimsenmesinden doğan sorunlar
detaylıca izah ediliyor. Bu çerçevede konunun değişik başlıkları
üzerinde duruluyor, günümüzde de bir takım mutaassıpların mezhepsel ve fani
şahıslara takılarak esbâb-ı nüzûl bilgisine vakıf olmamaları ve rivayetlerde
kasdi tahrifat yapmaları gibi önemli sorunlara dikkatler çekiliyor.
Üçüncü bölüm
Bu bölümde, daha önceki bölümlerde
ortaya konulan bilgi birikiminin üzerinde yeni bir esbâb-ı nüzûl anlayışı
ortaya konuluyor.
1.
esbab’ı nüzule olan ihtiyacın çerçevesini özel ve
genel şartlarla belirlemek gerekir. Genel ilkeler; iniş sebeplerinin tamamını
bilmenin imkansızlığı veonu bilmeden de kur’an’ı kerimin anlaşıla bileceği
konusudur. Özel ilkeler; o sebep bir muktezayı hal olur, sebebi nüzul
bilinmeyince zahir olan nassın mücmel naslar konumuna düşme ihtimali ama sebebi nüzule ihtiyacı kur’an belirleyecek
diye biliriz.
2.
Rivayetlerin
mutlaka hadis usulü açısından tenkidi gerekmektedir.
3.
Rivayetler
esbab’ı nüzul ve tefsir için olan esbab’ı nüzul şeklinde tasnif edilmerlidir.
Böylece konu günümüze taşınmış ve esbâb-ı
nüzûl bilgisi ve yöntemi Kur’ân’ın anlaşılması bağlamında yeniden verimli ve
değerli kılınmaya çalışılmıştır. Öncelikli olarak esbâb-ı nüzûl rivayetlerini
sağlıklı bir biçimde elemeye tabi tutmak için bir takım ilkeler ortaya konulmuş
ve ardından esbâb-ı nüzûlun değerlendirilmesi için Kur’ân’ın bütünlüğü
ilkesinin üzerinde durulmuştur. Bütünlük kavramı ve çerçevesi; kur’ani cümleler
ile oluşan bütünlük, teşrii bütünlük, tarihi bütünlük, surelerin dahili
bütünlüğü, siyak sibak bütünlüğü, sureler artasındaki bütünlük geniş bir biçimde ele alındıktan sonra, tefsir
ilminin önemli konuları olan siyak-sibak(bağlam,kontekst) üzerinde durulmaya
çalışılmıştır.
Kitabımızda tarihselcilik konusu, insan ve
kur’an ‘ın bir tarihi gerçekliği vardır. Her insan Adem(a.s) ile bir zaman ve
hadiselerin içinde yaşayarak dünyadan ayrılmışlardır. Aslolan tarihi yapıp
etmelerden bugüne bir ilke çıkara bilmektir. Bu gerçeği İLAHİ HİTABA
UYARLAYINCA o evrenselliği içerisinde
sebepler hususi birileri ve yerleri için olsa da hükmü umumi ve daimidir.
Mevzusu üzerinde durulmaya çalışılmıştır.
İKİNCİ
KİTAP
SALEBE
KISSASI ÖRNEĞİ VE ESBAB-I NÜZULE YENI BİR YAKLAŞIM
Hadis Kitaplarında bu kıssanın ele alınışı,
tefsir tarihi açısından da Önem arzetmektedir.ilk devirde tefsir, hadis ilmi
içerinde mütalaa ediliyordu. Tabiiun'dan sonra yazılmaya ve ayrılmaya
başlamıştır.
Kitabımızın ilk bölümünde Sa’lebe Hadisine
yer verilmiştir. İkinci bölümünde s’îre, ricâl ve tarih kitaplarında bu
kıssanın nasıl ele alındığı incelenmiştir.
Bu kıssada Üç farklı durum olduğundan söz edilmiştir;
1-Bu
kıssanın sıhhatinde sıkıntı görmeyenler,
2-
olayın doğru ancak kahramanın başkası olduğunu söyleyenler,
3-
kıssanın sıhhatinden şüphe edenler.
Üçüncü bölümde hadis kitaplarından, dördüncü
bölümde tefsir kitaplarından Sa’lebe kıssası incelenmiştir. Son bölümde ise
esbâb-ı nüzule yeni bir yaklaşım ile bu kıssa değerlendirilmiştir.
Tefsirlerinde SALEBE kıssasını zikreden
müfessirlerin hadisi naklederler iki yol takip ettiğini görüyoruz.çoğunluk,
Kıssayı Taberi'nin tefsir rivayetleri ansiklopedisi olarak tanımlanan eserinden
nakletmişler.diğer müfessirler muhtelif Tarİk ve kaynaklardan nakletmişlerdir.
SALEBE kıssası tevbe suresi 75. Ayetin
anlaşılmasında bize müşahhas kanaat vermemektedir.dolayısı ile bu bilginin
Kuran'ın anlaşılmasında değerlendirilmesi için yeni bir yaklaşıma ihtiyaç
vardır. Bu bağlamda SALEBE kıssasını inceleyince şu sonuçları görüyoruz;
1-
Buna göre ilk olarak bu kıssanın hadis usulü açısından tenkid edilmesi
gerekmektedir. Zira senedi zayıftır.
2-İkinci olarak rivayetler tasnif edilmelidir. Çünkü
hadis kitaplarının tefsir kısımlarında bir ayetin nüzul sebebi olarak pek çok
rivayet örnek gösterilmektedir. Bu kıssa da onlardan biridir.
3- Üçüncü olarak tarih kitaplarından
yararlanılmalı ve son olarak ise, Kur’âni bütünlük ve siyak-sibak bağlamında bu
kıssa değerlendirilmelidir.
Sonuç
olarak;Tefsir rivayetlerini eserlerinde nakleden tefsircilerin birçoğu ilmi
yeterliliklerine Salah ve takva ehli oluşlarına rağmen zayıf,garip, münker ve
İsrail'i bir çok hadis zikr etmişlerdir. hatta Uydurma hadis naklettikleri
olmuştur. O halde âlimlerimizin bir tefsir haberini kitaplarında rivayet etmiş
olmaları her zaman o rivayetin doğru olduğuna delil teşkil etmemelidir.
Kuran'ın anlaşılması konusunda esbab-U nüzül rivayetlerinin
değerlendirilmesinde yeni bir usul takip edilmelidir. Böylece tefsir
kitaplarında kalmaya hakkı olmayan pek çok rivayet temizlenmiş olacak ve
Kuran'daki bir ayeti anlamak için tefsir kitaplarını bakan kimseler onlarla
karşılaşıp hiçbir esasi olmayan haberlerle meşgul olmaktan kurtulacaklardır.
Tevbe suresi 75. âyeti kerimesine anlamak
ve doğuruyu bulmak maksadıyla nakledilen salebe kıssası âyetin anlaşılmasına
yönelik yorumları bu hadisenin sınırları içerisinde bırakmıştır. bu sebeple
tefsircilerin bu konudaki yorumları birbirine zıt olmuş ve Kuran'ın yorum
zenginliğini tehdit etmiştir. halbuki tevbe suresi 75. ayetini ve sebebi nüzulu
olarak anlatılan SALEBE olayını
Önerilen ilkeler ışığında bakılmış olsaydı
Kuran'ı Kerim'in mana zenginliği anlaşılacaktı. çünkü kur'an' la aydınlanacak
hayatımızın zenginliği onun zengin bir biçimde yorumlanmasıyla pratiğe
taşınmasıyla mümkündür.
ÜÇÜNCÜ
KİTAP
Tarihsellik
ve ve esbab-ı nüzul
Tarihsellik
problemi ve açıklanması
Tarihsellik
denilince ne anlıyoruz?
Tarihsellikte tarih yapan bir varlık olarak
insanın tarih hakkında edindiği tecrübelerin ve bu alanla ilgili bütün
durumların üzerinde cereyan eden zihni faaliyetlerin sonucu oluşan düşünce ve
ondan doğan fikirlere işaret eden bir kavramdır. tarihsellik insanın varlık
şartlarından kaynaklanan imkan ve yetenekleri ile bizzat yaşadığı tecrübe
ettiği bir durumla,tarihle ilgilidir.
Felsefi
kavram olarak tarihsellik nedir?
Sorusuna herkesi tatmin edecek bir cevap
vermek güçtür. nitekim tarih felsefesi, epistemoloji, Hermeneutics gibi çeşitli alanlarıyla ilgisi olan bu
kavramı bu sahalarda çalışan ilim adamlarından hemen hepsinin yeniden tarif
etme teşebbüsü de bunu göstermektedir.
Tarihsellik kavramının doğuşu ve gelişmesi
Tarihsellik ve tarihselcilik kavramlarının
17. yüzyıl ile 19. yüzyıllar arasında tarihi ilminin amacı, eğilimleri ve
araştırma araçları bakımından geçirdiği değişimler sürecinde ortaya çıktığı
ifade edilmektedir.
Tarihselliğin temel fikri, sonuç olarak
tabiat bilimleri ve beşeri bilimler, ne sonuçlarının bilimsel geçerliliği ne de
konuları bakımından farklıdırlar. çünkü aynı gerçeklik, disiplinlerin beriki
veya öteki kategorinin konusu olabilir, fakat metotlarına gelince ancak bu
noktada birbirlerinden ayrılan bilirler.
Tarihsellik ve Esbâbı nüzül
Esbâb’ı
nüzül, kuran insan ilişkisinin bir bölümünde oluşmuş insani yapıp etmelerdir.
dolayısıyla her mekan zamanda benzeri insani yapıp etmelerle temelde benzerlik
gösterir. asıl olan bu tarihsel yapıp etmelerden bugünün insan meselelerine
yönelik ilkeleri tespit edebilmektir. bundan daha önemlisi ise onları eylem
haline getire bilmektir.
Sahabenin
müsnet Merfû rivayetleriyle nakledilen nüzul ortamına ait Esbâb-ı nüzul
rivayetleri Kur'an'ı kerim'in anlaşılmasında orjinal yorum olarak
değerlendirilebilir. yine bu rivayetler kur'an'ın anlaşılma sürecinde ve
kur'an'ı kerim Tarihi'nde orijinal tarihi olarak isimlendrilebilir. tefsir için
olan Esbâb-I nüzul rivayetleri ve değerlendirmelerini ise kamı var kuranının
anlaşılmasında düşünülmüş yorum olarak nitelendirilebilir. bu tür rivayetler
kur'an'ın anlaşılma sürecinde ve
tarihinde düşürünmüş tarihi olarak değerlendirilebilir.
Esbab-ı
nüzul rivayetleri ile yazılacak orjinal tarih, asrın en sahih şekilde izleme
imkanı verecektir. Tefsir için yapılan Esbâb-i nüzul rivayetleri ile yazılacak
düşünülmüş tarihte çok sayıda insanın iyi faaliyeti kur'an'ı Kerim'i anlamak
isteyen insanın bakış ufkuna sunacaktır.
Bütün
bunlar ise siyer, tarih yazımında insani faaliyet ve davranışların başarıların
tarihini ortaya koyma, tespit etme imkanı verecek, bu da insanın varlık
bilincine katkıda bulunacaktır. bu ise Esbâbı nüzülün kur'anı kerimin
anlaşılmasındaki önemini ortaya koymaktadır çünkü bu yaklaşımla Esbabı nüzul,
nüzül ortamının tarihsel bir unsuru olarak kurulan insan, hayat bütünleşmesinin
nasıl temin edildiğinin somut örneklerini vermektedir. o halde orijinal tarih
bize kurulan insan hayat bütünleşmesini gösteriyor. düşünülmüş tarih ise
orijinal tarihin içinde bulunan mekan, zamana nasıl uyarlandığını yani
kur'an'ın yaşanabilir olduğunu gösteriyor. kur'an'ın da halife olarak
tanımladığı insandan beklediği, kurulan insan, hayat bütünlüğünü
gerçekleştirmesi değil midir?
MAKALELER
١-
المقال الأول في هذا الرابط بعنوان:أسباب النزول ودفع المشكل في القرآن:http://www.alukah.net/publications_competitions/0/40658/
أسباب النزول ودفع المشكل في القرآن
www.alukah.net
أسباب النزول ودفع المشكل في القرآن (مادة مرشحة للفوز بمسابقة كاتب الألوكة الثانية) مقدمة: الحمد الله ربِّ العالمين، والصلاة والسلام على أشرف المرسلي
٢-
المقال الثاني: http://www.alukah.net/sharia/0/63768/
فوائد العلم بأسباب النزول
www.alukah.net
فوائد العلم بأسباب النزول مقدمة: يعتبر علم أسباب النزول من علوم القرآن المهمة، التي لا يمكن الاستغناء عنها في تفسير كلام الله - جل في علاه - وذاك لأ
٣-
المقال الثالث:عرض لأهم الكتب المطبوعة في أسباب النزول
http://www.alukah.net/personal_pages/0/46736/
KİTAPLAR
١-
لباب النقول في أسباب النزول، تأليف: جلال الدين السيوطي.
*أسباب النزول، تأليف: الواحدي.( ت 468هـ ) وهو أول كتاب يصل إلينا في أسباب النزول ، فقد جمع فيه أسباب النزول مرتبة على ترتيب سور القرآن ، مروية بالإسناد غالبا ، وقد طبع عدة طبعات أحسنها طبعة ( دار الكتاب الجديد ) بتحقيق الأستاذ سيد صقر ، كما قام بتحقيقه الشيخ عصام بن عبد المحسن الحميدان ، وقد اعتمد على تحقيق الأستاذ سيد صقر ، أثنى على دقة تحقيقه وقلة الأخطاء ، إلا أنه لم يستوف تخريج الأحاديث ، وهو الأهم ، فكانت زيادته على هذا التحقيق هو استيفاء التخريج على طريقة المحدثين ، وقد اعتمد على كتاب الواحدي من جاء بعده ممن ألف في أسباب نزول القرآن .
*أسباب النزول، تأليف: النيسابوري.
ن حجر العسقلاني، وهو تتميم لكتاب الواحدي.
*العجاب في بيان الأسباب، تأليف: ا
ب
وقد عثرت على الكتاب الأول في المكتبة الشاملة الإلكترونية وهذه هي بطاقة تعريفه:
الكتاب:
لباب النقول في أسباب النزول
الدين السيوطي (المتوفى: 911هـ) ضبطه وصححه: الاستاذ أحمد عبد الشافي
المؤلف:
عبد الرحمن بن أبي بكر، جلال
ناشر: دار الكتب العلمية بيروت - لبنان
ا
ل
٢-الكتاب: أسباب نزول القرآن
المؤلف:
أبو الحسن علي بن أحمد بن محمد بن علي الواحدي، النيسابوري، الشافعي (المتوفى: 468هـ)
المحقق:
عصام بن عبد المحسن الحميدان
ريج أحاديث الكتاب تخريجا مستوفى على ما ذكر العلماء أو ما توصلت إليه من خلال نقد تلك الأسانيد الناشر: دار الإصلاح - الدمام الطبعة
قال المحقق: قمت بتوفيق الله وحده بت
خ: الثانية، 1412 هـ - 1992 م
٣-
الكتاب:
العجاب في بيان الأسباب
ن محمد بن أحمد بن حجر العسقلاني (المتوفى: 852هـ) المحقق: عبد الحكيم محمد الأنيس
المؤلف:
أبو الفضل أحمد بن علي
ب الناشر: دار ابن الجوزي
عدد الأجزاء: 2
KERİM
ENDEZ
BİRLEŞİK
DOKTORA
NO: 14952705
BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM
KUR’AN
VE BAĞLAM
Yüce
Mevla insanı en güzel surette yaratıp ona, aklı düşünsün diye bahşetti. Bu
düşünce incelendiği andan itibaren, tarih boyunca insanın kainat ve hayat
hakkında hep sorular sormuş ve cevap aramıştır. Bugün de aramaktadır.
Hz. Allah bu sorulara cevap vermek üzere
keremi ve de lütfuyla resul ve enbiyayı ilahi vahiyle vazifelendirmiştir.Bu
görev halkalarının sonuncusu Kur’an’dır, bu Kur’an on dört asır evvel Hz.
Muhammed vasıtasıyla nazil olmuştur. İnsan da Kur’an’dan çözüm aramak
zorundadır.
Bu bağlamda kur ’andan faydalanmak isteyen
başta, sahabiler, tabiiler, ve tebe-i tabiiler, Esbab-ı Nüzul ilminden
yararlanmayı düstur edinmiş, onu tefsir etmiş ve de anlamaya çalışıp, onu
yaşama gayreti içinde olmuşlardır. Bu da Kur’an’ın yaşanmış, yaşanabilir ve
yaşanacak bir hidayet rehberi olduğunun delilidir.
BİRİNCİ
KİTAP :KUR’AN’IN ANLAŞILMASINDA ESBAB-I NUZÜL’ÜN ROLÜ
Esbab-ı
Nüzul ilmi, Kur’an’ın nüzul safhasında ana unsuru teşkil etmiştir. Çünkü
Kur’an’ın anlaşılmasında sahabe, tabiin, tebe-i tabiin esbab-ı nüzulü Kur’an-ı
tefsir ederken kullanmışlardır.
Hz.
Ali, Abdullah b. Mes’ud, Abdullah b. Abbas gibi sahabiler, ‘’Kur’an’da inen her
ayetin kim hakkında ve nerede nazil olduğunu bildiklerine dair ‘’rivayetler de
vardır.
Esbab-ı
Nüzul ilmi, madem Kur’an’ın anlaşılmasında önemli bir yer alıyor, bu sahadaki
sağladığı etki ve katkı ve ona olan ihtiyaç ortaya konmak üzere bu tespit gayet
önem arz ediyor. Muhammed İkbal şöyle diyor: ‘’Akli zihni mirasımıza yeniden
kıymet takdir etmeliyiz. Bunun için umumi İslam tefekkürüne hususi bir şey
ilave edemsek de hiç olmazsa, sağlam muhafazakar, tenkit yoluyla, İslam
aleminde alabildiğine yol alıp gitmekte olan hareketi kontrol altında tutacak
bir hizmette bulunabilelim.’’
BİRİNCİ
BÖLÜM: KUR’AN İLİMLERİ VE ESBAB-I NÜZUL İLMİ
KUR’AN’IN
DOĞUŞU VE GELİŞİMİ
Kur’an ilimlerinin kaynağı yine Kur’an’dır.
Kur’an üzerinde tefekkür edilmesini[1], anlaşılmasını[2] ve açıklanmasını[3] isteyen muhataplarından
isteyen yaşanılır bir ilahi kitaptır.Ümmi olan
efendimize tebliğ ve tebyin vazifesi yüklendiği, Kur’an’da ifade
edilmiştir.
Ümmi olan bu peygambere inen ilk emrin
‘’Yaratan Rab’ının adıyla oku…[4] olması oldukça manidardır.
Efendimiz bu siyaseti bu ilk vahiyle birlikte ortaya koymuş, Bedir deki
esirlerin okuma yazma bilenlerin on Müslüman çocuğuna okuma yazma öğretmeleri
karşılığı serbest bırakılmaları bunun en güzel örneğidir.Ayrıca Mescidi Nebevide eğitim öğretim için ‘’suffe ‘’ denen
yerleri inşa etmesi bu siyasetinin bir başka öneli destekçisidir.
Açık bir dille peyderpey inen Kur’an’ı
öğrenen ashab, anlayamadıkları yeri efendimize sorarak öğreniyorlardı.
Öğrendiklerini yaşadıktan sonra ezberliyor, başka ayetlere öylece geçiş
yapıyorlardı.
İlk Muallimin içlerinde yaşıyor olması Kur’an
ve ilimlerini tedvin ihtiyacı olmamıştır. Bu ilimler Arap dili ve meydana gelen
vakıalara binaen Resulullah’ın tefsiridir. İlk şahitleri olan ashab elbette
bunları en iyi bilenlerdi.
Hz.
Ebubekir döneminde Kur’an bir araya getirildi.Hz.Osman döneminde çoğaltıldı.Hz.
Ali ve sonraki dönemlerde harekeleme-
noktalama işine başlandı.
Tabiin
de sahabilerin öğretisine binaen hal ve hareketleriyle ve de kavilleri ile
Kur’an’ı tefsir etmeye çalışmışlardır. Adeta
bunu da arkadan gelen nesillere telkin etmişlerdir. Zaten hemen sora gelen
nesillerde bunun semeresini görmekteyiz. İlk semereler Kur’an ilimlerine
yönelik Kur’an’a noktalama ve hareke konmasıyla neş’et etmiş, diğer Kur’an
ilimleri olan esbab-ı nüzul, Mekki-Medeni,nasih-mensuh gibi ilimler takip
etmiştir. Kur’an’ın anlaşılmasında diğer disiplinler müteakip asırlarda
çoğalmıştır. Bu da tabi bir sonuçtur.
Ulumu’l-Kur’an’ın
sistematik olarak h.8.asırda vuku bulduğu, tercih edilen bir görüştür.Ancak
selefi salihinin ve mütekaddimun alimlerinin de sistematik olmayarak bu ilmi
kullandıkları gözlemlenir.
Bununla
beraber Ulumu’l-Kur’an ile Ulumu’t-Tefsir arasında bir ilişki söz konusudur. Ulumu’l-Kur’an
Kur’an’ın bütün ilim ve araştırmalarıyla alakalı iken, Ulumu’t-Tefsir ise
sadece Kur’an’ın anlaşılmasına yönelik bir ilimdir.
Kur’an
ilimleri arsında esbab-ı nüzul ilminin sahabiler kanalıyla müşahede olunan
olaylara binaen zuhur etmesi, tabiine şifahi olarak öğretilmesi ehemmiyetini
ortaya koymaktadır.Ayrıca Esbab-ı nüzul ilminin nakli ilimlerden olduğunun da
göstergesidir.
ESBAB-I
NUZUL İLMİ TANIMI,DOĞUŞU VE GELİŞİMİ
Esbab-ı Nüzulün tarih boyunca birçok tarifi olmuştur. Farklı tariflerden
yola çıkarak esbab-ı nüzulün tarifini yapacak olursak :
‘’ Nüzul ortamında meydana gelen bir hadiseye
veya Hz. Peygamber’e yöneltilmiş bir soruya, vuku bulduğu günlerde bir veya
daha fazla ayetin, hadiseyi-soruyu kapsayan nitelik ve özellikleri içermek,
cevap vermek veya hükmünü açıklamak üzere inmesine vesile teşkil eden ve vahyin
nazil olduğu ortamı resmeden hadiseye sebeb-i nüzul denir.’’
Gelişim ve Doğuşuna gelince;Esbab-ı nüzul
Kur’an’la paralel olarak gelişim göstermiştir. Tedrici inen Kur’an, hayatla
beraber canlı örnekler ve derslerle, insanın kalbine ve şuuruna hitap
etmiştir.Kur’an nüzul olurken,dönemin edebi geleneklerini, zevklerini kaile
alarak hitap etmiş, etkisini edebi yönden de göstererek bu alanda da icazını
göstermiştir. Bu da bizlere Kur’an’ın anlaşılmasında Arap dili belağatının ve
de şirinin anlaşılması önemini ortaya koymaktadır. Bundan anlaşılıyor ki,
dönemin insanları bu bilgilere vakıf oldukları için Kur’an’ı daha iyi
anlıyorlardı. Doğal olarak ayetlerin hangi şartlar çerçevesinde nazil
olduklarını öğrenmek istemişlerdir.
Efendimizin
vefatından sonra İslamiyet’i kabul edenler Peygamberler ve Kur’an’da ki
kıssalar hakkında bilgiyi sahabilerden öğrenmeye çalışmışlardır. Bu da zamanla
bu ilimleri tedvin edecek insanlar çıkmış, bu bilgilerde bir disiplin halini
almıştır.
Sonuç
olarak birçok ilimle( hadis, kur’ an ilimleri, tarih...) münasebeti bulunan
esbab-ı nüzul ilmini, tarihi seyrinde görülen bu münasebetlerden soyutlamak
mümkün değildir.Ancak bütünlük çerçevesi içinde ele alınırsa en sağlıklı
sonuçlara ulaşılabilir.
ESBAB-I
NÜZUL RİVAYETLERİ
ESBAB-I
NÜZULÜ BİLMENİN YOLU
Esbab-ı nüzul ancak sahih nakille bilinebilir.
Esbab-ı nüzulde ictihada ve fikir beyanına mahal yoktur. Ancak işitme ve görme
yoluyla sahabilerden gelen rivayetlerle bilinebilir. Bu da Efendimizden gelmiş
olarak addedilir. Demek ki sahabiden nakledilen sebeb-nüzul rivayeti onu
bilmenin yoludur. Suyuti bu olguyu, sahabenin, olayları kuşatan şartları
bilmekle elde ettiklerini söyler. Şöyle zihnimizde bir tablo tasavvur
ettiğimizde, vahiy, nüzul ortamı, Hz peygamber, sahabiler ve nüzul ortamı bu
olguyu oluşturduğunu tasavvur edebiliriz.
HADİS
USULÜ AÇISINDAN ESBAB-I NÜZUL RİVAYETLRİ
Bu
açıdan ele alınıp incelenmesi, bu rivayetlerin hadis usulü açısından hükmünün
ne olduğunun, söylenenleri ortaya koymak amacını güder.
Daha evvel bahsettiğimiz gibi nüzul sebebini,
ayetlerin nüzulünü müşahede eden sahabeden sema ve nakl yoluyla sonraki
nesillere aktaran sahabiler olduğunu, esbab-ı nüzulü de en sağlıklı yolu bu
olduğunu söylemiştik.
Buna
binaen sahabeden gelen rivayetler Musned(zahiren muttasıl bir senetle sahabenin
resulullah’a ref’ ettiği haber) olarak
geldiği gibi Mürsel (sahabinin düşüp tabiinin Resulullah’a ref’ettiği) olarak
gelen rivayetlerdir.
Bu
açıdan ele alındığında esbab-ı nüzul tasnif edilmiş, tasnifinde ihtilafa
düşülmüştür.
Ayrıca
esbab-ı nüzul ile ilgili bazı problemli meseleler vuku bulmuştur. Bunlar tasnif
sırasında, taaddüt ve taahhür meselesi ile nüzule sebep olan hadiseye bağlı
olarak nüzul eden ayetin has mı olduğu, yoksa umum mu ifade ettiği meselesidir.
ESBAB-I
NÜZULLE İLGİLİ DİSİPLİNLER (İLİMLER)
Esbab-ı nüzulle ilgili bir takım disiplinler
söz konusudur. Bunlar hikmet-i teşriiye, mübhemat, tenasüb ve insicam birer
disiplindir. Bu disiplinlerde esbab-ı nüzulden farklı olarak en önemli husus,
aklın, yani re’y-ictihad’ın söz konusu olmasıdır.Bu da şu demektir; bu
disiplinlerin ihtilafa açık olmalarıdır.
2.
BÖLÜM
KUR’AN-I
KERİM’İN ANLAŞILMASINDA ESBAB-I NÜZUL RİVAYETLERİNİN DEĞERLENDİRMESİNİN
SONUÇLARI
Kur’an’ın evrensel mesajı gözetilmesi, yorum zenginliğine açık olduğu
bilinmesi bu gölgelenmemesi gerekir. Aksi olduğunda o zaman ilkesiz bir
yaklaşım olur.
Kur’an’ın
anlaşılmasında esbab-ı nüzul ’un yetersiz kalma sebepleri ;
Rivayetler
açısından yetersiz olabilir. Bu da senedde sahabe veya tabiinin birsinin
düşmesi sonucu senedde bir kopukluğun oluşması bir eksikliği doğurabilir.
Senedlerin
hazf edilmesi veya rivayetlerin tasnifine dikkat etmeme veya rivayet
siygalarına dikkat göstermeme yetersizliğe sebebiyet verebilir.
Ayrıca Kur’an’ın Umum değil husus ifade ettiği
anlamı verilmesi çabalarıdır.
Taaddüt-taahhür
açısından yanlış değerlendirme yapılması da sebepleri doğuran unsurlardandır.
Tarihi
gerçekler ile zamansal uyumsuzluk bir başka sebebi teşkil eder.
KUR’AN’IN
ANLAŞILMASINDA ESBABI NÜZUL RİVAYETLERİNİN DOĞURDUĞU OLUMSUZ SONUÇLAR
Bu
olumsuzlukların başında yorum zenginliğine engel olmasıdır. Kur’an’ın evrensel hedefi olan Kur’an-İnsan
hayat bütünleşmesini engelleyebilir. Kur’an en önemli özelliği evrensel
olmasıdır. Kur’an ferde ve topluma, bütün insanlığa bütün memleketlerde bütün
devirlerde insanın hem maddi hem de manevi yönüne hitap ederek hidayete vesile
olur.
Kur’an anlaşılmasında bazen tarihçiler,
rivayet tefsiri yazarları vaaz eden kussas çıkarları doğrultusunda esbab-ı
nüzul konusu istismar edilebilir.
3.BÖLÜM
ESBAB-
NÜZULE YENİ BİR YAKLAŞIM
Sahabe döneminde kitabet ve tedvin hareketi
ortaya çıkmadan nüzul ortamına ait bilgilerin şifahi olarak aktarıldığını
hatırlarsak selef alimlerinin esbab-ı nüzule önem vermeleri daha iyi anlaşılmış
olacaktır.
Efendimiz ve ashabın tefsirle ilgili
açıklamaları rivayet yoluyla nakledilmiş bu da İslam tarihinde büyük tesir
oluşturmuştur. Çünkü esbab-ı nüzul hem tarihi hem de aktüel bir gerçek olarak
nüzul ortamına ait gerçekleri de bünyesinde barındırmaktadır.
Kur’an’
ın anlaşılması çabasında Kur’an nüzul asrı insanını yansıtan esbab-ı nüzul
rivayetlerinin aktüel fonksiyonunu tespit etmek, çağımız Kur’an
araştırmacılarını ilgilendirmektedir. Bunu gerçekleştirmek için esbab-ı nüzule
ihtiyaç duyulan noktaları belirlemek gerekir. Mesela nüzul asrının;sosyal,
fikri, iktisadi, siyasi şartları ve dönemin insanını inceleyen araştırmalar
esbab-nüzulden Kur’an’ı anlamak için daha fazla faydalanmamızı sağlayacaktır.
ESBAB-I
NÜZUL RİVAYETLERİNİN YENİDEN DEĞERLENDİRİLMESİ
Esbab-ı nüzul bilgisine birebir bağlı
kalınmayacağı gibi, tamamen de uzak serbest bir şekilde ilkesiz değerlendirilme
yapılması da doğru değildir. Her iki durum da Kur’an’ın anlaşılmasında ciddi
problemler doğurur. Bu nedenle ilk yapılması esbab-ı nüzul rivayetlerinin
yeniden değerlendirilmesi gerekir. Değerlendirilme ilkeleri de belirlenip
ortaya konmalıdır.
Bu
ilkeler belirlenirken esbab-ı nüzul rivayetleri ihata edilemeyeceğinden;
Kur’an’ı bir bütün içinde okumak ve onu anlamaya çalışmak gerekir.
Sebeb-i
nüzulü bilmenin gereklerini tespit ederken, Arap dilinde kasıt ve manayı
araştırıp, ifade ettiği manayı belirlemek gerekir. Kur’an’ın anlaşılmasında
zahir nassları, mücmel naslardan ayırt etmek
gerekir.
KUR’AN-I
KERİM’İN BÜTÜNLÜĞÜNÜN DiKKATE ALINMASI
Kur’an’ın anlaşılmasında esbab-ı nüzulün rolü
açısından Kur’an’ın bütünlüğünü en iyi ifade eden ‘’Bütün olarak Kur’an’ı
kerim’ dir. Bütün olarak Kur’an tamamen birleşik bir bütün olarak
kavranmalıdır. Çünkü Allah-insan –evren ilişkisinin anlaşılması ve de Kur’an’daki
kelimelerin, cümlelerin, ayetlerin ve surelerin manaları ve de kazandıkları
yeni manaları hep Kur’an’ın bütünlüğü dahilindedir.
Kur’an’ın
bütünlüğü dikkate alınırken onun bir hidayet rehberi olduğu unutulmamalı bundan
kasıt onunla yaşamak veya onu anlamak isteyen insan o anda iniyormuş gibi ele
almak gerekir. Esbab-ı nüzulün yeri bu bağlamda anlaşılmalıdır.
SİYAK-SİBAK
‘IN GÖZÖNÜNDE BULUNDURULMASI
Kur’an-ı Kerim’in anlaşılmasında esbab-ı
nüzulden yararlanırken siyak-sibak ‘ın göz önünde bulundurulması Kur’an’ın
bütünlüğü açısından önemlidir.
Sibak :Bir şeyin öncesi geçmişi, bağ, sözün
baş tarafı gibi anlamlara gelir. Siyak ise: İfade üslup, sözün gelişi gibi
anlamlara gelir.
Kur’an’ın anlaşılmasında
esbab-ı nüzul rivayetlerini değerlendirirken ayetlerin siyak-sibakına mutlaka
bakılmalıdır. Ayetlerin bağlamı ile münasip olmayan rivayetlere itibar
edilmemesi gerekir. Nass-siyak-sibak-rivayet uyumuna kesinlikle dikkat etmek gerekir.
ESBEBI
NÜZUL VE TARİHİLİK KAVRAMI
Kur’an’ı
Kerim’in muhatabı insan olup, onun ana gayesi de insana hidayet rehberi olmaktır.
Bu bağlamda tarih ve tarihlilik karakteristiği ortaya koymaktadır. Yani insan
tarihi bir varlıktır. Yani yaptıkları ‘’şimdi’’ içinde olup bitmez.Yaptıkları zamanın
safhalarına yayılmışlardır. Bu yayılma
insanın tarihselliğini oluşturur. Yapıp etmeler, amaçlar, değerler, dinsel
inançlar… vb. faktörler insanın bütünlüğünü oluşturur.
İKİNCİ
KİTAP
SA’LEBE
KISSASI
ESBAB-I
NÜZULE YENİ BİR YAKLAŞIM
Esbab-ı nüzul daha önce de bahsettiğimiz
üzere, nüzul ortamında meydana gelen bir
hadise veya Hz. Peygambere yöneltilmiş bir soruya, vuku bulduğu günlerde bir
veya daha fazla ayetin, hadiseyi veya soruyu cevaplamak veya hükmünü açıklamak
üzere inmesine teşkil eden ve vahyin nazil olduğu ortamı resmeden hadisedir.
Bu
sebeple esbab-ı nüzul; nüzul zamanı ve ortamında meydana gelen Kur’an-insan
ilişkisini gösteren olaylardır, oluşan süreçtir. Bu süreçteki olayları bilmek
Kur’an’ı anlamada ve anlaşılmasında önemli bir yer alır. Ancak sadece bu olumlu yönünü alıp eleştiriden
uzak bir yaklaşımdan çok, medar-ı iftiharımız olan kültür mirasımızı bırakan alimlerimizin
düşünceleri eserleri doğrultusunda geçmişi hırpalamadan yıpratmadan yeni bir
yaklaşıma ihtiyaç vardır. Bu da günümüzde Kur’an’ın daha kolay ve de daha
sağlıklı anlaşılmasına vesile olacaktır.
SALEBE
KISSASI
Hemen
her müfessirin Tevbe süresi 75. Ayetin nüzul sebebi olan Sa’lebe kıssası,
bilinen bir kıssa olup özetle şöyledir:
Sa’lebe efendimizin huzuruna gelmiş:
-‘’Ya
Resul Allah, Allah’a dua et de bana çok mal versin’’ demiş.
-
Hz. Peygamber de :
-Ya
Sa’lebe!hakkını eda ettiğin az, takat getirmeyeceğin çoktan hayırlıdır’’
diyerek cevap vermiş. Sa’lebe dileğini tekrarlamış ve demiş ki:
-Seni
Hakk ile gönderene yemin ederim ki bana çok verirse mutlak ve mutlak her hak
sahibinin hakkını veririm.
Bunun
üzerine Efendimiz dua etmiş, o da bir davar edinmiş. Derken çoğaldıkça
çoğalmış. Medine arazisi dar gelmeye başlamış. Bir vadiye yerleşmiş ve böylece
cemaate devam etmekten ve hatta Cuma’dan bile uzaklaşmış. Bunun üzerine Hz.
Peygamber sual buyurmuş, denilmiş ki :
-Malı
çoğaldı, vadi almaz oldu.
Hz.
Peygamber: -Vay Sa’lebe ’ye! buyurmuş ve
sadakaları toplamaları için, iki tahsildar göndermiş. Medine ahalisi bunlara
sadakalarını vermişler. Ancak Sa’lebe ‘ye
Hz. Peygamber’in farzlarını açıklayan fermanını okuyup sadakayı
istediklerinde :
‘’Bu
cizyeler ne? Bu cizyenin kardeşi,hele siz gidin de düşüneyim’’ demiş.
Tahsildarlar dönüp Resulullah’a geldiklerinde, daha onlar bir şey söylemeden
iki kere vay Sa’lebe’ ye buyurmuş. İşte bu sebeple bu ayetler nazil olmuş.
Sonra Sa’lebe sadakayı alıp kendisi getirmiş, fakat Hz. Peygamber:
-Allah
Teala beni senin sadakanı kabulden men eyledi. diyerek kendisi hakkındaki hükmü
açıklamış.O zaman Sa’lebe başına toprak saçmağa başlamış, Hz. Peygamber de :
-Bu
senin amelindir. Emrettim itaat etmedin.şeklinde cevap buyurmuş.Sa’lebe,
zekatını Hz. Peygamber’in irtihalinden sonra sırasıyla Hz. Ebu Bekr’e, Hz.
Ömer’e getirmiş onlar da kabul etmemiş. Sa’lebe daha sonra Hz. Osman zamanında
helak olmuş.
Kıssa
sire ,rical, tarih, hadis, tefsir kitaplarında
yer almış. Kıssanın gerçek olduğu veya gerçek olmadığı açıklanmış. Bu
kıssa Tevbe 75. ayetinin anlaşılmasında bize pek müşahhas bir kanaat vermemiştir.
Kur’an’ın anlaşılmasında yeni bir yaklaşıma ihtiyaç olduğu açıktır. Bu yeni
yaklaşım yapılırken
-Hadis
usulü açısından tenkid edilmeli
-Rivayetler
tasnif edilmeli
-Tarih
ilminden faydalanılmalı
-Kur’ani
bütünlük ve siyak-sibak bağlamında değerlendirilmelidir.
Sonuç
olarak bu kıssa Kur’an’ın anlaşılmasında bir örnektir. Bu örnek ve benzerleri
yukarıdaki değerlendirmeler göz önünde bulundurularak yapıldığında Kur’an’ın
mana zenginliği anlaşılacaktır. Kur’an’la aydınlanacak hayatımızın zenginliği,
Kur’an’ın zengin bir biçimde yorumlanmasıyla ve hayata geçirilmesiyle
mümkündür.
3.KİTAP
TARİHSELLİK
VE ESBAB-I NÜZUL
Tarihsellik kavram olarak, tarihi oluşturan
insanın tarih ile ilgili yaşam tecrübesinden elde ettiği bilgidir. Bir başka
ifadeyle tarihsellik, insanın varlığıyla beraber ortaya çıkan imkan ve
yetenekleri ile bizzat yaşadığı, hayata geçirdiği bir vakıa ile tarihle
ilgilidir.
Filozoflarda
bu alanda faaliyette bulunmuşlardır. Tarih hakkında hüküm ve değerlendirmelerde
bulunmuşlar içeriğini belirlemişlerdir. Bu kavramı belirlerken anlam yüklerken
kişisel yaklaşım arz etmektedir. Kişinin hayatı algılayışına dünya görüşüne ve
anlama kabiliyetine bağlıdır. Fertlere ve zamana göre değişim gösterir.
Bu
sebeple tarihsellik, birçok şekilde tarif edilmiş, hepsi de tarihselliğin bir
yönünü ele almıştır.
Kur’an,
insan ve tabiat arasında bir ilişkiye işaret eder. Birbirinden ayrı tutmaz. Her
ikisi de fıtratlarına uygun hareketi vahiyden alır.
Kur’an’ın
ana muhatabı insan oluşu ve onu doğru yola iletme ana gaye edinmesi, tarih ve
tarihsellik bağlamında temel karakteristiğini ortaya koymaktadır. Bu
sebeple Kur’an; geçmişi,yaşanılan zamanı
, ve geleceği bir bütün halinde ele alır. Bunu da hemen hemen her sürede ele
alır. İnsanın tarihsel bir varlık olduğunu bunun da insanın varlık
koşullarından biri bulunduğunu belirtir.
Kur’an’ın
nüzul ortamına yönelik üslubuna gelince ; Mekke’de olsun Medine’de olsun
Kur’an; vahiy-insan-hayat bütünlüğünü esas alır. İşte nüzul asrında muhatap
olan insanlar dünyevi hayatı sürdürüp gündelik işlerini görürlerken bu Kur’ ani
ilke işlevini yerine getirmiştir. Esbab-ı nüzul doğrudan doğruya nüzul
ortamında fili olanı gerçek hayatı gösterme konusunda aracı olmuştur. Yani
esbab-ı nüzul vahiyle beraber birebir münasebet içerisindedir. Vahiy
tamamlanmasıyla bu münasebet son bulmuştur. Fakat Kur’an-insan-hayat münasebeti
devam edeceğini Kur’an beyan etmiştir.
Sonuç
olarak:
-Esbab-ı
nüzul-tarihsellik kavram ilişkisinde vurgulanması gereken, Kur’an’ın yaşanmış,
yaşanabilir ve yaşanacak bir hidayet rehberi olduğudur.
-Başka
özgü kültürlere ait kavramlar kullanılırken ,kavramların tarihleri, içerikleri
,kullanıcının dünya görüşü göz önünde bulundurulmalı.
-Kullanılan
kavramların hangi manada kullanıldıkları belirtilmelidir.
Esbab-
nüzul rivayetleri ile yazılacak orijinal tarih nüzul asrını en sahih şekilde
izleme imkanı sunacaktır. Tefsir için yapılan esbab-ı nüzul rivayetleri ile
yazılacak düşünülmüş tarih, Kur’an’ı anlamaya çalışan insanın ufkuna
sunacaktır. Bu da insanın varlık bilincine katkı sağlayacaktır. Bu da esbab-ı
nüzulün Kur’an’ın anlaşılmasındaki önemini ortaya
koymaktadır. Bu yaklaşım Kur’an-insan-hayat bütünleşmesinin canlı örneğini
ortaya sermektedir. Bu da Kur’an’ın yaşana bilirliğini göstermektedir.
Selam ve Saygılar.
Ad-Soyadı:Abdulbari FAİK
Alan:tefsir-Yüksek Lisans
Öğrenci Numaram: 14912701
Kuran ve bağlam
Ademoğlu yaşadığı dönemlerde kafasında takılan bir sürü sorularla yaşamış kimi zaman bu sorulara cevap bulmuş kimi zaman da bu sorularla yaşamış ki tam bu esnada Allah nurunu insanlığa bildirmek istemiş ve insanlığın bu belirsiz bir dünyadan kurtarmak için kuranı indirmiş ve sorulan sorulara cevap vermeye çalışmış onun için elimizdeki Kur’an bizim ve bunla ilgilenen bütün insanların rehberi olarak indirilmiştir.
v Kur’an-ı Kerim ilminin kaynağı yine kuran dır çünkü Kuran kendisi üzerine düşünülmesini ve akıl etmelerini, açıklanmasını, ve anlaşılmasını yine kendisi istemiş netice de insanları teşvik eden vahiy mahsulü bir kitaptır nitekim kuran in ilk ayetinin اقرا oku yani kelimsiyle başlaması bu göreve delalettir.
v Kura’n’ı kerim anlamak için esbabı nuzule ihtiyaç vardır çünkü bu ilim Kuran-ı kerimi kötü ve hezeyan bir düşünce olmaktan çıkarıp bir düzgün ve karakter sahibi bir metin haline getirmektedir nitekim bu konu hakkında bazı alimlerin görüşleri de bu dediğimizi tasdik etmektedir.
v Vahidî ise: “kuran-ı Kerimin anlaşılmasına imkan sağlayan çok güvenli bir yol” demiş.
v Zerkeşi ise: “Kuran-ı Kerim tefsirinde bilmeye muhtaç olduğumuz bir ilimdir” demesi ve daha bir çok alim kendi görüşlerini ileri sürmüşler ki onların hepsini burada yazmamız mümkün olmaz.
v Esbab-ı nuzul ilminin gelişmesi ve doğuşu peygamber efendimiz vefat ettikten sonra bir takım sorunlar ortaya çıkmaya başlayınca daha doğrusu geçmiş peygamberlere ait kıssalar ve vakıaları belki çoğu insanlar bunu biliyordu ancak bunun yetersiz kalması sebebiyle ve bu ilmin doğuşuna zemin hazırlayan en önemli faktörlerden biridir ve böylece esbabı nüzulün tarihi seyri hakkında Tahir İbni Aşur’un dediğine göre مُتَقَدِّمِین esbabı nüzul hakkında pek çok rivayet nakletmiştir.
v Esbab-ı nüzul ilmi ancak nakille bilinebilen bir ilimdir yani bu alanda fikir yürütmek ya da akılla anlaşılması mümkün olmayan bir ilimdir. Dolayısıyla bu ilim dalı ise sadece ve sadece işitme ve ya görme yoluyla bilnen bir rivayettir ve böylece Hz.Peygamber den gelmiş.
v Esbabı nüzulu bilmek için temel şartları şu şekilde görmemiz mümkün olabilir.
v Esbabı nüzul rivayetleri
v SAHABE NAKLİ (Merfû)+ senedin ve metnin sahih olması
v TABİÛN NAKLİ (Mürsel) + senedin ve metnin sahih olması
v Rivayeti destekleyen bir başka tabiî rivayeti.
v Ravinin tefsir imamlarından olması (Mücahit, İkrime,Said b. Cubeyr gibi)
Yani ilmin sadece bilgin sahabiden almış olması.
v Hadis mecmualarında tefsir ve tarih kitaplarında sebebi nüzul rivayetlerine zikredilirken kalıp çok önemli dir.
Sebebi nüzulün kavramsal tanımı arasında bir bağ vardır ve bu bağ mutlaka kurulmalıdır ve bu kavrama girmeyen rivayetler sebeb-i nüzul sayılmamaktadır.
v Esbab-ı nüzul çeşitli açılardan bir zorunluluk şeklinde tasnife tabi tutulmuş ve böylece okuyucunun bu rivayetlerden yararlanmasına imkan sağlayıp ve muhtemel karışıklıkları giderilmesine sebep olmuştur ki bun tasnifi beş guruba ayırmamız mümkün vunlar:
v vurudu itibariyle,
v hadis usulu kriterleri uygulanarak yapılan tasnif.
v şah Veliyullah dihlevî’nin tasnifi
v Tahir b. Aşur’un esbabı nüzul rivayetlerini beş kısma ayırması.
v Esbabı nüzul rivayetlerinde ihtilaf edilmesini iki temele dayandırmak gerekir.
v Her ayette sebep arayanların sonucu mezhep hareketleri, israili haberler ve uydurma hadislerin esbabı nüzul alanına dahil edildiği görülmektedir.
v Tefsir de iki türlü ihtilaf vardır:
v Nakle dayanan ihtilaflar.
v İstidlaldan doğan ihtilaf.
v Esbab-ı nüzul ilmi içerisinde bir takım problemler mevcuttur ve söz konusu edilen problemler taaddüt ve taahhür meselesidir yani bir inen ayetin hadiseye has mı yoksa umum mu olduğu meselesidir.
v Sebebi nüzul umum ve husus ifade etmesi meselesi şu şekilde gösterilmiştir:
v HADİSE: (nüzule sebep olan benzer bir bulunan)
v HÜKÜM
v Nüzule sebep olan hadisenin hükmünü alacağında ittifak edilmiştir.
Ø DELİL.
Ø İlk hadise üzerine inen ayet nass mı delildir?
Ø Kıyas mı delildir?
_______________________________________________
Ø CUMHUR DİĞER ÂLİMLER
Delil nassın bizzat kendisidir. Delil ilk hadise üzerine yapılan kıyastır.
İTTİFAK ETTİKLERİ NOKTA: onlara göre nass kimin hakkında nazil olmuşsa
Umum ifadesinin bakasına mani olan ona hastırancak ayetin hükmü bu neviden
Karine bulunduğunda, nüzule sebep olan olan bütün durumlarda kıyasen geçerlidir.
Hadiseden başkasının murad edilmediği
Ve karine ile amel etmenin vacip olduğu noktadır.
v Esbab nüzul ve disiplin arasındaki ilişki mustakil bir araştırma konusudur.
Esbabı nüzul ilmi ise Hikmeti teşriyye, tenasüp- insicam ve mübhematu’l Kuran gibi disiplinlerle iç içedir.
v Esbab-ı nüzulun yetersiz kalma sebeplerini şu şekilde sıralayabiliriz:
v Rivayetler açısından.
v Murfü musned rivayetler üzerine.
v Mursel rivayetler üzerine.
v Senedlerin hazfedilmesi.
v Ravayetlerin tasnifine dikkat etmeme.
v Rivayet kalıplarına dikakt görtermeme.
v Umumu hususlaştırma açısından.
v Taaddüt-taahhür açısından.
v Tarih ilminden yararlanma.
v saydığımız maddelerin hepsi Kura’n-ı kerim’in anlaşmasında esbabı nüzulun yetersiz kalma sebeplerindendir.
v SONUÇ OLARAK; Kura’n-i kerim-i anlamak ve daha derinlere inmek için esbab-ı nüzul’a ihtiyaç vardır çünkü Kuran-ı anlamamıza ve onun değerlerini günümüze taşıyıp ışık tutmamıza ve gelecek nesillere bunu anladığımız gibi anlatmamıza yardımcı olan tek sebep ve tek ilimdir.
v ESBAB-I NÜZUL’E YENİ BİR YAKLAŞIM, SA’LEBE’NİN KISSASI.
v Sa’lebe kıssasına geçmeden önce hatırlatmamız gerekir ki esbab-ı nüzul’un kura’n’-ı anlamada yetersi kaldığını aktarmıştık ve şimdi de onun esbabı nüzul’dan doğan olumsuzlukları ele almamız konuyu daha anlaşılır hale gelmesine vesile olcaktır.
v Esbabı nüzul’un doğurduğu olumsuz sonuçları şu şekilde değerlendirebilmemiz mümkün.
v Kuranın yorum zenginliğine engel olması
v Esbabı nüzul, yorum zenginliğini şu şekilde engeller: her ayette nüzul sebebi aramak, ve ayetin mana bakımından bir çok yönü varken nüzul sebebi ile sınırlı kalma ihtimali, nüzul sebebine sıkışıp kalmak gibi drumlar ve ya Kura’n-ı Kerimin evrensel hedefini ve bütünleşmesini, konunun istismar edilmesi gibi olaylar sebep olabilir.
v Esbabı nüzul’un sınırlarını beliryecek olan ilkeleri ele alalım ve bu ilkeler nelerdir?
v Genel ilke (esbbı nüzul rivayetlerinin sahih onlalar ve olmayanların tamamını bir araya getirip ihate edebilmek pek mümkün değildir.
Yani esbabı nüzulu bilmeden de Kuran-ı Kerimin temel ilkelerini (Allah’ın varlığı, birliği, Hz. Peygamber’in risaleti, kulluk- ibadet görevleri vb) genel anlamını tanıyabilir, kavrayabiliriz çünkü selef bunu da ayet manasının iyi anlamasına bağlamışlardır.
v Kuran-ı Kerim anlaşılmasında esbabı nüzul değerlendirmesi sırasında yukarıda başlıkta zikr edilen ilkleri tamamlayan önemli bir ilke ise Kura’nın bütünlüğünün dikkate alınmasıdir.
v Bunu aşağıdaki şekilde göstermek mümkündur.
Kur’ânî cümlelerle oluşan bütünlük |
Teşrî bütünlük |
Tarihi bütünlük |
Kur’anî Cümleler ve Süreler arasındaki bütünlük |
Siyak-sibak bütünlüğü |
Sürelerin dahili bütünlüğü |
BÜTÜN OLARAK KUR’ÂN-İ KERİM.
İnsanoğlu fıtratı gereği, Kuran-ı anlamak ve yorumlamak ve problemlere çözüm aramak ister ki bu da Kuran-ı kerimin yorum zenginliğine yol açar ancak Kuran ayetlerine karşı biraz daha dikkatli olmak gerekir yoksa her ayette bir sebebi nüzul aramak ya da her yaetin bir çok yönü var diye düşünmek yorum zenginliğini engeller.
Şimdi ise salebe kıssasını kısaca beyan edelim.
v Kıssa şöyle: bir gün sa’lebe He. Peygamber’in huzuruna gelmiş:
v “Ya Rasulullah, Allah’a dua et de bana çok mal versin demiş”
v Hz.Peygamber de:
v -“Ya Sa’lebe, hakkını eda ettiğin az, takat getirmeyeceğin çoktan hayırlıdır” diyerek cevap vermiş. Sa’lebe dileğini tekrarlamış ve demiş ki:
v Seni hakk ile gönderene yemin ederim ki bana çok verirse mutlak ve mutlak her hak sahibinin hakkını veririm.
v Bunu üzerine Rasulullah dua etmiş o da bir davar edinmiş ve çoğaldıkça çoğalmış. Medine arazisi dar gelmeye başlamış. Bir vadiye yerleşmiş ve böylece cemaate devam etmekten ve hatta Cuma namazından bile uzaklaşmış.
v Bunu üzerine Hz.Peygamber sual buyurmuş ve demiş ki,
v - Mali çoğaldı, vadi olmaz oldu.
v Hz peygamber.
v -Vay sa’lebe’ye !
v Buyurmuş ve sadakaları toplamak için iki tahsildar göndermiş. Medine ahalisi bunlara sadakalarını vermişler. Ancak sa’lebe’ye Hz. Peygamberin farzlarını açıklayan fermanını okuyup sadakayı istediklerinde:
v Bu cizyeler ne? Bu cizyenin kardeşi, hele siz gidin de düşüneyim, demiş.
v Tahsildarlar dönüp Rasulullah’a geldiklerinde, daha onlar bir şey söylemeden vay Sa’lebe’ye buyurmuş.
v İşte bu sebeple ayetler nazil olmuş. Sonra sa’lebe sadakayı alıp kendisi getirmiş, fakat Hz. Peygamber:
v Allah Teâlâ beni senin sadakanı kabulden men eyledi diyerek kendinin hakkındaki hükmü açıklamış.
v O zaman sa’lebe başına toprak saçmağa başlamış, Hz. Peygamber de: bu senin amelindir. Emrettim amel etmedin. Şeklinde cevap buyurmuş .
v Sa’lebe zekatını Hz. Peygamber’in irtihalinden sonra Hz. Ebu bekr’e ; Hz. Ömer’e getirmiş onlarda kabul etmemiş, daha sonra sa’lebe Hz. Osman zamanında helak olmuş.
v Tefsirle uğraşan her ailimin bu kıssayı tevbe süresi 75. Ayetinin nüzul sebebi olarak değerlendirmiştir ancak bunun sıhhati konusunda süphe duyan bazı âlimler de olmuştur bunlardan bir kaçını zikredelim mesela:
v İbnu’l Esir (774/13729 “bir başka şahıstır ki bunda da hiç süphe yoktur”
v Zehebi (748/1347) Sa’lebe kıssasının doğru olup olmadığına dikakt çeken âlimlerdendir ki ona göre bu doğru değildir çünkü hicretin 3. Yılında ölen bir kimsenin hicretin 9. Yılında bir kıssa kahramanı olması mümkün değildir, demiş
v İbn-i Hecer (852/1448), Hz. Peygamberin ve ardından Hz. Ebu Bekr’ın onun takipçisi olarak Hz. Ömerin sa’leb’nin zekatını kabul etmemsini makul görmemektedir ve dolayısıyla bu haberin sahih olmadığına kanaat getirmiştir.
v Esbabi nüzul’e yeni bir yaklaşım ışığında Sa’lebe kıssasının değerlendirilmesi.
v Sa’lebe kıssasını nasıl ele alındığını biraz anlattık ancak Tevbe süresi 57. Ayeti bize müşahhas bir kanaat vermemektedir onun içib yeni bir yaklaşıma ihtiyaç olması açıktır dolayısıyla şimdi ise Sa’lebe kıssasını bu abğlamda ele alacak ve inceleyeceğiz.
v Dediğimiz gibi bir çok alimin bu konu hakkında farklı görüşler sergilediklerini görüyoruz, mesela İbn-i hazm’ın tespitleri baya ilginçtir;
Ona göre: bu ayetin, hakkında indiği kişi hususunda ne bir delil, ne de bir nass vardır Sa’lebe hakkında dair rivayet ettiğimiz eser de sahih değildir.
v Sonuç olarak; İslam kültür tarihinde Kura’nın anlaşılmasında izlenen bir yol olmuştur, ancak bu yolda konuşan metodun ilkeleriyle konulmadığı da bir gerçektir işte usul açısından vakî olan bu eksiklik genel olarak tefsir rivayetleri üzerine tereddütlerin zuhuruna sebebiyet vermiştir.
v Bu konuda önemle vurgulanması gereken diğer bir husus da şudur hadis âlimleri ve tefsir âlimlerine ulaşan bir haberi yazıya aktarmalarının sebebi ise o haberin kaybolup gitme endişesi olmuştur.
TARİHSELLİK VE ESBAB-I NÜZUL.
v Esbabı nüzul ve tarihsellik meselesine geçmeden önce “tarihsellik”
Kavramını açıklığa kavuşturmamız yerinde olacaktır.
Felsefe bu konuyu ele alırken baya bir biçimde ele almış ve farklı anlamlar vermiştir.
1-tarihsel olanın varlık biçimi.
2-zamana bağlılık gelip geçicilik.
3-tarihe bağlı olma.
4-bir şeyin gerçekten tarihsel olarak var olduğu olgusu.
v Tarihlilik sözcüğünün terim olarak ifade ettiğimiz zaman insanın yapıp etmelerinin tarihle muhakkak ki bir alakası vardır onun için tarihlilik manaları ışığında gelen esbabı nüzul tarihliğine bakalım.
v 1. Anlam: tarihsel olanın varlık biçimi.
Esbabı nüzul ise gerçekliğini o dönemde yaşayan Hz. Peygamber ve sahabe’nin yapıp etmelerinden meydana gelen olaylardan almaktadır.
Tarihsellik kavramının 1700-1900 yılları arasında ortaya çıktığı ifade edilir, bu dönemde siyasi ihtilallar, sosyal değişim tarihin gelişimini daha çok belirleyen unsurlar olarak tarih duygusunu canlandırmıştır ve böylece insanlık kendi tarih seyrini araştırıp umutlu bir geleceğe yönelmiştir.
Tarihsellik terimi Almanya da ortaya çıktığına dair da bazı kaynaklar var ancak çıkışının temel sebebi ise bu ülkede tarihi zihniyetin beşerî ilimlerde (hukuk, ilahiyat, dilbilimi, iktisat vs.) değerlendirilmesidir.
Şimdiye kadar tarihsellik kavramını, önceki bölümde doğuşu ve gelişimi ve kullanıldığı anlam çerçeveleri açısından ele aldık görüldü ki bu kavram modernite ve postmodernite ile ilgili uzun bir geçmişi vardır dolayısıyla bu kavram kullanıldığı zaman bu geçmişi göz ardı etmemesinin yerinde bir tavır olacağı açıktır.
v Şimdi ise insanın fıtratından kaynaklanan tarihsellik kavramı için tekrarlayalım.
v İnsan tarihsellik üzerine fikir beyan ederken, bir var olan hakkında fikrini ifade etmektedir. Tarihsel ne ise onun hakkında hükümler vermektedir,
v Zihnindeki diğer kavramlar arasında bir bağ kurarak bilgi aktarmakta ve böylece tarihsellik kavramını belirginleştirmektedir.
v Tarihsellik ve tarihselcilik her ne kadar batı kültürüne ait bir kavram ise de yapıları gereği ortak kültürle etkileşim halindedir.
v Bu açıdan bakıldığı zaman tarihsellik kavramını İslam kültüründe de kullanımını söyleyebiliriz ancak kültür farklılıklarını göz önünde bulundurmak şartıyla.
v Bütün bu ifade edilenler çerçevesinde esbab-ı nüzul ve tarihsellik kavramları arasında nasıl bir ilişki kurulabilir bu soruya cevap aramak istiyoruz. Böyle bir arayışa öncelikle Kuran’ı Kerimin tarih ve tarihsel bilgi alanındaki genel ilkelerinden hareketle başlamanın daha yerinde olacağını düşünüyoruz.
v Esbabı nüzul – tarihsellik ilişkisine bu noktada insanın tarihsel bir varlık oluşu bakımında yaklaşmak mecburiyeti doğmaktadır çünkü insanın yapıp-etmeleri şimdi içinde bitmez; onlar zamanın, boyutlarına yayılmışlardır. Bu, insanın zamanın boyutları arasında bir bağ kurmasını, onları bir birine bağlamsını gerektirir, bu da ancak bilen bir varlığın işi olabilir. Bunu içindir ki, insan tarihsel bir varlıktır. Eğer insan hayvan gibi şimdi içinde yaşasaydı, o zaman insanın yapıp- etmeleri arasında bir süreklilik söz konusu olamazdı.
v Esbabı nüzul ve tarihsellik ilişkisini insanın varlık koşulları bağlamında inceledikten sonra esbabı nüzulün tarihsellik meselesine bir bakmamız îcâb eder.
v Felsefe sözlüğünde bu kavrama şöyle tanımlar yapmaktadır.
v 1- tarihsel olanın varlık biçimi.
v Kuran’ı kerim o dönemde yaşamış peygamber ve sahabelerden ve onların yapıp- etmeleri sonucu meydana gelen olaylardan gerçekliğini almaktadır.
v 2-zamana bağlılık, gelip geçicilik.
v Esbabı nüzul tarihselliği hakkında zamana bağlılık, gelip geçicilik tanımını isabetli olmayacağını düşünüyoruz.
v 3- tarihsellik koşulluk, tarihe bağlı olma.
v Esbabı nüzul bilgisi Kuran’ı Kerimin nüzul ortamının bir parçası olabilir ama yokluğu halinde Kuran gerçeğinin vücut bulması mümkün değil diye bir şey de söz konusu edilemez.
v 4- bir şeyin gerçekten tarihsel olarak var olduğu olgusu
v Esbab-ı nüzul Kuran’ı Kerim’in nüzul ortamının, bu ortamın akışının ve oluşumunun temel bir parçası olduğuna, nüzul ortamında bilfiil vuku bulan hadiseleri gösterdiğine gerekten tarihsel olarak var olmuş bir olgudur. Mesela bu anlamda Hz. Musa Hz. İsa ve Hz. Peygamber’in tarihsel olduğu gibi.
v Esbabı nüzul ve tarihsellik kavramı ilişkisine dair ifade edeceklerimiz bundan ibarettir. Görüldüğü üzere esbabı nüzul, mekân –zaman içinde vuku bulması, sahih rivayetle bize ulaşmış olması sebebiyle tarihseldir ve tarihsel gerçekliktir. Nüzul ortamında cereyan eden hâdiselerin, soruların karşılığı olarak da tarihsel olanın varlık biçimidir.
v Sonuç olarak, esbabı nüzul ve tarihsellik kavramı ilişkisinde vurgulanması gereken konu, Kuran’ı Kerimi soyut düşünce veya düşünüş biçimi değil, yaşanmış, yaşanabilir ve yaşanacak insanın öz niteliğiyle örtüşen bir hidayet rehberidir. Kur’an ise bir bütün olarak ele alır yani geçmişi geleceği ve şimdiyi de katarak insanın faaliyet sahası olarak görmektedir.
تَمَّت باالخَیر
Yüksek Lisans
1. KİTAP
KUR’ANIN ANLAŞILMASINDA ESBÂB-U NÜZULÜN ROLÜ
Esbabı
nüzul bilgisi kuran kerimin nüzul ortamının asli unsurlarındandır. Bu nedenle o
İslam’ın başlangıcından beri bilinen ve İslami ilimlerin birçok alanın da âlimlerce
önemle üzerinde durulan bir vakıadır. Sahabe, Tabiun ve Tebeitabiinden olan
müfessirler kuranı özellikler Esbâb-ı Nüzul ile tefsir etmişlerdir. Hz. Ali, İbn
Mes’ud ve İbn Abbas gibi bazı sahabeler kurandan inen her ayetin ne hakkında,
kim hakkında ve nerede nazil olduklarını bildiklerine dair sözler
söylemişlerdir. Dolayısıyla sahabe ayetlerin hangi olaylar üzerine indiğinin
bilgisine sahip olan tek kaynaktır.
Seleften
bazıları, Esbâb-ı Nüzulü Kur’an-ın anlaşılmasında en emin yol olarak
görmüşlerdir.
I. BÖLÜM
KUR’AN İLİMLERİ VE ESBÂB-I NUZÛL İLMİ
a-
Kur’an
İlimleri Hakkında
Kur’an
ilimleri kavramının aydınlanması Esbâb-ı Nuzûl ilminin onun bir dalı olarak
daha net bir şekilde tanımlanmasına imkân verecektir. Kur’an ilimlerinin
kaynağı bizzat Kur’an-ı Kerim’dir. Çünkü Kur’an-ı Kerim kendisi üzerinde
düşünülmesini, anlaşılmasını ve açıklanmasını isteyen neticede yaşanılır
kılınmasına okuyucularını, muhataplarını teşvik eden vahiy mahsulü bir
kitaptır.
Hz.
Peygamber’in maarif siyasetinin temelini “ kıraat-kitabet ” oluşturmuştur.
Bedir savaşı sonrasında harb esirlerine konulan fidye-i necat oku yazma bilen
esirlerin 10 Müslüman çocuğuna okuma yazma öğretmesiydi. Bu basit bir tesadüf
değildi. Belki ilminin yayılması için hazırlanmış geniş bir planın ikmaline doğru
atılmış ilk adımdı. Bundan önce de Hz. Peygamberin Medine’ye gelir gelmez ilk
iş olarak Mescid ve Suffe denilen üstü hurma dalları ile örtülü bir kısmın
inşasına giriştiği hatırlanmalıdır.
Ashab-ı
Suffe Hz. Peygamberin dediğinin ve yaptığının bilgisini elde etmek için can
atıyorlardı. Mesela Ebu Hureyre onun dediklerini ve yaptıklarını görüp işitmek
için üç yıl bütün dünyevi meşguliyetlerini terk edip devamlı olarak onun
yanında bulundu. Fakat buna rağmen Hz. Peygamber döneminde kuran ilimlerinin
telifine gerek duyulmadı. Çünkü nüzulü müşahede edenler bizzat ilk muallimin
tedrisinden geçenler o sıralar hayatta idi ve lisan selikası dediğimiz düzgün
konuşma alışkanlıklarını henüz muhafaza etmekteydiler. Kur’an-ı kerimle
karışabilir endişesi ile telif hareketine sıcak bakmamaktaydılar.
Sonradan
Ulûmu’l-Kur’an olarak adlandırılacak olan bahisler Hz. Peygamber ve ashabı
tarafından bilinmekteydi. Çünkü bu bahislerin hepsi iki kaynağa dayanmaktaydı:
Arap dili ve gözleri önünde cereyan eden hadiselerdir.
Kısacası
Kur’an İlimleri önceleri Kur’an tefsir edilirken onu anlama çabaları sürecinde
bir ihtiyaç sonucu ortaya çıkmış olan Kur’an ile ilgili hususi araştırmalardır.
Mushaf’ın
çoğaltılması ve kıraat ilmi ile Resmü’l-Kur’an ilminin ilk ele alınan ilimler olduğu
bilinmektedir. Kuranın lugavî yönden ele alınması ise Ebu’l-Esved Ed-Düelî’nin
Kur’an’a noktalama ile hareke koymasıyla başlamıştır. Böylece İ’rabu’l-Kur’an
İlmi neşet etmiştir. Ayrıca Esbâb-ı Nuzûl, Mekkî-Medenî, Nasih-Mensuh ve
Garibu’l-Kur’an ilimleri ilk tedvin edilen kayda geçirilen Kur’an ilimleridir.
Ulûmu’l-Kur’an
kavramının bugünkü araştırmalarda kullanıldığı şekilde billurlaşması hicri 8.
Asırda Zerkeşî sayesinde vukuu bulmuştur.
Suyutî
Kur’an İlimlerini üçe ayırır: Allah zatına mahsus
eylediği kısım, Peygamberin öğrettiği kısım ve Peygamberin öğretmekle birlikte
Kitab’ına açık-gizli yerleştiği ve öğrenimi açık emir buyurduğu kısım.
Tefsir
ilmi Kur’an-ı Kerim’in izahını amaçlayan bir ilimdir. Yani İlmu’t-Tefsir veya İlmu
Tefsiri-l-Kur’an, Kur’an-ı Kerimi her bakımdan tetkik edip açıklamaya ve
bildirmeye yarayan ilimdir. Bu ilmin de konusunu Kur’an-ı Kerim teşkil eder.
Kur’an
ilimlerinden biri olan Esbâb-ı Nuzûl ilmi İslamiyet’in ilk asrından bu yana
Kur’an-ı Kerim’in anlaşılmasında önemli bir ilim olarak mütalaa edilmiştir.
Esbâb-ı nüzul bilgisi sahabeye müşahede ettikleri ortamda insani yapıp
etmelerin sonunda inen ayet ve ayetle gelen hükümlerin sebeplere bağlanması
yeteneğini kazandırmıştı. Bunun anlamı onların Kur’an ilmini, onu hayata tatbik
etme usulüyle birlikte öğrenmiş olmalarıdır. Bu açıdan Esbâb-ı Nuzûl çok önemli
bir bilgi olarak görülmüş ve Kur’an’ı anlamayı bu bilgiye sahip olmakla eş
değerde görmüşlerdir. Sonraki asırlarda da Esbâb-ı Nuzûl ilmi Kur’an ilimleri
arasındaki bu önemli yerini korumuştur. Tedvin döneminde ilk tedvin edilen
eserler arasında Esbâb-ı Nuzûl eserleri bulunmaktadır.
b- Esbâb-ı
Nuzûl İlmi
Sebeb
sözcüğü ip halat, bağ anlamlarına gelmektedir. Bilahere gaye edilene veya
arzulanan her şeye sebeb denilmiştir.
Vahidî
Esbâb-ı nüzul ilmini Kur’an-ı Kerim’in anlaşılmasına imkân sağlayan çok güvenli
bir yol olarak tanımlamaktadır.
Esbâb-ı
nüzul ilminin doğuşu ve gelişimi Kur’an ilimlerinin doğuşu ve gelişimi
sürecinden ayrı ve ondan soyutlanarak mütalaa edilemez.
Esbâb-ı
nüzul ancak sahih nakille bilenebilir. Dolayısıyla bu alanda içtihada mahal
yoktur. Yani Nuzûl sebebi akılla idrak edilmesi mümkün olmayan ve sadece işitme
veya görme suretiyle bilinebilen ve sahabeden gelen rivayettir. Bu rivayet
adeta Hz. Peygamberden bildirilmiş hükmünde kabul edilir. Bunun için hadis
usulünde hükmen merfu sayılır.
Hadis
mecmualarında, tefsirlerde, tarih kitaplarında sebeb-i nüzul rivayetleri
zikredilirken kullanılan rivayet cümleleri önemlidir. Sebeb-i nüzulün kavramsal
tanımı ile rivayet sıygaları arasında bir bağ vardır ve bu bağ mutlaka
kurulmalıdır. Tanımın sınırlarına girmeyen rivayetler sebeb-i nüzul rivayeti
olarak ele alınmamalıdır. Dolasıyla rivayet sıygalarında bu hususa açıklık
getiren noktalar iyi tespit edilmelidir.
Esbâb-ı
nüzul rivayetlerinde bazı ihtilaflar yaşanmaktadır. Bu ihtilaf meselesi aslında
tefsir ilminin geneli içerisinde ele alınması gereken ve bu ilme ait bir
problemdir.
Tefsirde
iki türlü ihtilaf vardır: birincisi nakle dayanan ihtilaftır ki buna sahih,
zayıf ve uydurma haberlerden kaynaklanan ihtilaf denir, ikincisi istidlalden
doğan ihtilaftır ki buna nakle dayanmayan ve akılla yapılan yorumlardan
kaynaklanan ihtilaf denir.
Esbab-ı
nüzul ile ilgili bazı meseleler vardır ki bunların başında teaddüt meselesi
gelmektedir. Tekrar tekrar nazil olan ayet şanının yüceliğini vurgulamak,
taşıdığı manaların unutulmaması gerektiğini hatırlatmak hikmetine binaen
indirilmektedir. Böylece benzeri her sebepte, olayda bu ayetin muhtevasına
dikkat çekilmiş olmaktadır.
Sebebin
teaddüt edebileceğini kabul etmekle nazil olan ayetin tekrar tekrar indirilmiş
olduğu kabul edilmiş olmaktadır. Yani ayetin nüzulü tekerrür etmiştir. Zerkeşî,
İbni Teymiyye ve Suyûtî de bu olguyu tekerrür olarak tanımlamaktadırlar.
Nüzulün teaddüdü nedeniyle birden çok ayet-i kerimenin nazil olması murad
olunmaktadır.
Esbâb-ı
nüzul ile ilgili meselelerden bir diğer ise hükmün veya nüzulün taahhuru
meselesidir. Bu meseleden bahseden iki âlim Zerkeşî ve Suyûtî’dir. İlkinin
söyledikleri aynıyla ikincisinde tekrar edilmiş ve bazı ilaveler de
yapılmıştır. Zerkeşî bu meseleye şöyle bir örnek vermektedir: Hz. Ömer Mekkî
olan “Fakat o topluluk hezimete uğratılacak ve geriye dönüp kaçacaklardır”
(Kamer 54/45) ayetinde yenilecek olan gurubun kimler olduğunu anlayamamış;
ancak Bedir Savaşından Hz. Peygamber bu ayeti okuyunca kimin yenileceğini
anladığını söylemiştir. Suyutî ise bu meseleyi iki yönlü olarak ele almıştır;
hükmün taahhüründe Zerkeşî’nin söylediklerini naklettikten sonra İbnu’l-Hassar’ın
şu görüşünü aktarır: “ Allah Teâlâ zekâtı Mekkî surelerde açıkça ve ima yoluyla
zikretmiş, Allah’ın Rasûlü’ne vaadini yerine getirerek dinini namaz, zekât ve
şer’î hükümleri farz kılarak destekleyeceğini buyurmuştur. Böyle olmasına
rağmen zekât Medine-i Münevvere de alınmaya başlanmıştır. Bunda bir ihtilaf
yoktur.”
Esbâb-ı
nüzulle ilgili meselelerden bir diğeri de umum ve husus meselesidir. Bu
meseleye göre nass âmm sıygası ile varid ise nass’ın umumu ile amel etmek
lazımdır. Bu umumî nass’ın vüruduna sebep teşkil eden nüzul sebebi nazar-ı
dikkate alınmaz. Çünkü nass’ın umum sıygasıyla varid olması demek, şeriat
sahibinin nass’ın hükmünün umumî olmasını istemesi sebebine hass ve mahsus
olmamasını dilemesi demektir.
II. BÖLÜM
A- KUR’AN-I
KERİM’İN ANLAŞILMASINDA ESBÂB-I NÜZULÜN YETERSİZ KALMA SEBEPLERİ
Kur’an-ı
kerimin anlaşılmasında Esbâb-ı Nuzûlün yetersiz kalma sebeplerinin başında,
rivayetler meselesi gelmektedir. Esbâb-ı nüzul rivayetlerinin yetersiz kalma
sebepleri, birçok bakımdan söz konusudur. Bunların başında bu rivayetler hadis
usulü açısından incelendiğinde ulaşılan sonuçtur.
Merfu-Müsned
Esbab-I Nüzul Rivayetleri Üzerine: Esbâb-ı Nuzûlün rivayet
ve sema’ yoluyla nakl ve izah edildiği malumdur. Bu keyfiyeti icra edenler ise
Sahâbîler olmuştur. Onların bu husustaki haberlerinin hükmü meselesi, konunun
odak noktasını teşkil etmektedir.
Mursel
Esbab-I Nüzul Rivayetleri Üzerine: Kur’an-n anlaşılmasında
Esbâb-ı nüzul rivayetlerinin yetersiz kaldığı hususlardan bir diğeri de
Tâbilerden yapılan ve onların Hz. Peygamber’e veya dönemine izafe ettikleri
Esbâb-ı nüzullerdir. Mursel olan rivayette Tabiî Sahâbînin ismini anmaz.
Senedlerin
Hazf Edilmesi: Kur’an-n anlaşılmasında Esbâb-ı nüzul
rivayetlerinin yetersiz kaldığı hususlardan bir diğeri de şudur; senedsiz
rivayetlerin bir dönem mevcud olmasıdır. Suyutî sahabeden senedsiz yapılan
sebeb-ı nüzul rivayetleri için munkatı’ dedikten sonra bu kabil rivayetleri
bakılması gerekmeyen rivayetler olarak nitelendirmektedir.
Rivayetlerin
Tasnifine Dikkat Etmeme: Kur’an-n anlaşılmasında esbab-ı
nüzul rivayetlerinin yetersiz kaldığı hususlardan bir diğeri ise rivayetlerin
tasnifine dikkat etmeme ve rivayetleri karıştırmadır. Bu durum geçerlilik
iddiası taşıyan çok sayıda rivayetin bulunmasından kaynaklanmaktadır. Kısacası
rivayet çokluğu vardır ve sebeb-i nüzul probleminin temel motifi bu çok sayıda
rivayetlerin rekabetidir. O nedenle bu rivayetlerin tasnif edilmesi zorunlu
hale gelmektedir.
Rivayet
Sıygalarına Dikkat Göstermeme: Kur’an-n anlaşılmasında
esbab-ı nüzul rivayetlerinin yetersiz kaldığı hususlardan bir diğeri ise
rivayetlerin sıygalarına dikkat göstermeme yanlışlığıdır. Sebeb ifade etmede
nass olan rivayetler ile ihtimal ifade eden yani nass olmayan rivayetler aynı
derecede mütalaa edilemezler.
Kur’an-ı
Kerimin anlaşılmasında Esbâb-ı Nuzûlün yetersiz kaldığı bir diğer husus da
sebebiyet ifade eden Sebeb-i Nuzûlün nass olarak umum değil de husus ifade
ettiği şeklinde anlaşılması çabasıdır. Diğer bir sebep ise bir ayet için birçok
rivayet bulunması sebebiyle ortaya çıkan Nuzûlün taaddüdü ve taahhuru
meselesidir.
Bir
diğer sebep ise rivayetlerin bir kısmında görülen tarihi gerçeklere aykırılık
ile zamansal uyumsuzluktur.
B- KUR’AN-I
KERİM’ÎN ANLAŞILMASINDA ESBAB-ı NÜZUL RİVAYETLERİNİN DOĞURDUĞU OLUMSUZ SONUÇLAR
Yorum
Zenginliğine Engel Olması: esbab-ı nüzul rivayetleri yorum zenginliğini
şu şekillerde engeller;
- Her ayete nüzul
sebebi arama çabaları,
- Ayetin mana
bakımından birçok veçhesi olabilir diye düşünmek varken nüzul sebebi ile
sınırlı kalma ihtimali,
- Ayetin sebeb-i
nüzulündeki olayın çerçevesinde sıkışıp kalmaktır.
Kur’an-I
Kerim’in Evrensel Hedefi Olan Kur’an-İnsan-Hayat Bütünleşmesini Önlemesi:
Esbab-ı nüzul rivayetleri ile aktarılan nüzul ortamı hadiselerinin ve hatta
sahabe ve tabilerin kendi dönemlerinin izlerini taşıyan ve bunların tefsir için
yaptıkları esbab-ı nüzul rivayetlerinde anlatılan olayların gelecekte aynı
durumlar ile karşılaşacak insanlar için de geçerli olduğunu görmemiz
gerekmektedir. Çünkü bir ayetin anlamı-anlamları, nazil olduğu zaman-mekân
bağlamının ifade ettiklerinden daha fazla anlam ifade etmektedir.
Konunun
İstismar Edilmesi: istisnadan murad olunan esbab-ı nüzul
rivayetlerini eserlerinde çokça nakleden tarihçiler, rivayet tefsiri yazarları
ve vaazlarında aktaran kıssacıların bu alanda kendi çıkarları doğrultusunda
hareket etmiş olmalarıdır. Esbab-ı nüzulün istismara imkân veren bazı
hususiyetleri de onların bu çabalarına imkân sağlamıştır. Her ayete bir nüzul
sebebi arama çabaları, senedleri hazfederek rivayet etmeleri, esbab-ı nüzul
rivayetlerini tasnif etmemeleri, rivayet sıygalarına dikkat etmemeleri, tarih
ilminden yararlanmamaları esbab-ı nuzûlün istismara açık yönleri ve bu tavrı
sergileyen âlimlerin en belirgin özellikleridir.
III.
BÖLÜM
A- ESBAB-I
NÜZUL RİVAYETLERİNİN YENİDEN DEĞERLENDİRİLMESİ
Kur’an-ı
Kerim’in özünü bir bağlam bütünü olarak genel anlamını, mesajını tanımak ve
kavramak mümkündür. Yani insan Kur’an-ı bir hidayet rehberi olarak kendisine
sunduğu mesajın temel ilkelerini, genel anlamını tanıyabilir, kavrayabilir.
Selef-halef bütün âlimlerin nüzul sebeplerini bilmenin önemi üzerinde
durdukları bilinmektedir. Bunu da ayetin manasının veya manalarının daha iyi
anlaşılmasına bağlamışlardır. Onların bu tavrı ayet, nüzul sebebini bilmeden
anlaşılamaz anlamına gelmez. Nüzule sebeb olan hadisenin veya sorunun cevabı
olan Kur’an-ı kerim elimizdedir.
B- KUR’AN-I
KERİM’İN BÜTÜNLÜĞÜNÜN DİKKATE ALINMASI
Kur’an-ı
Kerim’in anlaşılmasında esbab-ı nuzûlün rolü açısından Kur’an-ın bütünlüğü
kavramına bakıldığında sadece bir vecih ön plana çıkmaktadır; “ bütün olarak
Kur’an-ı Kerim”. Bu vecih diğer veçheleri de kapsayan, içeren bir niteliğe
sahiptir. Yani Kur’an-ın bütünlüğü kavramının en geniş olan veçhesi budur.
Kavrama dâhil olan veçhelere şamildir. Bunların bir araya gelmesiyle ontolojik
manada varlık kazanır. Bütün olarak Kur’an-ı Kerim kavramına göre Kur’an salt
parçalarının toplamına indirgenmek yerine birleşik bir bütün topyekün bir
gestalt olarak kavranmalıdır.
C- SİYAK-SİBAKIN
GÖZ ÖNÜNDE BULUNDURULMASI
Siyak-sibakın
kavram karşılığı olarak günümüz Türkçesinde bağlam, kontekst sözcükleri
kullanılmaktadır. Bağlam olgusuna Kur’an-ı Kerim’in bütünlüğü içerisinde
bakıldığında siyak sibak gerçeği elbette görülecektir. Çünkü bağlam olgusu
mantıki bir gerçekliktir.
D- ESBAB-I
NÜZUL VE TARİHİLİK KAVRAMI
Kur’an-ı
kerim insanı ana konu ve insana hidayet rehberi olmayı ana gaye edinmekle tarih
ve tarihilik bağlamında temel karakteristiğini ortaya koymuş olmaktadır. Çünkü
insan her zaman geçmişe mal olacak “şimdi”nin kalıcı ve belirgin izlerini
yaşatarak kendini sürdürmeye aynı zamanda bu gününü dünle doğrulamak için
nereden geldiğini kendinden önce neler olduğunu bulmaya çalışan varlıktır. Bir
başka değişle insan tarihi bir varlıktır. Ve bu insanın varlık koşullarından
bir tanesidir. Esbab-ı nüzulü tarihi koşulluluk, tarihe bağlı olma olarak
tanımlamak mümkün değildir. Esbab-ı nüzul bilgisi Kur’an-ı Kerim’in nüzul
ortamının temel bir parçası olabilir. Ama yokluğu halinde Kur’an gerçeğinin
vücut bulması mümkün olamaz diye de bir şey söz konusu olamaz.
Netice
itibariyle esbab-ı nüzul Kur’an-ı Kerim’in soyut bir düşünce veya düşünce
biçimi olarak kalmadığının, aksine yaşanmış, yaşanabilir ve yaşanacak bir
hakikat ve hidayet rehberi olduğunun en büyük delilidir.
2. KİTAP
SA’LEBE
KISSASI
Hadis
kitaplarında Sa’lebe kıssasının ele alınışı tefsir tarihi açısından önem arz
etmektedir. Çünkü ilk devirde tefsir hadis ilmi çerçevesinde mütalaa
edilmekteydi.
Esbab-ı
nüzule yeni bir yaklaşım ışığında Sa’lebe kıssasının değerlendirilmesinde ilk
olarak Sa’lebe kıssası rivayetleri hadis usulü açısından tenkid edilmelidir. Bu
hadisin senedi zayıf olduğu halde tefsir tarihinin en mühim tefsirlerinde böyle
bir rivayet nakledile gelmiştir. İkinci olarak bu rivayetler tasnif
edilmelidir. Üçüncü olarak ise tarih ilminden faydalanılmalıdır. Son olarak ise
Kur’an-î bütünlük ve siyak-sibak bağlamında değerlendirilmelidir.
Tevbe
suresi 75. Ayet-i kerimesini anlama çabasında doğruyu bulma maksadıyla
nakledilen Sa’lebe kıssası ayetin anlaşılmasına yönelik yorumları bu hadisenin
sınırları içerisinde bırakmıştır. Bu sebeple müfessirlerin bu konudaki
yorumları birbirine zıt olmuş ve tahdid etmiştir. Hâlbuki Tevbe Suresi 75.
Ayetine ve sebeb-i nüzulü olarak zikredilen Sa’lebe kıssasına daha önce
önerilen ilkeler ışığında bakılmış olsaydı Kur’an-ı Kerim’in mana zenginliği
anlaşılacaktı. Çünkü Kur’an-ı Kerim’le aydınlanacak hayatımızın zenginliği onun
zengin bir biçimde yorumlanmasıyla, pratiğe taşınmasıyla mümkündür.
3. KİTAP
TARİHSELLİK VE ESBAB-I NÜZUL
A- TARİHSELLİK
KAVRAMININ DOĞUŞU VE GELİŞMESİ
Tarihsellik
ve tarihselcilik kavramlarının 17. Yy. ile 19. Yy arasında tarih ilminin amacı,
eğilimleri ve araştırma araçları bakımından geçirdiği değişimler sürecinde
ortaya çıktığı ifade edilmektedir.
Tarihsellik
ve tarihselcilik kavramlarının içinde doğup geliştiği ortam ve şartlar göz
önüne alındığında bu terimlerin batı düşünce sistemine ait çok geniş anlam
alanına sahip olan kavramlar olduğu gerçeği anlaşılmalıdır.
B- TARİHSELLİK
VE ESBAB-I NÜZUL
İnsan
tarihsellik kavramı üzerine fikir beyan ederken bir var olan hakkında bilgisini
ifade etmektedir. Tarihsel olan ne ise onun hakkında bilgi vermektedir.
Zihindeki diğer kavramlar arasında bağ kurarak bilgi aktarmakta, böylece
tarihsellik kavramını belirginleştirmektedir. Ancak tarihsel olanı tanıdıkça bu
kavrama nüfuz etmekte, yeni hükümleri zihnine bir kütüğe kayıt eder gibi kayıt
etmektedir. Bu yüzden tarihsellik ’in anlam içeriği sürekli değişmektedir. O
halde kavramın anlam çerçevesinin değişmesi insanın fıtratından, varoluş
şartlarından ve kavramın mahiyetinden kaynaklanmaktadır.
Kur’an-ı
Kerim insanı ana konu ve insanı hidayet rehberi olmayı ana gaye edinmekle
tarihi ve tarihsellik bağlamında temel karakteristiğini ortaya koymaktadır.
Çünkü insan her zaman geçmişe mal olacak bir şimdinin kalıcı ve belirgin
izlerini yaşatarak kendini sürdürmeye aynı zamanda bugününü dünle doğrulamak
için nereden geldiğini, kendinden önce neler olduğunu bulmaya çalışan bir
varlıktır. Yani insan tarihsel bir varlıktır. Ve bu insanın varlık
koşullarından bir tanesidir.
Kur’an
tarih ve tarihsel olanı, geçmişi, yaşanan zamanı ve geleceği ile bir bütün
halinde insanın faaliyet sahası olarak görmektedir.
Esbâb-ı Nuzûl ile İlgili Kitaplar
1. el-Vahidî,
Esbâbu’n-Nuzûl, Mısır, 1315.
2. Abdulfettah
el-Kâdî, Esbâbu’n-Nuzûl, Çev. Prof. Dr. Salih Akdemir, Fecr Yay. 2013.
3. Hasan
Tahsin Emiroğlu, Esbâbu’n-Nuzûl, Yasin Yay., 2013.
4.Bedrettin
Çetiner, Fatiha’dan Nas’a Esbâbu’n-Nuzûl, Çağrı Yay. 2010.
5.İmam Suyutî, Esbâbu’n-Nuzûl, Çev. Seyfi Oymalı, Osmanlı Yay-Gül Neşriyat.
1. Parlak, Ali, Esbâb-ı
Nuzûl Bağlamında Hârût ve Mârût Kıssasının Mahiyeti Analizi, Ankara
Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi [AÜİFD], 2014, cilt: LV, sayı: 1,
s. 1-15
2.Mennâu'l-Kattân, Esbab-ı
Nüzûl, çeviren: Erdoğan Pazarbaşı, İbrahim Görener, Erciyes
Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, 2001, sayı: 11 [Prof. Dr. Şaban
Kuzgun’un Anısına], s. 153-172
3. Köktaş,
Yavuz, Esbâbu
Vurûdi’l-Hadîs İlmi: Kapsamı ve İçeriğine Yeni Bir Bakış, Usûl: İslâm Araştırmaları,
2005, sayı: 4, s. 131-156
4.
Aydemir, Abdullah, Esbabü'n-Nüzul, Diyanet
İlmi Dergi [Diyanet Dergisi], 1972, cilt: XI, sayı: 1, s. 28-36
5. Âli
Şeyh, Abdülaziz b. Abdullah b. Muhammed, el-İrhâb Esbâbühû
ve Vesâilü’l-’İlâc, Mecelletu
Mecmai’l-Fıkhi’l-İslâmî: Râbıtatü'l- Âlemi'l- İslâmî, 1425/2004, cilt: 15,
sayı: 17, s. 25-49
Ali KAŞIKIRIK- 13922707
Doktora 2014-2015 güz dönemi
Kur’an ve Bağlam Kıraatı Hulasası
Kur’an’ın anlamını ve onun konularını, nüzul sebebi ve onun gerisinde yaşanan tarihi olayları göz ardı ederek anlama çabası onu bugünün dil ve tarih kriterleri içinde anlamak anlamına gelir ki, bu bazen bizi Kur’an’ın ana mesajlarını doğru anlamaktan dahi alıkoyar. Tarihi arka planından, esbabı nüzulden ve Kur’an’ın kendi içindeki bağlamından ( siyak ve sibak ) soyutladığımız ayetlerin bazen asıl işaret ettikleri konunun dahi anlaşılması mümkün değildir. Bu yüzden, asla uygun orijinal manayı ifade etmek için usulü fıkıhta esbabı nuzüle uygun olan manaya, manayı asliye, esbabı nuzüle uygun olmaksızın tarihi bağlamından koparılarak verilen manaya da, manayı tebiyye denilmiştir. Tefsir ilminin gayesini, işte bu asıl olan manayı aramak şeklinde de ifade edebiliriz.
Kur’an’ı bu bağlam bütünlüğü ile anlama çabasına tarihten örnek verecek olursak: Mukatil bin Süleyman tefsir faaliyetini, genellikle vahiy ortamını göz önünde bulundurarak yürütür. Bu sebeple Araf suresinin 116. Ayetini tefsir ederken “ekserü men fi’l-ardi” ibaresini ‘Ehli Mekke’ ile sınırlandırmakta hiç tereddüt etmemiştir. Oysa ki, günümüz ortalama Kur’an okuru bu ibareyi genellikle “yeryüzündekilerin çoğunluğu” olarak anlar. Yine tabii ilimlerle Kur’an’ı tefsir etmeye hevesli çevrelerin ısrarla üzerinde durdukları Rad suresinin 41. Ayeti Mukatil’in zihninde vahiy ortamıyla yakından bağlantılı sade bir anlam taşımaktadır.
“evelem yerav” yani Mekke kafirleri görmediler mi? “enna ne’til-arda” yani bizim Mekke arazisine yönelip “nenkusuha min ertafiha” yani etrafını eksilttiğimizi. Nebi (s.a.v) ve müminler Mekke civarında galip gelmeye devam ediyorlar. Allah küfür ehlini azaltıyor, Müslümanların sayısını artırıyor…[1]
Bu örnekte de görüldüğü üzere tarihi arka plan ve esbabı nuzül ile beraber Kur’an’ı okumak onun ilk nesil tarafından nasıl anlaşıldığını anlayabilmek açısından daha elverişlidir. Yusuf suresi 12. Ayeti de bu tarihi bağlamı göz önünde bulundurarak okuyalım.
Her ne kadar İslam öncesi tüm müşrikler yaratıcı olarak Allah’a iman etmekle birlikte birçok varlığın kendilerini Allah’a yaklaştıracağını ve ahirette şefaat edeceğini kabul ederek ilahlaştırmışlardı. Bundan dolayı eleştirilmişler ve genel durumlarının “ göklerde ve yerde Allah’ın mutlak birliğini, sınırsız kudretini gösteren nice deliller vardır. (Mekke ahalisindeki kafir ve müşrik) insanlarbu delilleri görür, fakat (hak ve hakikatten yüz çevirdikleri için) hiç aldırış etmeden geçip giderler. Üstelik o ahalinin çoğu şirke bulaşmaksızın Allah’a iman etmezler.” Şeklinde olduğu açıklanmıştır.
Sonuç olarak;
Görüldüğü gibi ayet, gayet sade bir şekilde Mekke ehlinin yanlış inancından bahsetmektedir. Ancak verdiğimiz örneklerin günümüz insanlarına da hitap ettiği onların da bu ayetlerde nasiplerinin olduğu unutulmamalıdır.
Aynı şekilde benzer bağlamların günümüzde tekrar edebileceği de göz ardı edilmemelidir. Bu açıdan bakıldığında Kur’an’ın özel tarihsel bağlamı ile her devirde yaşanabilecek benzer evrensel insani olguların-bağlamların paralellik arz edebileceği de unutulmamalıdır. Kur’an kıssaları aslında bu bağlamların her devirde yaşanabileceğinin en büyük delilidir.
Esbabı nuzül kitapları
1- El ‘ucab fi Beyani’l-esbab, İbn hacer el askalani, Darü ibni’l-Cevzi
2- El İstiab fi beyani’l- esbab, Selim El- Hilali, Darü ibni’l-Cevzi
3- Es-Sahih min esbabi’n-nuzül, Dr. İsam ibni Abdü’l-Muhsin el Humeydan, Darü’z-zehair
4- El Cami’ fi esbabı’n-nuzül, Hasen Abdü’l-Münim Şelbi, müessesetü’r-risale
Makaleler
Esbab-ı Nüzulün Kur'an Tefsirindeki Yeri , Doç Dr. Muhsin DEMİRCİ, Marmara Üniversitesi İlahiyat Fak. Dergisi, Sayı 11-12, 1993-94
Allah'ın Nüzul Dönemindeki Farklı Davranış Tarzının Mümin Kur'an Anlayışına Katacağı Boyut Üzerine, Halis ALBAYRAK, 1996, s. 34-39
Nas Olgu İlişkisi Açısından Mükerrer Nüzul, Muhsin DEMİRCİ, Marmara Üniversitesi İlahiyat Fak. Dergisi, 2001 sayı 20, s.5-21
MELAHAT AKALP
13922758-
DOKTORA
ESBAB-I
NUZÜL İLE İLGİLİ YARARLANABİLECEĞİMİZ LİTARATÜR
أشهر الكتب في هذا العلم
·
لباب النقول في أسباب النزول، تأليف: جلال الدين السيوطي.
·
أسباب النزول، تأليف: الواحدي.
·
باب النزول، تأليف: النيسابوريأس.
·
العجاب في بيان الأسباب، تأليف: ابن حجر العسقلاني،
·
القرآن، تأليف: ابن شهاب الزهري.
İLGİLİ MAKALELER İÇİN BKZ: http://articles.islamweb.net/media/index.php?page=maincategory&vPart=486&startno=1&lang=A
أن المؤلفات المطبوعة في أسباب النزول ليست كثيرة ، ومعظم المؤلفات في ذلك للمتأخرين وهي معتمدة على المصنفات القديمة غالباً
هذا الكتاب هو أشهر الكتب المصنفة في أسباب النزول ، وقد عرف مؤلفه به ، وأجود تحقيقاته هو تحقيق الدكتور ماهر ياسين الفحل ، وقد نشرته دار الميمان مؤخراً . ، وخرج في مجلد فاخر الطباعة عن دار الميمان في 848 صفحة من القطع العادي . وقد حكم المحقق على كثير من أسانيده ، واكتفى بعزو بعضها دون حكم ، ووفق للعثور على نسخة جيدة جعلها أصلاً هي رواية بدر الدين محمد بن عبدالله الأرغياني ، وهذه الرواية هي التي اعتمد عليها ابن حجر في تصنيفه كتابه (العجاب في بيان الأسباب).
12- وتوجد أبحاث عن أسباب النزول ضمن كتب علوم القرآن ، كما فعل الزركشي في كتابه " البرهان في علوم القرآن " فقد ضمنه بحثا مختصرا عن أسباب النزول . تحدث فيه عن معناها وفوائدها ، وطريق معرفتها والتعبير عنها ، وتعدد النازل والسبب واحد وعكسه ، وهل العبرة بعموم اللفظ أو بخصوص السبب ، وقد سبقه إلى هذا ابن تيمية في مقدمته في أصول التفسير ، وقد نحا هذا النحو من ألف فيما بعد في علوم القرآن ، كالسيوطي في " الإتقان " والشيخ محمد علي سلامة في " منهج الفرقان " والشيخ الزرقاني في كتابه مناهل العرفان . والدكتور الكومي والدكتور القاسم في " مذكرات في علوم القرآن " والدكتور صبحي الصالح في " مباحث علوم القرآن " والشيخ مناع القطان في " مباحث في علوم القرآن " كما تحدث عنها الشاطبي في " الموافقات " والشيخ القاسمي في مقدمة تفسيره " محاسن التأويل " ، والشيخ ابن عاشور في مقدمة تفسيره " التحرير والتنوير
مدخل إلى علم أسباب النزول لمحمد أبو شهبة مقالة منشورة في موقع تفسير القران الكريم وعلومه 1-
Ahmed mukhlif obaid
Doktora NO /13922724
2014 /2015
أن المؤلفات المطبوعة في أسباب النزول ليست كثيرة ، ومعظم المؤلفات في ذلك للمتأخرين وهي معتمدة على المصنفات القديمة غالباً
هذا الكتاب هو أشهر الكتب المصنفة في أسباب النزول ، وقد عرف مؤلفه به ، وأجود تحقيقاته هو تحقيق الدكتور ماهر ياسين الفحل ، وقد نشرته دار الميمان مؤخراً . ، وخرج في مجلد فاخر الطباعة عن دار الميمان في 848 صفحة من القطع العادي . وقد حكم المحقق على كثير من أسانيده ، واكتفى بعزو بعضها دون حكم ، ووفق للعثور على نسخة جيدة جعلها أصلاً هي رواية بدر الدين محمد بن عبدالله الأرغياني ، وهذه الرواية هي التي اعتمد عليها ابن حجر في تصنيفه كتابه (العجاب في بيان الأسباب).
.4- تسهيل الوصول إلى معرفة أسباب النزول ، لخالد عبدالرحمن العك
- وقد جمع فيه مؤلفه رواياتسبب النزول من تفسير الطبري وكتاب الواحدي النيسابوري في أسباب النزول وكتاب ابن الجوزي في أسباب نزول القرآن وتفسير القرطبي وابن كثير وكتاب لباب النقول للسيوطي . وقد رتبه على ترتيب سور القرآن .
1- مدخل إلى علم أسباب النزول لمحمد أبو شهبة مقالة منشورة في موقع تفسير القران الكريم وعلومه
3- مقالة بعنوان اسباب النزول للباحث جمال الحياة نشرت في ملتقى النخب بتاريخ 2009م
Kur’an ve Bağlam Hülasası
Adı Soyadı: Ensar YILMAZ
Öğrenci
No: 14922712
Ders
Grubu: Doktora
Dönem:
2014-2015/Güz Dönemi
KUR’AN VE BAĞLAM (Prof.
Dr. Ahmet Nedim SERİNSU)
Kur’ân-ı Kerim’i daha iyi anlamak için Kur’ân ilimlerini
iyi bilmek gerekir. Esbâb-ı nüzûl ilmi de Kur’ân ilimlerinin
en önemlilerinden biri olup, İslâmiyet’in ilk asrından bu yana Kur’ân-ı
Kerim’in anlaşılmasında önemli bir ilim olarak mütalaa edilmiştir. Esbab-ı
Nüzul bilgisi Kur’an-ı Kerimin nüzul ortamının asli unsurudur. Sahabe, tabiun
ve tebe-i tabiin olan müfessirler Kur’an-ı Kerimi özellikle esbab-ı nüzul ile
tefsir etmişlerdir. Başlangıçta tefsir ilmi esbab-ı nüzulü bilmekten ibaretti.
Geçmişte bu alanla ilgili eserler malumatı nakletmekle kalmışlardır. Halbuki
esbabı nüzul bilgisini faydalı hale getirmek, onun yararının ne olduğunu
irdelemek ve esbabı nüzul rivayetlerini hadis usülü kriterlerinden geçirip
tasnif etmek Kur’an-ı Kerimin doğru anlaşılmasında önem arz etmektedir. Esbab-ı
nüzulü, içinde bulunduğu Kur’an ilimleri bütünlüğü çerçevesinde görebilmek
gerekmektedir.
Kur’an
İlimleri ve Tefsir İlimleri Kavramları:
Kur’an ilimleri kapsamı çok geniş bir
kavramdır. Kur’anla ilgili tüm ilimlerden ve araştırmalardan oluşur.(Kraat
ilmi, Resmu’l Kur’an, Garibul Kur’an, Emsalul Kur’an v.b) Tefsir ilimleri ise
Kur’an ilimlerinin bir cüz’ü olarak Kur’an-ı Kerim-i her bakımdan(gramer,
belağat, tarih v.s) tetkik edip açıklamaya ve bildirmeye yarayan ilimdir.
Esbab-ı
Nüzul İlmi:
Sebep
sözcüğü ip, halat, bağ anlamına gelir. Arzulanan amaca ulaştıran her şeye sebep
denilmiştir. Istılahi olarak,"Nüzûl ortamında meydana gelen bir hâdise
veya Hz. Peygamber'e yöneltilmiş bir soruya, vuku bulduğu günlerde, bir veya
daha fazla âyetin, tazammun etmek (hâdiseyi-soruyu kapsayan nitelik ve
özellikleri içermek), cevap vermek veya hükmünü açıklamak üzere inmesine vesile
teşkil eden ve vahyin nazil olduğu ortamı resmeden hâdiseye sebeb-i nüzûl
denir." Esbab-ı nüzul Kur’an’la paralel olarak gelişim göstermiştir.
Tedrici inen Kur’an, hayatla beraber canlı örnekler ve derslerle,
insanın kalbine ve şuuruna hitap etmiştir. Kur’an nüzul olurken, dönemin edebi
geleneklerini, zevklerini kaile alarak hitap etmiş, etkisini edebi yönden de
göstererek bu alanda da icazını göstermiştir. Bu da bizlere Kur’an’ın anlaşılmasında
Arap dili belağatı’nın ve de şiiri’nin anlaşılması önemini ortaya koymaktadır.
Bundan anlaşılıyor ki, dönemin insanları bu bilgilere vakıf oldukları
için Kur’an’ı daha iyi anlıyorlardı. Doğal olarak ayetlerin hangi
şartlar çerçevesinde nazil olduklarını öğrenmek istemişlerdir. Efendimizin
vefatından sonra İslamiyet’i kabul edenler, Peygamberler ve
Kur’an’da ki kıssalar hakkında bilgiyi sahabilerden öğrenmeye çalışmışlardır.
Bu da zamanla bu ilimleri tedvin edecek insanları çıkarmış, bu bilgilerde bir
disiplin halini almıştır.
Sonuç
olarak birçok ilimle( hadis, kur’ an ilimleri, tarih...) münasebeti
bulunan esbab-ı nüzul ilmini, tarihi seyrinde görülen bu münasebetlerden
soyutlamak mümkün değildir. Ancak bütünlük çerçevesi içinde ele alınırsa en sağlıklı
sonuçlara ulaşılabilir.
ESBAB-I
NÜZUL RİVAYETLERİ
ESBAB-I
NÜZULÜ BİLMENİN YOLU
Esbab-ı nüzul ancak sahih nakille
bilinebilir. Esbab-ı nüzulde içtihada ve fikir beyanına mahal yoktur. Vahiy ortamında vahyi alan Hz.Peygamber,
vahyi işiten, inişini ve olayları müşahade eden sahabilerdir. Demek ki
sahabeden nakledilen sebebi nüzul rivayeti onu bilmenin yolu olmaktadır.
Sahabeden sonra Tabiun bazı şartlarla kaynak kabul edilir.
HADİS USULÜ AÇISINDAN ESBAB-I NÜZUL
RİVAYETLRİ
Sebeb-i
Nüzul rivayetlerinin hadis usulü açısından el alınıp incelenmesi, bu
rivayetlerin hükmünün ne olduğu hakkında söylenenleri ortaya koymak amacını
güder. Buna binaen sahabeden gelen rivayetler Musned(zahiren muttasıl bir
senetle sahabenin resulullah’a ref’ ettiği merfu haber) olarak
geldiği gibi Mürsel (sahabinin düşüp tabiinin Resulullah’a ref’ettiği) olarakta
gelen rivayetlerdir. Hz.Peygamber’e izafe edilen her şey merfudur. Fakat müsned
değildir. Zira müsned olabilmesi için senedinin muttasıl olması gerekir. Bu noktada sahabinin tefsir rivayetleri
tenkide tabidir. Çünkü sahabe bu rivayetlerine kendi yorumunu katmıştır. Yani
onun rivayeti Hz.Peygamberin tefsiri değildir. Dolayısıyla sahabilerin bu kabil
rivayetleri ref şartını haiz olmadığı için merfu sayılmaz. Usülcülerin çoğu
sebebi nüzul rivayetlerinde re’yin rolü olamayacağından dolayı müsned
demişlerdir. Özetle re’y ve içtihad alanına giren(gramer, belağat, şer’i hüküm
bilgisi)konularda ki rivayetler merfu olamaz. Fakat ancak şarie isnadı kabil
olan alan(sebebi nüzul) ile ilgili rivayetler merfu olur.
ESBAB-I NÜZULLE İLGİLİ DİSİPLİNLER
(İLİMLER)
Esbab-ı
nüzulle ilgili bir takım disiplinler söz konusudur. Bunlar hikmet-i
teşriiye,(teşri felsefesi) mübhemat,(Kur’an-ı Kerimde müphem bırakılan bazı
kelimelerdir. Bilinmesi sadece nakle dayanır) tenasüb ve insicam(Ayetler ve
sureler arasındaki münasebat ve insicamı konu edinen ilim) birer disiplindir.
Bu disiplinlerde esbab-ı nüzulden farklı olarak en önemli husus, aklın, yani
re’y-içtihad’ın söz konusu olmasıdır. Bu da şu demektir; bu disiplinlerin
ihtilafa açık olmalarıdır. Esbabı nüzul ilmi Kur’an-ı Kerimin anlaşılmasında
önemli bir disiplin olan münasebat insicam ilmini de işlevini yerine getirmede
yardımcı olmaktadır. Kur’an-ı Kerimin genel mesajı kavranmalıdır. İnsan hayatının
canlı, somut yönü, genel mesaj çerçevesinde ele alınmalı ve üzerinde
düşünülmelidir.
ESBAB-I
NÜZUL RİVAYETLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİNE GENEL BİR BAKIŞ
Tefsir
tarihi incelendiğinde müfessirlerin esbab-ı nüzule tedvin çağından bu yana çok
önem verdikleri görülecektir. Hz.Peygamber döneminde onun tefsir izahları ile
yetiniliyordu. Sahabe tefsiri ise
Hz.Peygamberin tefsirini nakil ve içtihatları ile yaptıkları yorumlardan
ibaretti. Fütuhattan sonra sınırların genişlemesi, farklı kültürlerin bir araya
gelmesi sonucu tefsir rivayetlerinde artışın olmasına, hatta sağlam olmayan
rivayetlerinde yer almasına sebep olmuştur. Tefsir kitaplarındaki tefsir ve
esbab-ı nüzul rivayetlerinin, hadis tenkitçilerinin rivayetlerinde
kullandıkları senet ve metin tenkidi kurallarının sıkı eleğinden geçirilmesi
bugün bir zarurettir.
II.BÖLÜM
Alimler
esbab-ı nüzul rivayetlerini genel olarakta tefsir rivayetlerini alırken
birtakım ilkeler edinmişlerdi. Fakat bu ilkelerde dağınıklık söz konusu idi. Bu
alanda bir çözüm arayışı için cesur adımlar atılamadığı bir gerçektir. Esbab-ı
nüzul rivayetlerinin Kur’an’ın anlaşılması sürecinde değerlendirilesinde bu
tutumların doğuracağı birçok sonuç olması tabiidir. Bu sonuçlar iki madda
halinde şu şekilde incelenmiştir. Birinci maddede bu ilkesiz yaklaşım sonucu
oluşan metodoloji sorunları, ikinci maddede bu metodoloji sorunlarının
Kur’an-ın anlaşılma sürecinde doğurduğu sorunlar ele alınmıştır.
A-
KUR’AN-I KERİMİN
ANLAŞILMASINDA ESBAB-I NÜZULÜN YETERSİZ KALMA SEBEPLERİ
1-
RİVAYETLER
AÇISINDAN
Hadis usülü kriterine göre sebeb-i nüzul rivayetleri
ele alınmalıdır. Bu husus şu maddeler halinde değerlendirilmiştir.
a-
Merfû-Musned
Esbâb-ı Nüzul Rivâyetleri Üzerine,
b-
Mursel Esbâb-ı
Nüzul Rivâyetleri Üzerine,
c-
Senedlerin
Hazfedilmesi,
d-
Rivâyetlerin
Tasnifine Dikkat Etmeme,
e-
Rivâyet
Sıygalarına (Kalıplarına) Dikkat Göstermeme başlıklarıyla meseleye
yaklaşılmıştır.
2. UMUMU HUSUSİLEŞTİRME
AÇISINDAN
Sebebiyet ifade eden sebeb-i nüzulün nass olarak umum
değil de husus ifade ettiği şeklinde anlaşılma çabasını göstermektedir.
3. TAADDÜT-TAAHHÜR AÇISINDAN
Bir ayetin birden fazla olay
için birden fazla kere inip inmediği ve bir ayetle, ilgili olay arasındaki
zaman uyumsuzluğu çerçevesinde konu ele alınmaktadır. Bu husustaki kafa
karışıklığının giderilmesi gerektiği dolayısıyla net bilginin oluşması için
yöntem geliştirilmekle sorunların ortadan kaldırılması gerekliliği vurgulanır.
4. TARİH İLMİNDEN YARARLANMA
Sebeb-nüzul
rivayetlerinde rastlanılan tarihi gerçeklere aykırı durumların izalesi
için tarih ilminden faydalanılması
gerekliliği ifade edilmiştir.
B-
KUR’AN-I KERİMİN
ANLAŞILMASINDA ESBAB-I NÜZUL RİVAYETLERİNİN DOĞURDUĞU OLUMSUZ SONUÇLAR
Bunlar;
Kur’an’ın yorum zenginliğine, Kur’an’ın hedefi olan Kur’an insan hayat
bütünleşmesine mani olması, konunun istismar edilmesi, Şahısların
ebedileştirilmesi, mezhep hareketlerine etki etmesi olarak ele alınmıştır.
III.BÖLÜM
ESBAB-I NÜZULE YENİ
BİR YAKLAŞIM
ESBAB-I NÜZUL RİVAYETLERİNİN YENİDEN
DEĞERLENDİRİLMESİ
Esbab-ı nüzul
bilgisi mevcut hali ile Kur’an-ı Kerimin anlaşılmasında bazı sıkıntılara neden
olmaktadır. Bu sıkıntıların giderilmesi nüzul asrının sosyal, fikri, iktisadi,
siyasi ve o dönem insanının iyi tanınması temelinde yeni bir yaklaşımla mümkün
olabilir. Bu noktada esbab-ı nüzul rivayetlerinin yeniden değerlendirilmesi
gerekecektir. Onun içinde esbab-ı nüzule olan ihtiyacın sınırları belirlenmeli
ve esbab-ı nüzul rivayetlerinin nasıl değerlendirileceğinin ilkeleri
araştırılıp ortaya konulmalıdır. Ayrıca esbab-ı nüzul rivayetlerinin hadis
usülü açısından tenkide tabi tutulması gerekmektedir. Bu şekilde çokça ve ciddi
bir kritere tabi tutulmadan nakledilen rivayetlerin sahihi zayıfından ayırt
edilmiş olacaktır. Mezhepçilik gayesiyle yapılan rivayetler hadis usülü
kriterlerince belirlenmeli, bir rivayetin sebep ifade etmede nass ve nüzul
ortamına ait olması için musned merfu olması gerektiği, sahabenin esbab-ı nüzul
rivayetlerinin mevkuf olduğunun bilinmesi, tabii’nin bu kabil rivayetlerinin mürsel
olduğunun bilinmesi ve metin tenkidinin de olması gerekmektedir. Yine esbab-ı
nüzul rivayetleri, esbab-ı nüzul rivayetleri ve tefsir için olan esbab-ı nüzul
rivayetleri şeklinde bir tasnife tabi tutulmalıdır.
KUR’AN-I KERİM’İN BÜTÜNLÜĞÜNÜN DİKKATE
ALINMASI
Kur’an’ın
anlaşılmasında esbab-ı nüzulün rolü açısından Kur’an’ın bütünlüğünü en iyi
ifade eden Bütün olarak Kur’an’ı kerimdir. Bütün olarak Kur’an tamamen birleşik
bir bütün olarak kavranmalıdır. Çünkü Allah-insan–evren ilişkisinin anlaşılması
ve de Kur’an’daki kelimelerin, cümlelerin, ayetlerin ve surelerin manaları ve de
kazandıkları yeni manaları hep Kur’an’ın bütünlüğü dahilindedir.
SİYAK-SİBAK ‘IN GÖZÖNÜNDE BULUNDURULMASI
Kur’an-ı Kerim’in anlaşılmasında esbab-ı
nüzulden yararlanırken siyak-sibakın göz önünde bulundurulması Kur’an’ın
bütünlüğü açısından önemlidir.
Sibak :Bir şeyin öncesi
geçmişi, bağ, sözün baş tarafı gibi anlamlara gelir. Siyak ise: İfade üslup,
sözün gelişi gibi anlamlara gelir.
Kur’an’ın
anlaşılmasında esbab-ı nüzul rivayetlerini değerlendirirken ayetlerin
siyak-sibakına mutlaka bakılmalıdır. Ayetlerin bağlamı ile münasip olmayan
rivayetlere itibar edilmemesi gerekir. Nass-siyak-sibak-rivayet
uyumuna kesinlikle dikkat etmek gerekir.
ESBEBI NÜZUL VE TARİHİLİK KAVRAMI
Kur’an, tarih
ve tarihilik’i, geçmişi, yaşanılan zamanı ve geleceği ile bir bütün halinde
insanın faaliyet sahası olarak görmektedir. Bu nedenle Kur’an’ın ilk muhatabı
olan insanların yapıp ettikleri esbab-ı nüzul olabilmektedir.
İKİNCİ KİTAP
SA’LEBE KISSASI
Tevbe süresi 75. Ayetin nüzul sebebi olarak hemen
hemen tüm tefsir kitaplarında zikredilen Sa’lebe kıssası, bilinen bir kıssa
olup özetle şöyledir:
Sa’lebe efendimizin huzuruna
gelmiş:
-“Ya Resul Allah, Allah’a dua et de bana
çok mal versin’’ demiş.
- Hz. Peygamber de :
-Ya Sa’lebe, hakkını eda ettiğin az,
takat getirmeyeceğin çoktan hayırlıdır’’ diyerek cevap vermiş. Sa’lebe dileğini
tekrarlamış ve demiş ki:
-Seni Hakk ile gönderene yemin ederim ki
bana çok verirse mutlak ve mutlak her hak sahibinin hakkını veririm.
Bunun üzerine Efendimiz dua etmiş, o da
bir davar edinmiş. Derken çoğaldıkça çoğalmış. Medine arazisi dar gelmeye
başlamış. Bir vadiye yerleşmiş ve böylece cemaate devam etmekten ve hatta
Cuma’dan bile uzaklaşmış. Bunun üzerine Hz. Peygamber sual buyurmuş, denilmiş
ki :
-Malı çoğaldı, vadi almaz oldu.
Hz. Peygamber: -Vay Sa’lebe
’ye! buyurmuş ve sadakaları toplamaları için, iki tahsildar
göndermiş. Medine ahalisi bunlara sadakalarını vermişler. Ancak Sa’lebe’ye Hz.
Peygamber’in farzlarını açıklayan fermanını okuyup sadakayı istediklerinde :
“Bu cizyeler ne? Bu cizyenin kardeşi, hele
siz gidin de düşüneyim’’ demiş. Tahsildarlar dönüp Resulullah’a geldiklerinde,
daha onlar bir şey söylemeden iki kere vay Sa’lebe’ ye buyurmuş. İşte bu
sebeple bu ayetler nazil olmuş. Sonra Sa’lebe sadakayı alıp kendisi getirmiş,
fakat Hz. Peygamber:
-“Allah Teala beni senin sadakanı
kabulden men eyledi” diyerek kendisi hakkındaki hükmü açıklamış. O zaman
Sa’lebe başına toprak saçmağa başlamış, Hz. Peygamber de :
-Bu senin amelindir. Emrettim itaat
etmedin, şeklinde cevap buyurmuş. Sa’lebe, zekatını Hz. Peygamber’in
irtihalinden sonra sırasıyla Hz. Ebu Bekr’e, Hz. Ömer’e getirmiş onlar da kabul
etmemiş. Sa’lebe daha sonra Hz. Osman zamanında helak olmuş.
Kıssa
sire, rical, tarih, hadis, tefsir kitaplarında yer almıştır. Mesele
enine boyuna tartışılmış, kimisi kıssanın gerçek olduğunu ve zikredilen
ayetlerin nüzul sebebi olduğunu, kimisi gerçek olmadığını iddia etmişler,
kimisi iki ayrı şahıstan bahsetmişlerdir. Her birinin kendine göre argümanları
vardır. Bu durum göstermektedir ki özelde bu hadise genelde tüm nüzule sebep
olduğu nakledilen rivayetlere yaklaşımda yeni bir yöntem gerekmektedir. Zira
eski kaynaklar ciddi tetkike tabi tutulmadan yazılmış bilgilerle doludur. Bu
bilgileri nakledenler bir senedin olmasını önemsemişler, bir senet zikretmekle
sorumluluktan kurtulduklarını düşünmüşlerdir. İşte bu durumda yeni yaklaşım
yapılırken, rivayetlerin;
-Hadis usulü açısından tenkidi,
-Tasnifi
-Tarih ilminden faydalanılarak
değerlendirilmesi,
-Kur’ ani bütünlük ve siyak-sibak
bağlamında değerlendirilmesi gerekmektedir.
3.KİTAP
TARİHSELLİK VE
ESBAB-I NÜZUL
Tarihsellik,
tarih yapan bir varlık olarak insanın, tarih hakkında edindiği tecrübelerin ve
bu alanla ilgili bütün durumların üzerinde cereyan eden zihni faaliyetinin sonucu
oluşan düşünce ve ondan doğan fikirlere işaret eden bir kavramdır. Tarihsellik
ve tarihselcilik 18-19. Yüzyılda tarih ilminden ne anlaşılacağı konusundaki
felsefi tartışmalar sürecinde ortaya çıkmıştır. Batı düşüncesine ait bu
kavramların İslam düşüncesi içerisinde değerlendirilmesi halinde, geçirmiş
oldukları tarihsel sürecin ve mana sapmalarının göz önünde bulundurulması
gerekmektedir. Tarihsellik-esbab-ı nüzul ilişkisinde vurgulanan özellikle
tarihsellik ve tarihselcilik kavramlarının batının özgü kültürüne ait olduğudur.
Öte yandan tarihsellik ve tarihselcilik ve benzeri kavramlar her ne kadar
batıya özgü kavramlarsa da yapıları gereği ortak kültürle etkileşim
halindedirler. Çünkü insanın yaratılışı bakımından kültür unsurları
evrenseldir. Bu bilgiler ışığında esbab-ı nüzul ve tarihsellik kavramları
arasında ortak kültür bağlamında nasıl bir ilişki kurulabilir sorusuna şu
açıklama yapılmaktadır. Bunun için Kur’an-ı Kerim’in tarih ve tarihsel bilgi
alanındaki genel ilkeler zikredilmelidir. Kur’an-ı Kerim’in temel konusunun
insan oluşu ve insanı hidayete iletme rehberi olmayı ana gaye edinmesi, tarih
ve tarihsellik bağlamında onun temel karakteristiğini ortaya koymaktadır.
Kur’an tarih ve tarihsel olanı, geçmişi, yaşanılan zamanı ve geleceği ile bir
bütün halinde insanı faaliyet sahası olarak görür. O halde esbab-ı
nüzul-tarihsellik kavramı ilişkisine
1-
Esbab-ı nüzulün
Kur’an’ın bütünlüğü içindeki yeri,
2- İnsanın tarihsel bir varlık olması bağlamında
bakılmalıdır.
Sonuç olarak:
-Esbab-ı nüzul-tarihsellik kavram
ilişkisinde vurgulanması gereken, Kur’an’ın yaşanmış, yaşanabilir ve yaşanacak
bir hidayet rehberi olduğudur.
- Başka özgü kültürlere
ait kavramlar kullanılırken, kavramların tarihleri, içerikleri, kullanıcının
dünya görüşü göz önünde bulundurulmalı.
-Kullanılan kavramların hangi manada
kullanıldıkları belirtilmelidir.
Esbab- nüzul rivayetleri ile yazılacak
orijinal tarih nüzul asrını en sahih şekilde izleme imkanı sunacaktır. Tefsir
için yapılan esbab-ı nüzul rivayetleri ile yazılacak düşünülmüş tarih, çok
sayıda insani faaliyeti/başarıları, Kur’an’ı anlamaya çalışan insanın bakış ufkuna
sunacaktır. Bu, insanın varlık bilincine katkı sağlayacaktır. Bu da esbab-ı
nüzulün Kur’an’ın anlaşılmasındaki önemini ortaya koymaktadır. Bu yaklaşım
Kur’an-insan-hayat bütünleşmesinin canlı örneğini ortaya sermekte, Kur’an’ın
yaşanabilir olduğunu göstermektedir. Saygılarımla.
Esabab-Nüzul İle İlgili Kitaplar:
1- İbn Hacer el-Askalanî(852), el-Ucab
fi beyani'l-esbab.
2- İbn Halife el-Uleyvî(1416/1999),
Camiu'n-Nukûl fi Esbabi'n-Nüzûl
3- Ebu'l-Ferec İbnü'l-Cevzî(597),
Esbabu'n-Nüzûl
Esbab-ı Nüzul İle İlgili Makaleler:
1-Çetin,Mustafa, Nüzûl Sebepleri
(Esbâbü'n-Nüzûl ), Diyanet İlmi Dergi, 1994, cilt: XXX, sayı: 2, s.
95-120
2- Hanefî,Hasan, Esbab-ı Nüzul’ ün
Anlamı Nedir?, çeviren: Ahmet Nedim Serinsu, Ankara
Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi,1998,cilt: XXXVIII,s.225-232
3- Parlak, Ali, Esbâb-ı Nuzûl
Bağlamında Hârût ve Mârût Kıssasının Mahiyeti Analizi, Ankara
Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi [AÜİFD], 2014, cilt: LV, sayı: 1,
s. 1-15
Murat Kayalık
14922718
2014/2015 Doktora
‘Esbâb-ı
nüzûl’ hakkında üç kitap ve üç makale'
Yazar: Kitap:
1-
Al-Wâhidî, “Kitâb asbâb al-nuzûl”
2-
Al-Suyûtî, “Lubâb al-nuqûl fî asbâb al-nuzûl”
3-
Al-Kâdî Abd al-Fattâh, “Kitâb asbâb al-nuzûl”
Yazar: Makale:
4-
Rippin, A, “The
function of asbāb al-nuzūl in Qur'ānic exegesis”
(Bulletin of the School of
Oriental and African Studies, 1988,
Vol.51(1), pp.1-20 Cambridge University Press)
5-
Cragg, Kenneth, “The Historical Geography of the
Qur'an: A Study in asbāb al- nuzūl”
(Journal of Qur'anic Studies,
1999, Vol.1(1), pp.81-92 Edinburgh University Press)
6-
Qadhi, A.A.Y, “An
Introduction to the Sciences of the Quraan”
(1999,
Birmingham: al-Hidayah Publishing and Distribution)
Kur’an ve Bağlam kıraati hülasası
Hafize ELDERŞEVİ Özel Öğrenci
Yüksek Lisans
Kur’an ilimleri, konusu her yönüyle Kur’an-ı Kerim
olan, Kur’an’la ilgili veya Kur’an’ın içerdiği ilim ve araştırmalardan oluşan,
Kur’an’ın en doğru şekilde anlaşılmasına yardımcı olmayı gaye edinen bir bilgi
alanıdır (Ahmet Nedim Serinsu, Kur’an’ın Anlaşılmasında Esbab-ı Nüzulün Rolü,
54 – Şule Yayınları 1994).
Kur’an ilimlerinden Sebeb-i nüzul: nüzul ortamında
meydana gelen bir hâdise veya Hz. Peygamber’e yöneltilmiş bir soruya, vuku
bulduğu günlerde, bir veya daha fazla âyetin, tazammun etmek (hadiseyi-soruyu
kapsayan nitelik ve özellikleri içermek), cevap vermek veya hükmünü açıklamak
üzere inmesine vesile teşkil eden ve vahyin nazil olduğu ortamı resmeden hadiseye
denir .
Sebebi nüzul iki kısımdır. Birincisi, bir sebebe bağlı
olmadan nazil olan âyetler, ikincisi, bir sebebe bağlı olarak nazil olan
âyetlerdir. Sebeb-i nüzul konusunda iki yaklaşım vardır. Birincisi, Kur’an’ın
anlaşılması için esbab-ı nüzulü vazgeçilmez bir unsur olarak görür. İkincisi,
Kur’an’ın anlaşılmasında esbab-ı nüzulü yardımcı öğelerden sayar. Biri ifrat
diğeri tefriti olan, Kur’an’ın anlaşılması için esbab-ı nüzule gerek yoktur ve
esbabı nüzul her şeydir fikirlerinin ikisi de ilmi bir değer taşımıyor. Biri
işin kolayına kaçmayı, diğeri ise meselenin ideolojik yanını temsil ediyor. Her
ikisi de Kur’an’ın anlaşılmasında ciddi sonuçlar doğurur. Sebebi nüzulden
faydalanmanın ilkeleri olmalıdır, Genel
ilkeler, özel ilkeler.
Genel ilkeler:
1. Esbab-ı nüzul rivayetlerinin hepsini ihata etmek mümkün değildir.
2. Esbab-ı nüzulü bilmeden de Kur’an’ı (genel mesajını) anlamak mümkündür.
Özel ilkeler:
1. Sebeb-i nüzulü bilmenin muktezayı hali (durumun gerektirdiğini) bilmek
durumunda.
2. Sebeb-i nüzulü bilmemenin Kur’an’ın zahir nasslarını mücmel nasslar konumuna
getirme şüphesi ve güçlüğü bulunduğu hallerde.
3. Bu ilke önceki iki ilkeyi kapsayan bir niteliktedir. Buna göre: Kur’an’ın
anlaşılmasında esbab-ı nüzule olan ihtiyacı Kur’an belirlemelidir.
Nüzul sebebi âyetin “kıssası”dır (Vahidi). Nüzul
sebebi, gerçek hayattan vuku bulmuş bir hikâyedir. Olayın geçtiği yeriyle,
zamanıyla, çıkmazları ve çözümleriyle, şahısları ve olaylarıyla gerçek bir
kıssadır. Onun sayesinde Kur'an âyetleri her zaman ve mekânda büyük bir şevk ve
istekle okunur. Geçmişlerinin başlarından geçen olayları ard arda arz etmekle
okuyucuların üzerindeki uyuşukluğu birden söküp atar. Sanki bu olaylar kendi
başlarından geçmiştir. Çünkü Allah'ın âyetlerini okudukları zaman sanki kendi
hikâyelerini okuyorlar! Onun içindir ki nüzul sebeplerini bilmemek çoğu zaman
onları şüphe ve müphem durumlara düşürmekte, âyetleri olduklarından başka
manalara çekmelerine sebep olmakta ve Allah'ın âyetleri indirdiği ilahi maksat
ve hikmetleri tespit edememekteler.
Kur’an’ın soyut bir düşünce olmadığını, yaşanabilir bir
hakikat ve hüküm kitabı olduğunu, Kur’an âyetlerinin iniş ortamını resmeden
nüzul sebeplerine sahip olması, göstermektedir. Ayrıca Kur’an’ın oluşumu esnasında
yaşanan olaylara dair bu bilgiler (nüzul sebepleri), Kur’an’ın hem ilk
muhataplar hem de sonradan gelenlerce anlaşılmasını sağlamıştır. Âyetlerin
nüzul sebebi âyetlerin sosyal/dış bağlamından başka bir şey değildir. Bu
sosyal/dış bağlamın içinde bulunan sahabelerin Hz. Peygamberle uzun
birliktelikleri olmuş ve bu dönemde gelen âyetlerin geliş sebeplerine şahit
olmuşlardır. Onlar, vahyin ne zaman, nasıl geldiğini, ne kastettiğini
biliyorlardı.
Vakıanın metinle anlam bağını Kur’an ilim esbab-ı
nüzuldür. Belagat kısaca: “Muktezayı hale mutabık söz söyleme” diye tanımlanır.
Âyet/ler veya sure/lerin iniş sebeb(ler)ini bilmek Allah’ın hangi vakıa üzerine
âyet(ler)i hangi maksadı gözeterek inzal ettiğini anlamak oluyor. Mushafa
dönüştürülen Kur’an’ın, maksadının anlaşılmasında sebeb-i nüzul büyük öneme
sahiptir. Sebeb-i nüzulden habersiz Kur’an’ı açıklamaya çalışmak Kur’an
metninin hangi anlam(lar)a geldiğini bilmemek demektir – bütün âyetler için
geçerli değildir-. Bir anlamda da metni gerçek anlamı dışında anlama
yanlışlığıdır. Ya da metindeki muradı ilahinin veya maksadın bilin(e)memesidir.
Metne vücut veren olaylar bilinmeden, metnin anlamı ve maksadı anlaşılamaz.
Çünkü beşeri olsun ilahi olsun her söz/kelam lafız-mana-maksat öğelerinden
oluşur. Anlamı anlaşılamayan metinlerin hayatı anlamlı hale getirmesi veya onu
yeniden inşa etmesi bir hayalden ibarettir.
Bu ilim çerçevesinde birbirinden oldukça farklı
değerlendirmelere rastlanmaktadır. Nüzul sebeplerine evrensellik açısından
baktığında Kur’an ile o dönem olayları arasındaki ilişkinin hepsi, nedensellik
şeklinde olmamıştır. Yani olgu ya da olay, yönlendiren ya da etkileyen, vahiy
de tabi olan konumda değildir. Şayet böyle olmuş olsaydı, Kur’an’ın bütün
isteklere cevap vermiş olması gerekirdi. Hâlbuki vakıa böyle değildir. Mesela;
Peygamberimizden isteklerde bulunulmuş, ancak vahiy onların beklediği anda
onların isteklerine, istedikleri şekilde cevap vermemiştir. Kur’an, indiği
ortamda meydana gelen hadiseleri sürekli gözetmiş, dikkate almış, ancak mutlak
anlamda her zaman o dönemdeki herhangi bir istek ve olay Kur’an’ın iniş
zamanını ve şeklini tayin edici olmamıştır. Yani nüzul sebepleri, belirleyici
ve zorlayıcı anlamda bir sebep olmayıp, ancak vahyin planına uygun olaylar ile
vahyin inişinin birbiri ile eş zamanlı olmasından ibarettir
Nüzul ortamının bilinmesi
Kur’an’ın indiği ortamın genel karakterinin bilinmesinin doğru anlamı bulma
çabasına önemli katkısı olacaktır. Zira Kur’an, mesajını indiği dönemin
kültüründen, geleneklerinden, insan ilişkilerinden, sosyal olaylardan bağımsız
bir şekilde dile getirmemiştir. Kur’an, öncelikle bir çekirdek yapı, bir örnek
toplum oluşturmayı amaçlamaktadır. Kişinin nüzul ortamı ile ilgili bilgisi
yoksa Kur’an mealini okuduğunda kafasında birçok soru ve sorunun oluşması muhtemeldir.
Ancak bu ortam hakkında bilgi sahibi olarak Kur’an mealini okuduğunda, konulara
daha fazla nüfuz etme imkânını elde edecektir.
Esbab-ı nüzul hadisleri, Kur’an'daki âyetlerin iniş sebeplerini anlatan
hadislere denir. Esbab-ı nüzul hadisleri hakkında ifrat tutum sergileyenler
olmuştur. Kendi fikirlerini doğrulatacak delilleri de getirmişlerdir. O
delillerden birisi şudur: “Esbabı nüzul konusunda tek bir doğru hadis yoktur”
(Ahmed Bin Hanbel). Bu, nüzul sebeplerine dair rivayetlerin hepsi doğrudur,
anlamına da gelmez. Araştırmalara göre bir sebep üzerine inen âyetlerin toplamı
472 dir. Nüzul sebebine dair her rivayeti nakledenlere göre bu sayı 888’dir.
Nüzul sebepleri ile ilgili yanlış telakkiler mevcuttur. Kur’an âyetlerinin
büyük çoğunluğu doğrudan inmiştir, diyenler olduğu gibi Kur’an’ın
tarihselliğini savunanlara göre durum tam tersidir.
NÜZUL SEBEBİNİN ÖZEL İLKELERİNE DAİR MİSALLER
Kur’an’ı doğru anlayabilmek için Kur’an’ın iniş sebeplerini/sosyal bağlamlarını
iyi bilmek gerekir. Bunun misalleri çoktur fakat birkaç misalle yetineceğiz.
Nüzul sebeplerini bilen bir insan, Kur’an’ın kurgulanmış bir kitap olmayıp,
olayların seyrine göre ilahî iradenin eş zamanlı bir müdahalesi olduğunu fark
edecektir.
1. Nüzul sebebini bilmek, âyetlerdeki kapalılıkları çözmeye yardımcı olacaktır.
“Kur’an okunduğu zaman onu dikkatlice dinleyiniz...” (A’raf, 204) âyetini
okuyan bir insan, bu âyeti sadece Kur’an okunurken susup dinleme şeklinde anlayabilir.
Oysa, Ebû Hureyre, “İnsanlar İslâm’ın başlangıç döneminde namazda
konuşuyorlardı. Bu âyet namazda konuşmayı yasaklamak için indirildi.” demiştir.
Âyetin nüzul sebebini bilen bir kimse, âyetin, asıl maksadını anlar, başka
sonuçlar ve yorumlar da çıkarabilir (Taberi, Vahidi, Suyuti).
Aynı mevzuda başka bir misal: “Doğu da batı da Allah'ındır, nereye dönerseniz
Allah'ın yönü orasıdır. Doğrusu Allah her yeri kaplar ve her şeyi bilir.”
(Bakara, 115) âyetinin sebeb-i nüzulü bilinmezse insanlar âyetinden ilk akla
gelenle amel eder ve namazda diledikleri yöne yönelirlerdi. Ancak nüzul
sebebini bilen âyeti doğru şekilde anlar. Söz konusu sebep şudur: Müminlerden
bir gurup zifiri karanlık bir gecede namaz kılmış ve kıblenin hangi tarafta
olduğunu kestirememişlerdir. Onun için her biri içtihadına uyarak durduğu yöne
namazını kılmıştır
Hâsıl-ı kelam: Allah, Kur’an’ın bir kısım âyetlerini indirmeye bir kısım
olayları vesile kılmıştır. Bu âyetlerin anlaşılma gerekliliği söz konusu
hadiselere müracaatı zorunlu kılmaktadır. Esbab-ı nüzulden yararlanmalar
ilkelere bağlanmalı çünkü ilkesiz faydalanmak da ayrı sorunları doğuracaktır.
Nüzul sebeplerinin varlığı yeni bir tefsir anlayışını öngörüyor.
Abdulfetteh el-Kadı, Esbab-ı Nüzûl, Salih Akdemir (ed.), Ankara: Fecr Yayınevi, 2013.
Bedreddin Çetiner, Fatiha'dan Nas'a Esbâb-ı Nüzûl, İstanbul: Çağrı Yayınları, 2010
Makaleler:
Selim Türcan, "Tefsir Tarihçiliği Bağlamında Klasik Esbab-ı Nüzul Yaklaşımının Değerlendirilmesi," İslâmî İlimler Dergisi 2:1 (2007)
Adı ve Soyadı: MUSTAFA GÜVENÇ
Öğrenci No: 13952751 (BİRLEŞİK DOKTORA)
Dönem: 2014/2015 GÜZ DÖNEMİ
Konu: KUR’AN VE BAĞLAM
MAKALELER
1. Muhsin Demirci, Esbab-ı Nüzul ‘ün Kur’an Tefsirindeki Yeri. Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi. sayı 11-12
2. Suat
Yıldırım, Kur’an’ın Nüzulünden Sonraki
Tarihi Hâdiselere Tatbik Edilmesi Hakkında, Atatürk Üniversitesi İslâmî İlimler
Fakültesi Dergisi.
3. Enbiya
Yıldırım, Mülaa’ne Ayetlerinin Nüzul Sebebi, CÜİF Dergisi.
KİTAPLAR
1. Hasan Tahsin EMİROĞLU, Esbabu’n-Nüzul. Yasin Yayınevi
2. Bedrettin
ÇETİNER, Fatiha'dan Nas'a Esbab- ı Nüzül Kur'an Ayetlerinin İniş Sebepleri 2
Cilt, Çağrı Yayınları
3. Yakup
BIYIKOĞLU, Esbab- ı Nüzul ve Kur'an'ın Anlaşılması, Rağbet Yayınları
KUR’AN VE BAĞLAM KİTABININ ÖZETİ
BİRİNCİ KİTAP
KUR’AN’IN ANLAŞILMASINDA ESBAB-I NÜZULÜN
ROLÜ
Esbâb-ı nüzul, Kur’an-ı Kerim’in nüzul ortamının asli bir unsur olması hasebiyle Kur’an tefsirinde önemli bir yere sahiptir. Hatta ilk dönemlerde (başlangıçta) tefsir ilmi esbâb-ı nüzulü bilmekten ibarettir denilmiştir. Esbâb-ı nüzul hakkında tek kaynak sahabedir.
Bu eser; Kur’an’ın daha iyi anlaşılması noktasında esbâb-ı nüzulün rolünü araştırması ve bazı prensiplaer va’z ederek konuya açıklık getirmesi bakımından önemlidir. Eser üç bölümden oluşmaktadır. Birinci bölümde Kur’an ilimleri ve esbâb-ı nüzul ilmi kaynaklarda ele alınış şekliyle incelenmiştir. İkinci bölümde eleştirel bir yaklaşımla esbâb-ı nüzulün Kur’an’ın anlaşılmasındaki rolü ortaya konulmaya çalışılmıştır. Üçüncü bölümde ise Kur’an’ın anlaşılmasında esbâb-ı nüzulün kullanımına dair çözüm ve öneriler dile getirilmiştir. Bu eserde esbâb-ı nüzule Kur’an’ın anlaşılmasındaki rolü açısından bakılmaktadır.
Bu eser; esbâb-ı nüzulden bahseden eserlerde görüldüğü gibi esbâb-ı nüzulün faydalarını kabul veya reddetme noktasında değil Kur’an’ın anlaşılmasındaki rolü bakımından bu ilmi inceler. Bu sebeple esbâb-ı nüzul ilmine 1- vakıayı tespit 2- tenkit 3- yeni bir yaklaşım ilkeri ile yönelmektedir.
BİRİNCİ BÖLÜM
Kur’an İlimleri Hakkında:
Kur’an, kendisi üzerinde düşünülmesini, anlaşılmasını isteyen ilahi bir kitaptır. Bu sebeple Kur’an ilimlerinin kaynağı bizzat Kur’an’dır.
Hz. Peygambere ilk vahyin “oku!” emriyle başlamış olması eğitim ve öğretim bakımından manidardır. Hz. Peygamber de hayatını eğitim ve öğretime adamış Medine’de bulunan mescitlerde, Suffe’de eğitim faaliyetlerinin oluşmasını sağlamıştır.
Hz. Peygamber ve sahabe döneminde nuzül ortamını müşahede edenlerin hayatta olması ve onları açıklaması dolayısıyla Kur’an ile karıştırılabilir endişesiyle telif hareketine sıcak bakılmamıştır. Haz. Peygamberin öğretileri, sahabe, tabiun aracılığıyla nesillerden nesillere aktarılmıştır. Daha sonra İslam coğrafyasının genişlemesi, Arap olmayanların da İslam’a girmesi ve kültürel etkilenmeler sebebiyle tedvin dönemi şartları vuku bulmuştur.
Mushafın çoğaltılması ile “kıraat ilmi” ve “resmu’l Kur’an ilmi”nin ilk ele alınan ilimler olduğu bilinmektedir. Kur’an’ın lüğavi yönden ele alınması ise ed Düeli’nin Kur’an’ı noktalama ve harekeleme işlemi ile başlamıştır. Böylece irabu’l Kur’an ilmi neşet etmiştir. Ayrıca esbâb-ı nüzul, Mekki, Medeni, nasih, mensuh ve garibu’l Kur’an ilimleri ilk tedvin edilen Kur’an ilimleridir.
Tedvin döneminin başlarında Kur’an İlimleri terimine alimler Kur’an ile alakası bulunan bütün bilgiler delalet eden bir anlam yüklemişlerdi. Böylece tek tek Kur’an ilimleri belirli bir alanda uzmanlaşmış özel bilgi alanı olarak görülmüştür. Daha sonra aynı gayeye yönelik olan bu bilimler “ ulumu’l Kur’an” adı altında toplanmıştır. Bu ilimleri tek eserde toplayan ilk kişi Zerkeşi’dir.
Kur’an İlimleri ve Tefsir İlimleri
Kavramları:
Zerkeşi ulumu’l hadise dair eserleri örnek vererek Kur’an ilimlerini cem ederek ulumu’l Kur’an’ı ortaya çıkarmak istemiştir. Şatıbi’nin ifadelerinden anlaşıldığına göre ulumu’l Kur’an’a dahil olan ilimler, murad-ı İlahi’nin anlaşılmasına yardımcı olan ilimlerle Kur’an’ın anlaşılmasında araç olan ilimlerden oluşmaktadır. Suyutide Kur’an ilimleri kavramını kullanmış ve bu adla bir eser telif etmiştir.
Zerkani ise ulumu’l Kur’an’ı şöyle tarif etmiştir: Kur’an olması, hidayet rehberi oluşu veya i’cazı açılarından Kur’an ile alakalı olan bütün ilimler “ulumu’l Kur’an”dır. ona göre Kur’an’ın öğrenilmesini teşvik ettiği fen bilimleri bu kapsama girmez.
Tefsir İlimleri Kavramı:
Tefsir ilmi, Kur’an’ı Kerim’in izahını amaçlayan bir ilimdir. Yani her bakımdan O’nu tetkik edip açıklamaya ve bildirmeye yarayan ilimdir. Bu ilmin konusunu da Kur’an ilimlerinin olduğu gibi Kur’an oluşturmaktadır. Tefsir ilmi Kur’an ilimlerinden biridir ve ulumu’l Kur’an kavramının bir cüz’idir.
Tedvin döneminin başlarında Kur’an ilimlei ve tefsir ilimleri kavramları aynı manada kullanılmıştır. Zerkeşi’nin eserini oluşturması ile bu kavramlar arasındaki fark ortaya çıkmıştır. Tefsir ilimleri, artık müfessirin Kır’an tefsirine yöneldiğinde bşlmesi gereken ilimleri kavram olarak ifade ederken Kur’an ilimleri daha kapsamlı bir mefhum olarak Kur’an ile ilgili bütün ilimleri ve bu ilimlerle ilgili umumi kaideleri içeren bir anlamı ifade etmektedir.
Kur’an İlimleri Arasında Esbâb-I
Nüzul İlminin Yeri:
Esbâb-ı nüzul ilmi ilk asırdan bu yana Kur’an’ın anlaşılmasında önemli bir ilim olarak mutalaa edilmiştir. Sahabe ve tabiun döneminde Kur’an’ı anlamak isteyenlerin mutlaka bilmesi gereken bir ilim olarak zikredilmiş ve nüzul ortamını müşahede eden sahabe Kur’an’ı anlamayı bu bilgiye sahip olmakla eşdeğerde görmüşlerdir. Bundan dolayı nüzul ortamını müşahede etmiş olmaları ile övünürler. Tedvin döneminden önce esbâb-ı nüzul ilmi nakil yoluyla sahabeden tabiuna aktarılmıştır.
Tedvin döneminde ilk ilk telif edilen eserlerde de esbâb-ı nüzul ilminin önemi göze çarpmaktadır. Zerkeşi ile başlayan ve Suyuti ile devam eden ulumu’l Kur’an’a ait eserler esbâb-ı nüzul ilmi ele alınmıştır.
ESBÂB-I NÜZUL
Esbâb-ı nüzul ilmi doğuşunda günümüze bir çok tarifle ifade edilmiştir. Yapılan tariflerde, bir hadise veya sorunun akabinde ayetin inmesi şart koşulmuştur. Burada önemli olan ayetin muhtevasının hadiseyi kapsamasıdır. Yoksa hadisenin hemen ardından doğrudan inzal edilmesi veya bir müddet sonra inmiş olması arasında fark yoktur.
Bu ilmi şu şekilde tarif edebiliriz: nüzul ortamında meydana gelen bir hadiseye veya Ha. Peygambere yöneltilmiş bir soruya, vuku bulduğu günlerde bir veya daha fazla ayetin tazammun etmek, cevap vermek veya hükmünü açıklamak üzere inmesine vesile teşkil eden ve vahyin nazil olduğu ortamı resmeden hadiseye denir.
Doğuşu ve Gelişimi:
Kur’an-ı Kerim parça parça nazil olarak Arap’ın akli yeteneklerini kullanmasına ve kültürel imkânlarını harekete geçirmesine fırsat vermiştir. Böylece Kur’an basit ve yaşanmışlıktan uzak bir vesika yerine, hayatla beraber akıp giden, insanların kalplerine ve şuurlarına derinden nüfuz eden bir kitap haline gelmiştir.
Arap diline ve edbiyatına vakıf olan sahabiler Kur’an’ın hangi şartlar çerçevesinde indiğini öğrenmeye gayret gösteriyordu. Tabiun döneminde de esbâb-ı nüzul rivayetleri toplanmaya devam etmiştir. Tedvin dönemine böyle gelinmiş ve ilk tefsirler yazılmaya başlanmıştır. İlk müfessirler ayetleri tefsir ederken esbâb-ı nüzul ile başlamayı adet edinmişlerdi. Ebâb-ı nüzul rivayetleri, hadis mecmuaları tefsirden daha önce telif edilmeye başladığı için ilk önce onlarda kaydedilmiştir.
Esbâb-ı Nüzule Dair Eserler:
İlk dönemde müstakil olarak bu ilimden bahseden eserler telif edilmemiştir. Müstakil olarak esbâb-ı nüzule dair telif edilen ilk eser olarak Ali b. El Medini’nin (234/848) eseri gösterilmektedir. Bu tarihten önce Kur’an ilimlerine dair eserlşer yazılmış olmasına rağmen esbâb-ı nüzule dair eserin bu tarihte telif edilmesi, esbâb-ı nüzul rivayetlerinin hadis mecmuaları ve tefsir eserlerinde kaydedilmiş olmasına bağlıdır.
Vahid’nin Esbâbu’n nüzul adlı eseri elimizde matbu halde bulunan bu alana ait en eski eserdir. Bu eser daha sonra âlimlere kaynaklık etmiştir. Vahidi büyük oranda İbn Hacer’in Sire’sinden yararlanmıştır. Suyuti de yazmış olduğu eserde bu iki âlimden yararlanmıştır.
ESBAB-I NÜZUL RİVAYETLERİ
Bu ilim rivayete dayanan bir ilimdir. Bu alanda içtihada ve imal-i fikir etmeye imkan yoktur. Sahabe nüzul ortamına şahit olarak bu olayları rivayet ettiği için adeta hz.Peygamberden rivayet edilmiş hükmündedir. Bunu için hadis usulünde “hükmen merfu” kabul edilmiştir. Tabilerde bu hadisleri sahabeden almışlardır. Bu rivayetler de hadis usulünde mürsel hükmündedir. Bu ilimde tabiin de sahabeden sonra kaynaktır.
Esbab-ı Nüzul Rivayetlerinin
Kalıpları
Sebeb-i nüzulun kavramsal tanımı ile rivayet siygaları arasında mutlaka kurulması gereken bir bağ vardır. Böylece esbâb-ı nüzul kapsamına giren rivayetlerle girmeyenler birbirinden ayrılmış olur. Rivayet siygaları iki ana başlık altında incelenbilir.
1-) Sebep ifade etmede nass olan rivayetler:
a-) Esbâb-ı nüzul ibaresi terim olarak ele alındığında kavramın sınrları içinde kalan rivayetlerdir.
b-) Sebsbi budur denilerek yapılan rivayetlerdir. “bu ayetin nüzul sebebi şöyledir” “bu ayetin nüzul sebebi şudur”
c-) Sıyga nüzul sebebi olduğunu gösterir. Başka bir tarafa hamledilemez.
d-) Şu olay vuku buldu da… Denilerek yapılan rivayette olay anlatıldıktan sonra " ﻒ" ile başlayan ibareler. “Hz. Peygambere şu mesele hakkında konuşuldu da şu ayet indi” “şu hadise oldu da bunun üzerine şu ayet indi” “O’na şu mesele hakkında soruldu da şu ayet indi”
e-) Sebep ifadesinin kelamın gelişinden ve ibaredeki açık bir delilden anlaşıldığı rivayetler “Rasulullah’a şu mesele hakkında soruldu da… ( bu grup rivayetlerde “sebeb-i nüzul”ibaresi ve “ﻒ” zikredilmeyebilir.)
2-) Sebep ifade etmede nass olmayan rivayetler:
a-) Sebebi budur denilerek yapılmayan, olay anlatıldıktan sonra “ﻒ” gelmemiş ve kelamın gelişinden nuzül sebebi rivayeti olduğu anlaşılmayan rivayetler
b-) Sıygadan rivayetin kesinlikle nüzul sebebi olduğu anlaşılmayıp ayetin içerdiği mana veya manalardan birinin beyanı olduğu anlaşılan rivayetler
c-) “Ayet şu olay hakkında inmiştir.” “ayetin şu olay hakkında indiğini zannediyorum” bu kalıplar ihtimal anlamı verdiğinden sebep ifade etmede nass olamaz.
d-) “Bu ayetten Allah’ın muradı budur” “ayet şu hususa delalet etmektedir” “ayetten alınacak mana şudur” bu ifadeler açık tefsir ifadeleri olarak tanımlanır ve sebep ifade etmede nass değildirler.
Esabab-ı Nüzul Rivayetlerinin
Tasnifi:
Esbab-ı nüzul rivayetlerini birçok açıdan tasnife tutmak mümkündür.
A- Vurud itibariyle tasnif etme
1- Soruya cevap olarak varid olanlar: a- sual sorma b- fetva isteme ( bu rivayetlerin sahih olanını, nüzul ortamına ait olanını tespit etmek mümkündür.)
2- Hükmü beyan maksadı ile varid olanlar: a- bir hal veya durum sebebiyle b- bir hadisenin meydana gelmesiyle ( bu gruba girenlere dair rivayetlerin çok olması sebebiyle tasnifi en zor olanlardır.)
B- Bir ayet için çeşitli sebepler zikredildiğinde hadis usulü kriterleri uygulanarak yapılan tasnif
C- Şah Veliyullah’ın yapmış olduğu tasnif: Şah Veliyullah tasnifinde esbab-ı nüzul rivayetlerini bilinmesi gereken rivayetler ve tefsir için yapılan rivayetler olmak üzere ikiye ayırmıştır.
D- Tahir b. Aşur’un tasnifi: O, senedin sıhhat dercesine önem vermiş ve senedi sahih olan esbab-ı nüzul rivayetlerini beş kısma ayırarak incelemiştir.( sıhhat derecesini göz önünde tutma önemlidir çünkü çoğu âlim bunu göz ardı etmiştir.)
E- Esbab-ı nüzulü nevileri açısından tasnif etme: bu tasnifte esbab-ı nüzul rivayetleri ikiye ayrılır. 1- Esbab-ı nüzul rivayetleri (musned merfu hadis olmalı ve sıhhat şartlarını taşımları gerekir.) 2- Tefsir için olan esbab-ı nüzul rivayetleri
Esbab-I Nüzul Rivayetlerinde
İhtilaf Edilmesi:
Esbab-ı nüzul rivayetlerinde ihtilaf edilmesinin iki temel sebebi vardır.
1- Her ayete bir sebep arayanların tutumu sonucu mezhep hareketleri, şahısların ebedileştirilmesi, israili haberler ve uydurma rivayetlerin esbab-ı nüzul alanına dahil edilmesi.
2- Esbab-ı nüzul rivayetlerinin nüzul ortamına ait olanlarla tefsire ait olanların birbirinden ayrılmaması
Taaddüt Meselesi
Sahis rivayetlerin arasını te’lif edemeyen veya birini tercih edecek sebep bulamayan alimler bu ayetler için nüzulün taddüt ettiği fikrini öne sürmüşlerdir.
1- Sebebin taaddütü: Sahih rivayetler arasında tercih yapılamıyorsa sebep taaddüt etmiştir denilmiştir. İbn Hacer, “ esbabın taaddüt etmesine engel olacak bir şey yoktur” demiştir. Zerkani de sıhhati eşit olan rivayetlerin arasında tercih sebebi olmaması lazımdır demiştir. İki rivayetin arasını cem etmek mümkün ise ayet bu iki hadisenin akabinde inmiştir. Ama sebepler arasında zaman bakımından uzaklık nedeniyle cem mümkün olmuyorsa Zerkani ayetin nüzulünün tekerrür ettiği hükmünü vermektedir.
2- Nüzulün taaddütü: bununla bir hadise sebebiyle birden çok ayetin nazil olması murad olunmuştur. Usulcü âlimlerimiz ve müfessirlerimiz buna “sebep bir iken inen çoğaldı” derler.
Hükmün veya Nüzulün Taahuru
Meselesi
Hükmün taahhurundan maksat nüzulün önce hükmün sonra gelmesidir. Zerkeşi ve Suyuti de bu meseleden bahsetmişlerdir. Suyuti hükmün taahhüründe Zerkeşi’nin dediklerini nakletmiştir. Suyuti nüzulun taahhürü üzerinde de durmuştur.
Umum Husus Meselesi:
Burada bir hadise üzerine inen ayetin hükmünün o hadise ile tahsis mi edileceği yoksa hükmün umumi mi olduğu konusu ele alınmaktadır.
Âlimlerin ekseriyeti “hükmün sebebin hususiliğine değil lafzın umumiliğine göre olduğunda icma vardır” demektedirler. ( hükmün sebebe tahsis edildiğine dair bir karine bulunmaması gerekir.)
Nüzul sebepleri nassları anlamak için vasıtadır ama onları tahsis etme vasıtası olamazlar.
Sebebin hususiyeti görüşünü taşıyanlar, hükmün aynı türden olan benzeri durumlarda sabit olmasını ancak kıyas yoluyla mümkün görürler. Aslında iki gruba göre de hüküm geçerlidir ama birisinde nass yoluyla diğerinde ise kıyas yoluyladır.
Esbab-ı Nüzulle İlgili Disiplinler:
1- Hikmet-i Teşriiye İlmi: Esbab-ı nüzul ilmi, nüzul asrını sosyolojik, psikolojik vb yönlerine ışık tuttuğundan Şariin maksadının anlaşılmasını kolaylaştırmaktadır. Alimler bu sebeple bu ilme baş vurarak muradı tespit ediyorlar ve böylece şer’i ahkamın hikmetini de belirlemiş oluyorlardı.
2- Müphematu’l Kur’an İlmi: bu ilimde nakli ilimlerdendir ve Kur’an’da müphem olan kelimelerin açıklanmasıyla ilgilenir. Bu sebeple esbab-ı nüzul ilmiyle yakından ilgilidir.
3- Tenasüb ve İnsicam ilmi: Zerkeşi bu ilmi “mantıki bir gerçeklik ve kelamın akışını düzenleyen bir olgu” olarak tanımlar. Dil ve edebiyat yönünden gelişmiş olan Arapları etkileme konusunda Kur’an’ın tesasübü önemlidir. Ayetler tedrici olarak inmiş bir kısmı da bir sebebe binaen nazil olmuştur ve ayetler Hz. Peygamber tarafından münasip yerlerine konmuşlardır. Hiçbir şekilde ayetler arasında mana ve mevki bakımından tearuz olmamıştır. Her iki ilim arasındaki alak böylece orataya çıkmış olur. Yani tarihi ortam ile edebi siyak ulema tarafında dikkate alınmıştır.
İslam Kültür Tarihinde Esbab-ı Nüzul
Rivayetlerinin Değerlendirilmesine Genel Bir Bakış
Müfessirler kendilerine ulaşan her haberi yok olmasın diye nakletmişlerdir. Bu sebeple bir rivayetin tefsir eserlerinde yer alması sahihliğine veya zayıflığına delalet etmez. İlk dönem âlimleri senedin zikredilmesiyle mesuliyetten kurtulduklarına inandıklarından dolayı senedin zayıflığına veya sahihliğine bakmadan rivayet etmişlerdir. Taberi de bu gerçeği tefsirinin mukaddimesinde dile getirmiştir. İşte esbab-ı nüzul rivayetleri de bu şartlar doğrultusunda nakledildiğinden dolayı sıkı bir elekten geçirilmelidir. Bu tüm rivayetler için geçerlidir.
2. BÖLÜM
Kur’an-ı Kerim’in Anlaşılmasında Esbab-ı
Nüzulün Yetersiz Kalma Sebepleri:
1- Rivayetler Açısından: Usulcü hadis âlimleri, sahabenin Hz. Peygambere re’f ettikleri ve ayetin nüzulünü yakından müşahedelerine ve sebeplerini bilip nüzul keyfiyetlerinden bahsettikleri haberler “el hadisu’l müsned” demişlerdir. Böyle olunca mevkuf ve maktu rivayetler tanımın dışında kalmaktadır. et Tahanevi, sahabenin içtihada imkan bulunmayan alanlardaki bütün rivayetlerinin musned olduğunu söylemektedir. Ahmed Şakir ise sahih rivayetlerin başka şartlarının da olduğunu göz önüne alarak sahabenin tefsir amaçlı görüşlerinin musned olamayacağı kanaatindedir.
Kur’an-ı kerim’in anlaşılmasında esbab-ı nüzulün yetersiz kaldığı hususlarda bir de tabilerden yapılan ve onların sahabeyi atlayarak Hz. Peygambere veya dönemine izafe ettikleri esbab-ı nüzullerdir. Mürsel olan rivayetlerin makbul olup olmadığı hakkında alimler birtakım şartlar ileri sürmüşlerdir.
Hadisçilerle fıkıhçıların mürsele bakışları farklıdır. Müfessirlerde fukaha gibi mürsel hadiste gelen mananın sıhhatinin sahih olup olmadığını dikkate alarak yaklaşmış olabilirler. Halbuki böyle sebe-i nüzule dair rivayetler Kur’an’ı anlamada ufuk açıcı olarak değerlendirilseydi daha sağlıklı olurdu ve problemler ortaya çıkmazdı.
Sebeb-i nüzul rivayetlerinde senedlerin hazfedilmesi kıssacıların istismarına açık hale gelmiştir. Bu sebeple rivayetlerin belli ilkeler çerçevesinde tenkite tabi tutulması gerekir.
Bu alanla ilgili çok rivayetin bulunması da Kur’an-ı kerim’in anlaşılmasında esbab-ı nüzulün yetersiz kaldığı hususlardan biridir. Bu sebeple rivayetler tasnife tabi tutulmalı ve esbab-u-ı nüzul rivayetleriyle tefsir için olan rivayetler birbirinden ayrılmalıdır. Dihlevi bunu göz önünde bulundurarak rivayetlerin tasnifi konusunda en gerçekçi yolu tutmuştur. Esbab-ı nüzul rivayetleri ayetin anlaşılmasının kendisine bağlı olduğu durumları açıklığa kavuşturması için önemlidir. Bu sebeple bu tür rivayetlerin bilinmesi gerekir. Tefsire dair olan rivayetler ise nüzul ortamını müşahede eden sahabe ve onlardan ilim alan tabiinin deneyimlerini, yorumlarını yansıttığı için Kur’an’ı anlamada yardımcı olabilir. Burada içtihad vardır kesinlik ifade etmez ama Kur’an’ı anlama noktasında ufuk açıcıdır.
Bu konuda diğer bir önemli husus ise rivayet siygalarına dikkat edilmemesidir. Çünkü rivayetin sahih olması şartının yanında sebep ifade etmede nass olup olmadığı dikkat edilmesi gereken bir husustur.
2- Umumu Hususileştirme Açısından: Kur’an-ı kerim’in anlaşılmasında esbab-ı nüzulün yetersiz kaldığı hususlardan biri de sebebiyet ifade eden sebeb-i nüzulun nass olarak umum değil de husus ifade ettiği şeklinde anlaşılması çabalarıdır. Bir kısım alimlere göre hüküm sebebe tahsis edilir, benzer olaylar ise kıyasla o hükmü alırlar. Diğer bir grup âlime göre ise hüküm umumidir, tahsis edilemez. Benzer olaylar nass yoluyla o hükmü alırlar. Bu âlimlere göre kıyas yoluyla delalet ettiği zaman kıyas yapabilmek için esbab-ı nüzule vakıf olmak gerekir. Hâlbuki herkesin Kur’an’ı anlam noktasında böyle bir zorunluluğu yoktur. Zaten sahabe, tabiun ve tebe-i tabiin âlimleri hep umum ile delil getirmişlerdir. Netice itibariyle asl olan sebebin hususiliği değil lafzın umumiliğidir.
3- Taaddüt- Taahhür Açısından: Taaddüt ve taahhürü kabul eden alimler olduğu gibi karşı çıkanlarda olmuştur. Zerkeşi, Suyuti, İbn Teymiye ve Zerkani taadütü kabul eden âlimlerdendirler. El Cezairi ise bunu kabul etmez ve nazil olan bir hükmün hangi olay sebebi ile inmişse ona benzer hadiselerin hepsi için geçerli placağı kanaatindedir. Bundan dolayı aynı ayetin bir kez daha inmesini anlamsız görür. Zerkeşi ise şöyle demektedir: bir ayet önemine binaen veya sebebin her vuku buluşunda, unutulmasından korumak için, hatırlatmak üzere iki defa nazil olabilir. Ona göre Fatiha suresi, ihlas suresi Mekke ve Medine’de olmak üzere iki defa inmiştir. Zerkani ise bu konuda yöneltilen eleştirilere şöyle cevap verir: tekrarda çok büyük hikmetler vardır. Allah bununla kullarına tenbihatta bulunmakta ve ayetin muhtevasına dikkatleri çekmektedir.
Bu farklı görüşler esbab-ı nüzul rivayetlerinin tasnifi ile rivayet siygaları meselesinin önemini bir kez daha ortaya koymaktadır. Rivayetlerin hadis alimleriyle birlikte incelenmesi gerekir. Bazen bir ayet hakkında birçok sebep zikredilebiliyor. İşte bu durunda bazı âlimler sebebin taaddütüne hükmederler. Hâlbuki bu rivayetler aralarında cem edilebilir veya sebepler ardı ardına oluşmuş sonra ayet inmiş olabilir. Böylece ayet benzer hadiseleri de kapsamaktadır.
Bir ayet birçok manayı muhtevi olabilir veya ihbar siygasıyla gelecekte vuku bulacak bir olayı haber veren bir üslupta bulunabilir. İşte bunlardan ötürü taahhür meselesi ortaya atılmıştır. Aynen taaddütte olduğu gibi Hz. Peygamber istidlal ve istişhad amacıyla bir ayeti tilavet buyurmuşsa ve ayetin nüzulü ile bu hadise arasında zaman farkı varsa hemen taahhürden bahsedilmiştir. Hâlbuki Hz. Peygamber hadise ile ayet arasında bir bağlantı kurmuş olabilir. Yani bir anlayış ve yorum söz konusu olabilir.
4- Tarih İlminden Yararlanma: Kur’an-ı kerim’in anlaşılmasında esbab-ı nüzulün yetersiz kaldığı hususlardan biri de bu rivayetlerin bir kısmında görülen tarihi gerçekler aykırılık ile zamansal uyumsuzluktur. Tarihi hatalara düşmenin iki sebepten kaynaklandığı söylenebilir: 1- her ayete bir nüzul sebebi arama çabaları 2- geçmiş ümmetlerle ilgili olaylar ile nüzul ortamı olaylarını karıştırma. Dihlevi’nin söyledikleri bu konuya açıklığa kavuşturma bakımından önemlidir: Sahabiler ve Tabiiler bazen müşriklerin ve Yahudilerin inançlarına ait kıssalardan parçalar ve cahiliye adetleri türünden geleneklerini, onların bu akideleri ve adetleri iyice açığa çıksın diye zikrediyorlardı. Sonra da bu ayet şu hususta indi diyorlardı. Bu tabirleriyle de bu anlattıklarına benzer olsun yahut yakın olsun benzeri bütün olaylar hakkında geçerli olması anlamında ayet bu kabil şeyler hakkında indi demek istiyorlar ve o form’u ortaya çıkarmayı amaç ediniyorlardı. Yoksa nüzul sebebi olayın hususiliğini kastetmiyorlardı.
Kur’an-ı Kerim’in Anlaşılmasında Esbab-ı
Nüzul Rivayetlerinin Doğurduğu Olumsuz Sonuçlar
1- Yorum Zenginliğine Engel Olması: Kur’an’da bulunan her kelime çeşitli manalara gelebilir. Bu sebeple Kur’an’ı anlamak demek onun lafzını değil, o lafız altında murad edilen manayı anlamaktır. Herkes kendi kavrayış ve yeteneği oranında Kur’an’ın manalarını anlayabilir. Her ayete bir sebebi nüzul arama ve manayı sadece sebeb-i nüzul rivayetiyle sınırlandırma yorum zenginliğini engeller. Yine burada önümüze çıkan esbab-ı nüzul rivayetleriyle tefsir amaçlı rivayetlerin birbirinden ayrılması gerektiğidir. Böylece bu rivayetlerin ayetin kesin mefhumu olmayıp onun bir vechine işaret ettiği daha iyi anlaşılır.
2- Kur’an-ı Kerim’in Evrensel Hedefi Olan Kur’an-İnsan Hayat Bütünleşmesini Engellemesi: Kur’an evrensellik ilkesine sahip ilahi bir buyruk olarak tüm insanlara ve zamana hitap etmektedir. Nüzul asrı insanının insan olma bakımından yapıp etmeleri ile çağımız insanının yine insan olma bakımından yapıp etmeleri temelde birliktelik arz eder. Bundan dolayı hüküm esbab-ı nüzul ile tahsis olunamaz. Aynı olaylar içinde geçerliliğini muhafaza etmektedir. Bu sebeple Kur’an’da kişiler değil onların oluşturdukları suretler ( said, şâki gibi) tanıtılır. İşte tanıtılan bu suretler giren herkes onların mana sınırına dâhil olur.
3- Konunun İstismar Edilmesi: Esbab-ı nüzul rivayetleri istismara açık olan yönleri barındırması hasebiyle şahısların ebedileştirilmesi, mezhep hareketlerine etkisi gibi bazı yönlerden istismara uğramıştır. Bazı mezhepler kendi çıkarları doğrultusunda esbab-ı nüzul rivayetlerini kullanmışlardır.
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
ESBAB-I NÜZULE YENİ BİR YAKLAŞIM
Selef uleması Kur’an’ın anlaşılması noktasında esbab-ı nüzul ilmine büyük önem vermişlerdir. Çünkü bu ilim hem tarihi hem de aktüel bir gerçek olarak nüzul ortamına ait haberleri içermektedir.
Günümüzde bu ilimden faydalanmak için ilk önce Kur’an’ın, nüzul döneminin muhataplarının bilgisiyle aydınlanacak olan ayetlerinin belirlenmesi gerekir. Çünkü bu ilimden faydalanmanın sınırları ve bu rivayetlerin nasıl değerlendirileceği ortaya konulmalıdır.
A- ESBAB-I NÜZUL RİVAYETLERİNİN
YENİDEN DEĞERLENDİRİLMESİ
1- Esbab-ı Nüzule Olan İhtiyaçların Sınırlarını Belirleyen İlkeler: Geleneksel yaklaşımın doğurmuş olduğu sorunların çözümü için bu ilme olan ihtiyacın ve sınırlarının belirlenmesi gerekir. Bunu iki grup altında ele alabiliriz.
a-) Genel İlkeler: İlk önce şu gerçeğin farkında olunmalıdır ki oda esbab-ı nüzul rivayetlerinin toplanıp bir araya getirilerek metin ve senet tenkidine tabi tutulması imkânsızdır. Çünkü aşırı derecede rivayet vardır. İkinci olarak esbab-ı nüzul rivayetleri olmadan Kur’an anlaşılamaz değildir. Bu rivayetler manaların daha iyi anlaşılmasını sağlar ve kişiye ufuk aydınlığı kazandırır. Bunların farkında olmak gerekir ve Kur’an’a bu şekilde yaklaşılmalıdır.
b-) Özel İlkeler: Bazen ayetten murad olunan mananın bilinmesi harici karinelerin bilinmesiyle olur. Anlamı yakalamaya delalet edecek karinelerden birkaçı kaçırılmışsa, kelamın anlaşılması veya en azından bazı yönlerinin anlaşılması imkânı da yitirilmiş demektir. İşte esbab-ı nüzulün bilinmesi buna benzer bütün problemleri ortadan kaldırır. Yine aynı şekilde Kur’an’ın zahir nasslarını mücmel nasslar konumuna getirme şüphesi ve güçlüğü bulunan hallerde esbab-ı nüzul ilmine ihtiyaç doğar. Yine Kur’an’ı okuyan veya dinleyen kimse onu anlama noktasında bir bekleyişe, bir arayışa giriyorsa işte bu noktada esbab-ı nüzule ihtiyaç var demektir. Yani her ayet için bir sebeb-i nüzul aramanın bir anlamı yoktur hatta zararı vardır.
2-Esbab-ı Nüzul Rivayetlerinin Hadis Usulü Açısından Tenkidi: Esbab-ı nüzul alanındaki birçok problem, hadis usulü kriterlerinin bu rivayetler uygulanmasıyla çözülebilir. Hadis usulünde sahih hadislerle merdud-mevzu haberlerin temel özellikleri ve nitelikleri oldukça kesin hatlarla belirlenmiştir. Bu kriterlerden yaralanılarak sahih ve mevzu esbab-ı nüzul rivayetleri birbirinden ayrılabilir.
Sahabenin esbab-ı nüzul değerlendirmelerinin mevkuf, tabiinin değerlendirmelerinin ise mürsel olduğuna dikkat edilmelidir. Yapılacak olan tenkitte sened-metin bütünlüğü içerisinde yapılmalıdır.
3-Rivayetleri Tasnif Etme: Esbab-ı nüzul rivayetlerinin esbab-ı nüzul rivayetleri ve tefsir için olan esbab-ı nüzul rivayetleri olmak üzere tasnif edilmesi konunun daha iyi anlaşılmasını ve uygulanmasını sağlayacaktır. Esbab-ı nüzul rivayetlerinde içtihad söz konusu değildir bunlar musned merfu hadislerdir. Tefsir için olan esbab-ı nüzul rivayetleri ise Hz. Peygamberin, sahabe ve tabiun ile müfessirlerin yaptıkları sebeb-i nüzul değerlendirmeleridir. Re’y ve içtihad söz konusudur. Bu şekilde bir tasnifin yapılmasında rivayet siygalarına dikkat edilmesi gerekir. Tasnife tabi tutulan bu iki tür Kur’an’ın anlaşılması noktasında birleşmekle beraber ayrı ayrı özelliklere sahiptirler. Kur’an’ın anlaşılmasında sebebin değil lafız ve ifadelerin daha çok önem arz ettiği unutulmamalıdır. Yani sebebe bağlı kalarak tahsisten kaçınılmalıdır.
B- KUR’AN-I KERİM’İN BÜTÜNLÜĞÜNÜN DİKKATE
ALINMASI
Kur’an-ı Kerim ayetleri muhtelif hacimlerde parça parça inmiş İlahi bir kitaptır. Bu parçalar ufak risaleler halinde kalmayarak bütünlük içinde uygun olan yere yerleştirilmiştir. Kur’an-ı Kerim, parçaları tesadüfen bir araya gelmiş ve birleşmiş bir kitap değil bilakis “bütün”ün içselkurallarıyla belirlenmiş sistemli ve uyumlu bir bütündür. Bu da bize bütün olarak Kur’an-ı Kerim’in parçalarının inişinden önce hatta nüzul sebeplerinin meydana gelmesinden hayli önce, bu parçalarının yerlerinin belirlenmiş olduğu kapsamlı, ayrıntılı bir plana göre tertip edilmiş olduğunu gösterir.
Kur’an tarihin bir döneminde inmiştir sunmuş olduğu ilkeler o döneme has değildir. İşte insan kainatın bir dinamik unsuru olarak Kur’an-ı Kerim’in değişen dünyaya hakim olan değişmez değerler getirdiğini anlamalıdır. Kur’an-ı Kerim bütün insana hidayet rehberi olarak gönderilmiştir. Hayat tezahürleri değişse dahi insan ve onun ana karakteri dolayısıyla ondan zuhur eden hadiseler, meseleler ve sorunlar insanla beraber devam etmektedir ve edecektir. İşte esbab-ı nüzuller bu bağlamda değerlendirilirse Kur’an’ı anlamada yeni boyutlar keşfedilebilir. Kur’an-ı Kerim’in anlaşılmasında esbab-ı nüzulden yararlanırken asıl olan bütün olarak Kur’an’ın göz önünde bulundurulması gerekliliğidir.
C- SİYAK- SİBAK’IN GÖZ ÖNÜNDE
BULUNDURULMASI
Kur’an-ı Kerim parça parça nazil olmuş ve nüzul sırası gözetilmeksizin tertiplenerek muhteşem bir bütünlük oluşturulmuştur. Bu sebeple Kur’an’ı doğru anlam noktasında siyak- sibak mutlaka göz önünde bulundurulmalıdır. Esbab-ı nüzul rivayetleri değerlendirilirken siyak sibaka dikkat edilmelidir. Yoksa geleneğimizde yapılan hatalara düşülebilir. Mesela Tevbe suresinin 75. ayeti bağlamından koparılarak Sa’lebe ile ilişkilendirilerek hataya düşülmüştür.
D- ESBAB-I NÜZUL VE TARİHİLİK
KAVRAMI
İnsan tarihi bir varlıktır ve bu insanın varlık koşullarından biridir. İnsan için hidayet rehberi olan Kur’an-ı Kerim hemen hemen her suresinde ya insan ve insan toplulukları ya da onlarla ilgili “olgular” ve “olaylar” anlatır. Dolayısıyla Kur’an-ı Kerim tarih tarihilik’i, geçmişi, yaşanılan zamanı ve geleceği ile bir bütün halinde insanın faaliyet sahası olarak görmektedir. Kur’an-ı Kerim insan ile aynı kaynaktan gelmesiyle fıtrata hitap eden, insanın fıtri ihtiyaçlarını göz önünde bulunduran bir kitaptır.
Kur’an-ı Kerim’in nüzul ortamındaki insanlar Hz. Peygamberin önderliğinde insani yapıp etmelerinde Kur’ani değer duygusuna yöneldiler. Kur’an-ı Kerim toplumun dünya görüşünü, tüm insani yapıp etmelerini İlahi mesajla oluşturmak ister. Kur’an-ı Kerim, nüzul ortamında insani birçok probleme, insanların bunlardan kurtula ve rahatlama arzularına cevap vermiştir. Hz. Peygamberin irtihali ile vahiy-insan münasebetinin bir bölümü olan esbab-ı nüzul olgusu da son bulmuştur. Esbab-ı nüzulün tarihiliğine bakıldığında;
a-) Tarihsel olanın varlık biçimi: Esbab-ı nüzul Kur’an-ı Kerim’in nüzul ortamına ait bir gerçeklik olarak, gerçekliğini o dönemde yaşamış kişilerden ve onların yapıp etmeleri sonucu meydana gelen olaylardan almaktadır. Bunu zaman mekân içinde olmuş, sahih rivayetle bize ulaşmış musned merfu haberler olması hasebiyle somut bir gerçekliği (yaşanmış bir gerçekliği) vardır.
b-) Zamana bağlılık gelip geçicilik: Kur’an-ı Kerim tarihi bir varlık olan insan hitap etmektedir. Yani o sadece tarihin belli bir bölümünde yaşamış insanları kendine muhatap seçmemiştir. Bu sebeple esbab-ı nüzule bu ilkeyle yaklaşmak doğru olmaz. Çünkü Kur’an dini bilincin oluşmasını sağlamak amacıyla esbab-ı nüzul olgusu çerçevesinde birey ve topluma yönelmiştir. Bu olgu vahyin nüzul asrı ve insanı için ne kadar gerçek geçerli ise bugünün ve geleceğin insanı ve toplumu içinde o kadar gerçek ve geçerlidir.
c-) Tarihsel koşulluluk, tarihe bağlı olma: Esbab-ı nüzul bilgisi Kur’an-ı Kerim’in nüzul ortamının temel bir prensibi olabilir am yokluğu haline Kur’an gerçeğinin vücut bulması mümkün olamaz diye bir şey de söz konusu edilemez. Tabi ki bu rivayetler Kur’an’ın anlaşılmasında ışık kaynağı olabilir. Kur’an-ı Kerim’in varlık olarak insana yönelmesi ve insanda insanı insan yapan fenomenlerin Hz. Âdem’den beri hep aynı olması hasebiyle belli bir döneme ait olması düşünülemez.
d-) Bir şeyin gerçekten tarihi olarak var olduğu olgusu: Esbab-ı nüzul, Kur’an-ı Kerim’in nüzul ortamının, bu ortamın akışının ve oluşumunun temel bir parçası olduğuna, nüzul ortamında bilfiil vuku bulan hadiseleri gösterdiğine göre gerçekten tarihi olarak var olmuş bir olgudur.
Esbab-ı nüzul Kur’an insan ilişkisinin bir bölümünde oluşmuş insani yapıp etmelerdir. Hz. Âdem’den bu yana benzeri yapıp etmelerle temelde aynılık gösterir. Aslolan bu tarihi yapıp etmelerden, bugünün insan meselelerine yönelik ilkeleri tespit edebilmektir.
Kur’n’ın varlığı esbab-ı nüzulun varlığı ile kaim ve onun yokluğu ile yok denilemez. Çünkü esbab-ı nüzul koşulluluk ifade etmez.
Sahabeden bize ulaşan musned-merfu rivayetler Kur’an’ın anlaşılmasında “orjinal yorum” olarak değerlendirilebilir. Yine bunlar Kur’an tarihinde “orijinal tarih” olarak adlandırılabilir. Tefsie için olan esbab-ı nüzul rivayetleri ve değerlendirmeleri de Kur’an’ın anlaşılmasında “düşünülmüş yorum” nitelendirilebilir. Yine bunlar Kur’an tarihinde “düşünülmüş tarih” olarak değerlendirilebilir.
İKİNCİ KİTAP
SA’LEBE KISSASI
Esbab-I Nüzule Yeni
Bir Yaklaşım
Hemen her müfessir tarafından Tevbe suresinin 75. ayetinin nüzul sebebi olarak Sa’lebe b. Hâtıb kıssası gösterilmiştir.
Sire, Rical ve Tarih kitaplarında Sa’lebe kıssası iki yönden ele alınmıştır. Bunlardan birincisi Sa’lebe’nin vasıfları ikincisi ise hadisenin sıhhat derecesidir. Sa’lebe’nin vasıflarıyla ilgili olarak çeşitli bilgiler verilmiştir. Hadisenin sıhhat derecesine gelince; kimilerine göre bu hadise sahihtir ve ayet bu hadise üzerine inmiştir. Kimilerine göre böyle bir hadise olmuştur ama kahramanı başka bir şahıstır. Kimilerine göre ise böyle bir kıssa doğru değildir.
Hadis kitaplarında da bu kıssayı zikreden bazı alimler sadece kıssayı nakletmekle yetinmişler bazıları da kıssanın sıhhati üzerine de görüş bildirmişlerdir.
Tefsirlerde de Sa’lebe kıssası yer almıştır. Müfessirlerden bazıları bunu Taberi’den nakletmiş, bazıları ise farklı kaynaklardan almışlardır. Müfessirlerden bazıları kıssayı kabul etmiş bazıları ise kabul etmemiştir. El Uceyli, Sa’lebe’yi münafıklardan saymıştır. Taberi ise tevbe suresinin 75. ayetini Sa’lebe kıssasıyla ilişkilendirmemiş ve bu ayette Cenab-ı Hakk tarafından nifak ehlinin alametleri ortaya konulmuştur demiştir. Fahruddin er Razi’de bu ayeti Sa’lebe ile ilişkilendirmeyen müfessirlerdendir. Çağdaş alimlerimizden Süleyman Ateş’te çeşitli akıl yürütmelerle bu kıssanın doğru olmadığına işaret eder.
Esbab-ı Nüzule Yeni Bir Yaklaşım Işığında
Sa’lebe Kıssasının Değerlendirilmesi
a-) İlk olarak Sa’lebe kıssası rivayetleri hadis usulü açısından tenkit edilmelidir: Bu rivayetin senedi zayıftır. Ama yine de bu hadiseye müfessirler eserlerinde yer vermişlerdir. Bunun sebebi olarak ise isnad ilmi tam anlamıyla hayatlarına girmiş olan şahsiyetlerin, isnadın zayıf olmasına önem vermeden, isnadın zikredilmesiyle mesuliyetten kurtulacaklarına inanmaları ve malumatın yok olmayıp kendilerinden sonraki nesillere aktarılmasını sağlama düşüncesi gösterilebilir.
b-) Rivayetler tasnif edilmelidir: Hadis mecmualarının tefsir bablarında ve tefsir kitaplarında bu ayetin sebeb-i nüzulü olarak birçok rivayet görmek mümkündür. Sa’lebe kıssası da bunlardan biridir. Daha öncede belittiğimiz gibi Esbab-ı nüzul rivayetlerinde ihtilaf edilmesinin iki temel sebebi vardır.
1- Her ayete bir sebep arayanların tutumu sonucu mezhep hareketleri, şahısların ebedileştirilmesi, israili haberler ve uydurma rivayetlerin esbab-ı nüzul alanına dahil edilmesi.
2-Esbab-ı nüzul rivayetlerinin nüzul ortamına ait olanlarla tefsire ait olanların birbirinden ayrılmaması
Böylece sahabenin ve tabiunun kendi re’y ve içtihadlarıyla yaptıkları bir sebeb-i nüzul değerlendirmesi, nüzul asrında olmuş gibi kabul edilmiştir.
Sa’lebe kıssası rivayetlerini incelediğimizde sebep ifade etmede nass olmayan rivayetler grubuna girdiğini görmekteyiz. Yine Sa’lebe kıssasını esbab-ı nüzul rivayeti mi yoksa tefsir için yapılmış esbab-ı nüzul rivayeti mi olduğu açısından incelediğimizde ikinci gruba girdiğini kolaylıkla anlayabiliriz. Hem bu ayet sadece bu olayla sınırlandırılırsa Kur’an’ın yorum zenginliği engellenmiş olur.
c-) Tarih ilminden faydalanılmalıdır: O dönemi incelediğimizde tarihi veriler bize Sa’lebe’nin vergi hükmünden muaf tutulmasının mantıklı olmadığını gösteriyor. Çünkü o dönemde savaş giderleri vb. giderler için devlet haklatan vergi topluyordu. Yani devlet cebride gündemdeydi.
d-) Kur’ani bütünlük ve siyak-sibak bağlamında değerlendirilmelidir: Tevbe suresinin 75. ayetini bu şekilde incelediğimizde Allah’ın ahd edip de ahdini bozan , vaadinin hilafına hareket eden ve bu eylemin sonucunda kalplerinde nifakın yerleştiği kişiler karakterize edildiğini görmekteyiz. Kur’an ebebi ve evrensel mesajının muayyen fertlerle kilitlenip kalmasını istemez.
ÜÇÜNCÜ KİTAP
TARİHSELLİK VE ESBÂB-I
NÜZUL
Tarihsellik terimi ülkemiz okuryazarlarının üzerinde durduğu aktüel bir kavram olduğu halde, izafi karakteri ve çeşitli problemler sebebiyle Türkçedeki anlam çerçevesini bulamamış, bu yüzden kullanımında kavram kargaşası ortaya çıkmıştır.
Bu çalışma tarihsellik kavramının doğuşunu ve gelişimini özet bir şekilde ortaya koyarak Batı kökenli bir kavramı kendi kültür alanımıza nasıl nakledeceğimiz ve kullanacağımıza dair ipuçlarını ve kavramın kültürel ve tarihsel serüvenini araştırmayı hedeflemektedir. Ayrıca çalışmanın ikinci amacı tarihsellik kavramının kendi kültür alanımızda nasıl kullanacağımıza dair bir deneme yapmaktır.
Çalışma iki bölümden oluşmaktadır. Birinci bölüm bilgi verici mahiyette ikinci bölüm ise yorumlayıcı bir üslup esas alınmıştır.
Tarihsellik Kavramının
Temellendirilmesi
a-) Tarihsellik kavramının doğuşu ve gelişimi: Tarihsellik ve tarihselcilik kavramlarının 17. yüzyıl 19. yüzyıllar arasında tarih ilminin amacı, eğilimleri ve araştırma araçları bakımından geçirdiği değişimler sürecinde ortaya çıktığı ifade edilmektedir. Bu terimin ilk ortaya çıktığı ülke Almanya’dır. Tarihsellik teriminin Almanya’da ortaya çıkmasının temel sebebi ise bu ülkede tarihi zihniyetin beşeri ilimlerde değerlendirilmesidir.
Tarihsellik ve tarihselcilik terimleri Batı’da tabiat ilimleri ile beşeri ilimler arasındaki zıtlık, epistemolojik bir çatışmaya dönüştüğünde ortaya çıkmış kavramlardır.
b-) Tarihsellik kavramının kullanım çerçevesi ve alanları: tarihsellik kavramı, tarih ilmi alanında kullanılan bir teknik terimdir. Tarihçilerin eskiden beri kullandıkları bu terimi İngiliz filozof Henry More 1664’te “historicity, historicalness” kelimeleri ile ifade etmiştir. Daha sonra E. Bayer aynı terimi tarihsel olayların olgusallığı anlamında kullanmıştır. Tarihsellik kavramını felsefi anlamıyla kullanan ilk filozof Hegel’dir.
Hegel’e göre tarihselliğin iki anlamı vardır. 1- Geçmişte olup biten her şeyin geçmişte kalmasına rağmen etkisini devam ettirmesi halidir. 2- Tarihsellik sürekli tarihsel bir etkililiktir. Tarihselcilik terimi özellikle Hegel sisteminin parçalanmasından sonra çok çeşitli hatta birbirine karşıt anlamları barındıran çok karmaşık bir anlam içeriğiyle kullanılmıştır. Bugünde bu karmaşanın devam ettiği söylenebilir.
Tarihselcilik kavramının tarihsel süreci incelendiğinde görülüyor ki tarihselcilik Batı düşüncesinin Kartezyen dünya anlayışıyla kilitlenen zihinlere hermenötik metotla bir açılım getirme çabasıdır.
Tarihsellik ve tarihselcilik kavramlarının içinde doğup geliştiği ortam ve şartlar göz önüne alındığında ve bütün anlatılanlar ışığında değerlendirildiğinde bu terimlerin Batı düşünce sistemine ait çok geniş anlam alanına sahip olan kavramlar olduğu gerçeği anlaşılmış olmaktadır.
Tarihsellik ve Esbab-ı Nüzul
Bir kültüre ait olan kavramların başka bir kültüre nakledilmesi çok zordur hatta bazı durumlarda imkânsızdır. Tarihsellik ve tarihselcilik kavramlarına baktığımız zaman ise bu kavramlar her ne kadar Batı’nın özgü kültürüne ait kavramlarsa da yapıları gereği ortak kültürle etkileşim halindedir. İnsan tarihsel bir varlık olarak zamanı üç boyutu ile reel olarak yaşamaktadır. Bu durum onun tabiatını gereğidir. İşte bu yönüyle tarihsellik kavramı ortak kültüre aittir. Ancak anlam yüklerken, anlam çerçevesini belirlerken toplumlar farklı yaklaşımlar sergilemektedir. Tarihsellik bu yönüyle de özgü kültür vasfını oluşturur.
İnsan tarihsel bir varlıktır. Kur’an’da tarih ve tarihsel olanı, geçmişi, yaşanılan zamanı ve geleceğiyle bir bütün halinde insanı faaliyet sahası olarak görmektedir. İnsanı insan yapan bazı özellikler vardır ki bunlar Hz. Âdem’den beri ortaktır. Nüzul ortamını incelediğimizde insanlar Hz. Peygamberin önderliğinde Kur’ani değer duygusunu tam anlamıyla idrak etmeye çalıştıklarını görürüz. Esbab-ı nüzul doğrudan doğruya nüzul ortamında fiili olanı ve somut hayatı göstermek konusunda aracı deliller olarak değerlendirilir. Yani esbab-ı nüzul tarihin bir bölümünde var olmuştur ve gerçektir. İnsanın yapıp etmeleri ise şimdi içinde olup bitmez, onlar zamanın boyutlarına yayılmıştır.
Esbab-ı nüzul tarihsellik kavramı ilişkisinde özellikle vurgulanması gereken konu Kur’an-ı Kerim’in soyut bir düşünce veya düşünüş biçimi değil, yaşanmış, yaşanılabilir ve yaşanacak insanın öz niteliğiyle örtüşen bir hidayet rehberi olduğudur.
Öğrenci Adı ve
Souadı :KHOJIAKBAR
KARIMOV
Bölümü :DOKTORA
Dönem :2014/2015
Öğrenci No : ÖZEL ÖĞRENCİ
Konu
: Kur’an ve Bağlam kıraati
hülasası nedir? Esbab-ı nüzul hakkında üç kitap ve üç makale (literatür)
ESBÂB-I NÜZÛL KONUSUNDA MAKALE VE KİTAPLAR
KİTAPLAR
1. Serinsu, Ahmet Nedim, Tarihsellik
ve Esbab-ı Nüzûl, Ankara: Şule Yayınevi, 1996.
2. Elmalı, Abdurrahman, Fahreddin
er-Razi’de Esbâb-ı Nüzûl Değerlendirmesi, Harran Üniversitesi İlahiyat
Fakültesi Vakfı, 1998.
3. Bıyıkoğlu, Yakup, Esbab- ı Nüzul ve Kur'an'ın
Anlaşılması, Rağbet Yayınları.
MAKALELER
1. Türcan, Selim, Tefsir Tarihçiliği Bağlamında Klasik Esbab-ı
Nüzul Yaklaşımının Değerlendirilmesi, İslâmî İlimler Dergisi, c. II, sayı:
1, 2007.
2. Aydemir, Abdullah, Esbabü'n-Nüzul, Diyanet
İlmi Dergi, 1972, cilt: XI, sayı: 1, s. 28-36.
3. Albayrak, Halis, Allah'ın
Nüzul Dönemindeki Farklı Davranış Tarzının Mümin Kur'an Anlayışına Katacağı
Boyut Üzerine, 1996, s. 34-39.
4. Muhsin Demirci, Esbâb-ı
Nuzûl'un Kur'an Tefsirindeki Yeri, Marmara Üniversitesi Ilahiyat
Fakültesi Dergisi, 11, 1993.
KUR’ÂN VE BAĞLAM KİTABININ ÖZETİ
Kur’ân ve Bağlam kitabı; “Kur’ân’ın Anlaşılmasında Esbâb-ı Nüzul’ün Rolü”,
“Sa’lebe Kıssası” ve “Tarihsellik ve Esbâb-ı Nüzul” isimli üç kitaptan
oluşmaktadır.
Birinci Kitap Kur’ân’ın Anlaşılmasında Esbâb-ı Nüzul’ün Rolü
diye adlandırılmış ve üç ana bölümden
oluşmaktadır. İlk bölüm, “Kur’ân İlimleri ve Esbâb-ı Nüzûl İlmi” başlığı ile
yazılmıştır. Burada öncelikle Kur'ân-ı Kerim İlimlerinin ne olduğundan,
doğuşundan ve gelişiminden bahsedilmiştir. Daha sonra bu ilimlerden biri olan
Esbâb-ı Nüzûl ilminin tanımı yapılmış, doğuşu ve gelişimi açıklanarak Kur'ân-ı
Kerim İlimleri arasındaki konumuna vurgu yapılmıştır. Hadis Usûlü açısından
Esbâb-ı Nüzûl rivayetleri incelendikten sonra, bu rivayetler tasnif edilmiştir.
Sonrasında taaddüt, taahhür ve umum-husus meselelerine yer verilip, islam
kültür tarihinde Esbâb-ı Nüzûl rivayetlerinin değerlendirilmesine genel bir
bakış getirilmiştir.
İkinci bölüm, “Kur'ân-ı Kerim’in Anlaşılmasında Esbâb-ı Nüzûl
Rivayetlerinin Değerlendirilmesinin Sonuçları” başlığı altında yazılmış,
Esbâb-ı Nüzûl’un Kur'ân-ı Kerim’in anlaşılmasında yetersiz kalması ve
rivayetlerinin doğurduğu olmuşuz sonuçlar incelenmiştir. Üçüncü bölüm, “Esbâb-ı
Nüzûle Yeni Bir Yaklaşım” başlığı ile Esbâb-ı Nüzûl rivayetleri yeniden bir
değerlendirmeye tâbi tutulmuştur.
Esbâb-ı Nüzûl İlminin Kur'ân-ı Kerim’i anlama açısından yetersiz kaldığı
bir takım hususlar bulunmaktadır. Bunlar, rivayetler açısından (merfu-musned,
mursel Esbâb-ı Nüzûl rivayetleri, senedlerin hazfedilmesi, rivayetlerin
tasnifine ve rivayet sigalarına dikkat edilmemesi), umumu hususileştirme
açısından (sebebiyet ifade eden sebeb-i nüzulün nass olarak umum değil de husus
ifade ettiği şekilde anlama çabaları), taaddüt-taahhür açısından (nüzul sebebi
olarak bir ayet için bir çok sebep bulunması nedeniyle ortaya çıkan
mesele) ve tarih ilmi açısından (her ayete bir nüzul sebebi arama
çabaları ve geçmiş ümmetlerle ilgili olaylar ile nüzul ortamı olaylarını
karıştırma) olmak üzere 4 grupta toplanmaktadır. Esbâb-ı Nüzûl rivayetlerinin
doğurduğu olumsuz sonuçlar ise, yorum zenginliğine engel olması, Kur'ân-ı
Kerim’in evrensel hedefi olan Kur’ân-İnsan-Hayat bütünleşmesini önlemesi ve
konunun istismar edilmesidir.
Esbâb-ı Nüzûle yeni bir yaklaşımın neticesinde, ilk olarak ona olan
ihtiyacın sınırlarını belirlenmesi gerekmektedir. Bu ilkeler genel olarak,
Esbâb-ı Nüzûl rivayetlerinin tamamının ihata edilmesinin mümkün olmayışı ve
Esbâb-ı Nüzûlü bilmeden de Kur'ân-ı Kerim’i anlamanın mümkün oluşudur. Özelde
ise, sebeb-i nüzulü bilmenin durumun gereğini bilmek gibi olduğu ve Kur'ân-ı
Kerim’in zâhir nasslarını mücmel nasslar konumuna getirme şüphesi ve güçlüğü
bulunduğu haller ve Kur'ân-ı Kerim’in anlaşılmasında esbâb-ı nüzule olan
ihtiyacı ilk planda Kur’ân’ın belirlemesi gerektiğidir. İkinci olarak Kur'ân-ı
Kerim’in bütünlüğü dikkate alınmalıdır. Üçüncü olarak siyak-sibak ilişkisi göz
önünde bulundurulmalıdır.
İkinci Kitap Sa’lebe Kıssası (Esbâb-ı Nüzûl’e Yeni Bir Yaklaşım) olup,
beş ana bölümden oluşmaktadır. Ana bölümlere gelmeden önce esbâb-ı nüzûlün ne
olduğu açıklanıp, Kur'ân-ı Kerim’in anlaşılmasında esbâb-ı nüzule yeni bir
yaklaşıma ihtiyacın ne olduğundan bahsedilmiştir. Bu kitapta amaç, esbâb-ı
nüzûle yeni yaklaşımın ilkelerini bir sebeb-i nüzûl rivayeti üzerinde
uygulamaktır.
Kitabın ilk bölümünde Sa’lebe Hadisine yer verilmiştir. İkinci bölümünde s’îre,
ricâl ve tarih kitaplarında bu kıssanın nasıl ele alındığı incelenmiştir. Bu
kıssanın sıhhatinde sıkıntı görmeyenler, olayın doğru ancak kahramanın başkası
olduğunu söyleyenler ve kıssanın sıhhatinden şüphe edenler olmak üzere 3 farklı
durum olduğundan söz edilmiştir. Üçüncü bölümde hadis kitaplarından, dördüncü
bölümde tefsir kitaplarından Sa’lebe kıssası incelenmiştir. Son bölümde ise
esbâb-ı nüzule yeni bir yaklaşım ile bu kıssa değerlendirilmiştir. Buna göre
ilk olarak bu kıssanın hadis usulü açısından tenkid edilmesi gerekmektedir. Zira
senedi zayıftır. İkinci adımda rivayetler tasnif edilmelidir. Çünkü hadis
kitaplarının tefsir kısımlarında bir ayetin nüzul sebebi olarak pek çok rivayet
örnek gösterilmektedir. Bu kıssa da onlardan biridir. Üçüncü olarak tarih
kitaplarından yararlanılmalı ve son olarak ise, Kur’âni bütünlük ve siyak-sibak
bağlamında bu kıssa değerlendirilmelidir.
Üçüncü Kitap Tarihsellik ve Esbâb-ı Nüzûl. Bu kitapta ilk olarak
konuya bir giriş ile başlanmış, ardından amaç ve metot anlatılmıştır. Bu giriş
kısmında tarihsellik kelimesinden bahsedilmiştir. Tarihsellik, felsefeye ait
bir kavramdır. Kavram ise, düşünme faaliyetinin temel amacıdır. Bir kavram dil
ile ifade edildiğinde terim adını alır. Yani terim, kavramı dil aracılığı ile
anlatan dilsel bir simgedir. Bu bağlamda tarihsellik, tarih yapan bir varlık
olarak insanın, tarih hakkında edindiği tecrübelerin ve bu alanla ilgili
durumların üzerinde cereyan eden zihni faaliyetlerin sonucu oluşan düşüncelere
işaret eden bir kavramdır. Bu kitapta tarihsellik kavramı esbâb-ı nüzul
çerçevesinde ele alınıp, incelenmiş ve kendi kültür alanımızda bu kavramın
nasıl kullanılabileceği irdelenmiştir.
Kitap, iki ana bölümden oluşmaktadır. İlk bölüm, “Tarihsellik Kavramının
Temellendirilmesi” dir. Özet ile, tarihsellik ve tarihselcilik terimleri,
Batı’da XVII. ve XIX. yüzyıllarda tabiat ilimleri ile beşerî ilimler arasındaki
zıtlık, epistemolojik bir çatışmaya dönüştüğünde ortaya çıkmış kavramlardır. Bu
kavramlardan doğan anlam çerçeveleri günümüzde de bulanık halini korumaktadır.
Bu durum bu kavramların çoğu zaman birbirlerinin yerine kullanılmalarına neden
olmaktadır. Bu kavramlar, Batı düşünce sistemine ait çok geniş anlam alanlarına
sahiplerdir.
İkinci bölüm “Tarihsellik ve Esbâb-ı Nüzûl” başlığı altında incelenmiştir.
Tarihsellik ve tarihselcilik kavramları Batı’nın kültürüne ait kavramlar olduğu
için, kendisini kuşatan bu kültürel ortamdan etkilenmesi de kaçınılmazdır.
Kur'ân-ı Kerim insana hidayet rehberi olmayı ana gaye edinerek, tarih ve
tarihsellik bağlamında temel karakteristiğini ortaya koymaktadır. Onun hemen
hemen her suresinde insan ve insan toplulukları ve onlar ile ilgili oldular ve
olaylar anlatılmaktadır. Ki zaten nüzûl asrı yapıp-eden ve ne yapıp-ettiğini
bilen insanlardan oluşmaktaydı. Bu yapıp-etmeleri yöneten ise değer duygusudur.
İnsan tarihsel bir varlık olduğuna göre, onun yapıp-etmelerinin neticesinde
oluşan esbâb-ı nüzûlün tarihsellik kavramıyla ilgili olduğu ise kaçınılmazdır.
Esbâb-ı nüzulün tarihselliği; nüzûl ortamında ne gibi olaylar olmuş, hangi
sorular sorulmuş, nasıl olmuş da ayetler nâzil olmuş sorularının karşılığı ve
Kur'ân-ı Kerim ile insan ilişkilerinin bir bölümüne verilmiş ilahi cevaplardır.
Esbâb-ı
nüzûl-tarihsellik kavramı ilişkisine, esbâb-ı nüzulün Kur'ân-ı Kerim’in
bütünlüğü içerisindeki yeri ve insanın tarihsel bir varlık olması bağlamında
bakılmalıdır. Kur'ân-ı Kerim’in soyut bir düşünce biçimi değil, yaşanmış,
yaşanabilir ve yaşanacak bir hidayet rehberi olduğu unutulmamalıdır. Başka
kültürlere ait kavramlar kullanılırken, söz konusu kavramların tarihleri ve
içerikleri göz önünde bulundurulmalıdır.
Rüstem
CAN Öğrenci No:
14922719
Doktora
Ödevi 2014 – 2015 Güz
Dönemi
KUR’ÂN VE BAĞLAM KIRAATİ HÜLASASI
Prof. Dr. Ahmet Nedim SERİNSU hocamızın 383 sayfadan oluşan “Kur’ân ve
Bağlam” adlı eseri; “Kur’ân’ın
Anlaşılmasında Esbâb-ı Nüzul’ün Rolü”, “Sa’lebe Kıssası” ve “Tarihsellik ve Esbâb-ı Nüzul” isimli
üç kitaptan müteşekkildir. Bu eserde Hocamız bahsi geçen hususlarda tatmin
edici bilgiler vermekte ve okuyucuyu esbabı nüzul ve tarihsellik hususlarında doyurmaktadır.
Bu üç kitabın hülâsası aşağıda özet olarak verilmeye çalışılmıştır.
BİRİNCİ
KİTAP: KUR’AN’IN ANLAŞILMASINDA ESBÂB-I NÜZÛLÜN ROLÜ
Kur’an Ayetlerinin bir kısmının nerede, hangi olay üzerine ve nasıl bir
ortamda inmiş, olduğu hakkında bilgileri Ashâb-ı Kirâm’ın vermiş olduğu haberlerden
öğrenmekteyiz. Hocamız bu eserini, Yüce Kitabımızın anlaşılmasında çok önemli
yeri olan bu bilgileri okuyucuya ulaştırmak için neşretmiştir.
Üç bölümden müteşekkil olan eserin ilk bölümü, “Kur’ân İlimleri ve Esbâb-ı Nüzûl İlmi” başlığı ile ele alınmıştır.
Bu bölümde “Kur'ân-ı Kerim İlimleri” denilince ne anlaşılması gerektiğinden, bu
ilimlerin oluşmasından bahsedilmiştir. Kur’an ilimlerini şöyle tanımlayabiliriz:
“Konusu her yönüyle Kur’an-ı Kerim olan, Kur’an ile ilgili veya Kur’an’ın
içerdiği ilim ve araştırmalardan oluşan, Kur’an’ın en doğru şekilde
anlaşılmasına yardımcı olmayı gaye edinen bilgi türüdür.”
Akabinde “Esbâb-ı Nuzül” ilminin
ne olduğu açıklanarak Kur’an ilimleri arasındaki yeri anlatılmış ve islâm kültür
tarihinde Esbâb-ı Nüzûl rivayetlerinin değerlendirilmesine genel bir bakış açısı
getirilmiştir. Sebeb-i
nüzûlun tanımını şöyle yapabiliriz: “Nüzûl ortamında meydana gelen bir hadise
veya Hz. Peygambere yöneltilen bir soruya vuku bulduğu günlerde bir veya birkaç
ayetin cevap vermek ve hükmünü açıklamak üzere nazil olduğu ortamı resmeden
hadiseye sebeb-i nüzûl denir.”
Eserin ikinci bölümü, “Kur’ân-ı Kerim’in
Anlaşılmasında Esbâb-ı Nuzûl Rivayetlerinin Değerlendirilmesinin Sonuçları”
başlığı altında incelenmiş, Esbâb-ı Nüzûl’un Kur’ân-ı Kerim’in anlaşılmasında yetersiz
kaldığı noktalar ve bunların sonuçları üzerinde durulmuştur. Bunları birkaç
noktada şöyle sıralayabiliriz: “Müfessirlerin sebeb-i nüzûl rivayetleri
hadisçiler tarafından tenkit edilmiştir. Çünkü bu eserlerde tenkit edilen bol miktarda
zayıf ve mevzu rivayet bulunmaktadır. Diğer bir problem senedsiz
rivayetlerdir. Kur’an’ın anlaşılmasında sebeb-i nüzûlün yetersiz kaldığı başka
bir alanda rivayetin umum değil husus ifade etmesidir. Diğer bir konu bir ayet için bir rivayetin
bulunması nedeniyle taaddüt ve taahhür sorunudur. Rivayetlerin yetersiz kalmasının
bir diğer sebebi de bunların bir kısmında görülen tarihi gerçeklere aykırılık
ve zaman bakımından uygunsuzluktur.”
Sebeb-i nüzûlün bazı olumsuz yönleri de vardır. Bu olumsuz yönlerden
birisi, Kur’an’ın anlaşılmasında yorum zenginliğini engellemesidir. Kur’an’ın anlaşılmasında esbab-ı nüzûlün diğer
bir olumsuz yönü, Kur’an’ın evrensel hedeflerinin, Kur’an – insan - hayat
bütünleşmesini engellemesidir. Esbâb-ı nüzûl rivayetlerinin olumsuz sonuçlarından birisi de konunun
istismar edilerek, mezhep hareketlerinde ve şahışların ebedileştirilmesinde
kullanılmasıdır.
Üçüncü bölümü, “Esbâb-ı Nüzûle Yeni
Bir Yaklaşım” başlığı ile Esbâb-ı Nüzûl rivayetleri yeniden bir
değerlendirmeye tâbi tutulmuştur. Esbâb-ı Nüzûle yeni bir yaklaşımın
neticesinde, ilk olarak ona olan ihtiyacın sınırlarının belirlenmesi
gerekmektedir. Bu ilkeler genel olarak, Esbâb-ı Nüzûl rivayetlerinin tamamının
ihata edilmesinin mümkün olmayışı ve Esbâb-ı Nüzûlü bilmeden de Kur’ân-ı
Kerim’i anlamanın mümkün oluşudur. İkinci olarak Kur'ân-ı Kerim’in bütünlüğü
dikkate alınmalıdır. Üçüncü olarak siyak - sibak ilişkisi göz önünde
bulundurulmalıdır.
İKİNCİ KİTAP: SA’LEBE KISSASI (ESBÂB-I NÜZÛLE
YENİ BİR YAKLAŞIM)
Beş ana bölümden oluşan bu kitapta ana bölümlere gelmeden önce esbâb-ı
nüzûlün ne olduğu açıklanmış, Kur’ân-ı Kerim’in anlaşılmasında esbâb-ı nüzûle yeni
bir açı kazandırmanın gerekliliği üzerinde durulmuştur ve bir rivayet üzerinde
bu ilkeler başarılı bir şekilde anlatılmıştır. Müfessirler her rivayeti, zayıf
olsun, mevzu olsun, kitaplarında aktarmışlardır. Bunun nedeni kendilerine
ulaşan rivayetlerin yok olmasından korkmalarıdır. Sonradan gelenleri de bunları
kabule zorlamamışlardır.
Bu rivayetlerden birisi Sa’lebe Kısassıdır. Tevbe suresi 75. ayetin
anlaşılması için zikredilmiştir. Olayın özü, Sa’lebe’nin zekâtının Hz.
Peygamber ve daha sonraki halifeler tarafından alınmayıp reddedilmesidir. Başta
söylenen ilkeler uygulandığı zaman bu rivayetin sahih nass olmadığı ve
dolayısıyla nüzûl dönemine ait olmadığı görülecektir.
İkinci bölümünde sîret, ricâl ve tarih kitaplarında bu kıssanın nasıl ele
alındığı incelenmiştir. Bu kıssanın sıhhatinde sıkıntı görmeyenler, olayın
doğru ancak kahramanın başkası olduğunu söyleyenler ve kıssanın sıhhatinden
şüphe edenler olmak üzere üç farklı durum olduğundan söz edilmiştir.
ÜÇÜNCÜ KİTAP: TARİHSELLİK VE ESBÂB-I NÜZÛL
Bu kitabın giriş bölümünde amaç
ve metot anlatılarak tarihsellik kelimesinin menşeinden bahsedilmiştir.
Tarihselliğin felsefeye ait bir kavram olduğundan bahisle tarihselliğin, tarih
yapan bir varlık olarak insanın, tarih hakkında edindiği tecrübelerin ve bu
alanla ilgili durumların üzerinde cereyan eden zihni faaliyetlerin sonucu
oluşan düşüncelere işaret eden bir kavram olduğu üzerinde durulur.
Tarihsellik kavramı 18. yüzyılda insan bilimleri ile doğa bilimlerinin
ayrıştırılma çabaları sonucu ortaya çıkmıştır. Bu kavramlardan doğan anlam
çerçeveleri günümüzde de bulanık halini korumaktadır. Bu durum bu kavramların çoğu
zaman birbirlerinin yerine kullanılmalarına neden olmaktadır. Bu kavramlar,
Batı düşünce sistemine ait çok geniş anlam alanlarına sahiplerdir.
İkinci bölüm “Tarihsellik ve Esbâb-ı Nüzûl” başlığı altında incelenmiştir. Tarihsellik
ve tarihselcilik kavramlarının batı kültürünün kavramları olması sebebiyle bu
kavramların ortaya çıkmış olduğu kültürün özelliklerini taşıdığından
bahsedilir. Kur’ân-ı Kerim ise, insana hidayet rehberi olmayı ana gaye
edinerek, tarih ve tarihsellik bağlamında temel karakteristiğini ortaya
koymaktadır. Onun hemen hemen her suresinde insan ve insan toplulukları ve
onlar ile ilgili olgular ve olaylar anlatılmaktadır.
Nüzûl asrı yapıp - eden ve ne yapıp -
ettiğini bilen insanlardan oluşmaktaydı. Bu yapıp-etmeleri yöneten ise değer
duygusudur. İnsan tarihsel bir varlık olduğuna göre, onun yapıp - etmelerinin
neticesinde oluşan esbâb-ı nüzûlün tarihsellik kavramıyla ilgili olduğu ise
kaçınılmazdır. Esbâb-ı nüzûlün tarihselliği; nüzûl ortamında ne gibi olaylar
olmuş, hangi sorular sorulmuş, nasıl olmuş da ayetler nâzil olmuş sorularının
karşılığı ve Kur'ân-ı Kerim ile insan ilişkilerinin bir bölümüne verilmiş ilahi
cevaplardır.
Sonuç olarak; esbâb-ı nüzûl, Kur’an’ın soyut bir düşünce değil, yaşanmış bir hakikat
olduğunu ortaya koyar. Fakat başka kültürlerin kavramları kullanılırken
içerikleri dikkate alınmalı ve tarihsellik kavramı kullanılırken bu husus göz
ardı edilmemelidir. Kur’an hakkında ilmi faaliyette bulunan her ilim adamı, kullandığı
kavramı açık seçik ortaya koymalıdır. Esbâb-ı nüzûlden tarih - siyer yazımında
faydalanmak ancak semantik ve linguistik gibi kavramları, bahsedildiği şekliyle
içselleştirmek suretiyle mümkün olacaktır.
ESBÂB-I NÜZÛL HAKKINDA ÜÇ KİTAP
1-
Ebu’l-
Ferac Abdurrahman Ali İbnu’l-Cevzî (ö. 597), Kitâbu Esbâbi’n-Nüzûl.
2-
İbn
Teymiyye (ö. 728 / 1328), et-Tıbyân fî
nüzûli’l-Kur’ân.
3-
Abdulfettah
Abdülgani el-Kâdî, Esbâbü'n-Nüzûl. (Merhum
Hocamız Salih AKDEMİR tarafından tercüme edilmiştir.)
ESBÂB-I NÜZÛL HAKKINDA ÜÇ MAKALE
1-
Prof. Dr. İshak
YAZICI, “Nüzûl Sebeplerini Bilmenin
Kur’an Tefsirindeki Önemi”
2-
Prof. Dr. Muhsin
DEMİRCİ, “Esbâbu’n-Nüzûlün Kur’an
Tefsirindeki Yeri”
3- Prof. Dr. İsmet ERSÖZ, “Kur’an ve İlmü Esbâbi’n-Nüzûl”
Adı ve Soyadı: Mehmet UZUN
(Doktora
Öğrencisi)
Dönemi
: 2014-2015
Öğrenci No :
14922717
Konu “Esbab-ı nüzul” hakkında üç kitap ve üç makale
(literatür) adı/bağlantısını (linkini) veriniz :
SEBEB-İ NÜZUL İLE İLGİLİ KİTAPLAR
أسباب
النزول المسمى لباب النقول في أسباب النزول
المؤلف: عبد الرحمن السيوطي جلال الدين
http://ia700401.us.archive.org/29/items/waq57221waq/57221.pdf
........................................................................................................
العجاب
في بيان الأسباب
المؤلف:
أحمد بن علي بن حجر العسقلاني شهاب الدين أبو الفضل
المحقق:
فواز أحمد زمرلي أبو عبد الرحمن
http://ia700404.us.archive.org/11/items/waq3629993091/93091.pdf
.......................................................................................................
أسباب
النزول وأثرها في بيان النصوص دراسة مقارنة بين أصول التفسير وأصول الفقه
المؤلف:
عماد الدين محمد الرشيد
http://ia802701.us.archive.org/20/items/waq44759/44759.pdf
SEBEB-İ NÜZUL İLE İLGİLİ MAKALELER
Ondokuz Mayıs Üniversitesi
İlahiyat Fakültesi Dergisi, 1987, sayı: 2, s. 117-128
Nüzûl Sürecinde Bir Muhatab Olarak Hz. Ömer ve
Muvâfakatları, Gökhan Atmaca Sakarya Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, 2010, sayı: 21, s. 43-67 Kur’an ve ilmu esbabi’n-nüzul, İsmet Ersöz Kur’an ve Tefsir Araştırmaları III, 2002, s. 315-32 |
Celaleddin GÜL
DOKTORA
ÖĞRENCİ NO: 14922708
2014/2015 GÜZ DÖNEMİ
ESBÂB-I NÜZÛL İLE İLGİLİ 3 KİTAP
1. Bedreddin Çetiner, Fatiha’dan Nas’a Esbab-ı Nüzûl (Kur’an Ayetlerinin iniş sebebi), İstanbul,
Çağrı Yayınları, 2002
2. Vahidi,
Esbâb-ı Nüzûl, çev. Necdet Çağıl ve Necati Tetik, İhtiyar Yayınları,
3. Abdulfettah Abdulğanî Kadî, Esbab-ı Nüzûl Trc. Salih Akdemir, Fecr Yay.
ESBÂB-I NÜZÛL İLE İLGİLİ 3 MAKALE
1. Halid b. Süleyman el-Müzenî, el-Muharrir fi Esbabi
Nüzûli'l-Kur'an (min
hilali Kütübi't-Tis'a), Riyad 1429
2. Mustafa Ünver, Tarih İlmi ve Nüzûl
Sebepleri.
3. Selim Türcan, Tefsir
Tarihçiliği Bağlamında Klasik Esbab-ı Nüzul Yaklaşımının Değerlendirilmesi,
“İslâmî İlimler Dergisi”, c. II, sayı: 1, 2007.
Kur’an
ve Bağlam ( ÖZET )
Esbab-ı nüzul bilgisi, Kur’an’ı Kerim’in nüzul ortamının asli bir
unsurudur. Çünkü esbab-ı nüzul Kur’an’ın anlaşılmasında gereklidir. Bu ilme
vakıasını tespit, tenkidi ve yeni bir yaklaşım ile yönelip yararlanma yoluna
gideceğiz. Bu sebeple işe önce Ulumu’l-Kur’an denildiğinde kast olunan şeye ve
tarih boyunca bu kavramdan anlaşılan manaya değineceğiz.
Kur’an ilimlerinin kaynağı vahiy mahsulü olan Kur’an’dır. Hz.
Peygamberin görevi ise tebliğ ve tebyindir. Hz. Peygamberin maarif siyasetinin
temelini kıraat-kitabet oluşturmuştur. Bu sebeple ilk üniversite diye
isimlendirilen Suffe’yi oluşturmuştur. Bu dönemde Kur’an ilimlerinin telifine
gerek duyulmamıştır. Çünkü mesajı anlıyor ve muhatabına direk her şeyi
sorabiliyorlardı. Hz. Ebu Bekir döneminde Kur’an’ı Kerim cem edildi, Hz. Osman
döneminde çoğaltıldı, Hz. Ali ve sonrasında dönemde ise harflerin noktalanması
ile harekelenmesine başlanmıştır. İslamiyet’in genişlemesi ve yeni kültürler
Ulumu’l-Kur’an’ın tedvinini hazırladı.
Ulumu’l-Kur’an kavramının bugünkü araştırmalarımızda kullanıldığı
şekilde berraklaşması Zerkeşi sayesinde h. VIII.asırda vuku bulmuştur.
Şatibi’ye göre Ulumu’l-Kur’an’a dahil olan ilimler muradı ilahinin
anlaşılmasına yardımcı olan ilimlerle Kur’an’ın anlaşılmasında araç olan
ilimlerden oluşmaktadır. Kur’an ilimleri konusu her yönüyle Kur’an’ı Kerim
olan, Kur’an’la ilgili veya Kur’an’ın içerdiği ilim ve araştırmalardan oluşan,
Kur’an’ın en doğru şekilde anlaşılmasına yardımcı olmayı gaye edinen bilgi
alanıdır.
Sahabe için esbabı nüzul çok önemli bir bilgi olarak telakki
edilmiş ve kuranı anlamayı bu bilgiye sahip olmakla eşdeğer görmüşlerdir. Özünde
nakil ilmidir ve sahabeler tabiilere bunu öğretim yani sözlü yolu kullanarak
aktarmışlardır. Sonraki asırlarda bile bu ilim kuran ilimleri arasındaki yerini
korumaya devam etmiştir. İlk tefsir kitapları rivayet tefsir metoduna dayalı
idi ve esbabı nüzul rivayetleri de bu kitaplardaki asarı merviyyeden idi.
Esbabı nüzul rivayetleri ilk önce hadis mecmualarında ve bilahare de tefsir
eserlerinde kaydedilmiştir.
El yazması şeklinde elimize ulaşan herhangi bir eser yoktur. Tüm
eserler sadece bibliyografik malumat olarak vardır. Sebebi nüzul eserlerinin
müstakil olarak telif edilmeleri Ali b. El-Medini ile başlamıştır. Esbabı nüzul
ancak sahih nakille bilinebilir. Dolayısıyla bu, hadis usulünde hükmen merfu
sayılmıştır. Rivayet sığaları iki şekilde oluşmuştur. Birincisi, sebep ifade
etmede nass olan rivayetler, ikincisi ise, sebep ifade etmede nass olmayan
rivayetler şeklindedir.
Esbabı nüzul rivayetlerinin vürud itibariyle tasnifi kısmı genelde
ya bir suale cevap veya istifta olarak adlandırılan fetva verme maksadları
gütmektedir. Ayrıca hükmü beyan maksadı ile bir hal veya durum ya da bir
hadisenin meydana gelmesi sebebiyle olur. Bir ayet için çeşitli sebebi nüzullar
zikredildiğinde hadis usulünde rivayetlerin tenkid edilmesinde uygulanan
yönteme göre tasnif yapılır. Mezhep hareketleri ve israili haberler esbabı
nüzul rivayetlerinde ihtilaf sebebi olmuştur.
Zerkani, nüzulde teaddütten bahsedilmesine sebep olan hadiseler
arasında zaman yakınlığını şart koşmuştur. Aslında alimlerimizin ekseriyeti
taaddütü kabul etmişlerdir. Bir ayet için iki ayetin nazil olması ise nüzulün
taadütü olarak isimlendirilmiştir. Mesela Ali imran 195. ayet ve Ahzab 35. ayet
bu kabildendir.
Zerkeşi
nüzülün, hükümden önce olabileceğini şöyle ifade eder:
واعلم انه قد يكون النزول سلبقا على الحكم
Örnek:
87/ A’la 14. Ayyetidir: قد افلح من تزكى
Bu
ayetle, Beyhaki’nin İbn Ömer’den rivayet ettiğine göre fıtır sadakasına
istidlal olunmuştur. Hâlbuki bu ayet Mekki’dir.
Umum ve husus meselesinde nass, amm sıga ile varid ise, nassın
umumuyla amel etmek lazımdır. Bu umumi nassın vüruduna sebep teşkil eden nüzul
sebebi halleri nazarı dikkate alınmaz. Çünkü nassın umum sığasıyla varid olması
demek Şeriat sahibinin, nassın hükmünün umumi olmasını istemesi, sebebine has
ve mahsus olmamasını dilemesi demektir. Örneğin; Lian ayetinin zevcesinin
zinakar olduğunu iddia ederek, bunu şahitlerle ıspat edemeyen Hilal b. Ümeyye
hakkında veya bu hadise sebebiyle inmiş olduğu rivayet edilmiştir. Böyle olsa
bile ayet, karılarının zinakar olduğunu iddia eden bütün kocalar hakkında
umumidir, ammdır.
Esbabı nüzulle ilgili ilimlerden hikmet-i teşriiye ilmi hakkında şu
söylenebilir. İslam dini ilahi dinlerin sonu ve hepsinin tamamlayıcısıdır. O
halde Müslümanlıktaki dini hükümlerin, emirlerin, nehiylerin hikmetten hali
olamayacağı pek açıktır. Bundan dolayı birçok şer’i hükmün hikmetlerini
araştırmak caiz, bu alanda filozofça görüşler serdedilmesi kabildir.
Mübhematu’l Kur’an ilmi nakli ilimlerdendir. Zerkeşi ve Suyuti
selef alimlerinin bu ilme çok önem verdiğini söylerlerse de bu konunun istismar
edilmiş olduğu yaygın olan kanaattir. Zerkeşi’nin mantıki bir gerçeklik ve
kelam’ın akışını düzenleyen bir olgu olarak tarif ettiği tenasub ve insicam
ilmi, ayetler ve sureler arasında olan şeydir. Ne var ki selef alimleri bu
ilimle uğraşmamışlardır. Onlara göre beyan ilimleri tenasub-tenasuk konusunda
söylenebilecekleri incelemişler ve en güzel şekilde açıklamışlardır. Bu konuda
ayrıca çalışma yapmayı tekellüf olarak görmüşlerdir. Kur’an okuyucusu
münasebat-insicam hususunda sunulan ilkeler ışığında bir noktaya kadar
varabilir. Ancak onun ötesine geçmemelidir.
İslam kültür tarihinde esbabı nüzul rivayetlerinin
değerlendirilmesi hususunda kastedilen, metodik açıdan bir değerlendirmeye tabi
tutmasıdır. Tefsir rivayetlerinde zayıf, garip, münker ve israili bir çok
hadisin zikredilmiş olması, hatta mevzu hadis dahi nakledilmesi, alimlerimizin
bir tefsir haberini eserlerinde rivayet etmiş olmaları, o rivayetin sıhhatine
delil teşkil etmemelidir. İbn Salah bu durumu “çünkü isnad ilmi tam anlamıyla
ve mükemmel bir şekilde hayatlarına girmemişti” diyerek açıklamıştır. Bu
rivayetlerin senet ve metin tenkidi kurallarının sıkı eleğinden geçirilmesi bir
zarurettir. Böylece tefsir kitaplarında kalmaya hakkı olmayan pek çok rivayet
temizlenmiş olacaktır.
Bu bölümde Kur’an’ı Kerim’in anlaşılmasında esbabı nüzulün yetersiz
kalması hakkında bilgiler vereceğiz. Çünkü göz ardı edilen bazı tutumlar bazı
problemlere sebep olmuştur. Özellikle rivayet açısından ve hadis usulü
açısından incelendiğinde görülecektir ki, bu rivayetler sema yoluyla nakl ve izah
edilmiştir. Müsned hadis ismi konusu incelenirken özellikle esbabı nüzul
açısından ele alınınca bir çok husus izaha muhtaç kalmaktadır.
Esbabı nüzul rivayetlerinin yetersiz kaldığı hususlardan bir diğeri
de tabiilerden yapılan ve onların Hz. Peygambere veya dönemine izafe ettikleri
esbabı nüzullerdir. Mursel olan rivayette tabii, sahabinin ismini anmaz. Bu
rivayeti nakleden Mursil sika’dan rivayetle irsal’de bulunuyorsa bu mursel
kabul edilmiştir. Eğer sika ve gayri sika’dan rivayet etmekle maruf ise,
rivayeti de hali meçhul olandan yapıyorsa bu mursel mevkuf olur. Sika ravilerin
rivayetlerine muhalif murseller ise merdud olur.
İmam Şafii, tabiilerin önderlerinden olmak şartıyla mursel haberi
kabul etmektedir. İbn-i Teymiyye ise آحاديث سبب النزول
فغالبها مرسل ليس بمسند demektedir. Zahid Kevseri ise murseli
kabul etmeyenin, sünnetin yarısını da kabul etmemiş olacağını vurgulamıştır. Esbabı
nüzulün rivayetler açısından yetersiz kalmasının başka bir sebebi de, senetsiz
rivayetlerin bir dönem mevcut olmasıdır. Aslında bütün sebebi nüzul rivayetleri
tenkide tabi tutulmalıdır, böylece hangi rivayetlere itimad edilebileceği
bilinmiş, mevzu olanlar ayıklanmış olur. Rivayetlerin tasnifine dikkat etmeme
de yine bu rivayetlerin yetersiz kalma sebeplerinden sayılmıştır. Esbabı nüzul
rivayetleri ile tefsir rivayetleri kesinlikle birbirinden ayırtabilmelidir.
Bu konuda yetersiz kalınan bir konu da, umumu hususileştirmedir.
Lafız, umumiliği üzere baki kalamaz. Vüruduna sebep olan hal üzere sınırlı kalır.
Böylece lafız hususun murad edildiği umumu ifade eder. Asıl olan sebebin
hususiliği değil, lafzın umumiliğidir. İslam hukukunda hususi bir sebeple varid
olan her amm ifadenin umumuyla amel edilmesi tatbikatı aynen beşeri hukuklarda da
yürürlüktedir.
Taaddüt-Taahhür hususu da Kur’an’ı Kerim’in anlaşılmasında esbabı
nüzülün yetersiz kalma sebeplerindendir. Çünkü bir ayet için birçok rivayetin
bulunması sorun olmuştur. Bazıları, hasıl olan tahsil bilinen olayı veya olguyu
tekrarlamak olduğu için faydasız bir şeydir demişlerdir. Bazı alimler ise bu
meseleyi kabul ve taaddüt’ün varlığında bir çok faydalar mülahaza ettikleri
yönünde görüşleri vardır.
Kur’an’ı Kerim’in anlaşılmasında esbabı nüzulün yetersiz kalma
sebeplerinden biri de bu rivayetlerin bir kısmında görülen tarihi gerçeklere
aykırılık ile zamansal uyumsuzluktur. Buna en güzel örnek olarak Bakara
suresinin 114. Ayeti gösterilir. Taberi de dahil olmak üzere bir çok müfessir
bu ayetle ilgili olarak Buhtunnasır’dan bahsederler ama halbuki tarih
sahnesinde iki kişi vardır bu ismi kullanan. Hangisi olduğu tarih gerçeklerine
uygun halde işlenmemiştir tefsirlerde.
Kur’an’ı Kerim’in anlaşılmasında esbabı nüzul rivayetlerinin
doğurduğu olumsuz sonuçlar arasında en önde zikredileni yorum zenginliğine
engel oluşu gelmektedir. Bir ayetteki lafız birkaç manaya gelebilir. Her
sahabi, tabii veya müfessir bir manaya veya birkaç manaya ayeti, tevcih
edebilir ve etmişlerdir de… Kur’an’ı Kerimin anlaşılmasında esbabı nüzul
rivayetlerinin doğurduğu olumsuz sonuçlardan biri de Kur’an’ı Kerim’in evrensel
hedefi olan Kuran-insan-hayat bütünleşmesini önlemesidir. Bu sebepledir ki,
esbabı nüzul rivayetleri ile aktarılan nüzul ortamı hadiselerinin ve hatta
sahabe ve tabiilerin kendi dönemlerinin izlerini taşıyan ve bunların tefsir
için yaptıkları esbabı nüzul rivayetlerinde anlatılan olayların gelecekte aynı
durumlar ile karşılaşacak, aynı halleri yaşayacak insanlar içinde geçerli
olduğunu görmemiz gerekmektedir.
Kur’an’ı Kerim’in anlaşılmasında esbabı nüzul rivayetlerinin
doğurduğu olumsuz sonuçlardan biri de konunun istismar edilmesidir. Yani tarihçiler,
rivayet tefsiri yazarları ve vaazlarında aktaran kıssacıların bu alanda kendi
çıkarları doğrultusunda hareket etmiş olmalarıdır. Har ayete bir sebebi nüzul
arama çabası, senetleri hazfederek rivayet etme çabası, rivayetleri tasnif
etmeme, sığalara dikkat etmeme ve tarih ilminden yararlanmama bunlar arsında
sayılır. Ayrıca şahısların ebedîleştirilmesi ve mezhep hareketlerine etkisi de
istismarın en belirgin olduğu alanlar arsında gösterilmiştir.
Esbab-ı nüzul bilgisine bigane kalınamayacağı gibi, kullanımının,
değerlendirilmesinin ilkeler konulmadan serbest bırakılması da doğru değildir.
Esbabı nüzule olan ihtiyacın sınırlarını belirleyen ilkeler nasıl olmalıdır.?
Birinci ilke şudur: Esbab-ı nüzul rivayetlerinin tamamını ihata etmek mümkün
değildir. İkinci ilke ise; esbabı nüzulü bilmeden de Kur’an’ı Kerim’i anlamak
mümkündür. Esbabı nüzul rivayetlerinin hadis usulü açısından değerlendirilmesi
konusu çok önemlidir. Emin el-Huli bu konuda “ayetin sebebi nüzulü işte bu hadisedir
demeden önce ciddi bir araştırma yapmak gerektiğini, bu hükmü vermeden önce
epeyce düşünmek zaruretini öne sürmektedir” der. Esbabı nüzul rivayetlerinin
hadis usulü kriterleri uygulanarak değerlenmesini izleyecek adım, bu
rivayetlerin tasnif edilmesi adımı olmalıdır. Çoğu şey bu sayede açıklanmış
olacaktır.
Kur’an’ı Kerim’in anlaşılmasında esbabı nüzulün değerlendirilmesi
sırasında en önemli ilkelerden biri de Kur’an’ı Kerim’in bütünlüğünün dikkate
alınmasıdır. Kur’an’ı Kerim’in cümleler ile oluşan bütünlük, teşrii bütünlük,
sürelerin dahili bütünlüğü, tarihi bütünlük, siyak-sibak bütünlüğü ve Kur’an’i
cümleler- süreler arasındaki bütünlük bir bütün olarak Kur’an’ı Kerim’dir.
Esbab-ı nüzul rivayetlerinde gelen örnekler her nesil ve asırda,
her zaman ve mekanda görülen örnek kişilere aittir. Bunlar her ne kadar ilk
bakışta belirli kişilerden bahsediyorlarsa da, Kur’an’ı Kerim’de benzer insani
nitelikleri konu edinen bir çok ayetin nüzul sebebini tespit etmek hiçbir
müfessir için mümkün değildir. Çünkü Kur’an’ı Kerim’in zaman mekan ve kişiler
üzerinde ibtidaen inen ayetleri vardır.
Mesela 10/Yunus süresi 12. Ayetinde bir insan karekteri
resmedilmektedir. Bu insan tipi her toplumda ve her kuşaktaki insanlar arasında
görülebilir.
Kur’an’ı Kerim’in anlaşılmasında esbab-ı nüzul’dan yararlanırken
siyak-sibakın göz önünde bulundurulması ilkesi, genel ilke olarak zikredilen
kuran bütünlüğü kavramına dahil bir prensiptir. Siyak-sibak’ın kavram karşılığı
olarak günümüz Türkçe’sinde bağlam, kontekst sözcükleri kullanılmaktadır. Bağlam
olgusu mantıki bir gerçekliktir. Nass-siyak-sibak-rivayet uyumu kesinlikle
gözardı edilmemelidir.
Kur’an’ı Kerim’in hemen her süresinde mutlaka ya insan ve insan
toplulukları ya da onlarla ilgili olgular ve olaylar anlatılır. Dolayısıyla
kuran, tarih ve tarihilik’i geçmişi, yaşanılan zamanı ve geleceği ile bir bütün
halinde insanın faaliyet sahası olarak görmektedir. Aslında bu olgu çok tabii
ve doğaldır. Esbabı nüzul-tarihilik münasebetine insanın tarihi bir varlık
oluşu bakımından yaklaşmak zarureti vardır. Çünkü insanın yapıp etmeleri
“şimdi” içinde olup bitmez, onlar zamanın boyutlarına yayılmışlardır.
Esbabı nüzul rivayetleri Kur’an’ı Kerim’in anlaşılmasında biçimsel
olarak doğruyu bulmak iddiasıyla kullanılmışlardır. Ama buna rağman
rivayetlerin içeriği ve müfessirlerin bu konudaki kanaatleri birbirine zıttır.
Bu durumun, geçerlilik iddiası taşıyan çok sayıda rivayetin bulunmasından
kaynaklandığı söylenebilir. Kısacası, rivayet çokluğu vardır ve esbabı nüzul
probleminin temel motifi, bu çok sayıda rivayetlerin rekabetidir. O nedenle bu
rivayetlerin tasnif edilmesi zorunlu hale gelmiştir.
Esbabı nüzulün Kur’an’ı Kerim’in anlaşılmasında tespit edilen
ilkeler çerçevesinde ve onlara uyarak değerlendirilmesi bir çok faydalar temin
edecektir. Kuranın anlaşılmasında insanın bakış ufkuna henüz girmemiş insanın
dikkatine henüz açılmamış sınırsız sayıda olgu olduğu göz önünde tutulacaktır. Konulu
tefsir çalışmalarında esbabı nüzulün, nüzul ortamının ve şartlarını aksettiren
yönünden sağlıklı bir şekilde istifade olunacaktır. Esbabı nüzul bilgisi ile
oluşan nedensel halkaları nüzul asrına doğru izleme imkanı doğacaktır. Bundan
da insani davranışların tarihini tespit etmede ve yazmada
yararlanılabilecektir. Müfessirler üzerine yapılan monografik çalışmalarda
esbabı nüzulle ilgili zikredilen ilkelerin uygulanması çok isabetli olacaktır.
Tevbe Suresi 75. Ayet
hakkında sebeb-i nüzul olarak gerek hadis gerekse tefsir rivayetlerinde Sa'lebe
bin Hatıb'ın başından geçen olaylar anlatılmaktadır. Hadis ve tefsir
rivayetlerinde bu konu oldukça şöhret bulmuş Sa'lebe bin hatıb adeta ayetle
özdeşleşmiştir. Hadis ilminin münekkidleri hadisin zayıflığına işaret
etmişlerdir. Müfessirlerden Taberi, yaşadığı dönemde isnad ilminin
gelişmesinden dolayı sahih ve zayıf pek çok malumat ve rivayeti kaybolup yok
olmasın diye tefsirine almıştır. Rivayetlerin kritiğini ise uzmanlarına
bırakmış tefsirinin mukaddimesinde de bu hususa temas etmiştir. Kurtubi’nin de
dediği gibi bu rivayet( Salebe kıssası) müfessirler ve kussas arasında meşhur
olmuştur.
Burada esbabı nüzul
rivayetleri konusunda bir tasnife gidilmesi gerektiği lüzumu açıkça kendini
göstermektedir. Zira müsned ve merfu olan esbabı nüzul rivayetleri ile tefsir
için olan esbabı nuzül değerlendirmelerini birbirinden ayırmak gerekir. Tevbe
Suresi 75.ayetin sebebi nuzulü olarak zikredilen rivayet sahabenin tabiinin
kendi rey ve ictihatları ile yaptıkları bir sebebi nüzul değerlendirmesidir.
Fakat bu tasnif yapılmadığından nuzül asrında olmuş gibi kabul edilmektedir.
Salebe kıssası ile
ilgili rivayetlere bakıldığında sebeb ifade etmede nass olmayan rivayet
kalıplarının da gösterdiği üzere ikinci tür tefsir için olan esbabı nuzül
değerlendirmesi türünden bir rivayet olduğu anlaşılmaktadır. Yani bu olay
sanılanın aksine cereyan etmemiş, ayetin nüzulüne sebeb olmamıştır. Rivayetin
gerçek olmadığı Hamidullah'ın da belirttiği üzere; hicri 9.asrın tarihsel
gerçekliğiyle bağdaşmamaktadır.
Sa'lebe kıssasını,
tefsirlerinde naklederek bu ayetleri yorumlayan bir çok müfessir siyak-sibakı
ihmal etmişler ve yanlış anlamalara düşmüşlerdir. Halbuki bağlam çerçevesinin
Kur'an ın anlaşılmasındaki yerine özen gösterselerdi, Tevbe suresinin bu ayetlerini
doğru anlayacaklardı. Çünkü siyak-sibak münafıklardan bahsetmektedir.
Dolayısıyla ayet; bu bağlamda Allah'a ahdini bozan, ahdinin hilafına hareket
eden ve bu eylemlerin sonunda da kalplerine nifakın yerleştiği insan
karakterlerinden bahsedildiği görülecektir. O halde Tevbe suresinin bu
ayetlerinin bağlamı münafık insan tipine ait birtakım sıfatlardır. Verilmek
İstenen mesaj belli bir şahsın kınanması değil evrensel bir karakterin
sıfatlarını sayarak müminleri bunlardan sakınmaya çağırmaktadır.
Tarihçilik ve tarihsellik kavramı batı kültürüne ait kavramlardır. Bu
kavram oluşum süreci bakımından ortak kültüre aitken; açıklık özelliği
dolayısıyla da özgü kültüre ait bir kavramdır. Batılı filozoflar
mensup olduğu milletlerin ortak kültürüne, değerlerine ait kavramlarla
kişiliklerini ve yaşantılarını yoğurmuşlar olaylara bu çerçeveden bakıp
yorumlar getirmişlerdir. Dolayısıyla da bu zemin üzerine oturan fikir ve ortak
kültürleri tamamiyle İslam kültürüne taşıyıp içselleştirmemiz mümkün değildir.
İslam kültürünün kendi farklılığı ve yapısı göz önüne alınmalıdır. Öte yandan
tarihsellik kavramı her ne kadar Batı’nın özgü kültürüne ait bir kavramsa da
ortak kültürle de etkileşim halindedir.
Kur’an’ı Kerim insanı tarihsel varlık olarak kabul eder. Bu insanın varlık
koşullarından bir tanesidir. Bu nedenle Kur’an-ı Kerim hemen hemen her
suresinde insan ve insan topluluklarından bu topluluklarda yaşanan olay ve
olgulardan bahseder. Kur’an’ı Kerim tarih ve tarihsel olanı yani geçmişi,
yaşanılan zamanı ve geleceği bir bütün olarak insanın faaliyet sahası olarak
görmektedir.
Esbâb-ı nüzul ile
tarihsellik kavramı arasında nasıl bir ilişki olduğuna gelince Kur’an insanı
ana konu edinmekle tarihselliğini ortaya koymaktadır, çünkü insan az önce de
ifade ettiğimiz gibi varlık koşullarından biri olarak tarihsel bir varlıktır.
İnsanı insan yapan bu varlık koşulları hep aynıdır. Nüzul asrı insanının varlık
koşullarını yöneten ise Kur’anî değer duygusudur. Yani Kur’an tüm insani yapıp
etmeleri, ilahi bir mesajla oluşturmak ister. İşte bu yapıp etmeler nüzul
ortamıdır. Yapıp etmeler, şimdi içinde olup bitmez zamana yayılmıştır. Şimdiki
zaman, yapıp etmeler için bir orta noktadır ve dün ile yarın arasında bağ
kurar.
Esbâb-ı nüzul, tarihsel olanın varlık biçimidir. Esbâb-ı nüzulün
tarihselliği hakkında zamana bağlılık, gelip geçicilik tanımı isabetli
değildir. Çünkü Kur’an vahyi insanı ve varlık koşullarını onaylar ve onları
geliştirmesine imkan sağlar.
I. BÖLÜM
Kur’an-ı Kerim’in anlaşılmasında, İslamın başlangıcından beri bilinen ve bilinmesi istenen bir bilgi olarak esbab-ı nüzul bilgisi , Kur’an tefsiri için önemli bir referans olmuştur. Esbab-ı Nüzul konusunu incelemek isteyenler, malumat çokluğu ve bu malumattaki sistemsizlik gibi iki olgu ile karşılaşırlar. Bu alanda esas olan tutum, esbab-ı nüzulü bilmenin faydalarından öte onun kritik edilmesi, değerlendirilmesi olmalıdır.
A-K Kur’an İlimleri Hakkında
Kur’an İlimlerinin Doğuşu ve
Gelişmesi: Kur’an-ı Kerim, kendini ümmi olan bir Peygambere tebliğ ve tebyin
görevini bildirmiştir. Yazı mecburiyeti, Bedir Savaşı sonrası esirlerin fidye-i
necatının on müslümana okuma-yazma öğretmesi olması, Medine’de ilk iş olarak
mescit ve yanına Suffe inşası, Hz. Peygamberin maarif politikasına işaret eder.
Hz. Peygamber ve sahabe
döneminde Kur’an ilimlerinin telifine gerek duyulmamıştır. Sahabe döneminin
sonlarına doğru, birinci asrın sonları ile ikinci asrın başlarına tesadüf eden
dönem , İslam kültür tarihinde “Tedvin Dönemi” olarak Kabul edilmektedir. Ortak
gaye, Kur’anın anlaşılmasına katkıda bulunmak, hadisleri tespit etmek ve Kur’an
ile hadisin manalarını açıklamaktır.
Ulumu’l -Kur’an başlığında Kur’an İlimleri tek bir eserde muhtasar olarak Zerkeşi tarafından el-Burhan fi Ulumi’l- Kur’an isimli eserde toplanmıştır.
Tefsir ilmi, Kur’an
ilimlerinden biridir ve Kur’an-ı Kerim’in sözcüklerini, anlamlarını, Kur’anla
ilgili ilimler gereğince araştıran bir ilimdir. Tefsir ilmi daha özel bir
alanda ve daha özel bir gaye ile Kur’an’a yönelir. Kur’an ilimleri ise daha
genel bir alanda ve daha genel bir gaye ile Kur’an-ı Kerim’i anlamak isteyen
ihtisas sahibi ile sade okuyucuya fikri zemin ve altyapı hazırlar.
Esbab-ı nüzul ilmi, sahabe ve tabiin dönemlerinde müstakil olarak ele alınmış ve mutlaka bilinmesi gereken bir ilim olarak zikredilmiştir. Sahabe dönemi, Kur’an ilimlerinin doğuşu konusunda ifade edildiği gibi, bu ilimlerin telifine ihtiyaç duyulmayan bir devirdir.Tedvin döneminin başlaması ile ilk telif edilen ilimler arasında esbab-ı nüzul ilmi de vardır.
B-Esbab-ı Nüzul İlmi
Bu başlıkta esbab-ı nüzul ilmi
müstakil olarak ele alınıp incelenmiştir. Bir çok tanımları yapılmasına ragmen,
genel olarak nüzul ortamında meydana gelen bir hadiseye veya Hz. Peygambere
yöneltilmiş bir soruya, vuku bulduğu günlerde, bir ya da daha fazla ayetin,
tazammun etmek, cevap vermek veya hükmünü açıklamak üzere inmesine vesile
teşkil eden ve vahyin nazil olduğu ortamı resmeden hadiseye sebeb-i nüzul
denir. Belki söylenmesi gereken şey şudur; “Bir ayetin sebeb-i nüzulu bu
hadisedir” denildiğinde ayetin varoluşu, indirilişi o hadise sebebiyledir
denmek istenmesidir.
Sahabelerin, esbab-ı nüzule
ait izahları mühimdir. İbn Abbas, sebeb-i nüzulleri soran ve araştıran bir
sahabi olarak öne çıkar. Sonraki nesiller, selefin bilgilerine önem verdiler.
Tabiin döneminde esbab-ı nüzul rivayetleri toplanmaya devam edilmiştir.
Esbab-ı nüzulün ilk kayda
geçirildiği eserler tefsir kitapları değil, hadis mecmuaları olmuştur. Esbab-ı
nüzul eserlerinin çoğunun günümüze ulaşamadığı bir vakıadır. Elimizde bulunan
yazım tarihi en eski olan eser Vahidi’nin “Esbabu’n-Nüzul” kitabıdır.
C-Esbab-ı Nüzul Rivayetleri
Bu başlık altında
esbab-ı nüzul ilmi alanına özel bir açıdan, metod açısından bakılmıştır. Esbab-ı
nüzul, ictihad ya da imal-i fikir ile değil, ancak sahih nakille bilinir.
İctihada ve reye kapalı bir konu olması yönüyle sahabenin sebeb-i nüzul
hakkındaki rivayetleri, diğer rivayetlerden ayrı değerlendirerek merfu kabul
edilmiştir.
Sebeb-i
nüzul rivayetlerinin rivayet kalıpları oldukça önemlidir.
*Sebep ifade
etmede nass olan rivayetler:
- Sebeb-i nüzul ibaresi terim olarak ele alındığında
kavramın sınırları içinde kalan rivayetlerdir.
- “Sebebi şudur” denilerek yapılan rivayetlerdir.
- Sıyga, nüzul sebebi olduğunu gösterir. Başka tarafa
hamledilemez.
- “Şu olay vuku buldu da”
denilerek yapılan rivayette olay anlatıldıktan sonra
“fe” harfi ile başlayan ibarelerdir.
- “Sebep” ifadesinin kelamın gelişinden ve ibaredeki açık
bir delilden anlaşıldığı rivayetlerdir.
* Sebep İfade
Etmede Nass Olmayan Rivayetler:
-“Sebebi budur” denilerek yapılmayan, olay anlatıldıktan
sonra “fe” harfi gelmemiş ve kelamın gelişinden nüzul sebebi rivayeti olduğu
anlaşılmayan rivayetlerdir.
-“Sıyga”dan rivayetin kesinlikle nüzul sebebi olduğu
anlaşılmaz; sadece ayetin içerdiği mana ve manalardan birini beyan ettiği
anlaşılır.
- “Ayet şu olay hakkında inmiştir” , “Ayetin ancak şu olay
hakkında indiğini zannediyorum”, “ Ayetin ancak şu olay hakkında indiğini
zannediyorum ” Bu kalıplardan biri ile rivayet olunan bir nüzul sebebi; ayetin
bir manasını, ayetin manalarını, ayetin işaret ettiği ahkamın bir tanesini
açıklıyor olabilir. O sebeple de ihtimal anlamı verdiğinden sebep ifade etmede
nass olamaz.
- “Bu ayetten Allah-u Teala’nın muradı budur”, “Ayet şu hususa
delalet etmektedir” ,“Ayetten alınacak mana şudur” ibareleri de bu gruptandır.
Açık tefsir ibareleri olarak tanımlanırlar, nass olamazlar.
-“Siyga” sebebin ihtimal dahilinde olduğu ifadesini taşır.
“Ayet şu hususta indi” dendiğinde hem sebeb-i nüzul hem de tefsir ibaresi
olabilen bir siygadır. Bu durumda karinelere bakılır.
- Rivayetlerin , ibarelerin, lafzın delalet ettiği manaların
beyanı cümlesinden ifade edilmesi halinde “sebep olarak değerlendirilmezler.
Esbab-ı nüzul rivayetleri, çeşitli tasniflere tabi tutulmuştur. Vürudu
itibariyle, hadis usulü kriterlerinin uygulanması suretiyle, esbab-ı nüzul
çeşitleri açısından tasnif edildiği gibi, şah Veliyullah Dihlevi ve Tahir b.
Aşur gibi geleneksel yaklaşımı aşan tasnifler de yapılmıştır. Esbab-ı nüzul rivayetlerindeki
ihtilaflara genel olarak tefsir ilmine ait bir problem olarak bakmalıdır.
D- Esbab-ı
Nüzulle İlgili Meseleler:
Esbab-ı
nüzulle ilgili iki sahih rivayetin te’lifinin mümkün olmaması durumunda, bu
ayetler için nüzulün taaddüd ettiği tezi öne sürülmüştür. Sebebin taaddüd
edebileceğini kabul etmek, ayetin de nüzulünün tekerrür ettiği sonucunu
doğurmuştur. Bunların dışında, özellikle abdest ve zekatın farz olması
rivayetlerinden yola çıkarak hükmün veya nüzulün taahhürü tezleri de öne
sürülmüştür.
Bir diğer
konu ise, sebeb-i nüzul rivayetlerinin umum ve husus ifade etmeleri meselesi
olmuştur. Oysa, esbab-ı nüzul Kur’an-ı Kerim’i anlamada araçtır, tahsis
vasıtası değildir.
E- Esbab-ı
Nüzulle İlgili Disiplinler(İlimler):
Esbab-ı
nüzulle ilgili rivayetler; Hikmet-i Teşriiyye İlmi, Mübhematü’l- Kur’an İlmive
Tenasüp ve İnsicam İlmini besleyen bir kaynak niteliğindedir.
F- İslam Kültür
Tarihinde Esbab-ı Nüzul Rivayetlerinin Değerlendirilmesine Genel Bir Bakış:
Esbab-ı nüzul ilmini inceleyen alimlerimiz
“metodik” olarak nitelediğimiz bu yön
üzerinde ayrıntılı olarak durmamışlardır.
Hz.
Peygamber döneminde, O’nun tefsir izahları ile yetinilmiş, sahabede ise Hz. Peygamberin tefsirini nakil ve
ictihatlarıyla yaptıkları yorumlar ile sınırlı kalmıştır. İslam fütuhatı farklı
kültürlerden insanların müslüman olmasına sebep olmuştur. Bu da Arap diline ve
gramerine ve Kur’an’ın nüzul ortamına vakıf olmayan bir ümmetin oluşmasına
sebep olmuştur.Bu boşluğu doldurma çabası ile sahabeler ve sonrasında tabiiler
Kur’anı tefsir çabasına yönelmişlerdir.
Bundan sonra, tefsir rivayetleri hakkında tenkitler doğmuştur. Ahmed b. Hanbel(241/885) “Üç şeyin senedi yoktur: Tefsir,Melahim,Megazi” İmam Ahmed’in ,tefsir rivayetlerini , melahim ve megazi rivayetleri ile aynı kefeye koymasının gerekçesi senedden mahrum olarak rivayet edilmiş olmalarıdır.
A-
Kur’an-ı Kerim’in Anlaşılmasında
Esbab-ı Nüzulün Yetersiz Kalma Sebepleri
Kur’an-ı Kerim’in anlaşılmasında esbab-ı
nüzulün yetersiz kalma sebeplerinin başında rivayetler meselesi gelmektedir.
Sahabenin sebeb-i nüzul ile ilgili rivayetlerinin müsned- merfu
değerlendirmesine tabi olup olmayacağı tartışılmıştır.
Diğer husus
ise, tabiilerden yapılan ve onların Hz. Peygambere veya dönemine izafe
ettikleri esbab-ı nüzullerdir. Mürsel hadis konusu da hüccet olup olmama
yönüyle tartışılmıştır.
Kur’an-ı
Kerimin anlaşılmasında esbab-ı nüzulün
rivayetler açısından yetersiz kalmasının bir diğer sebebi ise, senetsiz
rivayetlerin bir dönem mevcut olmasıdır. Bu durum, ihtisas isteyen bu bilgi
alanını kıssacılara ve istimara açık hale getirmeye yol açmıştır.
Rivayetlerin
tasnifine dikkat edilmemesi ve rivayetleri karıştırma meselesi de ayrı bir
problem teşkil etmiştir. Esbab-ı nüzul rivayetleri ile tefsir rivayetleri
birbirinden ayırt edilmelidir.
Sebep ifade
etmede nass olan rivayetler ile ihtimal ifade eden yani nass olmayan
rivayetlerin aynı derecede mütalaa edilmesi, tasnife dikkat edilmemesi ayrı bir
problem olmuştur.
Umumu
hususileştirme açısından da esbab-ı nüzul rivayetleri ele alınmıştır. Umumun
hususileştirilmesi Kur’an’ın anlaşılmasını güçleştirmektedir. Sahabe ve onları
izleyen alimler , ayetlerin umumiliği ilkesi anlayışında olmuşlar ve Kur’an’ı
serbestçe anlama gayretlerine önder olmuşlardır. Aslolan; sebebin hususiliği
değil, lafzın umumiliğidir.
Taaddüd
veya taahhür meselesi de benzer yanları bulunması hasebiyle aynı eleştirilere
maruz olmuştur.
B- Kur’an-ı
Kerimin Anlaşılmasında Esbab-ı Nüzul
Rivayetlerinin Doğurduğu Olumsuz Sonuçlar:
Esbab-ı nüzul rivayetlerinin Kur’an-ı Kerimin anlaşılmasında
yorum zenginliği açısından olumsuz etkileri olduğu görülmektedir. Bunlar; her ayete nüzul sebebi arama çabaları, ayetin
mana bakımından bir çok vechesi olabilir diye düşünmek varken nüzul sebebi ile
sınırlı kalma ihtimali ya da ayetin sebeb-i nüzulündeki olayın çerçevesinde
sıkışıp kalma gibi tutumlardır.
İnsan fenomeni gerçeği hesaba katıldığında nüzul asrı insanı ile çağımız insanının , insan olma bakımından temel bir birlikteliği vardır. Bu sebeple, esbab-ı nüzul rivayetleri ile aktarılan nüzul ortamı hadiselerinin ve hatta sahabe ve tabiinin kendi dönemlerinin izlerini taşıyan ve anlatılan olayların gelecekte aynı durumla karşılaşacak insanlar için de geçerli olduğunu söylemek gerekir. Bu bakış açısı, bize Kur’an-ı Kerim’in evrensel hedefi olan Kur’an- İnsan-Hayat bütünleşmesini verecektir. Çünkü, bir ayetin taşıdığı anlam ya da anlamlar, nazil olduğu zaman- mekan bağlamında taşıdığı anlamdan çok daha fazlasını ifade etmektedir.
III.BÖLÜM
A-
Esbab-ı Nüzul Rivayetlerinin
Yeniden Değerlendirilmesi:
Esbab-ı nüzule olan ihtiyacın
sınırları belirlenmeli ve esbab-ı nüzul rivayetlerinin nasıl değerlendirileceği
ilkelere bağlanmalıdır. Aksi durumda, Kur’an-ı Kerim’in anlaşılması noktasında
engeller oluşacaktır.
Belirlenecek ilkeler genel
ilkeler bağlamında elbette ; Esbab-ı nüzul rivayetlerinin tamamını ihata mümkün
değildir. İkinci olarak da esbab-ı nüzulü bilmeden de Kur’an-ı Kerimi anlamak
mümkündür.
Özel ilkeler bağlamında ;
Sebeb-I-i nüzulü bilmenin muktezay-i hali bilmek olduğu hallerde, ikinci olarak
sebeb-i nüzulü bilmenin ,Kur’an’ın zahir naslarını mücmel naslar konumuna
getirme şüphesi ve güçlüğü bulunduğu hallerde, üçüncü olarak da Kur’an-ı Kerim’in
anlaşılmasında esbab-ı nüzule ihtiyacın ilk planda Kur’anın belirlemesi yönünde
ilkeler olmalıdır.
Esbab-ı nüzul rivayetleri
hadir usulü kriterlerinin uygulanması ile değerlendirilmeye tabi
tutulmalıdır.Bunu yaparken de senet-metin bütünlüğü gözetilmelidir.
Esbab-ı nüzul rivayetlerinin
tasnifinde esbab-ı nüzul rivayetleri ve tefsir için olan esbab-ı nüzul
rivayetleri şeklindeki bir ayırıma gidilmesi faydalı olacaktır.Her iki tür
rivayetlerden Kur’an-ı Kerim’in anlaşılmasında fikir sahibi olmak, ufuk ve
bakış açısı edinmek amacıyla yararlanmak mümkündür.
B- Kur’an-ı
Kerimin Bütünlüğünün Dikkate Alınması:
Allah- insan- evren hakkındaki
Kur’ani kavramların idrak edilmesi ve Kur’andaki kelimelerin, Kur’ani
cümlelerin, ayetler ve surelerin mana çerçeveleri, kazandıkları yeni manaların
kavranması Kur’an’ı bütün olarak ele almakla mümkündür. Bütün olarak Kur’an-ı
Kerim kavramının unsurları; teşrii bütünlük, tarihi bütünlük, surelerin dahili
bütünlüğü, siyak-sibak bütünlüğü,
Kur’ani cümleler ile oluşan bütünlük ve Kur’ani cümleler ve sureler arasındaki
bütünlüktür.
C-Siyak-
Sibakın Göz Önünde Bulundurulması:
Sağlıklı ilkelere sahip Kur’an
araştırıcılarının Kur’an-ı Kerimin bütünlüğünü kavrayan ve bütünlük içerisinde
siyak ve sibakı dikkatlice değerlendiren bir tutum içinde olmaları gerekir.
İslam tarihi içinde ihtilafları körükleyen en büyük amillerden biri de ayetleri
anlamlandırırken siyak- sibak çerçevesini dikkate almama hatası olmuştur.
D-
Esbab-ı Nüzul ve Tarihilik
Kavramı:
İnsan tarihi bir varlıktır ve
bu özellik insanın varlık koşullarından biridir. Bu sebeple, Kur’an-ı Kerimin
hemen her suresinde mutlaka ya insan ve insan toplulukları ya da onlarla ilgili
olgular ve olaylar anlatılır. Bu açıdan Kur’an; tarih ve tarihilik’i geçmiş, an
ve geleceği ile bir bütün ile insanın faaliyet sahasıolarak görmektedir. İnsan
tarihsel olduğundan, onun yapıp etmelerinin sonucu oluşan esbab-ı nüzul,
Kur’an-ı Kerim’i, onun anlaşılması meselesinde tarihi bir “görüş açısı” içine
koyar.
SONUÇ
Eser,
Kur’an ilimleri ve esbab-ı nüzul kavramlarının incelenmesi ile başlar. Tanımların
oluşturulması için Kur’an ilimlerinin doğuşu ve gelişiminden bahsedilir.
Ulumu’l-
Kur’an tabirinin ilk olarak hangi alimin terminolojisinde yer aldığını bulmak,
anlam tedahülü sebebiyle oldukça zordur. Bu durum Zerkeşi ile billurlaşmıştır.
Kur’an
ilimlerine içinde bulunulan çağın aktüel bilgisinin eklenmesi kaçınılmazdır.
Netice
olarak, Kur’an ilimleri şöyle tanımlanabilir; Konusu her yönüyle Kur’an-ı Kerim
olan Kur’an’la ilgili veya Kur’an’ın içerdiği ilim ve araştırmalardan oluşan,
Kur’an’ın en doğru şekilde anlaşılmasına yardımcı olmayı gaye edinen bilgi
alanıdır.
İlk dönemlerden itibaren,
Esbab-ı nüzul ilmi Kur’an ilimleri arasında ayrıcalıklı olmuş, bu ilme vakıf
olmak Kur’an’ı anlamakla neredeyse eşdeğer görülmüştür.
Esbab-ı
nüzul, ancak sahih nakille bilinebilir. İctihada ve reye ihtimal olmayan bir
alan olduğu için esbab-ı nüzul rivayetleri, sahabenin rivayetleri kabul
görmüştür. Sahabenin müsned- merfu olmayan rivayetleri tefsir için yapılan
esbab-ı nüzul değerlendirmeleridir.
Esbab-ı
nüzulün kavramsal tanımı ile rivayet sigaları arasında kurulması gereken bir
bağ vardır ve bu çok önemlidir. Esbab-ı nüzul rivayetlerinin değişik açılardan
yeni bir tasnife tutulması gerekmektedir.
İmam Ahmed’in, “üç şeyin aslı yoktur” değerlendirmesini yapmasına neden olan isnatsız rivayetler konusu da bu ilmin zayıf görülmesine zemin hazırlamıştır. Bu alanda hadis kriterlerine başvurulması gerektiği açıktır.
İKİNCİ KİTAP
SALEBE
KISSASI
Esbab-ı
nüzul, nüzul ortamında meydana gelen bir hadise veya Hz. Peygambere yöneltilmiş
bir soruya, vuku bulduğu günlerde bir veya daha fazla ayetin, hadiseyi bu
soruyu kapsayan nitelik ve özellikleri içermek, cevap vermek veya hükmünü
açıklamak üzere inmesine vesile teşkil eden ve vahyin nazil olduğu ortamı
resmeden hadisedir.
Bu
sebeple, esbab-ı nüzul, nüzul ortamı/ zamanı içinde olup biten Kur’an-ı
Kerim-İnsan-arasındaki iletişim/ eğitim sürecini gösteren dondurulmuş
resmedilmiş olaylardır.
Kur’an’ın
anlaşılmasında esbab-ı nüzul ilmi; alimlerce hep esbab-ı nüzulün faydaları
ilkesi esas alınarak değerlendirilmiştir. Bu
bizi ancak tekrara götürmektedir. Bu nedenle, yeni bir yaklaşım
gerektiği açıktır.
Kur’an
ve Bağlam eserinin amacı bu yeni yaklaşım çabalarına bir katkı olabilmektir.
Kur’an’ın
anlaşılmasında esbab-ı nüzulün rolünde Salebe Kıssası ele alınıyor. İkinci
olarak da Kur’an-ı Kerim’in anlaşılmasında esbab-ı nüzule yeni bir yaklaşımın
ilkelerini bir sebeb-I nüzul rivayeti üzerinde tatbik etmektir.
Sa’lebe Hadisi
Müfessirler, 9/Tevbe Suresi 75. Ayetin nüzul sebebi olarak
Sa’lebe b. Hatib kıssasını zikrederler.
Bu
kıssayı ilk zikreden kaynaklar; sire, magazi ve teracim kitaplarıdır. Bu
sebeple Sa’lebe kıssasının anılan kaynaklarda nasıl ele alındığını incelemek
gerekirse; Ulemanın kıssa üzerinde yaptıkları değerlendirmeler incelendiğinde,
iki husus ortaya çıkar.
a)
Sa’lebe’nin
vasıfları (kim olduğuna dair)
b)
Hadisenin
sıhhat derecesi (Böyle bir kıssanın doğru olup olmadığına dair hususlar)
Hadis
kitaplarında Sa’lebe kıssası bazı alimlerce nakledilmiş, bazıları da sıhhati
üzerine görüşlerini de yazmışlardır.
Salebe
kıssası, bazı alimlerce Hz. Peygamberin bir mucizesi olarak ele alınmış,
diğerlerince ise üzerinde tereddüt olduğu görüşü ile sorgulanmıştır. Özellikle,
tevbesinin neden kabul görmediği, zekatı alma konusunda neden geri durulduğu
gibi yönlerden kritik etmişlerdir.
Tefsirlerde
Sa’lebe kıssası iki yolla alınmıştır. Çoğu alim, kıssayı Taberi’nin(310/922)
“tefsir rivayetleri ansiklopedisi” olarak tanımlanan Camiu’l- Beyan an Tefsir-i
Ayi’l- Kur’an’ından nakletmiştir. Diğerleri ise; muhtelif tariklerle farklı
kaynaklardan almışlardır.
Sa’lebe
kıssasının sıhhatine inananlar da eserlerinde konu ile ilgili ihtilaflara da
yer vermişlerdir. Kıssaya şüphe ile bakanlar da tüm rivayetleri ele almışlar,
sonra bunlar arasında muhakeme yaparak farklı yorumlarda tercih ettiklerini
belirtmişlerdir.
Sa’lebe
kıssası hakkındaki malumat, 9/Tevbe 75. Ayetin anlaşılmasında yeterli bir
kanaat vermemektedir. Dolayısıyla yeni bir yaklaşıma ihtiyaç vardır.
Bu
bağlamda; Sa’lebe kıssası ile ilgili rivayetler, hadis usulü açısından tenkid
edilmelidir. Bir diğer husus, ilgili rivayetlerin tasnif edilmesi gereğidir.
Rivayetler ele alınırken, tarih ilminden faydalanılmalıdır. Sa’lebe kıssası
üzerinden örneklendirirsek; Taberi, Sa’lebe kıssasını , Tarih’inde , dokuzuncu
hicri yıl hadiseleri arasında ve “zekatın farz kılındığı sene Sa’lebe hakkında
nazil olmuştur” diyerek nakletmektedir. Ancak bu durumun tarihi olaylara
mutabık olup olmadığı ele alınmamıştır.
Rivayetlerin
değerlendirilmesinde; Kur’ani bütünlük ve siyak-sibak bağlamında ele alınması
oldukça önemlidir.
Tevbe
Suresinin ilgili ayetini bu şekilde değerlendirmek gerekirse; ayet-Ii kerimeyi
şöyle anlamak mümkündür.
1-
Allah
Teala’ya ahd edip te ahdini bozan,
2-
Vaadinin
hilafına hareket eden,
3-
Bu
eylemi sonucunda kalplerine nifak yerleşen kişiler karakterize edilmektedir.
Kur’an-ı Kerim insana ayetlerindeki
şahısları ebedileştirmeden, herkes için geçerli evrensel mesaj noktasından
ilahi ufku yakalama fıratı sunar. Kur’an bunu yaparken inanan veya inkar eden
karakterlerin; somut gerçekliklerine ait iç dünyalarını, hayatlarına yön veren
genel ilkelerini ve karakterlerinin dış çizgilerini vermektedir.
Tevbe Suresinin ilgili ayetinde de bu yapılmıştır.Yani sözkonusu karakteri tanıtmakta ve hükmüne dikkat çekmektedir. Yoksa Kur’an, evrensel ve ebedi mesajının muayyen şahıslara hasredilerek kilitlenmesini asla istemez.
SONUÇ
İslam kültür tarihinde esbab-ı nüzul
rivayetleri Kur’an-ı Kerim’in anlaşılması sürecinde ve çabalarında izlenen
önemli bir yol olmakla beraber; metod ve ilkeleri net ortaya konulamamıştır.
Alimlerimiz
, bir çok zayıf, garip, münker ve israili bilgiye eserlerinde yer vermişlerdir.
Ancak; bu bilgilerin o kaynaklarda geçiyor olması her zaman bu bilgi ve
rivayetlerin doğru olduğu anlamına gelmemektedir.
İmam Ahmed “Üç şeyin aslı
yoktur: melahim, Megazi ve Tefsir” darken tam da bu duruma işaret etmek
istemiştir.
Müfessirlerin- muhaddislerin
toplamaya imkan buldukları her bilgiyi kaybolma endişesi ile sahih olup
olmadıklarına bakmadan aktarmaları da bilgiyi koruma adına takdire şayandır. O
halde senedi olmadan yapılan rivayetlere itibar edilmemelidir.
Özellikle
esbab-ı nüzul /tefsir rivayetleri günümüzde bilgisayar imkanlarından da
faydalanılarak yeni bir metodla ele alınmalıdır.
Tevbe Suresinin ilgili ayeti hakkında
nakledilen Sa’lebe kıssası, ayetin yorumlanmasını sadece bu olayla
sınırlandırmıştır.
Halbuki önerilen ilkeler ışığında bu kıssaya bakılmış olsaydı Kur’an-ı Kerim’in mana zenginliği anlaşılabilecek ve hayatımız da Kur’an’la zenginlik kazanacaktır.
ÜÇÜNCÜ KİTAP
Tarihsellik
ve Esbab-ı Nüzul
Tarihsellik, tarih yapan
insanın, tarih hakkında edindiği tecrübelerin ve bu alanla ilgili bütün
durumların üzerinde cereyan eden zihni faaliyetinin sonucu oluşan düşünce ve
ondan doğan fikirlere işaret eden bir kavramdır.
Tarihsellik kavramı dönemden
döneme değişikliklere uğramıştır. Bunun nedeni; insanın fıtratıdır.
Tarihsellik kavramının
mahiyeti(seçiklik) değişmemekle beraber, içeriği (açıklığı) değişmektedir.
Tarihsellik kavramını bir felsefi problem yapan bu durumdur.
Düşünme faaliyetinin sağlıklı
yürümesi, kavramların ve terimlerin bir dilde iyi ifade edilmiş olmasına ve
anlam çerçevelerinin iyi belirlenmesine bağlıdır. Karşılaşılan problemler, dil
problem ve terimlerin tarifi problemidir.
Tarihsellik terimi, Türkçedeki anlam çerçevesini tam olarak bulamadığı için kullanımında bir kavram karmaşası oluşmuştur. Batı kökenli bir kavramı kendi kültür alanımıza nasıl nakledeceğimiz ve kullanacağımıza dair ipuçlarını, o kavramın kültürel ve tarihsel serüveninde aramak doğru olur.
I-
Tarihsellik Kavramının
Temellendirilmesi
Tarihsellik ve tarihselcilik
kavramları, XVII-XIX. Yüzyıllar
arasında, tarih ilminin geçirdiği değişimler sürecinde ortaya çıkmıştır.
Geleneksel tarih anlayışı,
yerini bütüncü bir modern tarih anlayışına terketmişti. Bunu yeni zihniyet ve
kozmoz anlayışı sistemi takip etti. Bu durum, tabiat ilimleri ile beşeri
ilimler arasındaki kopukluk anlamına geliyordu.
Beşeri
ilimlerin fikri temelleri, epistomolojik statüsü ve metodları sorgulanmaya
başlamıştı.
Tarihsellik
teriminin ilk ortaya çıktığı ülke Almanya’dır. Çok iddialı ortaya çıkan bir
tarih felsefesi ; tarih geçmişin olduğu gibi yeniden inşaası değildir der.
Tarihsellik
ve tarihselcilik terimleri, tabiat ilimleri ile beşeri ilimlerin arasındaki
zıtlığın, epistomolojik bir çatışmaya dönüşmesiyle ortaya çıkmış kavramlardır.
Tarihsellik kavramı, tarih ilmi alanında kullanılan bir teknik terimdir. Hegel,
insan tininin tarihsel varoluş tarsi olarak tanımlayarak felsefi anlamda
kullanmıştır.
Tarihselcilik
terimi, karmaşık bir anlama sahiptir. Bu gün de bu karmaşa devam etmektedir. Bu
belirsizlik ve anlam sapmalara, birbirlerinin yerine kullanımlar sebep
olmaktadır.
Tarihselliğin
kullanıldığı çeşitli biçimler birleştirecek, birbirine bağlayabilecek ve aynı
zamanda ona göreceli bir anlam verebilecek ayırıcı özelliği, onun geçmiş
olaylar hakkındaki bütün açıklama ve değerlendirmelerdeki önceden varsayılanın
düşüncesi olmasıdır.
Metodolojik olarak tarihselciliğin en temel özelliği, onun geçmiş olaylar hakkındaki bütün açıklama ve değerlendirmelerdeki önceden varsayılanın düşüncesi olmasıdır. Yani, her olay merhalesi olduğu daha geniş bir sürece ve o süreçte oynadığı role göre gözönüne alınarak anlaşılabilir.
II-
Tarihsellik ve Esbab-ı Nüzul
Tarihsellik batı düşünce tarihinde Aydınlanma öncesine
dayanan, Aydınlanma sonrasından bu asrın başlarına kadar ulaşan, modernite ve
postmodernite ile ilgili uzun bir geçmişe sahiptir.
İslam,
beşeri ilimler ile tabiat ilimleri arasında organik bir ilişki olduğunu kabul
eder ve insanla tabiatı birbirinden ayırmaz, kainata beşere tamamen farklı bir
dünya görüşü ile bakar.
Batı kültürüne
ait kavramları, İslami kültüre taşımaya çalıştığımızda; bu kavramların
içselleştirilmesi ancak İslamın kainata bakış açısı asrın lisanı ve anlayışı
üzere ortaya konmasıyla gerçekleşebilir.
Tarihsellik
ve esbab-ı nüzul ilişkisinde vurgulanmaya çalışılan konu, söz konusu
kavramların batıya özgü kültürün kavramları olduğudur.
Tarihsellik,
ortak kültüre ait bir kavram olduğu için, anlam yüklenirken her toplum farklı
yaklaşımlar sergilemektedir.
Islam
kültüründe bu kavramın hangi terimlerle ve hangi anlam çerçevesinde ve içerikle
kullanıldığı ise incelenmesi gereken bir konudur.
İnsan,
tarihsel bir varlıktır ve bu insanın varlık koşullarından biridir. Bu sebeple
Kur’an-ı Kerim’in hemen her suresinde mutlaka ya insan ve insan toplulukları ya
da onlarla ilgili “olgular” ve “olaylar” anlatılır. Dolayısıyle Kur’an, tarih
ve tarihsel olanı, geçmişi, yaşanılan zamanı ve geleceği ile bir bütün halinde
insanın faaliyet sahası olarak görmektedir.
Esbab-ı
nüzul-tarihsellik kavramı ilişkisinde , insanın
varlık koşulu olarak tarihsel bir varlık olması gerçeğini esbab-ı nüzul
alanına taşımamız gerekir.
Nüzul asrı
insanı, aktif olan yani yapıp-eden ve ne yapıp ettiğini de bilen insandı, Hz.
Peygamber ise örnek olan insandı.
Kur’an,
toplumun dünya görüşünü, kavramlarını yani tüm insani yapıp-etmeleri ilahi
mesajla oluşturmak ister. Bu hedef kitlenin yani Kur’an’ın ilk muhatabı olan
insanların yapıp-ettikleri esbab-ı nüzul olabilmektedir. Bu anlamda esbab-ı
nüzul doğrudan nüzul ortamında fiili olanı ve somut hayatı gösterme konusunda
delildir. Bu, Kur’an vahyinin, nazil olduğu fikri. sosyal ve manevi çerçevede
var olan insani bir çok problem ve insanların bu problemleri çözmek arzularına
cevap vermesi anlamına gelir. Vahyin tamamlanması ile esbab-ı nüzul olgusu son
bulmuştur.
Esbab-ı
nüzul, tarihsel olanın varlık biçimi, tarihsel olanın niteliği olarak
anlaşılabilir. Bir diğer anlam da esbab-ı nüzul, Kur’an-ı Kerim ile insan
(birey-toplum) ilişkilerinin bir bölümüne verilmiş ilahi cevap (ayet) olarak
karşımıza çıkar.
Kur’an mesajının, bütün insanlar ve bütün zamanlar için geçerli bir eylem prensibi olduğundan yola çıkarak; sebeb-i nüzul; nüzul sisteminin somut şartlarına bağlı olarak oluşan Kur’an mesajının kendine özgü insani bir biçimi olarak kabul edilir. Önemli olan bu tarihsel icraatlardan bu günün meselelerine çözüm bulmaya imkan verecek ebedi ilkeleri yakalayabilmek ve onları hayata aktarıp, uygulayabilmektir.
SONUÇ
Tarihsellik, insanın varlık
şartlarından doğan imkan ve yetenekleri ile bizzat yaşadığı, tecrübe ettiği bir
durumdur. Ancak seçiklik özelliği tarihsellik kavramını problemli bir hale
getirmektedir. Herhangi bir kavramı arka planında yer alan tarihsel ve kültürel serüveni
gözardı etmeden anlamlandırmak gerekir. Tarihsellik ve tarihselcilik kavramları
XVIII. ve XIX. yüzyıllar arasında tarih ilmi üzerine yapılan felsefi
tartışmalar sürecinde ortaya çıkmıştır.
Müslüman
ilim adamlarının ilişkide bulundukları toplumların kültür ve kavramlarına
bakışı tarihsel süreç gözönünde bulundurulmadan tutarlı bir zemine
oturamayacaktır.
Tarihsellik- esbab-ı nüzul
ilişkisinde vurgulanan husus, bu kavramların batının özgü kültüründen doğmuş
olması gerçeğidir. Bu nedenle başka toplumlara ait kavramlar, ait oldukları kültür ve kavramların dışına çıkarılarak
kolaylıkla diğer toplumun anlam dünyasına aktarılamazlar. Her ferdin anlama ve
kavrama kapasiteleri de farklılık taşıdığından , her ferdin kendi anlam
dünyasını özgün olarak oluşturması dünya görüşüne temel olmaktadır.
Kur’an-ı
Kerim’in temel konusu, insan oluşu ve insanı hidayete iletme rehberi olmayı ana
gaye edinmesi tarihsellik bağlamında karakteristik özelliği olmaktadır. Kur’an
, tarih ve tarihsel olanı geçmişi anı ve geleceği ile bir bütün halinde insanın
faaliyet sahası olarak görmektedir. Bundandır ki; hemen her ayet insan ve insan
topluluklarını , ya da onlarla ilgili olaylar ve olguları anlatır.
Esbab-ı
nüzul- tarihsellik kavramı ilişkisine ;
1-
Esbab-ı nüzulün Kur’an-ı Kerim’in bütünlüğü icindeki
yeri,
2-
İnsanın
tarihsel bir varlık olması bağlamında bakılmalıdır.
“Esbab-ı nüzul rivayetleri” ile yazılacak “orijinal tarih” , nüzul asrını en iyi şekilde izleme imkanı verecektir. ”Tefsir için yapılan esbab-ı nüzul rivayetleri” ile yazılacak “düşünülmüş tarih” de çok sayıda insani faaliyeti/başarıları, Kur’an-ı Kerim’i anlamak isteyen insanların bakış ufkuna sunulacaktır.
Esbab-ı Nüzul Hakkında Üç Kitap
1- EL-VAHİDİ, Esbabu’n-Nüzul
2- ES-SÜYUTİ, Lübabu’n-Nükul Fi Esbabi’n-Nüzul
3- ABDUFETTAH EL-KADİ, Esbabu’n-Nüzul
Esbab-ı Nüzul hakkıdna Üç Makale
1-DEMİRCİ, Muhsin
Esbâbu’n-Nüzulün Kur’an Tefsirindeki Yeri, Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, 1993-1994, sayı: 11-12, s. 7-25
2-TÜRCAN, Selim
Tefsir Tarihçiliği Bağlamında Klasik Esbab-ı Nüzul Yaklaşımının Değerlendirilmesi, İslâmî İlimler Dergisi, 2007, cilt: II, sayı: 1, Kur’an Özel Sayısı: 2, s. 119-138
3-ÇETİN, Mustafa
Nüzûl Sebepleri (Esbâbü'n-Nüzûl ), Diyanet İlmi Dergi, 1994, cilt: XXX, sayı: 2, s. 95-120
2014-2015 Doktora/ Güz Yarıyılı
Zeliha ÇİFTÇİ
Öğrenci No: 13922757
4. Ödev: Kuran ve Bağlam kıraati hülasasi nedir?
Esbab-ı nüzul hakkında 10 kitap 10 makale ismi veriniz.
KUR’AN VE BAĞLAM HÜLASASI
BİRİNCİ KİTAP
I.KUR’AN İLİMLERİ VE ESBAB-I NÜZÛL
İLMİ
Hz. Peygamber ve ashab döneminde Kur’an ilimlerinin telifine gerek
duyulmamıştır. Çünkü nüzulü müşahede edenler mesajı anlayabilmekte veya
anlayamadıklarını soracak kimseleri bulabilmektedirler. Kur’an-ı Kerim’le
karıştırılabilir endişesiyle telif hareketine sıcak bakmamaktadırlar. Fakat sonradan
“Ulumu’l Kur’an” olarak adlandırılacak olan bahislerin Hz. Peygamber ve ashabı
tarafından bilindiğini söyleyebiliriz. Çünkü bu bahislerin hepsi iki kaynağa
dayanmaktadır.
1-
Arap
dili (Garibu’l Kur’an, İcazu’l Kur’an, Mecazu’l Kur’an..)
2-
Gözleri
önünde cereyan eden hadiseler (Hz. Peygamber’in tefsiri, esbab-ı nüzul,
muktazay-i hal, Vucuhu’l Kur’an..)
Mushafın çoğaltılması ile kıraat ilmi ve resmu’l Kur’an ilminin ilk
ele alınan ilimler olduğu bilinmektedir. Ayrıca esbab-ı nüzul, Mekkî-Medenî,
nâsih-mensuh ve garîbu’l Kur’an ilimleri ilk tedvin edilen, kayda geçirilen Kur’an
ilimleridir.
Hicrî II. asra kadar indiğimizde Kur’an ilimleri kavramına dahil
olan ilimlerin müstakil eserler halinde telif edildiğini görmekteyiz. Zamanla “Ulumu’l
Kur’an” başlığı altında Kur’an ilimlerinin tek bir eserde muhtasar olarak
toplanması zarureti hasıl oldu. Bunu ilk gerçekleştiren ise Zerkeşî(794/1391)
olmuştur. Ulumu’l Kur’an kavramının bugünkü araştırmalarımızda kullanıldığı
şekilde billurlaşması Zerkeş’i sayesinde h.VIII. asırda vuku bulmuştur. El-Burhan
fî Ulumi’l Kur’an isimli eserinde 74 Kur’an ilmini ele alıp incelemektedir. Onun
takipçisi Suyutî ise el- İtkan fî Ulumi’l Kur’an isimli eserinde 80 Kur’an
ilmini inceler.
Kur’an ilimleri ve tefsir ilimleri kavramları tedvin döneminin
başlarından itibaren aynı manada kullanılmışlardır. Zerkeşî’nin Kur’an
ilimlerini tek bir kitapta toplaması ile bu iki kavram arasında bir farkın
ortaya çıktığını söyleyebiliriz. Tefsir ilmi daha özel bir alanda ve daha özel
bir gaye ile Kur’an’a yönelir. Kur’an ilimleri ise daha genel alanda ve daha
genel bir gaye ile Kur’an’ı anlamak isteyen okuyucuya fikrî zemin hazırlar.
Esbab-ı nüzul ilmi ilk dönemlerden itibaren Kur’an ilimleri
arasında ayrıcalıklı bir konuma sahip olmuş, bu ilmi bilmek Kur’an’ı anlamakla
ve bilmekle neredeyse eşdeğer tutulmuştur. Bu ilim rivayet yoluyla nesilden
nesile aktarılmıştır.
Esbab-ı nüzul ilminin tanımı ise şöyledir: nüzul ortamında meydana
gelen bir hadiseye veya Hz. Peygamber’e yöneltilmiş bir soruya, vuku bulduğu günlerde,
bir veya daha fazla ayetin, tazammun etmek (hadiseyi-soruyu kapsayan nitelik ve
özellikleri içermek), cevap vermek veya hükmünü açıklamak üzere inmesine vesile
teşkil eden ve vahyin nazil olduğu ortamı resmeden hadiseye sebeb-i nüzul
denir.
İlk müfessirler ayetin tefsirine sebeb-i nüzulünü zikrederek
başlamayı adet edinmişlerdi. Esbab-ı nüzul rivayetlerinin ilk kayda geçirildiği
eserler hadis mecmualarıdır. Bunların bir babı tefsire ait olmuş ve hemen hemen
hepsi sebeb-i nüzule tahsis edilmiştir.
Esbab-ı nüzul eserlerinin müstakil olarak telif edilmeleri Ali b. el-Medinî
(234/848) ile başlatılmaktadır. Bu eserlerden elimizde matbu halde bulunanların
yazım tarihi en eski olanı Vahidî’nin “Esbabu’n-Nuzul” adlı kitabıdır.
Esbab-ı nüzul ancak sahih nakille bilinebilir. Dolayısıyla bu
alanda içtihada veya imal-i fikir etmeye mahal yoktur. Yani nüzul sebebi akılla
idrak edilmesi mümkün olmayan, sadece işitme veya görme suretiyle bilinebilen
ve sahabîden gelen rivayettir.
Esbab-ı nüzul rivayetleri ve aranan şartlar ikiye ayrılır. 1-
Sahabe Nakli (merfu): Senedin ve metnin sahih olması. 2- Tabiûn Nakli (Mürsel):
Bu nakilde üç şart aranır a) senedin ve metnin sahih olması b) rivayeti
destekleyen bir başka tabiî rivayeti c) Ravinin tefsir imamlarından olması ve
ilmini doğrudan bilgin sahabîden almış bulunması.
Esbab-ı nüzulle ilgili meselelerde taaddüt meselesi; nüzul
sebebinin taaddütü ve nüzulün taaddütü olmak üzere iki başlıkta incelenir. Esbab-ı
nüzulle ilgili ilimler ise; hikmet-i teşriiye ilmi, mübhematu’l Kur’an ilmi,
tenasüb ve insicam ilmidir.
II.KUR’AN-I KERİM’İN ANLAŞILMASINDA
ESBAB-I NÜZUL RİVAYETLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİNİN SONUÇLARI
Kur’an-ı Kerim’in anlaşılmasında esbab-ı nüzulün yetersiz kalma
sebeplerinin başında rivayetler meselesi gelmektedir. Merfu-müsned ve mürsel esbab-ı
nüzul rivayetleri hüccet olma şartları göz önünde bulundurularak derlenmelidir.
Diğer sebepler ise senedlerin hazfedilmesi, rivayetlerin tasnifine dikkat
edilmemesi, rivayet kalıplarına dikkat göstermemedir.
Kur’an’ın anlaşılmasında esbab-ı nüzul rivayetlerinin doğurduğu
bazı olumsuz sonuçlar da mevcuttur. Yorum zenginliğine engel olması bunlardan
biridir; her ayete bir nüzul sebebi arama çabası, ayetin mana bakımından birçok
veçhesi olabilir diye düşünmek varken nüzul sebebiyle sınırlı kalma ihtimali ve
ayetin sebeb-i nüzulündeki olayın çerçevesinde sıkışıp kalmak şeklinde
gerçekleşebilir.
Kur’an-ı Kerim’in evrensel hedefi olan Kur’an-insan-hayat
bütünleşmesini önleyebilir. Çünkü bir ayetin anlamı-anlamları, nazil olduğu
zaman-mekan bağlamının ifade ettiklerinden daha fazla anlam ifade etmektedir. Ayrıca
esbab-ı nüzul rivayetlerini eserlerinde çokça nakleden tarihçiler, rivayet
tefsiri yazarları ve vaazlarında aktaran kıssacılar bu alanda kendi çıkarları
doğrultusunda hareket etmişlerdir.
III.ESBAB-I NÜZULE YENİ BİR YAKLAŞIM
Kur’an-ı Kerim-i anlama çabasında esbab-ı nüzulden yararlanmada
ihtiyacın sınırlarını belirleyen iki grup ilke söz konusudur. Birinci gruptaki
ilkeler genel ilkeler, ikinci gruptaki ilkeler ise özel ilkelerdir.
Genel ilkelerin birincisi; esbab-ı nüzul rivayetlerinin tamamını
ihata etmek mümkün değildir. İkincisi ise esbab-ı nüzulü bilmeden de Kur’an’ı
anlamak mümkündür. Özel ilkelerde ise ilk ilke sebeb-i nüzulü bilmenin
muktezay-ı hali (durumun gerektirdiğini) bilmek gibi olduğu hallerde. İkincisi Kur’an’ın
zahir naslarını mücmel nasslar konumuna getirme şüphesi ve güçlüğü bulunduğu
hallerde. Üçüncü ilke ise diğer iki ilkeyi kapsar mahiyettedir. Kur’an’ın
anlaşılmasında esbab-ı nüzule ihtiyacı ilk planda Kur’an belirlemelidir.
Esbab-ı nüzul rivayetleri iki başlık altında tasnif edilebilir. 1-
Esbab-ı nüzul rivayetleri 2- Tefsir için olan esbab-ı nüzul rivayetleri. Kur’an’ın
anlaşılmasında esbab-ı nüzulün rolü açısından Kur’an’ın bütünlüğü kavramına
bakıldığında sadece bir vecih ön plana çıkmaktadır: ”Bütün Olarak Kur’an-ı
Kerim”. Bu kavram Kur’an’ın tüm özelliklerini, yanlarını ve bütünlüğüne ait veçheleri
ve bunlar arasındaki ilişkileri kucaklayan, kendisinin hususî, mu’ciz vahiy
mahsulü karakterini belirleyen tastamamlık, kendi iç keskinliği ve bunların
tümünün oluşturduğu bir sistem anlamındadır. Esbab-ı nüzul rivayetleri Kur’an’ın
bütünlüğü çerçevesinde değerlendirilirken Kur’an’daki siyak-sibakı görebilme
imkanı sağlayan unsurlardandır.
İKİNCİ KİTAP
SA’LEBE KISSASI –Esbab-ı Nüzule yeni
Bir Yaklaşım-
Tefsir rivayetlerini eserlerinde nakleden müfessirlerimizin birçoğu
ilmî yeterliliklerine, salah ve takva ehli oluşlarına rağmen zayıf, garib,
münker ve israili birçok hadis zikretmişlerdir. O halde âlimlerimizin bir
tefsir haberini eserlerinde rivayet etmiş olmaları, her zaman o rivayetin
sıhhatine delil teşkil etmemelidir.
İmam Ahmed, “Üç şeyin aslı yoktur: Melahim, Megazi ve Tefsir”
demiştir. Onun bu ifadesini senedi olmadan rivayet edilen bir habere itibar
edilmemelidir, ama sahih bir senet ve sağlam bir metinle rivayet edilen haber
de elbette kabul edilmelidir şeklinde anlamak isabetli olur. O halde esbab-ı
nüzul rivayetlerinin değerlendirilmesinde yeni bir usul takip edilmelidir. Böylece
tefsir kitaplarında kalmaya hakkı olmayan pek çok rivayet temizlenmiş olacak ve
Kur’an’daki bir ayeti anlamak için tefsir kitaplarına bakan kimseler, onlarla
karşılaşıp hiçbir esası olmayan haberlerle meşgul olmaktan kurtulacaklardır.
Tevbe suresi 75. Ayet-i kerimesini anlama çabasında nakledilen Sa’lebe
kıssası ise ayetin anlaşılmasına yönelik yorumları bu hadisenin sınırları
içerisinde bırakmıştır. Bu kıssaya kitapta önerilen ilkeler ışığında bakılmalı
ve Kur’an’ın mana zenginliği anlaşılmalıdır.
ÜÇÜNCÜ KİTAP
TARİHSELLİK VE ESBAB-I NÜZUL
Tarihsellik kavramı, tarih yapan bir varlık olan insanın tarih
hakkındaki tecrübelerden elde ettiği bilginin bir boyutunu ifade eder. Yani tarihsellik,
insanın varlık şartlarından kaynaklanan imkan ve yetenekleri ile bizzat
yaşadığı, tecrübe ettiği bir durumla, tarihle ilgilidir. Tarihsellik ve
tarihselcilik kavramları, XVIII ve XIX. Yüzyıllar arasında tarih ilminden ne
anlaşılacağı konusundaki felsefî tartışmalar sürecinde ortaya çıkmıştır.
Kur’an-ı Kerim, insanın tarihsel bir varlık olduğunu ve bunun da
insanın varlık koşullarından biri bulunduğunun belirtir. Aslında Kur’an insanın
sadece tarihsel varlık koşulu ile değil bütün varlık koşulları ile uyumlu olan
ve o koşullara cevap veren ilahi bir mesajdır. Esbab-ı nüzul tarihsel olarak
Kur’an-insan ilişkisinin bir bölümünde oluşmuş insanî yapı etmelerdir. Aslolan,
bu tarihsel yapıp-etmelerden, vahyin insanla ve hayatla bu ilişkisinden bugünün
insan meselelerine yönelik ilkeleri tespit edebilmektir.
Esbab-ı nüzul-tarihsellik kavramı ilişkisinde özellikle
vurgulanması gereken konu, Kur’an’ın soyut bir düşünce veya düşünüş biçimi
değil, yaşanmış, yaşanabilir ve yaşanacak, insanın öz niteliğiyle örtüşen bir
hidayet rehberi olduğudur.
Başka “özgü” kültürlere ait kavramları kullanırken; kavramların
tarihleri, içerikleri (açıklık-anlam çerçevesi) ve kullananların dünya
görüşleri göz önünde bulundurulmalıdır. Bu kavramları kullanan ilim adamları ve
düşünürlerimizin hem böylesi bir yaklaşımı benimsemeleri hem de kullandıkları
kavramı tarif etmeleri gerekmektedir.
ESBAB-I NÜZUL İLE İLGİLİ MAKALE VE KİTAPLAR
1- 1-Abdurrahman Ensari, Sebeb-i
Nüzûlün Tesbit ve Tercih Kuralları, Şırnak Üniversitesi İlahiyat
Fakültesi Dergisi, 2014/1, cilt: V, sayı: 9, s. 69-91
2- 2-Celalettin Divlekci, Ahzâb
Suresi 37. Ayetiyle İlgili Nüzul Sebebi Rivayetleri ve İlmî
Değeri, EKEV Akademi Dergisi - Sosyal Bilimler -, 2014, cilt:
XVIII, sayı: 59, s. 89-106
3- 3-Enbiya Yıldırım, Mulâane
Ayetlerinin Nüzûl Sebebi, Cumhuriyet Üniversitesi İlahiyat
Fakültesi Dergisi, 2001, cilt: V, sayı: 1, s. 191-200
4- 4-Esbab-ı Nüzul” ün Anlamı
Nedir?, çeviren: Ahmet Nedim Serinsu, Ankara
Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, 1998, cilt: XXXVIII, s. 225-232
5- 5-Fahreddin er-Razi’de
esbab-ı nüzul değerlendirmesi. / Abdurrahman Elmalı. -- Şanlıurfa
: Harran Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Vakfı, 1998. IX, 211 s.
6- 6-Fatiha’dan Nas’a
esbab-ı nüzul : Kur’an Ayetlerinin iniş sebebi. /
Bedreddin Çetiner. -- İstanbul : Çağrı Yayınları
7- 7-Esbab-ı nüzul :
Kur’an ayetlerinin iniş sebepleri ve tefsirleri. / H. Tahsin Emiroğlu.
8- 8-Esbab-ı nüzul /
Abdulfettah Abdülgani Kadi ; trc. Salih Akdemir .
9- 9-Esbab-ı nüzul :
Kur'an-ı Kerim'in iniş sebepleri. / Ebü'l-Hasan Ali b. Ahmed b.
Muhammed en-Nisaburi Vahidi, 468/1076 ; trc. Necati Tetik, Necdet Çağıl. --
Erzurum : İhtar Yayıncılık,
10- 10-Lübabü'n-nükul fî
esbabi'n-nüzul. / Ebü'l-Fazl Celaleddin Abdurrahman b. Ebî Bekr Suyuti
11- 11-Esbabü’n-nüzul ve
eseruha fî beyâni’n-nusus : dirase mukarene beyne usuli’t-tefsir ve
usuli’l-fıkh. / İmadüddin Muhammed Reşid. -- [y.y.] : Dârü’ş-Şihab, 1999
12- 12-el-Makbul min
esbabi’n-nüzul. / Ebû Ömer Nadi b. Mahmûd Hasan Ezheri. -- [y.y. :
y.y.], 1997/1418. (Kahire : Matbaatü’l-Emane)
13- 13-Sa'lebe kıssası :
(esbab-ı nüzul'e yeni bir yaklaşım). / Ahmet Nedim Serinsu. --
İstanbul : Şule Yayınları, 1995.
14- 14-Tarihsellik ve
esbab-ı nüzul. / Ahmet Nedim Serinsu ; ed. A. Ali Ural. -- İstanbul
: Şule Yayınları, 1996.
15- 15-Şevkani’nin
Fethu’l-Kadir’inde esbab-ı nüzul ve Kur’ân’ın anlaşılması (ayetlerin
iniş sebepleri). / Yakup Bıyıkoğlu. -- İstanbul : Rağbet Yayınları,
2005.
16- 16-Esbabü’n-nüzul. /
Bessam Cemel. -- Beyrut : el-Merkezü’s-Sekafi’l-Arabi ; Dârülbeyzâ :
el-Müessesetü’l-Arabiyye li’t-Tahdisi’l-Fikri, 2005.
17- 17-Kurtubi tefsiri’nde
esbâbı nüzul. / Ekrem Gülşen. --2002. IX, 220 y. ; 29 cm. Tez
(Doktora).--Sakarya Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Temel İslam
Bilimleri
18- 18- Esbabu’n Nüzul, Ali
b. el-Medînî
19- 19-Esbabu’n Nüzul, Muhammed
b. Es’ad el-Kırafî
20- 20El-Ucab fi Beyani’l
Esbab, İbn-i Hacer el-Askalanî.
KUR'AN VE BAĞLAM HULÂSASI
Kur'an ilimlerinden birisi olan ve rivayetler yoluyla bilinen esbâb-ı nüzul ilmi Kur'an'ı anlamada olumsuz durumlar ortaya çıkarabilir. Bu durumlar genele şamil olan bir mesele özele hasredilmesi, esbâb-ı nüzul ilminin yorum zenginliğine engel olacak şekilde istihdam edilmesi, Kur'an-insan-hayat bütünleşmesinin engellenmesi gibi şakillerde tezahür edebilir. Sa'lebe kıssası bunun güzel bir örneğidir. Bu olumsuzlukların önüne geçmek için öncelikle esbâb-ı nüzul rivayetlerini değerlendirirken
a) sebep ifade etmede nass olan rivayetler ile
b) sebep ifade etmede nass olmmayan rivayetlerin sıygalarınınn farklı olduğu unutulmamalıdır. Ve
Esbâb-ı nüzul rivayetleri
a) Esbâb-ı nüzul rivayetleri
b) Tefsir için olan esbâb-ı nüzul rivayetleri
şeklinde tasnif edilerek etüt edilmelidir.
Kur'an ve Bağlam kitabı içerisindeki üçüncü kitap olan Tarihsellik ve Ebâb-ı Nüzul hakkında bir kaç cümle söyleyecek olursak; Esbâb-ı nüzul rivayetleri bize tarih bilgisi sağlar yani bunlar orijinal tarihtir. Esbâb-ı nüzul değerlendirmeleri ise düşünülmüş tarih olup ufuk genişliği sağlamada yardımcı olabilir.
ESBAB-I NÜZUL HAKKINDA 3 KİTAP
el-Vâhidî, Esbâbun'-Nüzûl, Mısır, 1315
Hasan Tahsin Emiroğlu, Esbâb-ı Nüzul, Konya 1983
Abdurrahman Elmalı, Fahreddin er-Râzî'de Esbâb-ı Nüzul Değerlendirmesi, Şanlıurfa, Harran Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Vakfı, 1998
ESBAB-I NÜZUL HAKKINDA 3 MAKALE
Halil Aldemir, Esbâb-ı Nüzul Rivayetleri Arasında Görülen Çelişkiler Ve Geliştirilen Çözüm Yollarının Tahlili, EKEV Akademi dergisi, yıl:15, sayı 48 ( Yaz 2011)
Ali Parlak, Esbâb-ı Nuzûl Bağlamında Hārūt ve Mārūt Kıssasının Mahiyet Analizi, Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi 55:1 (2014), ss.1-15
Ebubekir Sifil, Ayetlerin İniş Sebebi ve Geçerliliği, http://semerkanddergisi.com/ayetlerin-inis-sebebi-ve-gecerliligi/