Bizi Biz Yapan Değerlerimiz ve Hayatımızı Anlamlandırmadaki Rolü
İnsanı insan yapan değerlerdir. Canlı ya da cansız olsun her varlığın bir değeri vardır. Her insanın, her toplumun, her şeyin. Bu insanın varolma çabasından kaynaklanmaktadır. Değer, insan davranışlarının yol göstericisi bir inanç olmak bakımından insanın, dünyanın belli bir kısmıyla ilgili idrak, duygu ve bilgilerinin bir terkibi demektir. Bu yüzden o, özellikle ahlaki davranış konusunda, çeşitli insanları, insanlara ait nitelikleri, istek ve niyetleri değerlendirirken başvurduğu bir ölçüt edinir. İnsan varolduğu günden beri mekana biçim vermiştir. Bu biçim verişte onun hayatı algılaması, anlamalandırmasının etkisi çok açıktır. İnsanın hayatına kendisine göre anlamları olan değerleri yön verir. Hayatın anlamını keşfetmesi, eylem ortaya koyarak, karşılıklı etkileşerek, kaçınılmaz acıya karşı tavır geliştirerek gerçekleşebilir. İnsan kendisine göre anlamlı gördüğü bu değerlere sahip olmazsa hayatını sürdüremez.
Çok eski zamanlardan beri insan ile mimari-kent çevre düzenleme ve insanın akli ve ruhsal boyutu ile ilişki içinde olan sanat arasında iletişim bulunduğu bir gerçektir. Konu içerisinde toplumsal değerlerde ele alınabilir.Anlam verme çabasında bütün yapıp etmeler, insanın somut bütün davranışları,varlık koşulları içerisinde bu bilince erişmesi,kişinin fıtri yeteneklerini keşfetmesi ve hayatına bunlar ile anlam katması gerekir.
Türk ailelerinin evlerinde üzerlerinde güzel yazı, ayet, hadis, deyim yazan levhalar bulunmaktadır. Bu levhalar estetik açıdan hoş bir görüntü oluştururken insanları düşündürmeleri açısından da çok önemlidir. Bu levhalar sanatsal açıdan güzel bir görüntüye sahiptir ve insanlarda güzel hisler uyandırır. Hem güzel görünerek insanlarda sanatsal bir haz uyandırırlar hem de anlamları, içerdikleri mesajlar bakımından insanları düşünmeye, anlamaya sevkederler. Böylece insanların anlam arayışlarına katkıda bulunurlar. İnsan sürekli bilgi akımı ve iletişim içerisindedir. Elde ettiği bilgilerle tutumlar içinde bulunur ve üretimini ortaya koyar. Bu tutumlar, insanın temel kabul ettiği değer hükümlerinden kaynaklanır. Bu temel hükümler, onun zihin dünyasını sınırlar. O tutum içinde kaldığı sürece verdiği her hüküm, yapacağı her davranış, temel kabullenmelere bağlı olarak onların çevrelediği alan içerisinde olur. Bu alan aynı zamanda kültür faaliyetlerinin alanıdır. İnsan kültürü bu şekilde oluşturur.
Osmanlı mimarisi Osmanlı Hanedanlığının beylik olarak kurulup, imparatorluk olarak yayıldığı ve hüküm sürdüğü dönemlerde inşa ettiği veya fikir öncülüğü yaptığı mimari üslupları ve eserleri kapsar. Osmanlı mimarisi kendinden önce gelen Erken dönem Anadolu Türk mimarisi, Selçuklu mimarisi, Bizans mimarisi, İran mimarisi ve Memlük mimarisi'nden etkilenmiştir. Erken dönem mimarisi 1299 yılında Osmanlı Devleti’nin Osman Gazi tarafından Söğüt'de Osmanlı'nın tarafından kurulması ile 1501 yılında Bayezid Camii'nin (1501-1505) inşaatının başlaması arasındaki dönemi kapsar. Bu döneme ait yapılar ağırlıklı olarak İznik, Bursa ve Edirne şehirlerinde yer almıştır. Osmanlı mimarisine ait ilk kayda değer uygulamalar İznik'te inşa edildi. Osmanlı mimarisi bu kültürel birikimle birçok; cami, tekke, han, kervansaray, külliye, medrese, saray, türbe, yalı, zaviye yapmıştır.Osmanlı mimarisinin öne çıkan mimarlarından; Mimar Sinan, mimari yapı elemanlarını büyük bir ustalıkla bir araya getirerek muhteşem yapılar inşa etmiştir.Mimar Sinan'ın camilerinde hat sanatı adeta zirve yapmış; daha sonra inşa edilen camilerde görülmeyen bir biçimde hesaplı, akılcı ve tam bir uyum içindedir.
Türk ailelerinin evlerinde üzerlerinde güzel yazı, ayet, hadis, deyim yazan levhalar bulunmaktadır. Bu levhalar estetik açıdan hoş bir görüntü oluştururken insanları düşündürmeleri açısından da çok önemlidir. Bu levhalar sanatsal açıdan güzel bir görüntüye sahiptir ve insanlarda güzel hisler uyandırır. Hem güzel görünerek insanlarda sanatsal bir haz uyandırırlar hem de anlamları, içerdikleri mesajlar bakımından insanları düşünmeye, anlamaya sevkederler. Böylece insanların anlam arayışlarına katkıda bulunurlar.
KUR’AN NEDİR Bizi Biz Yapan Değerlerimiz ve Hayatımızı Anlamlandırmadaki Rolü
İnsan hayatı nasıl anlayabilir, anlamlandırabilir. Hayatın bir reçetesi vardır. Bu reçetenin en temel amacı, insanımızın ayakta durabilmesini sağlayan şeyi bulmaktır. Bu şey hayatımıza anlam katan değerlerimizdir.
Değer: kişinin isteyen, gereksinme duyan, erek koyan bir varlık olarak nesne ile bağıntısında beliren şeydir.
Toplumsal değer: Belirli bir toplumda ya da toplumsal kümede bireylerin olumlu tepki gösterdikleri düşünceler, kurallar, uygulayımlar, maddi nesnelerdir.
Değerle gerçeğin olgusu ve insanın varlık şartıdır. İnsandan başka canlıların bir değer dünyası yoktur. İnsan akıl sahibi olduğu için değerleri vardır. Değer insan davranışında yol göstericidir. Ahlaki davranışta, insanlara ait nitelikleri, istek ve niyetleri değerlendirirken başvurduğu bir ölçüttür.
İnsanın Hayatına Anlam Vermesi Nasıl Gerçekleşir
İnsan hayatına hangi değerlerle anlam veriyorsa o değerlerle, yapıp etmelerine yön verirler. İnsanın hareket ederken verdiği tüm kararlar hayatını anlamlandırır. İnsan hedef ve planlarını bir seferde gerçekleştiremez. Bunun için hayatını anlamlandıran değerlere dayanarak ve seçerek eylemlerini düzenler, öncelilerine göre sıralar.
Kişinin hayatın anlamını keşfi üç şekilde olur:
1)Amel-eylem ortaya koyarak, üreterek, eser yaratarak
2)Bir şeyi, bir insanı severek, karşılıklı, etkileşerek,
3)kaçınılmaz acıya karşı bir tavır geliştirerek (sabır ederek)
İnsan anlam arayışında başarılı olduğunda fıtri yeteneklerini keşfetmiş olur. Bu sayede hayatta aradığı dengeyi keşfederek mutlu olur. Aksi halde hayat yük olur, anlam arayışı yönelimini geri çeker.
Değer Kültür İlişkisi
İnsanın hayatını anlamlandırma da verdiği hükümler, temel kabullenmelere bağlı olarak onların çerçevelediği alan içersinde olur. Bu alan esasen kültür faaliyetlerinin alanıdır. İnsan kültürü bu şekilde oluşur. İnsanın nesilden nesile yaptığı bir bilgi aktarımı vardır.
Bütün canlılar içerisinde insanın yaptığı bu faaliyete kültür denir. İnsanın var olanlar hakkında, hangi yolla olursa edindiği bilgilerdir. İnsanın kendini gerçekleştirme sürecidir.
Kültürün bir kısmı onu meydana getiren millete özgüdür. Bir kısmı ise bütün insanlığa hastır. Milletlerin ortak malıdır.
Değerlerimizin Temelinde Ne Var
İnsanın anlam arması bilgi ile olur. Bir topluluk içindeki bu arayış etik –aksiyon meselesini açığa çıkartır. Bu iki meselenin toplumdaki izleri efsaneler, atasözleri, yasalar, hayatı anlama ve anlamlandırır. Dinimiz ve ortak kültürümüzün temelinde Kur’an ve Hz. Muhammed vardır. Kur’an kendisini hidayet rehberi olarak tanımlar.
Değerlerimizi Kalkınmanın İmkanı Olarak Yeniden Hayata Katmak için Ne Yapmalıyız
İslama layık bir İslam ile var oluşun yaşam felsefesini geliştirme, insan etme yeniden değerlendirme yapılmalıdır. Bunları yapabilmek için yeni-güncel değerler çıkarılmalıdır. Öncelikle bizi bu günlere getiren Kur’an ve Hz. Muhammed’e bu çerçevede bakmamız gerekir. Aksi halde alışılmış değerlerin hayata yön vermesi terk edilecek yozlaşmanın etkisi artacaktır.
Değerlerimizi kalkınmanın kültürel imkanı olarak hayata katmak öncelikli olarak ulema, akademisyenler, bürokratlar, din kül türü ve ahlak bilgisi öğretmenleri, İHL öğretmenleri, müftülerin görevleridir.
Türk Ailesinin Ev İçi Düzeninde Levhalar Levhalar genelde Türk ailesinin oturma ve misafir odasını süsler. İnsanı ve toplumun davranış kalıplarını nasıl etkilediğine önemli bir örnektir.Hüsn-i hat sanatı ve tezhip bunun en güzel örneğidir. Levhalar güzellikleri ve taşıdıkları manalar ve verdikleri mesajlar ile insanı duygunun sebebini aramaya yöneltir. Türk ailesinin gerek içe gerek dışa doğru olan iletişiminde mühim bir olgu
olmuşlardır. Levhalar insanı sıradanlıktan, duyarsızlıktan korur. Levhaların verdiği mesajlar iki gruptur.
grup: Aşkın varlık (Tanrı)insan ilişkisine yönelik mesaj (Kur’an ayetleri, hadis)
grup: İnsan hayat ilişkisini içeren mesaj(Kur’an ayetleri, hadis, şiirler, deyimler)
İlk gruba Allah, Peygamber, dört halife, Hasan ve Hüseyin isimlerinin yazılı olduğu levhalar, ikinci gruba Ayetel Kürsi, Yasin, Besmele, Hamdele selavat levhaları sayabiliriz.
Günümüzde gençliğin bu yöndeki çabası posterler, afişler, pankartlar, almıştır. Bu durum bize çağımızdaki levha geleneğinin güncelleştirilmesi çabası, gibi görünüyor. Bazen amaçtan sapılmış olsa da ümit edilen yeniden geleneğe dönülmüştür.
Osmanlı Mimarisinde Kültürel İfadelerin Görsel Kullanımı
Daha iyi yaşanacak kentler arayışı insanın hayatını anlamlandırması- mekan ilişkisi bağlamında gösterge bilimsel olarak anlatılmıştır. İnsanın hayatını anlamlandırması mekana biçim vermiştir.
Sosyal psikologlara göre bireylerin birbirinden farklı mekanları vardır: Mahrem mekan, sosyal mekan, genel mekan. Hayatı anlamlandırması olarak bir de ruhsal-manevi mekan vardır. Bu mekanlar insanın sahip olduğu kültürel değerlere göre inşa edilir. İnsanın dini inanışı, felsefesi, sosyal-ekonomik yapısı, coğrafi konumu yapıta yansır.
Paris tarih ve olayı şiirsellikle aktarmıştır. Mısır ve Yunan mimarileri kendine değil onun içinde yer alan kültüre önem vermiştir. Osmanlı mimarisinde ise dış mekanla tam bir uyum içinde olan ve birliğe(tevhide), ruhsal/manevi dinginliğe ulaşmış bir merkezi iç mekan oluşmuştur. Modern mimarlıkta iç mekana önem veren ünlü mimarlar Frank Lloyd Wright, Çinli filozof Lao Tse dir. Mimari ve sanat eserleri birer iletişim aracı olurken, bu içerik çağlara, toplumlara göre dönüşümler geçirmiştir. Böylece göstergeler aracılığıyla içerik oluşturulmuş mimari ve sanat bir dil haline gelmiştir. Yirminci yüzyıla kadar mimarinin sanatsal yönüne işlevsel ve teknik yönünden daha çok önem veriliyordu. Sanayi devrimi ile teknik imkanlar makine çağını başlattı. Bu dönemde otoyollar, uçak hangarları, limanlar inşa edildi.
BİZİ BİZ
YAPAN DEĞERLERİMİZ VE HAYATIMIZI ANLAMLANDIRMADAKİ ROLÜ
Değer, insan gerçeğinin bir olgusudur.
İnsanın kendini ifade etmesidir. Değer insanın varlıkla olan ilişkileri sonucu
oluşur. Değerler insanın varlık şartıdır. İnsan akıl sahibi olduğundan
değerleri vardır. Değerlerin işlevi, insanın zekasını ve aklını olumlu yönde
kullanmasını sağlamaktadır. Değer, insan davranışlarının yol göstericisi bir
inanç olması bakımından insanın, dünyanın belli bir kısmıyla ilgili idrak,
duygu ve bilgilerinin bir terkibi demektir. Değer, bir tek inanca değil, bir
arada organize olmuş bir grup inanca, yani hayatı anlamlandırmaya tekabül eder.
İnsan hayatına hangi değerlerle anlam veriyor
ise o değerler yapıp etmelerine yön verirler, onun yapıp etmelerini yönetirler.
İnsan şöyle veya böyle hareket ederken verdiği kararlar, hayatını anlamlandıran
değerlerin ışığında oluşan amaçları, hedefleri, planları gerçekleştirmeye
yöneliktir. İnsanın bir bütün olarak var oluşunu gerçekleştirmesi, hem iç hem
de dış dünyasındaki başarılarıyla birlikte sağlanır. Birinin eksikliği
anlamsızlık olur. Kişinin bu bütünlük içerisinde hayatın anlamını keşfetmesi 3
farklı yoldan gerçekleşebilir: 1- Amel/eylem ortaya koyarak, üreterek, eser
yaratarak. 2- Bir şeyi/ bir insanı severek, karşılıklı etkileşerek. 3-
Kaçınılmaz acıya karşı bir tavır geliştirerek.
İnsanın hayatı anlamlandırmada başka tarzlara
genellikle duyarsız kalması, onun kendi eylemlerini, kendi hareket tarzını
anlamsız bulmaması, yani kendi durumunu meşrulaştırması sebebiyledir. Çünkü
yaşamak isteyen insanın doğal hali budur. Hiçbir insan kendi yeteneklerinden
kuşku duymaz, aksine her eyleminde bir anlam görür. Bu ister gerçekten var
olsun ya da olmasın hiçbir önemi yoktur. İnsan anlam arayışında başarılı
olduğunda fıtri yeteneklerini keşfetmiş olur, hayatta aradığı dengeyi keşfeder,
en önemlisi mutlu olur. İnsanın anlam arayışı boşa çıkarsa fıtri yeteneklerini
iptal eder, hayat yük olur, dengeyi tamamen yitirir, en önemlisi anlam arayışı
yönelimini geri çeker, her şeyden vazgeçer. Bütün bunlar öldürücü bir durumla
sonuçlanabilir.
DEĞER-KÜLTÜR
İLİŞKİSİ
İnsan sürekli bilgi akımı ve iletişim
içerisindedir. Bilgiyi ya doğrudan ya da dolaylı yollarla elde eder. Elde
ettiği bilgilerle tutumlar içinde bulunur ve amelini ortaya koyar, yeni
davranışlar kazanır. Bu tutumlar, insanın temel kabul ettiği değer
hükümlerinden/ hayatı anlamlandırmadan kaynaklanır. Bu temel hükümler, onun
zihin dünyasını sınırlar. O tutum içinde kaldığı sürece verdiği her hüküm,
yapacağı her davranış, temel kabullenmelere bağlı olarak onların çerçevelediği
alan içerisinde olur. Bu alan aynı zamanda kültür faaliyetlerinin alanıdır.
Yani insan, kültürü bu şekilde oluşturur. Farklı hüküm verme, farklı davranış
içinde olma ancak temel kabullenmeleri değiştirmekle, yani tutum değiştirmekle
mümkün olur. Kültür, insanın varolanlar hakkında, hangi yolla koyduğu eser ve
davranışlar, sahip olunan kültürün görünümleridir. Çünkü kültürde bilgi
esastır. Kültür, insanın kendisini gerçekleştirme süreci diye tanımlanabilir.
Din, felsefe, bilim, sanat, düzensiz bilgi, büyüsel bilgi, bu süreçteki çeşitli
alanlardır. İnsan özünde hür bir varlıktır. İnsan hürriyeti, insan olmasını
sağlayan doğal bir hak olarak yaşamaktadır. Onun için insan böyle bir imkana
sahip olduğunu hisseder. İnsan, hayatını anlamlandırırken, özünden kaynaklanan
imkanları gerçekleştirirken bir yaşantı hali olarak hürriyetini de kullanır.
Eğer insan, kendini ve çevresini anlayamazsa,
yani hayatını anlamlı kılamazsa dış dünyayı tehlikeli bir alan olarak algılar. Böyle
bir durum, davranışları tehlikelere karşı savunmaya yönelik bir biçimde
düzenlemeye ve enerjinin çoğunu bu doğrultuda tüketmeye sebep olacağından
gerçekleri algılamayı ve kendini yaşayabilmeyi engeller.
İnsana hayatında anlam bulmasında yardım
edecek, yol gösterecek bir rehbere ihtiyaç vardır. Bu rehber, insana varlığının
derinliklerinde bulunan gerçekten özlediği şeyleri ona fark ettirmelidir. Çünkü
insan, uğruna çaba göstermeye değer bir hedef, özgürce seçtiği bir amaç için
mücadele etmezse psikolojik bunalıma düşer.
DEĞERLERİMİN
TEMELİNDE NE VAR?
Yaşantıların temelinde hem özgü kültüre hem
de ortak kültüre dayanan hayatı anlamlandırma ve değerler sistemi vardır.
Böylece toplum içindeki fert, hayatını anlamlı kılmanın bilgisini edinir. Artık
o ayakta durabilir. Çünkü yaslanacağı ve durabileceği zemin üzerinde bulunmanın
gücünü sağlamıştır. Bu yaşantısında fıtri kabiliyetlerini harekete
geçirdiğinden kişi olarak imkanlarını bilir, kendine amel üretme ve geliştirme
yolunu açar. Bu hal ona her koşulda salih amel de bulunma imkanı verir. Yani
kişiye insan olmanın, hayatını nasıl anlamlandırırsa mümkün olacağının yolunu
gösterir.
Dinimiz İslamiyet ile katıldığımız ortak
kültürümüzün temelinde Kutsal Kitabımız Kur’ an-ı Kerim ve Peygamberimiz Hz.
Muhammed vardır. Kur’ an-ı Kerim, insanın bütün varlık koşulları ile uyumlu ve
koşullara cevap veren bir ilahi mesajdır. Yani o, Kur’ ani kavramı ile fıtrata
hitap eden, insanın fıtri ihtiyaçlarını en mükemmel şekilde göz önünde bulunduran
bir kitaptır. Kur’ an, insanın anlam arayışına cevaptır, insanın hayatını
anlamlandıran kitaptır. Hz Muhammed insanın sorumluluk bilincini diri tutmak,
anlam arayışında fıtri dengesini korumak için vahyin insan modelleri olarak,
yarattıklarını en iyi bilen Yüce Allah tarafından gönderilmiş peygamberlerin
sonuncusudur. Hz. Muhammed’i kıyamete kadar değişmez insan rehberi kılan, son
peygamber olması kadar, Kur’ an ahlakıyla ahlaklanmış, yaşayan bir Kur’ an
oluşudur. Kısaca o, Kur’ an’ın nasıl yaşanacağının hayatı anlamlandıracağının
ve insan olma imkanlarının yolunun daima nasıl açık tutulacağının somut
örneğidir.
DEĞERLERİMİZİ
KALKINMANIN KÜLTÜREL İMKANI OLARAK YENİDEN HAYATA KATMAK İÇİN NE YAPMALIYIZ?
-
İslam’a layık bir İslam ile varoluşun yaşam felsefesini
geliştirme.
-
Bu yaşam felsefesini çağdaş kültürümüze katarak kalkınmanın
bir imkanı olarak kullanabilmek için değerlerimizi yeniden inşa etme.
-
Bunu yapabilmek için değerlerimizi yeniden değerlendirme.
-
Değerlerimizi yeniden değerlendirmek ve inşa edebilmek için
de bilginin dönüşümünü mümkün kılarak soyut olandan somut olanı üretme yeni
değerler çıkarma.
Kur’ an ve Hz.
Muhammed ile ilişkimizi bir temele oturtmalıyız. Bu temelden hareketle evrene
bakabilmeli yaşamın bize sorduğu sorulara cevap verebilmeliyiz. Bu yolla
hayatın sunduğu anlamları gerçekleştiren bir varlık olduğumuzun bilincine
erebilmeliyiz. Bilgiyi dönüştürebilmemizle yani kuran ve hadisi güncel değerler
olarak hayatımıza katabilmemizle mümkündür.
TÜRK AİLESİNİN EV İÇİ DÜZENİNDE LEVHALAR
Türk ailesinin fertleri
veya misafirlikleriyle günlük yaşantısını geçirdiği iki mekan olarak oturma
veya misafir odalarını süsleyen levhalar, iç mimarinin insanın veya toplumun
davranış kalıplarını nasıl etkilediğine önemli bir örnek oluşturur. Bu
levhalar, taşıdıkları anlamlar, verdikleri, mesajlar ile muhataplarının
davranışlarını etkiler ve yönlendirir. Fertlerin ve toplumların muhtaç
oldukları sosyal ve kültürel enerjiyi ve bedii zevki sağlar. Levhalar,
güzellikleri, taşıdıkları manalar, verdikleri mesajlar ile insanı az çok bir
hayret ve hayranlık içinde bu duygunun sebebini ve gerçek illetini aramaya
yönlendirir. Bu arama devam ettikçe o şey hakkındaki hayret ve hayranlığımız da
sürer gider. O kadar ki metafizik sahaya geçer, Allah’a kadar yükselen haller
ve derecelerde bulunabilir. Eskiden toplumda geçerli olan kurallar ve dengeler,
her birey tarafından kendi kişisel ve dolaysız yaşantısı ile öğrenilirken
günümüzde ekonomik, siyasal ve kültürel tekellerin belirleyiciliğine terk
edilmektedir. Eskiden aile içinde şekillenen benlik, günümüzde daha okul çağına
gelmeden, mahalle takımından, radyo, televizyon ve internet gibi kitle iletişim
araçlarına varıncaya kadar bir dizi aile dışı etmen tarafından vaktinden önce
toplumsallaştırılmaktadır. Artık roller değişmiştir, her şeyin doğrusunu daha
doğrusu en iyisini bilen dede, nine, bana, anne değil, torundur, evlattır.
Levhaların her an zihinlere sunduğu insani değerlerin daima yaşanılır kılınması
hedefi artık yoktur. Levhalar, çağımızı insanının evrenin kendisine ait olan o
küçücük iyi bilme özelliğine ters düşen bir olgudur. Levhaların her an
zihinlere sunduğu insanı değerlerin daime yaşanılır kılınması hedefi artık
yoktur. Levhalar iki ana konuda mesaj verirler.1. grup Tanrı- insan ilişkisine
yönelik mesaj. 2.grup insan hayat ilişkisini içeren mesaj.
OSMANLI MİMARİSİNDE KÜLTÜREL İFADELERİN GÖRSEL KULLANIMI
İnsan var olduğu günden
beri mekana biçim vermiştir. Bu biçim verişte hayatı anlamlandırmasının etkisi
çok açıktır. Sosyal psikologlara göre bireyin birbirinden farklı dört mekanı
vardır: 1-mahrem mekan 2-kişisel mekan 3-sosyal mekan 4-genel mekan. İnsanın bu
mekanları kendi kültürüne ait değerlere, inanç ve var olma bilincine ve bu
kültürün belirlediği psikolojik davranışlara göre kullanılır. İnsan kendi değer
duygusuyla mekanı biçimlendirmiştir. Eski Mısır’dan Yunan, Roma, Bizans,
Selçuklu ve Osmanlı da dış mekanla uyum içinde olan ve birliğe, ruhsal
dinginliğe ulaşmış bir merkezi iç mekan oluşmuştur. Mekana biçim verme ile
hayatı anlamlandırma ilişkisi Kur’ an ile hayatlarını anlamlandırmış insanların
gerçekleştirdiği vahiy kültürü yani İslam Medeniyeti içinde söz konusudur. Kur’
an insanların içinde yaşadıkları mekanlarda Kur’ an’a yönelip onu okuyup,
düşünüp, anlamaya ve bizzat yaşamlarında uygulamaya çalışmalarını istemektedir.
Osmanlı döneminde yapılan camilerin iç mekanlarında bulunan çiniler, hat
sanatıyla yazılmış Kur' ani ifadeler camilere manevi bir hava katarak insanlara
Kur' an'ın mesajlarını görsel bir güzellik içerisinde sunmaktadırlar. Bu da
insanları düşünmeye yönlendirerek hayatı anlamlandırmalarına yardımcı olur.
BİZİ BİZ YAPAN
DEĞERLERİMİZ VE HAYATIMIZI ANLAMLANDIRMADAKİ ROLÜ
İnsan hayatı
yaşarak öğrenir. Ne tek başına kitaplar ne de sadece bilgi tek başına insanın
hayatı anlamasına yardımcı olur. Olsa bile bir yere kadar olur. İnsan sürekli
olarak hayatına anlam katmaya çalışır yani onun aradığı bir anlam arayışı
vardır. İşte değerler de insanın hayatına anlam kattığı şeylerden oluşur.
DEĞER NEDİR VE NASIL
OLUŞUR?
Değer,
bireyin tutum ve davranışlarını belirleyen bir ölçüttür. Değer, insan
gerçeğinin olgusudur, insanın kendini ifade etmesidir.
Değere sahip
olmak insana özgü bir durumdur. Çünkü doğrudan düşünme yeteneğiyle, varlığı ve
hayatı anlamlandırmayla ilgilidir. Değerler bizim anlam pusulalarımızdır.
Hayata bakış açımızı ve amaçlarımızı belirler, aldığımız kararları etkiler ve
inançlarımızı yansıtır.
Değerler,
insanın varlıkla olan ilişkileri sonucu oluşurlar, insanın varlık şartlarıdır. İnsan,
sahip olduğu veya çevresinin kendisine sahip kıldığı değerlere bağlı olarak,
onlar tarafından yönlendirilip, yönetilerek hareket eder.
Değerler
olmadan ahlaktan söz edilemez. Ahlaklı birey kendi davranışını oluşturmuş,
onlara göre tutum ve davranışlarını belirleyen, kendini onlara göre yöneten ve
denetleyen, özgür, bağımsız kişidir.
İNSANIN HAYATINA ANLAM
VERMESİ NASIL GERÇEKLEŞİR?
İnsan
hayatında hangi değerlere önem veriyorsa o değerler onun eylemlerine yön
verirler, onun eylemlerini yönetirler. Çünkü insan eylemleriyle amaçları
arasında bir bağ kurar.
İnsanın tam
anlamıyla var oluşunu gerçekleştirebilmesi, onun iç ve dış dünyasındaki
başarılarla beraber sağlanır. Bunlardan birinin eksik olması anlamsızlık
oluşturur. Bireyin hayatının anlamını keşfetmesi üç farklı yoldan
gerçekleşebilir:
1. Amel /eylem ortaya koyarak
2. Bir şeyi/bir insanı severek
3. Bir acıya karşı tavır geliştirerek
İnsan fıtrî kabiliyetlerini gerçekleştirmek için ne kadar çok uğraşırsa
o kadar insan olur. Bu insanın kendini gerçekleştirme halidir. Kişi kendine
ermeyi değil, kendini aşmayı amaç edinmişse bu hali kendiliğinden yaşar.
İnsanın anlam arayışı başarılı olduğunda, fıtrî yeteneklerini keşfetmiş
olur, hayatında karşısına çıkabilecek problemleri çözme konusunda başarı
kazanır ve mutlu olur.
İnsanın anlam arayışı başarısız olduğunda ise, fıtrî yetenekleri yok
olur, hayat yük olmaya başlar ve anlamsız gelir, kişi her şeyden vazgeçer.
DEĞER-KÜLTÜR İLİŞKİSİ
İnsan sürekli bilgi akışı ve iletişim içindedir. Bilgiyi doğrudan veya
dolaylı yollardan elde eder. Elde ettiği bilgilerle eylemini gerçekleştirip
yeni davranışlar kazanır. Varoluş sebebi bilgidir ve bu bilgi bireyde kalmaz,
başkalarına aktarılır yani insanlığın ortak ürünü haline gelir. İşte canlılar
arasında sadece insanın yaptığı bu faaliyete kültür denir.
Kültür, insanın kendini gerçekleştirme sürecidir. İnsan, hayatı
anlamlandırırken hürriyetini de kullanır. Doğru ve değerli eylemlerde bulunması
için kendisine yol gösterecek ve yardım edecek rehberlere ihtiyacı vardır.
DEĞERLERİMİZİN TEMELİNDE NE VAR?
Bizi biz yapan değerlerimizin temelini özgü kültürümüz ve ortak
kültürümüzde aramamız gerekir. İslamiyet ile katıldığımız ortak kültürümüzün
temelinde Kur’an-ı Kerim ve Peygamberimiz Hz. Muhammed vardır.
Kur’an, insanın bütün varlık koşulları ile uyumlu ilahi bir kitaptır,
insanlar için bir hidayet rehberidir. İnsanın anlam arayışına bir cevaptır, insanın
hayatına anlam katar.
Hz. Muhammed, insanın anlam arayışında fıtri dengesini korumak için
Allah tarafından gönderilmiş peygamberlerin sonuncusudur. Bize Kur’an’ın nasıl
yaşanacağının ve hayatın nasıl anlamlandırılacağının somut örneğidir.
DEĞERLERİMİZİ KALKINMANIN KÜLTÜREL İMKANI OLARAK YENİDEN HAYATA KATMAK
İÇİN NE YAPMALIYIZ?
Bizi biz yapan değerlerimizin zeminin oluşturan Kutsal Kitabımız ve
kendimize model aldığımız Peygamberimiz Hz. Muhammed ile ilişkimizi bir temele
oturtmalıyız. Kendimize, hayata, evrene bakarak yaşamın bize sorduğu soruları
düşünüp bu sorulara cevaplar arayarak, hayatın anlamları gerçekleştiren bir
varlık olduğumuzu idrak etmeliyiz. Bu ise Kur’an ve Hadisi güncel olarak
yaşamımıza katmamızla gerçekleşir.
TÜRK AİLESİNİN EV İÇİ DÜZENİNDE LEVHALAR
Türk ailesinin günlük yaşamını geçirdiği, oturma odası veya misafir
odasını süsleyen levhalar, insanın ve toplumun yaşantısını gözler önüne seren
anlamlar taşır. Bu levhaların verdikleri mesajlar ve taşıdıkları anlamlar ise
insanların davranışlarına yön verir.
Levhaların taşıdıkları manalar ve güzellikler insanlarda çeşitli
duygular uyandırır ve onları bu duygunun sebebini aramaya yöneltir. Bu durum
Allah’a kadar yükselen derecelere varabilir.
Levhaların verdiği mesajı iki ana konuda toplayabiliriz:
1. Grup:
Aşkın Varlık insan ilişkisine yönelik mesaj
2. Grup:
İnsan –Hayat ilişkisini içeren mesaj
İlk gruba Allah, Peygamber, Dört Halife gibi levhalar, ikinci gruptaki
levhalar ise yaşamın insana etkisini, insana verebileceklerini veya ondan alabileceklerini
değerlendirir.
OSMANLI MİMARİSİNDE
KÜLTÜREL İFADELERİN GÖRSEL KULLANIMI
İnsanlar çok
eski zamanlardan beri yaşadıkları mekânlara düzen vermişlerdir. Bu düzeni
verirken de mimari açıdan çok önemli eserler ortaya koymuşlardır. Mimari ya da
sanat eserleri birer iletişim aracı olmuş ve bu eserler insanların ve
toplumların hayatı anlamlandırmaları ve kültürlerine göre çeşitli biçimler
almıştır.
Yaşanılan
mekâna biçim verme ile hayatı anlamlandırma ilişkisi Kur’an ile hayatı
anlamlandırma insanların gerçekleştirdiği İslam medeniyeti için de geçerlidir. Mekân
kelimesi k-v-n kökünden türemiş ve hem “var olma” hem de “bütün var olanları
içeren kosmos” anlamlarına gelir. Kur'an da insanların
içinde yaşadıkları mekânlarda Kur'ana yönelip, onu okuyup, düşünüp anlamaya ve
bizzat yaşamlarında uygulamaya çalışmalarını istemektedir.
Meryem Hatun
ARSLAN/12070034/Lisans/İdkab-2/Tefsir
BİZİ BİZ YAPAN DEĞERLERİMİZ VE
HAYATIMIZI ANLAMLANDIRMADAKİ ROLÜ
Değer/kıymet kavramı felsefe ve sosyoloji
sözlüklerinde şöyle tanımlanıyor:
*"Kişinin,
isteyen, gereksinme duyan, erek koyan bir varlık olarak, nesne ile
bağlantısında beliren bir şey."
*"Nesneve
olayların bir toplum, bir sınıf ya da bir insan bakımından taşıdığı önemi
belirleyen niteliği."
*"Bir
toplum, bir sınıf ya da bir insan için önem taşıyan nesne ve olaylar."
*"Bir
şeyin arzu edilebilir/iyi veya edilemez/kötü olduğu hakkındaki inanç."
O halde değer, insan gerçeğinin bir
olgusudur. İnsanın kendisini ifade etmesidir.
Peki değer nasıl oluşur?
İnsanın varlıkla olan ilşkileri sonucu
oluşur. İnsan var olanın bilgisini kullanırken elde ettiği sonuçlar onu değer
kazanmaya zorlar ve elde ettiği bilgileri ölçü niteliğinde olan değerlere göre
kullanır. Değerler insanın varlık şartıdır. İnsan akıl sahibi olduğu için
değerleri vardır. İnsandan başka canlıların bir değer dünyası yoktur.
Değerlerin işlevi, insanın zekasını ve aklını olumlu yönde
(hayata-tabiata-evrene uyum yönünde) kullanmasını sağlamaktadır.
Değer bir tek inanca değil, bir arada
organize olmuş bir grup inanca, yanihayatı anlamlandırma'ya tekabül eder.
İnsan, hayatına hangi değerlerle anlam
veriyorsa o değerler, yapıp-etmelerine yön verirler; onun yapıp-etmelerini
yönetirler. Artık insan, eylemlerineve bu eylemlerin ortaya koyduğu başarılara
bu değerler çerçevesinde anlam verir. Çünkü insan, yapıp-etmeleri ile ana
amaçları arasında bir ilgi kurar. İşte kişi-obje ilişkisinde özü/fıtrat'ı
oluşturanbütün varlık şartları, bu şekilde içerik/anlam kazanır; insanın anlam
vermesi/değer görmesi yani var oluşu, bu şekilde gerçekleşir.
İnsanın bir bütün olarak var oluşunu
gerçekleştirmesi, hem içhem de dış dünyasındaki başarılarıyla birlikte
sağlanır. Birinin eksikliği anlamsızlık olur. Kişinin bu bütünlük içerisinde
hayatın anlamını keşfetmesi üç farklı yoldan gerçekleşebilir:
*Amel/eylem
ortaya koyarak, üreterek, eser yaratarak.
*Bir
şeyi/bir insanı severek, karşılıklı etkileşerek.
*Kaçınılmaz
acıya karşı bir tavır geliştirerek (musibetlere/sıkıntılara sabrederek).
Aslında insanın hayatını anlamlandırmada
temel adığı değerler, ona her zaman amaçlarını, hedeflerini, planlarını
gerçekleştirmesini sağlamaz. Çünkü insan, değişen hayat durumları içinde yaşar
ve bu değişik hayat durumlarından birisi öbürünü izlerken talihsizliklerle,
başarısızlıklarla karşılaşabilir.
İnsanın karşılaştığı bu gibi olaylar, onu,
şimdiye kadar bilmediği, kendisine örtülü kalan yeni bir hayat yönüne
çevirebilir. İnsanın böyle bir bilgiye erişirse, o zaman bu bilgiden yola
çıkarak yeni bir yolda yürümeye başlayacaktır.
İnsan sürekli bilgi akımı ve iletişim
içerisindedir. Bilgiyi ya doğrudan veya dolaylı yollarla elde eder. Elde ettiği
bilgilerle tutumlar içinde bulunur ve amelini/üretimini ortaya koyar, yeni
davranışlar kazanır. Bu tutumlar, insanın temel kabul ettiği değer
hükümlerinden/hayatı anlamlandırmadan kaynaklanır. Bu temel hükümler, onun
zihin dünyasını sınırlar. O tutum içinde kaldığı sürece verdiği her hüküm,
yapacağı her davranış, temel kabullenmelere bağlı olarak onların çerçevelediği
alan içerisinde olur. Bu alan aynı zamanda kültür faaliyetlerinin alanıdır. Yani
insan, kültürü bu şekilde oluşturur. Farklı hüküm verme, farklı davranış içinde
olma ancak temel kabullenmeleri değiştirmekle, yani tutum değiştirmekle mümkün
olur.
Şu halde insan hep bilgi iledir. Onun
varoluşunun sebebi bilgidir.
Aslında bilgi, fertte kalmaz; başkalarına
aktarılır. Nesilden nesile devreden, gelişen ve büyüyen bilgi, insan türünün
ortak malı olur. Her fert bundan istediği miktar ve gücünün oranında
faydalanır.
İnsana hayatında anlam bulmasında yardım
edecek, yol gösterecek bir rehbere ihtiyaç vardır. Bu rehber, insana,
varlığının derinliklerinde bulunan gerçekten özlediği şeyleri ona fark
ettirmelidir. İnsanın temel arzularını ve iç güdülerini nasıl doyurup tatmin
edeceğini, egosunun veya süper egosunun çatışan istekleri arasında nasıl
uzlaşma sağlayacağını, topluma ve çevreye nasıl uyum göstereceğini, insan bu
rehberde bulabilmelidir. Çünkü insan, uğrana çaba göstermeye değer bir hedef,
özgürce seçtiği bir amaç için mücadele etmezse psikolojik bunalıma düşer. İnsan
hayatında daima ulaşmış olduğu şeyle, ulaşmayı hedeflediği ve ulaşması gereken
arasındaki gerilimi yaşar.
İnsanın bir fert olarak veya topluluk
içinde hayatını anlamlandırması 'etik-aksiyon meselesi' ile dünyayı ve dünyada
olup bitenleri anlamak ve açıklamak 'bilgi meselesi', bütün çağlarda, bütün
filozoflarca, biri diğerine bağlı, biri diğerinin içinde ele alınmıştır.
Bu iki meselenin toplumlara mal olmasının
somut izleri vardır. Halk arasında yaşayan efsaneler, atasözleri, ahlaki
nasihatler ve yasalar hayatın türlü görünümlerine cevap veren hayatı anlama,
açıklama ve anlamlandırmadır. İnsan, böylece fertler ve toplumlararası
ilişkilerde fıtratından kaynaklanan sert, kendi çıkarını düşünen, hileci,
ihtiraslı, egemenlik kurmak isteyen zihniyeti dengeye, doğruya, hak ve adalete
ulaştırma arayışı içinde olmuştur.
Bu yaşantıların tamelinde hem 'özgü
kültür'e hem de 'ortak kültür'e dayanan hayatı anlamlandırma ve değerler
sistemi vardır. Böylece toplum içindeki fert, hayatını anlamlı/değerli kılmanın
bilgisini edinir. Kişiye 'insan olma'nın, hayatı nasıl anlamlandırırsa mümkün
olacağının yolunu gösterir.
Bizi
biz yapan değerlerimizin temelinde ne olduğunu tarihimizle dinimizin eseri olan
'özgü kültürümüz'de ve hem dinimiz hem de bulunduğumuz coğrafya ile
katıldığımız 'ortak kültürümüz'de aramamız gerekir.
Dinimiz İslamiyet ile katıldığımız ortak
kültürümüzün temelinde Kutsal Kitabımız Kur'an-ı Kerim ve Peygamberimiz Hz.
Muhammed vardır. Buna göre:
*Kur'an-ı
Kerim, insanın bütün varlık koşulları ile uyumlu ve o koşullara cevap veren bir
ilahi mesajdır. Kur'an, insanın anlam arayışına cevaptır; insanın hayatını
anlamlandıran bir kitaptır.
*Hz.
Muhammed'egelince; o, insanın sorumluluk/emanet bilincini diri tutmak, anlam
arayışında fıtri dengesini korumak için vahy'in insan modelleri olarak,
yarattıklarını en iyi bilen Yüce Allah tarafından gönderilmiş peygamberlerin
sonuncusudur.
Değerlerimizi kalkınmanın kültürel imkanı
olarak yeniden hayata katmak için ne yapmalıyız? Bu çetin soruya verilecek
cevaplara zemin oluşturacak bir başlangıç noktası da olmalı. Bu da şudur:
*İslam'a
layık bir 'İslam ile varoluş'unyaşam felsefesini geliştirme.
*Bu yaşam
felsefesini çağdaş kültürümüze katarak kalkınmanın bir imkanı olarak
kullanabilmek için değerlerimizi yeniden inşa etme.
*Bunu
yapabilmek için değerlerimizi yeniden değerlendirme.
*Değerlerimizi
yeniden değerlendirmek ve inşa edebilmek için de bilginin dönüşümünü mümkün
kılarak soyut olandan somut olan üretme: yeni/güncel değerler çıkarma.
TÜRK AİLESİNİN EV İÇİ DÜZENİNDE
LEVHALAR
Türk ailesinin fertleri veya
misafirleriyle günlük yaşantısını geçirdiği iki mekan olarak oturma (sofra)
veya misafir odalarını süsleyen levhalar, iç mimarinin insanın veya toplumun
davranış kalıplarını nasıl etkilediğine önemli bir örnek oluşturur. Çünkü bu
levhalar, taşıdıkları anlamlar, verdikleri mesajlar ile muhataplarının
davranışlarını etkilerve yönlendirir. Fertlerin ve toplumların muhtaç oldukları
sosyal ve kültürel enerjiyi ve bedii zevki sağlar.
Diğer güzellikler gibi yazı güzelliğinin
ve içerdiği mananın gereği kadar anlaşılması tesirli ve kavrayışlı bir zevk ve
idrake dayanır. Onun için, aynı zihniyetle yazılmış ve Türk evinin duvarlarını
süsleyen bu levhaların, o tesirli ve kavrayışlı idrake yol göstermeyi üzerine
almış bulunduğu bir vakıadır.
"Güzel yazı" ve "söz",
insanın sanat ruhundaki yaradılış güzelliğinin metafizik ifadesini taşıyan,
bazen gözlere ve gönüllere sanat sırrı halinde yayılarak, yazının ruhunu veya
"söz"ün sanatlaşmış bir halini halimiz kılan bir yazıdaki güzelliği
Kant'ın "hislerden önce ve herkese şamildir" sözü pek güzel
anlatıyor.
O halde güzel yazının muhatabı fıtri
temizliğini kaybetmemiş, zevk ve idraki bozulmamış selim kimseler ve böyle bir
topluluk olduğu gibi, yazı-mesaj güzelliği fıtri (yaratılış) temizliğini bozmuş
olanlara da kayıplarını yavaş yavaş buldurmaya rehberlik eden Rabbani bir
mürebbidir (eğitici) diyebiliriz.
Dolayısıyla levhalar güzellikleri,
taşıdıkları manalar, verdikleri mesajlar ile insanı az çok bir hayret ve
hayranlık içinde bu duygunun sebebini ve gerçek illetini aramaya yönlendirir.
Bu arama devam ettikçe o şey hakkındaki hayret ve hayranlığımız da sürer gider.
O kadarki, metafizik sahaya geçer, Allah'a kadar yükselen haller ve derecelerde
bulunabilir.
Levhaların verdiği mesajı iki ana konuda
toplayabiliriz:
*1.Grup:
Aşkın Varlık (Tanrı) insan ilişkisine yönelik mesaj: (Kur'an-ı Kerim ayetleri,
Hz. Muhammed'in sözleri -Hadis-i Şerif-)'ten alıntı yapan.
*2.Grup: İnsan-Hayat
ilişkisini içeren mesaj: (Kur'an-ı Kerim ayetleri, Hadis-i Şerifler, Şiirler,
özlü sözler, deyimler v.b.)'den kağıda aktarılan.
OSMANLI MİMARİSİNDE KÜLTÜREL İFADELERİN GÖRSEL KULLANIMI
İnsan
varolduğu genden beri mekan'a biçim vermiştir. Bu biçim verişte onun hayatı
algılaması/anlamlandırmasının etkisi çok açıktır. Çünkü insan mekan'la sadece
fiziksel olmaktan öte psikolojik yönden de ilişki içindedir.
Sosyal psikologlara göre bireylerin
birbirinden farklı dört mekanı vardır: Mahrem mekan, kişisel mekan, sosyal
mekan, genel mekan. Ancak, insanın psikolojik davranışlarını, inancın
belirlediği hayatı anlamlandırması yönlendirir. Böylece bir ruhsal/manevi mekan
kavramı da ortaya çıkmaktadır. İnsan bu mekanları kendi kültürüne ait değerlere,
inanç ve var olma bilincine ve bu kültürün belirlediği psikolojik davranışlara
göre kullanır. Aynı zamanda insan, iyi yaşanacak kent imar edebilmek için
mekan'la ilişkisini, mensup olduğu milletin kültürünün içerdiği bu değer
hükümlerinin etkisi altında oluşturur. Yani o, kendini, tabiatı, evreni
algılayışının/anlamlandırışının oluştırduğu değer duygusuyla mekan'a bakmıştır.
Örneğin, Eski Mısır'dan Yunan, Roma, Bizans, Selçuklu, Osmanlı'ya ve günümüze
kadar insan, kentleri kurarken, anıtları yaparken, tapınakları inşa ederken hep
bu değer duygusuyla oluşmuş bir bakışla mekan'ı biçimlendirmiştir. Çünkü
kültürde "bilgi" esastır; her kültürün insan-mekan ilişkisini
düzenleyen ve onun tarihini, dini inanışını ve felsefe anlayışını, sosyal ve
ekonomik yapısını, bilim ve teknolojisini, coğrafi konumunu, malzeme
olanaklarını, estetik beğenilerinin tümünü içeren ve yansıtan sessiz bir dili
vardır.
Çok sayıda yazar, öte ruh bilimci,
felsefeci, insan bilimci, şair ve romancı, kişisel olarak öimari mekanı deşifre
etmeyi denemiş ve mekan anlamından söz etmiştir.
Çok eskizamanlardan beri insan ile
mimari-kent-çevre düzenleme ve insanın akli ve ruhsal boyutu ile ilişki içinde
olan sanat arasında iletişim bulunduğu bir gerçektir.
Mimari ya da sanat eserleri birer iletişim
aracı olurken, bu eserlerde biçim ve içerik çağlara, toplumların
inanışlarına/hayatı anlamlandırmalarına ve onunla oluşan kültür'e göre değişik
görünümler almıştır. Böylece sürekli bir biçimde göstergeler aracılığıyla
içerik oluşturulmuş, mimari ve sanat, dildeki sözcükler yerine biçim, renk,
ışık-gölge, doku, ölçü, oran vb. kavramları kullanan özel bir dildir.
Sözcükleri kullanan dil'de akli, duygusal, bilimsel, düz ve şiirsel yazı gibi
tanımlayabileceğimiz birçok farklı dil söz konusudur. Toplumun ürettiği kültür,
maddi ve manevi bu unsurları kendine özgü bir biçimde bir araya getirerek
mekanı dile getirir. Onu canlı kılan birruh/bir manevi boyut katar.
Mekan'a biçim verme ile hayatı
anlamlandırma (kültür) ilişkisi, Kur'an ile hayatlarını anlamlandırmış
insanların gerçekleştirdiği Vahiy Kültürü/İslam Medeniyeti için de söz
konusudur. Kur'an insanların içinde yaşadıkları mekanlarda Kur'an'a yönelip onu
okuyup, düşünüp, anlamaya ve bizzat yaşamlarında uygulamaya çalışmalarını
istemektedir. Bu nedenle coğrafi konum, sosyal ilşkiler gibi faktörler yanında,
yol, sıhhi tesisler, parklar, hastaneler, spor alanları, okullar, camiler,
pazar yerleri vb. kültürel, sportif, ekonomik yapılaşma Kur'ani ilkeler göz
önüne alınarak gerçekleştirilmiştir. İnsanın anlam arayışına cevap olan Kutsal
Kitap-mekan ilişkisi "mekan" sözcüğünün derin anlam içeriği ile
başlar.
Mekan sözcüğü "k-v-n" kökünden
türemiş ve masdar anlamında hem "varolma" hem de "bütün
varolanları içeren kosmos" manalarını kapsayan bir kelimedir. Dolayısıyla
bütün evren yani varolan şeylerin tümü bu kevn'e-oluş'a varolmaya=kainat'a
aittir. Böylece mekan, mekan, şeylerin (eylemlerin/bütün insani
yapıp-etmelerin/amellerin) oluştuğu yer demektir. Buna göre mekan kavramında
soyutla somut arasında sürekli bir gidiş-geliş vardır. Kur'an-ı Kerim'in
kaniat'ı Allah'ın varlığına, birliğine işaret eden "kevni ayet"
olarak tanıtması, kendisini de "kavli ayet" olarak tarif etmesi bu
bağlamda değerlendirilmelidir.
DEGER NEDIR VE NASIL OLUSUR?
Hayata anlam verme, insanin varlik bilincine ermesi,icinde bulundugu
nimetleri idrak etmesi, yeteneklerinin sinirini bilmesidir.Insanin anlam
arayisi ise onun fitri yeteneklerini kesfetmesi, bu sayede hayatin
problemleriyle bas edebilecek bir yetenek kazanmasi,hayattaki dengeyi
kesfetmesi ve boylelikle mutluluga ermesidir.
DEĞER-KÜLTÜR İLİŞKİSİ
Peygamber ,Veliler, filozoflar ve
düşünürleri bu bağlamda düşünebiliriz.Rehber olan kişiler kişiye insan olmanın
hayatı nasıl anlamlandırırsa mümkün olacağının yolunu gösterir. Eğer kişi
fıtrata yabancılaşmışsa insan olma imkanlarından kendini mahrum etmiş demektir.
İnsani ilişkilerinde bu değerlerianlamsız görecektir. İnsan hayatını anlamlı
kılamazsa dış dünyayı tehlike olarak görür. Böyle bir durumda kişi gerçekleri
algılayamayabilir. İnsana hayatında anlam bulmasına yardımcı olacak rehber
gereklidir. İnsan varlığının derinliklerinde bulunan şeyleri fark etmelidir.
DEĞERLERİMİZİN TEMELİNDE NE VAR?
Özgür kültüre ve ortak kültüre dayanan
hayatı anlamlandırma ve değerler sisteme vardır. Böylece toplum içindeki fert
hayatını anlamlı kılmanın bilgisini öğrenir.
Bizi biz yapan
değerlerimizin temelinden ne olduğu tarihimizle dinimizin eseri olan özgü
kültürümüzde ve hem dinimiz hem de bulunduğumuz coğrafya ile katıldığımız ortak
kültürümüzde aramamız gerekir.
İNSANIN HAYATINA ANLAM VERMESİ NASIL
GERÇEKLEŞİR
1) Amel / eylem ortaya koyarak,isteyerek,eser yaparak
2) Bir şeyi/ bir insanı severek,karşılıklı etkileşerek
3) Kaçınılmaz acıya karşı bir tavır
gelir.
İnsanın
buları yapmasının , hayatın anlamlandırılmasıyla gerçekleşen sonuçları
vardır.Bunun için eylemine bir anlam vererek insan olma koşullarının yerine
gelmesini sağlar,değerleri duyan bir varlık olarak doğru ve değerli eylemde
bulunmak ister.
Melike Çam / 12070095 / Lisans / İdkab-2 /
Tefsir
BİZİ BİZ YAPAN DEĞERLER VE HAYATIMIZI
ANLAMLANDIRMADAKİ ROLÜ
DEĞER NEDİR
VE NASIL OLUŞUR?
Değer
kavramı bazı sözlüklerde;
. ‘Nesne ve olayların bir toplum, bir sınıf ya da bir
insan bakımından taşıdığı önemi belirleyen niteliği’
. ‘Bir şeyin
arzu edilebilir veya edilemez/iyi veya kötü olduğu hakkındaki inanç’
Toplumsal
değerler kavramı:
‘belli bir
toplum ya da toplumsal kümede bireylerin olumlu tepki gösterdikleri düşünceler,
kurallar, uygulayımlar, maddi nesneler’
Değer
insanın varlıkla olan ilişkileri sonucunda oluşur. Değer, insan davranışlarının
yol gösterici bir inanç olmak bakımından insanın, dünyanın belli bir kısmıyla
ilgili idrak, duygu ve bilgilerinin bir terkibidir.
İNSANIN
HAYATINA ANLAM VERMESİ NASIL GERÇEKLEŞİR?
İnsan,
hayatına hangi değerlerle anlam veriyorsa bu değerler, onun yapıp etmelerini
etkiler ve onu yönetirler. İnsan, davranışlarına ve başarılarına bu değerler
çerçevesinde anlam verir.
İnsanın var
oluşunu gerçekleştirmesi hem iç hem dış dünyasıyla birlikte sağlanır. Kişinin
bu bütünlük içinde hayatın anlamını keşfi üç yoldan gerçekleşir:
1- Amel
ortaya koyarak, eser yaratarak.
2- Bir
insanı severek, etkileşerek.
3-Sıkıntılar
karşısında sabrederek.
İnsan hayatı
anlamlandırmada her zaman temel aldığı değerler sayesinde başarılı olamaz.
Çünkü insan, değişen hayat durumları içinde başarısızlıklarla karşılaşabilir.
İnsanın hayatta kalmasını sağlayan, kendisinde yetenekler görmesi,
davranışlarına bir anlam vermesidir. İnsan gerçekleştirmeyi istediği amaçlarına
ulaşmada ya başarılı ya da başarısız olur.
Başarılı
olduğunda; fıtri yeteneklerini keşfettiği için problemlerle savaşacak yetenek
kazanır, hayatta aradığı dengeyi keşfeder ve mutlu olur.
Başarısız
olduğunda; fıtri yeteneklerini keşfetmiş olur, hayat yük olur, anlık haz
arayışına yönelir, her şeyden vazgeçer.
DEĞER KÜLTÜR İLİŞKİSİ
İnsanın varoluşunun gerçekleşmesi ve onu
hissetmesi kültür sayesinde olur. Kültür, insanın var olanlar hakkında edindiği
bilgilerdir. Bu bilgilerle ortaya koydukları kültürün yansımalarıdır. Çünkü
kültürde bilgi esastır.
İnsan hayatını
anlamlandırırken önder kişilere ihtiyaç duyar. Bunlar içinde bulundukları
durumlarda doğru değerli eylem gerçekleştiren kişilerdir. Peygamberler, veliler,
düşünürler bu kişilerdir. İnsanın ihtiyacı olan bu rehber ona, varlığının
derinliklerinde bulunan özlediği şeyleri fark ettirmelidir.
DEĞERLERİMİZİN
TEMELİNDE NE VAR?
İnsanın bir
fert olarak veya topluluk içinde hayatını anlamlandırması etik-aksiyon meselesi
ile bilgi meselesi, bütün çağlarda iç içe bağlı olarak ele alınmıştır. Bu iki
meselenin somut izleri arasında efsaneler, atasözleri, ahlaki söz ve nasihatler
sayılabilir.
Bunların temlinde
hem özgü kültür hem de ortak kültüre dayanan değerler sistemi vardır. Böylece toplum
içindeki fert hayatını anlamlı kılmanın bilgisini edinir.
Dinimiz ve
bulunduğumuz coğrafya ile katıldığımız ortak kültürde; İslam’ın temeli olan
Kutsal Kitabımız Kur’an-ı Kerim ve Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.v) vardır.
TÜRK AİLESİNİN EV İÇİ DÜZENİNDE LEVHALAR
Türk
ailesinin günlük yaşantısını geçirdiği sofa ve misafir odalarını süsleyen
levhalar, iç mimarinin insanın veya toplumun davranış kalıplarını nasıl
etkilediğinin örnekleridir. Çünkü bu levhalar, taşıdıkları anlamlar ve verdiği
mesajlar ile karşısındakinin davranışlarını etkiler ve yönlendirir. Bireylerin ve
toplumların muhtaç oldukları sosyal ve kültürel enerjiyi sağlar.
Levhalar güzellikleri,
taşıdıkları mana ve mesajlar ile insanı bu duygunun sebebini aramaya yönlendirir.
Bu arama ilerledikçe metafizik saha bile geçer. Allah’a kadar yükselen haller
ve derecelerde bulunabilir. Yani ‘ maddi imge, manevi bilinci kuvvetlendirmiş’
olur.
Levhaların verdiği
mesajlar:
1- Tanrı-İnsan
ilişkisine yönelik mesaj: Kur’an ayetleri, Hadis-i Şerif ‘ den alıntı yapılan.
2-
İnsan-Hayat ilişkisini içeren mesaj: Kur’an ayetleri, Hadis-i Şerifler, şiirler,
deyimler vb. ’den kağıda aktarılan.
BİZİ BİZ YAPAN DEĞERLERİMİZ VE HAYATIMIZI ANLAMLANDIRMADAKİ ROLÜ
Sürekli bir anlam arayışı içinde olan biz insanlar için kitaplardan elde edilen bilgi, hayatı anlamlandırmamızda tek başına yeterli olmaz. Edindiğimiz bilgiler ancak yaşantılarımız ile birleşirse anlam –değer- kazanır. Bu bölümde üstünde durulan ve asıl anlatılmak istenen mevzu hayatın anlamı ve insanin anlam arayışıdır ve hayatımızı anlamlandırmada en önemli şey “değer(ler)”imizdir.
DEĞER NEDİR VE NASIL OLUŞUR?
Değer, insan gerçeğinin bir olgusudur ve insanın varlıkla olan ilişkileri sonucunda oluşur. Değerler insanın zekâsını ve aklını olumlu yönde kullanmasına yardımcı olur. Dolayısıyla değer, insan davranışlarına yol gösterir. Bizler dünya ile ilgili tutumlarımızı, fikirlerimizi ve duygularımızı bireysel ya da toplumsal değerlerle sistemleştiririz. Hayatımızı, yaşantılarımız sonucu oluşturduğumuz değerlerle anlamlandırırız. Hayatımızı anlamlandırma; varlığımızın bilincine erme, içinde bulunduğumuz nimetleri idrak etme ve yeteneklerimizin sınırını keşfedebilmemiz ile gerçekleşir.
İNSANIN HAYATINA ANLAM VERMESİ NASIL GERÇEKLEŞİR?
Hayatımıza hangi değerlerle anlam veriyorsak o değerler eylemlerimize yön verir. Dolayısıyla amaçlarımızı, planlarımızı, hedeflerimizi, değerlerimiz şekillendirir ve eylemlerimiz de amaçlarımız doğrultusunda meydana gelir. Doğal olarak gerçekleştirilen eylemlerin değerliliği de kişiden kişiye değişir.
İnsanın varoluşunu gerçekleştirmesi iç ve dış dünyadaki başarıları ile sağlanır. Kişinin bir bütünlük içerisinde hayatın anlamını keşfedebilmesi
Amel/eylem ortaya koyarak, üreterek,
Bir şeyi/insanı karşılıklı severek, etkileşimde bulunarak,
Musibetlere/sıkıntılara sabrederek gerçekleşir.
Böylece kişi eylemlerine değer katarak insan olma koşullarının yerine gelmesini sağlar. Ancak kişinin hayatını anlamlandırmada temel aldığı değerler her zaman kişiyi başarıya götürmeyebilir.
DEĞER-KÜLTÜR İLİŞKİSİ
Kültür; nesilden nesile deveden, gelişen ve büyüyen bilginin insan türünün ortak malı olması ile oluşur. Kültür, insanın kendini gerçekleştirme sürecidir. İnsan kendini gerçekleştirme, hayatını anlamlandırma sürecinde hürriyetini kullanır ve hürriyetini kullanırken de aynı zamanda insanın doğru ve değerli eylemlerde bulunması için örnek kişilere (peygamberler, filozoflar, âlimler, veliler) ihtiyacı vardır. Bu kişiler eylemlerinde insan olma imkânlarının yolunu daima açık tutma gayreti içerisindedirler. Bu kişilerin hayat tecrübelerini örnek almak hayatın anlamlı -değerli- kılınmasının bilgisini verir. Önder kişiler insanın özünde bulunan ve gerçekten özlediği şeyleri fark ettirir. İnsanlarda evrene karşı duyarlılık ve farkındalık oluştururlar.
DEĞERLERİMİZİN TEMELİNDE NE VAR?
Bizi biz yapan değerlerimizin temelinde ne olduğunu özgü kültürümüzde ve ortak kültürümüzde aramalıyız. Ortak kültürümüzün temelinde ise Kur’an-ı Kerim, Hz. Muhammed(sav) ve yaşadığımız coğrafya vardır. Kur’an, insanı kendine muhatap kılması dolayısı ile insanın anlam arayışına en büyük cevabı verir. Hz. Muhammed(sav) ise; insanın sorumluluk bilincini diri tutan, anlam arayışında insanın fıtrî dengesini korumak amacı ile Allah(cc) tarafından gönderilen peygamberdir. Hz. Muhammed(sav) örnek kişiliğiyle yaşayan bir Kur’an’dı. O(sav), insanın anlam arayışının somut bir örneğidir.
DEĞERLERİMİZİ KALKINMANIN KÜLTÜREL BİR İMKÂNI OLARAK YENİDEN HAYATA KATMAK İÇİN NE YAPMALIYIZ?
İslam’a lâyık bir ‘İslam’la varoluş’un yaşam felsefesini geliştirme
Bu yaşam felsefesini çağdaş kültürümüze katarak kalkınmanın imkânı olarak kullanabilmek için değerlerimizi yeniden inşa etme,
Bunu yapabilmek için değerlerimizi yeniden değerlendirme,
Değerlerimizi yeniden değerlendirmek ve inşa edebilmek için de bilginin dönüşümünü mümkün kılarak soyut olandan somut olanı üretme: yeni/güncel değerler çıkarma
Değerlerimizi, Kur’an ve Hadis’i güncel değerler olarak hayatımıza katabilmekle mümkündür.
TÜRK AİLESİNİN EV İÇİ DÜZENİNDE LEVHALAR
Türk ailelerinin daha çok oturma ve misafir odalarını süsleyen levhaların Türk toplumundaki önemi büyüktür. Duvarlarımızı süsleyen bu levhalar; bireylerin tesirli ve kavrayışlı idrâke yol gösterme görevini görür. Bu levhalar güzellikleri, taşıdıkları manalar, verdikleri mesajlar ile insanı az çok bir hayret ve hayranlık içinde bu duygunun geçek sebebini aramaya yönlendirir.
Maddi simge olarak levhalar, manevî bilinci kuvvetlendirme görevini görür. Türk toplumlarında ilk zamanlarda levhaların her an zihinlere sunduğu insani değerlerin daima yaşanılır kılınması hedefi günümüzde yoktur. “her şeyden haberdar” ama duyarsız bir nesil yetişiyorsa bu durum levhaların dünyasından uzaklaşmış olduğumuzu gösterir. Levhalar daha doğrusu taşıdıkları anlamlar insanı toplumsal hayat üzerinde düşünmeye sevk eder.
Levhalar; (i)tanrı-insan ilişkisine yönelik ve (ii) insan-hayat ilişkisini içeren mesajlar taşırlar. İnsanları düşünmeye ve düşündüklerini hayata geçirmeye sevkederler.
BİZİ BİZ YAPAN DEĞERLERİMİZ VE HAYATIMIZI ANLAMLANDIRMADAKİ ROLÜ
Değer; kişinin ,isteyen , gereksinme duyan, erek koyan bir varlık olarak,nesne ile bağlantısında beliren şey. Bir toplum, bir sınıf ya da bir insan için önem taşıyan nesne ve olaylar. Cümlelerde geçen anlamları taşımaktadır. İnsanın hayatında belli bir potansiyele sahip biçimlemelerdir. Hayatın geneline nufuz eden bir potansiyeldir.
Peki değer nasıl oluşur;
İnsanın varlıkla olan ilişkileri sonucu oluşur. İnsan varolanın bilgisini kullanırken elde ettiği bilgileri ölçü niteliğinde olan değerlere göre kullanır. Değerler insanın varlık şartıdır. İnsanlar akıllarıyla beraber değer sahibi olurlar. Kainattaki varlıklarla ilişki sonucu meydana gelen değerler karakterde büyük bir yere sahip olurlar.
Dolayısıyla değer insanlara bir rehber niteliği de taşır. İnsanlar değerleri ölçüsünde hareket etmeye çalışır ve davranışlarını , hayatını onlara göre biçimlendirir. Böylece değerler insanın hayatını anlamlandırma yolunda birer meşaledir. Kazanacağı değerleri insanın hayatını anlamlandırma çabası olarak tanımlayabiliriz. Yani bir insanın hayatını anlamlandırma ölçüsü neyse değer ölçüsü de o arandadır.
İnsan Hayatını Anlamlandırırken şu aşamalar gerçekleşir;
1-Amel ortaya koyarak ve üreterek eseri oluşturur.
2-Ortaya konulan eserlerle etkileşim gerçekleştirerek anlamlar yükler.
3-Kaçınılmaz acılara karşı bir tavır geliştirir ve hayatını devam ettirir.
Değer-Kültür İlişkisi;
İnsan hayatı boyunca kendisi için yaratılmış veya icad edilmiş nesnelerde ilişki içindedir. Kurulan bu ilişki de insanın yöneldiği şey kültürdür.
Değerlerimizin Temelinde Ne Var ?
Değerlerimizin temelinde yaşantılarımız vardır. Yaşantılarımızın temeldeyse kültürümüz vardır. Kültürümüzün temelindeyse Kuranı Kerim ve Peygamberimizin hayatı vardır. Bu demek oluyor ki bizim değerlerimizin temelini Kuranı Kerim ve Peygamberimizin hayatı oluşturmaktadır. Değerlerimiz bizleri oluşturan , hayatımızı kuşatan davranışlarımızı etkiler.
Değerlerimizi Kalkınmanın Kültürel İmkanı Olarak Yeniden Hayata Katmak İçin Ne Yapmalıyız;
1-İslama layık bir varoluş ile yaşam felsefesi geliştirmeliyiz.
2-Bu yaşam felsefesini çağdaş kültürümüze katarak değerlerimizi yeniden inşa etmeliyiz.
3-Bu değerleri oluşturmak için gerekli temeli meydana getirmeliyiz.
BİZİ BİZ YAPAN
DEĞERLERİMİZ VE HAYATIMIZI ANLAMLANDIRMADAKİ ROLÜ
·
Şu yaşadığımız dünyanın nasıl bir dünya olduğunu
anlamanın ve anlatmanın yolu nedir..?
·
Bir ders kitabından veya ansiklopedilerden
hayatı anlamak mümkün müdür..?
·
Bu eserleri okuyarak hayatı anlamak isteyen
kimse, hayatın işleyişi konusunda nasıl bir görüş elde eder..?
·
Bilgi hayatı anlamak için tek başına yeterli
midir..?
Ve daha birçok sorular…yani kısaca;
Hayat reçete edilebilir mi..? Evet
edilebilir..! Ama bir noktaya kadar.
Çünkü yeni bir asra girerken umduklarına
ulaşılabilecek,yepyeni bir gelecek yaratabilecek donanıma sahip olduğumuzun ve bu donanımı
kültürel kalkınmamızın temeli kılabileceğimizin yeni bir yaklaşımla ortaya
konulması gerekiyor.Bunun için şimdiyi oluşturmada payı olan ve insanın
insanımızın varoluşunun zeminini,varlık şartlarını hayata katmasını meydana
getiren şeyleri kavramak gerekiyor..
DEĞER NEDİR..? NASIL
OLUŞUR..?
İnsanın bütün eylemleri birtakım temellere dayanır. Bu
temeller onun eylemlerini yönetir. işte insanın hareket ve faaliyetlerini
yöneten temele değer adı verilmektedir. İnsanların birlikte yaşamasını
gerçekleştiren hareket ve faaliyetlerden “iyi-kötü” denilenler ahlaki
değerleri, “sevap-günah” dini değerleri, “güzel-çirkin” ise sanat değerlerini
ifade eder.
Değer nasıl Oluşur?
İnsanın eylem ve davranışlarına yön veren değerlerin bir
kısmı insanın kendi varlık yapısında bulunur. insan onları doğuştan getirir.
Bazı değerler ise toplum ve kültür çevresinde bulunan
değerlerdir. Bu değerler insanın doğuştan getirdiği değerlerin
etkisiyle Oluşmuş maddi-manevi
kültür kalıplarıdır.
Doğuştan gelen değerler dini ve ahlaki değerlerdir. Bunlar
olumlu ya da olumsuz olarak evrensellik arz eder. inanma, bağlanma, itaat etme,
saygı duyma, merhametli olma, yardımsever olma vb. gibi değerler her çağda ve
toplumda aynı anlamı taşır. Yalancılık, haksızlık ve zulüm de her yerde
olumsuzluğu ifade eder.
Dini ve ahlaki değerlerin yönettiği eylemlerle toplumda
Oluşmuş maddi-manevi kültür kalıpları şeklinde ortaya çıkan değerler ise
evrensel değillerdir. Bunlar milletten millete, kültürden kültüre değişiklik
arz eder. Bu değerlere göre gerçekleştirilen eylemler toplumlar arasında yanlış
anlaşılmalara da yol açabilir. Yani bir toplumda bir değere göre yapılan ve
hoşa giden bir eylem başka toplumlarca benimsenmeyebilir ve hoş karşılanmayabilir.
DEĞER VE KÜLTÜR
İLİŞKİSİ
Kültür bir toplumu karakterize eden ortak anlamlar bütünüdür
ve o toplumu diğer toplumlardan farklı kılar. Kuşaktan kuşağa geçer ve toplumun
karakteri diye tanımlanır. Toplum üyelerinin kabul ettiği ve toplumda kabul
görmüş fikir ve nesnelerin birleşimidir.
Değerler; hayat tarzını belirleyen ve toplum tarafından
paylaşılan inançlardır. Kültürün tanımlayıcı öğesi sahip olduğu değerlerdir.
Bir kültürün üyelerinin ana görüşleri, ulaşmaya çabaladıkları hedefleriyle
ilgilidir. Bu hedefe ulaşabilmek için gerekli düşünce, his ve davranışlar
edinirler. Bununla birlikte farklı kültürden olanların farklı değerleri vardır.
Örn; Amerikan kültürü kişinin özgürlüğü ve başarısına çok önem verirken, Japon
kültürü kişiyle toplum arasındaki ilişkiye önem verir.
Ailevi özelliklerin rolü de büyüktür. Pazarlamacıların ürünü
pazarlarken bu rolü ve kültür farklılıklarını göz önünde bulundurmaları
gereklidir. Pazarlamacılar tüketicilerin tavırlarıyla da yakından ilgilenirler.
Çünkü farklı kültürlerden tüketiciler bir ürünü alırken aynı davranış
süreçlerinden geçerlerse, pazarlamacı onların kültür farklılıklarını göz önüne
almaz.
TEMEL DEĞERLERİMİZ
Toplumdaki farklı anlayışları ve bölgesel kültürleri
birleştiren, herkesin ortak paydasını oluşturan değerlere temel değerler denir.
Örneğin vatan, ülkü, bayrak, bağımsızlık gibi değerler, bu topraklarda yaşayan
bütün insanları kuşatan temel değerlerdir.
Yüzyıllar boyunca aynı geçmişe sahip oluşumuz, aynı
inançları paylaşmamız, aynı yurtta yaşamamız, bizi birbirimize bağlar; aradaki
farklılıkları unutturur.
Sevinçli günlerimizde temel değerler etrafında bir araya
geliriz. Bireysel sıkıntılarımızı unutur; herkesle beraber seviniriz. Ülkemizin
bir tarafında meydana gelen acı bir olay, hepimizi yasa boğar; yardım için
elimizden geleni yapmaya gayret ederiz.
Bir ülkenin temel değerleri, onun en kıymetli varlığıdır. Bu
nedenle değerlerimize sahip çıkmalı, herhangi bir nedenle öz değerlerimizi
küçük görmemeliyiz.
DEĞERLERİMİZİ KALKINMANIN
KÜLTÜREL İMKANI OLARAK YENİDEN HAYATA KATMAK İÇİN NE YAPMALIYIZ..?
Değerlerimizi
yeniden değerlendirmeli,islam’a layık bir islam ile varoluş felsefesi
geliştirmeliyiz..
Gelenek ve görenekleri yaşayıp yaşatmalıyız..
Çocuklarımıza gelenek ve göreneklerimizi yaşatmalı ve
önemini aktarabilmeliyiz..
EK:1
BİZİ BİZ YAPAN DEĞERLERİMİZ VE HAYATIMIZI ANLAMLANDIRMADAKİ ROLÜ
Değer Nedir ve
Nasıl Oluşur?
Değer, kavramı
bir şeyin arzu edilebilir iyi veya kötü olduğu hakkındaki inanç olarak
felsefede tanımlanmıştır.
Değer, insan
gerçeğinin bir olgusudur. İnsanın kendini ifade etmesidir.
Değer nasıl
oluşur? İnsanın varlıkla ilişkileri sonucu oluşur. İnsan akıl sahibi olduğu
için değerleri vardır. Değerlerin işlevi, insanın zekasını ve aklın olumlu
yönde kullanılmasını sağlamaktır.
İnsanın hayatı
anlamlandırması, anlam insanın bütün yapıp-etmelerini yöneten, insanın somut
varlık bütününde temelini bulan varlık koşullarından birini ifade eder. Hayata
anlam verme, insanın varlık bilincine ermesi, içinde bulunduğu nimetleri idrak
etmesi, yeteneklerinin sınırını bilmesidir. İnsanın anlam arayışı ise, onun
fıtri yeteneklerini keşfetmesi, bu sayede hayatın problemleriyle baş edebilecek
bir yetenek kazanması, hayattaki dengeyi keşfetmesi ve böylelikle mutluluğa
ermesidir.
İnsanın Hayatına
Anlam Vermesi Nasıl Gerçekleşir?
İnsan, hayatına
hangi değerlerle anlam veriyorsa o değerler, yapıp-etmelerine yön veririler;
onun yapıp-etmelerini yönetirler. Artık insan, eylemlerine ve bu eylemlerin
ortaya koyduğu başarılara bu değerler çerçevesinde anlam verir.
İnsanın hayatını
keşfetmesi üç farklı yoldan gerçekleşebilir: amel ortaya koyarak, bir şeyi bir
insanı severek, kaçınılmaz acıya karşı bir tavır geliştirerek.
Değer-Kültür
İlişkisi
Kültür, insanın
kendisini gerçekleştirme süreci olarak tanımlanabilir. Yani bu da tecrübeyle
eştir.
Hayat
tecrübelerini örnek almak hayatın değerli kılınmasının bilgisini verir. İnsan,
bu yaşantısında fıtri kabiliyetlerinin tümünü harekete geçirdiğinden kişi
olarak imkanlarını bilme, amel üretme ve geliştirme yolunu açmış olur. Kişiye
insan olmanın, hayatını nasıl anlamlandırırsa mümkün olacağının yolunu
gösterir.
Değerlerimizin
Temelinde Ne Var?
Değerlerimizin
temelinde ne olduğunu, tarihimizle dinimizin eseri olan özgü kültürümüzde ve
hem dinimiz hem de bulunduğumuz coğrafya ile katıldığımız ortak kültürümüzde
dinimizden kaynaklanan değerlerimizi söz konusu edeceğiz.
Dinimiz İslamiyet
ile katıldığımız ortak kültürümüzün temelinde Kitabımız Kur’an-ı Kerim ve
Peygamberimiz Hz. Muhammed (sav) vardır.
Kur’an-ı Kerim,
kendini hidayet rehberi olarak tanımlamakta, insan modelini nasıl olacağını
göstermekte, insan-hayat-tabiat-evren bütünlüğünün gerçekleştirilmesi için
kurallar koymaktadır. Kur’an, insanın hayatını anlamdıran kitaptır.
Hz. Muhammed’i
kıyamete kadar değişmez insan rehberi kılan, son peygamber olması kadar, Kur’an
ahlakıyla ahlaklanmış, yaşayan bir Kur’an oluşudur. Kısaca o, Kur’an’ın nasıl
yaşanacağının ve insan olma yolunun daima nasıl açık tutulacağının somut
öğrneğidir.
EK:2
Türk Ailesinin Ev
İçi Düzeninde Levhalar
Misafir odalarını
süsleyen levhalar, iç mimarinin insanın veya toplumun davranış kalıplarını
nasıl etkilediğine örnek oluşturur. Çünkü bu levhalar, taşıdıkları anlamlar,
verdikleri mesajlar ile muhataplarının davranışlarını etkiler ve yönlendirir.
Eskiden toplumda
geçerli olan kurallar, her birey tarafından kendi kişisel ve dolaysız yaşantısı
ile öğrenilirken günümüzde, ekonomik, siyasal ve kültürel tekellerin
belirleyiciliğine terk edilmektedir.
Levhaların her an
zihinlere sunduğu insani değerlerin daima yaşanılır kılınması hedefi artık
yoktur. Levhalar çağımız insanının evrenin kendisine ait olan küçücük bölmesini
iyi bilme özelliğine ters düşen bir olgudur.
Bazı levhalarımız
Ya Hu (huve yazılır hu okunur) ibaresi ile başlar. Üçüncü şahıs zamiri olan
huve kullanılarak çok zarif bir üslupla mecliste bulunan veya levhayı okuması
muhtemel olan kişi veya kişiler doğrudan hedef alınmadan kendini halini
düşünmeye, değerlendirmeye davet edilmiş olunmaktadır. Böylece insan ilişkileri
daha sağlam oluşturulmaya çalışılmaktadır.
EK:3
Osmanlı
Mimarisinde Kültürel İfadelerin Görsel Kullanımı
Daha iyi
yaşanacak kentler arayışını bu makalede insanın hayatını anlamlandırması mekan
ilişkisi bağlamında gösterge bilimsel bir yaklaşım olarak ele alınacaktır.
İnsan mekanla
sadece fiziksel değil psikolojik yönden de ilişki içindedir. İnsan mekanları,
kendi kültürüne ait değerlere, inanç ve var olma bilincine ve bu kültürün
belirlediği psikolojik davranışlara göre kullanır.
Eski zamanlardan
beri insan ile mimari-kent-çevre düzenleme ve insanın akli ve ruhsal boyutu ile
ilişki içinde olan sanat arasında iletişim bulunduğu bir gerçektir. Victor Hugo,
Notre Dame de Paris adli eserinde, anıt ve kenti insanın mekana yazdığı bir
yazı gibi ele almaktadır. Ona göre, Ortaçağ mimarisi dini sahneleri betimleyen
heykelleri ve resimleri ile bir kitap gibidir.
Mimari ya da
sanat eserleri birer iletişim aracı olurken, bu eserlerde biçim ve içerik
çağlara, toplumların inanışlarına hayatı anlamlandırmalarına ve onunla olan
kültüre göre değişik görünümler almıştır.
Mimari ile kent
arasında nasıl bir iletişim sağlandığını, toplumların kültürel yapısını
yansıtan din, mitoloji, sosyoloji, psikoloji, metafizik, arkeoloji, sanat
tarihi vb bilimlerin sağladığı bilgiler ve belgeler aracılığıyla daha iyi
anlamak mümkündür.
Mekana biçim
verme ile hayatı anlamlandırma arasındaki bu sıkı iletişim psikologların da
dikkatini çekmiş ve buna Çevre Psikolojisi adını vererek incemeler
yapmışlardır.
Mekana biçim
verme ile hayatı anlamlandırma (kültür) ilişkisi, Kur’an ile hayatlarını
anlamlandırmış insanların gerçekleştirdiği Vahiy Kültürü/İslam Medeniyeti için
de söz konusudur.
Bu sebeple Kur’an
ile hayatını anlamlandırmış, Kur’an insanı olma yolunda varoluşunu
gerçekleştiren insanın mekanla ilişkisi bu çerçevede realiteye aktarılacaktır.
Kutsal Kabe’ye baktığında mekansızlığın mekanda görülür üç boyutlu mimari
simgesini görecek, Hz. Peygamber’in (sav) Mir’acını mekandan mekana ve oradan
da mekansızlığa seyir olarak algılayacaktır. İşte Kur’an’la hayatını anlamlandırmış
insanın bu algılayışı, mimari ve kentsel mekana da yansımıştır.
Celal ŞAHİN 12070331 LİSANS İDKAB-2
Celal ŞAHİN 12070331 LİSANS İDKAB-2
KUR’ANIN BÜTÜNLÜĞÜ ÜZERİNE
*Tefsir kaynakları, Kur'an,
Peygamber (sav) in ve sahabebenin açıklamalarıdır. Bu üç temel kaynağa ilaveten
Kur'an'ın indirildiği dönemi de bilmeliyiz. Bu tarihi verileri, Kur'an'ın,
özellikle o dönemin hadiselerini, değerlerini ve sosyo-kültürel olgularını konu
edindiği pasajlarının anlaşılmasında başvurulacak yardımcı bilgiler olarak
düşünmek gerekir. Kur'an'ın anlaşılması için Arapça kelimeleri, bilhassa
Kur'an'ın indiği devirdeki anlamlarını, Arap dilinin ifade özelliklerini ve
edebi sanatları bilmek en temel şarttır. Yine kelimelerin ve terkiplerin,
kullanıldıkları mana ortamında kazanabilecekleri anlamların tespitinde,
Kur'an'ın bütünlüğünü oluşturan sistemin rol oynaması söz konusudur. Çünkü
kelimeler sevkedildikleri ifade bütünlüğü içinde gerçek anlamlarını bulurlar.
Bu durumda kelimelerin lügati manalarını bilmek Kur'an'ın anlaşılması için tek
başına yeterli olmamaktadır.
*Kur'an'ın tefsirinde ikinci
önemli kaynak sünnettir. Kur'an, Peygamber'i (sav), sadece indirileni tebliğ
etmekle memur kılmayıp, aynı zamanda ona, Kur'an'ı açıklama görevini de
yüklemiştir. Hz. Peygamber, hepsini olmasa da Kur'an'ın birçok ayetini tefsir
etmiştir. Hz. Peygamber'in ayetlerle ilgili açıklamalarını iki grupta
inceleyebiliriz. Birincisi ümmetten hiçkimsenin üzerinde söz Smedlulleri
anlaşılamayan bazı ifadelere dair beyanlarıdır. Yine ibadetlerin nasıl
yapılacağı, sosyal münasebetlerle ilgili Kur'an'ın öngördüğü düzenlemelerin
nasıl gerçekleştirileceği gibi konularda da Peygamber (sav) açıklamaları
bağlayıcıdır. Peygamber (sav) ikinci gruba dahil edebileceğimiz açıklamaları da
Kur'an'ın bazı ayetlerinin vermek istediği mesajı teyid eder tarzdaki
beyanlarıdır.
Kur’an’ın
Tefsirinde Sahabe Görüşleri ve Tarihi Bilgilerin Yeri; sahabiler, Kur’an
ayetlerinin inişi sırasında olayları, o ayetlere iniş sebebi veren olguları
bizzat gördükleri, şahit oldukları içi n Kur’ani ifadelerin daha açık bir
şekilde anlaşılmasına büyük katkılarda bulunmuşlardır. Ayetin vermek istediği
mesaj sahabenin katkılarıyla zihinlerde daha belirgin bir yer edinecektir.
Sahabiler o zamanki mevcut sosyo-kültürel yapıyı, örfleri, adetleri, değer
hükümlerini, kelimelerin kullanıldıkları anlamları bildikleri için Kur’an’ın
tefsirinde büyük öneme sahiptirler. Kur’an kıyamete kadar gelecek olan tüm
nesillere hitap edeceği için insanın ürettiği, keşfettiği her bilgi
gerçekleştirdiği her ilerleme de Kur’an’ı tefsirinde kaynak niteliğindedir.
Sonuç;
Kur’an diğer eserlerden; konulara, bölümlere, alt başlıklara ayrılmaması
itibariyle farklılık gösterir. Çelişkilerden, tutarsızlıklardan uzak bir
kitaptır. Kendi bütünlüğü içinde anlaşılması üç hususla olur; ayet, siyak-sibak
ve Kur’an’ın bütünlüğü çerçevesi. Zaman zaman bu üç husus göz ardı edilmekte ya
önyargılı yaklaşımlar ya da metodda hatalar yapılabilmektedir. Bir başka konu
da baştan sona bilinen yapısıyla Kur’an’ı tefsir etmek onun bütünlüğü
içerisinde değerlendirilmesini engellemektedir; çünkü Kur’an iletmek istediği
mesajı belirli başlıklar altında değil Kur’an’ın tamamına yaymıştır. Kur’an’ın
Kur’an’la anlaşılması Allah kelamı olması sebebiyle her zaman dinamik bir olgu
olarak kalacaktır. Herhangi bir zaman dilimiyle veya zamanda sabit değildir. Bu
yüzden Kur’an’ın Kur’an’la tefsiri her zaman geçerli bir tefsir kaynağı
olacaktır. Kur’an tefsirinde; Kur’an’ın Arapça oluşuyla metnin çözümünde
Arapça’ya, uygulamayla alakalı konularda sünnete, iniş sebepleriyle ilgili
konularda sahabenin görüşlerine, cahili kültürel motiflerin söz konusu olduğu
durumlarda ve tarihi olaylarda da tarih kaynaklarına ihtiyaç duyulur. Kur’an’ın
bu kaynaklara ihtiyacının olması ona bir noksanlık da getirmez.
BİZİ BİZ YAPAN DEĞERLERİMİZ VE HAYATIMIZI ANLAMLANDIRMADAKİ ROLÜ
Değer, insanın hayatına anlam katan bir olgudur.Bu olgu kişiden kişiye değişir.Çünkü her insanın aynı eşyaya yüklediği analm farklıdır.Her insanın hayatına anlam katması, belirli değerlere sahip olması, ileriye yönelik belirli amaçları olması gerekir.Nasılki kaybolmuş bir insan gittiği yolun sonundan ve karşısına çıkabilecek tehlikelerden korkar, aynen öyle de hedefsiz, hayatına değer vermemiş insan da hayattan çekinir.Yeteneklerini ve fıtratının imkanlarını gösteremez. bundan dolayı psikolojik sıkıntılar yaşar.Peki her değer değerli midir?Bir müslümanın değerlerii Kur'anın belirttiği hususların ve sünnetin gösterdiği yolun dışındaysa, hayır değerli değildir.Biz değerlerimizi bu iki kaynak çerçevesinde belirlemeliyiz ve onlara göre hareket etmeliyiz.Değer ile kültür yakından alakalıdır.Kültürün mimarı insanlardır.Kültürü her millet kendi değerlerine göre meydana getirir ve her milletin kültürü farklılık arzeder.Kimisi için kudsiyet ifade eden bir eşya diğeri için kendi eşyalığından öteye geçemez.
TÜRK AİLESİNİN EV İÇİ DÜZENİNDE LEVHALAR
İslam dini suret çizimine ve heykel yapımına sıcak bakmadığından, müslüman sanatçılar güzel yazı sanatına yönelmişlerdir.Kalem ve kağıda ayrı bir önem vermişlerdir.Türkler de islam dinine girdikten sonre bu sanattan etkilenmişler ve islam medeniyetinde etkili olmuşlardır.Müslüman Türkler bu sanatta aktif rol almışlar ve çeşitli eserler vermişlerdir.Hayatlarınınher alanına üzerine hat yazılmış levhaları yerleştirmişlerdir.Ecdadımız bu levhaları sadece evlere veya mimari yapılara asmakla kalmamış bir tefekkür sebebi saymışlardır.Onlara baktıklarında düturlarını hatırlamış ve ders almışlardır.Günümüzde çoğu kez bizim sadece tarihi eser olarak baktığımız mimariler onlar için çok farklı bir analam ifade etmelteydi.Bizim gibi sadece bakmakla yetinmeyip görüyorlardı.
OSMANLI MİMARİSİNDE KÜLTÜREL İFADELERİN GÖRSEL KULLANIMI
Her şehrin mimarisi orada yaşayan milletin kültürünün bir göstergesidir.Orada yaşayan toplumun ekonomisi ve dini inanışları, mimariyi etkileyen faktörlerdendir.Ecdadımızda mimariye önem vermiştir.Bir caminin bir medresenin yapımında en ince detayı düşünmüşlerdir.Bir minareye baktığımızda bile nasıl bir zeka ve sanat eseri olduğunu görmekteyiz.Osmanlı şehirlerindeki çeşitli mimari eserler bizleri tefekküre sevk etmektedir.
Demet ALTINDAĞ İDKAB 2 /12070028/
Lisans
BİZİ BİZ YAPAN DEĞERLERİMİZ VE HAYATIMIZI ANLAMLANDIRMADAKİ
ROLÜ
İnsanı insan
yapan, onu ayakta tutan sahip olduğu değerleridir. Değerler hayatın tecrübe
edilmiş reçeteleridir. İnsanın anlam arayışında hayatını anlamlandıran, ona yön
veren sahip olduğu değerleridir. Değer bir insanın ve insan topluluğunun aynı
olumlu ve özel anlamları yüklediği inançlar topluluğudur. İnsan gerçeğinin bir
olgusudur ve insanın varlıkla olan ilişkisi sonucu oluşur. Değerler bir inancı
ifade etmez bir arada oluşturulmuş bir grup inanca karşılık gelir, yani hayatın
ta kendisini ifade eder.
Değerler insan hayatının ve anlam
arayışının somut göstergeleridir. İnsan değerleri çerçevesinde hayatına anlam
verir, değerlerine göre hayatını düzenler. Bir kişi için değerli olan şeyin
herkes için değerli olması gerekmez, biri için anlamlı olan diğeri için
anlamsız olabilir.
İnsanın bir bütün olarak varoluşunu
gerçekleştirmesi, hayatının anlamını bulması eylem ortaya koymasıyla, insanı
sevip onunla etkileşime geçmesiyle ve kaçınılmaz acılara sabretmesiyle olur.
İnsanın yaptıklarına bir anlam vermesi, bulunduğu durumu meşrulaştırması
gerekir yoksa yaşayamaz, rüzgarda savrulan yaprak gibi olur tutunacak dalı
olmaz. O halde insanın her zaman tutunabileceği sağlam dalları olması gerekir.
Bu bağlar insanın çevresi ve tüm varoluş çevresiyle oluşturduğu değerleridir.
İnsanın varoluş sebebi bilgidir. İnsan
elde ettiği bilgilerle tutumlar oluşturur. Bu tutumlar insanın hayatı
anlamlandırmasının sonucudur. İnsan bilgiyi nesilden nesile aktarır. Sadece
insana has bu faaliyete kültür denir. Kültür aynı değerlere sahip insanların
hayatı anlamlandırma sürecidir. İnsanlar var olanın bilgisine farklı bakış
açılarından farklı şekillerde ulaşır. Böylece farklı bilgi çeşitleri oluşur.
Kültürün bir
kısmı onu oluşturan millete ( özgü kültür) bir kısmı da bütün insanlığa hastır
(ortak kültür).
İnsan hayatını anlamlandırırken
fıtratından kaynaklanan hürriyetini de kullanır. O zaman doğru ve gerçekten
değerli olan davranışın hangisi olduğunu nasıl anlayabilir? Tabiî ki burada
devreye rehberler girmektedir. Rehberler hayatının anlamını keşfetmiş ve bunu
yaşamında bizzat göstermiş kişilerdir. Bunların en büyüğü Hz. MUHAMMED MUSTAFA
(s.a.s) dır. Sonra onun yolundan gidenler Veliler, Evliyalar gelmektedir. Bizim
güzel ecdadımız da en güzel değerlerimizin güzel temsilcileridir. Onlar Rasülullah’ın
yolundan gitmiş, çok ince bir nakışla İSLAM’ın ne güzel değerlerini cihaha
işlemişlerdir. Osmanlı’ya bağlıyken kendi dillerini rahatlıkla konuşabilen
milletler Osmanlı’dan ayrılınca sömürgesi olduğu milletin dilini konuşmaya
mecbur kalmış ve öz benliğini kaybetmiştir. Osmanlı milleti evine gelen
misafire ikramlarını yeme zahmetinde bulunduğu için diş kirası vermiş, misafiri
evinden hediyelerle yollamıştır. Bizler ise şimdi evlerimizde ayrı odalarda
bilgisayar başında hayattan bi haber ömür tüketen insanlar olduk, binamızdaki
insanların adını bilmez onlarla selamlaşmaz olduk. Halbuki bize öğretilen,
nenelerimizin, dedelerimizin yaşayıp yaşattığı bu değildi. Şimdi bize düşen
teknolojinin imkanlarını kullanmanın yanı sıra bizi biz yapan değerlerimize
sırtımızı dönmemektir.
Demet ALTINDAĞ İDKAB 2 /12070028/
Lisans
BİZİ BİZ YAPAN DEĞERLERİMİZ VE HAYATIMIZI ANLAMLANDIRMADAKİ
ROLÜ
İnsanı insan
yapan, onu ayakta tutan sahip olduğu değerleridir. Değerler hayatın tecrübe
edilmiş reçeteleridir. İnsanın anlam arayışında hayatını anlamlandıran, ona yön
veren sahip olduğu değerleridir. Değer bir insanın ve insan topluluğunun aynı
olumlu ve özel anlamları yüklediği inançlar topluluğudur. İnsan gerçeğinin bir
olgusudur ve insanın varlıkla olan ilişkisi sonucu oluşur. Değerler bir inancı
ifade etmez bir arada oluşturulmuş bir grup inanca karşılık gelir, yani hayatın
ta kendisini ifade eder.
Değerler insan hayatının ve anlam
arayışının somut göstergeleridir. İnsan değerleri çerçevesinde hayatına anlam
verir, değerlerine göre hayatını düzenler. Bir kişi için değerli olan şeyin
herkes için değerli olması gerekmez, biri için anlamlı olan diğeri için
anlamsız olabilir.
İnsanın bir bütün olarak varoluşunu
gerçekleştirmesi, hayatının anlamını bulması eylem ortaya koymasıyla, insanı
sevip onunla etkileşime geçmesiyle ve kaçınılmaz acılara sabretmesiyle olur.
İnsanın yaptıklarına bir anlam vermesi, bulunduğu durumu meşrulaştırması
gerekir yoksa yaşayamaz, rüzgarda savrulan yaprak gibi olur tutunacak dalı
olmaz. O halde insanın her zaman tutunabileceği sağlam dalları olması gerekir.
Bu bağlar insanın çevresi ve tüm varoluş çevresiyle oluşturduğu değerleridir.
İnsanın varoluş sebebi bilgidir. İnsan
elde ettiği bilgilerle tutumlar oluşturur. Bu tutumlar insanın hayatı
anlamlandırmasının sonucudur. İnsan bilgiyi nesilden nesile aktarır. Sadece
insana has bu faaliyete kültür denir. Kültür aynı değerlere sahip insanların
hayatı anlamlandırma sürecidir. İnsanlar var olanın bilgisine farklı bakış
açılarından farklı şekillerde ulaşır. Böylece farklı bilgi çeşitleri oluşur.
Kültürün bir
kısmı onu oluşturan millete ( özgü kültür) bir kısmı da bütün insanlığa hastır
(ortak kültür).
İnsan hayatını anlamlandırırken
fıtratından kaynaklanan hürriyetini de kullanır. O zaman doğru ve gerçekten
değerli olan davranışın hangisi olduğunu nasıl anlayabilir? Tabiî ki burada
devreye rehberler girmektedir. Rehberler hayatının anlamını keşfetmiş ve bunu
yaşamında bizzat göstermiş kişilerdir. Bunların en büyüğü Hz. MUHAMMED MUSTAFA
(s.a.s) dır. Sonra onun yolundan gidenler Veliler, Evliyalar gelmektedir. Bizim
güzel ecdadımız da en güzel değerlerimizin güzel temsilcileridir. Onlar Rasülullah’ın
yolundan gitmiş, çok ince bir nakışla İSLAM’ın ne güzel değerlerini cihaha
işlemişlerdir. Osmanlı’ya bağlıyken kendi dillerini rahatlıkla konuşabilen
milletler Osmanlı’dan ayrılınca sömürgesi olduğu milletin dilini konuşmaya
mecbur kalmış ve öz benliğini kaybetmiştir. Osmanlı milleti evine gelen
misafire ikramlarını yeme zahmetinde bulunduğu için diş kirası vermiş, misafiri
evinden hediyelerle yollamıştır. Bizler ise şimdi evlerimizde ayrı odalarda
bilgisayar başında hayattan bi haber ömür tüketen insanlar olduk, binamızdaki
insanların adını bilmez onlarla selamlaşmaz olduk. Halbuki bize öğretilen,
nenelerimizin, dedelerimizin yaşayıp yaşattığı bu değildi. Şimdi bize düşen
teknolojinin imkanlarını kullanmanın yanı sıra bizi biz yapan değerlerimize
sırtımızı dönmemektir.
Demet ALTINDAĞ İDKAB 2 /12070028/
Lisans
BİZİ BİZ YAPAN DEĞERLERİMİZ VE HAYATIMIZI ANLAMLANDIRMADAKİ
ROLÜ
İnsanı insan
yapan, onu ayakta tutan sahip olduğu değerleridir. Değerler hayatın tecrübe
edilmiş reçeteleridir. İnsanın anlam arayışında hayatını anlamlandıran, ona yön
veren sahip olduğu değerleridir. Değer bir insanın ve insan topluluğunun aynı
olumlu ve özel anlamları yüklediği inançlar topluluğudur. İnsan gerçeğinin bir
olgusudur ve insanın varlıkla olan ilişkisi sonucu oluşur. Değerler bir inancı
ifade etmez bir arada oluşturulmuş bir grup inanca karşılık gelir, yani hayatın
ta kendisini ifade eder.
Değerler insan hayatının ve anlam
arayışının somut göstergeleridir. İnsan değerleri çerçevesinde hayatına anlam
verir, değerlerine göre hayatını düzenler. Bir kişi için değerli olan şeyin
herkes için değerli olması gerekmez, biri için anlamlı olan diğeri için
anlamsız olabilir.
İnsanın bir bütün olarak varoluşunu
gerçekleştirmesi, hayatının anlamını bulması eylem ortaya koymasıyla, insanı
sevip onunla etkileşime geçmesiyle ve kaçınılmaz acılara sabretmesiyle olur.
İnsanın yaptıklarına bir anlam vermesi, bulunduğu durumu meşrulaştırması
gerekir yoksa yaşayamaz, rüzgarda savrulan yaprak gibi olur tutunacak dalı
olmaz. O halde insanın her zaman tutunabileceği sağlam dalları olması gerekir.
Bu bağlar insanın çevresi ve tüm varoluş çevresiyle oluşturduğu değerleridir.
İnsanın varoluş sebebi bilgidir. İnsan
elde ettiği bilgilerle tutumlar oluşturur. Bu tutumlar insanın hayatı
anlamlandırmasının sonucudur. İnsan bilgiyi nesilden nesile aktarır. Sadece
insana has bu faaliyete kültür denir. Kültür aynı değerlere sahip insanların
hayatı anlamlandırma sürecidir. İnsanlar var olanın bilgisine farklı bakış
açılarından farklı şekillerde ulaşır. Böylece farklı bilgi çeşitleri oluşur.
Kültürün bir
kısmı onu oluşturan millete ( özgü kültür) bir kısmı da bütün insanlığa hastır
(ortak kültür).
İnsan hayatını anlamlandırırken
fıtratından kaynaklanan hürriyetini de kullanır. O zaman doğru ve gerçekten
değerli olan davranışın hangisi olduğunu nasıl anlayabilir? Tabiî ki burada
devreye rehberler girmektedir. Rehberler hayatının anlamını keşfetmiş ve bunu
yaşamında bizzat göstermiş kişilerdir. Bunların en büyüğü Hz. MUHAMMED MUSTAFA
(s.a.s) dır. Sonra onun yolundan gidenler Veliler, Evliyalar gelmektedir. Bizim
güzel ecdadımız da en güzel değerlerimizin güzel temsilcileridir. Onlar Rasülullah’ın
yolundan gitmiş, çok ince bir nakışla İSLAM’ın ne güzel değerlerini cihaha
işlemişlerdir. Osmanlı’ya bağlıyken kendi dillerini rahatlıkla konuşabilen
milletler Osmanlı’dan ayrılınca sömürgesi olduğu milletin dilini konuşmaya
mecbur kalmış ve öz benliğini kaybetmiştir. Osmanlı milleti evine gelen
misafire ikramlarını yeme zahmetinde bulunduğu için diş kirası vermiş, misafiri
evinden hediyelerle yollamıştır. Bizler ise şimdi evlerimizde ayrı odalarda
bilgisayar başında hayattan bi haber ömür tüketen insanlar olduk, binamızdaki
insanların adını bilmez onlarla selamlaşmaz olduk. Halbuki bize öğretilen,
nenelerimizin, dedelerimizin yaşayıp yaşattığı bu değildi. Şimdi bize düşen
teknolojinin imkanlarını kullanmanın yanı sıra bizi biz yapan değerlerimize
sırtımızı dönmemektir.
BİZİ BİZ YAPAN DEĞERLERİMİZ VE HAYATIMIZI
ANLAMLANDIRMADAKİ ROLÜ
Değer; kişinin ,isteyen , gereksinme duyan, erek
koyan bir varlık olarak, nesne ile bağlantısında beliren şeydir. Bir toplum,
bir sınıf ya da bir insan için önem taşıyan nesne ve olaylar. Cümlelerde geçen
anlamları taşımaktadır. İnsanın hayatında belli bir potansiyele sahip biçimlemelerdir.
Değer, insan davranışlarının yol göstericisi bir inanç olmasından
dolayı insanın, dünyanın belli bir kısmıyla ilgili idrak, duygu ve bilgilerinin
bir terkibi demektir. Değer, bir tek inanca değil, bir arada organize olmuş bir
grup inanca, yani hayatı anlamlandırmaya karşılık gelir. İnsanoğlunun var
oluşundan beri insanlar çeşitli yolarla akli ve ruhi bağlantıyı kurarak kendini
keşfeder anlamlandırır. İşte bu anlamlandırma değerler aracılığıyla sağlanır.
İnsan, hayatına hangi değerlerle anlam veriyorsa o değerler
yapıp etmelerine yön verirler. Bu eylemlerin ortaya koyduğu başarılara değerler
çerçevesinde anlam verir. İnsan hayatını anlamlandıran değerlere dayanarak ve
seçerek eylemlerini düzenler. Bir eylemin değerliliğinin tasarımı kişiden
kişiye değişebilir. Kişinin bütünlük içerisinde hayatın anlamını keşfetmesi üç
farklı yoldan gerçekleşebilir;
Amel/ eylem ortaya koyarak, üreterek, bir şeyi / bir insanı severek, karşılıklı
etkileşerek, kaçınılmaz acıya karşı bir tavır geliştirerek.
DEĞER-KÜLTÜR İLİŞKİSİ: İnsan sürekli bir bilgi aktarımı içindedir.
Bilgiyi doğrudan ya da dolaylı yollardan elde eder. İnsan bilgilerini
başkalarıyla etkileşimde bulunarak yeniden üretir ve yeni anlamlar yükler işte
insanın diğer canlılardan farklı olarak gerçekleştirdiği bu faaliyetine kültür
denir. O halde kültür ele alındığında insanın kendini gerçekleştirme
faaliyetidir. İnsan kültürüyle beraber hayatına anlam katar, bu rehberler
sayesinde gerçekleşebilir.
Bizi biz yapan değerlerimizin temeli bizim kendimize özgü ve
ortak kültürümüzde mevcuttur. Tabiki bu bize özgü ve ortak kültürde İslamiyet ile
gelen Kur’an ve Peygamberimizin etkisi vardır.
Kur’an, insanın bütün varlık koşulları ile uyumlu ilahi bir kitaptır, insanlar
için bir hidayet rehberidir. İnsanın anlam arayışına bir cevaptır, insanın
hayatına anlam katar.
Hz. Muhammed, insanın anlam arayışında fıtri dengesini korumak için Allah
tarafından gönderilmiş peygamberlerin sonuncusudur. Bize Kur’an’ın nasıl
yaşanacağının ve hayatın nasıl anlamlandırılacağının somut örneğidir.
Değerlerimizi kalkındırmamız için bizi biz yapan
değerlerimizin zeminin oluşturan Kur’an ve kendimize model aldığımız Peygamberimiz ile
ilişkimizi bir temele oturtmalıyız. Kendimize, hayata, kainata bakarak yaşamın
bize sorduğu soruları düşünüp bu sorulara cevaplar arayarak, hayatın anlamları
gerçekleştiren bir varlık olduğumuzu anlamalıyız.
TÜRK AİLESİNİN EV İÇİ DÜZENİNDE LEVHALAR
Türk ailesinin günlük yaşamını geçirdiği, oturma odası veya
misafir odasını süsleyen levhalar, insanın ve toplumun yaşantısını gözler önüne
seren anlamlar taşır. Bu levhaların verdikleri mesajlar ve taşıdıkları anlamlar
ise insanların davranışlarına yön verir. Levhaların taşıdıkları manalar ve
güzellikler insanlarda çeşitli duygular uyandırır ve onları bu duygunun
sebebini aramaya yöneltir. Bu durum Allah’a kadar yükselen derecelere varabilir.
Levhaların verdiği mesajı iki ana konuda toplayabiliriz:
1. Grup: Aşkın Varlık insan
ilişkisine yönelik mesaj
2. Grup: İnsan –Hayat ilişkisini
içeren mesaj.
İlk gruba Allah, Peygamber, dört halife, Hasan ve Hüseyin
isimlerinin yazılı olduğu levhalar, ikinci gruba Ayet el-Kürsi, Yasin, Besmele,
Hamdele selavat levhaları sayabiliriz.
Günümüzde gençliğin bu yöndeki çabası posterler, afişler, pankartlar, almıştır.
Bu durum bize çağımızdaki levha geleneğinin güncelleştirilmesi çabası, gibi
görünüyor.
OSMANLI
MİMARİSİNDE KÜLTÜREL İFADELERİN GÖRSEL KULLANIMI
İnsan var olduğu günden beri mekana biçim vermiştir. Bu
biçim verişte hayatı algılaması/anlamlandırmasının etkisi çok açıktır. İnsan
mekanla fiziksel olmaktan öte psikolojik yönden de ilişki içindedir.
Osmanlı mimarisinde dış mekanla tam bir uyum içerisinde olan
ve tevhide, manevi dinginliğe ulaşmış bir merkezi iç mekan oluşmuştur.
Mekana biçim verme ile hayatı anlamlandırma ilişkisi Kur’an
ile hayatlarını anlamlandırmış insanların gerçekleştirdiği vahiy kültürü yani
İslam Medeniyeti içinde söz konusudur. Kur’an insanların içinde yaşadıkları
mekanlarda Kur’an’a yönelip onu okuyup, düşünüp, anlamaya ve bizzat
yaşamlarında uygulamaya çalışmalarını istemektedir.
BİZİ BİZ YAPAN DEĞERLERİMİZ VE HAYATIMIZI
ANLAMLANDIRMADAKİ ROLU
Bireyler yapıp etmelerinde bir anlam arayışı
içindedirler. Yapılan her bir fiil belirli bir anlam içermektedir ve bireyler
bu fiillerin anlamlandırılması çabası içindedirler. Bu anlamlandırma içerisinde
her birey olumlu veya olumsuz hedefler belirler.
İnsanın anlam arayışını en büyük ölçüde
etkileyen şeylerin başında kişinin yaşadığı kültür gelir. Çünkü kültür; insanın
kendini gerçekleştirme sürecidir. Bu süreç içinde kültürün insanın anlam
arayışındaki rolü büyüktür. Kişiler hedef belirlerlerken kültüre uygun bir
biçimde hareket etmelidirler. Zira durum böyle olmazsa kültür çatışması
dediğimiz şey meydana gelebilir. Sonrasında bu hedeflerin fıtrata uygun olması
ve yapılması imkansız bir hedef olmamalıdır. Aksi takdirde kişiyi hedefini
yapamamaktan gelen yeis dediğimiz hastalık çevreler.
Kişiler bu anlam arayışından ve hedefleriniz
gerçekleştirmede bir yardımcıya, rehbere, yol göstericiye ihtiyaç duyarlar ki
bu noktada Müslümanlar açısından en iyi rehberler Kur’an, Sünnet ve icma-kıyas
diyebiliriz.
İnsanı insan yapan şeyler kişinin sahip olduğu
değerlerdir. Bu değerlerin temelinde Müslüman kişilerin anlam arayışına cevap
veren ve insana yol gösteren Kuran’ı Kerim ve Kur’an ile yaşamanın nasıl olacağını
bize öğreten Efendimiz(asm.) vardır.
İnsanı insan yapan değerlerimizden
biri de duvarlarımızda yer tutan levhalarımızdı. Günümüzde pek önemi kalmasa da
yerini yeni çıkan posterler afişler alsa da uzun zaman evlerimizde yer
edinmişlerdi. Ayetlerin, hadislerin, vecizelerin, anlamlı birkaç satırın yer
aldığı bu levhalar insana hayatının amacını hatırlatmaktaydı. Göze ilişen belki
biz söz insanın şöyle bir duraksayıp, düşünmesine bir iç muhakeme yapmasına
sebebiyet verirdi. Belki de bir kitap okudum hayatım değişti sözünün bir ufak
versiyonu olarak bir cümle ile iç âleminde şimşekler çakanlar olmuştur. Bediüzzaman hazretlerinin ‘’Kalbin
kasavetinden bir zerre, senin şahsi âleminin bütün yıldızlarını küsufa
tutturur.’’ vecizesinden benim anladığım bir mana bir söz okuruz ve o söz belki
kalbimizde bir kasvet oluşturur. Eğer öyle olursa işte bir zerre bile şahsi âlemimizi
darmadağan edebilir. Sözgelimi billboardlarda çok ilginç şeyler işleniyor. Buda
kalbimizde bir kasvet oluşturabilir. Bu yüzden önemlidir işte bu levhalarımız. Ancak her şey gibi bu levhalarımızda modernizme
kurban edildi.
Ve hayatı anlamlandırma
da rol oynayan bir etkende mekândır. Kişinin bulunduğu mekân duygu, düşünce ve
algısına etki etmektedir. Sözgelimi bizler ilahiyat fakültesi gibi bir ortamda
bulunuyoruz. Başkaları başka ortamlarda bulunuyorlar. Elbette ki onların
hayatı, dini anlamlandırmasıyla bizimki bir olmaz.
KUR'AN NEDİR?
DEĞER NEDİR VE NASIL OLUŞUR?
Değer, belli bir toplumda ya da toplumsal kümede bireylerin olumlu tepki gösterdikleri düşünceler, kurallar, uygulayımlar, maddi nesnelerdir. O halde değer, insan gerçekliğinin bir olgusudur. İnsanın kendini ifade etmesidir. Değer nasıl oluşur? İnsanın varlıkla olan ilişkileri sonucu oluşur. İnsan var olanın bilgisini kullanırken elde ettiği sonuçlar onu değer kazanmaya zorlar ve elde ettği bilgileri ölçü niteliğinde olan değerlere göre kullanır. Değerler insanın varlık şartıdır. İnsan akıl sahibi olduğu için değerleri vardır. İnsandan başka canlıların bir değer dünyası yoktur. Değerlerin işlevi insanın aklını ve zekasını olumlu yönde kullanmasını sağlamaktır. Değer insanın dünyanın belli bir kısmıyla ilgili idrak, duygu ve bilgilerinin bir terkibi demektir.
İnsan hayatına hangi değerlerle anlam veriyorsa o değerler yapıp etmelerine yön verirler; onun yapıp etmelerini yönetirler. artık insan eylemlerine ve bu eylemlerin ortaya koyduğu başarılara bu değerler çerçevesinde anlam verir.çünkü insan yapıp etmeleriyle ana amaçları arasında ilgi kurar. İnsanın vediği tüm karalar, hayatını anlamlandıran değerlerin ışığında oluşan amaçları, hedefleri planları gerçekleştirmeye yöneliktir. ayrıca insan içinde bulunduğu sonsuz durumlarda bu amaçlarını planlarını bir defa da gerçekleştiremez. bunun için insan hayatını anlamlandıan değerlere dayanarak ve seçerek eylemlerini düzenler,onları önemine göre sıraya koyar. Kendi amaçlarına hizmet eden eylemi anlamlı bulur.
İnsanın bir bütün olarak var oluşunu gerçekleştirmesi, hem iç hem de dış dünyasındaki başarılarıyla birlikte sağlanır. İnsann hayatını anlamlandırmada temel aldığı değerler, ona her zaman amaçlarını, hedeflerini,planlarını gerçekleştirmesini sağlamaz. çünkü insan değişen hayat durumları içerisinde yaşar ve bu değişik hayat durumlarından birisi öbürünü izlerken talihsizliklerle, başarısızlıklarla karşılanabilir.
İnsan hayatını anlamlandırmada başka tarzlara genellikle duyarsız kalması onun kendi eylemlerini kendi hareket tarzını anlamsız bulmaması, yani kendi durumunu meşrulaştırması sebebiyledir. çünkü yaşamak insanın doğal hali budur. Hiçbir insan kendi yeteneklerinden kuşku duymaz; aksine her eyleminde bir anlam görür,bu ister gerçekten var olsun veya olmasın hiçbir önemi yoktur. İnsanın hayatta kalmasını sağlayan kendisinde bazı yetenekler görmesi, yapıp etmelerine bir anlam vermesi içinde bulunduğu durumu meşrulaştırmasıdır.Yoksa insan yaşayamaz. O halde insan dünyada gerçekleştirmeyi istediği amaçlarına hedeflerine planlarına ulaşmada ya başarılı ya da başarısız olacaktır
İnsan sürekli bilgi akımı ve iletişim içerisindedir. Bilgiyi ya doğrudan ya da dolaylı yollardan elde eder .Elde ettiği bilgilerle tutumlar içinde bulunur ve amelini, üretimini ortaya koyar, yeni davranışlar kazanır. İnsan hep bilgi iledir. Onun varoluşunun sebebi bilgidir. Bilgi fertte kalmaz; başkalarına aktarılır. Nesilden nesile devreden gelişen büyüyen bilgi, insan türünün ortak malı olur. Her fert bundan istediği miktar ve gücü oranında faydalanır. İnsanı yaptığı bu faaliyete kültür denir. İnsanın varoluşunun oluşması ve onu hissetmesi kültür sayesindedir. Kültür insanın varolanlar hakkında hangi olursa olsun edindiği bilgilerdir. Bu bilgilere dayanarak ortaya koyduğu eser ve davranışlar, sahip olunan kültürün görünümleridir. çünkü kültürde bilgi esastır. Bilgi çeşitleri aynı zamanda kültür unsurlarını oluşturur. İnsanlara varolanların bilgisini onlara farklı açılardan bakarak, farklı metotlar kullanarak elde eder. Kültürün bir kısmı onu meydana getiren millte özgüdür. O milliyetin zihniyetini ,damgasını taşır.Kültürün bir kısmı da bütün insanlığa hastır. Herhangi bir milletin damgasını taşımaz, milletlerin ortak malı gibidir. Kültür aynı zaman da insanın kendini gerçekleştirme sürecidir.
İnsanın hayatını anlamlandırırken,fıtratından kaynaklanan imkanları gerçekleştirirken bir yaşantı halı olarak hürriyentini de kullanır.bunun için önder/örnek kişilere ihtiyaç vardır .bunlar:peygamberler,veliler,filozoflar ve düşünürler...bu hayat tecrübelerini almak ise hayatın anlamlı değerli kılınmasının bilgisini verir. kişiye her koşulda değerli eylemde bulunma gücü sağlar.yani kişiye inan olmanın hayatını nasıl anlamlandırırsa mümkün olacağı yolunu gösterir.
İnsanın hayatı anlaması ve anlamlandırması iki şeye bağlıdır. İlki, hayatı yaşayacak ve belli bir noktaya kadar bizi götürecek bilgiye ulaşmaktır. Yani okumak, öğrenmek ‘bilmek’tir. Diğeri ise hayatın devamını sağlayan ve insana çabalama azmi veren ‘değerlerimiz’ yani hayatımızın anlamıdır. Kaynağımızı ve hedefimizi iyi belirlersek yol katlanılabilir bir hal alır.
Değer insanın varlıkla ilişiksi sonucu ortaya çıkar. Kişi için önem arz eden şeyi ifade eder. Bu da bizi hayatı anlamlandırmaya götürür. İnsanın hayatına anlam vermesi ise kişinin kendisinin farkına varmasıyla, fıtri yeteneklerinin bilincine varmasıyla mümkün olur. Her insanın yeteneği, hayattaki rolü birbirinden çok farklıdır. Herkes doktor ve ya herkes marangoz olamaz. Kişi kendi özünü tanımalı ve hayatının anlamına bu vesileyle ulaşmalıdır. Kişinin değerleri onun fıtri yeteneğini ortaya çıkarabilir. Yaşadıkları eylemler, iyi yahut kötü tecrübeleri bu kişinin kendi hayatının anlamını bulmasında ona yardımcı olur. Anlam arayışı olumlu sonuçlanırsa mutluluğu beraberinde getirir. Olumsuz sonuçlanırsa bu kişiye hayat yük olur, dengeyi yitirir.
Kişinin hayatını anlamlandırma yolunda ihtiyacı olan bir diğer unsur ise kendisine bir rehber, bir bol model bulmasıdır. Nasıl ki bir sazı öğrenmek için bir hocaya ihtiyaç vardır veya Kuran-ı Kerim’i düzgün okumak için bir hocanın dizi dibinde çalışmak lazımdır. İşte hayatı anlamlandırmak içinde kendi kültüründen ona yardım edecek bir rehbere ihtiyacı vardır. Zira hayat gidilen yolların en müşkülüdür. İnsana dünya hayatı için en güzel örnek ise peygamberimiz Hz. Muhammed’in hayatı, tek doğru rehber ise Kuran-ı Kerim’dir. Kişinin mutluluğu ve yaşamsal faaliyetlerinin sıhhati için belirlendiğimiz bu iki temel unsuru iyice öğrenmeli ve özümsemeliyiz. Temel aldığımız Kuran ve Hadisi de teorik olarak değil ameli olarak algılamak zorundayız. Hayatımın içinde her anında beni iyi insan yapacak, iç huzura götürecek bir şekle büründürmeliyim. Eğer ben davranışlarımla düşünme tarzımla bunu gerçekleştiremiyorsam hem okuduğum boşa gider, hem de iç huzurdan uzak kalmış olurum.
Bizim kültürümüzde ise hayatımızı yönlendiren, anlam arayışımıza yardımcı olan bir çok unsurumuz olagelmiştir. Bunlardan olan levhalar eskileri evlerimizde yol izleri niteliğinde asılı iken şimdilerde yok olma sınırına gelmiştir. İnsanın kendine çekidüzen vermesi için müthiş bir eserdir levhalar. İçerik olarak iki türlüdür. Birinde insan-Allah ilişkisine yönelik sadece Hadis ve Kuran’dan alıntılar vardır. İkincisinde ise Kuran ve Hadis ile birlikte özlü sözler, deyimler, şiirler vb. bulunmaktadır. İnsan fıtrat olarak unutmaya meyillidir. Duvarda asılı levhalar kişinin her okuyuşunda yeniden dirilişine vesile olur. Aslında arayan, bulmaya niyet eden insan baktığı gördüğü her yerde ilahi kelamı görebilir. Kuran’ı bir yaşamsal faaliyet olarak düşündüğümüz zaman insan elinden çıkan her ürün, insani her söz, her davranış içinde ayetleri barındırmalıdır. İnanan insan, okuyan insan, hayatının anlamına ilahi kelamı yerleştirmiş insan ise yaptığı her işte bu inancını ortaya koyar, o kişinin her ürünü bu inancının izlerini taşır.
KUR’AN NEDİR?
İnsan yaratılış itibariyle doğal olarak bilmek ister ve
insanın ‘bilmek’ olarak algıladığı ilk hedefi kendisidir. Şöyle ki insan
hayatta ilk önce kendisini tanımak ve hayattaki gayesini bilmek ister. İnsan
için her yeni bilgi fıtratını öğrenmeye yani açığa çıkarmaya bir adım daha
yaklaşmaktır. Ve insan kendisini
anlamlandırmak için kendisine bir kaynak seçer. Bu kaynak toplumdan topluma
değişebilir. Örn; din, mistisizm, felsefe, bilim vs.
Her insan kendi hayatı adına bulduğu anlamı benimser ve bunu
benimserken de kendini alakadar eden haklı sebepleri vardır. Ama insanın bazı
özellikleri var ki onlar değiştirilemez, doğuştan gelirler. Bunlar
‘fıtrat’ denir. Fıtrat özellikleri zıt
olabilir ama bu da insan olmanın renkli bir tarafıdır. Topluma göre bu fıtri
özelliklerin hakimiyet dereceleri değişebilir ama hiçbiri yok olmaz. Örn;
konuşmak sonuç olarak temel zihniyetler insanın özüyle, tutumlar varoluşu ile ilgilidir.
İnsanda öz(fıtrat),
varoluştan önce gelir. Yani varoluşun temeli özdür. Kur’an bize belli başlı
mesajlar verir. Bu mesajları bazı durumlarda kendi isminde yarı ‘Kur’an-ı
Kerim’ , ya da kendi içindeki yazılardır. Kitap ana konu olarak insanı ele
alır. İnsanın bu dünya ve öbür dünya
hayatını düzenlemek ve en iyi şekilde yaşaması için belirli bilgiler verir.
Ayrıca Kur’an-ı Kerim iki yönüyle diğer kitaplarla benzerlik gösterir. İki
kapak arasında olması ve sayfalara yazılmış olmasıdır.
Eğer sevilmeden sevemez olmuşsak , dinler gözüküp
dinlemiyorsak , insanı anlamak için kendimizi anlamamız gerektiğini
bilemiyorsak bu arayışa şiddetle gerek var demektir. İnsanın hayatını
anlamlandıran kitap; Kur’an-ı Kerim..
Kur’an insan hayatına yön vermek için nazil olduğunu vurgulamak gerek. İnsandaki bu
anlama ve öğrenme arzusu , insanı insan eden en büyük kuvvettir. Yaşamak
isteyen hiçbir insan kendi yaşayışını anlamsız bulmaz. Zaten bir insan yaşamını
anlamsız buluyorsa o insan yaşayamaz.
Hayatı Anlamlandırma Kaynakları
1)
Din
2)
Mistizim
3)
Metafizik
4)
Felsefe
5)
İlim
Bilmek insanoğlunun doğasında vardır. Yani insan doğal olarak
yaratılıştan , fıtraten bilme isteği ile doğar. Fakat bu istek tabi bütün
bireylerde aynı olmuyor. İnsanlar olaylara şu şekilde bakar; Anlamla algılanır
, anlamı algılayamazlar.İnsan eylemleri değerler tarafından yönetilir.
İnsanda iki ayrı ana zihniyet vardır. Bunlardan biri fıtrat
diğeride sonradan kazandırılan
kazanımlardır. Ana zihniyetler , insanın fıtri koşullarıdır. Bunlar , insan
olmanın halleridir. Mesela konuşma yeteneği gibi durumlar vardır. Bu sebeple alışı değiştirmek insanın elinde
değildir. Yaşamak isteyen her insan , bu ben merkezli hayatı anlamlandırmayı
anlamsız bulmaz. Çünkü onun hayatta
kalması buna bağlıdır. Bu sebeple insan , kendinin olmayan bir hayatı
bilmeksizin sürdürebilir. Başka bir seçeneği olduğunu fark edemeyen insan için
hayatı bu tarzda anlamlandırmak ona meşru gözükebilir , hatta onu tutsak
edebilir.
İnsanın bütün hayatı anlamlandırma arayışları , onun
fıtratında bulunan varlıksal imkanlarının
sadece bazılarının kullanılması va tatmin edilmesi ile sonuçlanır. İnsan
öncelikle öz’ün(fıtratın) , varoluştan önce geldiğini idrak etmelidir.
Kur’an hayata belli bir amaç yüklemeye çalışır yani hayat
gayesi yaşama anlam yüklemektir. Zira anlamsız bir hayat yaşanmaya değmez.
Kur’an vahiy kaynaklı bir kitaptır. Mukaddes kitabımız Hz. Muhammed (sav) ‘e
vahiy yoluyla inmiştir. Burada kastedilen elçi Cebrail’dir. Bu vahiy
Peygamber’e farklı yolardan inmiştir. Rüya şeklinde , Cebrail’le direkt , kalbe
düşürme , meleğin insan şekline girmesi , kalbe üfleme , doğrudan Allah’ın
kelamını duymak , uykuda iken gelmesi vs.
Hz. Muhammed kendisine inen ayetleri muhataplarına hem
taşımış ve ulaştırmış hem de açıkça söylemiş ve bildirmiştir. Yani O , Kur’an’ı
okumuş ve okumuş , ezberlemiş ve ezberletmiştir , vahiy katiplerine
yazdırmıştır. Bunun yanında hem düşünme hem de dil ile ifade etme araçlarını ,
yani bütün bilişsel imkanlarını kullanarak Kur’an’ı zihinsel olarak açıklamış
ve tanımlamıştır.
Kur’an-ı Kerim’in çeşitli yönleri , farklı yönleri
özellikleri vurgulanarak değişik tanımları yapılmıştır. Bu tanımlar , onun
bütün niteliklerini içine alan tanımlamalar değildir.
En çok hoşuma giden kısım;
‘’The Wall’’ filminin final sahnesi:
Lüks bir otel odasında bileklerini keserek intihara teşebbüs
eden genç bir adam.. Hayatın anlamını yitirmiş , anlamsızlık boşluğuna
yuvarlanmış bir insan.. Kapıyı kırarak içeri giren otel müdürü , doktor ,
polis… Ve soruları:
Otel müdürü:
-Derdin kadın idiyse ben sana en güzelini bulurdum.
Doktor:
-Söyle bana neren ağrıyor ?
Polis:
Söyle ! Kim seni bu hale getirdi ?
BİZİ BİZ YAPAN
DEĞERLERİMİZ VE HAYATIMIZI ANLAMLANDIRMADAKİ ROLÜ
İnsanı insan kılan onun
bağlı olduğu değerler sistemidir. İnsanlar hayatını anlamlandırmak ister, bunu
yaparken de kendine değerler edinir. Değer nesne ve olayların bir toplum, bir
sınıf ya da bir insan için önem taşımasıdır.
Toplumsal değerler ise belli bir toplumda
ya da toplumsal kümede bireylerin olumlu tepki gösterdikleri düşünceler,
kurallar, uygulanımlar maddi nesnelere denir. Değer insanın varlıkla olan
ilişkileri sonucu oluşur. İnsan var olanın bilgisini kullanırken elde ettiği
sonuçlar onu değer kazanmaya zorlar. Akıl sahibi varlık olması yönüyle değer
insana özgüdür.
Değer bir tek inanca değil bir arada
organize olmuş bir grup inanca, hayatı anlamlandırmaya karşılık gelir. Burada
anlam insanın varlık bilincine erişmesi, içinde bulunduğu nimetleri idrak
etmesi, yeteneklerinin sınırını bilmesidir. İnsanın anlam arayışı ise fıtrî
yeteneklerini geliştirmesi, hayattaki dengeyi keşif etmesi ve böylelikle
mutluluğa erişmesidir.
İnsanın hayatına
kendisine göre anlamları olan değerleri yön verir. Hayatın anlamını keşfetmesi,
eylem ortaya koyarak, karşılıklı etkileşerek, kaçınılmaz acıya karşı tavır
geliştirerek gerçekleşebilir. İnsan kendisine göre anlamlı gördüğü bu değerlere
sahip olmazsa hayatını sürdüremez.
DEĞER
KÜLTÜR İLİŞKİSİ
İnsanın varoluşunun sebebi bilgidir. Bu bilgi nesilden nesle
aktarılır. Zamanla bir insan tütünün ortak malı olur ve birey bundan gücü
oranında yararlanır. İnsanın yaptığı faaliyetlere kültür denir. Bilgi çeşitleri
kültür unsurlarını oluşturur. İnsan buy bilgilere farklı açılardan yaklaşarak
yeni bilgiler öğrenir. Bu şekilde bilgi türleri doğar.
Kültürün
bir kısmı onu meydana getiren millete özgüdür. Buna özgü kültür denir. Bir
kısmı da insanlığa ait olan ortak kültürdür. Kültür insanların kendini
gerçekleştirme sürecidir.
İnsan
özgür bir varlıktır ve bu özgürlüğünü anlamlandırma sürecinde kullanır. Doğru
ve değerli bir eylemde bulunması için de örnek kişilere ihtiyaç vardır. Bu
kişiler, doğru ve anlamlı eylemler gerçekleştirirler. Peygamberler, veliler,
filozoflar gibi… Bu kişiler ve yaşantılar insana hayatını nasıl anlamlandırırsa
tam anlamıyla insan olabileceğinin yolunu gösterirler.
İnsan
kendini ve çevresini anlayamazsa dış dünyayı tehlikeli bir alam olarak görür ve
kendi içindeki bu savunmaya harcadığı enerji onu gerçekler ulaşmaktan alıkoyar.
Değerlerimizin Temelinde Ne Var?
İnsanın
hayatını anlamlandırması etik-aksiyon meselesi ile dünyayı ve olup bitenleri
anlamak ve açıklamak bilgi meselesi her çağda ele alınmıştır. Bu yaşantıların
temelinde hem özgü kültüre hem de ortak kültüre dayanan hayatı anlamlandırma ve
değerler sistemi vardır. Dinimiz İslamiyet ile katıldığımız ortak kültürümüzün
temelinde Kutsal Kitabımız Kur’an-ı Kerim ve Peygamberimiz Hz. Muhammed vardır. Değerler
günlük hayata katılmalı ve yaşanmalıdır.Bu yeniden yapılmalıdır.Çünkü eskiye
oranla bu azalmakta ve minimumda olsa var olan eski değerleri yaşatmak
gerekir.Bilgiyi tatbik etmek gerekir.
TÜRK AİLESİNİN EV İÇİ
DÜZENİNDE LEVHALAR
Türk ailesinin fertleri veya misafirleriyle günlük yaşantısını geçirdiği
iki mekan olarak oturma veya misafir odalarını süsleyen levhalar, iç mimarının
insanın veya toplumun davranış kalıplarını nasıl etkilediğine önemli bir örnek
oluşturur. Çünkü bu levhalar, taşıdıkları anlamlar, verdikleri mesajlar ile
muhataplarının davranışlarını etkiler ve yönlendirir.
Levhaların verdiği mesajı iki ana konuda toplayabiliriz.
1.Gurup: Aşkın varlık(Tanrı)insan ilişkisine yönelik mesajı: (Kur'an-ı
Kerim ayetleri, Hz. Muhammed'in sözleri)'den alıntı yapılan
2.Gurup: İnsan-Hayat ilişkisini içeren mesaj:(Kur'an-ı Kerim ayetleri,
Hadis-i Şerifler, şiirler, deyimler v.b.)'den kağıda aktarılan.
İlk guruba Allah, Peygamber, Dört Halife isimlerinin yazılı olduğu
levhalar; Ayete'l-kürsi, Yasin suresi, Besmele yazılı levhaları sayabiliriz.
İkinci gruptaki levhalar ise mesajlarında akıp giden hayatın insana
etkisini, ona verdiklerini, verebileceklerini veya ondan alıp alabileceklerini
değerlendirir.
OSMANLI MİMARİSİNDE KÜLTÜREL İFADELERİN GÖRSEL KULLANIMI
İnsan var olduğu günden beri yaşadığı
mekana biçim vermiştir. Bu biçimde insanın hayatı
algılamasının/anlamlandırmasının etkileri büyük ölçüde vardır. Çünkü insan
yaşadığı mekanda sadece fiziksel olarak değil psikolojik açıdan da varlığını
gösterir. Yani insanın fiziksel bir mekanı olduğu gibi ruhsal bir mekanı da
vardır. İnsan bu ruhsal mekanında kendi kültürüne ait değerlere, inanç ve var
olma bilincine ve bu kültürün belirlediği psikolojik davranışlara yer verir. Bu
ruhsal mekan fiziki mekanı da etkiler.
-Eylem yaparak, kendine ait eser yaparak ,yeteneklerinin farkında olarak
- Bir yaratılanı canlıyı , insanı severek onlarla ilişkiye geçerek
- Başına gelen her şeye karşı sabrederek
İnsan bu anlam arayışında başarılı olursa yeteneklerinin farkına varır, sorunlarla başa çıkma gücü kazanır ,itidalli alarak yaşamayı öğrenir bu sayede hayatı yasamı sever ve mutlu olur. Şayet bu anlam arayışında başarılı olmazsa karamsarlığa düşer, anlık hazlarla kendini düşünmekten uzaklaştırır, yasamak istemez, hayat ona yük olur ve intihar etmeye kadar gidebilir.
Kişinin sahip olduğu değerler olduğu gibi toplumun da değerler vardır. Kültür ,gelenek, görenek bunların başlıcalarıdır .Kültür bir toplumun sahip olduğu maddi manevi değerler bütünüdür .Kültür o toplumun zihniyetini özelliklerini taşır. İnsan hayatında anlam bulmasında rehbere ihtiyacı vardır kültür bu rehber den biridir. En önemli rehber ise Kura n ve peygamberdir ona yol gösterir doğruyu yanlışı ayırt etmesine yardımcı olur .Bunlar değerlerimizin temelidir de .Hz Muhammed ete kemiğe bürünmüş Kurandır. Kuran bizim için hidayet rehberidir .İdeal insan modelinin nasıl olması gerektiğini gösterir, insan-hayat-tabiat-evren ilişkisinin nasıl olması Gerektiği konusunda kurallar koyar kısaca insanın anlam arayışına cevaptır ve insanın hayatında ki an büyük değer ve anlamdır. Hz Muhammed ise Kuran ahlakıyla ahlaklanmış ,peygamberlerin sonuncusudur .Kısaca o Kuranın nasıl yaşanacağının hayatı anlamlandıracağının ve insan olma imkanlarının yolunun daima nasıl açık tutulacağının somut örneğidir.
Değerler hayatımızın her yerinde kendini gösterir. Ahlak kuralları ,Atasözleri, yeme içme adabı daha birçok şey kültür ve değerlerin etkisiyle oluşmuştur. Hemen hemen toplumumuzun hepsinin evinde edep yahu tezhipli yazı bulunur. Türk ailesinin ev içindeki levhalar çeşitli mesajlar verir. Bu levhalarda hayatın tek düze olmadığı ,insanın iyi ve kötü günlerinin olduğu ,her şeyi ne tozpembe nede kapkara görmemek gerektiği gibi mesajlar vardır .Bu levhalar evimizin bir köşesinde asılıdır ve biz bunlara her baktığımızda sürekli dengeli olarak yaşamamız gerektiğini anlarız. Camilerde ,çeşmelerde ayetler hadisler, özlü sözler yazılıdır. Yazmak ,okumak Kuranda çok önemlidir. İlk emir . oku dur .Güzel yazı ve söz insanın yaratılışından gelir. Çünkü güzellik duygusu insanda vardır. Bu güzellik duygusu kendini yapılan camilerde sanat eserlerinde özlü sözlerde kendini gösterir. Camilerin duvarları hat tezhip kullanılarak süslenir .Süleymaniye camii ,Mimar Sinan camii bu güzelliklerin sadece birkaç tanesidir.
Özetle insanın hayatında değer verdiği birçok olgu vardır. Bu değerler dinin, kültürün etkisiyle oluşur.ve bu değerlerin izleri evinde davranışlarında ,ibadet ettiği alanlarda kısaca yaşamının her yerinde görülür.
Fakir halin izhar etme Halikin bilmez mi hiç
Aleme ihsan eder de sana mı etmez hiç
Rabbine ağlar isen göz yaşın silmez mi hiç
Ta ciğerden ah edersen istediğin vermez mi hiç
Muhammed Hanzala ULU 12070371 LİSANS İDKAB2
BİZİ BİZ YAPAN DEĞERLERİMİZ VE HAYATI ANLAMLANDIRMADAKİ ROLÜ
Hayatta insanı canlı
tutan nedir ? Peki ya onu öldüren nedir ? Bu eseri okuyan kimse hayatını anlamlandırabilir
mi ? Bilgi hayatı anlamak ve anlamlandırmak için tek başına yeterli olur mu ?
Bilgiyi nasıl bir tavırla ve hangi niyetle ruha belirtilmelidir ? Kısaca hayat
reçete edilebilir mi ?
Evet edilebilir. Ama
bir noktaya kadar. İşte biz o noktaya kadar söz etmek istiyoruz.
Neden söz konusu etmek
istiyoruz? Çünkü yeni bir asra girerken umduklarına ulaşabilecek yepyeni bir
gelecek yaratabilecek donanıma sahip olduğumuzun ve bu donanımı kültürel
kalkınmamızın temeli kılabileceğimizin yepyeni bir yaklaşımla ortaya konulması
gerekiyor. Bunun için şimdiyi oluşturmada payı olan ve insanın insanımızın
varoluşunun zemini varlık şartlarını hayata katmasını meydana getiren şeyleri
kavramak gerekiyor. Ancak anılan noktaya bakmak istediğimiz bir açı var ’’
İnsanın anlam arayışı ‘’
Hayatımıza anlam katan her ne ise ondan kaynaklanan
değerlerimiz dir.
DEĞER NEDİR NASIL OLUŞUR ?
Belli bir toplumun yada
toplumsal kümede bireylerin olumlu tepki gösterdikleri düşünceler kurallar
uygulamalardır. O halde değer insanın gerçeğinin bir olgusudur . İnsanın
kendisini ifade etmesidir.
Değerler insan varlık
şartıdır. İnsan akıl sahibi olduğu için değerleri vardır. İnsandan başka
canlıların bir değer dünyası yoktur. Değerin işlevi insanın zekasını ve aklını
olumlu yönde kullanmasını sağlar.
Dolayısıyla değer insan davranışlarının
yol göstericisi bir insan olmak bakımından insanın dünyanın belli bir kısmı ile
ilgili idrak duygu ve bilgilerinin bir terkibi demektir. Bu sayede o özellikle
ahlaki davranış konusunda çeşitli
insanları insanlara ait nitelikleri istek ve niyetleri değerlendirirken
başvurduğu bir ölçüt edinir.Ancak değer inancın spesifik bir şekli olmak
itibariyle ondan daha temel bir zemine oturur şöyle ki ‘’Bir değer bir tek inanca değil bir arada organize olmuş bir grup
inanca yani hayatı anlamlandırmaya tekabül eder. ‘’
İNSANIN HAYATINANA ANLAM VERMESİ
NASIL GERÇEKLEŞİR
İnsanın bir bütün olarak var oluşunu gerçekleştirmesi hem iç hem de dış
dünyasındaki başarısıyla birlikte sağlanır. Birinin eksikliği anlamsızlık olur.
Kişinin bu bütünlük içerisinde hayatın anlamını keşfetmesi üç farklı yoldan
gerçekleşebilir :
·
Eylem ortaya koyarak , üreterek .
·
Bir insanı sevip karşılıklı
etkileşerek.
·
Kaçınılmaz acıya karşı bir tavır geliştirerek.
İnsanın hayatı anlamlandırmada başka tarzlara genellikle duyarsız kalması
onun kendi eylemini kendi hareket tarzını anlamsız bulmaması yani kendi
durumunu meşrulaştırması sebebiyledir. Çünkü yaşamak isteyen insanın doğal hali
budur. Hiçbir insan kendi yeteneklerinden kuşku duymaz aksine her eyleminde bir
anlam görür. Bu ister var olsun veya var olmasın hiçbir önemi yoktur. İnsanın
hayatta kalmasını sağlayan onun kendisinde bazı yetenekler görmesi yapıp
etmelerine bir anlam vermesi içinde bulunduğu durumu meşrulaştırmasıdır. O
halde insan dünyada gerçekleştirmeyi istediği amaçlarına hedeflerine planlarına
ulaşmada ya başarılı yada başarısız olacaktır.
İnsan başarılı olduğunda :
·
Fıtri yeteneklerini keşfetmiş olur.
·
Bu sayede hayatın problemleriyle başa
çıkabilecek bir yetenek kazanır.
·
Hayatta aradığı dengeyi keşfeder.
·
Ve mutlu olur.
Başarısız olursa :
·
Fıtri yeteneklerini iptal eder.
·
Hayat , yaşamak yük olur.
·
Anlık haz aramaya başlar.( sigara
,alkol ,uyuşturucu …)
·
Denge’ yi tamamen yitirir.
·
Anlam arayışı yönelimini geri çeker.
Her şeyden vaz geçer , bütün bunlar öldürücü
bir durumla sonuçlanabilir.
Ali ÇALIKLI 12070094 Lisans İDKAB2
KUR'AN NEDİR?
1.BÖLÜM
İnsan hiçbir canlıya benzemeyen bir varlıktır. Kadın-erkek, eğitimli –eğitimsiz, Müslüman -Hristiyan olsun bütün insanlarda hayata dair bir anlam arayışı vardır ve bu fıtridir. İnsanın hayatına anlam kazandıran değerleri, inançları, hedefleri onun eylemlerine büyük ölçüde etki eder. İnsan fıtratında bir takım yapısal imkanlar vardır. Yapan-yıkan, seven-nefret eden gibi bu imkanlar insanın kendi seçimi değildir. Böyle olması insanın kendini ve diğer insanları anlamada ona sorun teşkil eder. Bu yüzden insanlar yollara ve törelere ihtiyaç duyar. Ona doğruyu yanlışı , iyiyi kötüyü gösterebilecek bir kültür. Bu kültür onun hayatını anlamlandırması için onda bir zihniyet oluşturur.
İnsan hayatını anlamlandırmada , ben merkezli anlamlandırma yaparsa fıtratının sadece bir kısmıyla örtüşen hayatı anlamlandırmış olur. Bu da onun fıtratındaki kemal boyutunu köreltmesine neden olur. Ama insan fıtri ilkeleri temel alarak bir anlamlandırma yaparsa kendini aşma başarısını sağlamış olur. İnsanın bunu yapabilmesi için özünün varoluşundan önce geldiğini idrak etmesi gerekir. Bunu idrak etme onu Allah’ın varlığını düşünmeye sevk eder.
Allahu Teala insanlara fıtrata uygun olarak hayatlarını anlamlandırmaları için bir takım mesajlar ve bu mesajları bize ulaştıran, açıklayan ve hayatlarına geçiren peygamberleri de bize rehber olarak göndermiştir.
İnsan hayatına anlam ararken hür bir varlık olarak sorumluluklarının bilincinde olmalı, kime ve neye karşı sorumlu olduğunu bilmelidir. Bu da onun hayattan kopmadan var oluşunu gerçekleştirir. Allah bu sorumluluk bilincini diri tutan anlam arayışındaki dengeyi gözeten mesajı peygamberimizle göndermiş ve insanları yer yüzünde halife yaptığını açıklamıştır. Bu halifeliğin en güzel örneği peygamberimiz Hz. Muhammed (sav)dir. O Kur’an –ı hayatına geçirmiş ve tüm insanlığa örnek olmuştur. O Kur’an’ı sadece okuyup hıfzetmemiş aynı zamanda ondaki ince manaları keşfetmiş ve bunu da fiilleriyle dışa vurmuştur . Olağanüstü yaşama sanatını ortaya koymuştur.
Biz insanlarda hayatımızdaki anlam arayışında Kur’an’ı referans almalıyız. Onu önce okuyup, okuduğumuzu düşünüp, düşündüğümüzü anlayıp hayatımıza geçirmeliyiz. Eylemlerimizi onun ışığında onun istediği gibi gerçekleştirmeliyiz. Bunu yapar iken de insan Kur’an’ı bir bütün olarak ele almalı , ön yargısız, objektif bir şekilde incelenmeli ve hayata geçirmelidir .
2. BÖLÜM
İlahi kelâm vermek istediği mesajı muhattaplarına verirken öylesine güzel bir üslup kullanmaktadır ki adeta eşsiz nitelikte ve ulvî değerde bir kâniat kitabı oluşunu bizlere açıkça beyan etmektedir. Elbetteki yüce kitap tefsir edilirken birtakım zorluklar yanlış anlama gelebilecek kelimeler birçok probleme zemin hazırlamaktadır ama kitabımız öyle güzel bir niteliğe/içeriğe sahip ki bu problemlerin çözümü yine kendi sistematiği içerisinde çözülmektedir. Böyle olsa bile bazen Kur'âni bir ifade mübhem veya mücmel olabilmektedir ya da bazı hususta Kur'an kesin ve net ifadeler ortaya koyup tavrını belirlerken bazen bu durumu istisnai durumlar bozabilmektedir. Kur'an bazı mutlak ifadelerini değişik yerlerde bir nedene bağlayarak kayıtlar. Sebebin zikredilmediği pasajla bütün değerlendirilmediğinde Kur'an'i düşünceye ters düşen durumlar söz konusu olabilmektedir.3. BÖLÜM
Kur’an, göz ardı edildiğinde mutlaka hataya neden olacak çok önemli bir tefsir kaynağıdır.Girift (iç içe) bir mana örgüsüne sahip olan Kur’an’ın kendisini tefsir etmesi,onun kendi bütünlüğü içerisinde anlaşılması demektir.Kur’an’ın kendi bütünlüğü içerisinde anlaşılması 3 şekilde gerçekleşiyor. 1)-Ayet çerçevesi 2)-siyak sibak çerçevesi 3)-Kur’an’ın bütünlüğü çerçevesi
DEGER NEDIR VE
NASIL OLUSUR?
Deger, insan davranislarinin yol gostericisi bir inanc olmak bakimindan
insanin, dunyanin belli bir kismiyla ilgili idrak, duygu ve bilgilerinin bir
terkibi demektir. Bu sayede o, ozellikle ahlaki davranis konusunda,cesitli
insanlari, insanlara ait nitelikleri, istek ve niyetleri degerlendirirken
basvurdugu bir olcut edinir.
Insanin hayatini anlamlandirmasi insanin
anlam arayisi ne demektir?
Hayata
anlam verme, insanin varlik bilincine ermesi,icinde bulundugu nimetleri idrak
etmesi, yeteneklerinin sinirini bilmesidir.Insanin anlam arayisi ise onun fitri
yeteneklerini kesfetmesi, bu sayede hayatin problemleriyle bas edebilecek bir
yetenek kazanmasi,hayattaki dengeyi kesfetmesi ve boylelikle mutluluga
ermesidir.
INSANIN HAYATINA ANLAM VERMESI NASIL
GERCEKLESIR?
Insan
hayatina hangi degerlerle anlam veriyorsa o degerler yapip/etmelerine yon
verir; onun yapip etmelerini yonetirler.Artik insan, eylemlerine ve bu
eylemlerin ortaya koydugu basarilara bu degerler cercevesinde anlam verir.Cunku
insan, yapip/etmeleri ile ana amaclari arasinda bir ilgi kurar.Iste kisi obje
iliskisinde fitrati olusturan butun varlik sartlari, bu sekilde anlam kazanir;insanin
anlam vermesi/deger gormesi yani varolusu, bu sekilde gerceklesir.
Kisinin hayatinin anlamini kesfetmesi 3
farkli yoldan gerceklesebilir :
! Amel/eylem
ortaya koyarak, ureterek,
! Bir seyi/ bir insani severek, karsilikli
etkileserek,
! Kacinilmaz aciya karsi bir tavir gelistirerek.
Insan
dunyada gerceklestirmeyi istedigi amaclarina,hedeflerine,planlarina ulasmada ya
basarili ya da basarisiz olacaktir.
Insan
anlam arayisinda basarili oldugunda:
Insanin anlam arayisi bosa cikarsa:
DEGER-KULTUR ILISKISI
Insanin
varolusunun olusmasi ve onu hissetmesi kultur sayesindedir.Kultur, insanin
varolanlar hakkinda, hangi yolla olursa olsun edindigi bilgilerdir.Bu bilgilere
dayanarak ortaya koydugu eser ve davranislar,sahip olunan kulturun
gorunumleridir.Cunku kulturde bilgi esastir.Bilgi cesitleri ayni zamanda kultur
unsurlarini olusturur.Insanlar, varolanlarin bilgisini,onlara farkli acilardan
bakarak, farkli metodlar kullanarak elde eder.Boylece bilgi turleri dogar.Butun
bu bilgi cesitleriyse hayati anlamak ve anlamlandirmak icin varolanlar hakkinda
bilgi verir.Insan; zamana, mekana, ihtiyaca gore bunlarin birini kullanir.Bu
bilgi turlerinin kullaniminin butunu, kultur denen seyi meydana
getirir.Kulturun bir kismi da butun insanliga hastir.Herhamgi bir milletin
damgasini tasimaz, milletin ortak mali gibidir.Ortak kultur, varolanlara etki
etme, tabiata hakim olma yolunda insanligin bir mucadelesidir.O halde butun
olarak ele alindiginda kultur,insanin kendisini gerceklestirme sureci diye
tanimlanabilir.
Eger
insan, kendini ve cevresini anlayamazsa, yani hayati anlamli/degerli kilmazsa
dis dunyayi tehlikeli bir alan olarak algilar.Boyle bir durum, davranislari
tehlikelere karsi savunmaya yonelik bir bicimde duzenlemeye ve enerjinin cogunu
bu dogrultuda tuketmeye sebep olacagindan ’gercekleri’ algilamayi ve kendini
yasayabilmeyi engeller.
Kisacasi
insana hayatinda anlam bulmasina yardim edecek, yol gosterecek bir rehbere
ihtiyac vardir.Bu rehber insana, varliginin derinliklerinde bulunan gercekten
ozledigi seyleri ona fark ettirmelidir.Insanin temel arzularini ve icgudulerini
nasil doyurup tatmin edecegini, egosunun beya super egosunun catisan istekleri
arasinda nasil uzlasma saglayacagini, topluma ve cevreye nasil uyum
gosterecegini, insan u rehberde bulabilmelidir.Cunku insan ,ugruna caba
gostermeye deger bir hedef ,ozgurce sectigi bir amac icin mucadele etmezse
psikolojik bunalima duser.Insanin hayatinda daima ulasmis oldugu seyle ulasmayi
hedefledigi ve ulasmasi gereken arasindaki gerilimi yasar.
DEGERLERIMIZIN
TEMELINDE NE VAR?
Bizi
biz yapan degerlerimizin tarihinde dinimizinn eseri olan ’ozgu kulturumuzde’ ve
hem dinimiz hemde bulundugumuz cografya ile katildigimiz ’ortak kulturumuz’de
aramamiz gerekir.
Dinimiz
islamiyet ile katilditimiz ortak kulturumuzun temelinde kutsal kitabimiz Kur’an-i
Kerim ve peygamberimiz Hz.Muhammed vardir.Buna gore:
Kur’an-i Kerim, insanin
butun varlik kosullari ile uyumlu ve o kosullara cevap veren ilahi mesajdir.Yani o fitrata hitap eden, insanin
fitri ihtiyaclarini en mukemmel sekilde gozonunde bulunduran bir kitaptir.Tanri
O’nu insan ’sistemini’ duzgun kullanabilsin,dunya-hayat-tabiat-evren karsisinda
takinacagi tavri bilebilsin ve bunu butun varliklarla paylasabilsin diye
indirmistir.Bu sebeple Kur’an, kendini ~hidayet rehberi~ olarak
tanimlamakta,insan modelinin nasil olacagini
gostemekte,insan-hayat-tabiat-evren butunlugunun gerceklestirilmesi icin
kurallar koymaktadir.Kisaca Kur’an, insanin anlam
arayisina cevaptir;insanin hayatini anlamlandiran kitaptir.
HZ.Muhammed’e gelince;
o insanin sorumluluk/emanet bilincini diri tutmak, anlam arayisinda fitri
dengesini korumak icin vahyin insan modelleri olarak,yarattiklarini en iyi
bilen Yuce Allah tarafindan gorevlendirilmis peygamberlerin sonuncusudur.
Hz.Muhammed’i
kiyamete kadar degismez insan rehberi kilan, son peygamber olmasi kadar, Kur’an
ahlakiyla ahlaklanmis, yasayan bir Kur’an olusudur.Kisaca o, Kur’an’in nasil
yasanacaginin /hayati anlamlandiracaginin ve insan olma imkaninin yolunun daima
nasil acik tutulacaginin somut ornegidir.
DEGERLERIMIZI
KALKINMANIN KULTUREL IMKANI OLARAK YENIDEN HAYATA KATMAK ICIN NELER YAPMALIYIZ
?
Insan potansiyelimizin
verimliligini en yuksek noktaya cikarmak istiyorsak Kur’an’a ve HZ. Peygambere
bakmamiz gerekir.Aksi takdirde insanimiz alisilmis degerlerin hayata yon
vermesine terk edilmis olacak ve suruklendigi yozlasma daha da derinlesecektir.
BİZİ BİZ YAPAN DEĞERLERİMİZ VE
HAYATIMIZI ANLAMLANDIRMADAKİ ROLÜ
DEĞERLER NEDİR VE NASIL OLUŞUR
Değer insan gerçeğinin bir olgusudur. İnsanın kendini ifade etmesidir. İnsanın varlıkla ilişkisi sonucu değerler oluşur. İnsan dışındaki varlıkların bir değer dünyası yoktur. Değer insanın aklını zekasını olumlu yönde kullanmasını sağlar. İnsan değere insanlara ait istek ve niyetleri değerlendirirken başvurur. Değer tek bir inanca değil bir grup inanca hayatı anlamlandırmaya tekabül eder. İnsan içinde bulunduğu durumu nimetleri keşfettiğinde hayata anlam vermeye başlar. Hayatta neye önem veriyorsa onlar insana yön verir. Kişi objeyle ilişkisine bir anlam verir. Bir eylemin değeri kişiden kişiye değişebilir. İnsan iç ve dış dünyasıyla bir bütün oluşturmalıdır. İnsan bu bütünlük içinde hayatın anlamını üç farklı yoldan tespit eder. 1-Amel/Eylem ortaya koyarak eser yaratarak.
2-Bir şeyi bir insanı severek/karşılıklı etkileşerek
3-Kaçınılmaz acıya karşı bir tavır geliştirerek.
Bunlar insanın eylemine anlam verir. İnsan olma koşullarının yerine gelmesini sağlar. Temel aldığımız değerler bizi her zaman başarıya götürmez. İnsan kendi eylemlerini anlamsız bulmaz. Bu yüzden hayatı anlamlandırırken başka tarzlara duyarsız kalabilir. İnsan anlam arayışında başarılı olduğunda mutlu olur. Anlam arayışı boşa çıkarsa insana hayat yük olur. Dengeyi tamamen yitirir.
DEĞER –KÜLTÜR İLİŞKİSİ
İnsan elde ettiği bilgilerle amelini ortaya koyar, yeni davranışlar kazanır. Bu tutumlar hayatı anlamlandırmadan kaynaklanır. İnsanın varoluşunun sebebi bilgidir. Bilgi nesilden nesile gelişir ve insan türünün ortak malı olur. İnsanın yaptığı bu faaliyete kültür denir. İnsanlar var olanların bilgisini onlara farklı açılardan bakarak farklı metotlar kullanarak elde eder. Böylece bilgi türleri( din,felsefe,bilim vs.) doğar. Bu bilgi çeşitleri hayatı anlama ve anlamlandırma noktasında bize bilgi verir. İnsan zamana mekana ve ihtiyacına göre bu bilgi çeşitlerinden birini kullanır. Yani kültür insanın kendisini gerçekleştirme sürecidir.
İnsanın doğru eylemlerde bulunabilmesi için önder kişilere ihtiyacı vardır.Peygamber ,Veliler, filozoflar ve düşünürleri bu bağlamda düşünebiliriz.Rehber olan kişiler kişiye insan olmanın hayatı nasıl anlamlandırırsa mümkün olacağının yolunu gösterir. Eğer kişi fıtrata yabancılaşmışsa insan olma imkanlarından kendini mahrum etmiş demektir. İnsani ilişkilerinde bu değerlerianlamsız görecektir. İnsan hayatını anlamlı kılamazsa dış dünyayı tehlike olarak görür. Böyle bir durumda kişi gerçekleri algılayamayabilir. İnsana hayatında anlam bulmasına yardımcı olacak rehber gereklidir. İnsan varlığının derinliklerinde bulunan şeyleri fark etmelidir.
DEĞERLERİMİZİN TEMELİNDE NE VAR?
Etik-aksiyon meselesi ve bilgi meselesi bütün çağlarda biri diğerine bağlı biri diğerinin içinde ele alınmıştır. Bu iki meselenin toplumda somut izleri vardır. Yaşantıların temelinde hem özgü kültürle hem ortak kültüre dayanan hayatı anlamlandırma sistemi vardır. Böylece toplum içindeki fert hayatı anlamlı kılmanın bilgisini edinir. Kişi kendiyle amel üretme yolunu açar. Bu hal ona salih amelde bulunma imkanı verir.Dinimiz İslamiyet ile katıldığımız ortak kültürümüzün temelinde kutsal kitabımız kuranı kerim ve peygamberimiz vardır. Kuran kendini hidayet rehberi olarak tanımlamaktadır. İnsan modelinin nasıl olacağını göstermektedir. Kuran’ın insanın anlam arayışına cevaptır.
Hz. Muhammed kıyamete kadar değişmez insan rehberi kılan son peygamber olması kadar kuran ahlakıyla ahlaklanmış yaşayan bir kuran oluşudur. Somut bir örnek verecek olursak.Selimiye Camii kubbesinde bulunan tevhidin ve ihlas süresinin madde ve biçim olan mimariye Kur’an-i ifadeler vermesi önü başka bir boyuta taşımıştır.
Bayramlar düğün doğum ölüm komşuluk vb. üzerine hayatın içinden bilinen ama bilginin dönüşümü çerçevesinde algılanmadığından sıradanlaşmış alışkanlık yapmış pek çok örnek vardır.
DEĞERLERİMİZİ KALKINMANIN KÜLTÜREL
İMKANI OLARAK YENİDEN HAYATA KATMAK İÇİN NE YAPMALIYIZ?
-İslam’a layık bir İslam ile varoluşun yaşam felsefesini geliştirme
-Bu yaşam felsefesini kalkınmanın bir imkanı olarak kullanabilmek için değerlerinizi yeniden inşa etme
-Bunu yapabilmek için değerlerimizi yeniden değerlerimizi yeniden değerlendirme.
Değerlerimizi yeniden değerlendirmek ve inşa edebilmek içinde bilginin dönüşümünü mümkün kılarak soyut olandan somut olanı üretme yeni güncel değerler çıkarma.
Kutsal kitabımız ve model edindiğimiz insan Hz.Muhammed (sav) ile ilişkimizi bir temele oturtmalıyız. Bu temelden hareketle evrene bakabilmeli yaşamın bize sorduğu sorulara cevap verebilmeliyiz. Bu yolla hayatın sunduğu anlamları gerçekleştiren bir varlık olduğumuzun bilincine erebilmeliyiz. Bilgiyi dönüştürebilmemizle yani kuran ve hadisi güncel değerler olarak hayatımıza katabilmemizle mümkündür.
Değerlerimizi kalkınmamın kültürel imkanı olarak hayata katmak ulemanın ve bilim insanlarının sorunu olmalıdır. Değerlerimizi kalkınmanın kültürel imkanı olarak hayata katma stratejisini yeniden yaratacak uygulamaları en verimli hale getirecek ve en yeni teknolojileri akıllıca uygulayacak olanlar öğretmenler ve din adamlarıdır. Bunun yönteminde önerilen TKY (Toplam Kalite Yönetimi) dir. TKY’yi kültürümüze uyarlayabilirsek yepyeni bir gelecek yaratabilecek donanıma sahip oluruz. Ve bu donanımı kültürel kalkınmamızın motivasyonunda temel kılabiliriz.
TÜRK AİLESİNİN EV İÇİ DÜZENİNDE
LEVHALAR
Türk ailelerinin misafir odalarını süsleyen levhalar iç mimarinin insanın veya toplumun davranış kalıplarını nasıl etkilediğine önemli bir örnek oluşturur.Türkler ,OsmanlıTürkleri elin dili olan yazıya hizmet etmişler. Böylece Hüsn-i Hat’ın milli bir resim ve milli güzel sanatların en mühimi olmasında ilerleme için çalışılmıştır.
Türk evinin duvarlarını süsleyen levhalar tesirli ve kavrayışlı idrake yol göstermeyi üzerine almıştır. Günümüzde artık eğitim verenler aileler değil kitle iletişim uzmanlarıdır. Levhaların her an zihinlere sunduğu insani değerlerin daima yaşanılır kılınması hedefi artık yoktur. Levhalarla insan sıradanlıktan kurtulmak düşüncesiyleve düşündüklerini hayata aktarma gayretiyle başarmaya özendirilmiş olur. Levhalardaki mesajlar aile fertlerine çocuklara gençlere aktarılırken uygun metotla aktarılmalıdır. Levhalar iki ana konuda mesaj verirler.1. grup Tanrı- insan ilişkisine yönelik mesaj. 2.grup insan hayat ilişkisini içeren mesaj.
Bazen insanları uyarmak mümkün olmayabiliyor. Ama levhalar bu işlevi pekala yapabiliyor. Günümüzdeki resimlerin pankartların yerine sahih geleneğimize tekrar bağlanmalıyız.
OSMANLI
MİMARİSİNDE KÜLTÜREL İFADELERİN GÖRSEL KULLANIMI
İnsanlar hayatı anlamlandırma ölçülerince mekanlara biçim vermişlerdir. Sosyal psikologlara göre bireyin birbirinden farklı dört mekanı vardır
.1-mahrem mekan 2-kişisel mekan 3-sosyal mekan 4-genel mekan
İnsanlar mekanlarıkendi kültürüne ait değerlere davranışlara göre kullanır. Örneğin mısır ve yunan mimarileri mekanın kendisine değil onun içinde yer alan kültüre önem vermiştir. Batı mimarisinde mekan kavramı iç mekan sorununda somutlaşmıştır. İç mekan insanın hem ruhsal iç dünyasıdır. Hem de hafızasını içeren bir zaman kutusudur. Osmanlı mimarisinde ise dış mekanla tam uyum içinde olan ve tevhide ruhsal manevi dinginliğe ulaşmış bir merkezi iç mekan olmuştur. Victor Hugo’ya göre ortaçağ mimarisi dini sahneleri betimleyen heykelleri ve resimleri ile bir kitap gibidir. Gelenekler birçok simge ürettiğinde artık anıtlar ilkel gelenekleri zorlukla anlatabilir hale gelmişti. Mimari ve sanat bir dil haline gelmiştir. Çünkü kültürlere göre değişik görünümler almıştır. Sanayi devrimi ile mimarinin sanatsal yönünden çok rasyonellik ön plana çıkarılmış. Mimari ile kent arasında nasıl bir iletişim sağlandığını toplumların kültürel yapısını yansıtan bilimlerle iyi anlamak mümkündür.
Mekan kavramında soyutla somut arasında sürekli bir gidiş geliş vardır. Kuranı kerimin Kainatı Allah’ın varlığına birliğine işaret eden Kevni ayet olarak tanıtması kendisini de Kavli ayet olarak tarif etmesi bu bağlamda değerlendirilir. Kur’ani ifadeler mekanda görsel olarak öyle bir kullanılmıştır ki bu kuranın gerçek hayattaki tefsiri olmuştur. Yapılardaki Kur’an-i ifadeler insanlara bu nimetleri verenin Allah olduğunu anlatırdı. Bunlara örnek olarak Selimiye cami kubbesi ve galata kule kapısı civarındaki çeşme üzerinde yazılanlar örnek verilebilir.
BİZİ BİZ YAPAN DEĞERLERİMİZ VE HAYATIMIZI ANLAMLANDIRMADAKİ ROLÜ
İnsan bu dünyada hep bir anlam aramaktadır. Yapıp etmelerine bir anlam vermek ister. Yaşayış amacını bulmak ve kendine bir yol çizmek ister. Her seferinde hareketlerindeki anlamı arar. İnsan hayatını anlamlandırmaya çabalarken kendine amaçlar edinir. İyi veya kötü, doğru veya yanlış uğrunda çaba harcayabileceği hatta ömrünü tüketebileceği amaçlar edinir.
İnsanın kendini gerçekleştirme süreci olarak da tanımlanan kültürün, insanın anlam arayışında büyük bir rolü vardır. Milletlerin kültürü, o milletin insanın hayata bakış açısını etkilemektedir. İnsanda fıtri olarak bulunan bu hayatı anlamlandırma isteği, eğer fıtrata uygun bir şekilde tatmin edilmezse başka sorunlar ortaya çıkmaktadır. Anlık hazlara yönelmek gibi, dengeyi yitirmek, hayatın yük olması gibi. Bundan dolayı amaç edinilen şeyler kişinin fıtratına uygun olmalı ve kişinin isteklerine cevap vermelidir.
Hür olan insanın seçimlerinde doğruyu bulabilmesi için örnek insanın rolü büyüktür. Kişinin ihtiyaç duyduğu o anlam arama meselesini tam olarak tatmin etmesini sağlayan ya da yol gösteren kişilerdir örnek insan dediğimiz peygamberler.
İnsanı insan yapan şeyler kişinin sahip olduğu değerlerdir. Bu değerlerin temelinde insanın anlam arayışına cevap veren ve insana yol gösteren Kuran’ı kerim ve Kur’an ile yaşamanın nasıl olacağını bize öğreten peygamber Hz Muhammed vardır.
Bu değerler hayata katılmalı ve bunun için değerlerimizin kaynağına inmeliyiz. Değerler kültürümüze katılmalı ve alınan bilgiler güncellenmelidir. Bu görevde ulemaya düşmektedir.
İnsanı insan yapan değerlerimizden biri de uzun zaman duvarlarımızda yer tutan levhalarımızdı. Günümüzde pek albenisi kalmasada, yerini yeni çıkan posterler afişler alsa da uzun zaman evlerimizde yer edinmişlerdi. Ayetlerin, hadislerin, özlü sözlerin, anlamlı birkaç satırın yer aldığı bu levhalar insana hayatının amacını hatırlatmaktaydı. Göze ilişen belki biz söz insanın şöyle bir duraksayıp, düşünmesine bir iç muhakeme yapmasına sebebiyet verirdi. Her şey gibi onlarda modernizme kurban edildi.
Ve hayatı anlamlandırma da rol oynayan bir etkende mekândır. Kişinin duygu, düşünce ve algısına etki etmektedir bulunduğu mekân. İnsana anlam arayışında yol gösteren Kurani ifadeler kişilerin mimarisinde de yer almıştır. Bu da kuran ile hayatın iç içe olmasına olanak sağlamıştır. Kişi çevresini Kur’an’a göre düzenlemiş bu da insanın düşünmesine ve hayatının amacını hatırlamasına yardımcı olmuştur.
BİZİ BİZ YAPAN DEĞERLERİMİZ VE HAYATIMIZI
ANLAMLANDIRMADAKİ ROLÜ
İnsanı insan
kılan onun bağlı olduğu değerler sistemidir.( Necati Öner)
Değer belli bir toplumda ya da toplumsal
kümede bireylerin olumlu tepki gösterdikleri düşünceler, kurallar, maddi nesnelerdir.
Değer insanın
varlıkla olan ilişkileri sonucu oluşur. Değerler insanın varlık şartıdır. İnsan
akıl sahibi olduğu için değerleri vardır.
İNSANIN HAYATINA NALAM VERMESİ NASIL GERÇEKLEŞİR?
İnsan hayatına hangi değerlerle anlam
veriyorsa o değerler yapıp-etmelerine yön verirler. Artık insan eylemlerine bu
değerler çerçevesinde anlam verir. Çünkü insan, yapıp-etmeleri ile ana amaçları
arasında bir ilgi kurar.
İnsanın bir bütün
olarak var oluşunu gerçekleştirmesi, hem iç dünyada hem de dış dünyadaki
başarılarıyla birlikte sağlanır. Kişinin bu bütünlük içerisinde hayatının
anlamını keşfetmesi üç farklı yoldan gerçekleşebilir.
1-Eylem ortaya koyarak, üreterek, eser yaratarak
2-Bir insanın severek, karşılıklı etkileşerek
3-Kaçınılmaz acıya karşı bir tavır geliştirerek
DEĞER- KÜLTÜR İLİŞKİSİ
Kültür, var
olanlar hakkında hangi yolla olursa olsun edindiği bilgilerdir. Bu bilgilere
dayanarak ortaya koyduğu eser ve davranışlar, sahip olunan kültürün
görünümleridir. Kültür insanın, kendisini gerçekleştirme sürecidir. O kendince
değerli ve doğru doğru gördüğü eylemi gerçekleştirmeye çalışır. Bunu kültür
kavramı içinde gördüğü modeller ve örneklerle değerlerini oluşturur.
DEĞERLERİMİZİN TEMELİNDE NE VAR?
Özgür kültüre ve
ortak kültüre dayanan hayatı anlamlandırma ve değerler sisteme vardır. Böylece
toplum içindeki fert hayatını anlamlı kılmanın bilgisini öğrenir.
Bizi biz yapan
değerlerimizin temelinden ne olduğu tarihimizle dinimizin eseri olan özgü
kültürümüzde ve hem dinimiz hem de bulunduğumuz coğrafya ile katıldığımız ortak
kültürümüzde aramamız gerekir.
DEĞERLERİMİZİ KALKINMANIN KÜLTÜREL İMKANI OLARAK YENİDEN
HAYATA KATMAK İÇİN NE YAPILMALI?
1-İslama layık bir ’ İslam ile varoluş ‘un yaşam
felsefesini geliştirme.
2-Bu yaşam felsefesini çağdaş kültürümüze katarak
kalkınmanın bir imkanı olarak kullanabilmek için değerlerimizi yeniden inşa
etme.
3-Bunu yapabilmek için değerlerimizi yeniden
değerlendirme.
4-Değerlerimizi yeniden değerlendirmek ve inşa
edebilmek için de bilginin dönüşümünü mümkün kılarak soyut olandan somut olanı
üretebilme.
TÜRK AİLESİNİN EV İÇİ DÜZENİNDE LEVHALAR
Türk ailesinin fertleri veya misafirleriyle günlük
yaşantısını geçirdikleri iki mekan olarak oturma veya misafir odalarını
süsleyen levhalar, iç mimarinin insanın veya toplumun davranış kalıplarını
nasıl etkilediğine önemli bir örnek oluşturur. Çünkü bu levhalar, taşıdıkları
anlamlar, verdikleri mesajlar ile muhataplarının davranışlarını etkiler ve
yönlendirirler.
Levhalar güzellikleri, taşıdıkları manalar, verdikleri
mesajlar ile insanı az çok bir hayret ve hayranlık içinde bu duygunun sebebini
ve gerçek illetini aramaya yönlendirir. Bu arama devam ettikçe o şey hakkındaki
hayret ve hayranlığımız da sürer gider. O kadar ki, metafizik sahaya geçer,
Allah ‘ a kadar yükselen haller ve derecelerde bulunabilir.
Levhaların verdiği mesaj iki ana konuda toplanır;
1-Aşkın varlık ile insan ilişkisine yönelik mesaj,
Kuran ‘ı kerim ayetleri, hadisler…
2-İnsan hayat ilişkisini içeren mesaj. Şiirler ,özlü
sözler ,deneyimler….
OSMANLI MİMARİSİNDE KÜLTÜREL İFADELERİN GÖRSEL KULLANIMI
İnsan var olduğu günden beri mekana biçim vermiştir. Bu
biçim verişte hayatı algılaması/anlamlandırmasının etkisi çok açıktır. İnsan
mekanla fiziksel olmaktan öte psikolojik yönden de ilişki içindedir. Sosyal
psikologlara göre bireylerin birbirinden farklı dört mekanı vardır; mahrem
mekan, kişisel mekan, sosyal mekan, genel mekandır. Ancak, insanın psikolojik
davranışlarını, inancın belirlediği hayat anlamlandırması yönlendirir. Böylece
ruhsal mekan kavramı da ortaya çıkmaktadır aynı zamanda insan, iyi yaşanacak
kent imar edebilmek için mekanla ilişkisini mensup olduğu milletin kültürünün
içerdiği değer hükümlerinin etkisi altında oluşturur. Çünkü kültürde bilgi
esastır. Her kültürün insan-mekan ilişkisini düzenleyen ve onun tarihini, dini
inanışını ve felsefe anlayışını, sosyal ve ekonomik yapısını, bilim ve
teknolojisini, coğrafi konumunu, malzeme olanaklarını, estetik beğenilerinin
tümünü içeren ve yansıtan sessiz bir dili vardır. Osmanlı da ve günümüze kadar
kurulan kent yapılarında hep bu değerlerin etkisi kendisini göstermiştir.
BİZİ BİZ YAPAN DEĞERLERİMİZ VE
HAYATIMIZI ANLAMLANDIRMADAKİ ROLÜ
Hayatta insanı canlandıran şey nedir?
Bilgi hayatı anlamak için yeterlimidir?
Yaşadığımız dünyanın nasıl bir dünya
olduğunu anlamanın yolu nedir?
Hayat reçete edilebilirmi?
Kimine göre reçete edilebilr.Ama bu
da bir noktaya kadar.Ancak anılan noktaya bakmak istediğimiz bir açı var
‘’insanın anlam arayışı,insanın ayakta durabilmesini,hayatın acılarına
katlanabilmesini sağlayan şeyi bulmak’’.
DEĞER
NEDİR VE NASIL OLUŞUR ?
Değer: Belli bir toplumda ya da
toplumsal kümede bireylerin olumlu tepki gösterdikleri
düşünceler,kurallar,uygulanımlar,maddi nesneler.O halde diyebiliriz ki değer ,
insan gerçeğinin bir olgusudur.İnsanın kendini ifade etmesidir.
Değer insanın varlıkla olan
ilişkileri sonucu oluşur.İnsanoğlu varolanın bilgisini kulanırken elde ettiği
sonuçlar onu değer kazanmaya zorlar ve elde ettiği bilgileri ölçü niteliğinde
olan değerlere göre kullanır.
Değerlerin işlevi , insanın zekasını
ve aklını olumlu yönde sağlamaktadır.Aslında değer , insan davranışlarının yol
göstericisi bir inanç olmak bakımından insanın,dünyanın belli bir kısmıyla
ilgili idrak,duygu, ve bilgilerinin bir terkibi demektir.
Peki insanın hayatını anlamlandırmasında insanın anlam arayışını nasıl değerlendirebiliriz ? Diyebiliriz ki hayata anlam verme insanın varlık bilincine ermesi,içinde bulunduğu nimetleri idrak etmesi,yeteneklerinin sınırını bilmesidir.
İNSANIN HAYATINA ANLAM VERMESİ NASIL GERÇEKLEŞİR
İnsan hayatında daha çok neye
değer veriyorsa, o değerler onun hayatına yön verirler.İnsan eylemlerine ve bu
eylemlerin ortaya koyduğu başarılara bu değerler çerçevesinde anlam verir.Çünki
insan yapıp etmeleri ile amaçları arasında bir ilgi kurar.
İnsanın bir bütün olarak var
oluşunu gerçekleştirmesi hem iç hem de dış dünyasındaki başarılarıyla birlikte
sağlanır.Birinin eksikliği anlamsızlık olur.Kişinin bu bütünlük içerisinde
hayatın anlamını keşfetmesi üç farklı yoldan gerçekleşebilir.
1)
Amel / eylem ortaya koyarak,isteyerek,eser
yaparak
2)
Bir
şeyi/ bir insanı severek,karşılıklı etkileşerek
3)
Kaçınılmaz
acıya karşı bir tavır geliştirerek
İnsanın buları
yapmasının , hayatın anlamlandırılmasında gerçekleşen sonuçları vardır.Bunun
için eylemine bir anlam vererek insan olma koşullarının yerine gelmesini
sağlar,değerleri duyan bir varlık olarak doğru ve değerli eylemde bulunmak
ister.
DEĞER KÜLTÜR İLİŞKİSİ
İnsanoğlu sürekli bir bilgi edinme ve insalarla iletişim içeresinde
olmaktadır.Bu bilgiyi doğrudan ya da dolaylı yollarla elde eder.Elde ettiği
bilgilerden yeni davranışlar kazanır.Bu bilgileri insan temel kabul ederek
hayatanı anlamlandırmaya çalışır.Bu tutumlar içinde kaldığı sürecede verdiği
her hüküm , yapacağı her davranış, temel kabullenmelere bağlı olarak onların
çerçevelediği alan içerisinde olur.
İnsan hep
bilgi iledir.İnsanın varoluş sebebi yine bilgidir.Aslında bilgi sadece bir
kişide kalmaz.Nesilden nesile aktarılarak,gelişerek ve büyüyerek insanların
ortak malı olur.Her insan bu bilgiden istediği ve alabildiği kadar
alabilir.İnsanların yaptığı bu faaliyete kültür diyoruz.İnsanın varoluşunun
oluşması ve onu hissetmesi kültür sayesindedir.Bir bütün olarak ele alındığında
kültür,insanın kendisini gerçekleştirme süreci diye tanımlanabilir.
DEĞERLERİMİZİ KALKINMANIN KÜLTÜREL İMKANI
OLARAK YENİDEN HAYATA KATMAK İÇİN NE
YAPMALIYIZ?
Bu soruya cevap verebilmek adına ilk önce;
Değerlerimizi yeniden değerlendirme
,
İslam’a
layık bir ‘’ İslam ile Varoluş’’ yaşam felsefesini geliştirme
İnsanın
verimliliğini en yüksek noktaya çıkarmak ve bunu kalkınmanın bir imkanı olarak
kulanmak istiyorsak , ilk önce bizi bu günlere getiren değerlerimizin
temelindeki Kur’an ve Hz.Peygamber’e bu
çerçevede bakmamız gerekmektedir.
-Eylem yaparak, kendine ait eser yaparak
,yeteneklerinin farkında olarak
- Bir yaratılanı canlıyı , insanı severek onlarla
ilişkiye geçerek
- Başına gelen her şeye karşı sabrederek
İnsan bu anlam arayışında başarılı olursa yeteneklerinin
farkına varır, sorunlarla başa çıkma gücü kazanır ,itidalli alarak yaşamayı
öğrenir bu sayede hayatı yasamı sever ve mutlu olur. Şayet bu anlam arayışında
başarılı olmazsa karamsarlığa düşer, anlık hazlarla kendini düşünmekten
uzaklaştırır, yasamak istemez, hayat ona yük olur ve intihar etmeye kadar
gidebilir.
Kişinin sahip
olduğu değerler olduğu gibi toplumun da değerler vardır. Kültür ,gelenek, görenek
bunların başlıcalarıdır .Kültür bir toplumun sahip olduğu maddi manevi değerler
bütünüdür .Kültür o toplumun zihniyetini özelliklerini taşır. İnsan hayatında
anlam bulmasında rehbere ihtiyacı vardır kültür bu rehber den biridir. En
önemli rehber ise Kura n ve peygamberdir ona yol gösterir doğruyu yanlışı ayırt
etmesine yardımcı olur .Bunlar değerlerimizin temelidir de .Hz Muhammed ete
kemiğe bürünmüş Kurandır. Kuran bizim için hidayet rehberidir .İdeal insan
modelinin nasıl olması gerektiğini gösterir, insan-hayat-tabiat-evren
ilişkisinin nasıl olması Gerektiği konusunda kurallar koyar kısaca insanın
anlam arayışına cevaptır ve insanın hayatında ki an büyük değer ve anlamdır. Hz
Muhammed ise Kuran ahlakıyla ahlaklanmış ,peygamberlerin sonuncusudur .Kısaca o
Kuranın nasıl yaşanacağının hayatı anlamlandıracağının ve insan olma
imkanlarının yolunun daima nasıl açık tutulacağının somut örneğidir.
Değerler hayatımızın her yerinde kendini gösterir. Ahlak
kuralları ,Atasözleri, yeme içme adabı daha birçok şey kültür ve değerlerin
etkisiyle oluşmuştur. Hemen hemen toplumumuzun hepsinin evinde edep yahu
tezhipli yazı bulunur. Türk ailesinin ev içindeki levhalar çeşitli mesajlar
verir. Bu levhalarda hayatın tek düze olmadığı ,insanın iyi ve kötü günlerinin olduğu ,her şeyi ne
tozpembe nede kapkara görmemek gerektiği gibi mesajlar vardır .Bu levhalar
evimizin bir köşesinde asılıdır ve biz bunlara her baktığımızda sürekli dengeli
olarak yaşamamız gerektiğini anlarız. Camilerde ,çeşmelerde ayetler hadisler,
özlü sözler yazılıdır. Yazmak ,okumak Kuranda çok önemlidir. İlk emir . oku dur .Güzel yazı ve söz insanın
yaratılışından gelir. Çünkü güzellik duygusu insanda vardır. Bu güzellik duygusu kendini yapılan camilerde
sanat eserlerinde özlü sözlerde kendini gösterir. Camilerin duvarları hat
tezhip kullanılarak süslenir .Süleymaniye camii ,Mimar Sinan camii bu güzelliklerin
sadece birkaç tanesidir.
Özetle insanın
hayatında değer verdiği birçok olgu vardır. Bu değerler dinin, kültürün
etkisiyle oluşur.ve bu değerlerin izleri evinde davranışlarında ,ibadet ettiği
alanlarda kısaca yaşamının her yerinde görülür.
Fakir halin izhar etme Halikin bilmez mi hiç
Aleme ihsan eder de sana mı etmez hiç
Rabbine ağlar isen göz yaşın silmez mi hiç
Ta ciğerden ah edersen istediğin vermez mi hiç
Bu kitabı okuduğum kadarıyla şunları anladım.İşlemeli mahfazalar içine koyup, odalarımızın
duvarlarına astığımız Kuran-ı Kerîm, anlaşılmayı/ hayatı anlamlandırmayı
bekliyor...Kur’an her şeyden önce Allah’ın birliği inancını öğretir. Kur’an
bütün insanlığı, elle tutulmayan gözle görülmeyen kâinatın düzenleyicisi ve
sahibine “evvel, ahir, zahir ve bâtın” gibi ekmel sıfatlarına uygun olarak
ibadete davet etmektedir. İnsanları içinde yaşadıkları uydurma hikâye ve
hurafelerin pençe- sinden kurtarmaya ve kendilerini taş ve topraktan yapılmış
putlara tapmak gibi aşağılık bir dereceden yüceltmeye yönelik olan bu öğreti,
insan zihninin gelişi- minin hedefi değil midir? Yeni ilimlerin en büyük isteği
tabiat olaylarının bağlı bulunduğu çeşitli kanunları sonuçta, en genel bir
kanuna döndürmektir. Gerçek- te Filozof (HerberSpencer)’ın dediği gibi bilimin
gayesi Allah’ın birliğidir. Kur’an, çeşitli delillerle kuvvetlendirdiği
değişmez ilkeyi, muhataplarının zihin ve kalplerine tamamen yerleşmesi için
sürekli olarak tabiatın çeşitli görü- nümleri üzerine düşünmeye teşvik
etmektedir. Örneğin: Yeryüzünün ve gökyüzünün başlangıcının “duman” yani gaz
olduğunu açıkça söyledikten sonra, yaratılıştaki oluşum mertebelerini özetle
tasvir eden Kur’an, babanın menisinden ana rahmine geçen bir damla spermin
orada geçireceği gelişim aşamalarını da kendi- ne mahsus mucizevî bir dil ile
özetleyerek okuyucularını düşünmeye davet etmektedir.
Otomobillerin içini, işyerlerinin duvarlarını, camilerin kubbelerini süsleyen
ayeti i kerimeler, anlaşılmayı / hayatı anlamlandırmayı bekliyor...O Kitap,
insanlığın adresine gönderilen bir mektup; anlaşılmayı/hayatı anlamlandırmayı
bekliyor... Elde edemedikleriyle, elde ettikleri arasında sıkışan insan, hayata
anlam veremeyişinin bedelini ağır ödüyor. Tarih sürecinde değişse de manzara,
çıkmazlar değişmiyor. Bir "insan modeli" aranıyor, "bir hayat
şekli" irdeleniyor.
Farkında olsun ya da olmasın, insan fıtratını arıyor. Bu anlam arayışının fıtratla
kesiştiği noktalar, Kur'an'ın öngördüğü insanın yalnıza bir yönünü işaret ediyor.
"Kur'an insanının, bir başka deyişle "kâmil (bütün) insanın
gerçekleşmesi ise hayattan beklentilerin tümünün fıtratla örtüşmesini gerektiriyor.
Bu çalışma, "Kur'an Nedir?" sorusunu bu amaçla sormakta, ona insan
hayatını anlamlandıran ilâhî cevap olarak yaklaşmaktadır. Çünkü Kur'an-ı Kerîm,
kendini "hidayet rehberi" olarak tanımlamakta, insan modelinin nasıl
olacağını göstermekte, insan-hayat-tabiat-“Kur’an Nedir?” başlığı altında
kaleme aldığım yazıda, bu Kutsal kitabın insanı tabiatın çeşitli tablolarına
bağladığını, meylettirdiğini, ibret nazarıyla bakmaya nasıl davet ve teşvik
ettiğini özetleyerek anlatmıştım. Bu hususu birkaç misal ile biraz genişletmek
istiyorum. Biliyoruz ki tabiatın en önemli meselelerinden biri yaratılış
konusudur. Acaba insan ne zaman, nasıl ve niçin yaratılmıştır? Kur’an insanın
yaratılışının başlangıcı için bir zaman belirtmiyor. Zaman belirtmemesi onun
doğruluğuna doğrudan delalet eden bir delildir. Kur’an, bazı ayetlerinde
insanın toprak veya sudan, bazı ayetlerinde basit sudan veya “salsal”dan, yani “kuru balçıktan yaratıldığını haber
vermektedir. Bugün tecrübeyle sabittir ki, insan babanın sperminden anne rahmine
düşen bir damla ‘su’ dan oluşmaktadır.
Fakat nutfe kandan meydana gelir. Kan ise “kılüstan oluşan, lenf maddesinden
oluşmuştur. Kîlûs’un da esası köküKimüs’tur. Bu da yediğimiz gıdaların midede
uğradığı mekanik ve kimyevi bazı işlemlerden gerçekleşir. Yemeklerin midede ve
sonrada bağırsaklarda ezildikten sonra aldığı halidir. Gıdanın ise su ile toprak
sayesinde meydana geldiğini bilmeyen var mıdır? O halde insan aslında toprak ve
sudan yaratılmış demektir. Kur’an, varlık alanına çıkan her şeyin bir varlık
sebebi olduğu gibi, insanın da boş yere ve sebepsiz yaratılmadığını tekrar
tekrar bildirmektedir. Fakat niçin yaratılmışız? Yalnız doğmak, büyümek ve bu
maksatla yiyip içmek ve nihayet bir nesil bırakıp ölmek için mi dünyaya
geliyoruz? Yazık, eğer iş yalnız bundan ibaret olsaydı, ben kendi hesabıma bu
yaşadığım hayata tiksindiğimi belli eder ve belki onu bir an önce yok etmeye
çalışırdım. Hatta öyle sanırım ki, pek çok insan bu hususta benden önce hareket
ederlerdi. İşte böyle bir batıl düşünceye düşülmemek içindir ki Kur’an devamlı
olarak bize “hiç bilenlerle bilme- yenler bir olurlar mı?”2 “Gözsüzlerle
gözlüler birbirine benzerler mi?”, diye sorup duruyor. Yani bizi iç ve dış
dünyayı sürekli araştırma gözüyle eşyanın hakikatini ortaya çıkarmaya
(istinbat) ve her şeyden ibret almaya sevk ediyor. O halde Kur’an’ın şu
meseleler hakkında zorunlu olarak özetle (icmâlen) haber verdiği şeylerin geniş
izahatını tabiattan ve kendi varlık yapımızda araştırmak üzerimize düşen bir
görevdir. Hakiki bir Müslüman isen, özellikle kapsamlı bir fizyoloji, kapsamlı
bir biyoloji, derin bir psikoloji ve sağlam bir ahlak öğrenmemiz gerekir.
Bilimsel anlamda Batılılaşmak demek; elde mikroskoplar, termometreler ve belir-
li kimyasal ölçeklerle eşyanın sırlarını araştırmak veyahut kazma küreklerle yerin
derinliklerini kazıp gizledikleri eski insanlarla, nesli tükenmiş hayvanlardan
arta kalan kemiklerden yaratılış sırrının gizliliğini keşfetmeye çalışmak
demektir. İlmin böyle çalışmalara daha fazla ihtiyacı vardır. Bahsettiğim
meselelere temas eden varsayımlar hiç bir şekilde inandırıcı düşünceler
olmamıştır. Ana rahmin- deki yumurtacıklardan biri, nice nice faaliyet ve kalıtım
ile aşılandığı vakit, yoğunlaştırılmış bir nüve teşekkül eder. O kadar ayrıntılı
/ detaylı ve o kadar düşünce yeteneğine sahip insan şahsiyeti nasıl
oluşuyor? Bu olay mutlak bir sırdır.
Hastalığın, ihtiyarlığın, ölümün gizlilik seyrinin nasıl gerçekleştiği
biyolojinin henüz araştırılmamış sırlarındandır. Acaba “tefek- kür” adını verdiğimiz
insan eylemi / edimi nedir? Acaba maddenin geçici bir anı veya yok olan bir
kümesinde ortaya çıkan bu kadar geniş ve açık bir güce ne an- lam vermeli?
Başlangıçta örneğin; Afrika’daki vahşi kabilelere mensup kişilerde görüldüğü
gibi, pek çocukça şeylere uzun zaman gerçek diye inandıktan sonra, (Zümer
Suresi 39/9 )git gide gelişerek, sonuçta araştırma yeteneğini özellikle deney
ve araştırma metotlarıyla olağanüstü genişletilmiş ve artırılmış olan düşünce
gücü şimdi kendi içinde ne olduğunu düşünmeye başlamıştır! Bununla beraber
herhalde, insanın günden güne tabiat olayları içinde rastladığı bilinmezlerin
en kapalısı mutlaka yine kendisidir. Hatta bilgi arttıkça, bu bilinmezlik daha
da kapalı bir hale gelecektir. İşte bu kapalılıktan dolayıdır ki hala bazı
düşünürleri “Her şeyde bir masla- hat, bir hikmet ve bir gaye olduğu” hususunu
kabul etmek şüpheye düşürmektedir. Hele pek meşhur “Türlerin Kökeni /
OrigineDesEspeces” adlı kitabın yazarı
olan “Darvin” in “Âlemde lüzumundan fazla ızdırap var!Mün’im ve kadiri mutlak
bir Allah’ın Firavun farelerini tırtılları yemekle yaşamak veya kedileri
farelerle oynamak üzere yarattığına inanmam. Gözün de bir özel bir gaye için
yaratılmış olduğunu kabul etmek için bir zorunluluk göremem” tarzındaki
düşüncelerini gördükçe denizde ve çeşitli kıtalarda gerçekleştirdiği o önemli
ilmi araştırmalarına rağmen onun bu sonuca varmasına hayret ederim. Ona,
Allah’ın kedileri farelerle oynamak için yarattığına inanmasını acaba kim
teklif etmiştir?3 Bu gibi asılsız olan düşünceler zihnimi- zi karıştırmamalı,
aksine ufkumuzu ve gözümüzü açmalıdır. Bu konuyu şöyle bir örnekle
açıklayabiliriz: Çok iyi biliyorum ki cebimde taşıdığım ve günde bir- kaç defa
çıkarıp baktığım saati bir sanatkâr üretmiştir. Bunun içindeki ince ve nazik
çarkları birbirine birleştiren ve hepsini birkaç kapak içine koyan odur. O
sanatkâr bu saati vakitleri belirlemek için yapmıştır. Sanatkârın bu maksadını
bildiğini saatin her şeyi göstermektedir. Böylece o sanatkâr, benim kullandığım
saatten başka altın, gümüş ve porselenlerden daha yüzlerce saat üretmiştir. Bunun
yanında bazı saatlere başka işlevler yüklemiştir. Mesela; onlardan bazıları
yalnız günün yirmi dört saatini değil, günün ismini ayın kaçı olduğunu ay ile
birlikte gösterir. Bazı saatleri yirmi dört saat işlemek için kurduğu halde
bazılarını bir hafta, bir ay, bir sene işleyecek şekilde tertip etmiştir. Fakat
saatin hiçbir şeyden haberi yoktur. İnsana gelince; gerçi onun oluşumunda,
çalışmasın- da 40, 50, 60, 70, sene yaşamasında hiçbir müdahalesi yoksa da,
onun tamamen saate benzemediğinde şüphe yoktur.
Meşhur Filozof Descartes istediği kadar insanı “otomatik”, yani varsın
kendi kendine hareket eden bir makineye benzetsin. Her halde insan o saatler gibi
her şeyden habersiz yaşamak istemez. Kendi yaratıcısını, üzerindeki değişen
aklî ilkelerin, yükümlülüğün ve sorumluluğun ne olduğunu da anlamak ister. İşte
Kur’an’ın anlamıyla aydınlanmak isteyenler bu araştırmaya başaranlardır. Fakat
biliriz ki bir cebir denklemini binlerce hamal bir araya gelse ve senelerce
fikri çalışmalar yapsalar halledemezler. Yalnız halledemezler değil, o
denklemin pek mühim bir meseleyi içereceğine ihtimal veremezler. Bu denklemi
çözmek için matematik bilginlerinden övülmeye değer salim / uzman birini bulmak
gerekir. Ondan sonra da onlara itiraz etmek değil, onaylamak lazımdır. Böyle yapılmazsa
o yol gösterici hakikate hiçbir zarar gelmez, yalnız münkir ve inatçıların
mahrumiyet ve hüsranı devam eder. Kur’an’ı Kerim muhtelif sebeplerle
örümcekten, arıdan, karıncadan, örneklemeler veriyor. Bu örneklemelerden de
anlaşıldığı gibi yaratılmış olan yaratıkların her biri çeşitli işlerle meşgul
olup, kendi neslinin devamı için tedbirler almada kusur etmiyor ve hiç birisi
yaratılışın çizdiği yoldan çıkmıyor. Yalnız tabiata karşı isyan ve muhalefet
etmede cesaretli olan tek varlık insandır. Ancak tabiat hiçbir muhalefeti
cezasız bırakmaz, tabiat yalnız kendi kanunlarına uyanlara kendini açar ve
hizmet eder. Tabiat böyle olunca, onun üstündeki yaratıcının da görevlerini
yerine getirmeyenlere karşı nasıl muamele edeceğini tayin için çok düşünmeye
gerek yoktur. Kısacası, kalesi, kapıları, bekçileri, gözcüleri, askerleri,
mutfağı, fabrikası, aşçısı, makinisti, kimyageri, fotoğrafçısı, telefoncusu,
sinemacısı, mahkemesi, hâkimi vs. olan memleket, vücudumuzun rahatlığının
sağlanması ve istirahatı devam ettirmek için bütün bu memurların vazifelerini
yapmalarına yardım etmeliyiz. Bu hususta Kur’an’ı Kerim
en sağlam bir yol gösterici ve delilimizdir.
- Bizi Biz Yapan Değerlerimiz ve Hayatımızı Anlamlandırmadaki Rolü -
Anlam Arayışı ...
İnsan hayatı boyunca sürekli bir anlam arayışı içindedir. Değerler doğrultusunda birşeyleri anlamlandıran için önemli olan o 'şeyin' ne kadar kıymetli olduğudur. Varlıklar arasında geçen ilişkiden doğan 'değer' insan hayatına yön verir ve bu doğrultuda kendisine amaclar edinir.
Kısacası değer, insanın anlam yüklediği şeylerdir. İnsan buna göre planlar yapar ve hedef belirler.
anrıBir insan bütünlük içinde hayatının anlamını keşfetmesi amel/eylem ortaya koyarak, bir şeyi/insanı severek yani karşılıklı etkileşim ve ters giden şeylere sabretmekle gerçekleşir.
Doğru değerler insanı adil ve saygılı biri yapar. Fakat insan sürekli değişen ve gelişen bir dünyada her zaman doğru değerlere sahip olmaya biliyor. Buda insanın hedefine ulaşmasını engelliyor. Ve sonunda insan anlam arayışında doğru değerler doğgrultusunda bir sonuça ulaşır. Buda insanın mutlu olmasını sağlar.
Kültür ...
Sürekli değişen bir dünya ve çoğalan kültürler insanın kendisini gerçekleştirmesi için önemli bir süreçtir. Kültür insanlara kendi bakış açısından bakmayı ve bunun değerlere yanımasına yol açar. Fakat bu değerler her zaman insana uymaya bilir ve başka sorunlara yol açar. İnsan tatmin olmaz, dengeyi kuramay ve mutsuz olur.
Bizi biz yapan değerlerimiz hem özgü hemde ortak kültürlerimize bağlıdır. Özgü kültürümüz dinimizi ortak kültürümüz ise milletimizdir.
Özgü kültürümüz bize Kur'an ve Peygamberler ile yol göstermiştir. İnsanın anlam arayışında ona kendi yaşantısıyla örnek olan yaşayan Kur'an yani Peygamber hz. Muhammed (sav)'dir. Kur'an ise hayatı anlamlandıran kitaptır.
Değerlerimizi ne kadar hayatımıza ne kattığımıza gelmeden önce değerlerin kaynagına inmemiz
gerekiyor. Kültürümüze kattığımız değerler bilgilerimizide güncellemektedir.
Levhalar ...
Evlerimizde asılı olan 'güzel yazılar' yani levhalar insanın düşünmesini sağlamaktadır. Levhaların verdiği mesajlar aslında insana yön veriyor ve hayatımızı anlamlandırıyor. Bu levhalar karşımıza Tanrı-İnsan ilişkisini içeren bir mesaj olarak ve Hayat-İnsan ilişkisini içeren mesaj olarak çıkıyor.
Mekanlar ...
Camide hissettiklerimizle evde hissettiklerimiz, düşündüklerimiz ve algılarımız aynı değildir. Yani hayatı anlamlandırmada mekan'da büyük rol oynamaktadır.
İnsanlar Kur'an'ı mimari'lerine de yansıtmışlardır ki buda insanlara sürekli amaclarını htrlataktadır.
Kur'an hertürlü hayatımızdadır ve insana her zaman doğru yolu bulmakta yardımcı olmuştur.
BİZİ BİZ YAPAN DEĞERLERİMİZ VE HAYATIMIZI ANLAMLANDIRMADAKİ ROLÜ
Kişilerin hayatını yönlendiren şey nedir? Onu yaşatan hayata bağlayan. İnsanlar bu sorular üzerine hep bir ''anlam arayışı'' içerisindedir. Hayatımıza anlam katan şey ise değerlerimizdir.
Değer; bir toplum, bir sınıf ya da bir insan için önem taşıyan nesne ve olaylardır. İnsan olgusunun bir gerçeğidir.
Değerler insanların diğer varlıklarla ilişkileri sonucu ortaya çıkar. İnsan davranışlarını yönlendirir. İnsan var olanın bilgisini kullanırken elde ettiği sonuçlar onu değer kazanmaya zorlar. Değerler aslında bir inancı temsil eder. Kişinin dünyanın belli bir kısmıyla ilgili duygu ve bilgilerine denir.
İnsan hangi değerlere sahipse o değerler çerçevesinde hayatına anlam verir. Amaçlarını hedeflerini planlarını ona göre ayarlar. Kendi amacına hizmet eden eylemleri değerli bulur. Bir kişiye göre değerli olan bir eylem bir başkası için anlamsız olabilir.
Kişinin hayatın anlamını keşfetmesi; bir eylem ortaya koyarak, bir şeyi severek ve musibetlere sabrederek olur.
İnsan eylemlerine anlam vererek insan olma koşulunu yerine getirir. Başka insanların tarzlarına duyarsız kalabilir. Kendi eylemlerinin doğru olduğunu düşünür. Onlara bir anlam yükler yoksa yaşayamaz.
İnsan sürekli bir bilgi akışı içerisindedir. Bu bilgilerle tutum ve davranışlarını sergiler. Kendisine temel hükümler belirler. Davranışlarını temel hükümler alanında şekillendirir. Bu alan kültürdür. Kültür; insanın varolanlar hakkında edindiği bilgidir. Kültür insanın kendisini gerçekleştirme sürecidir. Din, felsefe, sanat, bilim bu süreçteki alanlardır.
İnsanların doğru ve değerli amellerde bulunması örnek bir insana ihtiyaç vardır. Bu kişiler onlara yol gösterir. Kişiye ''insan olma'' yolunda rehberdirler. Bu kişiler peygamberler, sahabiler ve onların ardından gelenlerdir.
Değerlerimizi kültürel kalkınmanın imkanı olarak yeniden hayata katmak için;
-İslam'a layık bir İslam ile varoluşun yaşam felsefesi geliştirilmeli
-değerleri yeniden inşa etmeli ve güncel değerler ortaya koymalıyız.
TÜRK AİLESİNİN EV İÇİ DÜZENİNDEKİ LEVHALAR
Türk ailelerinin oturduğu mekanlarda odaları süsleyen bazı levhalar vardır. Bu levhaların iç mimarinin insanların hayatını nasıl etkilediğine bir örnektir. Çünkü bu levhalar bir anlam, değer taşır.
Hat ve tezhip denen bu sanat dalları evlerin içini süsleyen güzel söz ve yazılardır. Bu levhalar taşıdıkları manalarla insanları hayrete düşürür. Kişi metafizik sahaya geçip Allah'a yükselen hallerde bulunabilir. Fakat artık nesil gittikçe değişiyor. Kitle iletişim araçları hayatımızı yönlendirir durumda. Artık çocuklar anne babadan bir şey öğrenemiyor. Çocuğu hep aile dışı etmenler etkiliyor.
Levhaların her an zihinlere sunduğu insani değerlerin daima yaşanılır kılınması hedefi artık yoktur. Artık bitişiğimizde oturan komşunun adını bile bilmiyoruz. Levhalar iki ana mesaj içerir; Tanrı insan ilişkisine dayanan mesaj, insan hayat ilişkisini ele alan mesaj. İlk grupta Allah, peygamber yazan mesajlar; ikinci grupta ise hayatın insana etkisi, ona verdikleri vs. gibi konular yer alır.
OSMANLI MİMARİSİNDE KÜLTÜREL İFADELERİN GÖRSEL KULLANIMI
İnsan varolduğu günden beri mekana biçim vermiştir. Bu biçim verişte onu hayatı algılamasının etkisi çoktur.
Sosyal psikologlara göre bireylerin birbirinden farklı dört mekanı vardır; mahrem, kişisel, sosyal ve genel mekan. Ancak insanın psikolojik davranışlarını, inancının belirlediği hayatı anlamlandırması yönlendirir. Böylece bir manevi mekan da ortaya çıkar.
Kozmik anlamlar taşıyan toprak ile ahşap yeryüzünün en eski mimari malzemesidir. Victor Hugo; mimari yazı gibi başladı. Önce alfabe oldu. Yere konulan bir dikilitaş bir harf, bir harf bir hiyeroglifti. Daha sonra taşlar üst üste konup granitten oluşan hecelerle sözcükler oluşturuldu. Nihayet mimariden kitaplar yazıldı.
Mimari ya da sanat eserleri birer iletişim aracı olurken, bu eserlerde biçim ve içerik çağlara toplumların inanışlarına ve onunla oluşan kültüre göre değişik görünümler almıştır.
DEĞER NEDİR VE NASIL OLUŞUR?
Değer kavramı Sosyoloji ve Felsefe sözlüklerinde, nesne ve olayların bir toplum bir sınıf ya da bir insan bakımından taşıdığı önemi belirleyen niteliği ya da bir şeyin arzu edilebilir/iyi veya edilemez/kötü olduğu hakkındaki inanç gibi şekillerde tanımlanır. Toplumsal değer kavramı ise belli bir toplumda ya da toplumsal kümede bireylerin olumlu tepki gösterdikleri düşünce, kural ve maddi nesneler olarak tanımlanır. Bu tanımlar değer kavramının insanın gerçekliğinin bir olgusu olduğunu göstermektedir.
Değerler insanın diğer varlıklarla ilişkileri sonucu oluşur. Akıl sahibi olan insan dışında değere sahip olan bir canlı daha yoktur. Değer insanın aklını ve iradesini doğru yönde kullanması için vardır. Değer insanın yolunun aydınlatıcısıdır. Değer, insanın hayatını anlamlı kılan bir olgudur. İnsan sahip olduğu değerlerle hayatının anlamını bulmaya çalışır. Peki, insanın hayatına anlam vermesi nasıl gerçekleşir?
İnsan, hayatını hangi değerlerle anlamlandırmışsa, eylemlerini de bu doğrultuda gerçekleştirir. Yani, insan eylemlerine ve bu eylemlerin sonuçlarına değerleri çerçevesinde bir anlam yükler.
İnsan, hayatındaki hedeflerini, amaçlarını, planlarını gerçekleştirirken değerleri doğrultusunda bir seçim yapar. Kendi amaçlarına hizmet eden eylemi anlamlı bulur. Bir eylemin değerliliği kişiden kişiye değişebilir.
İnsan, eylem ortaya koyup üreterek, bir şeyi severek, kaçınılmaz acıya karşı bir tavır geliştirerek hayatının anlamını bulmaya çalışır. Hayatının anlamını bulmak iç ve dış dünyadaki uyumlulukla sağlanır, aksi takdirde psikolojik sorunlar oluşur.
İnsanın hayatta kalmasını sağlayan kendisinde gördüğü yetenekler ve yapıp etmelerine yüklediği anlamdır. İnsan anlam arayışında başarılı olduğunda, kendi fıtri yeteneklerini keşfedeni dengeyi bulur hayatta karşılaştığı problemlerle baş edecek bir yetenek kazanır ve mutlu olur.
DEĞER KÜLTÜR İLİŞKİSİ
İnsanın varoluşunun sebebi bilgidir. Bu bilgi nesilden nesle aktarılır. Zamanla bir insan tütünün ortak malı olur ve birey bundan gücü oranında yararlanır. İnsanın yaptığı faaliyetlere kültür denir. Bilgi çeşitleri kültür unsurlarını oluşturur. İnsan buy bilgilere farklı açılardan yaklaşarak yeni bilgiler öğrenir. Bu şekilde bilgi türleri doğar.
Kültürün bir kısmı onu meydana getiren millete özgüdür. Buna özgü kültür denir. Bir kısmı da insanlığa ait olan ortak kültürdür. Kültür insanların kendini gerçekleştirme sürecidir.
İnsan özgür bir varlıktır ve bu özgürlüğünü anlamlandırma sürecinde kullanır. Doğru ve değerli bir eylemde bulunması için de örnek kişilere ihtiyaç vardır. Bu kişiler, doğru ve anlamlı eylemler gerçekleştirirler. Peygamberler, veliler, filozoflar gibi… Bu kişiler ve yaşantılar insana hayatını nasıl anlamlandırırsa tam anlamıyla insan olabileceğinin yolunu gösterirler.
İnsan kendini ve çevresini anlayamazsa dış dünyayı tehlikeli bir alam olarak görür ve kendi içindeki bu savunmaya harcadığı enerji onu gerçekler ulaşmaktan alıkoyar.
DEĞERLERİMİZİN TEMELİNDE NE VAR?
Yaşantılar değerlerimizin temelini oluştururlar. Bu yaşantılarımızı de özgü ve ortak kültüre göre şekillendiririz.
İslam’a layık bir İslami varoluşun felsefesini geliştirerek, bu yaşam felsefesini çağdaş kültüre katarak değerlerimizi yeniden inşa edip, soyut bilgiden somut olanı üreterek değerlerimizi kültürel ortamda canlı tutabiliriz.
TÜRK AİLESİNİN EV İÇİ DÜZENİNDE LEVHALAR
Evlerde kullanılan levhalar iç mimarinin insanın (veya toplumun) davranış kalıplarını nasıl etkilediğinin güzel bir örneğidir. Çünkü bu levhalar anlamlarıyla, verdikleri mesajlarıyla muhataplarının davranışlarını etkiler ve yönlendirir.
Türkler ve özellikle Osmanlı Türkleri eski harfli yazıya çok önem vermişler ve bu da Hüsn-i Hat çalışmalarının ilerlemesini sağlamıştır. Bu sanatı yaşatmak için çok uğraşılmıştır.
Güzel yazılar, fıtri temizliğini kaybetmemiş, zevk ve idraki bozulmamış kimseleri muhatap almaktadır. Bu şekilde olmayanların ise kayıplarını yavaş yavaş kazanmalarında rehberlik ederler.
Bu levhalar insanda uyandırdığı duyguların nedenini aramaya yöneltir. Bu arama metafiziki boyutlara ulaştırır. Levhalar Türk ailelerinin hem içe hem de dışa doğru olan iletişiminde önemli bir yere sahip olmuştur.
Günümüzde değişen olgularla birlikte, ailenin çocuk üzerindeki etkisi azalmış çocuğu eğitmemeyi başka kurumlar üstlenmeye başlamıştır. Levhaların zihinlere sunduğu insani değerleri daima yaşanılır kılma hedefi de artık etkisini yitirmeye başlamıştır. Levhalar Tanrı-insan ilişkisi ve insan-hayat ilişkisine dair her an bir mesaj verirler.
OSMANLI MİMİRİSİNDE KÜLTÜREL İFADELERİN GÖRSEL KULLANIMI
İnsanın hayatını anlamlandırması mekan olgusundan bağımsız düşünülemez. İnsan var olduğu günden beri bir mekanda var olmuş ve bu mekana biçim vermiştir. Bu biçim vermenin fiziksel ve psikolojik boyutları vardır. İnsanın psikolojik davranışlarını inancının belirlediği hayatı anlamlandırması yönetir ve bu durumda bireyin mahrem, kişisel, sosyal ve genel mekanına bir de manevi/ruhsal mesafeyi ekleyebiliriz. İnsan bu mekanların kültürünün belirlediği şekilde kullanır, biçimlendirir.
Değişen dünyada mekanların boyutları ve anlamları da değişmiştir. Mekana biçim vermeyle hayatı anlamlandırma arasındaki sıkı ilişki Çevre Psikolojisi denilen bir disiplinin doğmasına zemin hazırlamıştır. Bu disiplin şehirlerin düzenlenmesinde etkin rol oynamıştır.
Mekana biçim verme ve hayatı anlamlandırma (kültür) ilişkisi İslam Medeniyeti içinde söz konusu olmuştur. Kur’ an insanların yaşadığı mekanlarda Kur’ an’ a yönelerek onu okuyup, düşünüp, anlamayıp, yaşama uygulamayı istemektedir.
Mekan kelimesi “k-v-n” kökünden türemiş ve mastar anlamında hem “var olma” hem de “bütün var olanları içeren, kosmos” anlamlarına gelir. Dolayısıyla tüm evren bu oluşa aittir. Mekan kavramında soyut ile somut arasında hep bir iletişim vardır. Kur’ an’ ın, kainatı, Allah’ ın varlığına, tekliğine işaret eden “kevni ayet” olarak tanıtması, kendisin “kavli ayet” olarak tarif etmesi bu bağlamda değerlendirilmektedir. Mimari yapılarımızın cephelerinde, kapı ve pencerelerindeki, kubbelerindeki, duvarlarındaki mimari elemanlar üzerinde görsel olarak yer alan Kur’ani ifadeler Kur’ an ile hayatı anlamlandırmanın, soyut olanın somutlaştırılmasının birer örneğini teşkil etmektedir.
Örneğin, Mimar Sinan’ ın yapıtlarında hat sanatının en güzel örneklerini görürüz. Bu hat yazıları önceki ve sonraki camilerde görülmeyen bir biçimde hesaplı, akılcı ve mimariyle tam bir uyum halindedir. Mimariye Kur’ ani ifadeler bambaşka anlamlar vererek onu farklı bir boyuta taşımıştır.
Ayrıca kentlere bir kimlik ve estetik kazandıran birer kent mobilyası olan çeşmelerimiz de mevcuttur. Ancak gereken değer verilmemiş ve birer çöplüğe dönüşerek bir köşede kalmıştır. Tüm yapıların cepheleri tanıtım tabelalarıyla bezenmiş ve bir kirlilik oluşturmuştur. Şehirlerimizde bu yönlendirmelerle birlikte hayatın ritmi ve stres oluşturan durumlar artmış olmasına rağmen buna yeni bir boyut kazandırmak, güzel mekanlar oluşturmak bizim elimizdedir.
BİZİ BİZ YAPAN DEĞERLERİMİZ VE HAYATIMIZI ANLAMLANDIRMADAKİ ROLÜ
İnsanı insan kılan onun bağlı olduğu değerler sistemidir. İnsanlar hayatını anlamlandırmak ister, bunu yaparken de kendine değerler edinir. Değer nesne ve olayların bir toplum, bir sınıf ya da bir insan için önem taşımasıdır.
Toplumsal değerler ise belli bir toplumda ya da toplumsal kümede bireylerin olumlu tepki gösterdikleri düşünceler, kurallar, uygulanımlar maddi nesnelere denir. Değer insanın varlıkla olan ilişkileri sonucu oluşur. İnsan var olanın bilgisini kullanırken elde ettiği sonuçlar onu değer kazanmaya zorlar. Akıl sahibi varlık olması yönüyle değer insana özgüdür.
Değer bir tek inanca değil bir arada organize olmuş bir grup inanca, hayatı anlamlandırmaya karşılık gelir. Burada anlam insanın varlık bilincine erişmesi, içinde bulunduğu nimetleri idrak etmesi, yeteneklerinin sınırını bilmesidir. İnsanın anlam arayışı ise fıtrî yeteneklerini geliştirmesi, hayattaki dengeyi keşif etmesi ve böylelikle mutluluğa erişmesidir.
İnsanın hayatına kendisine göre anlamları olan değerleri yön verir. Hayatın anlamını keşfetmesi, eylem ortaya koyarak, karşılıklı etkileşerek, kaçınılmaz acıya karşı tavır geliştirerek gerçekleşebilir. İnsan kendisine göre anlamlı gördüğü bu değerlere sahip olmazsa hayatını sürdüremez.
Değer ve Kültür İlişkisi
Değerlerimiz ve tutumlarımız elde ettiğimiz bilgiler sonucunda oluşmaktadır. Bir süre sonra alışkanlık haline getirdiğimiz değerlerimiz bizi sınırlandırabilir. Yeni davranışlarımız edindiğimiz bu yeni değerlerimiz çerçevesinde oluşur.
Kültür de edindiğimiz bilgiler, değerler, davranışların nesilden nesile aktarılmasıyla oluşur. Bilginin çeşitlenmesiyle kültür de çeşitlenmiştir. Kültürler insanların anlam arayışları sonucu ortaya çıkmıştır.
İnsanlar hayatı anlamlandırmada kendilerini savunacak bir lidere ihtiyaç duyarlar. Bu liderler insana varlığın derinliğinde bulunan özlediği şeyleri ona fark ettirmelidir. İnsanın egosuyla süper egosu arasındaki dengeyi kurabilmelidir.
Değerlerin Temelinde Ne Var?
Değerlerimizin temelini tarihimizle dinimizin eseri olan ‘özgü kültürümüzde ve ortak kültürümüzde aramamız gerekir. Dinimiz İslâmiyet ile katıldığımız ortak kültürümüzün temelinde Kur’an-ı Kerim ve Hz. Muhammed yer alır.
Kur’an insanın ihtiyaçlarını en mükemmel şekilde göz önünde bulunduran bir kitaptır. Allah onu insan, sistemi düzgün kullanabilsin diye göndermiştir. Hz. Muhammed insanın sorumluluk bilincini diri tutabilmesi, anlam arayışında fıtri dengesini koruması için gönderilmiştir.
Değerleri yeniden hayata katmak için “İslam ile varoluşun felsefesini geliştirmeli, bu yaşam felsefesini çağdaş kültürümüze katarak değerlerimizi yeniden inşa etmeli, bunun için değerleri yeniden gözden geçirmeliyiz. Bunları yapabilmemiz ise Kur’an ve Hadisi iyi bilmeyle gerçekleşecektir.
Türk Ailesinin Ev İçi Düzeninde Levhalar
Levhalar her an zihinlerde sunduğu insani değerlerin daima yaşanılır kılınması hedefi artık yoktur. Şimdilerde insanı sıradanlıktan kurtarmaya özendirmektedir.
Levhaların konusunu iki grupta inceleyebiliriz. A) Aşkın varlık(Tanrı); B) İnsan ilişkisine yönelik mesaj ve insan hayat ilişkisini içeren mesajdır.
Osmanlı Mimarisinde Kültürel İfadelerin Genel Kullanımı
İnsanın var olduğu günden bu yana mekâna biçim vermesi onun hayatı algılaması, anlamlandırması ile alakalıdır. Bireyin mahrem, kişisel, sosyal ve genel olmak üzere dört mekânı vardır. İnsanın bu mekânları kendi kültürüne ait değerlere, inanç ve var olma bilincine ve bu kültürün belirlediği psikolojik davranışlara göre kullanılır.
İnsan kendi değer duygusuyla mekânı biçimlendirmiştir. Eski Mısır’dan Yunan, Roma, Bizans, Selçuklu ve Osmanlı da dış mekânla uyum içinde olan ve birliğe, ruhsal dinginliğe ulaşmış bir merkezi iç mekân oluşmuştur.
Kur’ anla hayatını anlamlandırmış, Kur’ an insanı olma yolunda varoluşunu gerçekleştiren kişinin mekânla ilişkisi bu realiteye aktarılacaktır. İnsana, Kur’ an -insan- hayat bütünlüğünü keşfettiren bir ufuk vermiştir. Bireye unutmaması gereken ilkeleri hatırlatmıştır. İnsan bu çerçevede hayatını Kur’ ana göre yönlendirmelidir. Hilafet- emanet bilincini canlı tutmalıdır.
BİZİ BİZ YAPAN DEĞERLERİMİZ VE HAYATIMIZI ANLAMLANDIRMADAKİ ROLÜ
İnsanın hayatı anlamlandırmasında ona yardımcı olan, hayat reçetesinin vazgeçilmez şeyleri değerleridir. Hayatımıza anlam katan her ne var ise ondan kaynaklanır.
Değer Nedir Ve Nasıl Oluşur?
Değer kavramı felsefe ve sosyoloji sözlüklerinde şöyle tanımlanır:
Kişinin isteyen, gereksinme duyan bir varlık olarak nesne ile bağıntısında beliren şey.
Nesne ve olayların bir toplum, bir sınıf ya da bir insan bakımından taşıdığı önemi belirleyen niteliği.
Bir toplum, bir sınıf ya da bir insan için önem taşıyan nesne ve olaylar.
Bir şeyin arzu edilebilir veya edilemez olduğu hakkındaki inanç.
Aynı sözlüklerde toplumsal değerler ise ‘ Belli bir toplumda ya da toplumsal kümede bireylerin olumlu tepki gösterdikleri düşünceler, kurallar, uygulayımlar, maddi nesneler. ‘ olarak tanımlanır. O halde değer insan gerçeğinin bir olgusudur. İnsanın kendini ifade etmesidir.
Değerler varlıkla olan ilişkileri sonucu oluşur. İnsanın var olması onu değer kazanmaya çağırır ve elde ettiği bilgileri de bu değerler etrafında kullanabilir. Değerler insanın varlık şartıdır. İnsan akıl sahibi olduğu için değerleri vardır. Değerlerin işlevi insanın zekasını ve aklını olumlu yönde kullanmasını sağlamaktır. Yani değerler dünyanın belli bir kısmıyla ilgili idrak, duygu ve bilgilerinin bir terkibi demektir. Bu sayede insan başvurabileceği ölçüt edinmiş olur.
Değer hayatı anlamlandırmaya tekabül eder. Hayata anlam verme ise insanın varlık bilincine ermesi, içinde bulunduğu nimetleri idrak etmesi, yeteneklerinin sınırlarını bilmesidir. İnsanın anlam arayışı da onun fıtri yeteneklerini keşfetmesi, mutluluğa ermesidir.
İnsanın Hayatına Anlam Vermesi Nasıl Gerçekleşir?
İnsan hayatına hangi değerlerle anlam veriyorsa o değerler yapıp etmelerini yönetir. Çünkü insan yapıp etmeleriyle amaçları arasında bir ilgi kurar. İşte kişi-obje ilişkisinde fıtratı oluşturan varlık şartları bu şekilde anlam kazanır. İnsanın verdiği tüm kararlar hayatını anlamlandıran değerlerin ışığında oluşan amaçları gerçekleştirmeye yöneliktir. İnsan bu yolla eylemini düzenler, değerleri önemine göre sıraya koyar. Bu nedenle bir eylemin değeri kişiden kişiye değişir.
Hayatın anlamlandırılmasının sonucu olarak insan doğru ve değerli eylemde bulunmak ister. İnsan başarısızlıklarla da karşılaşabilir. İnsanın anlam arayışı başarılı olduğunda fıtri yetenekler keşfedilmiş olur, dengeyi bulur, mutlu olur. Fakat anlam arayışı başarısız olursa hayat yük olur, her şeyden vazgeçer.
Değer Kültür İlişkisi
İnsan elde ettiği bilgilerle tutumlar ortaya koyar. Bu tutumlar insanın temel kabul ettiği değerlerden kaynaklanır. Tutumları içerisinde verdiği hükümler bu değerlerin çerçevelediği alan içerisinde olur. Bu alan kültür faaliyetlerinin alanıdır. Kültür bilginin nesilden nesile aktarılması sonucu insan türünün ortak malıdır. İnsanın varoluşunun oluşması ve onu hissetmesi kültür sayesindedir. Bu nedenle kültür insanın var olanlar hakkında hangi yolla olursa olsun edindiği bilgilerdir. Bu bilgilerle ortaya koyduğu davranışlar kültürün görünümleridir. İnsanın var olanlar hakkında farklı yollarla bilgi edinmek istemesiyle kültür unsurları olan bilgi türleri doğar. Bir bütün olarak kültür insanın kendini gerçekleştirme süreci diye tanımlanabilir.
Değerlerimizin Temelinde Ne Var?
İnsanın hayatını anlamlandırması etik-aksiyon meselesi ile dünyayı ve olup bitenleri anlamak ve açıklamak bilgi meselesi her çağda ele alınmıştır. Bu yaşantıların temelinde hem özgü kültüre hem de ortak kültüre dayanan hayatı anlamlandırma ve değerler sistemi vardır. Dinimiz İslamiyet ile katıldığımız ortak kültürümüzün temelinde Kutsal Kitabımız Kur’an-ı Kerim ve Peygamberimiz Hz. Muhammed vardır.
Değerlerimizi Kalkınmanın Kültürel İmkanı Olarak Yeniden Hayata Katmak İçin Ne Yapmalıyız?
Bu noktada yapılması gereken ilk şeyler şunlardır: İslam’a layık bir İslam ile varoluşun yaşam felsefesini geliştirme, bu yaşam felsefesini çağdaş kültürümüze katarak kalkınmanın bir imkanı olarak kullanabilmek için değerlerimizi yeniden inşa etme, bunu yapabilmek için değerlerimizi yeniden değerlendirme, bilginin dönüşümünü mümkün kılarak soyut olandan somut olanı üretme, güncel değerler çıkarma. Değerlerimizin temelindeki Kur’an ve Hz. Muhammed’e bu çerçevede bakmak gerekir. Aksi taktirde insan alışılmış değerlerin hayata yön vermesine terk edilmiş olacaktır.
Değerlerimizi kalkınmanın kültürel imkanı olarak hayata katmak ulemanın öncelikli sorunu olmalıdır. Burada ulema sözcüğüyle kastedilen akademisyenler, din kültürü ve ahlak bilgisi öğretmenleri, din görevlileridir. Bu hususta önerilen yöntem ise ‘Toplam Kalite Yönetimi’ dir.
TÜRK AİLESİNİN EV İÇİ DÜZENİNDE LEVHALAR
Türk ailesinin fertleri veya misafirleriyle günlük yaşantısını geçirdiği iki mekan olarak oturma ve misafir odalarını süsleyen levhalar, iç mimarinin insanın veya toplumun davranış kalıplarını nasıl etkilediğine önemli bir örnek oluşturur. Çünkü bu levhalar fertlerin ve toplumların muhtaç oldukları sosyal ve kültürel enerjiyi ve bedii zevki sağlar.
Türkler bilhassa Osmanlı Türkleri yazıya önem vermiş ‘Hüsn-ü Hat’ milli bir güzel sanat olmuştur. Bu yazılar tezhip olunarak camlı çerçevelere konularak duvardaki yerini almıştır. Türk evinin duvarlarını süsleyen bu levhalar tesirli ve kavrayışlı idrake yol göstermeyi üzerine almıştır. O halde güzel yazının muhatabı zevk ve idraki bozulmamış kimseler olup zevk ve idrakini bozmuş olanlara da rehberlik ederler. Dolayısıyla levhalar hayret ve hayranlık içinde bırakarak bu duygunun sebebini aramaya yönlendirir, Allah’a kadar yükselen haller ve derecelerde bulunabilir.
Kitle iletişim araçlarının günümüzdeki kadar etkili olmadığı zamanlarda levhalar taşıdıkları anlam ile Türk ailesinin gerek içe gerek dışa doğru olan iletişiminde mühim bir olgu olmuşlardır. Eskiden aile içinde şekillenen benlik şimdilerde kitle iletişim araçları da dahil olmak üzere bir dizi aile dışı etmen tarafından şekillenmektedir. Bu nedenle levhadaki mesajın aile fertlerine özellikle çocuklara aktarılması için uygun metodlar geliştirilmesini zorunlu kılar.
Levhaların verdiği mesajı iki ana konuda toplayabiliriz:
1)Aşkın varlık-insan ilişkisine yönelik mesaj: Allah, Peygamber isimlerinin, Besmele ve ayetlerin yazılı olduğu levhalar.
2)İnsan-hayat ilişkisini içeren mesaj: Mesajlarında akıp giden hayatın insana etkilerini, ona verdiklerini, verebileceklerini veya ondan alabileceklerini değerlendirir. İnsanı duyarsızlıktan korur. Levhalar yanlış tavırlarından dolayı insanı her an uyarır.
OSMANLI MİMARİSİNDE KÜLTÜREL İFADELERİN GÖRSEL KULLANIMI
İnsan var olduğu günden beri mekana biçim vermiştir. Bu biçim verişte onun hayatı anlamlandırmasının etkisi çok açıktır. Çünkü insan mekanla sadece fiziksel olmaktan öte psikolojik yönden de ilişki içindedir. Sosyal psikologlara göre dört mekan vardır: Mahrem mekan, kişisel mekan, sosyal mekan, genel mekan. Ancak insanın inancını göz önünde bulundurursak bir de manevi mekan kavramı ortaya çıkar. İnsan kendini, tabiatı, evreni anlamlandırmasının oluşturduğu değer duygusuyla mekana bakmıştır. Her kültürün insan-mekan ilişkisini düzenleyen bir dili vardır.
Osmanlı mimarisinde dış mekanla tam bir uyum içerisinde olan ve tevhide, manevi dinginliğe ulaşmış bir merkezi iç mekan oluşmuştur.
Mimari ya da sanat eserleri birer iletişim aracı olurken bu eserlerde biçim ve içerik çağlara, toplumların inanışlarına, hayatı anlamlandırmalarına ve onunla oluşan kültüre göre değişik görünümler almıştır. Buna göre mimari ve sanat dildeki sözcükler yerine biçim, renk, doku, gölge, ölçü vb. kavramları kullanan özel bir dildir. Toplumun ürettiği kültür maddi ve manevi bu unsurları kendine özgü bir biçimde bir araya getirerek mekanı dile getirir.
Mekana biçim verme ile hayatı anlamlandırma ilişkisi Kur’an ile hayatlarını anlamlandırmış insanların gerçekleştirdiği vahiy kültürü yani İslam Medeniyeti içinde söz konusudur. Kur’an insanların içinde yaşadıkları mekanlarda Kur’an’a yönelip onu okuyup, düşünüp, anlamaya ve bizzat yaşamlarında uygulamaya çalışmalarını istemektedir. Bu nedenle okul, cami, park, yol gibi yapılaşmalar Kur’ani ilkeler göz önüne alınarak gerçekleştirilmiştir. Kutsal Kitap-mekan ilişkisi mekan sözcüğünün derin anlam içeriği ile başlar. Mekan k-v-n kökünden türemiş varolma anlamına gelen bir kelimedir. Böylece mekan insani yapıp etmelerin oluşturduğu yer demektir. İşte Kur’an’la hayatını anlamlandıran insanın bu algılayışı, mimari ve kentsel mekana da yansımıştır. Yani insan çevresini kendini Kur’an’a yönlendirecek biçimde düzenlemiştir. Mimar Sinan’ın yapıtları, çerçevelenmiş Kur’ani ifadeler, çeşme gibi yapılar buna örnek verilebilir.
BİZİ BİZ YAPAN DEĞERLERİMİZ
VE HAYATIMIZI ANLAMLANDIRMADAKİ ROLÜ
‘’İnsanı
insan kılan onun bağlı bulunduğu
değerler sistemidir’’(Necati Öner)
Bilgi
hayatı anlamak için tek başına yeterli mi? Bilgiyi nasıl hayata katarız veya
bunu nasıl gerçekleştiririz? Bilgiyi anlatmadaki tavır nedir nasıl olur?
Hayat
reçete edilebilir mi?
Reçetenin en temel amacı,insanımızın ayakta
durabilmesini,hayata tutunabilmesini sağlayacak şeyi bulmak reçetenin
amacıdır.Bu şey de hayatımıza anlam katan ve her ne ise ondan kaynaklanan ‘’değerlerimiz’’dir.
Değer Nedir Ve Nasıl Oluşur?
#Değer nesne ile bağlantında beliren şey
#Herhangi bir şeyin insan bakımından taşıdığı
önemi belirleyen niteliği
#Toplum insan için önem taşıyan nesne olaylar
#Bir şeyin iyi ya da kötü olduğu hakkındaki inanç
‘’Belli bir toplumda ya da toplumsal kümede
bireylerin olumlu tepki gösterdikleri düşünceler,kurallar,maddi
nesneler’’ O halde değer,insan gerçeğinin olgusudur.
Peki
değer nasıl oluşur?
İnsanın varlıkla olan ilişkisi sonucu oluşur.İnsan
var olma bilgisini kullanırken elde ettiği bilgileri ölçü niteliğinde olan
değerlere göre kullanır.Değerler insanın varlık şartıdır.
Dolayısıyla değer,insan davranışının yol
göstericisi bir inanç olmak bakımından insanın,dünyanın belli bir kısmı ile
ilgili idrak,duygu ve bilgilerinin bir tertibi demektir.Bu sayade o,özel ahlaki
davranış konusunda,çeşitli insanları,insanlara ait nitelikleri,istek ve niyetleri değerlendirirken başvurduğu
ölçüttür.
Peki insanın hayatını anlamlandırması ne demektir?
diye bir soru sorulursa bunun cevabını;Anlam sözcüğü insanın yapıp etmelerini
yöneten ,insanın somut varlık bütününde temelini bulan varlık koşullarından birini ifade
eder.Buna göre hayata anlam verme insanın varlık bilincine ermesi,içinde bulunduğu
nimetleri idrak etmesidir.
İnsanın hayatına
anlam vermesi nasıl gerçekleşir?
İnsan şöyle veya
böyle hareket ederken verdiği tüm kararlar,Hayatını anlamlandıran
değerlerin(yüksek ve araç değerler) ışığında oluşan amaçları,hedefleri,planları
gerçekleştirmeye yöneliktir.Ayrıca insan,insan,içinde bulunduğu sonsuz
durumlarda bu amaçlarını,hedeflerini bir defada gerçekleştiremez.Bunun için
insan,hayatını anlamlandıran değerlere dayanarak ve seçerek eylemlerini düzenler,onları
önemine göre sıraya koyar.Kendi amaçlarına hizmet eden eylemi anlamlı değerli
bulur.Bu durum aynı eylemin /amelin bir başkası
için anlamlı olmasını gerektirmez.Bir eylemin değerliliği tasarımı
kişiden kişiye değişebilir.
Kişinin hayatın
anlmını keşfetmesi üç farklı yoldan olablir;
#Amel eylem ortaya
koyarak,üreterek
#Bir şeyi severek
#Kaçınılmaz acıya
karşı bir tavır geliştirerek
İnsanın böyle yapıp
etmelerinin,hayatını anlamlandırmasında gerçekleşen sonuçları vardır:Bunun için
eylemine bir anlam vererek insan olma koşullarının
yerine gelmesini sağlar.Değerleri duyan bir varlık olarak doğru ve değerli eylemde bulunmak
ister.İnsanın hayatı anlamlandırmada başka tarzlara genellikle duyarsız kalması
onun kendi eylemlerini kendi hareket tarzını anlamsız bulmaması,yani kendi
durumunu meşrulaştırması sebebiyledir.Çünkü yaşamak isteyen bir kişinin doğal
halli budur.
O halde insan,dünyada
gerçekleştirmeyi istediği amaçlarına,hedeflerine,planlarına ulaşmada ya
başarılı ya da başarısız olacaktır.
Değer-Kültür
İlişkisi
İnsan sürekli bilgi
akımı ve iletişim içerisindedir.Bilgiyi ya doğrudan ve ya dolaylı olarak elde
eder.Elde ettiği bilgilerle tutumlar içinde bulunur ve amelini/ üretimini
ortaya koyar,yeni davranışlar kazanır.Bu tutumlar,insanın temel kabul ettiği
değer hükümlerinden hayatı anlamlandırmadan kaynaklanır.Bu temel hükümler,onun
zihin dünyasını sınırlar.O tutum içinde kaldığı
sürece verdiği her hüküm,yapılacağı her davranış temel kabullenmelere
bağlı olarak onların çerçeveledği alan içerisinde olur.Yani kültür,farklı hüküm
verme,farklı davranış içinde olma,tutum değişştirmek ile olur.Şu halde insan
hep bilgi iledir.Onun varoluşunun sebebi bilgidir.
Aslında bilgi fertte
kalmaz;başkalarına aktarılır.Nesilden nesile devreden,gelişen ve büyüyen
bilgi,insan türünün ortak malı olur.Her
fert bundan istediği miktar ve gücü oranında faydalanır.
Kisacasi insana
hayatinda anlam bulmasina yardim edecek, yol gosterecek bir rehbere ihtiyac
vardir.Bu rehber insana, varliginin derinliklerinde bulunan gercekten ozledigi
seyleri ona fark ettirmelidir.Insanin temel arzularini ve icgudulerini nasil
doyurup tatmin edecegini, egosunun beya super egosunun catisan istekleri
arasinda nasil uzlasma saglayacagini, topluma ve cevreye nasil uyum
gosterecegini, insan u rehberde bulabilmelidir.Cunku insan ,ugruna caba
gostermeye deger bir hedef ,ozgurce sectigi bir amac icin mucadele etmezse
psikolojik bunalima duser.Insanin hayatinda daima ulasmis oldugu seyle ulasmayi
hedefledigi ve ulasmasi gereken arasindaki gerilimi yasar.
Değerlerimizin
Temelinde Ne Var?
Yaşantıların
temelinde hem ‘’özgü kültür hem de ‘ ortak kültür ‘e dayanan hayatı
anlamlandırma ve değerler sistemi vardır.Böylece toplum içindeki fert,hayatını anlamlı/değerli kılmanın
bilgisini edinir.Artık o ayakta durabilir.Çünkü yaslanacağı ve durabileceği
zemin üzerinde bulunmanın gücünü sağlamıştır.Bu yaşantısında fitri
kabiliyetlerini harekete geçirdiğinden kişi olarak imakanlarını bilir,kendine
amel üretmeve gelişme yolunu açar.
Kur’an ı Kerim,
insanın bütün varlık koşulları ile uyumlu ve o koşullara cevap veren bir ilahi
mesajdır.Yani o Kur’an i kavramları ile insanlara hitap eden insanın fitri
ihtiyaçlarını en mükemmel şekilde göz önünde bulunduran kitaptır.Allah onu
insanın ve evrenin düzenini en iyi kurabilsin diye indirdiği bir rehber kitaptır.O
HİDAYET REHBERİ OLARAK tanımlanmakta ve insan modelini nasıl oması gerektiği
hakkında kurallar koymaktadır.Kısaca Kur’an insan için onun anlam arayışına
net,kesnin doğru bir cevap veren mükemmmel bir kitaptır.
Değerlerimizi kalkınmanın
kültürel imakanı olarak yeniden hayata katmak için ne yapmalıyız?
# İslama layik bir İslam
ile varolus’un yasam felsefesini gelistirme
# Bu yasam
felsefesini cagdas kulturumuze katarak kalkinmanin bir imkani olarak k ullanabilmek
icin degerlerimizi yeniden insa etme
# Bunu yapabilmek
icin degerlerimizi yeniden degerlendirme
# Degerlerimizi
yeniden degerlendirmek ve insa edebilmek icin de bilginin donusumunu mumkun
kilacak soyut olandan somut olani uretme;guncel degerler cikarma.
İnsan
potansiyelimizin verimliligini en yuksek noktaya cikarmak istiyorsak Kur’an’a
ve HZ. Peygambere bakmamiz gerekir.Aksi takdirde insanimiz alisilmis degerlerin
hayata yon vermesine terk edilmis olacak ve suruklendigi yozlasma daha da
derinlesecektir.
TÜRK
AİLESİNİN EV İÇİ DÜZENİNDE LEVHALAR
Türk ailesinin
fertleri veya misafirleriyle günlük yaşantısını geçirdikleri iki mekan olarak
oturma veya misafir odalarını süsleyen levhalar, iç mimarinin insanın veya
toplumun davranış kalıplarını nasıl etkilediğine önemli bir örnek oluşturur.
Çünkü bu levhalar, taşıdıkları anlamlar, verdikleri mesajlar ile muhataplarının
davranışlarını etkiler ve yönlendirir.
Levhaların verdiği
mesaj iki ana konuda toplanır;
1-)Aşkın varlık ile
insan ilişkisine yönelik mesaj, Kuran ‘ı kerim, hadisler…
2-)İnsan hayat
ilişkisini içeren mesaj. Şiirler ,özlü sözler
BİZİ BİZ YAPAN DEĞERLERİMİZ
VE HAYATIMIZI ANLAMLANDIRMADAKİ ROLÜ
‘’İnsanı
insan kılan onun bağlı bulunduğu
değerler sistemidir’’(Necati Öner)
Bilgi
hayatı anlamak için tek başına yeterli mi? Bilgiyi nasıl hayata katarız veya
bunu nasıl gerçekleştiririz? Bilgiyi anlatmadaki tavır nedir nasıl olur?
Hayat
reçete edilebilir mi?
Reçetenin en temel amacı,insanımızın ayakta
durabilmesini,hayata tutunabilmesini sağlayacak şeyi bulmak reçetenin
amacıdır.Bu şey de hayatımıza anlam katan ve her ne ise ondan kaynaklanan ‘’değerlerimiz’’dir.
Değer Nedir Ve Nasıl Oluşur?
#Değer nesne ile bağlantında beliren şey
#Herhangi bir şeyin insan bakımından taşıdığı
önemi belirleyen niteliği
#Toplum insan için önem taşıyan nesne olaylar
#Bir şeyin iyi ya da kötü olduğu hakkındaki inanç
‘’Belli bir toplumda ya da toplumsal kümede
bireylerin olumlu tepki gösterdikleri düşünceler,kurallar,maddi
nesneler’’ O halde değer,insan gerçeğinin olgusudur.
Peki
değer nasıl oluşur?
İnsanın varlıkla olan ilişkisi sonucu oluşur.İnsan
var olma bilgisini kullanırken elde ettiği bilgileri ölçü niteliğinde olan
değerlere göre kullanır.Değerler insanın varlık şartıdır.
Dolayısıyla değer,insan davranışının yol
göstericisi bir inanç olmak bakımından insanın,dünyanın belli bir kısmı ile
ilgili idrak,duygu ve bilgilerinin bir tertibi demektir.Bu sayade o,özel ahlaki
davranış konusunda,çeşitli insanları,insanlara ait nitelikleri,istek ve niyetleri değerlendirirken başvurduğu
ölçüttür.
Peki insanın hayatını anlamlandırması ne demektir?
diye bir soru sorulursa bunun cevabını;Anlam sözcüğü insanın yapıp etmelerini
yöneten ,insanın somut varlık bütününde temelini bulan varlık koşullarından birini ifade
eder.Buna göre hayata anlam verme insanın varlık bilincine ermesi,içinde bulunduğu
nimetleri idrak etmesidir.
İnsanın hayatına
anlam vermesi nasıl gerçekleşir?
İnsan şöyle veya
böyle hareket ederken verdiği tüm kararlar,Hayatını anlamlandıran
değerlerin(yüksek ve araç değerler) ışığında oluşan amaçları,hedefleri,planları
gerçekleştirmeye yöneliktir.Ayrıca insan,insan,içinde bulunduğu sonsuz
durumlarda bu amaçlarını,hedeflerini bir defada gerçekleştiremez.Bunun için
insan,hayatını anlamlandıran değerlere dayanarak ve seçerek eylemlerini düzenler,onları
önemine göre sıraya koyar.Kendi amaçlarına hizmet eden eylemi anlamlı değerli
bulur.Bu durum aynı eylemin /amelin bir başkası
için anlamlı olmasını gerektirmez.Bir eylemin değerliliği tasarımı
kişiden kişiye değişebilir.
Kişinin hayatın
anlmını keşfetmesi üç farklı yoldan olablir;
#Amel eylem ortaya
koyarak,üreterek
#Bir şeyi severek
#Kaçınılmaz acıya
karşı bir tavır geliştirerek
İnsanın böyle yapıp
etmelerinin,hayatını anlamlandırmasında gerçekleşen sonuçları vardır:Bunun için
eylemine bir anlam vererek insan olma koşullarının
yerine gelmesini sağlar.Değerleri duyan bir varlık olarak doğru ve değerli eylemde bulunmak
ister.İnsanın hayatı anlamlandırmada başka tarzlara genellikle duyarsız kalması
onun kendi eylemlerini kendi hareket tarzını anlamsız bulmaması,yani kendi
durumunu meşrulaştırması sebebiyledir.Çünkü yaşamak isteyen bir kişinin doğal
halli budur.
O halde insan,dünyada
gerçekleştirmeyi istediği amaçlarına,hedeflerine,planlarına ulaşmada ya
başarılı ya da başarısız olacaktır.
Değer-Kültür
İlişkisi
İnsan sürekli bilgi
akımı ve iletişim içerisindedir.Bilgiyi ya doğrudan ve ya dolaylı olarak elde
eder.Elde ettiği bilgilerle tutumlar içinde bulunur ve amelini/ üretimini
ortaya koyar,yeni davranışlar kazanır.Bu tutumlar,insanın temel kabul ettiği
değer hükümlerinden hayatı anlamlandırmadan kaynaklanır.Bu temel hükümler,onun
zihin dünyasını sınırlar.O tutum içinde kaldığı
sürece verdiği her hüküm,yapılacağı her davranış temel kabullenmelere
bağlı olarak onların çerçeveledği alan içerisinde olur.Yani kültür,farklı hüküm
verme,farklı davranış içinde olma,tutum değişştirmek ile olur.Şu halde insan
hep bilgi iledir.Onun varoluşunun sebebi bilgidir.
Aslında bilgi fertte
kalmaz;başkalarına aktarılır.Nesilden nesile devreden,gelişen ve büyüyen
bilgi,insan türünün ortak malı olur.Her
fert bundan istediği miktar ve gücü oranında faydalanır.
Kisacasi insana
hayatinda anlam bulmasina yardim edecek, yol gosterecek bir rehbere ihtiyac
vardir.Bu rehber insana, varliginin derinliklerinde bulunan gercekten ozledigi
seyleri ona fark ettirmelidir.Insanin temel arzularini ve icgudulerini nasil
doyurup tatmin edecegini, egosunun beya super egosunun catisan istekleri
arasinda nasil uzlasma saglayacagini, topluma ve cevreye nasil uyum
gosterecegini, insan u rehberde bulabilmelidir.Cunku insan ,ugruna caba
gostermeye deger bir hedef ,ozgurce sectigi bir amac icin mucadele etmezse
psikolojik bunalima duser.Insanin hayatinda daima ulasmis oldugu seyle ulasmayi
hedefledigi ve ulasmasi gereken arasindaki gerilimi yasar.
Değerlerimizin
Temelinde Ne Var?
Yaşantıların
temelinde hem ‘’özgü kültür hem de ‘ ortak kültür ‘e dayanan hayatı
anlamlandırma ve değerler sistemi vardır.Böylece toplum içindeki fert,hayatını anlamlı/değerli kılmanın
bilgisini edinir.Artık o ayakta durabilir.Çünkü yaslanacağı ve durabileceği
zemin üzerinde bulunmanın gücünü sağlamıştır.Bu yaşantısında fitri
kabiliyetlerini harekete geçirdiğinden kişi olarak imakanlarını bilir,kendine
amel üretmeve gelişme yolunu açar.
Kur’an ı Kerim,
insanın bütün varlık koşulları ile uyumlu ve o koşullara cevap veren bir ilahi
mesajdır.Yani o Kur’an i kavramları ile insanlara hitap eden insanın fitri
ihtiyaçlarını en mükemmel şekilde göz önünde bulunduran kitaptır.Allah onu
insanın ve evrenin düzenini en iyi kurabilsin diye indirdiği bir rehber kitaptır.O
HİDAYET REHBERİ OLARAK tanımlanmakta ve insan modelini nasıl oması gerektiği
hakkında kurallar koymaktadır.Kısaca Kur’an insan için onun anlam arayışına
net,kesnin doğru bir cevap veren mükemmmel bir kitaptır.
Değerlerimizi kalkınmanın
kültürel imakanı olarak yeniden hayata katmak için ne yapmalıyız?
# İslama layik bir İslam
ile varolus’un yasam felsefesini gelistirme
# Bu yasam
felsefesini cagdas kulturumuze katarak kalkinmanin bir imkani olarak k ullanabilmek
icin degerlerimizi yeniden insa etme
# Bunu yapabilmek
icin degerlerimizi yeniden degerlendirme
# Degerlerimizi
yeniden degerlendirmek ve insa edebilmek icin de bilginin donusumunu mumkun
kilacak soyut olandan somut olani uretme;guncel degerler cikarma.
İnsan
potansiyelimizin verimliligini en yuksek noktaya cikarmak istiyorsak Kur’an’a
ve HZ. Peygambere bakmamiz gerekir.Aksi takdirde insanimiz alisilmis degerlerin
hayata yon vermesine terk edilmis olacak ve suruklendigi yozlasma daha da
derinlesecektir.
TÜRK
AİLESİNİN EV İÇİ DÜZENİNDE LEVHALAR
Türk ailesinin
fertleri veya misafirleriyle günlük yaşantısını geçirdikleri iki mekan olarak
oturma veya misafir odalarını süsleyen levhalar, iç mimarinin insanın veya
toplumun davranış kalıplarını nasıl etkilediğine önemli bir örnek oluşturur.
Çünkü bu levhalar, taşıdıkları anlamlar, verdikleri mesajlar ile muhataplarının
davranışlarını etkiler ve yönlendirir.
Levhaların verdiği
mesaj iki ana konuda toplanır;
1-)Aşkın varlık ile
insan ilişkisine yönelik mesaj, Kuran ‘ı kerim, hadisler…
2-)İnsan hayat ilişkisini içeren mesaj. Şiirler ,özlü sözler
BİZİ BİZ YAPAN DEĞERLERİMİZ VE HAYATIMIZI ANLAMLANDIRMADAKİ ROLÜ
DEĞER KÜLTÜR İLİŞKİSİ
TÜRK AİLESİNDE EV İÇİ DÜZENİNDE LEVHALAR
OSMANLI MİMARİSİNDE KÜLTÜREL İFADELERİN GÖRSEL KULLANIMI
İnsan hayatında her zaman bir takım şeylere değerler yükler. Bu insanın varolma çabasından kaynaklanmaktadır. İnsan hayatı boyunca canlı-cansız bir çok varlıkla etkileşim içerisine girer. Bu etkileşimler sayesinde varolur. İnsan hayatında maddi ya da manevi bazı şeyleri kıymetli, değerli, görür. İnsanın değer verdiği şeyler hayatını yönlendirir. İnsan anlam arayışını bu değerlerin yol göstericiliğinde gerçekleştirir. Her insanın değer verdiği şeyler aynı olmak zorunda değildir. Farklı da olabilir. İnsanların değer verdikleri şeyler toplumdan topluma, insandan insana değişir. Toplumu etkileyen din insanların değerlerini de etkiler. Kültür insanın hayatı anlamlandırmasında insana yol gösterir. Kültür değerlerin şekillenmesinde önemli bir rol oynar. Kültür sayesinde insanlar birbirleriyle bazı yönlerde ortak görüşlere sahip olurlar ve yine kültür sayesinde insanlar birbirlerinden farklı görüşlere sahip olurlar. Bu farklı görüşler farklı değerleri oluşturur. Dünyadaki bütün kültürlerin ortak ve farklı yönleri bulunmaktadır. İnsanlar yaşamları boyunca hayatın anlamını aramışlardır. Bu anlamlandırma faaliyetinde değerlerin ve kültürün çok önemli bir yeri vardır.
Türk ailelerinin evlerinde üzerlerinde güzel yazı, ayet, hadis, deyim yazan levhalar bulunmaktadır. Bu levhalar estetik açıdan hoş bir görüntü oluştururken insanları düşündürmeleri açısından da çok önemlidir. Bu levhalar sanatsal açıdan güzel bir görüntüye sahiptir ve insanlarda güzel hisler uyandırır. Hem güzel görünerek insanlarda sanatsal bir haz uyandırırlar hem de anlamları, içerdikleri mesajlar bakımından insanları düşünmeye, anlamaya sevkederler. Böylece insanların anlam arayışlarına katkıda bulunurlar.
Osmanlı döneminde yapılan birçok eser görsel açıdan oldukça zengindir. Osmanlı yaptığı bütün eserlerde iç ve dış güzelliğe önem vermiştir. Osmanlı döneminde yapılan birçok eserde uyum ve güzellik bulunmaktadır. Osmanlı döneminde yapılan camilerin iç mekanlarında bulunan çiniler, hat sanatıyla yazılmış Kur'ani ifadeler camilere manevi bir hava katarak insanlara Kur'an'ın mesajlarını görsel bir güzellik içerisinde sunmaktadırlar. Bu da insanları düşünmeye yönlendirerek hayatı anlamlandırmalarına yardımcı olur. Ancak günümüzde bazı Osmanlı eserleri bozulmuştur. Günümüzde yapılan mimari yapılar Osmanlı dönemi mimarisine benzememektedir. Günümüzdeki mimari eserlerin çoğu karmaşık ve düzensizdir.
KUR’’AN NEDIR? VE
İNSANIN ANLAM ARARYIŞI
kur'ana göre gerçekten
yaşamış olmak için bilgiyle hayatı anlamlandırmak gerek. halde kur'an-ı kerimi
tanımalıyız.kur'anı tanımak icinde onu anlasılır ve yaşanabilir kılmak üzere
telif edılmiş kur'an ilimlernden faydalanmalyız.
Kur'an nedir? Sorusuna insanın anlam arayişi çerçevesnde kuran ilimlerinden
faydalanarak cevap vermelıyiz.
Kur'an her asra hitap edecek semavi bır kitaptır. Kuran bizden onu ;okumamızı
,üzerine düşünmemızi ,ihlasla düşünce ve edimsel aciklanmamızı ve anlamamızı
ister.
Öncelikle kuran ve insan tanışmalı bunun icinde etkin okumanin sağlanmasi gerek
yani oku,düşün,anla ve yaşa.
İnsanın anlam arayısı ıse anlam kavramıyla aciklanmıstır.Anlam kelimesi
sözlükte ifade edilen,anlaşilandırAnlam,insanın gerçek olgusudur ve bütùn
varlik kosulları ıle ilişki içindedır.Özellkle anlam inanmayi kapsar.ancak 1
gören kimdir 2 nede görmüştür 3 neyi görmüstür 4 nasıl görmüştür sorusuna cevap
verilmelıdir.
1.gören insandır
2.onda anlam görmesi söz konusu olan şeyde görmüştür
3.insan dünyada sürekli olarak gerçeklesmesinı istedıgi hayatı
anlamlardırısında temel aldıgı değerlerden kaynaklanan ana amaçlarını ve bu
çerçevedekı eylemlerinin değerlı anlamlı olacağını görmştr
4 kisı obje ıle iliskısi kurmaya başlayınca fıtratında gelen imkanlar varlık
koşulları ortaya cıkar bunlar ana zıhnyetler ,akıl yürütme ve akıl zemini
üzerinde hareket eder ve son olarak kuran hayatı anlamlandıran bır kitaptır.
Etik-aksiyon meselesi ve bilgi meselesi bütün çağlarda biri diğerine bağlı
biri diğerinin içinde ele alınmıştır. Bu iki meselenin toplumda somut izleri
vardır. Yaşantıların temelinde hem özgü kültürle hem ortak kültüre dayanan
hayatı anlamlandırma sistemi vardır. Böylece toplum içindeki fert hayatı
anlamlı kılmanın bilgisini edinir. Kişi kendiyle amel üretme yolunu açar. Bu
hal ona salih amelde bulunma imkanı verir.Dinimiz İslamiyet ile katıldığımız
ortak kültürümüzün temelinde kutsal kitabımız kuranı kerim ve peygamberimiz
vardır. Kuran kendini hidayet rehberi olarak tanımlamaktadır. İnsan modelinin
nasıl olacağını göstermektedir. Kuran’ın insanın anlam arayışına cevaptır.
Hz. Muhammed kıyamete kadar değişmez insan rehberi kılan son peygamber
olması kadar kuran ahlakıyla ahlaklanmış yaşayan bir kuran oluşudur. Somut bir
örnek verecek olursak.Selimiye Camii kubbesinde bulunan tevhidin ve ihlas
süresinin madde ve biçim olan mimariye Kur’an-i ifadeler vermesi önü başka bir
boyuta taşımıştır.
Bayramlar düğün doğum ölüm komşuluk vb. üzerine hayatın içinden bilinen ama
bilginin dönüşümü çerçevesinde algılanmadığından sıradanlaşmış alışkanlık
yapmış pek çok örnek vardır.
.
DEĞER NEDİR NASIL
OLUŞUR ?
Belli bir toplumun
yada toplumsal kümede bireylerin olumlu tepki gösterdikleri düşünceler kurallar
uygulamalardır. O halde değer insanın gerçeğinin bir olgusudur . İnsanın
kendisini ifade etmesidir.
Değerler insan varlık
şartıdır. İnsan akıl sahibi olduğu için değerleri vardır. İnsandan başka
canlıların bir değer dünyası yoktur. Değerin işlevi insanın zekasını ve aklını
olumlu yönde kullanmasını sağlar.
Dolayısıyla
değer insan davranışlarının yol göstericisi bir insan olmak bakımından insanın
dünyanın belli bir kısmı ile ilgili idrak duygu ve bilgilerinin bir terkibi
demektir. Bu sayede o özellikle ahlaki davranış konusunda çeşitli
insanları insanlara ait nitelikleri istek ve niyetleri değerlendirirken
başvurduğu bir ölçüt edinir.Ancak değer inancın spesifik bir şekli olmak
itibariyle ondan daha temel bir zemine oturur şöyle ki ‘’Bir değer bir
tek inanca değil bir arada organize olmuş bir grup inanca yani hayatı
anlamlandırmaya tekabül eder. ‘’
İNSANIN HAYATINANA
ANLAM VERMESİ NASIL GERÇEKLEŞİR
İnsanın bir bütün
olarak var oluşunu gerçekleştirmesi hem iç hem de dış dünyasındaki başarısıyla
birlikte sağlanır. Birinin eksikliği anlamsızlık olur. Kişinin bu bütünlük
içerisinde hayatın anlamını keşfetmesi üç farklı yoldan gerçekleşebilir :
· Eylem ortaya koyarak ,
üreterek .
· Bir insanı sevip
karşılıklı etkileşerek.
· Kaçınılmaz acıya karşı
bir tavır geliştirerek.
İnsanın hayatı
anlamlandırmada başka tarzlara genellikle duyarsız kalması onun kendi eylemini
kendi hareket tarzını anlamsız bulmaması yani kendi durumunu meşrulaştırması
sebebiyledir. Çünkü yaşamak isteyen insanın doğal hali budur. Hiçbir insan
kendi yeteneklerinden kuşku duymaz aksine her eyleminde bir anlam görür. Bu
ister var olsun veya var olmasın hiçbir önemi yoktur. İnsanın hayatta kalmasını
sağlayan onun kendisinde bazı yetenekler görmesi yapıp etmelerine bir anlam
vermesi içinde bulunduğu durumu meşrulaştırmasıdır. O halde insan dünyada
gerçekleştirmeyi istediği amaçlarına hedeflerine planlarına ulaşmada ya
başarılı yada başarısız olacaktır.
İnsan başarılı
olduğunda :
· Fıtri yeteneklerini
keşfetmiş olur.
· Bu sayede hayatın
problemleriyle başa çıkabilecek bir yetenek kazanır.
· Hayatta aradığı
dengeyi keşfeder.
· Ve mutlu olur.
Başarısız olursa :
· Fıtri yeteneklerini
iptal eder.
· Hayat , yaşamak yük
olur.
· Anlık haz aramaya
başlar.( sigara ,alkol ,uyuşturucu …)
· Denge’ yi tamamen
yitirir.
· Anlam arayışı yönelimini geri çeker. Her şeyden vaz geçer , bütün bunlar öldürücü bir durumla sonuçlanabilir.
DEĞER –KÜLTÜR İLİŞKİSİ
İnsan elde ettiği bilgilerle amelini
ortaya koyar, yeni davranışlar kazanır. Bu tutumlar hayatı anlamlandırmadan
kaynaklanır. İnsanın varoluşunun sebebi bilgidir. Bilgi nesilden nesile gelişir
ve insan türünün ortak malı olur. İnsanın yaptığı bu faaliyete kültür denir.
İnsanlar var olanların bilgisini onlara farklı açılardan bakarak farklı metotlar
kullanarak elde eder. Böylece bilgi türleri( din,felsefe,bilim vs.) doğar. Bu
bilgi çeşitleri hayatı anlama ve anlamlandırma noktasında bize bilgi verir.
İnsan zamana mekana ve ihtiyacına göre bu bilgi çeşitlerinden birini kullanır.
Yani kültür insanın kendisini gerçekleştirme sürecidir.
İnsanın doğru eylemlerde bulunabilmesi
için önder kişilere ihtiyacı vardır.Peygamber ,Veliler, filozoflar ve
düşünürleri bu bağlamda düşünebiliriz.Rehber olan kişiler kişiye insan olmanın
hayatı nasıl anlamlandırırsa mümkün olacağının yolunu gösterir. Eğer kişi
fıtrata yabancılaşmışsa insan olma imkanlarından kendini mahrum etmiş demektir.
İnsani ilişkilerinde bu değerlerianlamsız görecektir. İnsan hayatını anlamlı
kılamazsa dış dünyayı tehlike olarak görür. Böyle bir durumda kişi gerçekleri
algılayamayabilir. İnsana hayatında anlam bulmasına yardımcı olacak rehber
gereklidir. İnsan varlığının derinliklerinde bulunan şeyleri fark etmelidir.
BİZİ BİZ YAPAN DEĞERLERİMİZ VE HAYATI ANLAMLANDIRMADAKİ ROLÜ
Hayat reçete edilebilir mi? Evet edilebilir. Bu reçetenin en temel amacı, insanımızın ayakta durabilmesi, hayatın dayanılmaz acılarına katlanabilmesini sağlayan şeyi bulmak. İşte bu şey “değerlerimiz” dir.
Değer Nedir ve Nasıl Oluşur?
Değer; “Bir toplum, bir sınıf ya da bir insan için önem taşıyan nesne ve olayların niteliği” dir.
Toplumsal değerler kavramı ise; “Belli bir toplumda ya da toplumsal kümede bireylerin olumlu tepki gösterdikleri düşünceler, kurallar, uygulayımlar, maddi nesneler” olarak tarif edilir.
Değer insanın varlıkla olan ilişkileri sonucu oluşur. İnsan var olanın bilgisini kullanırken elde ettiği sonuçlar onu değer kazanmaya zorlar ve elde ettiği bilgileri ölçü niteliğinde olan değerlere göre kullanır. İnsan akıl sahibi olduğu için değerleri vardır. Değerlerin işlevi, insanın zekasını ve aklını olumlu yönde (hayata-tabiata-evrene uyum yönünde) kullanılmasını sağlamaktır.
“Hayata anlam verme” ise, insanın varlık bilincine ermesi, içinde bulunduğu nimetleri idrak etmesi, yeteneklerinin sırrını bilmesidir. Bununla birlikte “insanın anlam arayışı”, onun fıtrî yeteneklerini keşfetmesi, bu sayede hayatın problemleriyle baş edebilecek bir yetenek kazanması, hayattaki dengeyi keşfetmesi ve böylelikle mutluluğa ermesidir.
İnsanın Hayata Anlam Vermesi Nasıl Gerçekleşir?
İnsan şöyle veya böyle hareket ederken verdiği tüm kararlar, hayatını anlamlandıran değerlerin(yüksek veya araç değerler) ışığında oluşan amaçları, hedefleri, planları gerçekleştirmeye yöneliktir.
Kişinin hayatın anlamını keşfetmesi üç farklı yoldan gerçekleşebilir:
Amel/eylem ortaya koyarak, üreterek.
Bir şeyi/bir insanı severek, karşılıklı etkileşerek.
Musibetlere/sıkıntılara sabrederek.
Değer-Kültür ilişkisi
İnsan sürekli bilgi akımı ve iletişim içerisindedir. Elde ettiği bilgilerle tutumlar içinde bulunur ve amelini/üretimini ortaya koyar. Bu tutumlar, insanın temel kabul ettiği değer hükümlerinden kaynaklanır. Bu temel hükümler, onun zihin dünyasını sınırlar. O tutum içinde kaldığı sürece verdiği her hüküm, yapacağı her davranış, temel kabullenmelere bağlı olarak onların çevrelediği alan içerisinde olur. Bu alan aynı zamanda kültür faaliyetlerinin alanıdır. İnsan kültürü bu şekilde oluşturur.
Şu halde insan hep bilgi iledir. Onun varoluşunun sebebi bilgidir. Kültürde, insanın var olanlar hakkında, hangi yolla olursa olsun edindiği bilgilerdir. O halde bir bütün olarak ele alındığında kültür, insanın kendini gerçekleştirme süreci diye tanımlanabilir.
Değerlerimizin Temelinde Ne Var?
Bizi biz yapan değerlerimizin temelinde ne olduğunu tarihimizle dinimizin eseri olan “özgü kültürümüz” de ve hem dinimiz hem de bulunduğumuz coğrafya ile katıldığımız “ortak kültürümüz” de aramamız gerekir.
Dinimiz İslamiyet ile katıldığımız ortak kültürümüzün temelinde Kutsal Kitabımız Kur’an’ı Kerim ve Peygamberimiz vardır. Buna göre:
Kur’an fıtrata hitap eden, insanın fıtrî ihtiyaçlarını en mükemmel şekilde göz önünde bulunduran bir kitaptır. Kur’an insanın hayatını anlamlandıran kitaptır.
Hz. Muhammed ise son peygamber olmasının yanında, Kur’an’ın nasıl yaşanacağının, hayatı anlamlandıracağının somut örneğidir.
TÜRK AİLESİNİN EV İÇİ DÜZENİNDE LEVHALAR
Güzel yazının muhatabı fıtrî temizliğini kaybetmemiş, zevk ve idraki bozulmamış; salim kimseler ve böyle bir topluluk olduğu gibi, yazı-mesaj güzelliği fıtrî temizliğini bozmuş olanlara da kayıplarını yavaş yavaş buldurmaya rehberlik eden Rabbanî bir mürebbidir(eğitici).
Dolayısıyla levhalar güzellikleri, taşıdıkları manalar, verdikleri mesajlar ile insanın az çok bir hayret ve hayranlık içinde bu duygunun sebebini ve gerçek illetini aramaya yönlendirir.
Kitle iletişim araçlarının günümüzdeki kadar etkili olmadığı dönemlerde levhalar, sanat nitelikleri, taşıdıkları anlam ve verdikleri mesajı ile Türk ailesinin gerek içe gerek dışa doğru olan iletişiminde önemli bir olgu olmuşlardır.
Günümüzde ise levhaların her an zihinlere sunduğu insanî değerlerin daima yaşanılır kılınması hedefi artık yoktur. “Her şeyden haberdar”, ama bitişikte oturan komşusunun adını bilmeyen; bir yandan misafirini dinler gözükürken, bütün kalbi TV izlemeye can atan; hemen bitişikteki eski evde oturan kimsesiz ve muhtaç ihtiyar, zihni işgale uğramış insanımıza hiçbir etki yapmıyorsa, levhaların dünyasından uzaklaşmış olmak belki basit bir izah yolu olabilir.
Levhaların verdiği mesajı iki ana konuda toplayabiliriz:
Aşkın Varlık(Tanrı) insan ilişkisine yönelik mesaj: Bu gruba Allah, Peygamber, dört halife, Hasan ve Hüseyin isimlerinin yazılı olduğu levhaları; Ayete’l Kürsî, Yasin suresi, Besmele, Hamdele ve salât ve selam yazılı levhaları sayabiliriz.
İnsan-hayat ilişkisini içeren mesaj: Kur’an’ı Kerim’in ayetleri, Hadis-i Şerifler, şiirler, özlü sözler, deyimler vb. den kağıda aktarılan.
Günümüzde duvarları süsleyen her biri sanat şaheseri levhalarımızın yerini posterler, afişler, çıkartma yazılar ve pankartlar almış durumda. Bu durum çağımızda levha geleneğimizin güncelleştirilmesi çabası gibi görünüyor.
OSMANLI MİMARİSİNDE KÜLTÜREL İFADELERİN GÖRSEL KULLANIMI
İnsan var olduğu günden beri mekâna biçim vermiştir. Bu biçim verişte onun hayatı algılaması/anlamlandırmasının etkisi çok açıktır. Çünkü insan mekân’la sadece fiziksel olmaktan öte psikolojik yönden de ilişki içindedir.
Bireylerin birbirinden farklı dört mekanı vardır: Mahrem mekan, kişisel mekan, sosyal mekan, genel mekan. Ancak, insanın psikolojik davranışlarını, inancının belirlediği hayatı anlamlandırması yönlendirir. Böylece bir ruhsal/manevi mekan kavramı da ortaya çıkmaktadır. İnsan bu mekanları kendi kültürüne ait değerlere, inanç ve var olma bilincine ve bu kültürün belirlediği psikolojik davranışlara göre kullanır.
Mimari ya da sanat eserleri birer iletişim aracı olurken, bu eserlerde biçim ve içerik çağlara, toplumların inanışlarına/ hayatı anlamlandırmalarına ve onunla oluşan kültüre göre değişik görünümler almıştır. Böylece sürekli bir biçimde göstergeler aracılığıyla içerik oluşturulmuş, mimari ve sanat bir dil haline gelmiştir.
Mekâna biçim verme ile hayatı anlamlandırma(kültür) ilişkisi, Kur’an ile hayatlarını anlamlandırmış insanların gerçekleştirdiği Vahiy Kültürü/ İslam Medeniyeti için de söz konusudur. Bu nedenle kültürel, sportif, ekonomik yapılaşma Kur’anî ilkeler göz önüne alınarak gerçekleştirilmiştir. İnsanın anlam arayışına cevap olan kutsal kitap-mekan ilişkisi “mekan” sözcüğünün derin anlam içeriği ile başlar.
Kur’an’la hayatını anlamlandırmış insanın mekanla ilişkisi bu çerçevede realiteye aktarılacaktır. Kutsal Kâbe’ye bakıldığında mekansızlığın mekanda görünür üç boyutlu mimari simgesini görecektir.
Kur’anî ifadeler mekanda görsel olarak öyle bir kullanılmıştır ki, bu tamamıyla Kur’an’ın gerçek, hayatın içinden bir tefsiri olmuştur.
Örneğin, Selimiye Camii her yönüyle adeta Allah kelamını mimari malzeme ve yapı elemanlarıyla yazmak için tasarlanmıştır. Burada merkezi kubbe “arş ve kainatı”, müezzin mahfili arşın izdüşümündeki Beyt-i Mamur’u ve Bilal-i Habeşi’nin ilk ezan okuduğu Kâbe’yi simgelemektedir. Ayrıca pencerelerin beş kademeli oluşu İslam’ın beş şartını, pencerelerin 99 adet oluşu “Esma-ül Hüsna”yı, arka minarelerde altı yolun olması imanın altı şartını simgelemektedir.
BİZİ BİZ YAPAN DEGERLERİMİZ VE
HAYATI
ANLAMLANDIRMADAKİ
ROLÜ
Bilgi
hayatı anlamak için tek başına yeterli midir? Bilgiyi hayata mal etmenin hayata
katmanın rolü nedir?
Şu yaşadığımız dünyanın nasıl bir dünya
olduğunu anlamanın ve anlatmanın yolu nedir? Ve bunun gibi daha birçok sorular…
İnsanın hayatı anlamlandırmasında ona yardımcı
olan, hayat reçetesinin vazgeçilmez şeyleri değerleridir. Hayatımıza anlam
katan her ne var ise ondan kaynaklanır.
İnsan
hayatına hangi değerlerle anlam veriyorsa o değerler yapıp etmelerine yön
verirler, yönetirler. Artık insan eylemlerine ve bu eylemlerin ortaya koyduğu
başarılara bu değerler çerçevesinde anlam verir. Çünkü insan yapıp etmeleri ile
ana amaçları arasında bir ilgi kurar.
İnsanın bir bütün olarak varoluşunu
gerçekleştirmesi hem iç hem de dış Dünyasında ki başarıyla birlikte sağlanır.
Birinin eksikliği anlamsızlık olur. Kişinin bu bütünlük içerisinde hayatın
anlamını keşfetmesi 3 farklı yoldan gerçekleşebilir.
1.
Amel/ eylem ortaya koyarak üreterek eser
yaratarak.
2.
Bir
şeyi/bir insanı severek karşılıklı etkileşerek.
3.
Kaçınılmaz
acıya karşı bir tavır geliştirerek (musibetlere/sıkıntılara sabrederek)
İnsanın
böyle yapıp etmesinin hayatını anlamlandırmasında gerçekleşen sonuçları vardır.
Bunun için bir anlam vererek insan olma koşullarının yerine gelmesini sağlar.
Değerleri duyan bir varlık olarak doğru ve değerli bir eylemde bulunmak (
dürüst bir insan, adil bir insan, saygılı bir insan olmak) ister.
İnsan hayatında edindiği bilgileri ortaya koyar yani insan hayatında neyi öğrenirse bu öğrendiklerini hayatına yansıtır. Bu edindiği bilgiler, değerler nesilden nesile aktarılarak kültür oluşur. Bilgi ne kadar çeşitli ise kültür de o kadar çeşitli olur. Kültür, anlam arayışının başka bir sonucudur.
İnsan kendisini ve dış dünyayı anlamaya çalışır.
Eğer dış dünyanın tehlikeli olduğu kanısına varırsa kendi içinde
bocalamaya başlar ve bu bocalama onun gerçeğe ulaşmasını engeller. Bu
sebeple insana yol gösterecek bir rehbere ihtiyacı vardır. Bu rehber insanın
özünde olanı şeyleri ortaya çıkarmada yardımcı olur.
Peygamber
efendimiz Hz. Muhammed (SAV) ise son peygamber olduğu için son rehberdir. Hz.
Muhammed (SAV)’in ahlakı Kuran ahlakıdır. Kuran ahlakını nasıl yaşayacağımızın
en güzel önderi, rehberidir.
Türk
ailelerinin evlerinde üzerlerinde güzel yazı, ayet , hadis, deyim yazan
levhalar bulunmaktadır. Bu levhalar hem estetik açıdan hem de insanları
düşündürmeleri açısından çok önemli bir yere sahiptir. Sanatsal açıdan güzel
bir görüntüye sahip olmakla beraber insanda güzel ve etkili hisler uyandırır.
Böylece insanlara anlam arayışında katkıda
bulunurlar.
Ayrıca
Osmanlı döneminde yapılan birçok eser görsel açıdan oldukça zengindir. Osmanlı
yaptığı bütün eserlerde iç ve dış güzelliğe önem vermiş yapılan camilerin iç
mekanlarında bulunan çiniler, hat sanatıyla yazılmış Kur’ani ifadeler camilere
manevi bir hava katarak insanlara Kur’an’ın mesajlarını görsel bir güzellik
içerisinde sunmaktadırlar. Yine bu da aynı şekilde insanları düşünmeye yönlendirerek
hayatı anlamlandırmalarına yardımcı olur.
Böylece
Kur’an insanın hayatını anlamlandırmış insana hayat bütünlüğünü keşfettiren
yeni bir ufuk kazandırmıştır. İnsan bu çerçeve de hayatını Kur’ana göre
yönlendirmeli halife/emanet bilincini canlı tutmalıdır.
BİZİ BİZ YAPAN DEĞERLERİMİZ VE HAYATIMIZI ANLAMLANDIRMADAKİ ROLÜ
Hayatı anlamlandırmadan önce hayatı anlamayı sorgulamak gerek. Kişi hayatı bir kitaptan öğrenebilir mi? Hayatı anlamak için hangi yollara başvurmalı ve bunu hayatına nasıl uygulamalı. İnsanın anlam arayışında önce hayatı anlaması,geçmişten gününe ne kattığı,gününü buna göre nasıl yaşadığı,geleceğe yönelik nasıl bir şekillendirme içinde olduğu önem arz etmektedir.Bu bağlamda değerler devreye girmektedir.
DEĞER NEDİR VE NASIL OLUŞUR?
Değer şöyle tanımlanabilir;
Kişinin isteyen,gereksinme duyan,erek koyan bir varlık olarak,nesne ile bağlantısında beliren şey.
Değer insan davranışlarının yol göstericisi bir inanç olmak bakımından insanın,dünyanın belli bir kısmıyla ilgili idrak,duygu ve bilgilerinin bir terkibi.
Konu içerisinde toplumsal değerlerde ele alınabilir.Anlam verme çabasında bütün yapıp etmeler, insanın somut bütün davranışları,varlık koşulları içerisinde bu bilince erişmesi,kişinin fıtri yeteneklerini keşfetmesi ve hayatına bunlar ile anlam katması gerekir.
İNSANIN HAYATINA ANLAM VERMESİ NASIL GERÇEKLEŞİR?
İnsanın yapıp etmeleri hayatlarına yön verir.İnsan kararları ile bile hayatını ve anlamlandırmasını ortaya koyar.Herkes kendine göre hayatına anlam verir ve yaptıklarını anlamlı değerli görür.Bunların başkası için anlamlı olması gerekmez.Hayatı anlamlandırma farklı şekillerde gerçekleştirir.Bunlar;
Amel/eylem ortaya koyarak,üreterek,eser yaratarak.
Bir şeyi/bir insanı severek,karşılıklı etkileşerek.
Kaçınılmaz acıya karşı tavır geliştirerek.
İnsanın hayatta kalmasını sağlayan, hayatta yaptıklarını anlamlı bulması ile olur.İnsan anlam arayışında ya başarılı ya başarısız olur.
Başarılı olursa; Başarılı olmazsa;
-fıtri yeteneklerini keşfetmiş olur -fıtri yeteneklerini iptal eder
-hayattaki problemlerle baş etmede yetenek kazanır -anlık hazlara yönelir
-hayattaki aradığı dengeyi bulur -hayattan vazgeçer.
-en önemlisi mutlu olur.
-hayat yük olur.
DEĞER- KÜLTÜR İLİŞKİSİ
Kişinin verdiği kararlar,yapacağı davranışlar,temel kabullenmelere bağlı olarak çevrelediği alan içerisinde olur.İçinde bulunduğu çevrede farklı açılar kazanır,farklı metotlar öğrenir ve bunları kullanır.İçinde bulunduğu milletin zihniyetin damgasını taşır(özgü kültür),tüm kültürleri yani milletler arası kültürü(ortak kültür) ile hayatını anlamlandırır ve yaşar.
Hayat tecrübeler örnek alınarak anlamlandırılır.Rehberlere ihtiyaç duyar.Niyet ve kararlılık önemlidir.
DEĞERLERİMİZİN TEMELİNDE NE VAR?
Değerlerimizin temelinde efsaneler,atasözleri,yasalar,ahlaki nasihatler vardır.Özgü kültür bu anlamda daha etkindir.Din bu anlamda en büyük etkiye sahiptir.İslam da Kuran ve sünnet yol göstericidir.Din günlük hayata etki eder.bunun en uç noktalara kadar örnekleri mevcuttur.Değerler günlük hayata katılmalı ve yaşanmalıdır.Bu yeniden yapılmalıdır.Çünkü eskiye oranla bu azalmakta ve minimumda olsa var olan eski değerleri yaşatmak gerekir.Bilgiyi tatbik etmek gerekir.
TÜRK AİLESİNİN EV İÇİ DÜZENİNDE LEVHALAR
Türkler Osmanlıda kalma Hüsn-i Hat ile evlerinde,mescitler de levhalara yazar ve duvarlara asarlar.Güzel sözleri,Allah’ın isimleri ve hadisler,dini içerikli sözler,dualar yazılırdı.Görenler örnek alsın kendilerine paye çıkarsın,kendini düzeltsin.Başkasından duyduğunda belki tatbik etmeyeceği şeyleri okudukları ile hayatında uygulayabilir.
Osmanlı mimarisinde kültürel ifadeler içerir.İç ve dış mimaride önemli eserler vardır.
DEĞER
NEDİR?
Şu yaşadığımız dünyada,
hayatı anlamak için bilgi tek başına yeterli midir? Bilgiyi hayata katmanın
yolu nedir? Bilgi ne şekilde ruha verilmelidir? Bunun gibi daha birçok soru
sorabiliriz… Bu noktaların tümüne ancak ‘İnsanın anlam arayışı’ penceresinden
bakmak doğru olur. Buradaki asıl nokta hayatın reçetesi ve bu reçetede ki en
temel nokta olan insanımızın ayakta durabilmesini, hayatın dayanılmaz acılarına
katlanabilmesini sağlayan şeyi bulmak. Bu şey ise hayatımıza anlam katan her ne
ise ondan kaynaklanan değerlerimizdir.
DEĞER NEDİR VE NASIL
OLUŞUR?
Kişinin, isteyen
gereksinme duyan, erek koyan bir varlık olarak, nesne ile bağıntısında beliren
şeye değer denilir. Değer insan gerçeğinin bir olgusudur. İnsanın kendini ifade
etmesidir. Değer insanın varlıkla olan ilişkileri sonucu oluşur. Değerlerin
işlevi, insanın zekâsını ve aklını olumlu kullanmasını sağlamaktır. Dolayısıyla
değer, insan davranışlarının yol göstericisi bir inanç olmak bakımından
insanın, dünyanın belli bir kısmıyla ilgili idrak, duygu ve bilgilerinin bir
terkibi demektir.
İNSANIN HAYATINA ANLAM
VERMESİ NASIL GERÇEKLEŞİR?
Birey hayatında hangi
değerlere anlam veriyorsa o değerler onun tüm yapıp etmelerine yön verirler.
İnsanın bu şekilde anlam vermesiyle varoluşu gerçekleşir. İnsanın bütünüyle
varoluşunu gerçekleştirmesi iç ve dış dünyasındaki başarılarının tümü
etkilidir. Bunlar: Amel ortaya koyarak
üretmesi bireylerle etkileşime
girerek, sabrederek. İnsan anlam arayışında başarılı veya başarısız olduğunda
birebir kendisi bundan etkilenir.
DEĞER KÜLTÜR İLİŞKİSİ
Birey belli bir tutum
içerisinde kaldığı sürece verdiği her hüküm, yapacağı her davranış, temel
kabullenmelere bağlı olarak onların çevrelediği alan içerisinde olur. Bu alan aynı zamanda kültür faaliyetlerinin alanıdır.
İnsanın kültürü de bilgi sayesinde olur, insan hep bilgi iledir. Tüm canlılar
içerisinde ancak insanın yaptığı bu faaliyete kültür denir. Kültür bireyin
kendini gerçekleştirme sürecidir.
TÜRK AİLESİNİN EV İÇİ
DÜZENİNDE LEVHALAR
Türk ailesinin ev içi
düzeninde levhalar önemli bir yer tutmaktadır. Bunu gerek oturma odası gerekse
misafir odalarındaki levhalardan anlamak mümkündür. Hatlar, tezhipler özellikle
örnek olarak verilebilir.
OSMANLI MİMARİSİNDE
KÜLTÜREL İFADELERİN GÖRSEL KULLANIMI
EK 1
BİZİ BİZ YAPAN
DEĞERLERİMİZ VE HAYATIMIZI ANLAMLANDIRMADAKİ ROLÜ
İnsanın anlam arayışı reçetesinin temel amacı, insanımızın ayakta durabilmesini, hayatın dayanılmaz acılarına katlanabilmesini sağlayan şeyi bulmaktır. Bu şey hayatımıza anlam katan her ne ise ondan kaynaklanan ‘değerlerimiz’dir.
DEĞER NEDİR VE NASIL
OLUŞUR?
Nesne ve olayların bir toplum, bir sınıf ya da bir insan bakımından taşıdığı önemi belirleyen niteliği ya da bir toplum, bir sınıf ya da bir insan için önem taşıyan nesne ve olaylar ‘değer’dir. Toplumsal değerler kavramında ise değer şöyle ifade edilir: ‘Belli bir toplumda veya toplumsal kümede bireylerin olumlu tepki gösterdikleri düşünceler,kurallar,uygulamalar ve maddi nesneler.’
O halde değer, insan gerçeğinin bir olgusudur. Peki değer nasıl oluşur? İnsanın varlıkla olan ilişkileri sonucunda değer oluşur. Değerler insanın varlık şartıdır. İnsan akıl sahibi olduğu için değerleri vardır. İnsandan başka canlıların bir değer dünyası yoktur. Değer, insan davranışlarının yol göstericisi bir inanç olmak bakımından insanın, dünyanın belli bir kısmıyla ilgili idrak, duygu ve bilgilerinin bir terkibi demektir. Ama değer bir tek inanca değil, bir arada organize olmuş bir grup inanca, yani hayatı anlamlandırmaya tekabül eder.
İNSANIN HAYATINA
ANLAM VERMESİ NASIL GERÇEKLEŞİR?
İnsan, hayatına hangi değerlerle anlam veriyorsa o değerler, yapıp-etmelerine yön verirler. İnsanın bir bütün olarak varoluşunu gerçekleştirmesi, hem iç hem de dış dünyasındaki başarılarıyla birlikte sağlanır. Birinin eksikliği anlamsızlık olur. Kişinin bu bütünlük içerisinde hayatın anlamını keşfetmesi üç farklı yoldan gerçekleşebilir:
1. Amel ortaya koyarak, üreterek
2. Bir şeyi/insanı severek
3. Kaçınılmaz acıya karşı durarak
İnsan bunları yaparak bazı sonuçlar elde eder. Bunlar hayatı anlamlandırmasında yardımcı olur. Değerleri olan bir varlık olarak insan, değerli eylemlerde bulunur ve bulunmak ister. O halde insan, dünyada gerçekleştirmeyi istediği amaçlarına ya başarılı ya da başarısız olacaktır.
İnsan anlam arayışında başarılı olduğunda:
· Fıtri yeteneklerini keşfetmiş olur
· Hayatta aradığı dengeyi keşfeder
· En önemlisi mutlu olur
İnsanın anlam arayışı boşa çıkarsa
· Fıtri yeteneklerini iptal eder
· Hayat yük olur
· Anlık haz arayışlarına yönelir
· Dengeyi tamamen yitirir
DEĞER-KÜLTÜR İLİŞKİSİ
İnsan sürekli bilgi akımı ve iletişim içerisindedir. Bilgi ya doğrudan ve ya dolaylı yollara elde eder. Elde ettiği bilgilerle tutumlar içinde bulunur ve amelini ortaya koyar, yani davranışlar kazanır. O tutum içinde kaldığı sürece verdiği her hüküm, yaptığı her davranış, temel kabullenmelere bağlı olarak çerçevelediği alan içerisinde olur. Bu alan aynı zamanda kültür faaliyetlerinin alanıdır. Yani insan, kültürü bu şekilde oluşturur. Şu halde insan hep bilgi iledir. Onun varoluşunun sebebi bilgidir. Aslında bilgi fertte kalmaz; başkalarına aktarılır. Nesilden nesile devreder,büyür ve gelişir. Bütün canlılar içerisinde ancak insanın yaptığı bu faaliyete kültür denir. İnsanın varoluşunun oluşması ve onu hissetmesi kültür sayesindedir. Kültür, insanın varolanlar hakkında, hangi yolla olursa olsun edindiği bilgilerdir. Bu bilgilere dayanarak ortaya koyduğu eser ve davranışlar, sahip olunan kültürün görünümleridir.
DEĞERLERİMİZİN
TEMELİNDE NE VAR?
Yaşantılarımızın temelinde hem ‘özgü kültür’e hem de ‘ortak kültür’e dayanan hayatı anlamlandırma ve değerler sistemi vardır. Böylece toplum içindeki fert, hayatını anlamlı kılmanın bilgisini edinir. Artık o ayakta durabilir.
Peki bizi biz yapan değerlerimizin temelinde ne var?
Bizi biz yapan değerlerimizin temelinde ne olduğunu tarihimizle dinimizin eseri olan ‘özgü kültürümüz’de ve hem dinimiz hem de bulunduğumuz coğrafya ile katıldığımız ‘ortak kültürümüz’de aramamız gerekir.
Dinimiz İslamiyet ile katıldığımız ortak kültürümüzün temelinde kutsal kitabımız Kur’an-ı Kerim ve peygamberimiz Hz.Muhammed vardır. Buna göre:
· Kur’an-ı Kerim insanın bütün varlık koşulları ile uyumlu ve o koşullara cevap veren bir ilahi mesajdır.
· Hz.Muhammed ise; o insanın sorumluluk bilincini diri tutmak, anlam arayışında fıtri dengesini korumak için vahyin insan modelleri olarak, yarattıklarını en iyi bilen Allah tarafından gönderilmiş peygamberlerin sonuncusudur.
DEĞERLERİMİZİ
KALKINMANIN KÜLTÜREL İMKANI OLARAK YENİDEN HAYATA KATMAK İÇİN NE YAPMALIYIZ?
Bu soruya verilecek cevaplar kolay değildir. Ama bu cevapların zeminini oluşturacak başlangıç noktası şudur:
· İslam ile varoluşun yaşam felsefesini geliştirme
· Değerlerimizi yeniden inşa etme
· Değerlerimizi yeniden değerlendirme
· Yeni güncel değerler çıkarma
EK 2
TÜRK AİLESİNİN EV İÇİ
DÜZENİNDE LEVHALAR
Türk ailesinin fertleri veya misafirleriyle günlük yaşantısını geçirdiği iki mekan olarak oturma veya misafir odalarını süsleyen levhalar, iç mimarinin insanın veya toplumun davranış kalıplarını nasıl etkilendiğine önemli bir örnek oluşturur. ‘Elin dili’ olan yazıya Türkler ve bilhassa Osmanlı Türkleri fevkalade önem göstermişlerdir. Böylece Hüsn-i Hat milli bir resim ve milli güzel sanatların en mühimi sayılarak ilerlemesine pek çok çalışılmıştır. O halde güzel yazının muhatabı fıtri temizliğini kaybetmiş, zevk ve idraki bozulmamış selim kimseler ve böyle bir topluluk olduğu gibi, yazı-mesaj güzelliği yaratılış temizliğini bozmuş olanlara da kayıplarını yavaş yavaş buldurmaya rehberlik eden Rabbani bir eğiticidir.
Levhaların verdiği mesajı iki ana konuda toplayabiliriz:
1. Grup: Allah insan ilişkisine yönelik mesaj: (Kur’an-ı Kerim’ayetleri, Hz. Muhammed’in sözleri)
2. Grup: İnsan-Hayat ilişkisini içeren mesaj: (Hadisler, şiirler, özlü sözler)
EK 3
OSMANLI MİMARİSİNDE
KÜLTÜREL İFADELERİN GÖRSEL KULLANIMI
İnsanın daha iyi yaşanacak kentler arayışı, insanın hayatını anlamlandırması- mekan ilişkisi bağlamında nasıldır?
İnsan varolduğu günden beri mekana biçim vermiştir. Mekan sözcüğü ‘k-v-n’ kökünden türemiştir. Masdar anlamında hem ‘varolma’ hem de bütün varolanları içeren kosmos manalarını kapsayan bir kelimedir. İnsan mekanla sadece fiziksel olmaktan öte psikolojik yönden de ilişki içindedir.
Sosyal psikologlara göre bireylerin birbirinden farklı dört mekanı vardır.
1. Mahrem mekan
2. Kişisel mekan
3. Sosyal mekan
4. Genel mekan
Mekana biçim verme ile hayatı algılama/anlamlandırma arasındaki bu sıkı etkileşime psikologların da ilgisini çekmiştir. Onlar son yıllarda çevre koşullarının kişinin duygu, düşünce ve davranışlarını nasıl etkilediğini ‘Çevre Psikolojisi’ adını verdikleri bir disiplin altında incelemeye başlamışlardır. Bu disiplinin, şehirlerin kuruluşunda, binaların mimari yapılarının planlanmasında, iş yerleri ve parkların düzenlenmesinde büyük katkıları olmaktadır. Mekana biçim verme ile hayatı anlamlandırma ilişkisi, Kur’an ile hayatlarını anlamlandırmış insanların gerçekleştirdiği vahiy kültürü için de söz konusudur. Kur’an insanların içinde yaşadıkları mekanlara Kur’an’a yönelip, onu okuyup, düşünüp, anlamaya ve bizzat yaşamlarında uygulamaya çalışmalarını istemektedir. Bu nedenle coğrafi konum, sosyal ilişkiler gibi faktörler yanında yol, sıhhi tesisler, parklar, spor alanları, okullar, camiiler, vb. kültürel, sportif, ekonomik yapılaşma Kur’anî ilkeler göz önüne alınarak gerçekleştirilmiştir. İnsanın anlam arayışına cevap olan Kutsal kitap- mekan ilişkisi böyle başlamaktadır.
BİZİ BİZ YAPAN DEĞERLERİMİZ
VE HAYATIMIZI ANLAMLANDIRMADAKİ ROLÜ
İnsan hayatını anlamlandırmaya
çalışırken birçok soruyla karşılaşır ve bu soruların cevabını bulmakta da
zorlanabilir hatta bunun sonucunda ye'se düşebilir. Fakat insan, her şeye
rağmen kendini hayata bağlayacak, hayatın dayanılmaz acılarına katlanabilmesini
sağlayacak şeyi bulmalıdır. Bu şey, hayatımıza anlam katan her ne ise ondan
kaynaklanan ''değerlerimiz''dir.
DEĞER NEDİR VE NASIL OLUŞUR?
Değer; ''Bir
toplum, bir sınıf ya da bir insan için önem taşıyan nesne ve olaylar.'' Değer,
insan gerçeğinin bir olgusu, insanın kendisini ifade etmesidir.
Değer, insanın
varlıkla olan ilişkileri sonucu oluşur. İnsan var olanın bilgisini kullanırken
elde ettiği sonuçlar onu değer kazanmaya iter ve elde ettiği bilgileri ölçü
niteliğinde olan değerlere göre kullanır. Değerlerin işlevi, insanın zekasını
ve aklını olumlu yönde kullanmasını sağlamaktadır.
Değer, insan
davranışlarının yol göstericisi bir inanç olmak bakımından insanın, dünyanın
belli bir kısmıyla ilgili idrak, duygu ve bilgilerinin bir terkibi demektir. Bu
yüzden o, özellikle ahlaki davranış konusunda, çeşitli insanları, insanlara ait
nitelikleri, istek ve niyetleri değerlendirirken başvurduğu bir ölçüt edinir.
İNSANIN
HAYATINA ANLAM VERMESİ NASIL GERÇEKLEŞİR?
İnsan hayatına
hangi değerlerle anlam veriyorsa o değerler yapıp etmelerine yön verir ve
onları yönetir. İnsan eylemlerine ve bu eylemlerin ortaya koyduğu
başarılara bu değerler çerçevesinde anlam
verir. Çünkü insan yapıp etmeleriyle temel amaçları arasında bir ilgi kurar.
İnsanın bir
bütün olarak var oluşunu gerçekleştirmesi, hem iç hem de dış dünyasındaki başarılarıyla
birlikte sağlanır. Kişinin bu bütünlük içerisinde hayatın anlamını keşfetmesi
üç farklı yoldan gerçekleşebilir;
1.
Amel/eylem ortaya koyarak, üreterek, eser
yaratarak.
2.
Bir şeyi/ bir insanı severek, karşılıklı etkileşerek.
3.
Kaçınılmaz acıya karşı bir tavır geliştirerek.
İnsanın bu şekilde davranmasının, hayatını anlamlandırmasında
gerçekleşen sonuçları vardır. Bunun için davranışlarına bir anlam vererek insan
olma koşullarının yerine gelmesini sağlar. Değer duyan bir varlık olarak insan
doğru ve değerli davranışlarda bulunmak ister.
İnsanın hayatı anlamlandırmada başka tarzlara genellikle duyarsız
kalması, onun kendi eylemlerini, kendi hareket tarzını anlamsız bulmaması, yani
kendi durumunu meşrulaştırması sebebiyledir. Çünkü yaşamak isteyen insanın
doğal hali budur. Hiçbir insan kendi yeteneklerinden kuşku duymaz, tam tersine
her eyleminde bir anlam görür. İnsanın hayatta kalmasını sağlayan, onun
kendisinde bazı yetenekler görmesi, yapıp etmelerine bir anlam vermesi, içinde
bulunduğu durumu meşrulaştırmasıdır.
Bu durumda insan dünyada gerçekleştirmek istediği hedeflerine,
amaçlarına ulaşmada başarılı ya da başarısız olacaktır.
DEĞER-KÜLTÜR İLİŞKİSİ
İnsan sürekli bilgi akımı ve iletişim içerisindedir. İnsan bilgiler
sayesinde tutumlar içinde bulunur ve amelini ortaya koyar, yeni davranışlar
kazanır. Bu tutumlar, insanın temel kabul ettiği değer hükümlerinden/ hayatı
anlamlandırmadan kaynaklanır.
Bilgi yalnız bireyde kalmaz, başkalarına da aktarılır. Nesilden nesile
devrederken, gelişen ve büyüyen bilgi, insan türünün ortak malı olur.
Bütün canlılar içerisinde yalnız insanın yaptığı bu faaliyete kültür
denir.
İnsan, hayatını anlamlandırırken, fıtratından kaynaklanan imkanları
gerçekleştirirken bir yaşantı hali
olarak hürriyetini de kullanır. Bu durumda doğru ve değerli eylemde bulunması
mümkün olmayabilir.
Bunun için insana hayatında anlam bulmasında yardım edecek, yol
gösterecek örnek kişilere ihtiyaç vardır. Bunlar içinde bulundukları durumlarda
doğru ve değerli eylemler gerçekleştiren kişilerdir.
İnsan temel arzularını ve içgüdülerini nasıl doyurup tatmin edeceğini
bu örnek kişilerde bulabilmelidir. Çünkü insan, uğruna çaba göstermeye değer
bir hedef bulamazsa psikolojik bunalıma girer.
DEĞERLERİMİZİN TEMELİNDE NE VAR?
Kültürümüzün temelinde Kur'an-ı Kerim ve Peygamberimiz Hz. Muhammed
vardır.
Kur'an-ı Kerim fıtrata hitap eden, insanın fıtri ihtiyaçlarını en
mükemmel şekilde göz önünde bulunduran bir kitaptır.
Hz. Muhammedi kıyamete kadar değişmez insan rehberi kılan son peygamber
olması kadar, Kur'an ahlakıyla ahlaklanmış, yaşayan bir Kur'an oluşudur.
DEĞERLERİMİZİ KALKINMANIN KÜLTÜREL İMKANI OLARAK YENİDEN HAYATA
KATMAK İÇİN NE YAPMALIYIZ?
Bizi biz yapan değerlerimiz in zeminini oluşturan Kur'an ve Hadis'e
baktığımızda Kutsal Kitabımız ve model edindiğimiz insan Hz. Muhammed ile
ilişkimizi bir temele oturtmamız gerekmektedir. Bu temelden hareketle kendimize
-hayata-tabiata- evrene bakabilmeli, yaşamın bize sorduğu sorulara cevap
verebilmeli ve bu yolla hayatın sunduğu anlamları gerçekleştiren bir varlık
olduğumuzun bilincine erebilmeliyiz.
TÜRK AİLESİNİN EV İÇİ DÜZENİNDE LEVHALAR
Türk ailesinin fertleri veya misafirleriyle günlük yaşantısını
geçirdiği iki mekan olarak oturma veya misafir odalarını süsleyen levhalar, iç
mimarının insanın veya toplumun davranış kalıplarını nasıl etkilediğine önemli
bir örnek oluşturur. Çünkü bu levhalar, taşıdıkları anlamlar, verdikleri
mesajlar ile muhataplarının davranışlarını etkiler ve yönlendirir.
Levhaların verdiği mesajı iki ana konuda toplayabiliriz.
1.Gurup: Aşkın varlık(Tanrı)insan ilişkisine yönelik mesajı: (Kur'an-ı
Kerim ayetleri, Hz. Muhammed'in sözleri)'den alıntı yapılan
2.Gurup: İnsan-Hayat ilişkisini içeren mesaj:(Kur'an-ı Kerim ayetleri,
Hadis-i Şerifler, şiirler, deyimler v.b.)'den kağıda aktarılan.
İlk guruba Allah, Peygamber, Dört Halife isimlerinin yazılı olduğu
levhalar; Ayete'l-kürsi, Yasin suresi, Besmele yazılı levhaları sayabiliriz.
İkinci gruptaki levhalar ise mesajlarında akıp giden hayatın insana
etkisini, ona verdiklerini, verebileceklerini veya ondan alıp alabileceklerini
değerlendirir.
OSMANLI MİMARİSİNDE KÜLTÜREL İFADELERİN GÖRSEL KULLANIMI
İnsan var olduğu günden beri mekan'a biçim vermiştir. Bu biçim verişte
onun hayatı algılaması /anlamlandırmasının etkisi çok açıktır. Çünkü insan
mekan'la sadece fiziksel olmakla öte psikolojik yönden de ilişki içindedir.
Mekan'a biçim verme ile hayatı anlamlandırma ilişkisi, Kur'an ile
hayatlarını anlamlandırmış insanların gerçekleştirdiği Vahiy Kültürü/İslam
Medeniyeti için de söz konusudur. Kur'an insanların içinde yaşadıkları
mekanlarda Kur'an'a yönelip onu okuyup, düşünüp, anlamaya ve bizzat yaşamlarında
uygulamaya çalışmalarını istemektedir.
İNSANI İNSAN YAPAN DEĞER YARGILARI
Güneşin kaynağını görmek istiyorsan başka bir göze ihtiyacın var; Çünkü boş gözünde o kudret yok. Yalnız aydın güneşin suya aksini görebilir.(Şebüsteri)
Değer: insan
denen gerçekliğin bir olgusu, insanın kendini ifade etmesidir.Değer yargıları
insanın varlıklarla olan ilişkileri sonucu oluşur.İnsan elde ettiği bilgiler
onu zorunlu olarak değer yargılarında yöneltir.Bu nedenle değerler insanın
varlık şartıdır.Değer yargılarının bir işlevi de insanın zekasını olumlu yönde
kullanmasını sağlamaktır.Bu nedenledir ki değerler insan davranışlarının yol
göstericisidir.
İnsan
hayatına hangi değer yargılarıyla anlam veriyorsa o değerler, kişinin
yaptıklarına yön verip yönlendirir.İnsan hareket ederken verdiği tüm kararlar
hayatını anlamlandıran değerlerin bir yansımasıdır.Bunun için insan; hayatını
anlamlandıran değerlere dayanarak ve seçerek eylemlerini düzenler, önemine göre
onları sıralar.
Bizi biz
yapan değerlerin temelinde özgü ve ortak kültürümüz vardır.İnsanın varoluşunu
hissetmesi kültür sayesindedir.Bu nedenle kültür, insanın varolanlar hakkında
hangi yolla olursa olsun edindiği bilgiler bütünüdür.Kültür sayesinde insan
hayatını anlamlandırırken fıtratından kaynaklanan imkanları gerçekleştirirken
bir yaşantı hali olarak hürriyetini de kullanır.
OSMANLI MİMARİSİNDE KÜLTÜREL İFADELERİN GÖRSEL KULLANIMI
Osmanlı mimarisi Osmanlı Hanedanlığının beylik olarak kurulup, imparatorluk olarak yayıldığı ve hüküm
sürdüğü dönemlerde inşa ettiği veya fikir öncülüğü yaptığı mimari üslupları ve
eserleri kapsar. Osmanlı mimarisi kendinden önce gelen Erken dönem Anadolu Türk mimarisi, Selçuklu mimarisi, Bizans mimarisi, İran mimarisi ve Memlük
mimarisi'nden etkilenmiştir.
Erken dönem mimarisi 1299 yılında Osmanlı Devleti’nin Osman Gazi tarafından Söğüt'de Osmanlı'nın tarafından kurulması ile 1501 yılında Bayezid Camii'nin (1501-1505) inşaatının başlaması arasındaki dönemi kapsar. Bu döneme ait yapılar ağırlıklı olarak İznik, Bursa ve Edirne şehirlerinde yer almıştır. Osmanlı mimarisine ait ilk kayda değer
uygulamalar İznik'te inşa edildi.
1501 ile 1703 yılları arasında hâkim olan
Klasik dönemin örnekleri ağırlıklı olarak İstanbul'da yer alır. Klasik
dönemin mimarlarının genel yaklaşımı yüksek ve görkemli yapılar inşa etmek yönündeydi.
Bu sebepten erken dönemde uygulanmaya başlanan kubbeli ve merkezî planlı
yapılar, klasik dönemde daha anıtsal ölçeklerde uygulandı. Malzeme olarak küfeki taşı ve mermerin sıklıkla kullanıldığı klasik dönem yapılarının tasarımında
genelde yukarıdan aşağıya inildikçe genişleyen bir tasarım kompozisyonu hâkim
olmuştur.
Osmanlı mimarisi bu kültürel birikimle
birçok; cami, tekke, han, kervansaray, külliye, medrese, saray, türbe, yalı,
zaviye yapmıştır.Osmanlı mimarisinin öne çıkan mimarlarından; Mimar Sinan,
mimari yapı elemanlarını büyük bir ustalıkla bir araya getirerek muhteşem
yapılar inşa etmiştir.Mimar Sinan'ın camilerinde hat sanatı adeta zirve yapmış;
daha sonra inşa edilen camilerde görülmeyen bir biçimde hesaplı, akılcı ve tam
bir uyum içindedir.
Herkesin içinde doğru olana eğri bakan
bir göz vardır.
MİMAR SİNAN
BİZİ BİZ YAPAN DEĞERLERİMİZ VE HAYATIMIZI
ANLAMLANDIRMADAKİ ROLÜ
İnsan hayatını devam ettirebilmek için bir anlama ihtiyacı
vardır. Yani yaşamak için bir sebebe… Bu sebepler bizim değerlerimizdir. Bir
nevi bizi ayakta tutan; yaşamamızı sağlayan şeylerdir. Değer; ‘’nesne ve olayların bir toplum, bir sınıf
ya da bir insan bakımından taşıdığı önemi belirleyen niteliktir.’’ Bu değer
sayesinde insan kendisini ifade edebilir.
İnsan varlıkla olan ilişkilerinde birtakım bilgiler edinir.
Bu bilgileri kullandıktan sonra bazı sonuçlara ulaşır ve bu sonuçlar da
değerleri ortaya çıkarır. Daha sonra insan bu değerlere göre hayatını sürdürür.
Bundan dolayı değer bir tek inanca değil, organize olmuş bir grup inanca
(hayatı anlamlandırmaya) tekabül eder.
İnsan değerleriyle bir şeyler yapar, değerlerine göre
hareket eder. Yani insan kendi değerlerine dayanarak ve seçerek eylemlerini
düzenler ve ona göre yaşar. Ayrıca bu değerler tüm insanlarda farklılık
gösterir. Çünkü her insanın alışı farklıdır.
İnsan varoluşunu gerçekleştirmesi, hem iç hem dış dünyadaki
başarılarıyla birlikte sağlanır. İnsan bu şekilde hayatını üç farklı yoldan
gerçekleştirebilir; -amel/eylem ortaya koyarak –bir şeyle karşılıklı
etkileşerek –musibetlere sabrederek. İnsan bu şekilde hayatına vererek insan
olma koşullarını yerine getirmeye çalışır. Fakat insanda bulunan değerler onun
her zaman amaçlarını gerçekleştiremeyebilir. Çünkü hayat bir süreçtir ve bazı
başarısızlıklarla karşılaşılabilir.
İnsan hayatını anlamlandırırken genellikle başka tarzlara
karşı duyarsızdır. Çünkü kendi tarzını anlamlı bulur. İnsan anlam arayışında
başarılı olduğunda; fıtri yeteneklerini keşfetmiş olur, hayatın problemleriyle
başa çıkabilecek yetenekler kazanır, hayatta aradığı dengeyi keşfeder, en
önemlisi mutlu olur. Eğer insanın anlam arayışı boşa çıkarsa; fıtri
yeteneklerini iptal eder, hayat ona yük olur, anlık haz arayışına yönelir,
dengeyi tamamen yitirir ve en önemlisi anlam arayışı yönelimini geri
çeker; her şeyden vazgeçer.
İnsan bilgi sayesinde varoluşunu gerçekleştirir. B u bilgi
fertte kalmaz başkalarına aktarılır, nesilden nesle devredilir. Buna kültür
denir. İnsan kültür sayesinde varoluşunu gerçekleştirir. İnsanın ortaya koyduğu
davranışlar ise kültürün görünümleridir. Kültürün bir kısmı bir topluma aitken
bir kısmı da bütün insanlığa aittir.
İnsan hayatını anlamlandırırken hürriyetini de kullanır.
İnsan bazen bu hürriyet dolayısıyla ne yapacağını bilemez. Bu yüzden
örnek/önder kişilere ihtiyaç vardır. İnsan bu kişileri örnek alarak hayatını
anlamlandırabilir. Bu örnek/önder kişiler peygamberler, veliler, filozoflar ve
düşünürler olabilir. Kişi fıtri kabiliyetlerini kullanarak hayatını
anlamlandırabilir. Eğer fıtri yapısından uzaklaşmışsa ‘insan olma imkanlarından
kendini mahrum etmiş demektir. Bu yüzden de hayatı anlamsız/değersiz
görecektir. Bu şekilde insan ‘gerçekleri’ algılamayı ve kendini yaşayabilmeyi
engeller. Ve böylece varoluşunu gerçekleştiremez. Tüm bunlardan dolayı insanın
yol gösterecek bir rehbere ihtiyacı vardır.
Bizi biz yapan değerlerimizin temelinden ne olduğu
tarihimizle dinimizin eseri olan özgü kültürümüzde ve hem dinimiz hem de
bulunduğumuz coğrafya ile katıldığımız ortak kültürümüzde aramamız gerekir.
Dinimiz İslamiyet olduğuna göre ortak kültürümüzün temelinde Kur’an-ı Kerim ve
Hz. Muhammed vardır. Kur’an-ı Kerim insanın fıtratına hitap eden ve fıtri ihtiyaçlarını
en mükemmel şekilde göz önünde bulunduran bir kitaptır. Allah bu kitabı
kullarına yol göstersin diye elçileri ile insanlara göndermiştir.
TÜRK AİLESİNİN EV İÇİ DÜZENİNDE LEVHALAR
Ev içerisinde süsleme olarak kullanılan levhalar insanın
veya toplumun davranışlarını simgeler. Çünkü bu levhaların taşıdıkları
anlamlar, verdikleri mesajlar muhataplarının davranışlarını etkiler ve
yönlendirir. Buna örnek olarak hat sanatı gösterilebilir. Hat sanatı ile insanı
doğru yola teşvik edecek yazılar en güzel biçimde, en güzel kağıda, en güzel
emekle oluşturulur ve teship sanatı ile yazı süslenerek daha görkemli hale
getirilir. Bu hazırlanan levhalar evin en güzel yerine asılır. Böylece bu
levhalar insanlar üzerinde bir etkiye sahip olur ve davranışları bir nevi yönlendirir.
Günümüzün getirdiği etkilerle birlikte bu tür levhaların
yerine teknolojik aletler gelmiştir. Yani eskinin koşulları ile yeni dönemin
koşulları birbirinden farklıdır. Eskiden insanlar birebir hayatı yaşayarak
öğrenir ve anlamlandırırken, günümüzde televizyon, internet gibi kitle iletişim
araçları ile hayatı anlamlandırmaya çalışıyor.
Levhalar çağımızın insanını bir nevi düşünmeye iter, onları
sıradanlıktan kurtarır. Bunu levhada saklı olan mesaj ile algılarız. Levhaların
verdiği mesaj iki ana konuda toplanabilir; -Allah ile insan ilişkisine yönelik
mesaj, - insan ile hayat ilişkisini içeren mesaj. Ancak günümüzün gençlerinin
duvarında bu anlamlı levhaların yerini posterler, afişler, pankartlar almıştır.
OSMANLI MİMARİSİNDE KÜLTÜREL İFADELERİN GÖRSEL
KULLANIMI
İnsan var olduğu günden beri yaşadığı mekana biçim
vermiştir. Bu biçimde insanın hayatı algılamasının/anlamlandırmasının etkileri
büyük ölçüde vardır. Çünkü insan yaşadığı mekanda sadece fiziksel olarak değil
psikolojik açıdan da varlığını gösterir. Yani insanın fiziksel bir mekanı
olduğu gibi ruhsal bir mekanı da vardır. İnsan bu ruhsal mekanında kendi
kültürüne ait değerlere, inanç ve var olma bilincine ve bu kültürün belirlediği
psikolojik davranışlara yer verir. Bu ruhsal mekan fiziki mekanı da etkiler.
Örneğin farklı kültürlere ait mimari eserler genel olarak birbirlerinden
farklıdırlar.
Mimaride çeşitli sanatlar da kullanılmaktadır. Bu mimari ve
sanatlar aynı zamanda iletişim görevi de görmektedir. Çünkü her çağa, topluma,
kültüre göre sanat ve mimari farklılık göstermektedir. Bu farklılıklar dönemin, çağın ve kültürün
inanışlarını/ hayatı ne şekilde anlamlandırdıklarını somut bir şekilde farklı
bir dille söylemektedir. Bu şekilde mekan bir ruha sahip olmuş olur.
Bizler İslam dinine mensup olduğumuz için yollar, sıhhî
tesisler, parklar, hastaneler, spor alanları, okullar, camiler, pazar yerleri
vs. gibi mekânlar Kur’anî ilkeler göz
önünde tutularak imar edilmiştir.
Dinimiz hayatı
anlamlandırarak yaşamamızı ister ve bunun için somut olan bir şeyi mekânsal
olarak somut hale Kâbe ile getirmiştir. Bu şunu gösterir ki; Kur’ân-ı Kerim
insan ve hayattan bağımsız değildir. Aksine hayatın ta kendisidir.
KUR’AN NEDİR?
Hayat reçete edilebilir mi? Evet edilebilir. Sadece bir noktaya kadar. Bu noktaya bakış açısı insanın anlam arayışıdır. Hayata anlam katan şey ondan kaynaklanan değerlerimizdir.
DEĞER NEDİR VE NASIL OLUŞUR?
Bir toplum, bir sınıf ya da bir insan için önem taşıyan nesne ve olaylar, değerleri ifade etmektedir. Toplumsal değerler ise, belli bir toplumda ya da toplumsal kümede bireylerin olumlu tepki gösterdikleri düşünceler, kurallar, uygulayımlar, maddi nesneler olarak tanımlanabilir. Değer insanların varlıkla olan ilişkileri sonucu oluşur. İnsan var olanın bilgisini kullanırken elde ettiği bilgileri ölü niteliğinde olan değerlere göre kullanır. Değerler insanın varlık şartıdır. İnsan gerçeğinin olgusudur. Hayata anlam verme, insanın varlık bilincine ermesi, içinde bulunduğu nimetleri idrak etmesi, yeteneklerinin sınırını bilmesidir. İnsanın anlam arayışı is, onun fıtri yeteneklerini keşfetmesi, böylece hayatın problemleriyle baş edecek yetenek kazanması, hayattaki dengeyi keşfetmesi ve böylelikle mutluluğa ermesidir.
İNSANIN HAYATINA ANLAM VERMESİ NASIL GERÇEKLEŞİR?
İnsan hayatına hangi değerlerle anlam veriyorsa o değerler, eylemlerine yön verir. İnsan eylemlere değerler çerçevesinde anlam verir. İnsanın bir bütün olarak var oluşunu gerçekleştirmesi, hem iç hem de dış dünyasındaki başarılarıyla birlikte sağlanır. Birinin eksikliği anlamsızlık olur.
DEĞER – KÜLTÜR İLİŞKİSİ
İnsan sürekli bilgi akımı ve iletişim içerisindedir. Bilgiye dolaylı veya doğrudan ulaşılır. Bilgilerle amelde bulunulur. Davranış kazanılır. Tutumlar insanın temel kabul ettiği değer hükümlerinden kaynaklanır. Bu hükümler onun zihin dünyasını sınırlar. Bu zihin dünyası alan içinde olur. Alan kültür faaliyetlerinin alanıdır. Kültür bu şekilde oluşur. Kültür iki kısımdır: özgü ve ortak kültür. Özgü kültür, onu meydana getiren millete özgüdür. Ortak kültür ise, herhangi bir milletin damgasını taşımaz, milletlerin ortak malıdır. Bir bütün olarak kültür, insanın kendisini gerçekleştirme sürecidir. İnsan kendini, çevresini anlayamazsa dış dünyayı tehlikeli olarak görür.
DEĞERLERİMİZİN TEMELİNDE NE VAR?
Değerlerin temelinde hem özgü kültür hem de ortak kültüre dayanan hayatı anlamlandırma ve değerler sistemi vardır. Dinimiz İslamiyet ile katıldığımız ortak kültürün temelinde Kur’an-ı Kerim ve sünnet vardır. Kur’an anlam arayışına cevaptır. İnsanın hayatını anlamlandıran kitaptır. Hz. Peygamber, Kur’an’ın nasıl yaşanacağının ve insan olma imkanlarının yolunun daima nasıl açık tutulacağının somut örneğidir.
DEĞERLERİMİZİ KALKINMANIN KÜLTÜREL İMKANI OLARAK YENİDEN HAYATA
KATMAK İÇİN NE YAPMALIYIZ?
İnsan potansiyelimizin verimliliğini en yüksel noktaya çıkarmak ve bunu kalkınmanın bir imkanı olarak kullanmak istiyorsak, ilk önce bizi bu günlere getiren değerlerimizin temelindeki Kur’an ve sünnetlere bakmamız gereklidir. Aksi halde alışılmış değerler hayata yön verecek ve toplum yozlaşacaktır. Varlık bilincine ermek için Kur’an ve sünneti hayatımıza geçirmemiz gerekmektedir.
TÜRK AİLESİNİN EV İÇİ DÜZENİNDE LEVHALAR
Türk ailesinin hayatını geçirdiği oturma veya misafir odalarında bulunan levhalar, insanın davranış kalıplarını iç mimarinin nasıl etkilediğine örnek teşkil eder. Levhalar, taşıdıkları anlamlar, mesajlar ve davranışları etkiler ve yönlendirir. Sosyal ve kültürel enerjiyi ve zevki sağlar. Tezhip ve hat sanatı eserleri levhalanarak evlere asılırdı. Bu levhalarla maddi simge manevi bilinci kuvvetlendirir. Levhaların her an zihinlere sunduğu insani değerlerin daima yaşanılır kılınması hedefi artık yoktur. Kitle iletişim araçları levhaların yerini almıştır. İnsani değerler levhalarla birlikte önemsizleşmeye yüz tutmuştur. Levhalar iki önemli mesaj verir: Tanrı-insan ilişkisine yönelik mesaj ve insan-hayat ilişkisini içeren mesaj. İlk mesaja örnek; Allah, peygamber, ayet, sure yazılan levhalar verilebilir. İkinci mesaja ise; akıp giden hayatın insana etkilerini değerlendiren yazılardır. İnsanı ümitsizliklerden, duyarsızlıklardan korur.
OSMANLI MİMARİSİNDE KÜLTÜREL İFADELERİN GÖRSEL KULLANIMI
İnsan var olduğu günden beri mekana biçim vermiştir. Mekanda sadece fiziksel olarak değil, psikolojik olarak da ilişki içerisindedir. Bireylerin birbirinden farklı dört mekanı vardır. Mahrem mekan, sosyal mekan, kişisel mekan ve genel mekandır. Mekanın en önemli özelliklerinden biri de yön kavramıdır. Mimari ile sanat çok yakın ilişkiye sahiptir. Mimari ya da sanat eserleri, çağlara, toplumların inanışlarına, anlamlandırmalarına ve kültüre göre değişiklik göstermiştir. Sanayi devrimi ile birlikte mimari, gelişen ve değişen koşullara göre uyum sağlamış, hızlı, hareketli bir mimarinin oluşmasına neden olmuştur. Eski mimari eserlerini yapabilmek yine insanın elindedir.
BİZİ BİZ YAPAN DEĞERLERİMİZ VE HAYATIMIZI ANLAMLANDIRMADAKİ ROLÜ
İnsan hayatının anlamını bulmak için önce hayatını sorgulaması gerekir. Çünkü soruyu sormadan cevabını veremeyiz. İnsan buna cevap ararken yaşadığı hayat ona kaynak olmaktadır. Kişi geçmişte yaşadıklarıyla bu soruyu cevaplamaktadır. İnsanın daha çok karşılaştığı zorluklara karşı dirençli olup onlara karşı koyabilmesi ise onun değerleridir.
DEĞER NEDİR VE NASIL OLUŞUR?
Bir toplum , bir sınıf veya bir kişi için önemli olan nesne ve olayların niteliği değerdir. Toplumsal değer ise düşünce, kural veya uygulamalara toplumun olumlu bakış açısı ile yaklaşmasıdır.
Değerin nasıl oluştuğunu açıklayacak olursak, değer insanın varlıklarla ilişkileri sonucunda oluşmaktadır. İnsan yaşamı boyunca elde ettiği birikim sayesinde bir değer kazanır ve bu değerler yaşamı sonucunda kazandığı ölçütlere göre şekillenir. Değerlerin insana kazandırdığı fayda ise karşılaştığı zor durumlar karşısında onlara göğüs gerebilme gücü sağlamasıdır.
İnsan elindekilerinin kıymetini anladığı zaman ve ona bahşedilen aklın sırrını keşfettiği zaman hayata bir anlam vermeye başlamıştır. İnsan anlam arayışına başladığı zaman insanların fıtratını kendine bakarak bulması ve her insanda aynı durum söz konusu olduğunu anlaması ve bu sayede hiçbir üzüntüye kapılmaması gerektiğini anlayarak her daim mutlu olmasını bilmeye başlayacaktır. Kısaca insan hayatını anlamlandırdığı zaman mutluluğu bulacaktır ve hiçbir şey onun üzülmesine sebep olmayacaktır.
İNSANIN HAYATINA ANLAM VERMESİ NASIL GERÇEKLEŞİR?
İnsan davranışlarını gerçekleştirirken bağlı bulunduğu değerlere göre gerçekleştirmektedir. İnsan bağlı bulunduğu değerler sisteminin bütünüdür.’’ İnsan hayatının anlamını bulması 3 yol ile gerçekleşebilir :
Amel ortaya koyup, bir şeyler üreterek
Bir nesne veya bir insanı severek
Kaçınılmaz acılara karşı durarak
Buradaki 3 durum insanın hayatının anlamlandırmasına olanak sağlamaktadır. İnsanların bir değerleri vardır ve bu bilinçte hareket ederek değerli davranışlar sergilemek isterler. İnsan bu değerlerini yerine getirdiği zaman fıtri yetenekleri keşfetmiş olur, her durum karşısında mutlu olabilmeyi becerir ve bu dünyada nasıl yaşaması gerektiğini bilir. Ama başarısız olursa fıtri yeteneklerinin farkına varamaz, mutsuz olur ve en önemlisi yaşama sevincini yitirir.
DEĞER-KÜLTÜR İLİŞKİSİ
İnsan sürekli bilgiyle iletişim halindedir ve bu elde ettiği bilgiler sayesinde davranışlarını gerçekleştirmektedir. Bu davranışlar, insanın sahip olduğu değerler sisteminden kaynaklanır. Ve sahip olunan değerler sisteminde hareket ederek insan daha sınırlı bir hal almaktadır ve bu da insanların kültürünü oluşturmaktadır. Kültürü insanın kendini gerçekleştirebilme alanı olarak tanımlayabiliriz. Yani üretilen eserler, sergilenen davranışlar insanların kültürünün bir simgesi olarak ele alınabilir.
DEĞERLERİMİZİN TEMELİNDE NE VAR?
Yaşantılarımızın temelinde hem ‘özgü kültür’e hem de ‘ortak kültür’e dayanan hayatı anlamlandırma ve değerler sistemi vardır. Özgü kültürümüz dinimiz, tarihimiz ve coğrafyamızın bütünlüğünde oluşmaktadır. Ortak kültürümüz ise Kuran-ı Kerim ve Hz. Muhammed ‘den oluşmaktadır.
TÜRK AİLESİNİN EV İÇİ DÜZENİNDE LEVHALAR
Türk ailesinin fertleri veya misafirleriyle günlük yaşantısını geçirdiği iki mekan olarak oturma veya misafir odalarını süsleyen levhalar, iç mimarinin insanın veya toplumun davranış kalıplarını nasıl etkilendiğine önemli bir örnek oluşturur. Evimize gelen misafirlerin bu levhalardan etkilenerek; konuşmalarına, davranışlara hatta bazen düşüncelere bile etki etmesi bu durumun önemini ortaya koymaktadır.
Levhaların insanlara verdiği mesajları 2 başlık altında toplamak gerekirse;
Tanrı-insan ilişkisine yönelik mesajlar : Kuran-ı Kerim ayetleri, Hz. Muhammed’in sözleri
İnsan-hayat ilişkisine yönelik mesajlar : Hadis, şiir, deyimler
OSMANLI MİMARİSİNDE KÜLTÜREL İFADELERİN GÖRSEL KULLANIMI
İnsanın yaşadığı mekan onun hayat görüşüyle alakalıdır. İnsan içinde bulunduğu mekandan psikolojik olarak etkilenmektedir ve bu da mekanın tasarımının önemini belirtmektedir. Kur’an ile hayatlarını anlamlandırmış insanların yaşadıkları mekanda Kur’an’a yönelip onu okuyup , düşünüp, anlayıp ve yaşaması için yaşadıkları mekanların manevi havasının da katkısı olacaktır.
BİZİ BİZ YAPAN DEĞERLERİMİZ VE HAYATIMIZI
ANLAMLANDIRMADAKİ ROL
Kişilerin hayatını yönlendiren şey
nedir? Onu yaşatan ve
hayata bağlayan nedir? Sorulari ile
İnsanlar ''anlam arayışı''
içerisindedir.
Kuran-i Kerîm
hayati anlamlandirmak ve anlasilmak istiyor,
Allah’ın birliğini ve inancini ortaya koyar.
Insan degerlere göre hayatini belirler
DEGER
VE KÜLTÜR
İnsanın yaptığı
faaliyetlere kültür denir.
Kültür
ile edindiğimiz bilgiler, değerler, davranışlar yeni nesile aktarilir. Bilgi
olmasa kültürde olmaz, bilgi yenilendikce ve degistikce kültürde degisir.
Kültür
insanlarin anlam arayişi sonucu ortaya çıkmıştır ve kendini gerçekleştirme
sürecidir.
TÜRK AILESININ ICINDE LEVHALAR
Türk ailelerinin geleneginde süslü
güzel güzel yazili kuran-i kerimin levhalari her evde vardir bunu nereye
giderseniz görürsünüz. Eski nesil yasli insanlarin evlerinde daha cok rastlanir
bunlara fakat simdiki yeni nesilde bunu görmek artik cok mümkün olan bir sey
degil müslüman aileler degerlerini kaybetmekte. Bu gibi tablolarin evi
süslemesi güzel bence cünkü ruhu dinlendirme yönünden etkili olabilir ama
modasi gecmis tablolari yeni nesil evlerinde barindirmak istemiyorlar, ben
sahsen allah yazili cabuk kirilan bir süsü evime almam cünkü allahin ismi süs
niteligi ve amaci tasimamalidir kurani acip okumadiktan sonra süs diye
tozlanmasi icin kaldirilip saklanmasina karsiyim. Insanlar merak edipte allah
ne yollamis bize ne mesajlar veriyor diye merak etmiyorlar anne baba
televizyonun karsisina oturup dizi izliyor ve cocuklar cahil büyüyor. Modern
bir aile ortaminda kuranla hemdem olmak yerine internet ile büyüyor yeni nesil.
BİZİ BİZ YAPAN DEĞERLERİMİZ VE HAYATIMIZI ANLAMLANDIRMADAKİ ROLÜ
İnsanı insan kılan onun bağlı olduğu değerler sistemidir. İnsanlar hayatını anlamlandırmak ister, bunu yaparken de kendine değerler edinir. Değer nesne ve olayların bir toplum, bir sınıf ya da bir insan için önem taşımasıdır.
İnsanın hayatına kendisine göre anlamları olan değerleri yön verir. Hayatın anlamını keşfetmesi, eylem ortaya koyarak, karşılıklı etkileşerek, kaçınılmaz acıya karşı tavır geliştirerek gerçekleşebilir. İnsan kendisine göre anlamlı gördüğü bu değerlere sahip olmazsa hayatını sürdüremez.
DEĞER NEDİR VE NASIL OLUŞUR?
Nesne ve olayların bir toplum, bir sınıf ya da bir insan bakımından taşıdığı önemi belirleyen niteliği ya da bir toplum, bir sınıf ya da bir insan için önem taşıyan nesne ve olaylar ‘değer’dir. Toplumsal değerler kavramında ise değer şöyle ifade edilir: ‘Belli bir toplumda veya toplumsal kümede bireylerin olumlu tepki gösterdikleri düşünceler,kurallar,uygulamalar ve maddi nesneler.’
İNSANIN HAYATINA ANLAM VERMESİ NASIL GERÇEKLEŞİR?
İnsan, hayatına hangi değerlerle anlam veriyorsa o değerler, yapıp-etmelerine yön verirler. İnsanın bir bütün olarak varoluşunu gerçekleştirmesi, hem iç hem de dış dünyasındaki başarılarıyla birlikte sağlanır. Birinin eksikliği anlamsızlık olur. Kişinin bu bütünlük içerisinde hayatın anlamını keşfetmesi üç farklı yoldan gerçekleşebilir:
1.Amel ortaya koyarak, üreterek
2.Bir şeyi/insanı severek
3.Kaçınılmaz acıya karşı durarak
DEĞER KÜLTÜR İLİŞKİSİ
İnsan elde ettiği bilgilerle tutumlar ortaya koyar. Bu tutumlar insanın temel kabul ettiği değerlerden kaynaklanır. Tutumları içerisinde verdiği hükümler bu değerlerin çerçevelediği alan içerisinde olur. Bu alan kültür faaliyetlerinin alanıdır. Kültür bilginin nesilden nesile aktarılması sonucu insan türünün ortak malıdır. İnsanın varoluşunun oluşması ve onu hissetmesi kültür sayesindedir. Bu nedenle kültür insanın var olanlar hakkında hangi yolla olursa olsun edindiği bilgilerdir. Bu bilgilerle ortaya koyduğu davranışlar kültürün görünümleridir. İnsanın var olanlar hakkında farklı yollarla bilgi edinmek istemesiyle kültür unsurları olan bilgi türleri doğar. Bir bütün olarak kültür insanın kendini gerçekleştirme süreci diye tanımlanabilir.
DEĞERLERİMİZİN TEMELİNDE NE VAR?
Özgür kültüre ve ortak kültüre dayanan hayatı anlamlandırma ve değerler sisteme vardır. Böylece toplum içindeki fert hayatını anlamlı kılmanın bilgisini öğrenir.
Bizi biz yapan değerlerimizin temelinden ne olduğu tarihimizle dinimizin eseri olan özgü kültürümüzde ve hem dinimiz hem de bulunduğumuz coğrafya ile katıldığımız ortak kültürümüzde aramamız gerekir.
TÜRK AİLESİNİN EV İÇİ DÜZENİNDE LEVHALAR
Türk ailesinin fertleri veya misafirleriyle günlük yaşantısını geçirdiği iki mekan olarak oturma veya misafir odalarını süsleyen levhalar, iç mimarının insanın veya toplumun davranış kalıplarını nasıl etkilediğine önemli bir örnek oluşturur. Çünkü bu levhalar, taşıdıkları anlamlar, verdikleri mesajlar ile muhataplarının davranışlarını etkiler ve yönlendirir.
Levhaların verdiği mesajı iki ana konuda toplayabiliriz.
1.Grup: Tanrı-insan ilişkisine yönelik mesajı: Kur'an-ı Kerim ayetleri, Hz. Muhammed'in sözleri
2.Grup: İnsan-Hayat ilişkisini içeren mesaj: Kur'an-ı Kerim ayetleri, Hadis-i Şerifler, şiirler, deyimler
OSMANLI MİMARİSİNDE KÜLTÜREL İFADELERİN GÖRSEL KULLANIMI
İnsan var olduğu günden beri yaşadığı mekana biçim vermiştir. Bu biçimde insanın hayatı algılamasının/anlamlandırmasının etkileri büyük ölçüde vardır. Çünkü insan yaşadığı mekanda sadece fiziksel olarak değil psikolojik açıdan da varlığını gösterir. Yani insanın fiziksel bir mekanı olduğu gibi ruhsal bir mekanı da vardır. İnsan bu ruhsal mekanında kendi kültürüne ait değerlere, inanç ve var olma bilincine ve bu kültürün belirlediği psikolojik davranışlara yer verir. Bu ruhsal mekan fiziki mekanı da etkiler.
BİZİ BİZ YAPAN DEĞERLERİMİZ VE HAYATIMIZI ANLAMLANDIRMADAKİ ROLÜ
DEĞERLER NEDİR VE NASIL OLUŞUR
‘’İnsanı insan kılan onun
bağlı bulunduğu değerler sistemidir’’(Necati Öner)
Değer belli bir toplumda ya da toplumsal kümede
bireylerin olumlu tepki gösterdikleri düşünceler, kurallar, maddi
nesnelerdir. Değerler insanın diğer
varlıklarla olan ilişkileri sonucu oluşur. İnsan dışında değere sahip olan bir
canlı yoktur. Değer insanın aklını ve iradesini doğru yönde kullanması için
vardır. Değer, insanın hayatını anlamlı kılan bir olgudur. İnsan sahip olduğu
değerlerle hayatının anlamını bulmaya çalışır.
Toplumsal değerler
kavramı ise; “Belli bir toplumda ya da toplumsal kümede bireylerin olumlu tepki
gösterdikleri düşünceler, kurallar, uygulayımlar, maddi nesneler” olarak tarif
edilir.
İnsanın Hayata Anlam Vermesi Nasıl
Gerçekleşir?
İnsan değerleriyle bir şeyler yapar,
değerlerine göre hareket eder. Yani insan kendi değerlerine dayanarak ve
seçerek eylemlerini düzenler ve ona göre yaşar. Ayrıca bu değerler tüm
insanlarda farklılık gösterir. İnsanın bir bütün olarak var oluşunu gerçekleştirmesi, hem iç
dünyada hem de dış dünyadaki başarılarıyla birlikte sağlanır.İnsan bu bütünlük
içinde hayatın anlamını üç farklı yoldan tespit
eder.
1-Amel/Eylem ortaya koyarak eser yaratarak.
2-Bir şeyi bir insanı severek/karşılıklı etkileşerek
3-Kaçınılmaz acıya karşı bir tavır geliştirerek.
DEĞER- KÜLTÜR İLİŞKİSİ
İnsanoğlu
sürekli bir bilgi edinme ve insalarla iletişim içeresinde olmaktadır. Elde ettiği bilgilerle tutumlar içinde bulunur ve
amelini/üretimini ortaya koyar. Bu tutumlar, insanın temel kabul ettiği
değer hükümlerinden kaynaklanır. Bu temel hükümler, onun zihin dünyasını
sınırlar. .Bu tutumlar içinde
kaldığı sürecede verdiği her hüküm , yapacağı her davranış, temel
kabullenmelere bağlı olarak onların çerçevelediği alan içerisinde olur.
Değerlerimizin
Temelinde Ne Var?
Yaşantılarımızın
temelinde hem ‘özgü kültür’e hem de ‘ortak kültür’e dayanan hayatı
anlamlandırma ve değerler sistemi vardır. Böylece toplum içindeki fert,
hayatını anlamlı kılmanın bilgisini edinir. Artık o ayakta durabilir.
Bizi biz yapan değerlerimizin temelinden ne olduğu tarihimizle
dinimizin eseri olan özgü kültürümüzde ve hem dinimiz hem de bulunduğumuz
coğrafya ile katıldığımız ortak kültürümüzde aramamız gerekir.
TÜRK
AİLESİNİN EV İÇİ DÜZENİNDE LEVHALAR
Türk ailesinin fertleri
veya misafirleriyle günlük yaşantısını geçirdikleri iki mekan olarak oturma veya
misafir odalarını süsleyen levhalar, iç mimarinin insanın veya toplumun
davranış kalıplarını nasıl etkilediğine önemli bir örnek oluşturur. Çünkü bu
levhalar, taşıdıkları anlamlar, verdikleri mesajlar ile muhataplarının
davranışlarını etkiler ve yönlendirirler.
Levhaların verdiği mesajı iki ana konuda toplayabiliriz.
1.Gurup: Aşkın varlık(Tanrı)insan ilişkisine yönelik mesajı(Kur'an-ı
Kerim ayetleri, Hz. Muhammed'in sözleri)
2.Gurup: İnsan-Hayat ilişkisini içeren mesaj(Kur'an-ı Kerim ayetleri,
Hadis-i Şerifler, şiirler, deyimler v.b.)
OSMANLI
MİMARİSİNDE KÜLTÜREL İFADELERİN GÖRSEL KULLANIMI
İnsan var olduğu günden beri mekana biçim vermiştir. Bu biçim verişte hayatı algılaması/anlamlandırmasının etkisi çok açıktır. İnsan mekanla fiziksel olmaktan öte psikolojik yönden de ilişki içindedir.
Osmanlı mimarisinde dış mekanla tam bir uyum içerisinde olan ve tevhide, manevi dinginliğe ulaşmış bir merkezi iç mekan oluşmuştur.
Mekana biçim verme ile hayatı anlamlandırma ilişkisi Kur’an ile hayatlarını anlamlandırmış insanların gerçekleştirdiği vahiy kültürü yani İslam Medeniyeti içinde söz konusudur. Kur’an insanların içinde yaşadıkları mekanlarda Kur’an’a yönelip onu okuyup, düşünüp, anlamaya ve bizzat yaşamlarında uygulamaya çalışmalarını istemektedir.
BİZİ BİZ YAPAN DEĞERLERİMİZ VE HAYATIMIZI
ANLAMLANDIRMADAKİ ROLÜ
İnsan devamlı olarak hayatın anlamını bulmaya çalışır.Bunun için
hayatını sorgulamaktadır.Peki hayat reçete edilebilir mi? Bazılarına göre bu mümkündür fakat bu da
belirli bir noktaya kadardır.Bu reçetenin en büyük amacı insanımızı ayakta
durduracak,hayata tutunabilmesini sağlayacak şeyi bulmaktır.Bu şeyde
değerlerimizdir.
DEĞER NEDİR VE NASIL OLUŞUR?
Değer belli bir toplumda ya da toplumsal kümede bireylerin olumlu tepki gösterdikleri
düşünceler,kurallar,uygulayımlar,maddi nesnelerdir.O halde değer,insan
gerçeğinin bir olgusudur.İnsanın kendini ifade etmesidir.
Değer insanın varlıklarla olan ilişkileri sonucu oluşur.insan var olanın
bilgisini kullanırken elde ettiği sonuçlar onu kazanmaya zorlar ve elde ettiği
bilgileri ölçü niteliğinde olan değerlere göre kullanır.Değerler insanın varlık
şartıdır.Akıl değer sahibi olmanın ilk şartıdır.Bundan dolayı insandan başka
canlıların değer dünyası yoktur.Dolayısıyla değer,insan davranışlarının yol
göstericisi bir inanç olmak bakımından insanın,dünyanın belirli bir kısmı ile
idrak,duygu ve bilgilerinin bir terkibi demektir.
İNSANIN HAYATINA ANLAM VERMESİ NASIL
GERÇEKLEŞİR?
İnsan,hayatına hangi değerler anlam veriyorsa o değerler,yapıp-etmelerine
yön verirler,onun yapıp etmelerinin yönetirler.Artık insan,eylemlerine ve bu
eylemlerin ortaya koyduğu başarılara bu değerler çerçevesinde anlam verir.Çünkü
insan,yapıp etmeleri ile ana amaçları arasında ilişki kurar.İnsan şöyle veya böyle
hareket ederkenn verdiği tüm kararlar,hayatını anlamlandıran tüm değerlerin
ışığında oluşan amaçları,hedefleri,planları gerçekleştirmeye yöneliktir.Ayrıca
insan içinde bulunduğu sonsuz durumlarda bu amaçlarını hedeflerini,planlarını
bir defada gerçekleştiremez.Bunun için insan,hayatını anlamlandıran değerlere
dayanarak ve seçerek eylemlerini düzenler,onları önemine göre sıraya koyar.
İnsanın bir bütün olarak varoluşuu gerçekleştirmesi,hem iç hem de dış
dünyasındaki başarılarıyla birlikte sağlanır.Birinin eksikliği anlamsız
olur.Kişinin bu bütünlük içerisinde hayatın anlamını keşfetmesi üç farklı
yoldan gerçekleşebilir:
1.Amel/eylem ortaya koyarak,üreterek,eser yaratarak
2.Bir şeyi/bir insanı severek,karşılıklı
etkileşerek
3.Kaçınılmaz acıya karşı bir tavır
geliştirerek
İnsan anlam arayışında başarılı olduğunda: fıtri yeteneklerini keşfetmiş
olur;bu sayede haytın problemleriyle başa çıkabilecek bir yetenek
kazanır;hayatta aradığı dengeyi keşfeder;en önemlisi mutlu olur.İnsanın anlam
arayışı boşa çıkarsa: fıtri yeteneklerini iptal eder;hayat yük olur;anlık haz
arayışlarına yönelir;dengeyi tamamen yitirir;en önemlisi anlam arayışı
yönelimini geri çeker,herşeyden vazgeçer.Bütün bunlar öldürücü bir durumla
sonuçlanabilir.
DEĞER-KÜLTÜR İLİŞKİSİ
İnsan sürekli bilgi akımı ve iletişimi içersindedir.Bilgiyi ya doğrudan
ya da dolaylı olarak elde eder.Tutumlarını ve amellerini elde ettiği bu
bilgiler ışığında şekillendirir.Bu tutumlar,insanın temel kabul ettiği değer
hükümleri çerçevesinde oluşur.Bu temel hükümler,onun zihin dünyasını
sınırlar.İnsanın ortaya koyduğu davranışlar bu alan içerinde olur.Bu alan aynı
zamanda kültür faaliyetlerinin alanıdır.Yani insan kültürü bu şekilde
oluşturur.Bütün canlılar içerisinde anacak insanın yaptığı bu faaliyete kültür
denir.İnsanın varoluşunun oluşması ve onu hissetmesi kültür sayesinde
olur.Kültürde bilgi esastır ve bigi çeşitleri aynı zamanda kültürün esaslarını
oluşturur.
Eğer insan,kendini ve çevresini anlamazsa,yani hayatını anlamlı/değerli
kılmazsa dış dünyayı tehlikeli bir lan olarak algılar.Böyle bir
durum,davranışları,tehlikelere karşı savunmaya yönelik bir biçimde düzenlemeye
ve enerjinin çoğunu bu doğrultuda tüketmeye sebep olacağından gerçekleri
algılamayı ve kendini yaşamayı engeller.
DEĞERLERİMİZİN TEMELİNDE NE VAR?
İnsanın bir fert olarak veya topluluk içinde hayatını
anlamlandırması'etik-aksiyon meselesi' ve dünyada olup bitenleri anlamak ve
açıklamak 'bilgi meselesi' bütün çağlarda,bütün filozoflarca,biri diğerine
bağlı,biri diğerinin içinde ele alınmıştır.Halk arasında yaşayan
efsaneler,atasözleri,ahlaki nasihatler ve yasalar bu iki meselenin topluma mal
olmasının somut kanıtıdır.İnsan fertler ve toplumlar arası ilişkilerde
fıtratından kaynaklanan sert,bencil,hileci zihniyeti dengeye,doğruya,hak ve
adalete ulaştırma arayışı içinde olmuştur.Bu yaşantıların temelinde hem 'özgür
kültür'e hem de 'ortak kültür'e dayanan hayatı anlamlandırma ve değerler
sistemi vardır.Bunları yaşayanlar hayattan farklı lezzetler almışlardır.
Bizi biz yapan değerlerimizin temelinde ne olduğunu tarihimizle
dinimizin eseri olan 'özgü kültürümüz'de ve hem dinimiz hem de bulunduğumuz
coğrafya ile katıldığımız 'ortak kültürümüz'de aramamız gerekir.Dinimiz
ilamiyet ile katıldığımız ortak kültürün temelinde kutsal kitabımız Kur'an-ı
Kerim ve Peygamberimimz Hz. Muhammed vardır.Buna göre;
Kur'an-ı Kerim,insanın bütün varlık koşullarıyla uyumlu ve o koşullara
cevap veren ilahi bir mesajdır.Yani o insanın bütün fıtri ihtiyaçalrını göz
önünde bulunduran bir kitaptır.Hz. Muhammede gelince;o insanın
sorumluluk/emanet bilincini diri tutmak,anlam arayışında fıtri dengesini
korumak için vahy'in insan modeli olarak,yarattıklarını en iyi bilen Yüce Allah
tarafından gönderilmiş peygamberlerin sonuncusudur.
DEĞERLERİMİZİ KALKINMANIN KÜLTÜREL İMKANI
OLARAK YENİDEN HAYATA KATMAK İÇİN NE YAPMALIYIZ?
Bu sorunun cevabının verilmesi çok zordur.Bu soruya verilecek cevaplara
zemin oluşturacak başlangıç noktaları şunlardır:
·
İslam'a layık bir 'İslam ile varoluş'un yaşam felsefesini geliştirme
·
Bu yaşam felsefesini çağdaş kültürümüze katarak kalkınmanın bir imkanı
olarak kullanabilmek için değerlerimizi yeniden inşa etme
·
Bunu yapabilmek için değerlerimizi yeniden değerlendirme
·
Değerlerimizi yeniden değerlendirmek ve inşa edebilmek için de
bilginin dönüşümünü mümkün kılarak ,soyut olandan somut olanı
üretme:yeni/güncel değerler çıkarma
İnsan potansiyelimizin verimliliğini en yüksek noktaya çıkarmak ve kalkınmanın bir imkanı olarak kullanmak
istiyorsak ilk önce Kur'an ve Hz. Peygambere bu çerçevede bakmamız gerekir.Aksi
takdirde insanımız alışılmış değerlerin
hayata terk edilmiş olacak ve sürüklendiği yozlaşma daha da
derinleşecektir.Bizi biz yapan değerlerimizin zeminini oluşturan Kur'an ve
Hadis'e bu yaklaşımla baktığımızda kutsal kitap ve model edindiğimiz insan Hz.
Muhammed ile ikişkimizi bir temele oturtmamız gerekir.Bu temelden hareketle
kendimize,hayata,evrene,tabiata bakabilmeli,yaşamın bize sorduğu sorulara cevap
verebilmeli ve bu yolla hayatın sunduğu anlamları gerçekleştiren bir varlık
olduğumuzun bilincine erebilmeliyiz.Bu ise 'bigiyi dönüştürebilmemizle' yani
Kur'an'ı ve Hadis'i yeni/güncel değerler olarak hayata katabilmemizle
mümkündür.
TÜRK AİLESİNDE EV İÇİ DÜZENİ LEVHALARI
Türk ailesinin,aile fertleri veya misafirleriyle günlük yaşantısını
geçirdiği iki mekan olarak oturma veya misafir odalarını süsleyen levhalar,iç
mimarinin insanın veya toplumun davranış kalıplarını nasıl etkilediğine önemli
bir örnek oluşturur.Çünkü bu levhalar taşıdıkları anlamlar,verdikleri mesajlar
ile muhataplarının davranışlarını etkiler ve yönlendirirler.Fertlerin ve
toplumların muhtaç oldukları sosyal ve kültürel enerjiyi ve bedii sağlarlar.
Dolayısıyla levhalar güzellikleri,taşıdıkları manalar,verdikleri
mesajlar ile insanı az çok bir hayret ve hayranlık içinde bu duygunun sebebini
ve gerçek illetini aramaya yönlendirir.Bu arama devam ettikçe o şey hakkındaki
hayret ve hayranlığımız da sürer gider.O kadarki metafizik sahaya geçer,Allah'a
kadar yükselen haller ve derecelerde bulunabilir.Böylece F.Schoun'un dediği
gibi,''maddi simge manevi bilinci kuvvetlendirmiş'' olur.Levhalar,çağımız
insanının evrenin kendisine ait olan o küçücük bölmesini iyi 'bilme' özelliğine
ters düşen bir olgudur.Onların taşıdığı mesaj insanı hayatın tüm
alanlarında,toplumsal töre ve gelenekler üzerinde,yani insanın kendini
gerçekleştirebileceği her konuda düşünmeye zorlar.Böylece insan sıradanlıktan
kurtulmak düşüncesiyle ve düşündüklerini hayata aktarma gayretiyle başarmaya
özendirmiş olur.
OSMANLI MİMARİSİNDE KÜLTÜREL İFADELERİN
GÖRSEL KULLANIMI
İnsan varolduğu günden beri mekana biçim vermiştir.Bu biçim verişte onun
hayatı algılaması/anlamlandırmasının etkisi çok açıktır.Çünkü insan mekanla
sadece fiziksel olmaktan öte psikolojik yöndende ilişki içindedir.
Sosyal psikologlara göre bireyin birbirinden farklı dört mekanı
vardır.Bunlar:mahrem mekan,sosyal mekan,kişisel mekan,genel mekandır.İnsan bu
mekanları kendi kültürüne ait değerlere,inanç ve varolma bilincine ve bu
kültürün belirlediği psikolojik davranışlara göre kullanır.aynı zamanda insan
iyi yaşanacak kent imar edebilmek için mekanla ilişkisini,mensup olduğu
milletin kültürünün içerdiği bu değer hükümlerinin etkisi altında
oluşturur.Yani o,kendini,tabiatı,evreni algılayışının/anlamlandırışının
oluşturduğu değer duygusuyla mekana bakmıştır.
Çok eski zamanlardan beri insan ile mimari-kent-çevre düzenleme ve
insanın akli ve ruhsal boyutu ile ilişki içinde olan sanat arasında iletişim
bulunduğu bir gerçektir.Kozmik anlamlar taşıyan toprak ile ahşap yeryüzünün en
eski mimari malzemesidir.Bu kozmik manayı mimaride somutlaştırmak için
tapınakları ayakta tutan kolonlar ahşaptan yapılmış;Taşcağı ve Mısır
dikilitaşları merkez fikrini simgeleştiren dağlara işaret etmek için
dikilmiş,tapınaklar,saraylar ve kentler yeryüzünün merkezini gösteren simgeler
olmuştur.Mimari ya da sanat eserleri birer iletişim aracı olurken,bu eserlerde
biçim ve içerik çağlara,toplumların inanışlarına/hayatı anlamlandırmalarına ve
onunla oluşan kültüre göre değişik görünümler almıştır.Böylece sürekli bir
biçimde göstergeler arayıcılığıyla içerik oluşturulmuş,mimari ve sanat bir dil
haline gelmiştir.Buna göre mimari ve sanat,dildeki sözcükler yerine
biçim,renk,ışık,gölge doku ölçü oran vb. kavramları kullanan özel bir
dildir.toplumun ürettiği kültür,maddi ve manevi bu unsurları kendine özgü bir
biçimde bir araya getirerek mekanı dile getirir.Onu canlı tutan bir ruh,bir
manevi boyut katar.
BİZİ BİZ YAPAN DEĞERLERİMİZ VE HAYATIMIZI ANLAMLANDIRMADAKİ ROLÜ
Hayatımıza anlam katan ondan kaynaklanan değerlerimizdir.Değerler ele alınırken geçmişle gelecek arasında bir bağ kurulmalıdır. Bizi biz yapan değerlerimizi SPİNOZA 'nın sözünde olduğu gibi incelemeye gayret edilmeli ; ''Ağlamayın , öfkelenmeyin ,anlayın!''
DEĞER
NEDİR VE NASIL OLUŞUR?
Değer
, yüksek ve yararlı nitelik; kişinin isteyen, gereksinme duyan
bir varlık olarak nesneyle bağlantısında beliren şey
manasına gelmektedir.Deger
insan gerçeginin bir olgusudur.
Toplumsal değer ise ;''Belli bir toplumda ya da toplumsal kümede bireylerin olumlu tepki gösterdikleri düşünceler , kurallar , uygulanımlar , maddi nesneler.''
İnsanın varlıkla olan ilişkisi sonucu değer oluşur.Değer , insanın davranışlarının yol göstericisi olmak bakımından insanın dünyanın belli bir kısmıyla ilgili idrak , duygu ve bilgilerinin bir terkibi demektir.
DEĞER KÜLTÜR İLİŞKİSİ
İnsanın varoluşunun oluşması ve onu hissetmesi kültür sayesindedir.Elde ettiğimiz değer ve kültürlerimiz bilgi birikimleri sonucu oluşmaktadır.Bir bütün olarak bakıldığında kültür insanın kendini gerçekleştirme süreci olarak karşımıza çıkar.İnsanın bu kendini gerçekleştirme sürecinde bilgi bireyden bireye aktarılmaktadır ve bu süreçte insan kendisine bir rehber/önder edinerek hayatına anlam bulmayı kolaylaştıracaktır.Bu sebeble Kur-an'ı kerim kendini hidayet rehberi olarak tanıtmakta ,insan modelinin nasıl olacağını göstermektedir.Hz.Muhammed ise Kur-an ahlakıyla ahlaklanmış ,yaşayan bir önder olmuştur.Kur'an ve Hz.peygamberin bilgisine sığınmalı hayatımızı da bu bilgiler ışığında anlamlandırmalıyız.
DEĞERLERİMİZİN TEMELİNDE NE VAR?
Bizi biz yapan değerlerimizin temelinde ne olduğunu bize özgü kültürümüzde ve ortak kültürümüzde aramamız gerekir.Dinimiz İslamiyetin varolduğu ortak kültürde kuran ve peygamberimiz vardır.Kur’an fıtrata hitap eden, insanın fıtrî ihtiyaçlarını en mükemmel şekilde göz önünde bulunduran bir kitaptır. Kur’an insanın hayatını anlamlandıran kitaptır.Hz. Muhammed ise son peygamber olmasının yanında, Kur’an’ın nasıl yaşanacağının, hayatı anlamlandıracağının somut örneğidir.
TÜRK AİLESİNİN EV İÇİ DÜZENİNDE LEVHALAR
Türk ailesinin fertleri ve misafirleriyle yaşantısını geçirdiği mekandaki levhalar ve bunların taşıdığı anlamlar etkilemektedir.Levhaların verdiği mesajı iki ana konuda toplayabiliriz;
1.sinde ; Aşkın varlık (TANRI) insan ilişkisine yönelik olan mesaj
2.grub ise ; İnsan -hayat ilişkisini içeren mesaj
Bu iki grubtada levhalar güzel görünerek insanda sanatsal bir haz uyandırmanın yanında içerdiği anlamlar bakımından insanı düşünmeye sevk eder.İnsanın hayatı anlamlandırmasına önemli ölçüde katkı sağlar.
OSMANLI MİMARİSİNDE KÜLTÜREL İFADELERİN GÖRSEL KULLANIMI
İnsan varolduğu günden beri mekana biçim vermiştir.Onun bu biçim vermesi hayatı anlamlanlandırmasıyla yakından alakalıdır.Mekan sözcüğü ''k-v-n'' kökünden türemiş ve masdar anlamında hem ''varolma'' hem de ''bütün varolanları içeren kosmos'' manalarını kapsayan bir kelimedir.Dolayısıyla bütün evren yani varolan herşey varolmaya yani kainata aittir.Kur'anla hayatını anlamlandırmış insanın mekanla ilişkisi Vahiy kültürü/İslam medeniyeti içinde söz konusudur.Kur'an insanların içinde yaşadıkları mekanlarda Kur'ana yönelip, onu okuyup , düşünüp, anlamaya ve bizzat yaşamlarında uygulamalarını istemektedir.
BİZİ BİZ
YAPAN DEĞERLERİMİZ VE HAYATIMIZI ANLAMLANDIRMADAKİ ROLÜ
İnsan
devamlı olarak hayatın anlamını bulmaya çalışır.Bu anlamlandırma işi fıtridir
ve onun hayatını şekillendirmesinde önemli rol oynar. Bizi biz yapan da sahip
olduğumuz değerlerler ve kültürümüzdür.
DEĞER NEDİR
VE NASIL OLUŞUR?
Değer
belli bir toplumda ya da toplumsal kümede bireylerin olumlu tepki gösterdikleri
düşünceler,kurallar,uygulayımlar,maddi nesnelerdir.O halde değer,insan
gerçeğinin bir olgusudur.İnsanın kendini ifade etmesidir.
Değer
insanın varlıklarla olan ilişkileri sonucu oluşur. Değerler
insanın varlık şartıdır. .Dolayısıyla değer,insan davranışlarının yol göstericisi bir
inanç olmak bakımından insanın,dünyanın belirli bir kısmı ile idrak,duygu ve
bilgilerinin bir terkibi demektir.
HAYATIMIZI
NASIL ANLAMLANDIRIRIZ?
İnsan,hayatına hangi değerler anlam veriyorsa o değerler,yapıp-etmelerine yön
verirler,onun yapıp etmelerinin yönetirler. Çünkü insan,yapıp etmeleri ile ana
amaçları arasında ilişki kurar.
İnsanın bir bütün olarak varoluşuu gerçekleştirmesi,hem iç hem de dış
dünyasındaki başarılarıyla birlikte sağlanır.Birinin eksikliği anlamsız
olur.Kişinin bu bütünlük içerisinde hayatın anlamını keşfetmesi üç farklı
yoldan gerçekleşebilir:
1.Amel/eylem
ortaya koyarak,üreterek,eser yaratarak
2.Bir şeyi/bir
insanı severek,karşılıklı etkileşerek
3.Kaçınılmaz
acıya karşı bir tavır geliştirerek
DEĞER-KÜLTÜR
İLİŞKİSİ
İnsan
sürekli bilgi akımı ve iletişimi içersindedir.Bilgiyi ya doğrudan ya da dolaylı
olarak elde eder.Tutumlarını ve amellerini elde ettiği bu bilgiler ışığında
şekillendirir.Buna bağlı olarakta hayatına yön vermiş olur. Bu
tutumlar,insanın temel kabul ettiği değer hükümleri çerçevesinde oluşur. Bütün
canlılar içerisinde anacak insanın yaptığı bu faaliyete kültür denir.İnsanın
varoluşunun oluşması ve onu hissetmesi kültür sayesinde olur.Kültürde bilgi
esastır ve bigi çeşitleri aynı zamanda kültürün esaslarını oluşturur.
TÜRK
KÜLTÜRÜNDE AİLE VE TOPLUMDAKİ ROLÜ
Türk ailesinin,aile fertleri veya misafirleriyle günlük yaşantısını geçirdiği
iki mekan olarak oturma veya misafir odalarını süsleyen levhalar,iç mimarinin
insanın veya toplumun davranış kalıplarını nasıl etkilediğine önemli bir örnek
oluşturur.Çünkü bu levhalar taşıdıkları anlamlar,verdikleri mesajlar ile
muhataplarının davranışlarını etkiler ve yönlendirirler.Fertlerin ve
toplumların muhtaç oldukları sosyal ve kültürel enerjiyi ve bedii sağlarlar.
Aileler
toplumların yapı taşı olduğu için toplumun fertlerini ve dolayısıylada toplumu
şekillendiren kurumlardır.
OSMANLI
MİMARİSİNDE KÜLTÜREL MOTİFLERİN ÖNEMİ
Çok
eski zamanlardan beri insan ile mimari-kent-çevre düzenleme ve insanın akli ve
ruhsal boyutu ile ilişki içinde olan sanat arasında iletişim bulunduğu bir
gerçektir.Kozmik anlamlar taşıyan toprak ile ahşap yeryüzünün en eski mimari
malzemesidir.Bu kozmik manayı mimaride somutlaştırmak için tapınakları ayakta
tutan kolonlar ahşaptan yapılmış;Taşcağı ve Mısır dikilitaşları merkez fikrini
simgeleştiren dağlara işaret etmek için dikilmiş,tapınaklar,saraylar ve kentler
yeryüzünün merkezini gösteren simgeler olmuştur.Mimari ya da sanat eserleri
birer iletişim aracı olurken,bu eserlerde biçim ve içerik çağlara,toplumların
inanışlarına/hayatı anlamlandırmalarına ve onunla oluşan kültüre göre değişik
görünümler almıştır.Böylece sürekli bir biçimde göstergeler arayıcılığıyla
içerik oluşturulmuş,mimari ve sanat bir dil haline gelmiştir.Buna göre mimari
ve sanat,dildeki sözcükler yerine biçim,renk,ışık,gölge doku ölçü oran vb.
kavramları kullanan özel bir dildir.toplumun ürettiği kültür,maddi ve manevi bu
unsurları kendine özgü bir biçimde bir araya getirerek mekanı dile getirir.Onu
canlı tutan bir ruh,bir manevi boyut katar.
DEĞER NEDİR VE NASIL OLUŞUR?
BİZİ BİZ YAPAN
DEĞERLERİMİZ VE HAYATIMIZI ANLAMLANDIRMADAKİ ROLÜ
“İnsanı insan kılan onun
bağlı bulunduğu değerler sistemidir”NECATİ ÖNER
Değer;Bir toplum,bir sınıf
ya da bir insan için önem taşıyan nesne ve olaylardır.Değer insan gerçeğinin
bir olgusudur.İnsanın kendini ifade etmesidir.Değer insanın varlıkla olan
ilişkisi sonucu oluşur.Değerler insanın varlık şartıdır.İnsan akıl sahibi
olduğu için bir takım değerlere sahiptir.Değerler insanın aklını olumlu yönde
kullanmasını sağlamaktadır.Değer bir tek inanca değil,hayatı anlamlandırmaya
tekabül eder.
İnsanın Hayatına Anlam Vermesi Nasıl
Gerçekleşir ?
Anlam,insanın bütün yapıp
etmelerini yöneten varlık bütünüdür.İnsanın anlam arayışı ise,onun fıtri
yeteneklerini keşfetmesi,hayatın problemleriyle baş edebilecek bir yetenek
kazanması ve mutluluğa ermesidir.
İnsan şöyle veya böyle
hareket ederken verdiği tüm kararlar,hayatını anlamlandıran değerlerin
etrafında hareket eder.İnsan kendi hayatının anlamlarına göre eylemlerini
düzenler.Kendi yararına olan şeyleri değerleri bulur.Bir eylemin değerliliği
kişiden kişiye değişir.İnsan varoluşunu gerçekleştirmesi hem iç hem de dış
dünyasında ki başarısıyla gerçekleşir.Biri olmadan diğeri anlamsız olur.İnsanın
hayatının anlamı eylemler ortaya koyarak,severek ve sabrederek oluşur.
İnsanın hayatını anlamlandırmada temel aldığı
değerler,her zaman onu başarıya ulaştırmaz.Çünkü hayat değişkendir ve karşımıza
ne çıkaracağı belli değildir.Olumsuz durumlarla da karşılaşabiliriz.Bu
olumsuzluklarda insanı olaylar karşısında uyarır.
Her insan kendi yeteneklerini anlamlı
görür.İnsanın hayatta kalmasını sağlayan,onun kendinde bazı yetenekler
görmesi,eylemlerinde anlam bulmasıdır.Yoksa insan karamsarlığa düşer ve
yaşayamaz.
DEĞER-KÜLTÜR İLİŞKİSİ
İnsan sürekli bilgi akımı
ve iletişim halindedir.Bilgiyi farklı yollardan elde eder.Elde ettiği
bilgilerle tutumlarda bulunur ve davranış kazanır.Yani insanın varoluşunun
sebebi bilgidir.Bilgi nesilden nesle aktarılan insanların ortak malıdır.Bütün
canlılar içerisinde insana özgü bir şeydir.Ve buna kültür denir.İnsanın
varoluşunun oluşması kültür sayesindedir.Kültür,insanın var olanlar hakkında
elde ettiği bilgidir.Kültür de bilgi esastır.Bilgiler aynı zamanda kültür
unsurunu oluşturur.Bütün bilgi çeşitleri hayatın anlamı hakkında bize bilgi
verir.İnsan da duruma göre bunları kullanır.Ve bunların kullanımı kültürü
meydana getirir.Kültürün bir kısmı millete özgüdür.O milletin damgasını
taşır.Diğer bir kısmı da bütün insanlığa
hastır.Milletlerin ortak malıdır.Ortak kültür;insanlığın mücadelesidir.
İnsan hayatında anlam bulmasında yardım
edecek yol gösterecek bir rehbere ihtiyacı vardır.Bu rehberde
Peygamberlerdir.Peygamberler hayatın anlamlı kılınmasında bilgiler verir.Kişiye
her koşulda insan olmanın yolunu gösterir.
Değerlerimizin Temelinde
Ne Var ?
İnsanın hayatını
anlamlandırması bütün çağlarda ele alınmıştır.Yaşantıların temelinde kültür ve
değerler sistemi vardır.İnsan olmanın hayatı anlamlandırmayla mümkün olabildiği
gösterilir.Bizi biz yapan değerlerin temelinde ise ; tarihimize,kültürümüze ve
dinimize bakarak aramamız lazım.Dinimizin temelinde Kur’an-ı Kerim ve
Peygamberimiz vardır.Kur’an-ı Kerim varlık koşullarıyla uyumlu ilahi bir
mesajdır.Kur’an kendini hidayet rehberi olarak tanımlamaktadır.İnsan modelinin
nasıl olacağını göstermektedir.Kısaca Kur’an insanın anlam arayışına cevaptır.
Hz.Muhammed ise kıyamete kadar değişmez insan
rehberi,Kur’an’ın ahlakıyla ahlaklanmış,yaşayan bir Kur’an’dır.
TÜRK AİLESİNİN EV İÇİ DÜZENİNDE LEVHALAR
Türkler misafirleriyle ve
günlük yaşantısını geçirdiği iki mekan vardır:Oturma odası ve misafir odası.Ve
bu odaları süsleyen levhalar taşıdıkları anlamlar ve verdikleri mesajlar ile
muhataplarının davranışlarını etkiler ve yönlendirir.
Türkler ve özellikle Osmanlılar eski yazıya
büyük önem vermişlerdir.Ve “Hüsn-i Hat”gelişmesinde büyük çaba
göstermişlerdir.Ve bu yazıların diğer kağıtlar arasında unutulmasına engel
olmak için tezhip sanatını kullanmışlardır.Böylelikle tezhip olunan yazı bir
kenara atılmayıp çerçeve yapılıp duvara asılır ve korunmuş olur.
Kitle iletişim araçlarının günümüzde ki kadar
etkili olmadığı zamanlarda levhalar sanat nitelikleri,taşıdıkları anlam ve
verdikleri mesaj ile Türk ailesinde önemli olmuştur.Oysa günümüzde insanlar
sıradan bir şekilde yaşar haldedirler.
Eskide aile içinde şekillenen benlik günümüzde
okul çağına gelmeden internet gibi bir çok etmen tarafından oluşur.Artık
eğitimi veren aileler değil kitle iletişim uzmanları olmuştur.Roller
değişmiştir her şeyi bilen büyükler değil çocuklar olmuştur.Herşeyden haberdar
olan insanlar yanı başında ki komşusundan,muhtaç insanlardan habersizdir.Bu da
aslında içinde bulunduğumuz vahim durumu göstermektedir. OSMANLI MİMARİSİNDE KÜLTÜREL İFADELERİN
GÖRSEL KULLANIMI
İnsan varolduğu günden
beri mekan’a biçim vermiştir.Bu biçim de onun hayatı anlamlandırmasının etkisi
çok açıktır.Çünkü insan mekanla sadece fiziksel değil psikolojik olarak da etkileşim
içindedir.Psikologlara göre bireyin dört farklı mekanı vardır ;
mahrem,kişisel,sosyal ve genel mekan.İnsan bu mekanları psikolojik davranışına
göre kullanır.
Çok eski zamanlardan beri insanın çevresi ve
ruhsal boyutu ile ilişki içinde olan sanat arasında iletişim vardır. Victor
Hugo “Notre Dame de Paris”adlı eserinde anıt ve kenti insanın mekana yazdığı
bir yazı gibi ele almaktadır.
V.Hugo: “Mimari,yazı gibi başladı.Önce alfabe
oldu.Yere dikilen bir taş bir harf olarak kabul edildi.Sonra taşların üst üste
konup granitten oluşan heceler çifter çifter kullanılarak sözcükler meydana
getirildi.Mimariden kitaplar yazıldı.
Mimariler birer iletişim aracı olurken bu
eserlerde ki biçim ve içerik çağlara,toplumlara ve kültürlere göre farklılaşım
gösterir.Toplumun ürettiği kültür kendine özgü biçimde mekanı oluşturur.Ona
manevi bir anlam katar.20.yüzyıla kadar mimarinin sanat yönüne teknik yönünden
daha çok önem veriliyordu.Sanayi Devrimi ile mimaride rasyonellik ön plana
gelmiştir.Ortaçağda kent tasarımın bir anlamı vardı.İşlev ve kullanım biçimine
göre gerçekleşiyordu.Sanayi Devrimine kadar kentsel çevre orada yaşanlar
tarafından kolaylıkla benimseniyordu.Sanayi Devriminden sonra kentsel mekan
önem kazanmıştır.Bunu sonucunda da bir çok işlevi içerisinde barındıran büyük
yapıtlar meydan getirilmiştir.İnsanın yaşadığı mekan ile arasındaki ilişki
kaybolmuştur.Bu mekanların kolayca algılanabilmesi için yönlendirme işaretleri
gibi benzer yardımcı elemanlar kullanılmıştır.
Mekan’a biçim verme ile hayatı anlamlandırma
ilişkisi Vahiy Kültürü için de söz konusudur.Kur’an insanların içinde
yaşadıkları mekanlarda Kur’an’a yönelip, onu okuyup,düşünüp,anlamaya ve bizzat
yaşamlarında uygulamaya çalışmalarını istemektedir.
BİZİ BİZ
YAPAN DEĞERLERİMİZ VE
HAYATIMIZI ANLAMLANDIRMADAKİ ROLÜ
İnsanın hayatına anlam katan ne ise ondan
kaynaklananlar ‘değerlerimizdir. Değer insan gerçeğinin bir olgusudur. İnsanın
kendini ifade etmesidir. Değer insanın varlıkla olan ilişkileri sonucu oluşur.
İnsan var olmanın bilgisini kullanırken elde ettiği sonuçlar onu değer
kazanmaya zorlar ve elde ettiği bilgileri ölçü niteliğinde olan değerlere göre
kullanır. Değerler insanın varlık şartıdır. İnsan akıl sahibi olduğu için
değerleri vardır. Dolayısıyla değer, insan davranışlarının yol göstericisi bir
inanç olmak bakımından insanın, dünyanın belli bir kısmıyla ilgili idrak, duygu
ve bilgilerinin terkibi demektir.
Değerler hayatı anlamlandırmaya tekabül ederler.
Hayata anlam verme, insanın varlık
bilincine ermesi, içinde bulunduğu nimetleri idrak etmesi, yeteneklerinin
sınırını bilmesidir. İnsanın anlam arayışı ise, onun fıtri yeteneklerini
keşfetmesi, bu sayede hayatın problemleriyle baş edecek yetenek kazanması,
hayattaki dengeyi keşfetmesi ve böylelikle mutluluğa ermesidir. İnsanın
hayatına anlam vermesi üç farklı yolla gerçekleşir.
·
Amel /eylem ortaya koyarak, üreterek,
eser yaratarak.
·
Bir şeyi / bir insanı severek,
karşılıklı etkileşerek.
·
Kaçınılmaz acıya karşı bir tavır
geliştirerek ( musibetlere / sıkıntılara
sabrederek )
Kültür,
insanın var olanlar hakkında, hangi yolla olursa olsun edindiği bilgilerdir.
Kültür insanın kendini gerçekleştirme sürecidir. Din, felsefe, bilim, sanat,
düzensiz bilgi, büyüsel bilgi, bu süreçteki çeşitli alanlardır. İnsanları
hayatlarına atfettikleri değerler kültür içinde oluşur.
Bizi biz yapan değerlerimizin temelinde
tarihimizle dinimizin eseri olan özgü kültürümüz ve hem dinimiz hem de
bulunduğumuz coğrafya ile katıldığımız ortak kültürümüz vardır.
Dinimiz İslamiyet ile katıldığımız ortak
kültürümüzün temelinde Kutsal Kitabımız Kur’an - ı Kerim ve Peygamberimiz Hz.
Muhammed vardır.
Kur’an , kendini hidayet rehberi olarak
tanımlamakta, insan modelinin nasıl olacağını göstermekte, insan-hayat - tabiat- evren bütünlüğünün
gerçekleştirilmesi için kurallar koymaktadır. Kısaca Kur’an , insanın anlam
arayışına cevaptır; insanın hayatını anlamlandıran kitaptır.Hz. Muhammed’e
gelince: o, insanın sorumluluk/emanet bilincini diri tutmak, anlam arayışında
fıtri dengesini korumak için vahyin insan modelleri olarak, yarattıklarını en
iyi bilen yüce Allah tarafından gönderilmiş peygamberlerin
sonuncusudur.O,Kur’an ahlakıyla ahlaklanmış yaşayan bir Kur’an’dır.Nasıl insan
olunacağının somut örneğidir. Bayramlar , camiler, hat ve çini sanatı bizim
dini somut değerlerimizden birer örnektir.Değerlerimizi yeniden hayata
katabilmek için Kur’an ve Hz. Peygamberin ışığından ilerlememiz gerekir.Kur’an
ve sünneti güncel değerler olarak hayatımıza katmamız mümkündür.
Türk ailesinin fertleri veya misafirleriyle günlük
yaşantısını geçirdiği iki mekan olarak oturma(sofra) veya misafir odalarını
süsleyen levhalar , iç mimarinin insanın veya toplumun davranış kalıplarını
nasıl etkilediğine önemli bir örnek oluşturur.çünkü bu levhalar taşıdıkları
anlamlar, verdikleri mesajlar ile muhataplarının etkiler ve yönlendirir.Türkler
elin dili olan yazıya çok önem vermişler
ve bu çerçevede Hüsn-ü Hat (güzel yazı ) milli bir sanat olarak çok
gelişmiştir. Yazdıkları bu güzel yazılarla evlerini , camilerini ve saraylarını süslemişlerdir. Bu yazılarda
güzel sözlere , şiirlere ,deyimlere, ata sözlerine, hasis-i şeriflere ve
Kur’an-ı Kerim ayetlerine yer vermişlerdir.
İnsan var olduğu günden beri mekana biçim
vermiştir. Bu biçim verişte onun hayatı algılaması /anlamlandırmasının etkisi
çok açıktır. Çünkü insan mekanla fiziksel olmaktan öte psikolojik yönden de
ilişki içindedir. Mimari yapıların cephelerinde, kapılar, pencereler, kubbeler,
duvarlar gibi mimari elemanlar üzerinde görsel olarak yer alan Kur’ani ifadeler
Kur’an ile hayatı anlamlandırmanın soyut olanı somut olana dönüştürmenin canlı
örnekleri olmuşlardır. Kur’an’ın gerçek hayat içerisinde tefsiri olmuştur.
DEĞER NEDİR VE NASIL OLUŞUR?
Değer, bir toplum, bir sınıf, ya da bir insan için önem taşıyan düşünceler, kurallar, uygulayımlar, maddi nesnelerdir. Yani değer, insan gerçeğinin bir olgusudur. İnsanın kendini ifade etmesidir.
Değer, insanın varlıkla olan ilişkileri sonucu oluşur. İnsan var olanın bilgisini kullanırken elde ettiği sonuçlar onu değer kazanmaya zorlar ve elde etiği bilgileri ölçü niteliğinde olan değerlere göre kullanır. Değerlerin işlevi, insan zekasını ve aklını olumlu yönde kullanmasını sağlamaktır. Dolayısıyla değer, insanın davranışlarının yol göstericisi bir inanç olmak bakımından insanın, duygu ve bilgilerinin bir terkibi demektir.
İNSANIN HAYATINA ANLAM VERMESİ NASIL GERÇEKLEŞİR
İnsan, hayatına hangi değerlerle anlam veriyorsa o değerler, yapıp-etmelerine yön verirler. İnsan, eylemlerine ve bu eylemlerin ortaya koyduğu başarılara bu değerler çerçevesinde anlam verir. İnsanın verdiği tüm kararlar, hayatını anlamlandıran değerlerin(yüksek veya araç değerler) ışığında oluşan amaçları, hedefleri, planları gerçekleştirmeye yöneliktir. İnsan bu amaçları, hedefleri bir defada gerçekleştiremez. Bunun için insan hayatını anlamlandıran değerlere dayanarak ve seçerek eylemlerini önem sırasına koyar. Kendi amaçlarına hizmet eden eylemi anlamlı/değerli bulur. Bu durum aynı eylemin bir başkası için anlamlı olmasını gerektirmez. Çünkü bir eylemin değerliliğinin tasarımı kişiden kişiden kişiye göre değişebilir.
İnsan, dünyada gerçekleştirmeyi istediği amaçlarına, hedeflerine, planlarına ulaşmada ya başarılı olacaktır ya da başarısız. İnsan anlam arayışında başarılı olduğunda; fıtri yeteneklerini, hayatta aradığı ‘denge’yi keşfeder, en önemlisi mutlu olur. İnsanın anlam arayışı boşa çıkarsa; hayat yük olur, anlık haz arayışlarına yönelir(sigara, içki, uyuşturucu….), en önemlisi her şeyden vazgeçer.
DEĞER-KÜLTÜR İLİŞKİSİ
İnsan sürekli bilgi iletişimi içerisindedir. Elde ettiği bilgilerle tutumlar sergiler ve amelini üretimini ortaya koyar, yeni davranışlar kazanır. İnsanın süreksiz biçimde iletişimde olduğu bilgi, fertte kalmaz; başkalarına aktarılır. Nesilden nesile devreden, gelişen bilgi insan türünün ortak malıdır. İnsanın yaptığı bu faaliyete kültür denir. İnsanın varoluşunun oluşması kültür sayesindedir. İnsanlar, var olanların bilgisini, onlara farklı açılardan bakarak, farklı metotlar kullanarak elde eder. Böylece bilgi türleri(din, felsefe, bilim, sanat, büyüsel bilgi) doğar. İnsan, zamana, mekana, ihtiyaca göre bunların birini kullanır. Bu bilgi türlerinin kullanımının bütünü, kültür denen şeyi meydana getirir. Kültürün bir kısmı , onu meydana getiren millete özgüdür, o milletin zihniyetini taşır; özgü kültür. Kültürün bir kısmı da bütün insanlığa hastır, milletlerin ortak malıdır; ortak kültür.
Bir bütün olarak kültür, insanın kendisini gerçekleştirme süreci diye tanımlanabilir. Özünde hür bir varlık olan insan, hayatını anlamlandırırken, fıtratı gereği hürriyetini de kullanır. O zaman da doğru ve değerli eylem/amelde nasıl bulunacağı sorusu akla gelir. Bunun için ‘örnek/önder kişilere’ ihtiyaç vardır. Bunlar, içinde bulundukları durumlarda doğru ve anlamlı eylemler gerçekleştiren kişilerdir. Peygamberler, veliler, filozoflar bu bağlamda değerlendirilmelidir. Bu rehberler, insana, varlığının derinliklerinde bulunan gerçekten özlediği şeyleri ona fark ettirmelidir. Hayatını değerli ve anlamlı kılmalıdır.
Ayrıca bizi biz yapan değerlerimizin temelinde ne olduğunu tarihimizle dinimizin eseri olan ‘özgü kültürümüzde’ ve hem dinimiz hem de bulunduğumuz coğrafyayla katıldığımız ‘ortak kültürümüzde’ aramamız gerekir. Ortak kültürümüzün temelinde Kur’an-ı Kerim ve Peygamberimiz Hz. Muhammed vardır. Kur’an, Allah tarafından, insan sistemi düzgün kurabilsin, tabiat karşısında tutunacağı tavrı bilebilsin diye indirilmiştir. Hz. Muhammed ise son peygamber oluşu ve Kur’an ahlakıyla ahlakmış olması sebebiyle kıyamete kadar değişmez insan rehberidir.
Son olarak, İslam’a layık bir ‘İslam ile varoluşun’ yaşam felsefesini geliştirerek, bu felsefeyle değerlerimizi yeniden inşa ederek ve bu yaklaşımla bakıp Kur’an’ı ve hadisi güncel değerler olarak hayatımıza katarak, hayatın bize sunduğu anlamları gerçekleştiren bir varlık olduğumuzun bilincine erebiliriz.
BİZİ
BİZ YAPAN DEĞERLERİMİZ ve HAYATIMIZI
ANLAMLANDIRMADAKİ YERİ
Hayatı reçete etmeyi düşünürsek, reçetenin en temel amacı insanın ayakta durabilmesini sağlayan şeydir. Bu şey hayatımıza anlam katan her ne ise ondan kaynaklanan ‘değerlerimiz’ dir. Değer, insan gerçeğinin bir olgusudur, insanın kendini ifade etmesidir.Değer, insanın varlıkla olan ilişkileri sonucu oluşur.Değerler insanın varlık şartıdır, insandan başka canlıların bir değer dünyası yoktur.Hayata anlam vermek, insanın varlık bilincine ermesi, içinde bulunduğu nimetleri idrak etmesidir.İnsanın anlam arayışı ise onun fıtri yeteneklerini keşfetmesi,hayattaki dengeyi keşfetmesi demektir ve böylelikle mutluluğa ermesidir.İnsan hayatına hangi değerler anlam veriyorsa o değerler, yaptıklarına yön verirler.İnsanın bir bütün olarak var oluşunu gerçekleştirmesi hem iç hem dış dünyadaki başarıyla birlikte sağlanır.İnsanın hayatta kalmasını sağlayan onun kendisinde bazı yetenekler görmesi, yapıp etmelerine bir anlam vermesi, içinde bulunduğu durumu meşrulaştırmasıdır.İnsan anlam arayışında başarılı olduğunda fıtri yetenekleri keşfetmiş olur mutlu olur.Başarısız olduğunda mutsuz olur farklı anlık hazlara yönelir.
Kültür, insanın var olanlar hakkında, hangi yolla olursa olsun edindiği bilgilerdir.İnsanlar, var olanların bilgisini, onlara farklı açılardan bakarak farklı metotlar kullanarak elde eder.Böylece bilgi türleri doğar.Kültürün bir kısmı millete özgü bir kısmı da bütün insanlığa hastır.Kültür insanın kendisini gerçekleştirme sürecidir.
İnsan fıtri kabiliyetlerini harekete geçirdiğinde ‘insan olma’ nın hayatı nasıl anlamlandıracağının yolunu gösterir.Bizi biz yapan değerlerin temelinde ne olduğunu anlamak için özgü kültürümüze ve ortak kültürümüze bakmak gerekir.
Dinimiz İslamiyet ve katıldığımız ortak kültürümüzün temelinde Kutsal Kitabımız Kur’an’ı Kerim ve Peygamberimiz vardır.Kur’an kendini ‘hidayet rehberi’ olarak tanımlamakta insan modelinin, insan-hayat-tabiat-evren ilişkisinin nasıl olacağını tanımlamaktadır.Kısaca Kur’an, insanın anlam arayışına cevaptır.Peygamberimiz ise Kur’an ın ahlakıyla ahlaklanmış, yaşayan bir Kur’an’dır.Kur’an’ın nasıl yaşanacağına dair en somut örneğidir.
Bizi biz yapan değerlerimizin zeminin oluşturan Kutsal Kitabımız ve modele edindiğimiz insan Peygamberimiz ile ilişkimizi bir temele oturtmamız gerekir.Yani Kur’an ve hadis güncel değerler olarak hayata katabilmemizle mümkündür.
Türk ailelerin odalarını süsleyen levhalar, taşıdıkları anlamlar, verdikleri mesajlar ile muhataplarının davranışlarını etkiler ve yönlendirir.’Güzel yazı’ ve söz insanın sanat ruhundaki yaratılış güzelliğin metafizik ifadesini taşır.İnsan var olduğu günden beri mekana biçim vermiştir.Bireylerin birbirinden farklı dört mekanı vardır.Mahrem,kişisel,sosyal ve genel mekandır.Ancak, insanın psikolojik davranışlarını, inancının belirlediği hayatı anlamlandırması yönlendirir.Böylece bir manevi mekan ortaya çıkmaktadır.
BİZİ BİZ YAPAN DEĞERLER VE HAYATIMIZI
ANLAMLANDIRMADAKİ ROLÜ
DEĞER NEDİR VE NASIL
OLUŞUR?
Değer kavramı felsefe ve sosyoloji sözlüklerinde bir toplum, bir sınıf ya da bir insan için önem taşıyan nesne ve olaylar olarak nitelendirilebilmektedir.
Toplumsal değer ise belli bir toplumda ya da toplumsal kümede bireylerin olumlu tepki gösterdikleri düşünceler, kurallar, uygulayımlar, maddi nesneler olarak tanımlanır.
Değer insanın kendini ifade etmesidir. İnsanın varlıkla ilişkisi sonucu ortaya çıkar. Değerin işlevi insanın aklını ve zekasını olumlu yönde kullanmayı sağlamaktır. Değer hayatı anlamlandırmak demektir.
İNSANIN HAYATINA
ANLAM VERMESİ NASIL GERÇEKLEŞİR?
İnsan hayatında hangi değerlere önem veriyorsa o değerler yapıp etmelerine yön verir. İnsan kararlarını verirken bunu hayatını anlamlandıran değerler ışığında yapar.Kendine anlamlı gelen eylemi değerli bulur.Kişinin hayatı anlamlandırması üç yolla gerçekleşebilir.
1-Amel/eylem ortaya koyarak, üreterek
2-Bir şeyi/bir insanı severek etkileşerek
3-Kaçınılmaz acıya karşı bir tavır geliştirerek
İnsanın anlam arayışı başarılı ya da başarısız olabilir. İnsanın anlam arayışında başarılı olduğunda mutlu olur. Ama bu arayış boşa çıkarsa insan dengesini yitirebilir, her şeyden vazgeçebilir.
DENGE - KÜLTÜR
İLİŞKİSİ
İnsan sürekli bir bilgi akımı içerisindedir. Bilgiyi dolaylı ya da doğrudan olmak üzere elde eder. Elde ettiği bilgiyle bir tutum geliştirir. Amelini ortaya koyup yeni davranışlar kazanır. Bu tutumları temel kabul ettiği değerlerden hayatı anlamlandırmasından ortaya çıkar.
Bütün canlılar arasında yalnızca insanın yaptığı faaliyet kültür olarak adlandırılır. İnsanın varoluşunun oluşması kültürü sayesindedir. İnsanlar var olanlara farklı açılardan bakar. Böylece bilgi türleri ortaya çıkar. Bu bilgi türlerinin kullanımının bütünü kültür denen şeyi ortaya çıkarır.
İnsan hayatını anlamlandırırken bir rehbere ihtiyaç duyar. Bu rehberlerde peygamberler, filozoflar, düşünürlerdir. Kişinin rehberleri örnek alması hayatını anlamlı kılar. Kişi temel arzularını nasıl doyurup tatmin edeceğini, topluma ve çevreye nasıl uyum göstereceğini rehberlerden öğrenebilir.
DEĞERLERİMİZİN
TEMELİNDE NE VAR?
Yaşantıların temelinde hem özgü kültüre hem de ortak kültüre dayanan hayatı anlamlandırma ve değerler sistemi vardır. Böylece fert hayatını anlamlı kılmanın bilgisini edinir.
Bizi biz yapan değerleri özgü kültürümüzde ve ortak kültürümüzde aramak gerekir. İslamiyet ile katıldığımız özgü kültürümüzde Kur ’an-ı Kerim ve Peygamberimiz vardır. Kur ’an-ı Kerim hidayet rehberidir. Peygamberimiz ise Kur ’an ahlakıyla ahlaklanmış yaşayan bir Kur ’andır.
DEĞERLERİMİZİ
KALKINMANIN KÜLTÜREL İMKANI OLARAK YENİDEN HAYATA KATMAK İÇİN NE YAPMALIYIZ?
Bunu yapabilmek için İslam’a layık bir İslam ile varoluş’un yaşam felsefesini geliştirme. Değerlerimizi yeniden inşa etme. Yeniden değerlerimizi değerlendirme. Yeni güncel değerler çıkarmak lazımdır.
Kutsal kitabımız ve peygamberimizle ilişkimizi bir temele oturtmalıyız. Bunu yapabilmemiz için Kur ’an ve Hadis’i yeni/güncel değerler olarak hayatımıza katabilmeliyiz.
TÜRK AİLESİNİN EV İÇİ
DÜZENİNDE LEVHALAR
Evlerdeki levhalar toplumun kültürünü yansıtmaktadır aslında. Çünkü içinde öğütler dini içerikler vs. ders niteliğinde şeyler yazdığını görüyoruz. İnsanlar levhalarda yazanlar aracılığıyla uyarılabilmektedir. Levhalar iki konuda mesaj verir.1-grup insan hayat ilişkisini içeren mesaj. 2-grup tanrı insan ilişkisini içeren mesaj.
OSMANLI MİMARİSİNDE
KÜLTÜREL İFADELERİN GÖRSEL KULLANIMI
Mekanlar kültürlere
göre değişik biçimler alır. Mekanlar toplumun kültürünü yansıtır.Mekanlar
medeniyetlere işaret eder. Kur ’an da kainat Allah’ın birliğine işaret eder.
Müslümanlarca yapılan mekanlarda da Allah inancı yansıtılmıştır özellikle
camilerde.
Bireyin birbirinden
farklı dört mekanı vardır.
1-Mahrem mekan
2-Kişisel mekan 3-Sosyal Mekan 4-Genel Mekan
Değer:Bir toplum, bir sınıf ya da bir insan için önem taşıyan nesne ve olaylardır.
Toplumsal değerler: Belli bir toplumda ya da toplumsal kümede bireylerin olumlu tepki gösterdikleri düşünceler, kurallar, uygulamalar, maddi nesnelerdir. Değer; insan için var olan bilginin kullanırken elde ettiği sonuçlar, onu değer kazanmaya zorlar. Yani değer; insanın varlıkla olan ilişkisi sonucu oluşur.
İNSAN HAYATINA NASIL ANLAM VERİR?
İnsan hayatına hangi değerlerle anlam veriyorsa o değerler insana yol gösterir ve yardımcı olur. İnsanın verdiği tüm kararlar insanda bulunan değerlerin ışığında oluşan amaçları, hedefleri gerçekleştirmeye yöneliktir. Kişinin hayatının anlamı keşfetmesi üç farklı yolla gerçekleşir:
Amellerle ortaya koyarak, üreterek, eser yaratarak
Bir şeyi ya da bir insanı severek, karşılıklı etkileşerek
Musibetlere/sıkıntalara karşı sabrederek
Her insan yaptığı eylemi meşrulaştırmaya çalıştırır. O halde insan amaçlarına, hedeflerine ulaşmada başarılı ya da başarısız olacaktır. İnsan başarılı olduğunda;
Fıtri yeteneklerini keşfeder,
Yetenek kazanır,
Dengeyi keşfeder,
Mutlu olur.
Başarısız olduğunda;
Fıtri yeteneklerini kaybeder,
Hayat ona yük olur,
Anlık hazlara yönelir,
Mutsuz olur.
KÜLTÜR-DEĞER
Kültür; İnsanın kendisini gerçekleştirme sürecidir. İnsan hayatını anlamlandırırken doğru ve değerli eylemde bulunması için kişinin önder kişilere ihtiyacı vardır. Peygamberler, veliler,filozoflar, ve düşünürler gibi… Değerlerimizin temelinde özgü kültürümüz ve ortak kültürümüz vardır. İslamiyet ile katıldığımız ortak kültür temelinde Kutsal kitabımız ve Peygamberlere bu çerçevede bakmak gerekir
LEVHALAR
Levhalar, güzellikleri, taşıdıkları manalar ve mesajları ile insanı hayret ve hayranlık içinde bu duygunun sebebini ve gerçek illetini aramaya yönlendirir. Levhalar verdiği mesaja göre iki gurupta incelenir:
1.GURUP: Aşkın varlık insan ilişkisine yönelik mesaj(Kuran’ı Kerim ayetleri, Hz. Muhammed’in sözleri, Hadisi şeriften alıntı yapılan)
2.GURUP: İnsan-hayat ilişkisini içeren mesaj(Kuran’ı Kerim ayetleri, Hadisi şerifler, şiirler, özlü sözler, deyimler)… İnsanların sürekli uyarılmaları mümkün değildir. Bu yüzden levhalar bu işlevi başarılı bir şekilde yapabilir. Örneğin: EDEP YA HU.
DEĞER NEDİR VE NASIL OLUŞUR?
Değer kavramı felsefe ve sosyoloji sözlüklerinde şöyle tanımlanıyor:
>Nesne ve olayların bir toplum ,bir sınıf yada bir insan bakımından taşıdığı öneme belirleyen niteliği.
>Bir toplum,bir sınıf yada bir insan için önem taşıyan nesne ve olaylar.
>Bir şeyin arzu edilebilir yani iyi veya edilemez yani kötü olduğu hakkındaki inanç.
Aynı sözcüklerde toplumsal değerler kavramı ise şöyle tarif ediliyor:
"Belli bir toplumda ya da toplumsal kümede bireylerin olumlu tepki gösterdikleri düşünceler, kurallar,maddi nesneler."
Peki değer nasıl oluşur?
İnsanın varlıkla olan ilişkileri sonucu oluşur.İnsan var olmanın bilgisini kullanırken elde ettiği sonuçlar onu değer kazanmaya zorlar ve elde ettiği bilgileri ölçü niteliginde olan değerlere göre kullanılır.
Değerler insanın varlık şartıdır.İnsan akıl sahibi olduğu için değerleri vardır.
İnsanın anlam arayışı ne demektir?
İnsanın anlam arayışı onun fıtri yeteneklerini keşfetmesi, bu sayede hayatın problemleriyle baş edebilecek bir yetenek kazanması,hayattaki dengeyi keşfetmesi ve böylelikle mutluluğa ermesidir.
İNSANIN HAYATINA ANLAM VERMESİ NASIL GERÇEKLEŞİR?
İnsan, hayatına hangi değerlerle anlam veriyorsa o değerler,yapıp etmelerine yön verirler; yapıp etmelerini yönetirler.Artık insan,eylemlerine ve bu eylemlerin ortaya koyduğu başarılara bu değerler çerçevesinde anlam verir,çünkü insan yapıp etmeleriyle ana amaçları arasında bir ilgi kurar.
İnsan şöyle veya böyle hareket ederken verdiği tüm kararlar,hayatını anlamlandıran değerlerin ışığında oluşan amaçları ve planları gerçekleştirmeye yöneliktir.
İnsanın bir bütün olarak var oluşunu gerçekleştirmesi, hem iç hem de dış dünya arasındaki başarılarıyla birlikte sağlanır.Birinin eksikliği anlamsızlık olur.Kişinin bu bütünlük içerisinde hayatın anlamını keşfetmesi üç farklı yoldan gerçekleşebilir:
1-Eylem ortaya koyarak,üreterek,eser yaratarak
2-Bir şeyi bir insanı severek,karşılıklı etkileşerek
3-Kaçınılmaz acıya karşı bir tavır geliştirerek(belaya sabrederek)
DEĞER KÜLTÜR İLİŞKİSİ
İnsan sürekli bilgi akımı ve iletişim içerisindedir.Bilgiyi ya doğrudan ve ya dolaylı olarak elde eder.Elde ettiği bilgilerle tutumlar içinde bulunur ve amelini/ üretimini ortaya koyar,yeni davranışlar kazanır.Bu tutumlar,insanın temel kabul ettiği değer hükümlerinden hayatı anlamlandırmadan kaynaklanır.Bu temel hükümler,onun zihin dünyasını sınırlar.O tutum içinde kaldığı sürece verdiği her hüküm,yapılacağı her davranış temel kabullenmelere bağlı olarak onların çerçeveledği alan içerisinde olur.Yani kültür,farklı hüküm verme,farklı davranış içinde olma,tutum değişştirmek ile olur.
Şu halde insan hep bilgi iledir.Onun varoluşunun sebebi bilgidir.
Aslında bilgi fertte kalmaz;başkalarına aktarılır.Nesilden nesile devreden,gelişen ve büyüyen bilgi,insan türünün ortak malı olur.Her fert bundan istediği miktar ve gücü oranında faydalanır.
İnsanın doğruyu bulabilmesi için örnek/önder kişilere ihtiyacı vardır.Peygamber ,Veliler, filozoflar ve düşünürleri bu bağlamda düşünebiliriz.Rehber olan kişiler kişiye insan olmanın hayatı nasıl anlamlandırırsa mümkün olacağının yolunu gösterir.
Eğer kişi fıtrata yabancılaşmışsa insan olma imkanlarından kendini mahrum etmiş olur. İnsani ilişkilerinde bu değerlerianlamsız görecektir. İnsan hayatını anlamlı kılamazsa dış dünyayı tehlike olarak görür. Böyle bir durumda kişi gerçekleri algılayamayabilir. İnsana hayatında anlam bulmasına yardımcı olacak rehber gereklidir. İnsan varlığının derinliklerinde bulunan şeyleri fark etmelidir.İnsan kendini ve çevresini anlayamazsa dış dünyayı tehlikeli bir alam olarak görür ve kendi içindeki bu savunmaya harcadığı enerji onu gerçekler ulaşmaktan alıkoyar.
DEĞERLERİMİZİN TEMELİNDE NE VAR?
Yaşantıların temelinde hem ‘’özgü kültür hem de ‘ ortak kültür ‘e dayanan hayatı anlamlandırma ve değerler sistemi vardır.Böylece toplum içindeki fert,hayatını anlamlı/değerli kılmanın bilgisini edinir.Artık o ayakta durabilir.Çünkü yaslanacağı ve durabileceği zemin üzerinde bulunmanın gücünü sağlamıştır.Bu yaşantısında fitri kabiliyetlerini harekete geçirdiğinden kişi olarak imakanlarını bilir,kendine amel üretmeve gelişme yolunu açar.
Kur’an ı Kerim, insanın bütün varlık koşulları ile uyumlu ve o koşullara cevap veren bir ilahi mesajdır.Yani o Kur’an i kavramları ile insanlara hitap eden insanın fitri ihtiyaçlarını en mükemmel şekilde göz önünde bulunduran kitaptır.Allah onu insanın ve evrenin düzenini en iyi kurabilsin diye indirdiği bir rehber kitaptır.
DEĞERLERİMİZİ KALKINMANIN KÜLTÜREL İMKANI OLARAK YENİDEN HAYATA KATMAK İÇİN NE YAPMALIYIZ?
>İslama layik bir İslam ile varolus’un yasam felsefesini gelistirme
>Bu yasam felsefesini cagdas kulturumuze katarak kalkinmanin bir imkani olarak k ullanabilmek icin degerlerimizi yeniden insa etme
>Bunu yapabilmek icin degerlerimizi yeniden degerlendirme
>Degerlerimizi yeniden degerlendirmek ve insa edebilmek icin de bilginin donusumunu mumkun kilacak soyut olandan somut olani uretme;guncel degerler cikarma.
İnsan potansiyelimizin verimliligini en yuksek noktaya cikarmak istiyorsak Kur’an ve Hz.Peygamber'e bakmamız gerekir.Aksi takdirde insanimiz alisilmis degerlerin hayata yon vermesine terk edilmis olacak ve sürüklendiği yozlasma daha da derinleşecektir.
TÜRK AİLESİNİN EV İÇİ DÜZENİNDE LEVHALAR
Evlerde kullanılan levhalar iç mimarinin insanın (veya toplumun) davranış kalıplarını nasıl etkilediğinin güzel bir örneğidir. Çünkü bu levhalar anlamlarıyla, verdikleri mesajlarıyla muhataplarının davranışlarını etkiler ve yönlendirir.
Türkler ve özellikle Osmanlı Türkleri eski harfli yazıya çok önem vermişler ve bu da Hüsn-i Hat çalışmalarının ilerlemesini sağlamıştır. Bu sanatı yaşatmak için çok uğraşılmıştır.
Güzel yazılar, fıtri temizliğini kaybetmemiş, zevk ve idraki bozulmamış kimseleri muhatap almaktadır. Bu şekilde olmayanların ise kayıplarını yavaş yavaş kazanmalarında rehberlik ederler.
Bu levhalar insanda uyandırdığı duyguların nedenini aramaya yöneltir. Bu arama metafiziki boyutlara ulaştırır. Levhalar Türk ailelerinin hem içe hem de dışa doğru olan iletişiminde önemli bir yere sahip olmuştur.
Levhalar iki önemli mesaj verir:
1-Tanrı-insan ilişkisine yönelik mesaj ve insan-hayat ilişkisini içeren mesaj. İlk mesaja örnek; Allah, peygamber, ayet, sure yazılan levhalar verilebilir.
2-İnsan-Hayat ilişkisini içeren mesaj.İkinci mesaja ise; akıp giden hayatın insana etkilerini değerlendiren yazılar.
OSMANLI MİMİRİSİNDE KÜLTÜREL İFADELERİN GÖRSEL KULLANIMI
İnsan var olduğu günden beri bir mekanda var olmuş ve bu mekana biçim vermiştir.İnsanın psikolojik davranışlarını inancının belirlediği hayatı anlamlandırması yönetir ve bu durumda bireyin mahrem, kişisel, sosyal ve genel mekanına bir de manevi/ruhsal mesafeyi ekleyebiliriz. İnsan bu mekanların kültürünün belirlediği şekilde kullanır, biçimlendirir.
Değişen dünyada mekanların boyutları ve anlamları da değişmiştir. Mekana biçim vermeyle hayatı anlamlandırma arasındaki sıkı ilişki Çevre Psikolojisi denilen bir disiplinin doğmasına zemin hazırlamıştır. Bu disiplin şehirlerin düzenlenmesinde etkin rol oynamıştır.
Mekana biçim verme ve hayatı anlamlandırma (kültür) ilişkisi İslam Medeniyeti içinde söz konusu olmuştur. Kur’ an insanların yaşadığı mekanlarda Kur’ an’ a yönelerek onu okuyup, düşünüp, anlamayıp, yaşama uygulamayı istemektedir.
Mimari yapılarımızın cephelerinde, kapı ve pencerelerindeki, kubbelerindeki, duvarlarındaki mimari elemanlar üzerinde görsel olarak yer alan Kur’ani ifadeler Kur’ an ile hayatı anlamlandırmanın, soyut olanın somutlaştırılmasının birer örneğini teşkil etmektedir.
BİZİ BİZ YAPAN DEĞERLERİMİZ ve ANLAMLANDIRMADAKİ
ROLÜ
İnsanı insan yapan şeylerdir değerler.
Değerler insanı oluşturan bel kemiğidir.İnsanı anlamlandıran, hayatına yön
veren şeydir. İnsan onlar olmadan hareket edemez etmesi söz konusu dahi olamaz
ederse de boş, amaçsız, anlamsız, beklentisiz yaşar.
DEĞER NEDİR ve NASIL OLUŞUR?
Kişinin isteyen, gereksinme duyan, amaç
koyan bir varlık olarak, nesne ile bağıntısında beliren şeye değer denir.
İnsanın olduğu yerde değer kaçınılmazdır.İnsan ancak değerleriyle kimliğini
oluşturur ve bununla kendini ifade eder. Değer insan davranışlarının yol
gösterici bir inanç olmak bakımından insanın, dünyanın belli bir kısmıyla
idrak, duygu ve bilgilerinin terkibi demektir.
İNSANIN HAYATINA ANLAM VERMESİ NASIL GERÇEKLEŞİR?
İnsan hayatında mutlaka bazı değerleri
benimsemek, inanmak ona göre yaşamak zorundadır. İnsan hangi değerlere anlam
yüklüyor ve bunları değerli buluyorsa hayatındaki faaliyetlerine de inandığı,
bağlı bulunduğu değerler yön verir. Ona göre hayatta kendine bir çizgi çizer ve
o çizgi doğrultusunda yaşar. Yani hayatının anlamı değerler etrafında şekil
bulur.
DEĞER-KÜLTÜR İLİŞKİSİ
Toplumun
benimsediği değerler, görüşler, inançlar, değer yargıları doğrudan birebir
kültürü, insanların yaşama biçimini etkiler.İnsan değerler çerçevesinde kaldığı
sürece verdiği hükümler, yapıp etmeleri, temel kabullenmeler de buna göre
şekillenir.
DEĞERLERİMİZİN TEMELİNDE NE VAR?
İnsanların
inanç kaynaklarının başında elbette peygamberin sünnetleri ve en önemlisi yüce
Allah'ın kitabı Kuranı Kerim vardır. İnancımız doğal olarak değerlerimiz ve
inandıklarımız etrafında oluşur.Kuranı Kerim insanın ''oku, düşün, anla, yaşa
'' çerçevesinde gerçekleştirilmesini isteyen, hayatımızı anlamlandıran ve değer
yargılarımızı oluşturan en önemli kaynaktır. Kuran ahlakıyla ahlaklanmış
peygamberimizin de sünnetleri bizim değerlerimizi oluşturan ikinci önemli
kaynaktır.
Değerler hayatımızın her noktasında kendini
gösterir. Toplumsal kuralların içeriğine baktığımızdan değer yargılarından
bağımsız bir kuralımız olmadığını görürsünüz. Gerek aile hayatımızda okul
hayatımızda iş hayatımızda gerekse kullandığımız eşya materyal vb. şeylerde
gerekse kültürümüze ait kalıplaşmış sözlerimizde değerlerin iz taşıdığını
rahatlıkla görürüz.
BİZİ BİZ YAPAN DEĞERLERİMİZ
VE HAYATIMIZI ANLAMLANDIRMADAKİ ROLÜ
Şimdiyi oluşturmada payı olan ve insanın varoluş zeminini,
varlık şartlarını hayata katmasını meydana getiren şeyleri kavramak gerekiyor.
Bu noktada bakılmak istenen ‘insanın anlam arayışı’dır. Hayat bir reçete kabul
edilebilir. Bunlara göre bu reçetenin temel amacı insanımızın ayakta
durabilmesini, hayattaki dayanılmaz acılara katlanabilmesini sağlayan şeyi
bulmaktır. Bu şey hayatımıza anlam katan her ne ise ondan kaynaklanan ‘değerlerimiz’dir.
DEĞER NEDİR VE NASIL
OLUŞUR?
Değer ; insan gerçeğinin olgusudur. İnsanın kendini ifade
etmesidir. İnsanın varlıkla ilişkileri sonucu oluşur. Değerler insanın varlık
şartıdır. İnsan akıl sahibi olduğu için değerleri vardır.
Bunlara göre hayata anlam verme insanın varlık bilincine
ermesi, içinde bulunduğu nimetleri idrak etmesi, yeteneklerinin sınırını
bilmesidir. İnsanın anlam arayışı ise onun fıtri yeteneklerini keşfetmesidir.
Ve bu sayede hayatın problemleriyle baş edebilecek bir yetenek kazanması,
hayattaki dengeyi keşfetmesi ve mutluluğa ermesidir.
Kültür ; insanın kendini gerçekleştirebilme süreci diye
tanımlanır. Kültürün bi kıamı onu meydana getiren millete özgüdür. İnsanın
hayatını anlamlandırabilmesinde kültürde çok önemlidir. Cünkü hayat
tecrübelerini örnek almak hayatı anlamlıdeğerli kılınmasının bilgisini verir. Ortak
kültürümüzün temelinde kutsal kitabımız Kur’an-ı Kerim ve Hz. Muhammed vardır.”
TÜRK AİLESİNİN EV İÇİ DÜZENİNDEKİ LEVHALAR
Türk ailesinin fertleri veya misafirleriyle günlük
yaşantısını geçirdiği iki mekan olarak oturma ve misafir odalarını süsleyen
levhalar, iç mimarinin insanın veya toplumun davranışlarını nasıl etkilediğine
önemli bir örnek oluşturur. Levhalar güzellikleri, taşıdıkları manalar,
verdikleri mesajlar insanı az çok bir hayret ve hayranlık içinde bu duygunun
sebebini ve gerçek illetini aramaya yönlendirir.
Eskiden aile ile şekillenen benlik günümüzde daha okul
çağına gelmeden radyo , televizyon gibi kitle iletişim araçları tarafından
vaktinden önce ‘toplumsallaştırılmakta’dır. Levhaların her an zihinlere sunduğu
insani değerlerin daima yaşanılır kılınması hedefi artık yoktur. Her şeyden
haberdar ama yan binada oturan komşusunun adını bilmeyen ; bir yandan misafiri
dinler gözükürken bütün kalbi ile televizyon izlemeye can atan bir nesil
vardır. Bu duruma ise levhalar dünyasından uzaklaşmış olmak basit bir izah
olabilir.
Bireye empoze eden değerler çağdaş toplumun kısa vadeli
hedefleri değil aksine evrensel olan toplumsal seviye hedef gösterilmelidir.
OSMANLI MİMARİSİNDE KÜLTÜREL
İFADELERİN GÖRSEL KULLANIMI
İnsan varolduğu günden beri mekana biçim vermiştir. İnsan
mekanla fiziksel ve psikolojik ilişki
içerisindedir. Kültürde bilgi esastır; her kültürün insan-mekan ilişkisini
düzenleyen ve onun tarihini, dini inanışını ve felsefe anlayışını, sosyal ve
ekonomik yapısını , bilim ve teknolojisini coğrafi konumunu, malzeme
olanaklarını, estetik beğenilerinin tümünğ içeren ve yansıtan sessiz bir dili
vardır. Mimari ile kent arasında nasıl bir iletişim sağlandığını , toplumların
kültürel yapısını yansıtan din , mitoloji, sosyoloji, psikoloji,metafizik,arkeoloji,
sanat tarihi vb. bilimlerin sağladığı bilgiler ve belgeler arayıcılığıyla daha
iyi anlamak mümkündür. Mekana biçim verme ile hayatı anlamlandırma ilişkisi ,
Kur’an ile hayatlarını anlamlandırmış insanların gerçekleştirdiği vahiy kültürü
İslam medeniyeti içinde söz konusudur. Kur’an insanların içinde yaşadıkları
mekanlarda Kur’an’a yönelip onu okuyup, düşünüp, anlamaya ve bizzat yaşamlarına
uygulamaya çalışmaları istenmektedir. Bu bakımdan yapıların
cephelerine,kapılar,pencereler,kubbeler,duvarlar gibi mimari elemanlar üzerinde
görsel olarak yer alan Kur’ani ifadeler Kur’an ile hayatı anlamlandırmanın
canlı örnekleridir.
KUR’AN NEDİR? (147-199)
İnsan var olduğu günden beri mekâna biçim vermiştir. Bu biçim verişte onun hayatı algılaması/anlamlandırmasının etkisi çok açıktır. Çünkü insan mekân'la sadece fiziksel olmaktan öte psikolojik yönden de ilişki içindedir. Bireylerin birbirinden farklı dört mekanı vardır: Mahrem mekan, kişisel mekan, sosyal mekan, genel mekan. Ancak, insanın psikolojik davranışlarını, inancının belirlediği hayatı anlamlandırması yönlendirir. Böylece bir ruhsal/manevi mekan kavramı da ortaya çıkmaktadır. İnsan bu mekanları kendi kültürüne ait değerlere, inanç ve var olma bilincine ve bu kültürün belirlediği psikolojik davranışlara göre kullanır. Mekâna biçim verme ile hayatı anlamlandırma(kültür) ilişkisi, Kur'an ile hayatlarını anlamlandırmış insanların gerçekleştirdiği Vahiy Kültürü/ İslam Medeniyeti için de söz konusudur. Bu nedenle kültürel, sportif, ekonomik yapılaşma Kur'anî ilkeler göz önüne alınarak gerçekleştirilmiştir. İnsanın anlam arayışına cevap olan kutsal kitap-mekan ilişkisi "mekan" sözcüğünün derin anlam içeriği ile başlar.Kur'an'la hayatını anlamlandırmış insanın mekanla ilişkisi bu çerçevede realiteye aktarılacaktır. Kutsal Kâbe'ye bakıldığında mekansızlığın mekanda görünür üç boyutlu mimari simgesini görecektir.Kur'anî ifadeler mekanda görsel olarak öyle bir kullanılmıştır ki, bu tamamıyla Kur'an'ın gerçek, hayatın içinden bir tefsiri olmuştur.
KUR’AN NEDİR?
Bizi Biz Yapan Değerlerimiz Ve Hayatımızı Anlamlandırmadaki Rolü
İnsanı canlı tutan şey inançlarıdır, bağlı olduğu değerleridir ve insan hayatının anlamını bu değerleri sayesinde bulabilir. Peki bu değerlerimizi ders kitapları veya ansiklopedilerden anlamak mümkün müdür, ya da buradaki bilgiler hayatı anlamada yeterli midir? Bu soruların sonucunda şu sonuca ulaşabiliriz ki hayat tam anlamıyla olmasa da reçete edilebilir. Bunun içinse; geçmişle gelecek arası bağ kurmak, bugünü bu çerçeve içinde anlamlandırmak gereklidir.
Değer, nesne ve olayların insan ya da toplum bakımından taşıdığı önemi belirleyen niteliğidir; kişinin nesne ile bağıntısında beliren şeydir. Değer insan gerçeğinin bir olgusudur ve insanın varlıkla olan ilişkisi sonucu oluşur. İnsan var olanların bilgisini kullanırken değer kazanmaya zorlanmış olur.
Değerler insanı insan yapar. Akıl sahibi olduğu için insanın değerleri vardır ve insana zekasını olumlu yönde kullandırmayı sağlar, hayatını anlamlandırır. Hayata anlam verme ise insanın varlık bilincine ermesiyle, içinde bulunduğu nimetleri idrak etmesiyle ve yeteneklerinin sırrını bilmesiyle olur.
İnsan hangi değerlere anlam veriyorsa hayatını o değerler çerçevesinde değerlendirir ve kendine bu çerçevede yön verir. Eylemlerini hayatını anlamlı kılan değerlere dayanarak düzenler.
Değerler ya da değerlerle anlam verilen eylemler kişiye göre değişir. Başkası için anlamlı olan bir eylem bir başkası için anlamlı olmak zorunda değildir; değer kişiler için göreceli bir kavramdır.
İnsanın hayatı anlamlandırmada başka tarzlara duyarsız olup kendi eylemlerini anlamsız bulmaması, onun kendini meşrulaştırmasındandır. Çünkü bu insanın doğal halidir ve yaptığı eylemlerini anlamlı bulduğu için gerçekleştirmektedir. Bu da hayatta kalmasını sağlayan unsurdur. Eğer insan eylemlerini meşrulaştırmamış olsaydı yaşayamazdı.
İnsan amaçladığı şeylere ulaşmada başarılı olursa fıtri yeteneklerini keşfetmiş olur ve buna bağlı olarak sorunlarıyla başa çıkabilmeyi öğrenir, hayatında denge kurar ve en önemlisi mutlu olur. Başarılı olmazsa da fıtri yetenekleri iptal olur, hayat yük olur, anlık haz devreye girer ve dengesizlikler baş gösterir. Tüm bunlar sonucu anlam arayışı yönelimi geri çekilir ve bunlar da öldürücü durumla sonuçlanabilir.
İnsanın varoluş sebebi bilgidir, sürekli bilgi akımı ve iletişimi içindedir. Bilgi ise fertte sürekli kalmaz, başka nesillere aktarılır ve insanlığın ortak malı olur. Her fert kendi kapasite oranında bundan faydalanır. İnsanın varoluşunun olması kültür sayesindedir. Çünkü kültür de insanın edindiği bilgiler topluluğudur.
İnsan hayatını anlamlandırmada hürriyetinden yararlanır. Hür olan varlığın doğru eylemde bulunması için de önder kişilere ihtiyaç vardır. Önder olacak kişiler doğru eylemlerde bulunacak kimseler olmalılardır ki peygamberler, veliler, filozoflar bu bağlamda değerlendirilebilir.
Kişi fıtratına yabancılaşırsa insan olma haklarından kendini mahrum etmiş olur. İnsani ilişkilerinde değerleri anlamsız görür. Çevresini anlamsız bulan insan doğal olarak hayatını da anlamsız bulur ve dış dünyayı tehlikeli görür. Bu nedenle insan sürekli savunmaya yönelik davranış gösterir, enerjisini bu yönde tüketir. Bunun sonucunda insan gerçekleri algılayamaz ve kendini yaşamayı engeller.
Değerlerimizin temelinde ne olduğunu anlamak için; tarihimizle dinimizin eseri olan özgü kültürümüze ve içinde hem dinimi hem de coğrafyamız ile katıldığımız ortak kültürümüzün temelinde Kur’an’ı Kerim ve Peygamberimiz Hz. Muhammed vardır.
Kur’an insanı ele almakta, insan modelinin nasıl olacağını göstermekte bir cevap oluşturmaktadır. Hz. Muhammed ise insanlığın sorumluluk bilincini diri tutmak için gönderilen rehberimizdir. O yaşayan Kur’an’dır.
Değerlerimiz kalkınmak için kültürel bir imkandır ve yeniden hayata katmak için de yeniden inşa etmek lazımdır. Bunun için değerler yeniden değerlendirilmelidir. Bunun için de temele inmemiz Kur’a ve Hz. Peygamber’e bu yaklaşımla bakmamız gerekir. Değerleri hayata katmaksa ulemanın görevi olmalıdır/ yöntemi ise TKY(toplum kalite yöntemi) dir. Bu da iş birliği ile gerçekleşebilir.
Türk Ailesinin Ev İçi Düzeninde Levhalar
Türk ailesinin fert ve misafirleriyle yaşamın geçirdiği mekanları süsleyen levhalar, iç mimarinin insan yaşamını nasıl etkilediğine önemli örnekler çünkü bu levhalar, taşıdıkları anlamlar ile muhataplarının davranışlarının etkiler ve yönlendirir. Toplumun muhtaç olduğu enerji ve zevki sağlar.
Diğer güzellikler gibi yazının içerdiği mananın gereği kadar, anlaşılması gerekir.
Levha ve güzellikleri, taşıdıkları mana ve içerdikleri mesajlar ile insanı az çok bir hayret ve hayranlık içinde bu duygunun gerçek sebebini aramaya yönlendirir ve insan metafizik sahaya geçer, Allah’a kadar yaklaşan haller ve derecelerde bulunabilir. F. Schoun’un dediği gibi maddi simge manevi bilinci kuvvetlendirmiş olur.
Osmanlı Mimarisinde Kültürel İfadelerin Görsel Kullanımı
İnsan var olduğu günden mekana biçim vermiştir. Bu biçim vermesinde ise onun hayatı anlamlandırmasının etkisi çok açıktır. Çünkü insanın mekanla olan ilişkisi fiziksel olmakla birlikte psikolojiktir.
Sosyal psikologlara göre bireylerin dört farklı mekanı vardır: mahrem mekan, kişisel mekan, sosyal mekan, genel mekan. Bunun dışında ruhsal mekan da vardır. Çünkü insanın psikolojik davranışlarını hayatı anlamlandırmada yönlendiren inancı vardır. İnsan bu mekanları sahip olduğu inanç ve değerlere göre kullanır.
İnsan mekanla ilişkisini, mensup olduğu milletin kültürünün verdiği değerlerin etkisi altıda oluşturur.