Kur'an Nedir’in ve Kur’ân’ın Bütünlüğü Üzerine’nin birinci başlığını mütalaanızın sonuçlarını maddeler halinde yazınız.
Hedef Tarih: 23 Nisan 2013
Değerlendirme: Toplam en yüksek puan 30’dur. Dönem sonu sınavı puanına eklenecektir.
Eser KUŞ/11040240/İDKAB-2
KUR'AN NEDİR?
I- İnsanın Anlam Arayışı ve Kur'an-ı Kerim
*İnsan varoluşundan bugüne kadar evreni, dünyayı anlamaya çalışmış,en az tanıyabildiği varlık yine kendisi olmuştur.İnsanın anlam
arayışı, onun fıtri kabiliyetinden olup, her birey bunu kendi başına bulmalı ve bulduğu cevabın sorumluluğunu üstlenebilmelidir. Yani "İnandım!/İman ettim!" sözünün sorumluluğunu taşımalıdır.
*İnsanlar fıtratlarını gerçekleştirirken, birbirlerinin üretim ve eserleri ile karşılaşmışlar, bu mirası kullanıp daha cesur hipotezlere teşebbüs etmişlerdir.Bu sayede insan düşüncesini zenginleştirmiş ve geliştirmiştir.Ama yine de insan hayatını anlamlandırmak için bir "hakikat" fikri peşinde olmuştur.Bu hakikatı bulmak için kimi bilimi, kimi mistisizmi, kimi dini yöntem olarak kullanmışlardır.İnsanların giriştikleri çözümlemelerin derinliği, farklı düşünce ve eserlerin artışına, bu da eleştirici ve sentezci zihniyetin gelişmesine imkan sağlamıştır.Bütün sistemler, zamanlarının, geçmiş çağların hakim fikirlerinin, fikir geleneklerinin birbiri içinde tamamlanması ile oluşmuşlardır.
*"Anlam" insan gerçeğinin, yapıp etmelerinde ortaya koyduğu bir bilinç olgusudur. İnsanın kendini ifade etmesidir.Anlam, görülen, bilincine varılan ve inanmayı içeren bir şeydir.İnsan yapıp etmelerine anlam veren ve böyle bir yeteneği olan biricik varlıktır. Bu yeteneği insanın değer duygusuna dayanmaktadır.
*Kişinin bir şeyde anlam görmesi, onun gerçeklikle yüzleşmesi ve varoluşunu gerçekleştirmesidir.Kişinin varoluşu ise bir obje ile ilişki kurarsa başlar.Bu temasla ferdin özünü oluşturan unsurlar içerik kazanır.
*İnsan eylemlerini yöneten değerler yüksek değerler (sevgi, inanmak, doğruluk, çalışkanlık ..),araç değerler(fayda,çıkar,kuşku..) ve alışılan değerler (modanın, zevkin değeri..) olmak üzere üç gruba ayrılır.Araçlar yüksek değerler alanına müdahale edebilir. Bunun sonucu değerlerin yer değiştirmesi, yabancılaşma ve dünyevileşmedir.İnsan eylemlerinde bu değerlerden birini esas alarak hayatını anlamlandırır.
*İnsanın hayatını anlamlandırması iç dünyada ve dış dünyada olmak üzere iki yönde olur. Kişinin hayatını anlamlandırması amel/eylem ortaya koyarak, bir şeyi/bir insanı severek, musibetlere/sıkıntılara sabrederek olmak üzere üç şekilde olur.İnsan anlam arayışında başarılı olduğunda mutlu olur;anlam arayışı boşa çıkarsa öldürücü bir durumla sonuçlanabilir ve her şeyden vazgeçer.
*Zihniyet, insan zihninin içinde hareket ettiği bir ortamdır.Ana zihniyetler, insanın fıtri koşullarıdır. Mesela konuşma yeteneği, yaratılıştan gelir. Bunlara sahip olmak insanın elinde değildir.Bunlarda ferde ait olan, onların varlığı değil, hakimiyet dereceleridir.Hakimiyet derecelerindeki farklılık ise "tutumlar" arasındaki nitelik farkından doğar. O halde temel zihniyetler insanın özüyle;tutumlar varoluşu ile ilgilidir.Yani varoluşun temeli "öz"dür
*İnsanın varoluşunun oluşması ve onu hissetmesi kültür sayesindedir.Kültür, insanın varolanlar hakkında, hangi yolla olursa olsun edindiği bilgilerdir. İnsanlar varolanların bilgisini, onlara farklı açılardan bakarak, farklı metodlar kullanarak elde eder.Böylece bilgi türleri doğar.Bu bilgi türlerinin kullanımının bütünü kültür denen şeyi meydana getirir.Kültür, insanın kendisini gerçekleştirme süreci diye de tanımlanabilir. Din, felsefe, bilim, sanat, düzensiz bilgi, büyüsel bilgi bu süreçteki çeşitli alanlardır.
*İnsan hayatını anlamlandırırken hürriyetini de kullanır.Hürriyet iman veya inkar olarak gerçekleştirir.İnsanın doğru ve değerli eylemlerde bulunması için önder/örnek kişilere ihtiyaç vardır. Bu kişiler içinde bulundukları durumlarda doğru ve değerli eylemler gerçekleştiren kişilerdir.Peygamberlerin, filozofların, düşünürlerin, velilerin işlevleri bu bağlamda değerlendirilmelidir. Bu hayat tecrübelerinin örnek almak hayatın anlamlı kılınması bilgisini verir.Eğer kişi fıtratına yabancılaşmışsa insan olma imkanlarından kendisini mahrum etmiş demektir.
*İnsanın, hayatın yaşamaya değer oluşuna ilişkin bilgisi ve çabası, hatta umutsuzluğu, varoluşsal bir durumdur. Ama kesinlikle psikolojik bir rahatsızlık değildir.İnsan hayatında daima ulaşmış olduğu şeyle, ulaşmayı hedeflediği arasındaki gerilimi yaşar. Onun için vahiy (Kur'an-ı Kerim), ilahi rızayı arayan, yeryüzünde Allah'ın halifesi olduğu bilincini daima canlı tutan insana "kamil insan" olmayı hedef gösterir. Ama bunun temel şartı olan iman etme konusunda insana yalvarmaz. Hür bir varlık olan insanın özüne seslenir, onu kullanmasını ister. Bunun içindir ki ona "oku, düşün, anla ve yaşa" der.
* "İlahi kanunu bilmeyen kişi, soylu biri haline gelemez. Güzel ahlakın esaslarını bilmeyen kişi, karakterini oluşturamaz. Kelimelerin gücünü bilmeyen kişi, insanları tanıyamaz." Konfüçyüs...
*İnsanın fıtri imkanlarını gerçekleştirmesi ve onlara etkinlik kazandırmasında, hayatı anlamlandırmasından kaynaklanan farklılıklar vardır. İnsanın bu özel fıtri kabiliyetinin kaynağı kendisi ile savaştığı TABİAT ve kendisini ve evreni yaratan aşkın kaynak TANRI'dır. O halde insanın hayatı anlamlandırması "ben merkezli" anlam verme ve "fıtrat -vahiy temelli anlam verme" olmak üzere iki yönde olur. Yaşamak isteyen her insan, bu ben merkezli hayatı anlamlandırmayı anlamsız bulmaz. Çünkü onun hayatta kalması buna bağlıdır. Halbuki her hayatı anlamlandırmanın temelinde, "insan olarak varolmanın şartlarını her bireyin bilincinde oluşturmak" varsayımı yatar. Bu ise insanı anlamakla mümkündür. Bunun içinde insanın bilgiye ihtiyacı vardır. O halde insana, anlam arayışında onun varlık birliğini de tatmin eden bir yön gösterilmeli, bunun bilgisi sağlanmalıdır. Bu da fıtri ilkeleri temel alan anlam vermedir.
*Allah (cc) peygamberler aracılığıyla yarattığı insanla konuşmuş (vahiy) ve insanlığın fıtrata uygun anlamlandırmalar gerçekleştirebilmesi için rehberler göndermiştir. İnsanın hayatını anlamlandıran bu ışık, ilk peygamber Hz. Adem'den son peygamber Hz. muhammed'e kadar aynı ilkeyi, "Tevhid" tekrar etmiştir.
*"Oku!, tedebbür et, anla! ve ihlasla yaşa!" Hz. Peygamber'in (sav) Kur'an-ı Kerim'i temel alan eğitim-öğretim siyaseti, bu ilkelerin hayata tatbikine yönelikti. Bu sebeple sünnet, Kur'an'ın nasıl yaşanacağının ve insan olma imkanlarının yolunun daima nasıl açık tutulacağının bilgisini verir.
*Kur'an'la gerçekleştirilmiş anlam, insana: Allah'a yönelme, yüksek ahlaki değerleri yaşama ve Allah'ın insan için halk ettiklerinden gerekli ölçülerde fayda sağlayacak şekilde, yararlanma haklarının sağlıklı yollarını ve imkanlarını sağlar.
*Sonuç olarak Kur'an insandan zihniyetini Kur'an ile inşa ederek homo-Qur'anicus'u (Kur'an insanını) gerçekleştirmesini bekler. Kur'an vahiy bilinciyle elde edilecek bilginin hem ferdi, hem toplumu hem de evreni "oku" maya, anlamaya imkan vereceğini ima eder. Böylece bilgi fertten başkalarına aktarılıp kültür oluştuğunda da Kur'an bunun vahiy kültürü olmasını ister.
Eser KUŞ/11040240/ İDKAB-2
KUR'AN'IN BÜTÜNLÜĞÜ ÜZERİNE
I. Bölüm:Kuran'ın Kendi Bütünlüğü İçinde Anlaşılması
*Kur'an'ın bütünlük içinde incelenmesi ayet çerçevesi, siyak-sibak çerçevesi ve Kur'an'ın bütünlüğü çerçevesi olmak üzere üç çerçevede ele alınacaktır.
Ayet çerçevesi, Kur'an'daki terkip ve kelimeleri, önce cümlenin bütünlüğü çerçevesinde anlamaya çalışmaktır. Çünkü bazen cümlenin tamamlayıcı unsurlarından herhangi birini değerlendirmeye elmadığımız takdirde, varacağımız sonuç, Kur'an'ın o bölümde iletmek istediği fikirlerden az çok farklı veya zıddı olabilir. Bu nedenle Kur'an'ı anlarken öncelikle cümle ve ayet bazında anlatılmak isteneni tespit etmek gerekir.
Siyak-sibak çerçevesi, herhangi bir ifadeden önceki ve sonraki ifadelere denir. Kendi doğrularını Kur'an'a onaylatmaya çalışanların ifadeleri çoğunlukla siyak-sibak bütünlüğünden soyutlayarak anlamaya çalıştıkları bir vakıadır.
Kur'an'ın bütünlüğü çerçevesi; Kur'an en küçük parçasından, en büyük parçasına kadar fikri bir uyumluluğa ve bütünlüğe sahiptir. Kur'an'ın varlıklara ve hadiselere bakışını yansıtan ifadeler de birbiriyle girift bir mana örgüsü içerisinde sunulmaktadır. Mesela Kur'an'ın vermek istediği Allah anlayışını kavrayabilmek için O'nun sıfatları ve filleriyle ilgili pasajlarının yanında, insan ve insan niteliklerini, peygamberlik müessesesini ve diğer varlıkların durumunu anlatan ifadeleri de değerlendirmek gerekir.
*Kur'an'ın kendi bütünlüğü içinde anlaşılması için akla ve muhakemeye önemli ölçüde ihtiyaç vardır. Aklın bu konudaki fonksiyonu, Kur'an parçaları arasında esasen mevcut olan irtibatları tesbit etmek ve bu parçalardaki açıklayıcı unsurları bulup çıkarmaktır.
*Kur'an'ı nirengi noktası olmaktan çıkarmaya kadar götüren amiller "hissi (subjektif)" ve "metodik" olmak üzere iki grupta mütalaa etmek mümkündür. Birincisi insanın iç dünyasıyla ilgilidir ki bu, belirli ekollere bağlılığın tezahürü önyargılı oluştur. Diğeri ise daha çok akıl ve muhakemeyle ilgilidir ki bu da, Kur'an'ı anlamaya çalışırken tutulan yanlış yoldur. Hissi yaklaşımlarda kişiler önceden kabullendikleri sonuçlara ulaşacaklardır. O zamanda gerçekler herkese göre değişecektir. İslam'da bilhassa siyasi ve itikadi fırkalaşma hareketlerinin başlamasıyla Kur'an çoğu zaman ön yargılı tefsir edilme yoluna gidilmiştir. (Mutezile, Eş'ari, Maturudi örneklerinde olduğu gibi). Öyle ki bazı taklitçi kişiler, seleflerinin fikirlerine muhalif bazı ayetler kendilerine okunduğunda, ayetleri kabul etmemişlerdir.
*İnsan yaratılışı icabı, çevresinde olup bitenden etkilenir.Kişilerin bu etkileşim ortamı içerisinde değişik görüşler taşımaları gayet tabiidir. Çünkü Kur'an'la ilgilenen bu insanlar değişik hayat tarzlarının hüküm sürdüğü bölgelerde yetişmişler ve bunun neticesinde farklı bakış açısına sahip olmuşlardır. Ancak herkesin ön kabullerle Kur'an'ın işlerine gelen pasajlarına sımsıkı sarılmaları ve sonuca varmaları yanlıştır.
*Parçada kalınıp bütünlük gözardı edildiği müddetçe Kur'an'da hemen her görüş sahibinin kendisine hak verdirtecek dayanaklar bulması mümkündür. Herkese göre Kur'ani doğrular yerine Kur'an'ın kendi doğrularının ön plana çıkarılması temel prensip olmalıdır.
*Kur'an bütün insanlara hem dünyada, hem de ahirette mutlu olabilmenin yollarını göstermek için indirilmiştir.
*Kur'an kendi sistemi ve kendi terminolojisi içerisinde anlaşılmalıdır. Çünkü her fikir sisteminin, temel hareket noktaları olduğu gibi, kendi bünyelerini ayakta tutan prensiplerini ifade için kullandıkları ıstılahları vardır. Mesela edebiyat terminolojisiyle matematik yapılmaz. Bunun içindir ki Kur'an, belli bir ilmin terminolojisi, odak noktası yapılarak incelenirse, Kur'an'ın bütünlüğü haleldar edilmiş, ilahi mesajın hedefi saptırılmış olur. Aristo metafiziğinin etkisinde kalan İslam filozofları ve kelamcıları Kur'an dışı problemleri, edindikleri yeni akli ve mantıki metodlarla Kur'ani bir platforma çekme gayretine girişmişlerdir. Bilhassa kelamcılar kafalarındaki felsefi kalıplarla Kur'an arasında bir bağ kurmaya çalışmışlardır. Zorlamalı yorumlara başvurarak Kur'ani sistemi zedelemişler ve onun bütünlüğünü göz önünde tutmayarak yanlış tefsir etmişlerdir.
*Allah Teala zatının ve sıfatlarının keyfiyetinin araştırılmasını değil, sadece Kur'an'da verdiği şekliyle kendisinin tanınmasını ve kulluk edilmesini istiyor. buradan anlaşılanda Kur'an'ın insandan görünmeyene ve keyfiyeti kavranamayana, yani gayba inanmasını istiyor. Demek ki Kur'an'a göre iman gaybadır. Gaybın sınırlarını zorlamaya çalışmak zandan öte bir değer ifade etmemektedir. Ayrıca mahiyeti bilinen ve görünen şeye inandım demeye hiç gerek yoktur. Çünkü o bizatihi görülmekte ve bilinmektedir.
*Kur'an'ı baştan sona ayet ayet tefsir etmeninde Kur'an tefsirlerinde bütüncü bir yaklaşıma ulaşamayıştaki rolü büyüktür. Bir ayet açıklanırken her yönüyle ele alınıp bütünlük içinde ortaya konmak istendiğinde gerçekten çok sayıda ayetin bir araya getirilip senteze gidilmesi gerekir.
* Kur'an tefsirlerinde gözlemlenen bir önemli hususta hemen her müfessirin, yaşadığı dönemde revaçta olan ilimleri, Kur'an tefsirinde ön plana çıkarmalarıdır.Böyle yaparak sanki müfessirler, çok iyi bildikleri disiplinlerde ne kadar engin bilgilere sahip olduklarını ispata çalışmışlardır.
* Kur'an'ın kendi bütünlüğü içinde anlaşılması yönünde gösterilen gayretler, küçümsenemeyecek derecede olsa da, Kur'an'ın şekil tarafıyla ilgili çalışmaların gereğinden fazla olduğu söylenebilir.
*Kur'an'ı anlamak, onun asıl takdim ettiği fikri, zihniyeti ve fahvayı kavramaktır.
KUR’AN NEDİR?
- İnsandaki merak, öğrenme isteği doğuştan vardır ve bu insanın yaşamasını
sağlayan kuvvettir. Çünkü bu anlamlandırmaya çalışma insana bir yaşama sebebi bulmasını
sağlar. Burada Victor E. Frankl’in İnsanın Anlam Arayışı kitabından bir alıntı
yapmak istiyorum. “Adam rüya görür. (çok ünlü bir besteci) Rüyasında bir ses
ona bir şey istemesini söyler. Aylardan Şubat 1945. Adam bu işkencenin ne zaman
biteceğini, ne zaman huzura kavuşacağını sorar. O ses ona ’30 Mart’ diye cevap
verir. Adam ümitlenir ama 30 Mart yaklaşıp durumda bir değişiklik olmadığını
görünce hastalanır ve ölür. Öldüğü gün 30 Mart’tır. Ölüm nedeni tifüstür.
Aslında umut ve cesaretin birdenbire yitirilmesinin öldürücü bir etkisi olduğu
açıktır. Adamın ölüm nedeni ağır bir hayal kırıklığıdır. Geleceğe olan inancı
ve yaşama isteği felce uğramış ve bedeni hastalığa yenik düşmüştü. Böylece
rüyasındaki ses haklı çıkmıştı.”
-Eleştirici bir yaklaşımla insan kendi fıtratını tatmin etmeye, hayatını
anlamlandırmaya çalışmıştır. İnsanın yaşadığı durumlara anlam verebilmesi,
amaçlarını gerçekleştirmesi için inanç gereklidir. Eğer inanç ile olan ilişkide
bir kopma olursa acı ve mutsuzluk olur.
-İnsanda zihniyeti içerisindeki içerikler belirleyicidir. Burada büyüsel ve
olgusal-eleştirel olarak iki ana zihniyetten bahsedilebilir. İnsanda bu
zihniyetlerin olması değil, ne derecede bulundukları önemlidir ve bu dereceyi
de insanın benimsediği tutumlar belirler.
-Kur’an insanı imana zorlamaz yalnızca özünü kullanıp sahip olduğu hürriyetle
okumasını, düşünmesini, anlamasını ve sonunda da bunu yaşamasını ister.
-Fıtratın varoluştan önce olduğu bilincine varılırsa işte bundan sonra insan
aşkın bir varlığı düşünmeye başlar. Kendisini yaratan, fıtratını ve nimetini
veren bir varlık olduğunu düşünür. Aşkın varlığa sırtını dönen insan hayatın
anlamını ve amacını bulamaz.
-Peygamberler ve vahiy işte bu anlamlandırma için gönderilmişlerdir. İman ve
inkar seçimini nasıl yapacağımızı, halifelik görevimizi nasıl yerine
getireceğimizi ancak Kur’an ile öğrenebiliriz.
-Kur’an insanı tanır,direk insana yöneliktir. Bu nedenle insanın kurtuluşu
uygulayabildiği, hayata geçirilebildiği taktirde, Kur’an’dadır.
KUR'AN'IN BÜTÜNLÜĞÜ ÜZERİNE
-Kur’an hayatı tamamen kapsayan, insanları aydınlatan, bu dünyada ve ahrette
mutluluğun yollarını gösteren bir kitaptır. Yalnızca belli konuları işlemez.
Kur’an’ın parçaları iç içedir. Birbirlerini tamamlar, açıklarlar. Yani
Kur’an’ın Kur’an’sız yorumlanması mümkün değildir.
-İlahi bir kitap olması itibari ile Kur’an’ın kendine has özellikleri ve yapısı
vardır. Ancak Kur’an hakkında yeterince bilgisi olmayan ve onun bu
özelliklerini kavrayamamış kişiler Kur’an’da çelişki olduğu gibi yanlış
düşüncelere kapılabilirler. Kur’an çelişkiden uzak bir kitaptır. Allah Teala
bunu açıkça bildirmiştir. Buradaki amaç Kur’an’ı anlamaya çalışan kimselerin
kafa yorup, düşünüp kendi çabaları ile çelişki olmadığını görmeleridir.
-Kur’an’ı kendi bütünlüğü ile anlamaya çalışırken ilk olarak ayet çerçevesinde
bakılmalı ve daha sonra siyak_sibak göz ardı edilmeden anlaşılmaya
çalışılmalıdır. Bunların dikkate alınmaması kişileri Kur’an’ın amaç edinmediği
bir sonuca götürebilir.
-Kur’an’a önyargısız yaklaşılmalıdır. Çünkü önyargılı yaklaşılırsa gerçekler
herkese göre değişecektir. Bu Kur’an’ın rehber kitap olma özelliğini zedeler.
İslam da Kur’an’ın üstünlüğü, yüceliği şüphesiz herkes tarafından kabul
edilmiştir. Bu sebeple kişiler savundukları fikirleri Kur’an ile temellendirme,
Kur’an da dayanak noktaları bulma çabası içine girmişlerdir. Yani önceden belli
prensipleri kabul edip, Kur’an’ı ona göre yorumlamışlar ve bu yanlışa
düşmüşlerdir. Bu durum Kur’an’ın bütünlüğünün göz ardı edilmesine neden
olmuştur. Bu nedenle Kur’an’dan bir hüküm çıkarılırken esas olarak Kur’an
alınmalıdır ki Kur’an değerleri ortaya çıksın.
-Kendi iç yapısında tutarlıdır. Bu nedenle Kur’an kendi sistemi içerisinde
anlaşılmalıdır. Kur’an dışında anlayışların oluşturduğu problemler Kur’an’da
çözülemez. Ancak bu, Kur’an’dan destek bulma amaçları ile yapılmıştır. Bunun
yapılması ne kadar büyük bir yanlış ise aynı şekilde Kur’an dışı faktörlerin
belirleyiciliği sonucu oluşan meseleleri odak noktası alarak Kur’an’ı
yorumlamaya çalışmak da yanlıştır.
-Kur’an birtakım şeylere uydurulabilecek bir kitap değil, kendisine uyulması
Allah tarafından istenilen kitaptır.
KUR’AN NEDİR?
1.İnsan,
varolduğundan beri yaşadığı dünyayı, sahip olduğu hayatı, hayatta varoluş
sebebini, amacını anlamlandırmaya ve sorgulamaya çalışmıştır.Bu, insanın
fıtratından gelen ve insan olmasının bir gereği olan merak ve öğrenme
isteğidir.İnsanlar yaşadıklarıyla, edindikleri tecrübelerle, inandığı şeylerin
gereğini yerine getirdiği müddetçe hayatını anlamlandırabilir.Hayat, hiçbir
insan için anlamsız olamaz.Çünkü insanın anlam arayışı, onun fıtri bir
kabiliyetidir.
2.Kur’an-ı Kerim, insanın “Yaşamın anlamı
nedir?” sorusuna cevap bulduğu, insanlara yol gösteren, rehber niteliğinde, her
asırda, hayatın her safhasında geçerli olan tek semavi kitaptır.
3.Bugün
birçok insan, Kur’an’ı yalnızca okumakta, anlamaya çalışıp hayatına
uygulamamaktadır.Fakat insan yaşamın gayesini, gerçekten yaşamanın ne demek
olduğunu Kur’an’ı tanıyarak ve açıklayarak anlar.Hz. Aişe’nin tabiriyle
“Yaşayan Kur’an” olan, Kur’an’ı hayatının merkezine yerleştiren en güzel örnek
Peygamberimiz (s.a.v) ve sahabiler gibi biz de Kur’an’ı hayatımızda somut hale
getirmeliyiz.Çünkü Kur’an, bizden aslında okumayı, üzerinde düşünmeyi,
anlaşılmasını ve ihlasla açıklanıp yaşanılmasını ister.
4.İnsanın
anlam arayışı, eylemleriyle, yüksek değerler kategorisinde,
olgusal(eleştirisel) zihniyetle gerçekleşmelidir.
5.İnsanın
anlam arayışı iki şekilde gerçekleşir: ilki, ben merkezli (tabiat kaynaklı)
anlam verme ve ikincisi vahiy temelli, fıtratı yaratan aşkın bir varlığın
olduğunu düşünerek anlam vermedir.Ben merkezli anlam arayışı, insanın hayatı
anlamlandırmasına yetmez, insan bununla yetinirse kendisini sınırlandırmış
olur.Fıtratı yaratan Allah’tır ve bize peygamberleri ve Kur’an’ı hayatı
anlamlandırmada bir rehber kılmıştır.
6.Kur’an,
insandan varolma bilincinin farkına varmasını, Allah’a yönelmeyi istemektedir.
KUR’AN’IN
BÜTÜNLÜĞÜ ÜZERİNE
1.Kur’an’ı
anlayabilmek, anlamada hataya düşmemek için Kur’an, Kur’an’la tefsir edilmeli,
parça parça değil de bir bütün olarak yorumlanmalıdır.Tefsir edilirken
kişilerin şahsi düşünceleri ön planda tutulmamalıdır.
2.Kur’an’ı
açıklamada en önemli ilk kaynak, yine Kur’an’ın kendisidir.Kur’an, bütünüyle
açıklanmazsa ihtilaflar, anlaşmazlıklar meydana gelir.
3.Herhangi
normal bir kitaptan farklı olan Kur’an’ın konularının sınırı çizilemez,
başlıklara ve bölümlere ayrılamaz.Kur’an’ın parçaları sayılan her bir harf,
ayet birbirini tamamlar, birbiriyle bağlantılıdır, birbirini açıklar
niteliktedir.Kur’an’daki ayetler ya da kelimeler arasında bir anlam sistemi
vardır, yalnız başlarına mana ifade etmeyebilirler.Tüm bunlara göre Kur’an bir
bütünlük arzetmektedir.
4.Kur’an,
Allah tarafından insanlara bir açıklama, bildiri niteliğinde gönderildiğinden
lisanı ve içeriği açısından açık ve anlaşılırdır.
5.Kur’an’da
ayetler farklı çerçevelerle ele alınmazsa zaman, mekan ve şartlara göre
değerlendirilmezse insanlar Kur’an’da bir çelişki olduğu zannına
kapılabilir.Çünkü ayetler mecaz anlamlı ya da birçok anlam içeriyor olabilir.Fakat
Kur’an’ın bütünlüğü içerisinde bir tutarsızlık, çelişki söz konusu
değildir.Farklı yorumlara açık olması, özlü ifadelerle mana zenginliğine sahip
olduğunu gösterir.
6.Kur’an’ın
bütünlüğü anlaşılmaya çalışılırken Kur’an’ın iletmek istediği mesajı zıddı ya
da farklı bir şekilde algılamamak için öncelikle cümle ve ayet bütünlüğüne
bakılmalı, ikinci olarak siyak-sibak çerçevesinde, belli bir ayet grubu
içerisinde Kur’an’ın bütünlüğü incelenmelidir.Bir konu ardı ardına gelen
ayetlerle açıklanırken ayetin herhangi bir bölümü bir fikre kanıtlayıcı olarak
alınamaz.Üçüncü olarak da Kur’an, Kur’an’ın bütünlüğü çerçevesinde ele
alınmalıdır.Mesela, Allah anlayışını kavrayabilmek için sadece Allah’ın
sıfatlarının geçtiği ayetlere bakmak yetmez, insanın niteliklerini,
peygamberliği vs. anlatan ayetlerle de ilgilenilmelidir.
7.İnsanların
Kur’an’a karşı önyargılı olması, objektif davranmaması, Kur’an’ı Kur’an
ifadesiyle bir bütün olarak yorumlamaması gibi nedenlerle Kur’an yanlış
yorumlanmaktadır.
1- Kuran Cebrail vasıtasıyla peygamberimize indirilen, Müslümanların mukaddes bir kitabıdır. Kuran İslam dininin en temel kaynağıdır. Kuran daha önce vahyedilmiş mukaddes kitaplarla aynı özü aynı temel mesajı taşımaktadır. İlk peygamber Hz. Adem'den son peygamber Hz. Muhammed'e kadar daima aynı ilkeyi Tevhidi tekrar etmiştir. Değişik toplumlara değişik zamanlarda vahiylerin gönderilmesi bakımından da diğer kitaplardan farklıdır. Öyle bir sisteme sahiptir ki içinde zengin bir hazine yatmaktadır. İsmiyle müsemmadır. Kendine öz bir üsluba sahiptir. Muhtevası ve içerdiği ilkeler insanların hayatını anlamlandıran ve insanların hayatına yön veren bir ışıktır. İnsanı daima yenilemesi açısından Kuran'ın iki kapaktan ibaret olmadığını görürüz. Çok kapsamlıdır ve birçok mana ifade eder. Kuran kelimesinin anlamına baktığımızda bile birden çok mana ifade ettiğini görürüz. Bunlar okumak, çağırmak, ilan etmek şeklindedir. Kuran kendisini başka isimlerle de adlandırmıştır. Bunlar "kitap, Furkan, Zikr, beyan, şifa" gibi. İşte kuran böyle bir sisteme sahipken insanın bunu okuyup anlaması gerekir.
2- Kuran-ı Kerim kendisini vahyedilmiş bir kitap olarak tanımlar. Biz bunu Kuranın 42. Suresi olan Şura suresinin 7. Ayetinden anlamaktayız. Vahiy kelimesi Arapça vhy kökünden türetilmiştir. Mesela Zekeriya (as.)'ın işaret toplumuna Allah'ı teşbih etmelerini anlattığı söylenirken vhy fiil kökü kullanılmaktadır. Kelimenin terim olarak anlamı ise yine Şura suresinin 51. Ayetinde en açık bir şekilde görürüz. O halde vahiy Allah'ın beşerle doğrudan doğrudan konuşmaması, onun bildirmek istediği bilgiyi peygambere bildirmesidir. Ve bu değişik yollarla gerçekleşir. Allah, vahiy meleği ve peygamber arasında geçen bu ilişkiye bir başka kişinin nüfuz etmesi söz konusu değildir. Ayrıca bu ilişki tek yönlüdür. Bilgi Allah'tan gelmekte ve peygambere ulaşmaktadır. Peygamber burada sadece bilgiyi yani vahyi alan durumundadır. Bu bakımdan peygamberler vahye uyarlar, vahyi emanet kabul ederler, insanlara bildirirler ve bunu açıklarlar. Yani Tebliğ-Tebyin görevini yerine getirirler. Peygamberimiz(sav) de bu görevi yerine getirerek vahyin hayatı anlamlandırmada canlı örneği olmuştur.
3- Ayet terim olarak Kuran'ın en küçük parçalarına verilen isimdir. Ayetlerin uzunluğu bazen birkaç harf iken bazen de bir sayfaya kadar çıkmaktadır. Kuran'ın kendisi ayet kelimesini kullanmaktadır. Kelime ima, işaret, alamet anlamına gelmektedir. Kuranı Kerim'de kelime Allah'ın varlığına işaret eden, ona bir delil olan ve ona götüren herşey için kullanılmaktadır. Bu bakımdan tabiat olayları, çoğrafi durumlar, insanın yaratılışı Allah'ın ayetleridir. Onun varlığının delilleridir. Aynı zamanda ona götüren işaretlerdir. Buna Rum suresinin 22. Ayetini örnek verebiliriz. Mucizeler için de ayet kelimesi kullanılmaktadır. Elçilerinin doğruluğu hem de Allah'ın kudretini göstermektedir. Buna da Rad suresinin 38. Ayetini örnek gösterebiliriz. Bir de Kuran'ın ana bölümleri için kullanılan ‘sure' kavramı vardır. Kuran'ı Kerim'de bu anlamda 114 sure bulunmaktadır. Bu şekilde Kuran'ın bir kısmı diğer bir kısmından bölünmüştür. Kuran metni başlangıcı ve sonu bulunan birimlere ayrılmıştır. Kuran'ın surelere ayrılmasının kendine has bir tarzı vardır ve başka kitaplara benzememektedir. Surelerin kendi içinde bir konu bütünlüğünden söz etmek mümkündür.
4- Sonuç olarak Kuran ayetleriyle sureleriyle kendine özgü üslubu ve isimleriyle insanlığın ufkunda bir ışık gibi yanan ve her dönemde insanların yollarını, kalplerini ve gönüllerini aydınlatan bir meşaledir. Rabbimizi tanımamız için rehberlik kaynağıdır.
--KURAN'IN BÜTÜNLÜĞÜ ÜZERİNE-- 2.BÖLÜM.
1- Kitabın bu bölümünde Kuran'ın kendi bütünlüğü içinde kendisini açıklama tarzlarından ve bazı hususlar anlatılmaktadır. Kuran ıstılahları son derece iç içe geçmiş durumdadır. Bu itibarla Kuran'ın bir haritasını çıkarmak mümkün değildir. Alimler Kuran lafızlarının sınıflandırmasında güçlük çektikleri için de birlik sağlayamamışlardır. Çünkü Kuran'ın herhangi bir yerinde geçen konu başka bir yerde daha açıklanmış olabilir. Bunun için Kuran'ı kendi fikri içinde anlamak ve açıklamak gerekir.
2- Kuran kat'i olarak belirlenmiş olan konuları işlerken bazı yerlerde mutlak hususlara yer verirken bazı yerlerde de kayıtlayarak ifade etmiştir. Bu kayıtlar bazen yanlış anlaşılmaları önler. Bazen konuyu daha iyi açıklar. Kayıtlı ifadeler hüküm değildir. Bazen Kuran herhangi bir hususta net tavrını ortaya koyarken bir yandan müminlerin faydasına yönelik istisna durumuna yer verir. Bazı konuları da Kuran farklı nedenlere bağlayarak açıklar. Tek bir ayete bakarak karar vermek Kuran'ın bütünlüğüne ters düştüğü gibi yanlış anlaşılmalara sebebiyet vermektedir.
3- Kuran'da sık rastlanan durumlardan biri de genel anlamlı kelimelerin özel bir anlam ifade etmesidir. Ancak burada siyak-sibak çerçevesini düşündüğümüzde Kuran'ın bütününde genel anlamlı bir ifadeyi özel bir nesneye hasretmek mümkün değildir. Bu sadece kat'i olarak belirlenmiş konular için geçerlidir.
4- Kuran teoriyle pratiği birlikte düşünen, insanın kendi zihniyetini ortaya çıkaran, öncelikli amacı gayesi mesajının iletilmesi olan bir kitaptır. Az sözle çok derin anlamlar ifade eder. Kuran şahıs ve nesne ismi kullanmayıp ismi mevsullerle anlatmıştır. Bu anlam belirsizliği değildir. Kuran'ın iletmek istediği mesaja engel teşkil etmez. Yine Kuran'da bazı isimler künyesi ile geçmektedir. Fakat bu isimler açıkça kimi kastettiği belli değildir. Ama Kuran'ın belli yerlerinde kim olduğu açıklanmıştır.
5- Kuran herkesin kolayca anlayabileceği yaygın kullanımlı kelimelere yer vermemiştir. Belli kişiler anlayabilmektedir. Bu ifadeler garib olarak adlandırılır. Yine Kuran birçok müşterek lafız kullanır. Ve ayetin akışından veya diğer hususlardan neye delalet ettiği bulunur.
6- Kuran kısa ve öz ifadeleri başka yerlerde ayrıntılı ve geniş anlatmaktadır. Bu özellik genellikle kıssalar için geçerlidir. Zaten Kuran'ın anlatım özelliklerinde biri de budur. Ayrıntılarını verdiği konuları tekrar tekrar vermek yerine onlara atıfta bulunur. Kuran'da ihtilaf ve çelişki bulunduğu sanılan durumlar da vardır. Fakat Kuran kendisini çelişkiden uzak bir kitap olarak tanımlamıştır. Aklın ve mantığın doğrultusunda anlamak gerekir.
1- Kur'an-ı Kerim insan hayatına anlam veren yön veren ilahi bir kitaptır. Fakat biz söylemekten öte idrak edemiyoruz. İşlemeli mahfazalar içine koyup, odalarımızın duvarlarına astığımız Kurân-ı Kerîm, anlaşılmayı/ hayatı anlamlandırmayı bekliyor. Otomobillerin içini, işyerlerinin duvarlarını, camilerin kubbelerini süsleyen âyet-i kerîmeler, anlaşılmayı / hayatı anlamlandırmayı bekliyor. O Kitap, insanlığın adresine gönderilen bir mektup; anlaşılmayı/hayatı anlamlandırmayı bekliyor. Bizden istenen de budur. Onu okuma, üzerinde düşünme, anlama ve hayatımıza yansıtma istenmektedir.
2- İnsan sürekli olarak evreni tanımaya ve anlamaya çalışmış ancak bu anlama derinleşmemiştir. Bu anlama merakı insanın fıtratında vardır. Kendisinde bir yetenek ve eylemlerinde bir anlam görür. Bu anlamın da bir sorumluluğu vardır ve "inandım, imam ettim" sözünün sorumluluğunu taşımalıdır. Bunun için de ilim ile amelin uygunluk, birlik ve mantıksal tutarlılık içerisinde olması gerekir.
3- Anlam insan gerçeğinin bir olgusudur ve inanmayı içerir. Eğer insan inanmayan bir varlık olsaydı anlam arayışına girmezdi. O zaman da insanın tarihsel bir varlık oluşunun bir anlamı olmazdı. Halbuki insan eylemlerinin bir anlamı vardır ve bu da insan fıtratının bir özelliğidir. İnsan eylemlerini yöneten de değerlerdir. İnsan hayatına hangi değerlerle anlam veriyorsa o değerler, insanın yapıp-etmelerine yön verirler. Artık insan ortaya koyduğu başarılara bu değerler çerçevesinde anlam verir. İnsan eylemlerine yön veren değerlerin de bir sonucu vardır. Bu da insan hayatını iyi ya da kötü etkileyebilir. İnsan ne kadar düşünen bir varlık olsa da bazen kendi başına sağlıklı kararlar veremeyebilir. Bunun için de insana yol gösteren bir rehbere ihtiyaç vardır. Bu rehber insana gerçekten özlediği şeyleri ona fark ettirmelidir.
4- İnsanın hayatını anlamlandırması iki yönde gerçekleşir. Birisi insanın kendinden kaynaklanan ben merkezli diğeri de fıtrat vahiy temelli anlam vermedir. İnsan ben merkezli hayatı anlamlandırmada fıtratının bir kısmını kullanır ama tamamını kullandığını düşünür. Kendini bu şekilde sınırladığı için de fıtratındaki kemal boyutuna ulaşamaz. Ben merkezli hayatı anlamlandırırken fıtratla tamamen uyumlu olmaya dikkat etmeli ve fıtratın varoluştan önce geldiğini unutmamalıdır. Bu da demek oluyor ki Allah'ın varlığını düşünmeye yönelinmelidir. İşte Allah peygamberler aracılığı ile insan fıtratına uygun hayatı anlamlandırmalar gerçekleştirmesi için rehberler göndermiştir. O halde hayatı anlamlı kılmanın tek Allahü Tealanın bütün varlıkların fıtrata ait ilkeleri ihtiva eden vahyine de uymakla mümkündür. Bu şekilde insan imtihan edildiğinin ve sorumluluğunun bilincinde olması gerekir. Dolayısıyla hayat bir sınavdır.
--KURAN'IN BÜTÜNLÜĞÜ ÜZERİNE-- 1.BÖLÜM
1- Kur'an indirildiği dönemden beri insanlar tarafından anlaşılmaya ve yorumlanmaya çalışılmıştır. Peygamber (sav)'den sonra da bu işi hiçbir kimsenin tekelinde olmamıştır. Fakat bazı kimseler bu konuda şahsi düşüncelerini kendi doğrularını onaylatmak istemişlerdir. Bu şekildeki yaklaşımlar Kuran'ın bütünlüğüne gölge düşürmüştür. Bu da Kuran'ın hatalı yorumlanmasına yol açmıştır. Konuya bu bağlamda baktığımızda Kuran'ın kendisiyle, kendi bütünlüğü içerisinde tefsiri çok önemlidir.
2- Kuran'ın Kuran'la tefsiri denildiğinde Kuran ifadelerinin Kuran'ın bütünlüğü içinde açıklamasını, kavramların terkibi bir yaklaşımla Kurani bütünlük içinde incelenmesini anlamalıyız. Kuran'ı bütünlük içinde inceleme üç çerçevede olur. Bunlar ayet çerçevesi, siyak-sibak çerçevesi, Kuran'ın bütünlüğü çerçevesidir. Ayet çerçevesine incelediğimizde Kuran'ı anlarken öncelikle cümle ve ayette ne anlatılmak isteniyor ona dikkat etmek gerekir. Çünkü cümlenin tamamlayıcı unsurunun herhangi birini almadığımız zaman Kuran'ın o bölümde anlatmak istediği fikirlerden yoksun olur. Buradan da şunu anlıyoruz ki Kuran'ı kendi bütünlüğü içinde anlaşılmaya çalışırken değerlendirmeye tabi tutulacak öncelikli olan bu çerçevedir. Siyak sibak çerçevesi dendiğinde ise Kuran'da herhangi bir ifadeden önceki ya da sonraki ifadeler olduğunu anlıyoruz. Yani Kuran'ı anlamaya çalışırken belli bir ayet grubunun içinde bir bölümünün çıkarılması doğru olmaz. Çünkü bu tür bir yaklaşım Kuran'ın hiç kastetmediği noktalara götürür. Bunun için siyak sibak bütünlüğünü dikkate almak önemlidir. Bir diğer çerçeve de Kuran'ın bütünlüğü çerçevesidir. Bu çerçeve Kuran'ın Kuran'la tefsiri denince ilk akla gelir. Kuran'ın en küçük parçası olan kelimelerden başlayarak cümleler kıssalar gibi en büyük parçalarına doğru son derece uyumlu ve bir bütün olmasıdır.
3- Kuran'ı kendi bütünlüğü içinde anlamaya da bazı engeller vardır. Bu engellerin temelinde bazı görüşlerin Kuran'a onaylatılmak istenmesi ve Kuran'ı bir rehber olmaktan çıkarıp normal bir kitap durumuna düşürme yatmaktadır. Bunları da iki grupta mütalaa edebiliriz. Biri subjektif biri de metodiktir. Kuran'ı incelerken de bu iki hatadan mutlaka kaçınmamız gerekir. Subjektiflikten kaynaklanan hata dendiğinde aklımıza ön yargılı olmak gelir. Biz de Kuran'a ön yargısız yaklaşmalıyız ki kendi düşüncelerimiz değil Kuran bize ne anlatıyor onu dikkate almalıyız. Zaten ilimde sağlıklı sonuçlara varmanın yolu da tarafsız olmadan geçer. Eğer Kuran ön yargılı taraflı bir biçimde incelenirse Kuran'ın indiriliş gayesi göz ardı edilmiş olur ve Kuran'ın rehber kitap olma özelliğini yitirir. Metottan kaynaklanan hataya baktığımızda ise Kuran'ı kendi fikri sistemi içerisinde yorumlamak ve bütüncü yaklaşımdan uzak olmak akla gelir. Kuran'ın kendine öz fikri bir sistemi vardır. Bu da Kuran'ın gönderiliş gayesi olan bütün insanlara dünyada ve ahirette mutlu olabilmenin yollarını göstermektir. Bu düşünce dışına çıkmak Kuran'ı kendi bütünlüğü
içinde anlamayı bozar. Bir de Kuran'ın kendine has üslubu ve bazen insani duyguları çoşturan yönü de unutulmamalıdır.
KUR’AN NEDİR?
- Kur’an’ı Kerim bizden okumamızı, okuduğumuzu üzerinde düşünüp anlamamızı ve son olarak da açıklamamızı, amellerimizde göstermemizi bekler. Bu nuzül döneminde başarıyla geçekleştirilmiştir. Özellikle hz. Peygamber’in yaşayan bir Kur’an olması bizlere çok güzel bir örnek teşkil eder.
- Hz. Peygamber ve sahabe Kur’an ahlakını elle tutulur, gözle görünür şekilde somutlaştırmışlardır. Sonraları da Kur’an’ı doğru anlamak ve uygulamak için bazı vesilelere ihtiyaç duyuldu ve Kur’an ilimleri bu ihtiyacı giderme noktasında geliştirildi. Böylece Kur’an’ın uygulayıcısı olanlara, onunla hayatını anlamlandıran insanlara Kur’an’ın anlaşılmasında bir yol oldu.
- Bütün insanlar ister gelişmemiş ülkede isterse en gelişmiş ülkede yaşasınlar, hayattaki amellerine, yapıp etmelerine bir anlam, amaçlılık katmak ister ve fıtri olarak inanma ihtiyacı hissederler. Böylece hayatta kalır aksi halde yaşayamaz ölürler. Ayrıca her insan inanma ihtiyacını karşılamak için öyle ya da böyle bir cevap bulur ve bu bulduğu cevabın da sorumluluğunu üstlenir.
- İnsan, ister Hindistan’da ister Mısır’da, İran’da isterse Amerika’da olsun hayatını anlamlandırırken fıtratını tatmin etme isteğindedir. Bütün insanlık tarihi boyunca yaşadığı dünyayı, bu dünyanın öncesini sonrasını, çevresindeki varlıkları, onlarla ilişkilerini fıtratını isteklerinin ve eylemlerinin nedenlerini bilmeyi hayatının devamı için gerekli görmüş ve anlamak anlamlandırmak istemiştir.
- Her insan şu veya bu şekilde hayatına devam ederken aldığı tüm kararlar, yaptığı tüm eylemler, hayatını anlamlandırdığı araç veya amaç değerler ışındadır.
- Kişinin hayatını anlamlandırması şu üç yolla gerçekleşir: eylem ortaya koyarak, severek, sabrederek.
- İnsanın hayatta kalmasını sağlayan kendisinde gördüğü yetenekler, amellerini anlamlandırması ve yaşamını meşrulaştırmasıdır.
- İnsanlar hayatta gördükleri anlamları; ana zihniyet, akıl yürütme ve alış zemini kapsamında kavrarlar.
- İnsanlar, ona hayatı anlamlandırmasında yol gösterecek bir rehbere ihtiyaç duyarlar. İnsan, aradığı bütün soruların cevaplarını; yaşadı çelişkilerden çıkış noktasını; çevreye, topluma nasıl uyum göstereceğini bu rehber ışığında gerçekleştirmelidir. Bu yolla da uğruna çaba göstermeye değer bir hedef koyabilecektir insan. Bizim eşsiz rehberimiz olan Kur’an, kendi içindeki ifadesinde de belirtir ki etkin okumalar yapılmalı, düşünüp anlamalı ve gerçekten bu anlamaları hayatımızda uygulamalıyız. Böylece insanın anlam ihtiyacı, pasif arayıştan aktife geçer ve hedefe ulaşmada yaşanan gerilim de onu ayakta tutacaktır.
- İnsanın hayatını anlamlandırması iki yönde gerçekleşir; fıtri kabiliyetlerin kaynağını tabiatta veya aşkın bir varlık olan Tanrı’da görür. İnsan anlamlandırmasını tabiat kaynaklı yaparsa fıtratının bir kısmını doyuma ulaştıran bir anlamlandırma yaşayacaktır. Bu da insanın kendi kendisini sınırlandırmasıdır. Fakat insan varoluşunun kaynağını Tanrı’da görür ve böylece bütün fıtri imkanlarını tatmin ederse gerçek mutluluğa erişecektir.
- Hz. Adem’den hz. Muhammed’e (sav) kadar iletilen mesaj (din) hep aynı olmuş fakat insanların farklılıklarından kaynaklı olarak o mesajların hayata uygulanmasında farklılıklar (şeriat) yaşanmıştır.
- Son olarak Kur’an insandan, varlığının bütünlüğü içerisinde “bilgi”yi nasıl ve niçin kullanacağını idrak etmesini sağlayacak vahye yönelmesini ve okumasını, düşünmesini, anlamasını ve yaşamasını beklemektedir.
KUR’AN’IN BÜTÜNLÜĞÜ ÜZERİNE
- Kur’an’ın özel dili ve üslubu dolayısıyla hiçbir müfessir Kur’an’ı yine onun kendisi kadar anlatamaz ve anlatamamıştır da. Peki bizler Kur’an’ın Kur’an’la tefsirinden ne anlıyoruz ve yaptığımız tefsirleri de Kur’an’ın temel anlatısına uygun mu yapıyoruz?
- Kur’an ;
Sınırlar belirlenerek konular arasında ayrım yapılıp ayrı başlıklar altında toplanamaz. Parçaları yerine göre birbirini tamamlayan yerine göre birbirini açıklayan özellikleriyle bir bütünlük içerisindedir.
Kendi ifadeleriyle de anlaşıldığı üzere açık ve anlaşılırdır: “Allah’tan bir nur ve apaçık bir kitap da gelmiştir.” (Maide 15)
Ayrıca bazı meselelerin tedricen bildirilmesi, mecazi anlam taşıyabilmesi gibi hususlarla bazı okuyucular tarafından tutarsız olduğu düşünülebilir; ancak çelişkilerden uzak bir anlam taşır.
- Kur’an’ın bütünlüğünü üç ayrı başlıkla kavrayabiliriz:
1- Ayet bütünlüğü; her şeyden önce Kur’an’ı anlamaya çalışırken ayete, o ayetin bütünlüğüne, ayette geçen kelimelerin hangi anlamda kullanıldığına dikkat çekmek çok önem arz eder. Allah(c.c) Kur’an’ı öyle bir Arapça ile indirmiştir ki herhangi bir kelimede bir harflik bir değişiklik dahi o cümlenin anlamını tamamen değiştirebilmektedir. Bu sebeple ayetlerin öncelikle kendi bütünlüğü içerisinde ne anlatmak istediğini iyi kavrayabilmeliyiz.
2- Siyak-sibak bütünlüğü; Kur’an ayetlerinde geçen herhangi bir ifadenin, o ifadenin anlamını açıklığa kavuşturacak önceki ve sonraki ifadelere, siyak sibak denilmektedir. Kur’an’da art arda gelen ifadelerin anlatmak istediği bir mesaj bulunur. Dolayısıyla bu ifadelerin bütünlüğü gözetilmeden bir değerlendirme yapmak, Kur’an’ı anlamaya çalışmak bizi başarısızlığa götürecektir. Özellikle bazı şahısların kabullendikleri doğrularını bu yolla Kur’an’a onaylatmaya çalıştıkları sıklıkla görülen vakıalardandır.
3- Kur’an’ın bütünlüğü çerçevesi; gerek kelimelerin, cümlelerin terkiplerin kendi anlamlarını gerekse Kur’an bütünlüğü içerisinde kazandıkları anlamları iyi bilmek, kavramak çok önemlidir. Kur’an her ne kadar çok farklı konulardan da bahsetse kendi cümlelerinde, geçen kıssalarda, ayetler içerisinde anlam olarak bir birlik mevcuttur. Kur’an’ın belki de bu en önemli özelliğini göz ardı etmek büyük hatalara yol açmaktadır, açacaktır. Anlatmak istiyorum ki Kur’an tefsiri ön yargılarımızdan uzak, Kur’ani bütünlük içerisinde anlatılmak isteneni iyi kavrayıp bu durumu göz ardı etmeden yapılmalıdır.
- Yüzyıllardır tefsir adına yapılan bunca yanlış yorumlar, Kur’an’ın kendi bütünlüğü içinde anlaşılmamasının sebeplerini araştırmaya itiyor:
1- Önyargıdan kaynaklanan hatalar;
- Kişilerin yaşantılarından çıkardıkları ve temel aldıkları bazı yaklaşımlar mevcuttur. İnsanlar temel prensipleriyle olaylara, kişilere yaklaşmaktadırlar. Yetiştiğimiz çevre, okuduğumuz kitaplar, ailede aldığımız kültür, çevre etkisi ve hatta cinsiyetimiz, kişilik özelliklerimiz bizi belli kalıplara sokar; ancak Kur’an tefsiri denildiğinde bütün bu önyargılardan arınmak en sağlıklı yorumlara, çıkarımlara taşıyacaktır bizleri.
- Çeşitli fırka mensuplarının tuttukları yol ile onların değişmez mezhep doğurgularını, doğruluğu kesin Kur’an ayetlerine değişmelerinin örneklerini de görüyoruz.
2- Metoddan kaynaklanan hatalar;
- Kur’an, birtakım olgulara uyan veya uydurulabilecek bir kitap değil; kesin doğru ve değişmez prensipleriyle kendisine uyulması beklenen ilahi bir kitaptır.
- Kur’an her şeye, tartışılan her konuya müdahil edilecek bir kitap olmamakla birlikte Kur’an dışı faktörlerin temel çıkış noktalarını esas alarak onu yorumlamaya çalışılamaz. Her iki durumda Kur’an’ın bütünlüğünü zedeleyecektir. Kur’an’ın, bir bütünlük itibariyle, kendi fikri bir sistemi mevcuttur.
- Kur’an’ı doğru anlamak, onu bölüm bölüm, ayet ayet, kelime kelime tefsir ederek değil; Kur’an’da Allah(c.c)’ın asıl anlatmak istediğini, takdim ettiği asıl fikri, Kur’an’ın zihniyetini anlamaya çalışmakla olacaktır.
11040401 MUHAMMED BAYRAM ÇİNAR
kur'an nedir ?
kur'an'ı kerim
insan-hayat ve kainata can veren,anlam veren ve rehberlik eden ilahi kitap
olduğu yolundaki beyanını benimseyip göz önüne alarak, kur'an'a ve kur'an
ilimlerine bu bağlamda bakılmalıdır.
İnsan, varolduğu
günden bu yana anlama içinde bulunduğu dünyayı anlamaya çalışmış ancak bu
çalışma içerisinde en az yine kendini tanıyabilmiş. Bu özellik ise insanı insan
eden özelliktir.
İnsanların inanışları
insanların fıtratında (öz'ünde) bulunan anlamlandırma merakının ifadesidir.Bu
sebeple kendi eylemlerini anlamsız bulmaz.O halde anlam , görülen, bilincine
varılan ve inanmayı da içeren bir şeydir.
Viktor Frankl ''insanın, uğruna
yaşayacağı bir şeye'' ihtiyaç duyduğunu kabul etmektedir.
İnsanın temel
arzularını içgüdülerini nasıl doyurup tatmin edeceğini, egosunun veya
süperegosunun çatışan istekleri arasında nasıl uzlaşma sağlayacağını, topluma
ve çevreye nasıl uyum göstereceğini, insan bu rehberde bulabilmelidir. Çünkü
insan, uğruna çaba göstermeye değer bir hedef, özgürce seçtiği bir amaç için
mücadele etmezse psikolojik bunalıma
düşer.İnsan, hayatında daima ulaşmış
olduğu şeyle, ulaşmayı hedeflediği ve ulaşması gereken arasındaki gerilimi
yaşar.Onun için vahiy (Kur'an'ı Kerim), ilahi rızayı arayan, yeryüzünde
Allah'ın halifesi olduğu bilincini daima canlı tutan insana, ''kamil insan /
muttaki insan'' olmayı hedef gösterir.Ama bunun temel şartı olan ''iman etme''
konusunda insana yalvarmaz.Hür bir varlık olarak fıtratına seslenir, onu
kullanmasını ister.bunun içindir ki ona etkin okumayı önererek, ''Oku, düşün,
anla, yaşa'' der. İnsanın anlam talebini uyku durumundan kurtararak onu anlam
arayışının gerilimine sokmaya çalışır.
Kur'an'i hayat
tecrübelerini örnek almak, mümine, hayatın kur'an-sünnet bütünlüğü içerisinde
anlamlı/değerli kılınmasının bilgisini verir. Mümin insan, bu yaşantısında
fıtri kabiliyetlerinin tümünü harekete geçirdiğinden kişi olarak imkanlarını
bilir, amel üretme ve geliştirme yollarını açar.Bütün insanlar hayatı bu
şekilde anlamlandırırsa ''salih toplum'' oluşur.
Sonuç olarak kur'an
,insandan zihniyetini kur'an ile inşa ederek homo-Qur'anicus'u(kur'an'ın
insanı)gerçekleştirmesini bekler.Ancak bu , kalıplaşmış bir hayatı
anlamlandırma değildir. kur'an'da her insanın Allah rızası yolundavaroluşunu
gercekleştirmesindeki farklılığa işaret edilmiştir.
11040401 MUHAMMED
BAYRAM ÇİNAR
KUR'AN'IN BÜTÜNLÜĞÜ
ÜZERİNE
Kur'an tekrar tekrar
okununca, en küçük birimi olan harflere, kelimelere, yan cümlelere, ana
cümlelere, cümlelerden müteşekkil ayetlere ve bu ayetlerin oluşturduğu daha
büyük pasajlara kadar her kur'an pasajının başlı başına görevler yüklendiği
gibi, Kur'an bütünlüğü içinde, birbiriyle bağlantılı bir yapı oluşturduğu
gözlenir. Dolayısıyla Kur'an'ın parçaları, yerine göre birbirlerni tamamlayan,
yerine göre birbirini açıklayan nitelikleriyle ayrılmaz bir bütün
oluştururlar.Kur'an kendisini açık bir kitap olarak takdim eder.
Kur'an'ı anlamaya
çalışanların bir kısmı zaman, mekan ve şartlar itibariyle farklılığı dikkate
almadıklarından, bazı ayetler arasında çelişki varmış zannına kapılıyorlar ve
zannedilen çelişkiyi ortadan kaldırmak için anlamsız zorlamalara girişiyorlar.
Herşeyden önce
Kur'an'ın Kur'an'la tefsiri denildiğinde, Kur'an'ın müfred lafızlarının,
terkiplerinin ve ifadelerinin, Kur'an'ın bütünlüğü içinde diğer ilgili Kur'an
pasajlarının yardımıyla açıklamasını; buna ilaveten Kur'an'daki konuların,
muhataplarının zihinlerine yerleştirmeğe çalıştığı kavramların terkibi bir
yaklaşımla Kur'an'i bütünlük içerisinde
incelenmesini anlıyoruz. Kur'an bütünlüğünün incelenmesi üç çerçevede ele
alıyoruz:
1)Ayet Çerçevesi;
Bazen cümlenin tamamlayıcı unsurlarından
her hangi birini değerlendirmeye almadığımız taktirde, varacağımız sonuç,
Kur'an'ın o bölümde iletmek istediği
fikirlerden az çok farklı veya zıddı olabilir.
2)Siyak-Sibak
Çerçevesi; Herhangi bir ifadeden önceki
ve sonraki ifadlere denir. Kur'an bazı durumlarda aynı konuyla ilgili
ayetleri peşpeşe sıralar. bundan dolayı
belli bir ayet grubun içinden bir ayetin veya ayetin bir bölümünün çıkarılıp
müstakil olarak tamamen farklı bir gayeye hizmet ettirimesidoğru olmaz.
3) Kur'an'ın
Bütünllüğü Çercevesi; Kur'an, en küçük parçasından, en büyük parçasına kadar
fikri bir uyumluluğa ve bütünlüğe sahiptir. Allah anlayışını kavrayabilmek
için sadece O'nun sıfatları ve
fiilleriyle alakalı Kur'an pasajlarını ele almak yetmez.Bunun yanında, insan ve
insanın niteliklerini, peygamberlik müessesesini ve diğe rvarlıkların durumunu
anlatan ifadeleri de değerlendirmek gerekir.
Kur'an'ın konularına
göre tertip edilmiş bir kitap olmadığı göz önüne alınırsa, onun, kendi
bütünlüğü içinde anlaşılması, akla ve muhakemeye önemli ölçüde ihtiyaç gösteriyor
demektir. aklın bu konudaki fonksiyonu, Kur'an parçaları arasında esasen mevcut
olan irtibatları tespit etmek ve bu parçalardaki açıklayıcı unsurlar bulup
çıkarmaktır.İrtibatlar, bazen açık iken, çoğu yoğun bir zihin konsantrasyon
gerektirecek ölçüde kapalı olabilmektedir.
-Kur'an'ı kendi bütünlüğü içinde
anlamaya engel faktörler şunlardır:
a)Sübjektiflikten
kaynaklanan hata (ön yargılı olmak); Kur'an'a ön yargısız yaklaşmak gerekir,
kur'an'ın bütünlüğü içinde anlaşılmasının vaz geçilmez esaslarından en
önemlisidir.İnsanların peşin hüküm vermeleri Kur'an'ın rehber kitap olma
özelliğini zedeler.
b)Metoddan
kaynaklanan hata;Kur'an'ı anlamaya ve açıklamaya çalışan insan, içinde
bulunduğu sosyo-kültürel yapının özelliklerini odak noktası yaparak Kur'an'a
yönelirse Kur'an'ı tam anlamıyla anlayamaz; çünkü Kur'an, belli bir takım
olgulara uyan veya uydurulabilen bir kitap değil, aksine uyulması Allah
tarafından istenen İlahi bir kitaptır.
Şüphesiz Kur'an'ı
baştan sona tefsir etmenin Kur'an tefsirlerinde bütüncü bir yaklaşıma ulaşamayıştaki
rolü büyüktür.Kur'an'ın muayyen(açık) yönlerine ağırlık vermenin, Kur'an'ın bir
bütün olarak kavranmasında çok olumsuz sonuçları olmuştur.
Kur'an, kendisini,
müminin yolunu aydınlatan bir nur, doğruyu ve eğriyi gösteren bir kılavuz,
kalplerdeki rahatsızlıkları gideren bir şifa ve onlara ölüme kadar sürecek
yürüyüşlerinde gerekecek hususları açıklayan bir rehber olarak sunmaktadır.
KUR’AN’IN BÜTÜNLÜĞÜ ÜZERİNE (1.BÖLÜM)
Kur’an’ın tefsirinin kaynakları arasında ilk önce Kur’an’ın kendisi gelmektedir. Kur’an’ın Kur’an’la tefsiri denildiğinde Kur’an’ın bütünlüğü içinde Kur’an’ın pasajlarının yardımıyla açıklanarak ve Kur’an’ın muhatabı olan zihinlerine Kur’an’ı bir bütünlük içerisinde incelemek olarak anlaşılır. Kur’an’ı bütünlük içerisinde üç çerçeve içinde incelenir.
1-Ayet çerçevesi
Ayet çerçevesi, sözün kullanıldığı yer olarak geçmektedir. Kur’an’ın bütünlüğü içinde anlaşılamaya başlarken ilk değerlendirilecek çerçevedir.Kur’an’ı anlarken öncelikle cümle ve ayet şeklinde anlatılmak istenen belirlenir.
2-Siyak – Sibak çerçevesi
Herhangi bir ifadeden önceki veya sonraki ifadelere denir. Kuran aynı konuyla ilgili olan ayetleri ardı ardına sıralar.Peşi sıra gelen ayetlerin çoğu kez ortak hedefleri vardır. Bazı kimseler kendi doğrularını Kur’an’a onaylatmaya çalışırken ifadeleri çoğunlukla siyak-sibak çerçevesinden uzaklaştırmaya çalışmışlardır.
3-Kur’an’ın bütünlük çerçevesi
Kur’an’ın Kur’an’la tefsiri derken Kur’an’ın bütünlüğü çerçevesi ilk akla gelir. Ku’an’ı Kerim kendi bütünlüğü içinde fikri bir uyumluluk içindedir. Kur’an’ın her ayeti birbirine son derece bağlıdır.
Kur’an’ın üslubu gereği kendisini açıklarken okuyucularına hazırcı bir yaklaşımda bulunmamıştır. Üzerinde derin derin düşünülmesi gerekilir. Kur’an’ın Kur’an’la tefsiri derkende, Kur’an’ın kendi bütünlüğü içerisinde muhatapları tarafından anlaşılması kastedilmiştir. Kur’an’ın anlaşılması ve yorumlanmasında kesinlikle ön yargıdan uzak durma ilkesi bulunmaktadır. Kur’an’ı kendi düşünce sistemiyle algılamalıyız. Kur’an bütünlüğü içerisinde çelişen bir kitap değildir.İslam’da özellikle siyasi ve itikadi gruplaşmalarla birlikte Kur’an çoğu zaman ön yargılı olarak tefsir edilmeye başlamıştır.Ön yargılı yaklaşımla Kur’an’ın bütünlüğü göz ardı edilmiştir.
Kur’an’ı Kerim kendi içinde tutarlı olan , insanın zaaflarını göz önünde bulundurarak ve ana prensiplerinden taviz vermeyerek esnek bir sistemle oluşturulan bir kitaptır.Bundan dolayıda Kur’an kendi sistem ve kendi terminolojisi çerçevesinde anlaşılmalıdır.
Kur'an nedir sorusuna bir çok cevap verilebilir. Ama en isabetli cevap olarak niteleyebileceğimiz ise „hayatı anlamlandıran kitap" olmasıdır. Kur'an, bütün insanlara hem dünyada, hem ahirette mutlu olabilmenin yollarını göstermek için inmiştir. Bu da bize hayatı anlamlandıran kitap olduğunun göstergesidir. İnsan, varolduğu günden bu yana sürekli olarak içinde bulunduğu dünyayı ve evreni tanımaya ve anlamaya çalışmıştır. Bunun içinde önce kendini anlamaya çabalasa da bu pek mümkün olmaz. Bu anlam arayışı insanın fıtrî bir özelliğidir.
İnsan düşünen bir varlık olma özelliğini içinde barındırı. Bu yeteneği ile insan, kendi düşünce ve eylemleri üzerinde düşünmeyue ve kendini kendini incelemeye başlar. Eylemlerini yorumlar ve ona göre izleyeceği yolu belirler.
İnsan hayatı bir akış içerisinde seyretmektedir. Eğer eylemleri anlam ve değerlerle bezenmişse, yaşadığı hayatın bir amaç bütünlüğü vadır. Aksi bir durumda anlamsızlık duygusu yaşar.
Her insanın yüksek, araç ve alışılan değerleri vardır. Her biri hayatın bir greçeğidir. Hepsi yerli yerinde olduğu sürece her hangi bir sıkıntı teşkil etmez. Ne yazık ki günümüzde yüksek değerler ayaklar altına alınmış vaviyete gelmiştir.
Hayata bir anlam yüklemek iç dünyanın etkisi olduğu kadar dış dünyanın da etkisi vardır. Bazen biri diğerinden baskın gelebilmektedir. Her şeyin ölçülüsü makbul olduğu gibi burada da önemlidir.
İnsanlarda çok yönlü zihin faaliyetleri görülmektedir. Bu faaliyetlerin hepsi insanın fıtrî özelliklerinden gelmektedir.
İnsan, başka hiçbir canlıya benzemeyen özel bir varlıktır. Onun bu özelliği, özü itibariyle her kültğr ve çağda geçerliği, uygulanabilirliği olan tabiatından (fıtarından) kaynaklanır. Peki insanın bu özel fıtrî kabiliyetinin kaynağı nedir? Tabiyat ve Tanrı.
İnsan hayatını anlamlandırması iki yönden gerçekleşir: „Ben merkezli" ve „Fıtrat-vahiy temelli". İnsan içinde yaşadığı tabiyatın, dünyanın ve evrenin hem bir parcası hem de onlardan bağımsız olan bir varlıktır. İnsan, ben merkezli hayatı anlamalndırmada fıtratının bir kısmı ile örtüşen ama asla tamamını kapsamayan bir hayatı anlamlandırmaya erişir. Bu, insanın ğerçekleştirmezse yaşayamayacağı fıtrî çabasıdır. Bu tür hayatı anlamlantıma, insanın kendine ermesidir. Kendine eren insan, fıtrî kabiliyetlerini kilitlemiş olur.
İnsanda fıtrat'ın varoluştan önce gldiğinin bilincinde olmanın anlamı ise bu fıtratı tayin eden aşkın bir varlığın, yani Allah'ın varlığını düşünmeye sevketmesidir.
Kur'an, insana, bütün varlıkla ilişkisinin halife bilinci çerçevesinde oluşması gerektiğini hatırlatır. İnsan, Allah'ın halifesi olarak bütün varlıklarla varoluşunu paylaşmalıdır.
Kur'an insanın hayatını anlamlandırabilmesi için şu yolu önerir: Oku - Düşün - Anla - Yaşa. Bu yöntemle insan kemale yürümeyi başaracaktır.
Kur'an'ın Bütünlüğü Üzerine
Tefsir denidiği zaman akla gelen ilk şey Kur'an-ı Kerim ayetlerinin açıklaması ve bir bütün olarak incelenmesidir. Kur'an-ı Kerim'i bütünlük içinde inceleme üç çerçevede gerçekleşir.
Kur'an-ı Kerim ayetlerden meydana geldiği herkes için açık bir bilgidir. Ayetleri cümle olarak düşünecek olursak cümlenin mana bütünlüğünün tefsirde kaybolmaması esastır. Ayet içinde açıklama yetersiz kaldığında, bir sonraki ayet onu destekler nitelik taşımaktadır.
Bu noktada aklıma takılan bir hususa temas etmek isterim. Kur'an-ı Kerim Arap Yarınadasına inmiş mukaddes ve evrensel bir kitaptır. İndiği dönem içindeki kelimeler günümüz Arapçasında da aynı manada kullanıldığından ne kadar eminiz? Kendi kültürümüzden yani geçmişimizden örnek verecek olursam „al" önceden „kırmızı" manasına gelirken günümüzde „almak" fiiliniteliği taşımaktadır. Bu durum Arapça için de geçerki olduğunu düşünecek olusrak ayetlerin mana değişikliğine uğradığı anlamına gelmez mi?
Siyâk-sibâk çerçevesinde de mana bütünlüğünün bozulmaması için tutarsızlıklardan kaçınılmalıdır. Tutarsızlık söz konusu olduğunda anlaşılırlık da ona bağlı olarak zede görmüş olacaktır.
Kur'an-ı Kerim'i bir bütün olarak anlamak, ayet ve siyâk-sibâk çerçevelerinin sağlam ve en doğru bir şekilde anlaşılmasıyla mümkündür. Küçük parçalar zihinde doğru anlaşılırsa, bütünün anlaşılması daha imkânli hal alacaktır.
Kur'an'ı kendi bütünlüğü içinde anlamaya engel faktörlere temas ettiğimizde karşımıza iki tür hata çıkmaktadır.
Bunu birincisi subjektiflik yani önyargısal yaklaşımdır. Ayetlere önyargılar, hissi yorumlar ve şahsi görüşler eklendiği zaman mana kaymasına ve Kur'an-ı Kerim'in bütünlügünün bozulmasına neden olmaktadır. Kur'an ifadelerinin birden fazla manaya içerdiği de bir gerçektir. Buna rağmen inanç konuları gibi konularda müslümanlar arasında derin fıkhî uçurumlar oluşmamıştır.
İkincisi ise metodik yani yorumdan, yöntemden kaynaklanmatadır. Kur'an'i kendi fikrî sistemi içinde yorumlamamak çok yanlış bir davranıştır. Kur'an, dikkatle ve önyargısız incelendiğinde onun kendisine has bir fikir örgüsüne sahip olduğu ve iletmek istediklerini, kendi kavram ve kalıplarıyla takdim ettiğini görmemek mümküm değil. Bütüncü yaklaşımdan uzak olmak Kur'an'ın özelliğinin tam zıt bir durumdur. Kur'an'ı incelerken nasıl tümevarım bir yol izleniyorsa, tümden gelim de söz konusudur. Geleneksel tefsir metodunda Kur'an'ı bütünüyle açiklamaya çalışılmışdır.
A) Kur'an ınsandan okumasını, üzerinde düşünülmesini, anlaşılmasını ve ihlasla açıklanmasını istemekle ve muhataplarını buna teşvik etmekle anılan amacın gerçekleşmesini bizzat desteklemektedir.
Sahabiler hz. Peygamber'in Kur'an - hayat bütünlüğünü hedefleyen bu eğitim - öğretim siyasetini devam ettirdiler. Kur'an-ı Kerim'i hayata geçirebilmek için yapılması gereken oku, düşün, anla, yaşa.
B) Kur'an insan hayatına yön vermek, anlam vermek için nazil olmuştur.
I.A) Her insanın hayatta kalmasını sağlayan, onu hayata bağlayan anlamları vardır. Hiçbir insan kendi eylemlerini anlamsız bulmaz. İnsanın anlam arayışı, onun fıtrî bir kabiliyetidir. İnsan, hayatı anlamlandırırken fıtratını tatmin etmeyi hedefler.
I.B) „Anlam", insan gerçeğinin bir unsurudur ve inanmayı içerir. Eğer insan inanmayan bir varlık olsaydı, amaçlarını gerçekleştirmek için nasıl çalışabilirdi, içinde yaşadığı durumlara nasıl anlam verebilirdi, onu nasıl sevebilirdi, fıtratında bulunan imkanlarını eğitimle nasıl olgunlaştırabilirdi.
İnsan hayatını anlamlandıran değerlere dayanarak ve seçerek eylemlerini düzenler. Kendi amaçlarına hizmet eden eylemi anlamlı bulur. Çünkü bir eylemin değerliliğinin tasarımı kişiden kişiye değişebilir.
İnsanın varoluşunun oluşması ve onu hissetmesi kültür sayesindedir. Kültür, insanın kendisini gerçekleştirme süreci diye tanımlanabilir.
I.C) İnsanda fıtrat'ın varoluştan önce gldiğinin bilincinde olmanın anlamı ise bu fıtratı tayin eden aşkın bir varlığın, yani Allah'ın varlığını düşünmeye sevketmesidir.
Allah, insanın hayat tarafından intihan edilmesinde sorumluluk bilincini diri tutan, anlam arayışında fıtratının dengesini ve düzenini gözeten meşajını peygamberleri aracılığıyla insanlara göndermiş, insanın yeryüzünün halifesi olduğunu beyan etmiştir.
Kur'an-ı Kerim vahiy sürecinin son halkası olarak, diğer varlıklarla ortak olduğumuz fıtrî imkanlarımızı nasıl insanileştireceğimiz sorusuna cevap veren, bizi fıtrî bütünlüğümüz içinde kendimizi öğreten vahiy mahsulü bir kitaptır ve insandan özünü bulmasını duygu, düşünce ve davranışlarıyla hayatı kucaklamasını yani var olma bilincinin farkına varmasını işter.
İnsanların vahyi kavrayışlarında ve algılayışlarında alış farklılığı vardır. Ayrıca insanların bilgi seviyesi ve içinde yaşadığı kültürel şartlarda farklıdır. Bu sebeple mü'minlerde her belirli durumu değeri farklı bir yönde anlamlandırabilir.
Kur'an „insanın hayatını anlamlandıran kitap" olarak hayatımıza yer etmiştir. Kur'an ışığında atılan her adım, insanı mutluluğa yaklaştıracaktır.
Şeyma Yılmaz / 11040476 İDKAB- II
Kur'an'ın Bütünlüğü Üzerine
I.Bölüm
KURAN'IN KENDI BÜTÜNLÜĞÜ İÇİNDE ANLAŞILMASI
A- Kuran'ın Kuran'la Tefsirinden Neyi Anlıyoruz?
1. Ayet Çerçevesi
Kuran, kendi bütünlüğü içinde anlaşılmaya çalışılırken öncelikle değerlendirmeğe tabi tutulacak olan bu çerçevedir. Yani kelimeleri ve terkipleri, önce cümlenin bütünlüğü içinde anlamaya çalışmak gerekiyor. Kuran'ı anlarken öncelikle cümle ve ayet bazında anlatılmak gerekmektedir. Eğer biz ayetin devamını dikkate almadan anlamaya kalkışırsak, farklı bir sonuca varırız ki bu da Kuran'ın bize vermek istediği şey değildir.
2. Siyak-Sibak Çerçevesi
Belli bir ayet grubunun içinden bir ayetin veya bir bölümünün çıkarılıp müstakil olarak tamamen farklı bir gayeye hizmet ettirilmesi doğru olmaz. Çünkü bu tür yaklaşımlar Kuran'ın hiç kastetmediği bir sonuca götürür. Kendi doğrularını Kuran'a onaylatmaya çalışanların, ifadeleri çoğunlukla siyak-sibak bütünlüğünden soyutlanarak anlamaya çalıştıkları bir durumdur.
3. Kuran'ın Bütünlüğü Çerçevesi
Kuran, en küçük parçasından, en büyük parçasına kadar fikri bir uyumluluğa ve bütünlüğe sahiptir. Kuran'ın vermek istediği Allah anlayışını kavrayabilmek için sadece Allah'ın sıfatları ve fiilleri yeteli olmaz. Yanında insan ve insan niteliklerini anlatan ifadeleri de değerlendirmek gerekir. Kuran, üslubu icabı, kendisini açıklarken okuyucularını hazırcı bir yaklaşıma götürmez. Üzerinde derin düşünülmesini ister.
B- KURAN'I KENDİ BÜTÜNLÜĞÜ İÇİNDE ANLAMAYA ENGEL FAKTÖRLER
1. Genel olarak
Kuran, bütün görüşlerin sağlamasının yapılacağı bir kitap olmak durumundadır. Dolayısıyla harici faktörlerin etkisiyle önceden edinilen görüşlerin, ne olursa olsun Kuran'a onaylatılmak istenmesi, Kuran', tabi olunacak bir rehber olmaktan çıkarıp tabi olan durumuna düşürür.
2. Sübjektiflikten Kaynaklanan Hata
Kuran'a önyargısız yaklaşmak gerekir. Hissi yaklaşımlarda kişiler önceden kabullendikleri sonuçlara ulaşacaktır. O zaman gerçekler herkese göre değişecektir. Bütünlük nazar-ı itibara alınmayınca, hemen herkesin, Kuran'da kendi doğrularına dayanaklar bulması da son derece kolaydır. İnsan, yaratılışı icabı, çevresinde olup bitenden etkilenir. İnsan, öncelikle içinde yetiştiği ailenin etkilerini üzerinde taşır. Kişilerin bu etkileşim ortamı içerisinde değişik görüşler taşımaları gayet tabiidir.
3. Metoddan Kaynaklanan Hata
a. Kuran'ı, Kendi Fikri Sistemi İçinde Yorumlamamak
Kuran, bütün insanlara hem dünyada, hem de ahirette mutlu olabilmenin yollarını göstermek için indirilmiştir. Kuran'ın, kendi sistemi içinde bütüncü bir yaklaşımla anlaşılması, hem sübjektif yaklaşımlardan, hem de metodik hatalardan uzak olmayı gerektirir.
b. Bütüncü yaklaşımdan uzak olmak
Kuran'ın bir bütün olarak anlaşılmasından en büyük hatalardan biri, bütüncü ve terkipci olmayan yaklaşım tarzıdır. Kuran'ı baştan sona ayet ayet tefsir etmenin Kuran tefsirlerinde bütüncü bir yaklaşıma ulaşamayıştaki rolü büyüktür.
BÜŞRA GÖKDOĞAN /11040152-İDKAB2
(BİRİNCİ BÖLÜM)
KUR'AN NEDİR?
Kur'an'ı,''insanın hayatını anlamlandıran kitap'' olarak, tanımlayıp giriş yapmak isterim.Kur'an bütün yönleriyle açık kılınmalıdır.Her insanın hayatının amacı, anlamı vardır.Adler'in de dediği gibi ''ben böyleyim ve evrende böyledir''yargısı hem kendine hem de yaşama verdiği değeri, anlamı gösterir.
İnsan fıtratının gereği olarak hayatını anlamaya, açıklamaya çalışmıştır.Hayatını anlamlandırırken fıtratını tatmin etmek ister.Anlam insanın kendisini ifade etmesidir ve anlam inanmayı gerektirir.Belalar olsun hastalıklar olsun yorum yapma gereği duyarız.Karşılaştığımız güçlüklere bir güç oluşturur, anlam vermeye çalışırız.Bu anlamlar sayesinde hayatımız kolaylaşır.
Gören insan anlamı görmesi gereken şey de görür.Eylemlerin anlamlı olacağını görmüştür.İnsanın hayatta kalmasını sağlayan onun kendisinde bazı yetenekler görmesi, eylemlerine anlamlar yüklemesi, bulunduğu durumu meşrulaştırmasıdır.Yoksa insan yaşayamaz.Anlam arayışı başarılı olursa, fıtri yeteneklerini iptal eder, hayat yük olur ve anlık hazlara yönelir.
Kişi-obje ilişkisinde fıtratı oluşturan ana zihniyetler, akıl yürütme ve alış zemini üzerinde hareket eder.Ana zihniyetler insanın fıtri koşullarıdır.Tutumlar kişinin varoluşunu tayin eder.Zihniyet fıtratla, alış tutumlarla tutumlar da varoluşla ilgilidir.
İnsanın anlam arayışı iki yöndedir.Birincisi ''ben merkezli''anlam verme.Kişinin fıtri yeteneğinin kaynağını tabiatta görmesidir.Fıtrata uyumluluk esastır.İkincisi ise ''fıtrat-vahiy temelli'' anlam verme.İnsanın fıtri kabiliyetlerinin kaynağını aşkın bir varlıkta görmesi.İnsan fıtratının varoluştan önce geldiğini idrak etmelidir.Fıtrat önce geldiğine göre onu tayin eden aşkın bir varlığın yani Allah'ın varlığını düşünmeye sevk etmesidir.Bunun için Allah peygamberler göndermiştir.Tüm peygamberlerin gayesi tevhit ile hayatı anlamlandırmak olmuştur.Kur'an hayatı anlamlandırması için insandan okumasını, düşünmesini, anlamasını, ihlasla yaşamasını ister.Bunun da sünnete uymakla gerçekleşeceğini söyler.
KUR'AN'IN BÜTÜNLÜĞÜ ÜZERİNE
Kur'an'ı anlamak demek Kur'an'ı bütünlüğü içinde anlamak demek.Aksi takdirde bütünü göz ardı edersek Kur'an'ı anlayamayız.
Manalar yalnız başına değil, daima bir sistem içinde değer kazanıyor.Örneğin namazın farz oluşu sadece tek bir ayetle değil;namaz kılanları öven ,ferdin davranışlarındaki olumlu yanını dile getiren kesin delillerden çıkarılır.İlk başta çelişkili gibi görülen ayetleri bir bütün içinde ele alırsak hiç de öyle olmadığı görülür.
Kur'an'ın bütünlük içinde incelenmesi şu 3 çerçevede ele alınıyor.Ayet çerçevesi, siyak-sibak çerçevesi ve Kur'an'ın bütünlüğü çerçevesi.Ayetler bir bütünlük arz eder.Hiç kimse bir ayetin başını ya da sonunu kendine göre yorumlayamaz.Yine siyak-sibak çerçevesinde de bir konuyu tek ayette ele alamaz.O konunun tam olarak anlatıldığı başka sureye de bakmak gerekir.
Ku'ran'ın Kur'an'la tefsirinde yine Kur'an'ın bütünlüğü, okuyanlar tarafından anlaşılması gerekliliği söz konusudur.Yine de itikadi mezhepler de bu konuda hissi davranmaktan öte duramamıştır.Kendi anlayışlarına uygun ayetleri delil göstermişler, konuyla alakalı olan diğer ayetleri göz ardı etmişler.Amacımız Kur'an'ın doğrularının doğru olarak ele alınması ve onun bütünlüğünün sağlanması olmalıdır.Aksi takdirde Kur'an'ın kendi doğruları yerine herkese göre Kuran'i doğrular ortaya çıkar.
Sonuç olarak Kuran'ı anlamak ve yaşamak için tek yöntem Kur'an'ın Kur'an'la tefsiridir.Kur'an baştan sona titizlikle incelenerek, ayet ayet, konu konu bütünsel olarak ele alınmalı ve böylelikle Kur'an'ın dinamikliği her zamana ve mekana taşınabilmelidir.
BÜŞRA GÖKDOĞAN/11040152-İDKAB2
MERVE TOPUZ/11040310-İDKAB2
NURAY YEŞİLOĞLU/11040347-İDKAB2
KUR'AN NEDİR? I.BÖLÜM
İnsanlar dünyaya geldiklerinden beri bir anlam arayışı içindedirler.İnsanın anlam arayışı fıtri bir meseledir.İnsanlar her davranıştan bir anlam çıkartırlar.Bu şekildeki yaklaşım kişinin hayatta kalmasını sağlar.Anlam olmadan yaşam mümkün değildir.İnsan her zaman gerçeği arama çabası içindedir.Bunun nedeni ise hayatı anlamlandırmaktır.Anlam görülen,bilinene varılan ve inanmayı içeren bir şeydir.Bir tarafta dünya olmasına rağmen insanın gerçek durumları anlama arayışına girmesi,insanın bir özelliğidir.İnsanın eylemlerini yöneten değerler 3 gruba ayrılır.Bunlar:
Yüksek değerler(sevgi gibi)
Araç değerler(menfaat,çıkar)
Alışık değerler(zevk,alışkanlık)
İnsanın seçmiş olduğu değerler onun eylemlerine yön verir.Anlam,inanmayı içerir.İnançlar ise dünya ile bağlantı kurmamızı sağlar.İnsanın varoluş nedeni bilgidir;fakat bilgiyi alış şekli kişiye göre değişir.Sadece insanın yaptığı faaliyete kültür denir.Kültürde bilgi esastır.İnsanlar var olanların bilgisini farklı açılardan farklı yollarla ortaya koyarlar.Böylece bilgi türleri oluşur.Bu bilgi türleri hayatı anlamak için bilgi verir.Hayatın anlamı insandan insana,zamandan zamana farklılık gösterir.Allah, peygamberler aracılığıyla insanlarla konuşur.Hz. Adem’den Hz. Muhammed’e kadar bütün peygamberler “Tevhid“ ilkesinde buluşmuşlardır.İnsanlar aslında dünyada sınava tabii tutulurlar.Eylemlerini diledikleri gibi yerine getirirler.Ahirette bunun mükafatını alır ya da cezasını çekerler.Hz. Peygamber gerek sünnet gerek hadisleriyle Kur’an’ın yaşanabilir bir nitelikte olduğunu göstermiştir.İnsanın hayatını anlamlandırması için Kur’an-ı Kerim’i okuması, üzerinde düşünmesi,O’nu anlaması ve yaşaması gerekir.
NURAY YEŞİLOĞLU/11040347-İDKAB2
KUR’AN’IN BÜTÜNLÜĞÜ ÜZERİNE
Kur’an sadece inananlara değil,bütün insanlara yol gösteren,her olaya bir ölçü getiren ilahi bir kitaptır.Kur’an insanın hem dünyada hem de ahirette mutlu olabilmesi için indirilmiştir.
Kur’an’ı tefsir ederken 3 çerçeveye dikkat edilmesi gerekir:
1.Ayet Çerçevesi:Kullanılan kelimeleri ayette geçen anlamıyla ele almalıyız.Ayeti bölerek değil her ayetin anlamını koruyarak incelemeliyiz.
2.Siyak-Sibak Çerçevesi:Kur’an ayetlerini ayrı ayrı ele alamayız;çünkü her ayet birbirinin tamamlayıcısıdır.
3.Kur’an’ın Bütünlüğü Çerçevesi:Kur’an’ı parçalara bölerek değil bir bütün olarak ele almalıyız;çünkü Kur’an’da geçen ayetler,sureler,kıssalar birbirleriyle bağlantılıdır.Bu bağlantıyı bölmek Kur’an’ın yanlış yorumlanmasına sebebiyet verebilir.
Kur’an’ı tefsir ederken bu 3 noktayı göz önüne almalıyız.Kur’an’ın bütünlüğü korunup,yani Kur’an’ın başını tefsir ederken sonuna geçmek gibi bir hata yapmadan ya da aynı olayı anlatan ayetleri toplayıp sadece bunlar üzerine çalışarak,belli başlı noktalar üzerinde durup diğerlerini göz ardı etmekle tefsir edemeyiz.
Kur’an’ı ele alırken önyargılı olmamalıyız.Subjektif değil,objektif olmalıyız;çünkü manalar kişilere göre değişmektedir.Herkesin kendi görüşlerini Kur’an’a aitmiş gibi ifade etmesi Kur’an’ın esas anlamının zarar görmesine neden olduğu gibi onun rehber olma yönünün de geri plana atılmasına neden olur.Kur’an teorikle pratiği birbirinden ayırmaz.Allah insanların Kur’an’ı sadece bilgi olarak görmesini değil ondaki ifadeleri anlayarak uygulamalarını da istemiştir.Kur’an kendi içinde tutarlıdır.İnsanların nasıl bir yapıya sahip olduklarını göz önüne alarak belli bir sistem oluşturmuştur.
Kur’an’ın taşıdığı anlamdan çok Kur’an metnine ve nazmının güzelliğine önem verilmiştir.Oysaki Kur’an’ın yol gösterici ve hayatı anlamlandıran yönüne ağırlık verilmelidir.
KUR'AN NEDİR?
a-) İnsanoğlu geçmişten günümüze hep bir arayış içinde olmuştur.Bu insanın özünde olan fıtri bir durumdur.Geçmişini, geleceğini yaşadığı evreni anlamak ve bunları bir sebebe bağlamak ister.Bu kimi zaman bir din kimi zaman başka bir güç olmuştur.Toplumların inandığı değerler farklılık gösterebilir.Bir toplumun ölümüne inandığı, hayatının merkezine koyduğu, hayatını ona göre anlamlandırdığı olgular bazen diğer bir toplum için gülünç olmaktan öteye geçmiyor olabilir.Herkes hayata anlam verme konusunda muvaffak olamayabilir.Bu onun anlamlandırma çabasında, meraklarını giderme konusunda izlediği yol, kullandığı metod, inandığı değer ve olgularla alakalıdır.
b-)Biz müslümanlar için tüm bu bilinmezlikler
Kur'an la açıklığa kavuşmuştur.Aslında sadece bizim için değil tüm insanlar için bilinmezlik teşkil eden durumlar, ideal yaşam düzeni,hayatın anlamı Kur'anda tabiri caizse altın tepsi ile sunulmuştur.
Düşünsenize hayatımızdan islamı çıkarmış olsak sizce bu hayat yaşadığımız evren bize ne ifade eder? Tam bir boşluk ve muallak olur.Ama hayatımızın merkezine Allah indinde tek din olan islamı ve onun kitabı Kur'anı ve rehberimiz Hz. Muhammedi(S.A.V)koyduğumuzda her şey rayına oturmaktadır.Bir arının bal yapması bir bitkinin narin köklerinin önüne çıkan taşın toprağın içinden kendini derinlere salması vs... birçok ufak tefek gibi görünen ama hikmetinin Allah'ın o mükemmel yaratıcılığının dışında bir şeyle ifade edilemediği bu konular bile açıklığa kavuşur.
Zaten asr-ı saadeti asr-ı saadet yapan da sahebenin Kur'anla bütünleşmesi, hayatına Kur'an-i bir anlam kazandırması değil midir ?
c-)Akla ve iradeye sahip olmamız bize bazı sorumluluklar yüklemektedir.İnanıp inanmamak bizim elimizdedir.Bunca nimet önümüze sunulmuş, bize emanet edilmiş ve bunun kaynağını nereye bağlayacağımız yine bize bırakılmıştır.
KUR'ANIN BÜTÜNLÜĞÜ ÜZERİNE
d-)Kur'an öyle bir kitaptır ki kendini anlatırken başka bir kaynağa ihtiyaç duymaz.Kendi içerisinde her şey açık ve nettir.Allahın emir ve yasakları bir bütünlük ve tutarlılık içinde insanlığa sunulmuştur.Kendi içerisinde bir uyum ve ahenk içindedir.Birbirine aykırı bir şey bulunmaz, ayetler kendi aralarında çelişkiye düşmez.
e-)Kur'anı bütünlük içinde incelemeyi 3 çerçevede ele alıyoruz.
-Ayet çerçevesi : ayetin söylediği yargıyı kendi içinde izah etmesidir.
-Siyak-sibak çerçevesi : Kur'anda peş peşe gelen ayetlerin hem anlam yönünden hem de cümle kurulumu yönünden birbirini tamamlamasıdır.
-Kur'anın bütünlüğü çerçevesi : Kur'anın anlaşılması, iyi bir şekilde tefsir edilmesi için her ayeti tek tek bir bütünlük içinde değerlendirilmesidir.
f-)Kur'an üslubu gereği kendini açıklarken okuyucularını düşünmeye sevk eder.Üzerinde derin derin düşünmelerini ister.İster ki tam manasıyla idrak edilebilsin.İster ki onun okuyan gözler sadece bakmakla yetinmeyip, manadaki derinliği görebilsin.
g-)Kur'anı kendi bütünlüğü içinde anlamak ondan doğru hükümleri çıkarmak istiyorsak ön yargıdan uzak durup doğru metodları kullanmak durumundayız.Aksi taktirde kendi çıkarları bulunduğu veya bağlı olduğu herhangi bir grubun çıkarları için Kur'anın kendi metodunu değilde farklı bir metod kullanmak Kur'anın iletmek istediği mesajda sapmaya yol açıp ve Kur'anın evrensel kitap olma özelliğini zedelemektedir.
Genel olarak yazdıklarımızdan kendimize bir ders çıkaracak olursak konunun özü şudur ki : ''Ayağında diken yarası olmayan sinesine gül kokusu süremez''.Yani Allah'ın da istediği gibi, yaptıklarını bilerek yapan, düşünen bilinçli, hayatına ve kendine bir anlam biçmiş salih bir kul olmak istiyorsak Kur'anı okuyup, mütaala edip, anlayıp, tatbik etmeliyiz.Bunun için de yorulmadan, gücenmeden, gerekli ilimlere vakıf olup kendimizi Kur'anın bizim için çizdiği yola adamalıyız.
Büşra İNAN/11040437/İDKAB-II
KUR’AN NEDİR?
—Kur’an-ı Kerim insan hayatına yön vermek, anlam vermek için nazil olmuştur.
—Kur’an-ı Kerim okuyup, anlaşılıp, üzerinde düşünülerek insanın asıl amacına destek olmaktadır.
—Kur’an’ı araştırarak “Kur’an-insan-hayat” ilişkilerinin nasıl kurulacağını, hayatı anlamlandırmada Kur’an’dan nasıl yararlanılacağını öğreniriz.
—Kur’an’ı anlamaya yardımcı çeşitli Kur’an ilimleri vardır. Her Kur’an ilmi üslup ve işlev bakımından birbirinden farklılık gösterir. Ancak bu ilimlerin hiçbirisi diğerini gereksiz kılmaz ve Kur’an’ın anlaşılmasında ihtiyaca göre her Kur’an ilminden faydalanılabilir.
—İnsan hayatında her şeye anlam yükler. Çünkü kendini bir şeylere inanma ihtiyacında hisseder. Bu da insanın anlam arayışından geçer. Eğer ki insan yaşadığı durumlara anlam katmazsa, sorgulamada bulunmazsa her şeyden vazgeçer, hayatı ona yük olur. İnançlar kişi ile dünya arasındaki bağı oluşturur ve varoluş amacına götürür.
—İnsanların fıtri imkânlarını gerçekleştirmesinde hayatı anlamlandırmasından kaynaklanan farklılıklar vardır. Kur’an da her insanın Allah rızası yolunda varoluşunu gerçekleştirmesindeki farklılığa işaret edilmiş ve bu sebeple vahiyle hayatı anlamlandırmanın tek şeklinin olmadığı vurgulanmıştır.
KUR’AN’IN BÜTÜNLÜĞÜ ÜZERİNE
—Kur’an’ın açıklamasında en önemli kaynak yine Kur’an’ın kendisidir. Kur’an’ın kendi bütünlüğü içerisinden anlaşılması ise üç çerçevede ele alınır. Birinci olarak Kur’an ayetler çerçevesinde değerlendirilmelidir. Ayetlere bakarken kelime manalarının ayet bütünlüğü içinde ne anlama geldiğine bakılmalıdır. İkinci çerçeve olarak herhangi bir ifadeden önceki ve sonraki ifadelere (siyak-sibak) dikkat edilmesi gerekmektedir. Diğer bir aşama ise Kur’an’ın bütünlüğü çerçevesidir. Aslında Kur’an da kelimeler, cümleler, belli konulardaki kıssalar (vs.) hep birbirine bağlıdır, birbirinin tamamlayıcısıdır.
—Kur’an konulara göre tertip edilmiş bir kitap değildir. Bu yüzden onun kendi bütünlüğü içerisinde anlaşılmasında akıl ve muhakeme çok önemlidir.
—Kur’an üslubu icabı kendisini açıklarken okuyucuların üzerinde uzun uzun düşünmelerini sağlar. Bazen çok ince manaları anlayabilmek için Kur’an’ı birkaç kere, dikkatlice gözden geçirmek gerekir.
—Kur’an’ın kendi bütünlüğü içinde doğru bir şekilde anlaşılmasının esas yolu ona önyargısız yaklaşmaktır. Çünkü kişi hissi yaklaşımlarla önceden kabullendiği sonuçlara ulaşacaktır.
—Kur’an’ın tefsiri sırasında hiçbir şekilde siyasi çıkarlar ya da mezhep çıkarları gözetilmemelidir. Aksi takdirde yapılan tefsir doğru bir tefsir olmaz.
—Kur’an’ın kendine has fikir örgüsü vardır ve iletmek istediklerini, kendi kavram ve kalıplarıyla takdim ettiğinden dolayı Kur’an’ı kendi fikir sistemi içinde yorumlamak gerekmektedir.
ZEYNEP EROL
11040134 İDKAB-2
KUR'AN NEDİR
-Kur'an nedir
kitabına göre hayata gelmiş herkes yaşamış sayılamaz.Gerçek anlamda yaşamış
olmak için hayatı anlamlandırmak gerek.Bu anlamlandırmada (ilahi bilgi) Kur'anla
yapılmalıdır.
-Kur'an'ın hayatımızı anlamlandırmamız noktasında bize rehber
olabilmesi için bizim onu okuyup ezberlemekten öteye geçip okumaktan sonra gelen
düşünmek, anlamak, yaşamak süreçlerini de gerçekleştirmemiz gerek.Böylece Kur'an
hayatımıza ışık tutabilir sorunlarımıza cevap verebilir.
-Her insanda
varoluşu itibariyle evreni tanıma, anlama, hayatı anlamlandırma çabası vardır.Bu
çaba insanın doğası gereğidir.Yaşamak isteyen herkes bir anlam arayışına girer.
Edindiği anlamlar doğru olmayabilir fakat bu o kişinin hayata tutunması için bir
zorunluluktur.Kişi bu yolla hayatını bir bilinç zeminine
oturtur.
-Anlamlandırma sürecinde anlam, görülen, bilinen, inanmayı içeren
çok yönlü bir bütünlüğe sahiptir.Burada gören kimdir, nede görmüştür, neyi
görmüştür nasıl görmüştür soruları ortaya çıkar.
-Gören kimdir:Gören
insandır.İnsan hayatını sürdürürken başına gelen olaylara, eylemlerine, genel
olarak hayatını dolduran şeylere anlam vermeye çalışır.Bunu gerçekleştiremediği
taktirde anlamsızlık duygusu içine düşer.
-Nede görmüştür:Kişi anlamı onda
anlam bulabileceği her şeyde görebilir.Böylece kişi obje ile ilişki kurarak
özünü anlamlandırma sürecine girer.Herkesin hayatına anlam katma seviyesi
farklıdır.Bu yüzden kişilerin durumlar sonucu ortaya koyduğu eylemlerde
farklılık gösterir.Kişilerin eylemlerini belirleyen üç farklı değer vardır.
1)yüksek değerler:Doğuştan sahip olunan sonradan keşfedilen, sevgi saygı,
çalışkanlık vb. değerlerdir.Bu değerler gerçekleştirirken çatışma olmaz.Yüksek
değerler topluma mutluluk getirir çünkü bu değerlerle hayat anlamlı hale
gelir.
2)araç değerler:İlgi ve menfaat alanının değerleridir.Fayda, çıkar,
kıskançlık, hoşlanma böyle değerlerdendir.İnsan bu değerlere de doğuştan
sahiptir.Bu değerler toplumun hayatı anlamlandırmasını olumsuz yönde etkileyen
değerlerdir.
3)alışılan değerler:Zamanla otomatikleşmiş, toplum hayatı içinda
kalıplaşmış değerlerdir.Bu değerler topluma mâl olmuştur.İnsanlar bu sebeple
farkına varmadan bu değerleri gerçekleştirmiş olur.
-Kişi bu üç grup değerden
birini seçerek eylemlerini gerçekleştirir ve böylece haytını
anlamlandırır.
-Neyi görmüştür:İnsan sahip olduğu değerlere bağlı amaçlarının
ve eylemlerinin değerli olacağını görmüştür.Bu anlamlandırmanın başarıya
ulaşması iç ve dış dünyada gerçekleşen anlamlandırmaların bütünlüğünün
sağlanmasıyla olur.Bu bütünlük içerisinde hayatı anlamlandırma üç şekilde
gerçekleşir.
1)Amel, eylem ortaya koyma
2)Bir şeyi, bir insanı
sevme
3)Musibetlere, sıkıntılara sabretme
-Kişi fıtri kabiliyetlerini gerçekleştirmeye kendini adadığı kadar insan
olur.İnsanın hayatını anlamlandırmada temel aldığı değerler onu her zaman sonuca
götürmeyebilir.Bu durumda hayat ona farklı yollar gösterebilir.Fakat insan
hayatını anlamlandırmış olması sebebiyle bu yeni yolları anlamsız
bulabilir.
-İnsan hayatını anlamlandırma yolunda başarılı yada başarısız
olacaktır. Bu yolda başarılı olan insan fıtri özelliklerinin farkına varır,
mutlu yaşar, hayatın problemleriyle başa çıkabilecek gücü edinir.Başarısız olan
insan
ise fıtri yeteneklerinden ve anlam arayışından vazgeçer.Acı ve
mutsuzluk içinde yaşar.
-Nasıl görmüştür:Kişinin obje ile ilişki kurmasıyla
varlık koşulları olan ana zihniyetler, akıl yürütme ,alış zemini üzerinde
hareket etme ortaya çıkar.Kişi-obje ilişkisiyle bu varlık koşulları
gerçekleşir.Böylece insanın varoluşu başlar.
-İnsanın fıtri imkanlarını
gerçekleştirmesinde hayatını anlamlandırmasından kaynaklanan farklılıklar
vardır.Kişi hayatını eğer tabiat ile anlamlandırısa ben merkezli bir
anlamlandırma yapmış olur.Bunun dışında eğer eğer hayatını aşkın varlık
bilinciyle anlamlandırırsa vahiy temelli bir anlamlandırma yapmış olur.Başka
alternatifi olduğunun farkında olmayan insanlar için ben merkezli anlamlandırma
yeterli görünebilir.Bu tip insanların yaşama tutunabilmeleri için ben merkezli
anlamlandırmaya ihtiyaçları vardır.Fakat esas anlamlandırma biçimi vahiy temelli
olnadır.Kişi fıtratını tayin eden aşkın varlığın farkında olmalıdır.Bunu
sağlamak için ve insanların fıtratlarına uyugun yaşayabilmeleri için Allah tarih
boyunca insanlara rehberler(kitap/peygamber) göndermiştir.Bu yolla Allah
insanlara fıtratının içeriğini bildirmiş onların yaşamlarına bilinç ve
sorumluluk boyutu katmıştır.
-Kur'an insanın hayatını anlamlandırabilmesi
için yegane rehberdir.Onun rehberliğini gereğince kavrayabilmek için oku, düşün,
anla, yaşa yani etkin okuma gerçekleştirilmelidir.
ZEYNEP EROL
11040134 İDKAB/2
KURANIN BÜTÜNLÜĞÜ ÜZERİNE
A)KUR'AN'IN
KUR'ANLA TEFSİRİNDEN NEYİ ANLIYORUZ?
-Kur'an'ın tefsirinde ilk kaynak yine
Kur'an'ın kendisi olmalıdır.Kur'an'ı kendi bütünlüğü içerisinde incelemek önemli
bir tefsir yöntemidir.Böyle bir yöntem Kur'an'ın ayetleri arasındaki bağlantıyı
ve Kur'an'ın belli konulara bakış açısını kavrama bakımından
gereklidir.
-Kur'an'ın yapısına bakıldığında onun bir bütün teşkil ettiği
görülür.Kur'an'da konular iç içe yer alır.bu yüzde Kur'an'daki parçalar
birbirinden bağımsız olarak ele alınamaz.Onlar birbirini tamamlayan ve açıklayan
yapıdadır.
-Kur'an hem kendi içinde kendini açıklayan hem de insanların
ihtiyaç duyduğu açıklamaları yapan açık ve anlaşılır bir bütünlüğe
sahiptir.
-Kur'an'ın kendine has bir üslubu ve sistematiği vardır.Kur'an
hakkında yeterli bilgiye sahip olmayanlar onda çelişki olduğu zannına
kapılabilirler.Fakat bu zan zaman, mekan faktörünü gözardı etme, subjektif
yaklaşımlar gibi kişilerden kaynaklı problemlerin bir sonucudur
-Kur'an'ın
Kur'an ile tefsiriyle Kur'an'da anlaşılmayan bazı kelime, ayet ve terkiplerin
yine Kur'an içinde ilgili bölümlerle açıklanması ve Kur'an'ın bütünlüğü
içerisinde incelenmesi sağlanır.
-Kur'an'ı bütünlüğü içinde incelerken ilk
önce ayetleri kendi bütünlüğü içerisinde incelemeye dikkat
edilmelidir.Ayetlerdeki kelime ve terkipler cümlenin bütünlüğü içerisinde doğru
bir biçimde anlaşılmalıdır ki hatalı anlamlar çıkarılmasın.
-Bir ayet kendi
bütünlüğü içerisinde doğru bir biçimde anlaşıldıktan sonra konu ile ilgili
kendisinden önce ve sonra yer alan ayetlerle bir bütün olarak
değerlendirilmelidir.Bu ayetin siyak sibak çerçevesidir.
-Kur'an en küçük
biriminden en büyük parçalarına kadar bir bütün halindedir.Kuranı doğru
anlayabilmek için onu bütünlüğü içinde değerlendirmek gereklidir.Örneğin bir
konuyu incelerken fihristten bulunan kelimelerle yol almak ve izlenen yolda
sadece ayetin bütünlüğüne siyak sibak çerçevesine bakmak yeterli değildir çünkü
o kelime farklı bölümlerde apayrı anlamlar kazanmış olabilir veya lügat anlamı
dışında Kur'an ona yeni anlamlar katmış olabilir.Akıl ve muhakemede bu yöntemde
ayrıca önemlidir.Parçalar arasındaki bağlar bazen açıkken bazen bağlantıları
fark etmek zihni bir çaba gerektirmektedir.
B)KUR'AN'I KENDİ BÜTÜNLÜĞÜ İÇİNDE
ANLAMAYA ENGEL FAKTÖRLER
-Tarihten günümüze kadar Kur'an'ın kendi bütünlüğü
içerisinde anlaşılmadığı tespit edilmiş ve bunun iki sebebi olduğu
görülmüştür.
1)Subjektiflikten kaynaklanan hata
Kur'an'ı en dogru şekilde
anlamak için O'na önyargısız yaklaşmak gerekir.Tarihten günümüze Kur'an'a
önyargı ile yaklaşanlar olmuştur.Özellikle siyasi ve itikadi mezhepler kendi
fikirlerini kabul ettirmek için Kur'an'ın bütünlüğünü ve siyak sibak çerçevesini
göz ardı ederek, kelimelerin lügatta yaygın olmayan anlamlarını kullanarak
hükümler çıkarma yoluna gitmişlerdir.
Metoddan kaynaklanan hata
Felsefi ve
kelami sorunlar gibi Kur'an dışı problemlere Kur'an'da cevaplar aranmaya
çalışılmamalıdr.Bu yanlış tefsirlere ve Kur'an'ın bütünlüğünün zedelenmesine
sebep olacaktır.
KUR'AN NEDİR?
İnsanın Anlam Arayışı Ve Kur'an'ı Kerim
İnsanın doğuştan getirdiği merak ve anlam arayışı insanı insan
yapan özelliklerdir. İnsan yaşadığı hayatı anlamaya, onu anlamlandrmaya
çalışır. Hayatını anlamlandırmak için ulaşacağı bir hakikat fikri peşinde
koşar. İnsan hayatta kalabilmek için anlamlandırılmış bir yaşamı idame
ettirmesi gerekir bu nedenle de yapıp etmelerinde bir anlam görür.
İnsanın anlam arayışının nasıl gerçeklerştiğine cevap
bulabilmek için önce anlam kelimesine bakmalıyız. Anlam, bütün varlık koşulları
ile ilişki içindedir. İnsanın kendisini ifade etmesi olarak da söylenebilir.
Anlam özellikle inanmayı içerir. Kısaca anlam görülen, bilincine varılan ve
inanmayı içeren bir şeydir. O halde hayatı anlamlandırma noktasında şu dört
soruya cevap verilmelidir:
A. Gören Kimdir? Gören insandır. İnsanın hayatı bir akış
içerisindedir. O bu akış içinden sıyrılıp hayatını anlamlandırmaya çalışır.
B. Nede Görmüştür? Kişinin bir şeyde anlam görmesi varoluşunu
gerçekleştirmesi demektir.
İnsan eylemlerini yöneten değerler:
1. Yüksek Değerler: Sevgi, dürüstlük, saygı... Bu değerler
insanda doğuştan varolan değerlerdir. Toplumdan topluma çağdan çağa farklılık
göstermezler.
2. Araç (Vasıta) Değer: Fayda, çıkar, kıskançlık... Bu
değerlere doğuştan sahip oluruz. Araç değerler menfaat içerir.
3. Alışılan Değerler: Modanın, zevkin değerleri. Temelini
toplumda bulan, otomatikleşmiş eylemleri kazandıran değerlerdir. Çağdan çağa
toplumdan topluma değişir.
İnsan bu üç değerden hangisi ile hayatına anlam veriyorsa o
değerler davranışlarına yön verir.
C.Neyi Görmüştür? İnsanın hayatının anlamını gerçekleştirmesi
iki yönde olur:
-İç dünyada -Dış dünyada
İnsanın hayatının anlamını keşfetmesi üç farklı yoldan olur:
1.Amel (eylem) ortaya koyarak
2.Bir şeyi/bir insanı severek
3.Musibetlere/sıkıntılara sabrederek
D.Nasıl görmüştür? Kişi nesne ile ilişki kurmaya başladığında
fıtratındaki varoluş koşulları ortaya çıkar. Bunlar:
-Ana zihniyetler
-Akıl yürütme
-Alış
İnsanda iki farklı ana zihniyet vardır:
1.Büyüsel zihniyet
2.Olgusal-Eleştirisel zihniyet
İnsan hayatındaki anlam arayışında kendisine yol gösterecek
bir rehbere ihtiyaç duyar. Uğruna çaba harcayacağı bir amaç ister. Böyle bir
amacın olmayışı onu psikolojik bunalıma sürükler. Burada Kur'an insana kamil
insan olmayı hedef gösterir. Bunun için ona etkin okumayı önererek;
'oku,düşün,anla,yaşa' der. Bu Kur'an'ın, insanın hayatını anlamlandırabilmesi
için ona önerisidir.
İnsan hayatını anlamlandırırken şu iki yoldan birini seçer:
-İnsanın hayatına 'ben mezkezli' anlam vermesi
-İnsanın hayatına fıtrat-vahiy temelli anlam vermesi
Hz. Adem ile başlayan insanlık serüveninde tek semavi din
varolmuştur. O da İslam'dır. Ve bu dinde de bütün peygamberler aynı ilkeyi dile
getirmişlerdir: Tevhid. Yani insanları hayatı tevhid ile anlamlandırmaya
çağırmışlardır.
KUR'AN'IN BÜTÜNLÜĞÜ ÜZERİNE
Kur'an'ın Kendi Bütünlüğü İçinde Anlaşılması
Kur'an'ın Kur'an'la tefsiri denildiğinde; Kur'an ayetlerinin
yine Kur'an pasajlarıyla açıklanması anlaşılır.
Kur'an'ı bir bütün olarak anlamada şu üç çerçeve önemlidir;
ayet çerçevesi, siyâk-sibâk çerçevesi ve Kur'an'ın bütünlüğü çerçevesi.
Kur'an'da önce ayetler kendi içerisinde bir bütün olarak ne
anlatıyor buna dikkat etmek gerekir. Ayetin bir kısmına bakıp verilen hüküm
veya anlaşılan şey yanlış olabilir. Zira anlam ayetin bütünlüğü ile doğru
anlaşılabilir.
Kur'an bazı konularda aynı konuyu ele alan ayetleri peş peşe
sıralar. Burada ifadeler hep gözetilen maksadın çevresinde dolanır. Bu yüzden
bir ayetin çıkarılıp da metnin öyle ele alınması anlam bütünlüğü açısından
doğru olmaz, bu bizi kur'an'ı anlamada yanlışa sevk eder.
Kur'an en küçük parçasından en büyük parçasına kadar fikrî bir
uyumluluğa bir bütünlüğe sahiptir.
Kur'an konularına göre sıralanmış bir kitap olmadığından
ayetleri bir bütün olarak anlamada akla büyük bir pay düşer.
Kur'an'ı anlamaya çalışırken tutulan iki yanlış yol:
1.Önyargılı Olmak: Kur'an ayetleri açıklanıp yorumlanırken
müfessirin kendi görüşlerini ya da görüşlerini benimsediği alimlerin
fikirlerini esas almadan, Kur'an'ın kendisini esas alarak açıklama yapmaya özen
göstermesi gerekir. Aksi taktirde Kur'an'a önyargılı yaklaşılması Kur'an'ın
bütünlüğünün göz ardı edilmesi demektir. Bu da Kur'an'ı yorumlayan kimsenin
kendi doğrularına Kur'an'da dayanaklar bulması sonucunu doğurur.
2.Bütüncü Yaklaşımdan Uzak Olmak: Burada kelime kelime
Kur'an'ı tefsirin çoğu zaman ayet çerçevesinden taştığı görülmüştür. Bu verilen
mesaja odaklanmayıp anlamın çeşitli yerlere çekilmesi durumudur. Oysa aslolan
mesajdır. Kur'an'ın metnine ve nazmının güzelliklerine gereğinden fazla önem
verilmemesi gerekir.
• Kur'an Allah'ın insanın hayatını anlamlandırması, hem bu dünyada hem de ahirette insanın mutlu olması için gönderdiği, insan tarafından anlaşılıp hayata geçirilebilmek için kendi kendinin tefsirini yapan, konularını bir bütünlük içinde arz eden, açık, anlaşılır,çelişkiden uzak ilahi bir kitaptır.Bu ilahi kitabın tefsirde birinci kaynak yine kendisidir.Ve Kur'an'ın Kur'an ile tefsirinin ilk ürünleri Peygamber döneminde görülmektedir.
• Kur'an insanın hayatını anlamlandıran bir rehber olarak inanç esasları,ahlaki prensipler, şer'i hükümler,insanın örnek alacağı veya ibret alıp ders çıkaracağı kıssalar gibi insanın iki dünyada da saadetini sağlayacak çok geniş ve gerekli bir muhtevaya sahiptir.Bu geniş içerikteki konuların birbiriyle bağlantısından dolayı Kuran'ı ayrı başlıklar altında ele almak adeta imkansızdır..
• Kur'an'ın parçaları birbirini tamamlamaktadır.Kur'an kendi kapalı ifadesine kendi açıklık getirmekte, ,mutlakını yine kendi bütünlüğü içinde kendi kayıtlamaktadır.Kur'an bütünlük içinde tefsir edilebilmek için öncelikle ayet çerçevesinde ele alınmalı daha sonra bu ayetin siyak sibakına bakılmalı ve Kur'an'ın tamamını,bütün muhtevasını göz önünde tutarak Allah'ın söz konusu ayetteki gerçek muradının ne olduğu üzerinde düşünülmelidir.
• Kur'an'ın bir bütünlük içinde incelenmesi ve araştırılmasına engel olan, bu işi zorlaştıran faktörlerin çoğu insan kaynaklıdır.İnsanların kendi fikri sistemleri içinde, objektiflikten uzak bir şekilde Kur'an'a yaklaşmaları onları kendi görüşüne hizmet edecek şekilde ayetleri parçalayarak, Kur'an'ın bütünlüğünden ayırarak ele almaya sevk etmiş, bu da ayetlerin istismar edilmesine yol açmıştır.Ayrıca klasik tefsirde Mushaf sırasına göre ayetlerin tefsir edilmesi de Kuranın bir bütün olarak incelenmesini zorlaştırmıştır.Bu yüzden günümüzde konulu tefsir denilen yeni alternatif bir tefsir türü ortaya çıkmıştır.
• Kur'an'ın kendini tefsir etmede kendisinin kaynak olmasının yanında Allah tarafından Kur'an'ı tebliğ etmek kadar teybin etmekle de görevlendirilen Peygamber'in sünneti ve nüzül ortamını bizzat yaşamalarından dolayı sahabenin içtihadı,tarihi bilgileri de tefsirde birer kaynaktır. Kur'an'ın kendisinden başka hiçbir kaynağa ihtiyaç duymadığını iddia eden Ehlu'l Kur'an'ın bu görüşünün bir aslı yoktur.Hatta sünnetin ve sahabe görüşlerinin yanında bütün insanlığın ürettiği bilgi birikimi de Kur'an'ın tefsirinde bir kaynaktır.
• Kur' an bütünlük içinde 3 kategoride ele alınır. Bunlar :Ayet çerçevesi, siyak -sibak çerçevesi ve kur anın bütünlüğü çerçevesidir.
• Ku'an ayet çerçevesinde :ayetler kendi bütünlükleri içinde anlaşılması gerekir. Kur'anı anlarken cümle ve ayet başından anlatılmak isteneni anlamak gerekir. Siyak ve sibak çerçevesi bir ifadenin önceki ve sonraki ifadelerdir. Kur'anda ayetler arka arkaya gelmiştir ve birbirini tamamlar niteliktedir. Kur'anın bütünlüğü çerçevesinde ise akla ilk gelen kur'anın kuranla tefsiridir. Kur andaki kelimelerin , cümlelerin manası tespit edilir.Kur ‘anın bütünü çerçevesi içinde mümkün olmaktadır.
• Kur ‘an kendisini açıklarken okuyan kişileri hazırcı yaklaşıma götürmez. Üzerinde derin derin düşünülmesini ister.
• Kur' an-ı incelerken iki hatadan kaçınmalıyız. Birincisi; hissi (subjektif) insanın iç dünyasıyla ilgili ,İkincisi ise ;metodik yani akıl ve muhakemeyle ilgilidir.Subjektif hatalar Kur'ana ön yargıyla yaklaşmasına neden olur.Çünkü; kişiler önceden kabullendikleri sonuçlara ulaşıp ,gerçekler herkese göre değişecektir. Bu önyargıdan uzak durmamız gerekir ki Kur'anın rehber kitap olması için.
• Çeşitli mezhebe mensup olan insanların tuttukları yol ,kendilerini yanlış yola sürükleyebilmektedir. Bazı kişiler kendilerine muhalif ayetler okunduğunda bu ayetleri kabul etmemişlerdir. Mezhebe sahip kişiler birbirinin görüşlerini desteklemek yerine ,çürütme yoluna gitmişlerdir.Bu düşüncede aslında yine önyargılı düşünceden kaynaklanır.
KUR'AN NEDİR?1- İNSANIN ANLAM ARAYIŞI VE KUR'AN'I KERİMA-insanın anlam arayışı serüveniinsanlık var olduğu günden itibaren anlam arayışı içinde olmuştur. Hayatını anlamlandırmaya çalışmıştır.insanın yaşamını sürmesini için hayatını anlamlandırması gerekir. Bu , insanın özünde vardır her insan kendi eylemini anlamlı görür.merakını giderecek cevaplar bulur. bulduğu her cevap doğru değildir. farklı cevap bulmaya çalışır. böylece zihnini geliştirir.buda insanın kendini tanımasına fırsat verir.B-insan anlam arayışı nasıl gerçekleşir?anlam inanmanın gerektirdiği bir durumdur.- Gören kimdir? gören insandır.insan eylemlerinin anlamını sorgular. insanın amaca ihtiyacı vardır. -Nerede görmüştür? insanın anlam görmesi gerçekle yüzleştğinin belirtisidir. insan eylemlerini yöneten değerler şunlardır;*yüksek değerler: insanın doğuştan sahip olduğu sevgi, çalışkanlık, doğruluk,inanmak... gibi değerler* Araç değerler: insanın doğuştan sahip olduğu fayda, kuşku, kıskançlık... gibi değerler*Alışılan değerler sonradan kazanılan moda, zevk... gibi değerlerdir.- neyi görmüştür? insan iç dünyada ve dış dünyada olmak üzere iki şekilde hayatını anlamlandırır. Eylemi ortaya koyarak ve bir şeyi severek gerçekleştirir.- nasıl görmüştür?insan objeyle bağlantı kurmaya başlayınca fıtratında olan ana zihniyetler akı yürütme ve alış zemini ortaya çıkar.ana zihniyetler ve akıl yürütme her insanda ayrı fakat alış zemini farklıdır.ana zihniyetler büyüsel ve olgusal olmak üzere iki türlüdür:bilgi nesilden nesile aktarılır.kültür bu şekilde oluşur.insan doğuyu bulması için bir olması lazımC-insanın anlam arayışı ve kur'an'ı kerimbütün insanların fıtratı aynıdır.insanın fıtri kabiliyetiin kanağı 1-kendisiyle savaştığı tabiat 2- kendisine ve evreni yaratan tanrıdır.insan hayatını ben merkezli ve vahiy temelli olarak anlamlandırır. insan toplumsal bir varlıktır. Bütün peygamberler tevhit temeli üzerinde durmuştur.KUR'AN'IN BÜTÜNLÜĞÜ ÜZERİNE KUR'AN'IN KENDİ BÜTÜNLÜĞÜ İÇİNDE ANLAŞILMASIA-kur'an'ın kur'an'la tefsirinden neyi anlıyoruz? kur'an kendi içinde bir bütünlük ifade etmektedir.üç şekilde olur.1- Ayet çerçevesi: kelimenin geçtiği yerdir.cümlenin anlamına göre kelimeye anla yüklemek gerekir. Kelime cümleden bağımsız düşünülemez.bir kelimenin farklı anlamları olabilir. 2-siyak-sibak çerçevesi: ayetin anlamına bakarken kendinden önceki ve sonraki ayetlerede bakmak gerekir bazı yerlerde aynı konuyla ilgili ayetler peş peşe sıralanmıştır. tek bir ayetin ayda ayetten bir bölümün alınıp incelenmesi doğru değildir.3- kur'an'ın bütünlüğü çerçevesi : kur'an en küçük parçasında en büyük parçasına kadar uyum içindedir. bütünlük söz konusudur. konular birbiriyle bağlantılıdır. kur'an'ın anlaşılmasında aklın rolü büyüktür. kur'an'ı kendi bütünlüğü içinde anlamaya engel faktörler1- subjektiflikten kaynaklanan hataön yargısız yaklaşmak gerekir.ön yargı olursa kendi istedikleri şekilde yorumlarlar. Oda çok farklı anlamların ortaya çıkmasına ve kur'an'ın doğru anlaşılmamasına neden olur.2- metoddan kaynaklanan hata- kur'an'ı kendi fikri sistemi içinde yorumlamamak -Bütüncü yaklaşımdan uzak olmak.kur'an'ın genelini göz önüne alarak anlam çıkarmamız gerekir.FİRDEVS BETÜL BARAN 11040058 İDKAB/2
TUĞBA KALAYCI İDKAB-2 11040181
7. İnsan hayatına ben merkezli anlamlandırma yaparsa fıtratının bir kısmını gerçekleştirmiş olsa da tamamında bulunan potansiyeli değerlendirmemiştir.
8. İnsan özünü varoluştan önce geldiğinin bilincinde olursa fıtratla tamamen uyumlu anlamlandırma koyar ve fıtratın kaynağını aşkın bir varlığa dayandırır bu da Allah'ı düşündürmeye sevk eder.
9. Allah insanlarla konuşmuş ve insanlara fıtratıyla uygun hayatı anlamlandırmalar gerebilmesi için rehberler göndermiştir. Kuran'da vahiy sürecinin son halkasıdır.
10. Kuranın insana hayatı anlamlandırması için önerisi oku, düşün, anla, yaşa'dır.
KUR'AN'IN BÜTÜNLÜĞÜ ÜZERİNE
Kur'an-ı Kerim çelişkiden uzak, tutarlı, bir bütün ve kendi
bütünlüğü içerisinde anlaşılıp yorumlanması gereken açık ve anlaşılır bir
kitaptır.
Kur'an-ı Kerim'in tefsirinde asıl kaynak yine Kur'an-ı
Kerim'dir. Çünkü Kur'an'ın tefsirinde Kur'an gözardı edilerek tefsir yapılamaz,
Kur'anı Kur'an tefsir eder.
Kur'anda ilk bakışta çelişkili gibi görünen ifadelere
rastlansa da nasih ve mensuhların oluşuyla, başkalarının Kuranın benzerini
yazmaktan aciz kalmasıyla, bütünlüğünü ve tutarlılığını bozmaksızın ondan
zengin manaların çıkarılmasıyla Kuran son derece muciz bir kelamdır.
Kuranın kuranla tefsirinde; kelimeleri önce cümle bütünlüğü
içinde, ayetlerin sıralanışındaki olay bütünlüğünü(siyak-sibak) ve kuranın
genel bütünlüğünü esas almak gerekir.
Kuranı yorumlayanların bazıları kendi görüşleri veya
görüşlerini benimsedikleri âlimlerin fikrini esas alarak yorumda bulundukları
için bu yorumlarında önyargılıktan kaynaklanan bir hata oluşmaktadır. Kendi
düşünceleri etrafında kurandan hüküm çıkarıp kendi düşüncelerini temellendirmek
için kurana başvurmaları, özellikle mezhep prensipleri çerçevesinde böyle bir
uygulamanın yapılması kuranın bütünlüğünü göz ardı eder ve ihtilaflı olayların
yaşanmasına sebebiyet verir.
Kuranın kendine has üslubu vardır ve bundan dolayı kendi
sistemi ve terminolojisi içerisinde anlaşılmalıdır. Kuranın bir bölümünü öne
çıkarıp diğer bölümünü dışta bırakmak kuranın bütünlüğünü ihmal eder.
ELİF KAİM -11040212 İDKAB/2
KUR'AN NEDİR?
İnsanlar öz itibariyle merak duygusu içerisindedir. Yaşamın
anlamı nedir,nerden geldik nereye gidiyoruz,amacımız ne,bütün bunlar
neden...gibi sorular sorular sorulmuştur hep.Ama bu sorular her şey günlük
gülistanlık yolunda giderken değil de bir yenilgiye uğrandığında çetin
sınavlardan geçmek zorunda kalındığında sorulmuş ve hep cevapları
aranmıştır.Cevaplar kısmen bulunmuş veya tatmin edici cevaplar alınamamıştır
aslında.
İnsanın anlam arayışı serüveninde yalnız olmadığını, bir
amacının olduğunu, boşuna yaratılmadığını ona hatırlatan, bildiren muciz bir
kelam vardır.
Allahın yeryüzündeki halifesi olmakla şereflendirilen insan
elbetteki boşuna yaratılmamıştır. Eşref-i mahlûk olarak sorumlulukları vardır.
İnsanlar için yol gösterici ve hidayet rehberi olan Kuran bu
sorumluluklar içerisinde insandan özünü bulmasını, duygu, düşünce ve
davranışlarıyla hayata sarılmasını, var olma bilincinin farkına varmasını, hayatını
anlamlandırmasını ve bunun için de okuyup üzerinde düşünmesini, anlamasını ve
bu çerçevede yaşamasını ister...
ELİF KAİM -11040212 İDKAB/2
-KUR'AN NEDİR? VE
KUR'AN'IN BÜTÜNLÜĞÜ ÜZERİNE- (1.BÖLÜM)
KUR'AN:İnsanın fıtratına uygun yaşamasını sağlayan/sağlayacak olan kitaptır.İnsanın hayatını anlamlandıran,insan hayatına yön vermek için nazil olan kitaptır.KUR'AN:Her asra hitap edebilecek yeterliliğe sahip;hayatı tüm yönleriyle kuşatan,sadece inananlara değil bütün insanlığa doğruyu gösteren;inanaların eşya ve olaylara bakışına ölçü getiren ilahi kitaptır.KUR'AN:Bütün insanlara hem dünyada hem de ahirette mutlu olabilmenin yollarını göstermek için indirilmiş ve muhataplarına kendilerine has bir üslupla hitap eden kitaptır.KUR'AN:Allah'ın yazılı belgelerini içeren,kulluğun esaslarını belirleyen kitaptır.Uyan değil uyulacak olan;kendine has bir fikir örgürüsüne sahip,kendi iç yapısında tutarlı,çelişmeyen bir kitaptır.KUR'AN:İnsanın değişen,"ben" halinden dolayı 23 yıllık süreçte nüzulü tamamlanmış öğüttür,uyarıcıdır.İnsana en başta okumayı emretmiş daha sonra Allah rızası ve sevap/ceza metoduyla insanları özüne davet eden kitaptır.
Kur'an,tebliğ ve tebyin ile emrolunan muallim yani öğrenen ve öğreten peygamberimiz aracılığı ile bize ulaşmıştır.Yöntemi oku,düşün,anla,yaşa idi.Yaşayarak duyurdu.Sahabe onu örnek aldı.O kur'an'ın yaşanılması gerektiğinin ve yaşanılır olduğunun canlı örneği oldu.
İnsan var olduğu günden bu yana sürekli içinde yaşadığı dünyayı ve evreni tanımaya,anlamaya çalıştı.Bu fıtratında vardır.İnsan,bu arayışında farklı yöntemler peşinde koşmuş,çeşiti beşeri faaliyetler içinde arayışını sürdürmüştür.İnsan bundan vazgeçmez çünkü yaşamak için sebebe ihtiyaç duyar.İşte Kur'an insanın bu anlam arayışına cevaptır.İnsan anlam arayışı sürecinde hürdür,dolayısıyla sorumludur da.Sorumlu olduğu bu süreçte hayatın anlamını 3 yolla gerçekleştirir.Eylem,sevmek ve sabır.
İnsanların mantığı ve ana zihniyetleri(fıtri koşullar) standarttır fakat alışları farklıdır.Çünkü çevre,kültür,yaşayışları farklıdır.Doğal olarak bu da algılayışı/bakışı da etkiliyor.Bu doğaldır,olmalıdır.Aksi durumda robottan farkımız kalmazdı.Bu insan olmanın, "ben"olabilmenin gereğidir.Fakat;
Kur'an değerlendirmelerinde bu sorun olabiliyor.Yorumcular kendi görüşlerini yada görüşlerini benimsediklerinin fikirlerini esas alarak kur'an'ı yorumluyorlar.Kendi kafalarındaki kalıplar ile kur'an arasında bir bağ kurmaya çalışıyorlar.Kur'an yerine kendi doğrularını ön plana çıkarıyorlar.Ekoller arasındaki fikir çatışması muhalifleri peşin fikirliliğe sevk ediyor.Kendi uluhiyet anlayışlarına uygun düşmeyen veya mezheplerinin bazı temel esaslarıyla çatışan kur'an ifadelerinin tefsirinde manayı kendi istekleri doğrultusunda değiştirebilmek için kelimelerin yaygın olmayan anlamını kullanıyorlar.Halbuki (subjektiflik)ön yargılı yaklaşımlar kur'an'ın bütünlüğünün gözardı edilmesi anlamına gelir.
Kur'an'ın doğru anlaşılması için bütünlüğü içerisinde değerlendirilmesi çok önemli.Bu ayet,siyak/sibak ve kur'an'ın bütünlüğü çerçevesi ile olur.
Bazen bir kelime farklı ayetlerde,farklı anlamlarda gelebiliyor.Doğru anlam verebilme adına ayetin bütünlüğü çerçevesinde kelimeyi değerlendirmek gerekir.Kur'an bazen de aynı konu ile ilgili ayetleri peş peşe sıralar.Bunun içinden bir ayeti çıkarıp, ona diğerleri gözardı edilerek anlam vermeye çalışmak da doğru olmaz.Zaman zaman yorumcular görüşlerinin doğruluğunu ispatlamak için onlara uyan kısmı alıp gerisini gözardı edeler.
Kur'an en küçük parçasından en büyük parçasına kadar fikri bir uyumluluğa ve bütünlülüğe sahiptir.Dolayısıyla değerlendirmelerde bulunurken buna dikkat etmek gerekir fakat öte yandan Kur'an konularına göre tertip edilmiş bir kitap da değildir.Bundan dolayı bu şekilde bir değerlendirme yapmak için akla ve iyi bir muhakemeye ihtiyaç vardır.
Kur'an'ın bir özelliği de,kendisini açıklarke okuyucularını hazırcı bir yaklaşıma götürmemesidir.Üzerinde derin derin düşünülmesini ister.Allah'ın kendisi hakkında bildirdiği ayetler için geçerli değildir bu.Allah'ın kendisi hakkında bildirdikleri insanlar için yeterlidir.O yalnız ve yalnız ona kulluk edilmesini ister.Zatı ve sıfatları hakkında derin düşünmeye davet etmez.Demek ki Kur'an'a göre "İMAN,GAYBEDİR".
Allah kainattaki gibi Kur'an'a da belli ölçüler koymuştur.Onu dinamik kılan da budur.Diğer kaynakların hiçbirinde bu dinamizm,süreklilik, bütünlük,uyum...yoktur.
KUR’AN’IN BÜTÜNLÜĞÜ ÜZERİNE
GİRİŞ
-Kur’an’ın anlaşılması için yine Kur’an’a
başvurmak gerekmektedir. Kur’an tefsirinin kaynağı hiç şüphesiz yine Kur’an dır.
-Fakat Kur’an’ın anlaşılması içinde Kur’an’ı parça parça değil bir bütün
halinde incelemek gerekir.
-Bu kitabın amacı da Kur’an’ın anaşılmasında onu
bir bütün olarak ele almak gerektiğini bize göstermektedir.
-Bunu yapabilmek
içinde okuyucuya çeşitli metodlar göstermektedir.
-Kur’an’ı incelerken onun
özelliklerini de iyi bilmek gerekir. Kur’an bir bütündür, açık ve anlaşılırdır,
çelişkilerden uzak bir kitaptır.
Bu özelliklerini bildikten sonra onu bir
bütün halinde belirli metodlarla anlaşılabileceğini kitap bize
gösterecektir.
1.BÖLÜM
KUR’AN’IN KENDİ BÜTÜNLÜĞÜ İÇİNDE
ANLAŞILMASI
-Kur’an-ı anlarken öncelikle cümle ve ayet bazında anlatılmak
isteneni tespit etmek gerekmektedir.
-Bir ayeti anlamak için o ayetten
öncekine ve sonrakine bakılması gerekir. Eğer böyle yapılmazsa yanlış anlamlar
çıkabilir.
-Kur’an-ı anlamak için bir konu hakkında bir ayete bakmak iyi
değildir. Bu konu ile ilgili Kur’an da ki genel ifadelere de bakmak gerekir.
Yani Kur’an-ı bir bütün olarak incelemek gerekir.
-Kur’an kendi bütünlüğü
içerisinde anlaşılmıyor. Bunun iki sebebi vardır. Bunun bir tanesi sübjektiflik,
diğeri ise anlaşılmada kullanılan yanlış metodlardır.
-Kur’an-ı anlarken ön
yargılı olmamalıyız, belirli düşüncelerle onu anlamaya çalışmak
yanlıştır.
-Kur’an’ı yorumlayanların, kendilerinin veya görüşlerini
benimsedikleri önceki alimlerin fikirlerini esas alarak değil, Kur’an’ı
Kur’an’ın düşünce sistemi içerisinde anlamaları gerekir.
-Tarihte ve
günümüzde Kur’an’ı , kendi fikri temayülleri istikametinde peşin hükümcü bir
tavırla tefsir etmek isteyenler eksik olmamıştır. İslam da bilhassa siyasi
itikadi fırkalaşma hareketlerinin başlamasıyla Kur’an’ı çoğu zaman ön yargılı
tefsir edilme yoluna gidilmiştir.
-Ön yargılı yaklaşımlar, Kur’an
bütünlüğünün göz ardı edilmesi sonucunu doğurmuştur.
-Bütünlük itibara
alınmayınca hemen herkesin Kur’an da kendi doğrularına dayanaklar bulmasıda son
derece kolaydır.
-Sonuç olarak Kur’an’ı siyasi, itikadi meselelerden uzak,
kendi bütünlüğü içerisinde incelemek çok doğru bir davranıştır.
-Kur’an’ı
anlayamayışımızın ikinci sebebi kullanılan metodlardır.
Kelamcılar, Kur’an
düşüncesini, beşere hitap eden , onların bütün arzularına karşılık veren, umumi
tabiatına uygun olarak müstakil bir kalıba yerleştirmek yerine, sadece zihni
mantık kaidelerinin içine dökmüşler, kafalarındaki felsefi kalıplarla Kur’an
arasında bir bağ kurmaya çalışmışlardır. Bu tavırlarıyla Kur’an ı odak noktası
olmaktan çıkarmışlar, ve Kur’an dışı kavramlarla Kur’an ı anlamaya
çalışmışlardır. Böyle yaparak Kur’an-i sistemi zedelemişler ve onun bütünlüğünü
göz önünde tutmayarak yanlış tefsir etmişlerdir.
-Kur’an araştırmacıları
Kur’an’ın bütün birimleriyle bir sistem oluşturduğunu unutarak mevcut teorik ve
pratik olguları esas almakta, Kur’an’ın bazı genel prensiplerini ön plana
çıkararak, özel hükümler taşıyan bölümlerini bu istikamette yorumlamaya
çalışmaktadırlar.
-Kur’an’ın anlaşılmasında metodlara dikkat etmek
gerekir.
-Bütüncü yaklaşımdan uzak olmakla Kur’an-ı bir bütün olarak
anlaşılmasında en büyük hatalardan biridir.
-Bu konu daha çok tefsir ile
ilgilidir. Bir ayet açıklanırken her yönüyle ele alınıp, bütünlük içerisinde
ortaya koymak istendiğinde çok sayıda ayetin bir araya getirilip senteze
gidilmesi gerekir.
-Kur’an ilimlerinin Kur’an’ın anlaşılması hususundaki
fonksiyonlarının tek tek veya bir bütün olarak incelenmesine ihtiyaç vardır. Bu
olmadığı takdirde Kur’an’ı tam olarak anlayamayız. Tefsircilerde buna riayet
etmiş ve Kur’an’ı bir bütün olarak ele almışlar ve açıklamışlardır.
KU'AN'IN BÜTÜNLÜĞÜ ÜZERİNE
BİRİNCİ BÖLÜM
1.) Kur'an'ın tefsirindeki kaynakların başında yine Kur'an gelir
2.) Efendimizden (s.a.s) günümüze birçok müfessir bu metodu kullana gelmiştir. Efendimiz de bizzat kullanmıştır.
3.) Kur'an-ı kendi bütünlüğü içerisinde anlamamız için Kur'an'ın Kur'an'la tefsirinin önemini kavramamız gerekir.
4.) Kur'an da ilk bakışta çelişkili gibi gözüken ifadelere rastlanabilir, fakat o'nu kendi bütünlüğü içerisinde ele aldığımız zaman hiç de öyle olmadığını görürüz.
5.) Kur'an, kendisini açıklarken okuyucularına hazırcı bir yaklaşım vermez, üzerinde derin derin düşünülmesini ister.
6.) Kur'an'ın tefsirinde sıhhatli sonuçlara ulaşmak için, o'nu tefsir ederken ön yargıları bir kenara bırakmamız gerekir.
7.) Kur'an dışı alanlara kur'an-ı müdahil etmemek gerekir, Kur'an dışı olguların Kur'an'a müdahil olmaması gerekir.
8.) Kur'an-ı yorumlarken kendi alanımıza göre değil de, objektif olarak değerlendirmemiz gerekir...
İBRAHİM KUNDU/11040235/İDKAB
KUR'ÂN'IN BÜTÜNLÜĞÜ ÜZERİNE
Kur'ân tefsir edilirken ilk önce Kur'ân'ın kendine bakmalıyız. Peygamber efendimiz de bu hususta bizim Kur'ân'ı Kurân'la tefsir etmemizi istemiştir. Sahabiler ve müfessirler de Kur'ân'ı Kur'ân'la tesfir etmişlerdir. Örneğin; bakara sûresinde geçen buzağı edindiler ifadesindeki edinmenin ne olduğu açık değildir. Fakat Taha sûresinin 88. ayetinde bunun ses çıkaran bir heykel olduğu ve ona tapıldığı görülür. İyi bir müfessirci Kur'ân'ı bir bütün olarak ele alır ve Kur'ân'ın tamamına hakim olur. Kur'ân tefsir edilirken bütün ayetlerin üzerinde düşünülmeli ve bunlar arasındaki ince ilişkilere dikkat edilmelidir. Ve bu çalışmanın amacı Kur'ân'ın bütünlüğü içerisinde nasıl anlaşılacağını incelemektir.
Kur'ân bir bütündür ve onu bir bütün olarak değerlendirmeliyiz. Kur'ân çelişkiden uzak bir ilahi kitaptır. Kur'ân Kur'ân'sız bir yorumlamaya gitmez, yani Kur'ân'ı bütün olarak düşünmeyen Kur'ân'ı anlayamaz da. Ve kur'ân dikkate alınmadan yazılan tefsir de tefsir değildir. Kur'ân'ı ele alırken 3 ana başlıktan bahsedecağiz;
1. Kur'ân'ın Bir Bütün Oluşu;
Kur'ân hayatın tamamına rehberlik ettiği için belli bir konusu yoktur. Kur'ân'ın üslubu insanı bıktırmaz ve derinlemesine düşündürür. Kur'ân parçaları birbirini tamamlayan ve destekleyen bir bütündür. Bir yerde açık olan, başka bir yerde kapalı olabilir ve birbirini açıklayıcı nitelikte olabilir.
2. Kur'ân'ın Açık Ve Anlaşılır Oluşu;
Kur'ân bir bütün olduğundan kendi kendini açıklayıcı niteliktedir. "Bunlar kitabın ve apaçık olan Kur'ân'ın ayrtleridir". Kur'ân'ın bu ayetiyle de sabittir.
3. Kur'ân'ın Çelişkiden Uzak Bir Kitap Oluşu;
Kur'ân'ın bazı ifadeleri çelişiyor gibi gözükebilir. Ama gerçekte öyle değildir. Bunun sebebi ise; konu zaman ve mekan bakımından değerlendirilmemesidir. Ayetler zaman, mekan ve şartlara göre değerlendirilmelidir. Kur'ân'ın ihtilafları çözümleyici oluşu onun tutarlı ve çelişkiden uzak olduğunun kanıtıdır. Kur'ân'ın bütünlüğünü 3 çerçevede ele alacağız;
• Ayet Çerçevesi; Kur'an'ın ayetlerini bir bütün olarak ele almak gerekir, yoksa yanlış anlaşılabilir.
• Siyâk - Sibâk Çerçevesi; Bir ifadeden önceki ve sonraki ifadelere denir. Bir konuya bakılırken ondan önceki ve sonraki ayetlre bakılmalıdır.
• Kur'ân'ın Bütünlük Çerçevesi; Kur'ân bir bütündür ve bir konuyu iyi anlamak için bütününe bakmamız gerekiyor. Eğer Kur'ân tefsir edilirken bir bütün olarak ele alınmaz ise cebr ya da eş'ârîler gibi yanlış anlaşılabilir.
KUR'ÂN'I KENDİ BÜTÜNLÜĞÜ İÇİNDE ANLAMAYA ENGEL FAKTÖRLER
İBRAHİM KUNDU/11040235/İDKAB
KUR'ÂN'IN BÜTÜNLÜĞÜ ÜZERİNE
Kur'ân tefsir edilirken ilk önce Kur'ân'ın kendine bakmalıyız. Peygamber efendimiz de bu hususta bizim Kur'ân'ı Kurân'la tefsir etmemizi istemiştir. Sahabiler ve müfessirler de Kur'ân'ı Kur'ân'la tesfir etmişlerdir. Örneğin; bakara sûresinde geçen buzağı edindiler ifadesindeki edinmenin ne olduğu açık değildir. Fakat Taha sûresinin 88. ayetinde bunun ses çıkaran bir heykel olduğu ve ona tapıldığı görülür. İyi bir müfessirci Kur'ân'ı bir bütün olarak ele alır ve Kur'ân'ın tamamına hakim olur. Kur'ân tefsir edilirken bütün ayetlerin üzerinde düşünülmeli ve bunlar arasındaki ince ilişkilere dikkat edilmelidir. Ve bu çalışmanın amacı Kur'ân'ın bütünlüğü içerisinde nasıl anlaşılacağını incelemektir.
Kur'ân bir bütündür ve onu bir bütün olarak değerlendirmeliyiz. Kur'ân çelişkiden uzak bir ilahi kitaptır. Kur'ân Kur'ân'sız bir yorumlamaya gitmez, yani Kur'ân'ı bütün olarak düşünmeyen Kur'ân'ı anlayamaz da. Ve kur'ân dikkate alınmadan yazılan tefsir de tefsir değildir. Kur'ân'ı ele alırken 3 ana başlıktan bahsedecağiz;
1. Kur'ân'ın Bir Bütün Oluşu;
Kur'ân hayatın tamamına rehberlik ettiği için belli bir konusu yoktur. Kur'ân'ın üslubu insanı bıktırmaz ve derinlemesine düşündürür. Kur'ân parçaları birbirini tamamlayan ve destekleyen bir bütündür. Bir yerde açık olan, başka bir yerde kapalı olabilir ve birbirini açıklayıcı nitelikte olabilir.
2. Kur'ân'ın Açık Ve Anlaşılır Oluşu;
Kur'ân bir bütün olduğundan kendi kendini açıklayıcı niteliktedir. "Bunlar kitabın ve apaçık olan Kur'ân'ın ayrtleridir". Kur'ân'ın bu ayetiyle de sabittir.
3. Kur'ân'ın Çelişkiden Uzak Bir Kitap Oluşu;
Kur'ân'ın bazı ifadeleri çelişiyor gibi gözükebilir. Ama gerçekte öyle değildir. Bunun sebebi ise; konu zaman ve mekan bakımından değerlendirilmemesidir. Ayetler zaman, mekan ve şartlara göre değerlendirilmelidir. Kur'ân'ın ihtilafları çözümleyici oluşu onun tutarlı ve çelişkiden uzak olduğunun kanıtıdır. Kur'ân'ın bütünlüğünü 3 çerçevede ele alacağız;
• Ayet Çerçevesi; Kur'an'ın ayetlerini bir bütün olarak ele almak gerekir, yoksa yanlış anlaşılabilir.
• Siyâk - Sibâk Çerçevesi; Bir ifadeden önceki ve sonraki ifadelere denir. Bir konuya bakılırken ondan önceki ve sonraki ayetlre bakılmalıdır.
• Kur'ân'ın Bütünlük Çerçevesi; Kur'ân bir bütündür ve bir konuyu iyi anlamak için bütününe bakmamız gerekiyor. Eğer Kur'ân tefsir edilirken bir bütün olarak ele alınmaz ise cebr ya da eş'ârîler gibi yanlış anlaşılabilir.
KUR'ÂN'I KENDİ BÜTÜNLÜĞÜ İÇİNDE ANLAMAYA ENGEL FAKTÖRLER
Genel Olarak: Kur'ân o kadar zengin ki bütün görüşlerin sağlamasını yapacak niteliktedir. İşte Kur'ân'ın bir bütün olarak ele alınmamasının sebebi de Kur'ân'ın fikirlerini sağlamada kullanılmasıdır.
Subjektiflikten Kaynaklanan Hata: Yapılan büyük hatalardan biri de objektif davranılmamasıdır. Çünkü kişi işe başlarken ön yargılarla tefsir eder. Mutezileler Kur'ân'ı yorumlarken önceden belirledikleri ölçülere göre ve gelen baskılara karşı Kur'ân'ı yorumlamışlardır.
Genel Olarak: Kur'ân o kadar zengin ki bütün görüşlerin sağlamasını yapacak niteliktedir. İşte Kur'ân'ın bir bütün olarak ele alınmamasının sebebi de Kur'ân'ın fikirlerini sağlamada kullanılmasıdır.
Subjektiflikten Kaynaklanan Hata: Yapılan büyük hatalardan biri de objektif davranılmamasıdır. Çünkü kişi işe başlarken ön yargılarla tefsir eder. Mutezileler Kur'ân'ı yorumlarken önceden belirledikleri ölçülere göre ve gelen baskılara karşı Kur'ân'ı yorumlamışlardır.
İBRAHİM KUNDU/11040235/İDKAB
KUR'ÂN'IN BÜTÜNLÜĞÜ ÜZERİNE
Kur'ân tefsir edilirken ilk önce Kur'ân'ın kendine bakmalıyız. Peygamber efendimiz de bu hususta bizim Kur'ân'ı Kurân'la tefsir etmemizi istemiştir. Sahabiler ve müfessirler de Kur'ân'ı Kur'ân'la tesfir etmişlerdir. Örneğin; bakara sûresinde geçen buzağı edindiler ifadesindeki edinmenin ne olduğu açık değildir. Fakat Taha sûresinin 88. ayetinde bunun ses çıkaran bir heykel olduğu ve ona tapıldığı görülür. İyi bir müfessirci Kur'ân'ı bir bütün olarak ele alır ve Kur'ân'ın tamamına hakim olur. Kur'ân tefsir edilirken bütün ayetlerin üzerinde düşünülmeli ve bunlar arasındaki ince ilişkilere dikkat edilmelidir. Ve bu çalışmanın amacı Kur'ân'ın bütünlüğü içerisinde nasıl anlaşılacağını incelemektir.
Kur'ân bir bütündür ve onu bir bütün olarak değerlendirmeliyiz. Kur'ân çelişkiden uzak bir ilahi kitaptır. Kur'ân Kur'ân'sız bir yorumlamaya gitmez, yani Kur'ân'ı bütün olarak düşünmeyen Kur'ân'ı anlayamaz da. Ve kur'ân dikkate alınmadan yazılan tefsir de tefsir değildir. Kur'ân'ı ele alırken 3 ana başlıktan bahsedecağiz;
1. Kur'ân'ın Bir Bütün Oluşu;
Kur'ân hayatın tamamına rehberlik ettiği için belli bir konusu yoktur. Kur'ân'ın üslubu insanı bıktırmaz ve derinlemesine düşündürür. Kur'ân parçaları birbirini tamamlayan ve destekleyen bir bütündür. Bir yerde açık olan, başka bir yerde kapalı olabilir ve birbirini açıklayıcı nitelikte olabilir.
2. Kur'ân'ın Açık Ve Anlaşılır Oluşu;
Kur'ân bir bütün olduğundan kendi kendini açıklayıcı niteliktedir. "Bunlar kitabın ve apaçık olan Kur'ân'ın ayrtleridir". Kur'ân'ın bu ayetiyle de sabittir.
3. Kur'ân'ın Çelişkiden Uzak Bir Kitap Oluşu;
Kur'ân'ın bazı ifadeleri çelişiyor gibi gözükebilir. Ama gerçekte öyle değildir. Bunun sebebi ise; konu zaman ve mekan bakımından değerlendirilmemesidir. Ayetler zaman, mekan ve şartlara göre değerlendirilmelidir. Kur'ân'ın ihtilafları çözümleyici oluşu onun tutarlı ve çelişkiden uzak olduğunun kanıtıdır. Kur'ân'ın bütünlüğünü 3 çerçevede ele alacağız;
• Ayet Çerçevesi; Kur'an'ın ayetlerini bir bütün olarak ele almak gerekir, yoksa yanlış anlaşılabilir.
• Siyâk - Sibâk Çerçevesi; Bir ifadeden önceki ve sonraki ifadelere denir. Bir konuya bakılırken ondan önceki ve sonraki ayetlre bakılmalıdır.
• Kur'ân'ın Bütünlük Çerçevesi; Kur'ân bir bütündür ve bir konuyu iyi anlamak için bütününe bakmamız gerekiyor. Eğer Kur'ân tefsir edilirken bir bütün olarak ele alınmaz ise cebr ya da eş'ârîler gibi yanlış anlaşılabilir.
KUR'ÂN'I KENDİ BÜTÜNLÜĞÜ İÇİNDE ANLAMAYA ENGEL FAKTÖRLER
Genel Olarak: Kur'ân o kadar zengin ki bütün görüşlerin sağlamasını yapacak niteliktedir. İşte Kur'ân'ın bir bütün olarak ele alınmamasının sebebi de Kur'ân'ın fikirlerini sağlamada kullanılmasıdır.
Subjektiflikten Kaynaklanan Hata: Yapılan büyük hatalardan biri de objektif davranılmamasıdır. Çünkü kişi işe başlarken ön yargılarla tefsir eder. Mutezileler Kur'ân'ı yorumlarken önceden belirledikleri ölçülere göre ve gelen baskılara karşı Kur'ân'ı yorumlamışlardır.
ELİF TOK /11040305-İDKAB2
KUR'AN NEDİR?(1.bölüm)
Hz Peygamber, gelen vahyi hem insani yapıp etmeleriyle hem de sözleriyle tefsir etmiştir. Yani o Kuran'ın yaşanabilir olduğunun somut örneğidir. Kur'an insanın hayatını anlamlandıran kitaptır. İnsan var olduğu günden bu yana yaşadığı dünyayı ve evreni anlamlandırmaya çalışmıştır. İnsandaki bu anlama arzusu insanı insan eden en büyük kuvvettir. Anlam inanmayı içerir.Eğer insan inanmayan bir varlık olsaydı yaşamak için sebep bulamazdı.İnsanın araç değerlerle yetinmeyip amaç değerlere ihtiyaç duyması ve fıtratı kendi seçimi olmayıp doğuştandır.İnsan hayatını yöneten değerler vardır.Bunlar üçe ayrılır:Yüksek değerler,araç değerler ve alışılan değerler.Kişinin hayatın anlamını keşfetmesi 3 farklı yoldan gerçekleşir.1-Amel ortaya koyarak 2-Bir şeyi/bir insanı severek 3-Sıkıntılara sabrederek.Yaşamak isteyen her insan kendini yetenekli, eylemlerini de anlamlı görür. Hayatında anlam bulması için insana yardım edecek, yol gösterecek bir rehbere ihtiyaç vardır.Bu rehber insanlara, fıtratına uygun yaşamayı göstermelidir.İnsanın hayatı anlamlandırması iki yönde gerçekleşebilir:1-Fıtrî kabiliyetlerinin kaynağını tabiatte görmesinin sonucu oluşan ben merkezli anlam verme. 2-Fıtrî kabiliyetlerinin kaynağını aşkın bir varlıkta görmesinin sonucu oluşan fıtrat-vahiy temelli anlam verme. Ben merkezli anlam vermede insan, fıtratının bir kısmı ile örtüşen ama asla tamamını kapsamayan bir hayatı anlamlandırmaya erişir.İkinci tür anlamlandırma ise Allah’ın varlığını düşünmeye sevkeder.Allah, peygamberler aracılığı ile yarattığı insanla konuşmuş ve insanlığın fıtrata uygun hayatı anlamlandırabilmesi için rehberler göndermiştir.Fıtrata uygun yaşamak Allah Teâlâ’nın vahyine uymakla mümkün olur.Kur’an’ın insanın hayatını anlamlandırabilmesi için önerisi şudur: Oku,düşün,anla,yaşa.
ELİF TOK/11040305-İDKAB2
KURAN'IN BÜTÜNLÜĞÜ ÜZERİNE(1.bölüm)
Kuran'ı kendi bütünlüğü içinde anlamamak Kuran'ı anlamama gibi bir sonuca
götürür.Dolayısıyla Kuran'ı,Kur'an’ı göz ardı ederek tefsir etmek de Kur’an’ı
tefsir etmek değildir.Allah rasulü bir suredeki kelimeyi başka bir suredeki
ayetle açıklarken ayetleri tek başına ele almanın zaman zaman kişileri yanlış
sonuçlara vardıracağını dolayısıyla ifadeleri Kuran'ın bütünlüğüne arz etmenin
gerekli olduğunu ashabı aracılığıyla herkese öğretmiştir.Kuran'ı anlamaya
çalışanların bir kısmı zaman,mekan ve şartları itibariyle farklılığı dikkate
almadıklarından bazı ayetler arasında çelişki varmış zannına kapılmışlardır.Kuran'ın
buna cevabı şu şekildedir: Kuran'ı düşünmüyorlar mı?Eğer o,Allah'tan başkası
tarafından indirilmiş olsaydı,onda birçok çelişki bulurlardı.Kuran'ı anlarken
öncelikle cümle ve ayet bazında anlatılmak isteneni tespit etmek
gerekmektedir.İkinci olarak siyak-sibak yani herhangi bir ifadeden önceki ve
sonraki ifadelere bakmak gerekir.Kuran'ı anlamaya çalışırken hissi ve metodik
yanlışlar yapılmaktadır.Belirli ekollere bağlılığın tezahürü ön yargılı oluş
veya akıl ve muhakemeyle ilgili hatalar yapılmaktadır.Kur'an kendi ifadesiyle,
bütünlüğü içerisinde çelişkiden uzak bir kitaptır.Bu sebeple onun yapısını
kavramanın yolu,hiç şüphesiz ,bütünlük içinde,taassuba düşmeden,ön yargısız bir
araştırmadan geçer.
Kur´an Nedir?
I.İNSANIN ANLAM
ARAYIŞI VE KUR´AN´I KERİM
A.İnsanın Anlam
Arayışı Serüveni
1]İnsanoğlu
Hz.Adem´den beri kendini,yaşadığı dünyayı,çevresini,başına gelen olayları
anlamlandırmaya çalışmıştır.Aklını gereği gibi kullanamayan insanlar ise basit,
akıldışı anlamlandırmalarda bulunmuşlardır.
2]Hayatı
anlamlandırırken geçmiş insanların anlamlandırma birikimlerinden
faydalanmışlardır.
B.İnsanın Anlam
Arayışı Nasıl Gerçekleşir?
1)Gören Kimdir?
1]İnsan akıllı bir
varlıktır ve ondan başkası içinde bulunduğu durumun dışına çıkmaya
çalışmaz.İnsan ise içinde bulunduğu durumun üzerine çıkarak eylemlerini bir
sebebe bağlar ve bu doğrultuda yaşar.Yani gören insandır.
2)Nede Görmüştür?
1-Yüksek Değerler
1]Bu değerler
insanın özünde olan değerlerdir.Her insanın fıtratında olması nedeniyle çağdan
çağa ya da bölgeden bölgeye değişmez.Fakat insanın bu değerleri ön planda
tutması veya arka plana atması söz konusudur.Eylemlerinde bu değerleri ön plana
alırsa hem kendi, hem de çevresi huzur içinde olur.
2-Araç (vasıta)
Değerler
1]Bu değerlerde
insanın özünde bulunmaktadır.Bu değerlerin ön plana alınması yüksek değerlere
zarar verir.Yüksek değerlerin insana kazandırdığını kaybettirir ve insanları
çıkarcı, birbiriyle çekişen, bozgunculuk çıkartan toplum haline getirir.Araç
değerler ile yüksek değerleri değiştirmek; elmasla cam parçasını değiştirmeye
benzer.
3-Alışılan Değerler
1]Bu değerler,gelip
geçici olup biranlık zevk, hevestir. Kişinin farkında olmadığı, kişiden kişiye
değişen değerlerdir.
3)Neyi Görmüştür?
1]İnsan neye değer
vereceğinin farkına varır.Değer verdiğine ulaşmak için yaptığı eylemleride
değerli görür.Yüksek değerleri tam manasıyla kavrayarak yaşar.Evrenle uyum
içinde olur.Kendi dışındakileri de sever.Allah´ı rabbi olarak sever ve rabbi
olarak değer verir.Peygamberi Allah´ın elçisi olduğu için sever ve ona göre
değer verir.
2]Başına gelen
sıkıntılarda sabır göstererek o sıkıntıların sebeplerini ve sonuçlarını daha
iyi görür.
İnsan Eylemlerini
Yöneten Değerlerin Hayata Katılmasının Sonuçları
1]İnsan için önemli
olan değerlerin hayata katılmasıyla insan hayatından lezzet alır.Hayatı dolu
dolu yaşar.Aksi halde kendini hayata bağlayan enerji tükenir.Bir ideali
olmaz.Hayattan beklentisi olmadığı için kaybedecek bir şeyi de olmaz ve hem
kendine hem çevresine kolaylıkla zarar verebilir.
4)Nasıl Görmüştür?
1]Her insanın
algılayışı farklıdır.Bu da farklı kişiliklerin oluşmasını sağlar.İnsanların
alışları aynı olsaydı ``kişi´´ortadan kalkardı ve yerini robotlaşmış bir toplum
alırdı.
C.İNSANIN ANLAM
ARAYIŞI VE KUR´AN´I KERİM
1]İnsan hayata
anlam verirken temelde iki şeyden başlar.1.İnsanın kendinden kaynaklanan ben
merkezli anlam verme:insanın fıtri kabiliyetlerinin kaynağı olarak tabiatı
görmesi.2.fıtri ilkeleri temel alan vahiy temelli anlam verme:insanın fıtri
kabiliyetlerininkaynağını aşkın bir varlıkta görmesi.
II.KİTAP
KUR´AN´IN KENDİ
BÜTÜNLÜĞÜ İÇİNDE ANLAŞILMASI
A.KURANIN KURANLA
TEFSİRİNDEN NE ANLIYORUZ
1]Ayetlerin kendi
içinde tefsir edilmesi.
2]Bir ifadeden
önceki ve sonraki ifadelerle tefsir edilmesi.
3]Ayetlerden
birinin başka ayetle tefsir edilmesi.
B.KURANI KENDİ
BÜTÜNLÜĞÜ İÇİNDE ANLAMAYA ENGEL FAKTÖRLER
1]Bazı kişilerin
kendi aykırı görüşlerini kuranla destekleme çabasında olması.
2]Önyargılı
davranarak kuranı kendi görüşlerine göre yorumlamaları.
ŞEYDANUR KAZALAK 11040209/İDKAB2
KUR’AN’IN BÜTÜNLÜĞÜ ÜZERİNE
Kur’an’ ın kendisiyle tefsiri demek; ifade ve terkiplerinin diğer pasajlar yardımıyla bütünlük içinde incelenmesi akla gelmektedir. Bu bütünlük üç çerçevede ele alınmaktadır. Bunların içinden ilki olan Ayet Çerçevesi içinde değerlendirmede sözcükleri ve terkipleri önce cümlenin içinde anlamak gerekir. Bir veya daha fazla unsur birlikte alınmazsa o bölümde iletilmek istenen mesaj tam olarak iletilemez/anlaşılamaz.
İkincisi de Siyak-Sibak Çerçevesidir. Herhangi bir ifadeden önceki ve sonraki ifadeler için bu terimler kullanılır. Kur’anda ard arda gelen ve birbirlerini tamamlayan ayetlerin bir kısmı veya bir grubu çıkarılırsa anlam bulanıklığı oluşur bu durumda Kur’ an’a aykırı sonuçlar çıkabilir.
Son olarak kullanılan kriter ise Kur’anın Bütünlüğü Çerçevesidir. Kur’an’ın en küçük parçasından en büyük parçasına kadar hepsi bir bütünlük içindedir. Kelimelerin, çeşitli cümleler ve mana çerçeveleri içindeki sözcük tespiti ve yeni manaların kavranması hep Kur’an’ ın bütünlüğü içinde mümkün olmaktadır. Ayrıca araştırma yapan kişinin ön yargıdan uzak ve nesnel bir tutumla inceleme yapması araştırmanın neticesi için önemli olmaktadır.
Bunların haricinde Kur’ an’ ı kendi bütünlüğü içinde anlamaya engel olan faktörler vardır. Bunlar üç başlık altında toplanmıştır. İlk etken Genel Özellikleri kapsar. Kur’an’ı bütünlüğü içinde anlamanın zor olduğu bundan dolayı problemlerin yaşandığı görülmektedir. Kur’andan hükümler çıkarılırken iki yol izlenmiştir. Ya Kur’ an’ın muhataplarına sunduğu gerçekler, hayatta karşılaşılabilecek durumlara göre verilmiş ya da emirler ve yasaklar belirlendikten sonra ilkelerin hayata geçirilmesi şeklinde olmaktadır.
Diğer etken Önyargıdan Kaynaklanan Hatadır. İlimlerde objektif olmak, sağlıklı nitelikli sonuçların çıkmasına olanak sağlar. Kur’an’a öznel yaklaşım sonucunda farklı algılamalar, düşünceler boy gösterecektir. İslamda siyasi olaylar ve itikadi hareketlerden sonra Kur’an’ ı isteyen kendine göre tefsir etmeye başlamıştır. Böylece herkesin kendine göre doğruları oluşmaya başlamıştır. Bütünlük arka plana atılarak devam etmiştir. Bu durum itikadi mezheplerde açıkça görülmektedir.
Son etken ise Metoddan Kaynaklanan Hatadır. Kur’an’ ı başka kaynaklarla incelemek istenilen sonucu vermeyebilir. Esas olan Kur’an’ı kendi fikri bütünlüğü ile anlamak ve yorumlamaktır. Her ilmin kendine ait bir alanı bir sınırı vardır. Bu ilimler ancak Kur’an’ ı Kerim-i anlamada yardımcı kaynaklık edebilir. Kur‘ an başlı başına bir ilim olup kendi kendini yeteri kadar açıklamaktadır. Müslümanların Kur’ an’ ı savunmaları ve ona diğer ilimlerle yaklaşmaları onların Kur’an‘a saygısını ve verdikleri değeri göstermektedir. Böyle olsa bile bu verilmek istenen iletiyi algılamakta zorlaştırır.Bundan dolayı Kur’an Kerimi ayrıştırıcı bir bakış açısıyla değil;kapsayıcı,tamamlayıcı bir bakış açısı ele alınarak incelenmelidir.
ŞEYDANUR KAZALAK 11040209/İDKAB
KUR'AN NEDİR?
İnsan doğumundan ölümüne kadar olan süreci her anını yaşayarak, yaşatarak itidalden ayrılmadan doğru bir şekilde değerlendirmek ister. Yaşam ve ölüm arasındaki ince hassas çizgiyi insan dolu dolu hayattan zevk ve tat alarak ve en önemlisi de hayatı anlamlandırarak yaşamak ister.İnsanlar farklı ırklara, dillere sahip olsa da fıtri özellikler her insanda vardır. Tabiat ve Tanrı fıtri kabiliyetleri etkileyen iki kaynaktır. İnsanın hayatını anlamlandırması iki şekilde gerçekleşir; Ben merkezli anlam verme ile Fıtrat- vahiy temelli anlam verme. Kişi hem kendine hem topluma bağlı bir varlık olduğundan doğayla kurduğu ilişkiyi toplumla da kurmak ister. Kişinin toplumda nasıl davranması gerektiğini belirleyen, ona ahlaki değerleri öğreten kurallar bütünü vardır. Bu kurallar sayesinde zihniyet edinir. Zihniyet ise insan zihninin içinde hareket ettiği alandır. büyüsel ve olgusal zihniyet insandaki iki ayrı zihniyet türüdür bunlar birbirlerinden farklı olup toplumlara göre değişmektedir. insanda öz varoluştan önce gelmektedir bu durum kişiyi direkt Allah'a yönlendirir yüce varlığı düşündürür. Rab insanla konuşmuş onlara hayatlarını anlamlandırmaları için öncüler göndermiştir. İlk peygamberden son peygambere kadar hepsi aynı yolda ilerlemiş insanlara tevhid ilkesini anlatarak hayatlarını tanımlamaya yardımcı olmuşlardır. Din aynı kalmakla beraber hayatı anlamlandırmadaki uygulamalar değişmiştir.Bunun sebebi; insanın imtihan edilmesi ve Allah'ın halifesi olmasıdır.Anlam verme sürecinin son halkası olan Kur'an insandan okumasını, düşünmesini, anlamasını, yaşamasını isteyerek hayatı daha yaşanabilir kılmaktadır.
MEDİNE AKTAŞ 11040022/İDKAB2
KUR'AN NEDİR?
1-İNSANIN ANLAM ARAYŞI SERÜVENİ ;İnsan varolduğu günden bu yana sürkli olarak içinde dünyayı ve evreni tanımaya ve anlamya çalışmış,ancak bu çabası içşnde en az tanıyabldiği yine kendisi olmuştur.insandaki bu anlma merakı ve öğrenme arzusu insnı insan eden en büyk kuvvettir.yaşamak isteyen hiçbr insan,kendi eylmlerini,kendi harket tarzını anlmsız bulmaz.her insn kendisinde bir yetenek,eylemlernde bir anlam görr.bu yetenek ister olsun ister olmsın,hiçbir önmi yoktur.tarihten önceki zamnlardan bugüne kadr bütün insanlardaki inanma ve anlamlandırma hali aynıdır. 2-İNSANIN ANLAM ARAYIŞI NASIL GERÇEKLEŞİR?İnsnın anlm arayışındaki anlam kelimesi,insanın bütün yapıp etmelerini yöneten,insnın somut varlık bütününe ait,bu varlık bütününde temelini bulan fitri imkanlarından birini ifade etmktedir. 3-İNSANIN ANLAM ARAYIŞI VE KUR'AN'I KERİM ;Breyin kendi içinde hayatın anlamını keşfedip gerçekleştirdiği bir iç dünyası vardır,bir de bireyin kendini kuşatan,dışındaki varlıklar aleminde haytın anlamını keşfedip gerçkleştirdiği bir dış dünyasındaki başarıyla birlikte sağlar.İnsan hayatta denge ve düzn arar. Kur'anla hayatı anlamlandırmada bu denge ve düzen ahiret-dünya dengesi üzerine kurulmalıdır.
KUR'AN'IN BÜTÜNLÜĞÜ ÜZERİNE A)KUR'AN'IN KENDİ BÜTÜNLÜĞÜ İÇİNDE ANLAŞILMASI 1-Kur'an'ın Kur'anla Tefsiri ;Kur'an'daki müfred lafızların Kur'an'ın bütünlüğünden yarrlanarak açıklanması ve Kur'an'daki okuyanların zihinlerine yerleştirmeye çalıştığı kavramları Kur'an'i bütnlük içerisinde incelenmesi demektir.Bu bütünlük üç çerçevede ele alınır: a)Ayet Çerçevesi: Kur'an'ı anlamya çalışırken,kelimelerin cümlenin bütünlüğü içinde anlamaya çalışmaktadır.Çünkü bazen cümlenin unsrlarından herhangi biri değerlendirmeye alınmdığında, Kur'an'ın o bölümde iletmek istediğ mesaj tam bir anlaşılmamış olur. b)Siyak-Sibak Çerçevesi: siyak-sibak, peş peşe anlamına gelir.Kur'an bazı durumlarda aynı konuyla ilgili ayetleri peş peşe sralar.İşte bu siyak-sibakın gözardı edilmesi sonucnda herkes ayetlerden kendi fikrine uygun düştüğü kadrını alır ve Kur'an'ın fikir bütünlüğünü yok eder. c)Kur'an'ın Bütünlüğü Çerçevesi: Kur'an'ın en küçk parçası olan kelimeden başlayarak terkipler, cümller,belli konularda ayet grupları ve kıssalar gibi daha büyük Kur'an pasajlarının hepsi birbirine son derece bağlıdır.Kelimelerin gerek lügat anlamları gerekse Kur'an'i sistem içerisinde kazandıkları,yeni manların kavranması hep Kur'an'ın bütünü içinde mümkün olmaktadır. KUR'AN'I KENDİ BÜTÜNLÜĞÜ İÇİNDE ANLAMAYI ENGELLEYEN FAKTÖRLER Kur'an'ı kendi bütnlüğü içerisinde anlaşılmasını engelleyen ve onu odak nokta olmaktan çıkaran faktörleri iki grupta inceleyebliriz: 1)Subjektiflikten Kaynaklanan Hata (Önyargılı Olmak) Önyargılı olunmamakla, Kur'an'ı yorumlayanlrın, kendilerinin veya görüşlerini benimsedkleri önceki alimlerinin fikirlerni esas alarak değil, Kur'an'ı,Kur'an'ın düşünce sistemi içinde anlaşılması kestdilmektedir.Aksi taktirde en doğruya ulaştırdığı iddiasında ilahi Kelamın insanların peşin hükümle yormlamaları onun indiriliş gayesinin gözardı edilmesi demektir ki bu da Kur'an'ın rehber kitap olma özelliğni zedeler. 2)Metoddan Kynaklanan Hata ; Kur'an'ın kendi bütünlüğü içnde anlaşşılmasını engelleyen metoddan kynaklanan hatalar vardır.Bunlar: a-Kur'an'ı Kendi Fikri sistemi İçinde Yorumlamak İnsanlığa hayat vern,bütün insanlara hem dünyada hem de ahirette mutlu olabilmenin yollrını gösteren ilahi kelam konulardki zihniyetini verrken, muhttablarına kendisine has bir uslupla hitap edr. b)Bütüncül Yaklaşımdan Uzak Olmak; Kur'an'ın bir bütn olarak anlaşılmasında en büyük hatalrdan biri bütncü ve terkpçi olmayan yaklaşım tarzıdır.Bir ayet açıklananırken yönüyle ele alınıp bütünlük içinde ortaya konmak istendğinde gerçkten çok sayıda ayetin bir araya getirilip senteze gidlmesi gerekir.
Yasemin ŞAHİN 11040447 İDKAB-2
KURAN NEDİR ?(PROF.DR.AHMET NEDİM SERİNSU)
İnsanın gerçekten yaşamış olması ve insanın hayatını anlamlandırması önemlidir.İşte Kuran insanın gerçekten yaşamış olmasını ve hayatını anlamlandıran kitaptır.Yine ayrıca Kuran insanın hayatının her çağına hitap eden kutsal kitaptır.Bundan dolayı Kuranı Kerimi iyi anlamalı ve hayatımızın her anına taşımalıyız.Bunun için Kuran insandan okunmasını, anlaşılmasını,üzerinde düşünülmesini ve açıklanmasını ister.
Peygamber Efendimiz ümmi idi ama Peygamberimizede tebliğ ve tebyin görevleri verilmiştir.Peygamberimiz Kuranı tebliğ ve tebyin etmesinin yanında Kuran ayetlerini hem ezberlemiş hemde yaşamıştır.Kısacası Peygamberimiz Kuranı yaşayan bir beşerdir.
Sahabilere baktığımızda da ; sahabiler Kuranı hem anlamış hem yaşamış ve gittikleri yerlerde de bu eğitimi devam ettirmişlerdir.Bu eğitim sistemi tabiilere ve ondan sonra ki dönemlerede aktarılmış ve devam ettirilmiştir.
Kuran insanın hayatını anlamlandıran kitap olduğu için Kuran ile insanın tanışması gerekir.Çünkü Kuranda insanın hayatının her devresine yön gösterecek bilgiler vardır.
İnsan yatarılışından bugüne hep bir anlam çabası içinde olmuştur..İşte insanın bu özelliği yani merak ve öğrenme arzusu insanın en değerli özelliğidir.
İnsanın hayatının anlamlandırma çabası boş bir çaba değildir.İnsan bu arayış içinde iken diğer insanların yaptığı üretim faaliyetleri ile karşılaşır ve böylece insanın düşünce dünyası zenginleşir.İnsanın yapıp ettiklerine bir anlam verme çabası onun ortaya koyduğu bilinç olgusudur, insanın kendini ifaade etmesidir.
İnsan davranışlarını yönlendiren değerler vardır.Bu değerler :
1)YÜKSEK DEĞERLER:Doğruluk,iyilik,sadakat,adalet gibi değerler yüksek değerlerdendir.Bu değerler insana mutluluk verir ve çağdan çağa değişmezler.
2)ARAÇ DEĞERLER:Olması gereken değerlerdir ama araç değerler yüksek değerlerin üzerine geçerse o zaman insan için tehlike başlar.Çünkü insan makam para uğruna doğruluktan ayrılır.Bu nedenle araç değerlerde kendi ölçüsünde olmalı yüksek değerlerin önüne geçmemelidir.
3)ALIŞILAN DEĞERLER:Temelini toplum ve kültür hayatında bulan zamanla doğal olarak algılanan eylemleri yöneten değerlerdir.İnsan hayatına hangi değerlerle anlam veriyorsa o değerler insanın eylemlerine yön verir.
İnsan varoluşunu iç ve dış dünyada gerçekleştirir.İnsan hayatının anlamını üç yolla keşfeder.
Bunlar :
1)Amel ortaya koyarak:Eğer insan eylemlerini yüksek değerler çerçevesinde ortaya koyarsa iyi ve mutlu olur.
2)Bir şeyi sevmek.
3) Musibetlere karşı sabretmek.
İnsanın varlık koşulları vardır.Bunlar:
1)Ana zihniyet : İnsanın ana zihniyeti büyüsel zihniyet ve olgusal eleştirel zihniyet olmak üzere ikiye ayrılır.İnsanın ana zihniyetleri fıtridir.
2) Akıl yürütme
3)Alıştır
İnsan sürekli bilgi alışverişi halindedir.İnsan elde ettiği bilgilerle eylemlerini ortaya koyar.Bilgi insanların varoluşunun sebebidir.Bireylerin algılamaları farklı olduğu için bilgiyi alış şekilleride farklıdır yani algılamaları farklıdır.
İnsan hür bir varlıktır ve hür varlık olduğu için insan yanlış eylemlerde bulunabilir.Bu nedenle insanın doğru davranışlara yönlendirecek bir önder yada lider olması gerekir.
Ve sonuç olarak da şunları diyebiliriz.Kuran insanın dünyasına anlam katmak için gönderilmiştir.İnsan Kuranı tanımazsa boş şeylerin peşine düşer hem bu dünyasını hemde ahiretini mahveder.Bunun için insan Kuranla tanışmalı ve emir ve yasakları hayatına uygulamalıdır.Böyle bir kitap yazdığınız ve bizi bilgilendirdiğiniz için siz değerli hocamıza şükranlarımı sunarım.
Yasemin ŞAHİN 11040447 İDKAB-2
KUR’AN’IN BÜTÜNLÜĞÜ ÜZERİNE( PROF.DR.HALİS ALBAYRAK)
Kur’anın tefsiri yapılırken yine Kur’anın kendisini bu tefsir kaynakları içerisinde ele alırız. Kur’anın bütünlüğü
İçinde 3 yolla araştırma yapılır.
1)Ayet çerçevesinde
2)Siyak-Sibak çerçevesinde
3) Kur’anın bütünlüğü çerçevesidir.
Konuya ayet çerçevesi açısından baktığımızda ayetlerin birbirinden bağımsız değilde bir bütünlük açısından tefsiri yapılmalıdır.Bir ayetin tefsiri yapılırken konu ile ilgili bilgilerde göz önüne alınmalıdır.
2)Siyak-Sibak çerçevesinde ;aynı konuyu ele alan ve bazende ard arda sıralanan ateyleri birbirinden sıyırarak değilde anlam bütünlüğü açısından bakmalıyız.Mesela ayette geçen bir kelimenin gerçek mi yoksa mecaz anlamıyla mı kullanılmış bunu ayetlerin tefsirinden anlarız.
Ve son olarakta Kur’anın bütünlüğü çerçevesidir. Kur’anı Kerim konularına göre düzenlenmiş bir kitap değildir. Kur’anda sadece bir sureye bakarak bir konuyu açıklığa kavuşturamayız. Kur’an kendi içinde anlamlı ve uyumlu bir bütündür.Onun için Kur’anı anlamaya çalışırken sadece bir ayete değil konuyla ilgili ayetlere bir bütün içinde bakmak gerekir.
Kur’an insanın düşünmesi ister Kur’anın ayetlerini akıl yoluylada bazen açıklığa kavuşturabiliriz.
Kur’anı kendi bütünlüğü içinde anlamaya engel faktörler vardır.
Bunlar:
1)Hissi ve metodik faktörler:Hissi faktörler insanın iç dünyasıyla ilgilidir.Metodik faktörler ise akılla ilgilidir.
2)Ön yargılı olmak: Kur’anın iyi anlaşılması için Kur’ana önyargısız yaklaşmak gerekir.Çünkü Kur’anın açıklanmasında ve yorumlanmasında ön yargısız olmak vazgeçilmez unsurdur.Fakat bu sadece Kur’an da değil bizden önce ki alimlerin ve mezheplerin fikirlerine yada görüşlerine bir taassub şeklinde bağlanmaksızın onların Kur’ana aykırı olmayan fikirlerinden de faydalanmalıyız.Ön yargılı yaklaşımlar Kur’anın bütünlüğünün gözardı edilmesi demektir.Bu önyargılar insanlar arası düşünce ayrılıklarına yol açar ve insanların birbirlerine düşman olmasına neden olur.
3)Metoddan kaynaklanan hatalar
Ve sonuç olarak ;Kur’an insanlara kuru bilgiler sunmaz. Kur’an bütün insanlara hem dünyada hem de ahirette mutlu olabilmenin yollarını gösterir.Okuduğum bu iki kitaptada Kur’anın insanın hayatını anlamlandıran ve hayatına canlılık katan bir kutsal kitap olma özelliği taşıdığını gördüm. Kur’anı yaşamayan ve Kur’anla tanışmayan insanın hayatının boş şeyler etrafında döndüğünü söyleyebiliriz.
KUR’ AN NEDİR?
Kur’ an ‘ ı anlayabilmek için onu tüm yönleriyle açıkça ortaya koymak gerekir. Kur ‘ an ilimleri Kur’ an’ ın var olan yönleri hakkında bilgi verir. Bunun için Kur’ an ilimlerinin araştırması yapılmalı, somut bir şekilde bu gösterilmelidir.
İnsan her zaman hayatı anlamlandırmak için erişeceği bir hakikat fikri peşinde koşmuştur. İnsanın fıtri imkanlarını gerçekleştirmesinde hayatı anlamlandırmasından kaynaklanan farklılıklar vardır. İnsanın hayatı anlamlandırması Tanrı-tabiat ilişkisi içinde gerçekleşir.
Allah peygamberler aracılığı ile yarattığı insanla konuşmuş (vahiy) ve insanlığın fıtrata uygun hayatı anlamlandırmalar gerçekleştirebilmesi için rehberler göndermiştir.
Kur’ an ‘ ı hayat tecrübelerini örnek almak, mü’mine hayatın Kur’an-sünnet bütünlüğü içersinde anlamlı/ değerli kılınmasının bilgisini verir. Kur’ an insan olmanın , ‘kemale yürümenin ‘, hayatını anlamlandırırsa mümkün olacağının bilgisini somutlaştırır.
Kur’ an, bütün özellikleri ile insanın hayatını anlamlandıran, hayat veren bir kitaptır. Kur’ an ‘ın son derece özlü ve kapsamlı bir anlatımı vardır , az kelime ile birçok mana anlatır.
Kur’ an ayetler ve sürelerden oluşan bir kitaptır. Ayet kelimesinin Kur’ an ‘ı bir kavram olarak tarifi , Allah ‘ ın varlığına ve birliğine, peygamberlerin doğruluğuna işaret eden ,delil ve mucize’ dir. Sure’ nin lügat anlamı şudur ‘’ yüksek yer , bir kenti kuşatan sur , yüksek rütbe , mevki vs. Kur ‘ an bölümlerinin ‘’sure’’ olarak adlandırılması ile bu kelimenin sözlük anlamları arasında bir bağ vardır.
Kur ‘ an’ ı Kerim ilahi bir kitaptır. Kitab’ ın Kur ‘an isminden başka isimleri de vardır. Kur ‘an , Kur’ an ‘da ‘’el- Kitab’’ , ‘’el-Furkan’’ , ‘’ez -Zikr’’ olarak da geçer.
Kur ‘ an insanının bir başka deyişle kamil insanın gerçekleşmesi ise hayattan beklentilerin tümünün fıtratla ve vahiyle örtüşmesini gerektiriyor.
Hz. Muhammed ‘ i kıyamete kadar değişmez insan rehberi yapan , peygamberlerin sonuncusu olması kadar , Kur ‘ an ahlakı ile ahlaklanmış yaşayan bir Kur ‘ an oluşudur.
KUR ‘AN ‘IN BÜTÜNLÜĞÜ ÜZERİNE
Kur ‘an –ı Kerimin bir bütün oluşu , açık ve anlaşılır oluşu , çelişkiden uzak oluşu gibi özellikleri vardır.
Kur ‘ an ‘ın parçaları yerine göre birbirini tamamlayan ,yerine göre birbirini açıklayan nitelikleriyle ayrılmaz bir bütün oluşturur.
Kur ‘ an ‘ın kendi lisanından da anlayabileceğimiz gibi açık anlaşılır olduğunu görebiliriz.
Diğer bir özelliğiyle Kur ‘an çelişkiden uzaktır.İlahi bir kitap olarak kendine has ifade özellikleri taşır.Ancak bunu kavrayamamış okuyucu ayetler arasında tenakuz olduğunu sanabilir.Bu yanlış kavrayış Kur ‘an ‘ın gereği gibi anlaşılmamasından kaynaklanır.
Kur ‘an ‘da ilk başta çelişkili gibi görünen ifadelere rastlanabilir fakat onu kendi bütünlüğü içinde ele almak gerekir.
Kur ‘ an ‘ın Kur ‘ an’ la tefsiri söz konusudur. Yani onu konu olarak kendi içinde ayırıp genelde bir bütün olarak değerlendirmek gerekir.
Kur ‘ an’ ın kendi bütünlüğü içersinde değerlendirmek için subjektiflikten uzak durulmalı , ön yargılılı olunmamalıdır.
Şüphesiz Kur ‘an ‘ı baştan ayet ayaet tefsir etmek Kur ‘an tefsirinde bütüncü bir yaklaşıma ulaşmayı sağlar.
SERAP ÇELİK / 11040388
KURAN'IN BÜTÜNLÜĞÜ ÜZERİNE
- Kur'an insanlara yol gösteren her iki durumda mutlu olmayı sağlayan bir kaynaktır ve yol göstericidir. Kuran'ın içindeki konular birbirleriyle bağlantılıdır. Hep neden sonuç içerisinde yer almışlardır. Ancak Kur'anı, Kur'anla anlayabiliriz.
- Kur'an bütün olarak ele alındığı zaman üç kavram ortaya çıkmaktadır. Bunlar; Ayet, Siyak-sibak ve Kur'anın bütünlüğüdür.
-Ayetler bir bütün olarak ele alınır. Ayetlerde kesinlikle eklenti veya çıkarılma söz konusu değildir. Ayette olduğu gibi siyak-sibak ta da konu tek bir sureden değil o konuyu ele alan bir çok sure araştırılır.
- İnsanlar her zaman kendi düşüncelerini Kur'an dan önce tutmuşlardır. Ve Kur'anı kendi düşüncelerine göre hayatlarına sokmuşlar ve temellendirmişlerdir. İnsanlar böylece yanlış yola girmiştir. Kısacası Kuran amaç olmaktan çıkıp bir araç olmuştur. Bu da Kuranın bütünlüğünü bozmuştur.
- İnsanlar Kur'an a hep önyargılı ve amaçsız yaklaşmışlardır. Bu yüzdende Kuran hep yanlış anlaşılmıştır.
Kur an nedir?
Kur an a anlam arayışı
a) Kur an ı kerim indirilmeye başlanmasından itibaren okunası düşünülmesi anlaşılması ve yaşanması amacı ile bizzat hz peygamber tarafından açıklanmıştır. Yani hz peygamber bizzat kur anın yaşanabileceğini göstermiştir.
b) Yani kur anda ki sözleri bizzat yaşama uygulamışlar ve onları söz sahasından uygulama alanına taşımışlardır.
c) Bu bağlamdan insan kur anı anlamak ve onun tadbiki için kur an ilimlerini kullanırlar. bu ilimler sayesinde insan onu özel yada bütünsel bir bakış açısı ile değerlendirirler.
Araştırmanın amacı ve metodu
a) Araştırmanın amacı zaten sözü varlık sahasına uygulamak olarak tanımlanmıştır.
b) Kitabın ikinci bölümünde ise bu tanımın nasıl uygulandığı anlatılmıştır.
1) İnsanın anlam arayışı ve kur an ı kerim
A) İnsanın anlam arayış serüveni
1) Bu bölümde anlatılmak istenen insanın en ilkel varlık bile olsa kendini ve çevresini anlamaya çalışmasıdır.
2) Yani insan yaşayışındaki sırrı öncesini ve sonunu fıtratından gelen bir özellik olduğu için hep bir sorgulama için de olmuştur.
3) İnsanları inançları onların anlam arayışlarına verdikleri cevaptır.
4) Asıl anlatılmak istenen de budur zaten insanların anlam arayışları inandıkları din ile örtüşür ve din den beklentileri de bu yön de olur. Mesela fetihlerin asıl amacı Allah ın dinini yaymaktır ve hayatta kalmak için bir araç gibi gözükse de kimi müslüman devletler bunu bir yaşam gayesi olarak görür.
B) insanın anlam arayışı nasıl gerçekleşir.
1) İnsanın anlam arayışı anlam kelimesin de gizlidir nasıl mı ? anlam demek nesne veya olgunun neliği ve özünü ifade eder amaç ve gayesini gösterir
2) Eylemi sonucu insan yaptığı eylemde oluşan anlamı görür.
3) İnsan eylemleri sonucu anlam ortaya çıkarır ki bu da ameldir her insanın nesneye bakışı farklı olduğu içinse amelleri de farklı olur.
4) Eylemleri yöneten üç tane değer vardır bunlar 1.yüksek değerlerI( sevgi inanmak vs... )2.araç değerler (ilgi ve menfaat ) 3) alışılan değerler (zevk ve moda )
5) Anlam arayışı bir de insanın kendini bir ideale adası ile olur.
6) İnsanın nasıl anladığı da anlam arayışın da etkilidir. Yani demek istenen açık ve nettir insan ilkel bir toplum da yaşıyorsa ona göre anlam arayacak ileri bir toplum da ise eleştirisel bakabilecek olaylara.
B) İnsanın Anlam Arayışı ve Kur an ı Kerim
1) Buraya kadar anlatılanlar insan bir anlam arayışının varlığını ifade ettiği görülmüştür.
2) Kur an la insanın anlam arayışını karşılaşması ise insanın fıtratında gizli olduğu bu bölümde vurguşanmıştır. Yani Allah insanları belli bir fıtrata göre anlam arayışı içinde yaratmış ve vahiy aracılığı ile de bu anlam yolunu tarif etmiştir.
3) Bu insanın yaratılışından beri değişmeyen tek kanundur denebilir. Tevhid her peygamber aracılığı ile vurgulanmıştır.
4) Son bölüm de insanın değişmeyen fıtratı ve anlam arayışın da ki yol haritası ayetlerle gösterilmiştir.
1) kur an nedir ?
a) kur an bir kitaptır
1) Kur an hz. Muhammed e vahiy yolu ile peyderpey indirilmiş ve bize tevatür yolu ile nakledilmiş mushafa yazılı tanrı sözleriridir.
2) kur an hem okunulmasını ister hem de ilimleri toplayan kelam hayatımızı anlamlandıran her türlü manaları ve hakikatleri içiren hüküm ve hikmetleri toplayan kitap olarak tanımlanabilir.
3) insan varoluş için en temel ikası kur ana göre okumaktır.
4) kur an insanlığa yüksek ahlaki değerleri gösteren vahiy mahsulü bir kitaptır.
5) yani kur an bütün özellikleri ile insan hayatını anlamlandıran hayat veren bir kitaptır. Daha adında bile kendisini ve amacını bizlere göstermektedir.
6) herhangi bir kitapla ortak özellikleri iki kapak arasında olması ve sayfalarının yazılı olması söylenebilir. Ancak Allah kelamı olması, adını eşiz ve benzersiz olması metni her baskıda aynı kalır uslubu ve anlamı hiçbir edebi yada bilimsel esere benzemez tilaveti bıktırmaz usandırmaz olması onu diyer kitaplardan ayırır.
7) kur an başlı başına bir mucize olduğu için insanlar benzerini yerine getiremezler sürekliliği hiçbir çağda son bulamaz.
8) onun mu ciz olmasının amacı insanı insana anlatmak Allah ı insana anlatmak hayatı evreni insana tanıtmak yani insan hayatını anlamlandırmaktır.
9) kısacası kur an bir kitap olarak insan hayatını anlamlandırarak fıtratını gerçekleştirmesi ve mutlu olmasını sağlamak için gelmiştir.
10) aslında kur an her şeyi ile bir meydan okuyuştur.
b) kur an vahiy mahsulü bir kitaptır
1) vahiy bir bilgiyi bir işareti yazılı veya sözlü olarak muhatabına en hızlı ve en kestirme yoldan ulaştırmak anlamını ifade eder.
2) terim manası ile Allahın bütün varlıklara fıtratına uygun olarak emir ve yasakların bildirilmesidir.
3) vahiy hz. Peygambere üç şekil de gelirdi. 1-sadık rüya ile.2- Cebrail as asli şekli ile vahyi bildirirdi.3- veya hz musa ya olduğu gibi bir hicab arkasından.
4) vahiy hz. Peygamber tarafından olduğu gibi aktarılmıştır. Onun üzerinde ki sorumluluk açıklamaktı.
5) vahiy indikten sonra artık hz peygamber onu anlamak ve yaşamak ve örnek olmakla yükümlü olmaktadır.
c) kur an ayetlerden ve surelerden oluşan bir kitaptır
1) ayet kur an da mucize açık alamet ibret belirti delil hayrete bırakan görülmemiş iş olarak tanımlanır. Kur an anlamı olarak ise ayet Allah ın varlığını birliğini ispat etmeyi gaye edinen delillerden çoğunlukla ayet diye söz edilir. Kelam da bu ayetlere gaye ve nizam denilir. Peki bu ayet-delillerin muhatabı kimdir? Tabi ki insandır.
Mucize nedir ?
Mucize peygamberlerin Allah tarafından gönderildiklerini ispat a yarayan doğa üstü olay ve olgulardır. Peki onun muhatabı kimdir ? o da insan . mucizeyi inanma eylemini fıtri olarak idrak eden insan anlayabilir. Onu inanma eylemini fıtratını tersi yönde kullanan kişi mucizeyi ancak nandını artırmak için kullanan insan onu anlayamaz.
Kıyamet alametleri
Kıyamet alametleri kur anın belli bölümlerim de yer alır. Kıyamet kopunca önceden iman etmemiş kişilerin kıyamet zamanı imanları onlara bir fayda sağlamayacaktır.
Kur anın tamamı yada belli bölümleri
Kur anın tamamına da ayet denilir. İnsan açısından ayet Allah a yönelten ona gidişinde iz ve işaret veren her şeydir. İnsan hayatına anlam vermesi ve kendi fıtratına uygun hareket etmesi için etrafında evrende var olan düzeni ( kevni ayeti ) gören insan için bu ayete delalet eden yada kanıt oluşturan (kavli ayet ) vahiy ile insana bildirilir.
2) kavli ayet kur an ayetidir. Kevni ayet ise Allah ın varlığına ve birliğine delalet eden doğada ki düzen ve nizam ı işaret eder.
Sure kelime ve terim anlamı
Kelime anlamı yüksek yer bir şehri kuşatan sur, mevki makam anlamlarına gelir.
Terim anlamı ise ayetlerden meydana gelen başı ve sonu bulunan mustakil kur an bölümlerine denir.
d) kur an da kur an
1) Kur an hz. Muhammed e vahiy yolu ile peyderpey indirilmiş ve bize tevatür yolu ile nakledilmiş mushafa yazılı tanrı sözleriridir. Diye tarifi yapılmıştır .
SONUÇ
İnsan farkında olsun yada olmasın insan modeli ve çağdaş yaşamı hep aramış ve bunu hep sorgulamıştır. Ancak insan fıtratını ve benliğini göz ardı ederek yapmış olduğu bütün tanımlar eksik kalmıştır. Bu anlam arayışını sonuç vermesinin yegane yolu ialhi mesajdır. Çünkü tanrı yarattığı insanı fıtratını en iyi bilen olara ona yegane mutluluğu ancak o sağlayabilir ve insanı yapması gerekene yöneltebilir.
İdiris Küçükoğlu
11040249
İDAKB-II
Kur’an
Nedir?
İnsan fıtrat
gereği hayatına bir anlam yüklemek ister ve bunun çabası içerisndedir sürekli
olarak. Aksi takdir de hayatını idame ettiremez ve bir boşluğa düşer. İnsanlar bu
arayış içerisinde değişik yollar ve yöntemler geliştirmiştir. Bunun sonucunda ise
kimi doğru yolu Allah Teala’yı kimi ise farklı şeylere inanmayı tercih
etmiştir. Ve hayatını da bu şekilde devam ettirmiştir. Allah peygamberleri
aracılığuyla yaratmış olduğu insanlarla konuşmuş yani onlara vahiy
göndermiştir. insanlığın fıtrata
uygun anlamlandırmalar gerçekleştirebilmesi için rehberler göndermiştir.
İnsanın hayatını anlamlandıran bu ışık, ilk peygamber Hz. Adem'den son
peygamber Hz. muhammed'e kadar aynı ilkeyi, "Tevhid" tekrar etmiştir. Kur’an insanı imana zorlamaz yalnızca özünü kullanıp sahip
olduğu hürriyetle okumasını, düşünmesini, anlamasını ve sonunda da bunu
yaşamasını ister. Yani Allah Teala bizden Kur’an’ı oku-düşün-anla-yaşa
döngüsü içerisinde algılamamızı ve haytımızı da buna göre devam ettirmemizi
ister. Kur’an, insandan
varolma bilincinin farkına varmasını, Allah’a yönelmeyi istemektedir.
Kur’an’ın Bütünlüğü Üzerine
Kur’an bir bütündür. Nasıl ki herhangi bir işi yaparken onu
tam olarak anlayıp yapmayı tercih ediyor öyle olmasını istiyorsak Kur’an
hükümlerinde Kur’an’da geçen olayları okuyup incelerkende aynı şekilde
davranmalıyız. Yani ben zekat vermem ama namaz kılarım demek mümkün değildir. Ya
da sabah nazmazına kalkmak zor oluyor ona kalkmasam da olur diğerlerini kılarım
demek olmaz. Kur’an hayatı tamamen kapsayan, insanları aydınlatan, bu dünyada
ve ahrette mutluluğun yollarını gösteren bir kitaptır. Yalnızca belli konuları
işlemez. Kur’an’ın parçaları iç içedir. Birbirlerini tamamlar, açıklarlar. Yani
Kur’an’ın Kur’an’sız yorumlanması mümkün değildir. Kur’an’da
ayetler farklı çerçevelerle ele alınmazsa zaman, mekan ve şartlara göre
değerlendirilmezse insanlar Kur’an’da bir çelişki olduğu zannına kapılabilir. Çünkü
ayetler mecaz anlamlı ya da birçok anlam içeriyor olabilir. Fakat Kur’an’ın
bütünlüğü içerisinde bir tutarsızlık, çelişki söz konusu değildir. Farklı
yorumlara açık olması, özlü ifadelerle mana zenginliğine sahip olduğunu
gösterir.
Kur’an
Nedir?
İnsan
fıtrat gereği hayatına bir anlam yüklemek ister ve bunun çabası içerisndedir
sürekli olarak. Aksi takdir de hayatını idame ettiremez ve bir boşluğa düşer.
İnsanlar bu arayış içerisinde değişik yollar ve yöntemler geliştirmiştir. Bunun
sonucunda ise kimi doğru yolu Allah Teala’yı kimi ise farklı şeylere inanmayı
tercih etmiştir. Ve hayatını da bu şekilde devam ettirmiştir. Allah
peygamberleri aracılığuyla yaratmış olduğu insanlarla konuşmuş yani onlara
vahiy göndermiştir. insanlığın fıtrata
uygun anlamlandırmalar gerçekleştirebilmesi için rehberler göndermiştir.
İnsanın hayatını anlamlandıran bu ışık, ilk peygamber Hz. Adem'den son
peygamber Hz. muhammed'e kadar aynı ilkeyi, "Tevhid" tekrar etmiştir. Kur’an insanı imana zorlamaz yalnızca özünü kullanıp sahip
olduğu hürriyetle okumasını, düşünmesini, anlamasını ve sonunda da bunu
yaşamasını ister. Yani Allah Teala bizden Kur’an’ı oku-düşün-anla-yaşa döngüsü
içerisinde algılamamızı ve haytımızı da buna göre devam ettirmemizi ister. Kur’an, insandan varolma bilincinin
farkına varmasını, Allah’a yönelmeyi istemektedir.
Kur’an’ın Bütünlüğü Üzerine
Kur’an bir bütündür. Nasıl ki herhangi bir işi yaparken onu
tam olarak anlayıp yapmayı tercih ediyor öyle olmasını istiyorsak Kur’an
hükümlerinde Kur’an’da geçen olayları okuyup incelerkende aynı şekilde
davranmalıyız. Yani ben zekat vermem ama namaz kılarım demek mümkün değildir.
Ya da sabah nazmazına kalkmak zor oluyor ona kalkmasam da olur diğerlerini
kılarım demek olmaz. Kur’an hayatı tamamen kapsayan, insanları aydınlatan, bu
dünyada ve ahrette mutluluğun yollarını gösteren bir kitaptır. Yalnızca belli
konuları işlemez. Kur’an’ın parçaları iç içedir. Birbirlerini tamamlar,
açıklarlar. Yani Kur’an’ın Kur’an’sız yorumlanması mümkün değildir.
Kur’an’da ayetler farklı çerçevelerle ele alınmazsa zaman, mekan ve şartlara
göre değerlendirilmezse insanlar Kur’an’da bir çelişki olduğu zannına
kapılabilir. Çünkü ayetler mecaz anlamlı ya da birçok anlam içeriyor olabilir. Fakat
Kur’an’ın bütünlüğü içerisinde bir tutarsızlık, çelişki söz konusu değildir. Farklı
yorumlara açık olması, özlü ifadelerle mana zenginliğine sahip olduğunu
gösterir.
KUR'AN'IN BÜTÜNLÜĞÜ ÜZERİNE 1.BÖLÜM
Kur ‘ an açıklaması gerekli hususlar getirilmeyerek yapıldığı zaman ihtilaflara sebep olmuştur. Bu da okuyucuların Kur'an'ı gerektiği gibi araştırmadan yorumlaması sonucunda olur.
Kur'an kesinlikle çelişkiden uzak mükemmel bir ilahi kitaptır.
Kur'an'ın Kur'an'la tefsirinde yine Kur'an'ın özüne bakılmalı,o bir bütün olarak değerlendirilmelidir.
Genel olarak Kur'an'ın parçaları birbirini tamamlar ve kendi içerisinde bir bütünlük meydana getirir.Bu bütünlüğü kavrayabilmek için birtakım faktörler vardır. Bunun başında yanlış yorumlamaları önlemek için önyargılardan kaçınmak gelir.
Kur ‘ an hem lafız hem mana yönüyle birbiri ile uyum içersinde ifadelerle yüklüdür
SENA SAVAŞ - 11040285 / İDKAB-2
KURAN NEDİR?
- Bu konuyu daha iyi anlayabilmemiz için kendimize sormamız gereken ilk soru bence; İnsan nedir? Sorusu olmalıdır.
- İnsan fıtratı gereği kendisini ve bu hayatta bulunma amacını merak eden hayatı anlamlandırmaya çalışan bir canlıdır. Bu merak duygusu ve hayatı anlamlandırma çalışması doğuştan gelmektedir.
- İnsanın anlam arayışı, tabiat kaynaklı ve vahiy temelli olmak üzere ikiye ayrılır. Vahiy temelli anlam arayışı aşkın varlık olan Allah'a iman edip, hayatını buna göre anlamlandırmaya çalışarak gerçekleşmektedir.
- Allah biz insanlara yönümüzü kaybetmeyelim diye, Peygamberler ve onlarla birlikte kitaplar göndermiştir. İşte burada ‘Kuran nedir?' sorusunu kendimize sorabiliriz.
- Kuran yaradanın sözleri olduğuna iman ettiğimiz, insan davranışlarını düzenleyip, hayat amacımızı bulmaya yardımcı olan İlahi kitaptır. Kuran sadece Arapçası okunup bununla yetinilecek bir kitap değildir. Onu kendimizde canlandırmalı, davranışlarımıza yansıtmalı ve İslam ahlakı üzerine yaşamalıyız.
- Bu şekilde değerlendirecek olursak, bizim için en güzel örnek Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed'tir. Eğer bizler de Peygamberimizin yaptığı gibi Kuran'ı rehber edinir onu kendimize yansıtır ve onun kendimizde hayat bulmasını sağlarsak, hem hayatı daha iyi anlamlandırmış oluruz hem de böylece kurtuluşa ermiş oluruz.
KURAN'IN BÜTÜNLÜĞÜ ÜZERİNE
- Kuran parça parça değil bir bütün olarak incelenmeli ve anlamaya çalışılmalıdır. Kuran'ı tefsir ederken en fazla özen gösterilmesi gereken husus, bütünlüğünün korunmasıdır.
- Bir ayetin açıklamasını bir başka surenin ayetinde görmek mümkündür. Bu da her ayetin, her surenin birbiriyle bağlantılı olduğunu göstermeye yetmektedir. Bu sebepledir ki Kuran'ı bir bütün olarak ele almak şarttır.
- Kuran'ın bütünlüğünün korunması 3 şekilde gerçekleşmektedir. Ayet çerçevesinde, Siyak-Sibak çerçevesinde ve Kuran'ın bütünlüğü çerçevesinde.
- Ayet çerçevesi: Bir ayetin yarısını kesip ayetin yarısını söyleme şansımız yok. O ayetin tamamını ifade etmek zorundayız. Mesela; "Abdestsiz namaz kılmak haramdır" ayeti, biz bu ayeti ‘namaz kılmak haramdır' şeklinde ifade edemeyiz. yanlışa düşmüş oluruz.
- Siyak-Sibak çerçevesi: Bir ayetin sadece kendinden yola çıkarak değerlendirmede bulunmamız yanlış olur. İçkinin yasaklanması nasıl bir ayet ile olmamıştır ve üç ayet ile gerçekleşmiştir. Biz de ilk ayeti okuyup değerlendirmemizi buna göre yapamayız. Ayetleri bir bütün olarak değerlendirmeliyiz.
- Kuran'ın bütünlüğü çerçevesi: Kuran'da her kelime, her ayet ve her sure birbiri ile uyum içerisindedir. Kendi bütünlüğü içerisinde anlaşılmaya çalışılmalıdır.
KURAN'IN BİR BÜTÜN OLARAK İNCELENMESİNE ENGEL FAKTÖRLER
- Subjektiflikten kaynaklanan hatalar, yani insanın ön yargıları Kuran'ın anlaşılabilmesi için ön yargılardan kurtulmamız gerekir.
- Metottan kaynaklan hatalar, bütüncül bir yaklaşımdan uzak olup, tefsiri ayetlerde sınırlı tutmakta büyük bir hatadır.
KURAN NEDİR ? 1.BÖLÜM
İnsan,bitmek bilmeyen bir anlam merakı ve öğrenme arzusu içerisindedir.Yaratılışı gereği hayatının anlamını arayan, varoluşunu ve bunun nedenini sorgulayan bir varlıktır.Fıtratındaki kabiliyetleri kullanarak hayatının anlamını bulmaya ve varoluşunu gerçekleştiremeye çalışmıştır.İnsanın eylemlerinin bir anlamı vardır. Kişinin eylemlerini anlamlandıramamış olması, bir amaç doğrultusunda yaşamıyor olması demek; var olan, insan hizmetine verilmiş her şeyin bir anlamının olmadığı anlamına gelir. Bir amaç doğrultusunda yaşamak hatta onun uğrunda ölümü göze almak yaşamak isteyen insanın en önemli özelliğidir Kimi insan yüksek değerlerle eylemlerine yön verirken kimisi de araç eylemlerle hayatına yön vermiş ve dünyevileşmiştir.Yani insan tarih boyunca hayatını anlamlandırabilmek için bir eylem ortaya koymaya ,bir amaca tutunup bir insanı sevmeye ve karşılaştığı zorluklara direnerek sabretmeye çalışmıştır.
İnsan bu dünyaya gönderildiği günden beri hayatına yön verecek ve hayatını gerçekten anlamlı kılacak bir rehbere ihtiyaç duymuştur.İşte Kur'an bu ihtiyaçlara cevap verecek şekilde gönderilen en son ve bütün insanlığı kuşatan evrensel mesajlar topluluğudur.İnsanın hayatı anlamlandırmasının iki yönde gerçekleşir.Bunlardan ilk ben merkezli diğeri fıtrat-vahiy temelli olarak gerçekleşir. Cenab-ı Hak insanlara merhametinin bir göstergesi olarak gönderdiği kitapları onlara öğretecek,açıklayacak rehberler göndermiştir.İşte bunlar peygamberlerdir.Kur'an,insandan hayatını anlamlı kılması,fıtri imkanlarını en güzel şekilde değerlendirmesi için ondan şu üç şeyi istemektedir.Oku! yani hem Kur'an'ı ve onun bir nev'i cisimleşmiş hali olan kainatı oku.Düşün! İndirilmiş herbir ayet üzerine dikkatli bir şekilde.Anla! Okuduğun ve üzerinde düşündüğün herbir ayeti tam olarak aklına ve kalbine kabul ettir.Ve son olarak da ihlasla,samimi bir şekilde yani gerçek anlamda onu yaşa.
İnsan bu dünyaya gönderildiği günden beri hayatına yön verecek ve hayatını gerçekten anlamlı kılacak bir rehbere ihtiyaç duymuştur.İşte Kur'an bu ihtiyaçlara cevap verecek şekilde gönderilen en son ve bütün insanlığı kuşatan evrensel mesajlar topluluğudur.İnsanın hayatı anlamlandırmasının iki yönde gerçekleşir.Bunlardan ilk ben merkezli diğeri fıtrat-vahiy temelli olarak gerçekleşir. Cenab-ı Hak insanlara merhametinin bir göstergesi olarak gönderdiği kitapları onlara öğretecek,açıklayacak rehberlergöndermiştir.İşte bunlar peygamberlerdir.Kur'an,insandan hayatını anlamlı kılması,fıtri imkanlarını en güzel şekilde değerlendirmesi için ondan şu üç şeyi istemektedir.Oku!yani hem Kur'an'ı ve onun bir nev'i cisimleşmiş hali olan kainatı oku.Düşün!İndirilmiş herbir ayet üzerine dikkatli bir şekilde.Anla!Okuduğun ve üzerinde düşündüğün herbir ayeti tam olarak aklına ve kalbine kabul ettir.Ve son olarak da ihlasla,samimi bir şekilde yani gerçek anlamda onu yaşa.
KUR’AN’IN BÜTÜNLÜĞÜ ÜZERİNE 1.BÖLÜM
Kur’an yüce yaratıcının Cebrail aleyhiselam vasıtasıyla Hz. Peygamber’e bildirmiş olduğu ilahi kitaptır.İnsanlara dünya ve ahirette sadet selamete ulaştıra bir rehberdir.başından sonuna kadar bütün özellikleriyle bir bütün olarak aynı mesajı vermektedir. Kur'an'ın bütünlük içerisinde anlaşılabilmesi ancak Kur'an'ın Kur'an'la tefsiri ile olabilmektedir.
Kuran'ın Kuranla tefsiri denildiği zaman konuların Kuranı bütünlük içerisinde ele alınıp incelenmesi ifade edilmektedir. Kuranı bütünlük içerisinde ki inceleme üç çerçevede ele alınmaktadır. Bunlar; ayet çerçevesi, siyak- sibak çerçevesi ve Kuran'ın bütünlüğü çerçevesidir.
1) Ayet bütünlüğü; her şeyden önce Kur’an’ı anlamaya çalışırken ayete, o ayetin bütünlüğüne, ayette geçen kelimelerin hangi anlamda kullanıldığına dikkat çekmek çok önem arz eder.Kelimeleri ve terkipleri, önce cümlenin bütünlüğü içinde anlamaya çalışmak gerekiyor. Kuran'ı anlarken öncelikle cümle ve ayet bazında anlatılmak gerekmektedir. Eğer biz ayetin devamını dikkate almadan anlamaya kalkışırsak, farklı bir sonuca varırız ki bu da Kuran'ın bize vermek istediği şey değildir.Allah(c.c)Kur’an’ı öyle bir Arapça ile indirmiştir ki herhangi bir kelimede bir harflik bir değişiklik dahi o cümlenin anlamını değiştirir.
2) Siyak-sibak bütünlüğü; Kur’an ayetlerinde geçen herhangi bir ifadenin, o ifadenin anlamını açıklığa kavuşturacak önceki ve sonraki ifadelere, siyak sibak denilmektedir .Kur'an bazı durumlarda aynı ayetleri peş peşe sıralayabiliyor. Ardarda gelen bu ayetlerin anlatmak istediği ortak mesaj vardır. Biz bu ayetlerin sıralanışını bölersek anlamı değişebilir bu bütünlük bozulabilir.Kendi doğrularını Kuran'a onaylatmaya çalışanların, ifadeleri çoğunlukla siyak-sibak bütünlüğünden soyutlanarak anlamaya çalıştıkları bir durumdur.
3) Kuran'ın Bütünlüğü Çerçevesi
Kuran, en küçük parçasından, en büyük parçasına kadar fikri bir uyumluluğa ve bütünlüğe sahipti r. Kur'an'ı kendi bütünlüğü içinde anlamaya engel olan birkaç husus vardır.Bumlardan biride Kur 'ana genel bakılmamasıdır.Oysaki kur' an tüm insanlığa seslenir. Bir pencereden bakmak yerine genel bakmalıyız. Diğer husus insanların kur' anı tefsir ederken ona ön yargılı bakmaları ve bu yüzden nesnel olamamalarıdır. Bir görüş benimseyip o görüşün etkisiyle kur 'anı anlamaya çalışmak yanlıştır. Kuran, üslubu icabı, kendisini açıklarken okuyucularını hazırcı bir yaklaşıma götürmez. Üzerinde derin düşünülmesini ister.
ZÜHRE YETİM/11040345/İDKAB-2
KUR´AN NEDİR? 1. BÖLÜM
GİRİŞ
Kur´an tüm insanlığa hitap eder.Hiçbir zaman önemini ve güncelliğini kaybetmeyen yegane kitaptır.Bunun için Kur´anı anlamak ve yaşamak çok önemlidir, O´ nu anlamamız ve hayatımıza katmamız dört şeyle gerçekleşir; okumak, üzerinde düşünmek, anlamak ve son aşama olan yaşamak.Müslümanların bu aşamalardaki somut örneği Hz. Peygamberdir, ümmi olmasına rağmen Kur´anı bizzat yaşamış ve sahabeye de bu şekilde öğretmiştir.Bu anlayış ve çabalar sonucunda günümüze kadar Kur´an ilimleri olarak gelmiş her nesil de bu ilimlere kendinden bir şeyler katmıştır.Kur´an ilimlerinin her biri Kur´anın farklı bir yönünü ele alır ve inceler.
Kur´an bizim hayatımıza yön veren bir kitaptır.Asırlar boyunca insanlar Kur´ana yaklaşımlar getirmiş ve O´nu anlama faaliyetlerini sürdürmüşlerdir.
1.İNSANIN ANLAM ARAYIŞI VE KUR´AN-I KERİM
A.İnsanın Anlam Arayışı Serüveni
İnsanlar sürekli varlığa ilişkin sorular sormuş,merak etmiş ve hayatlarında bir anlam arayışı içine girmişlerdir.Zaten yapılan araştırmalarda insanın bir amaca ihtiyaç duyduğunu saptamıştır.İnsanlar hakikati peşine düşmüş sorular ve cevaplar birbirini kovalamıştır.Filozofların düşünceleri insanlar üzeride etkili olmuştur.İnsanın anlamlandırma çabalarına kendisi de etkilenmiş hatta insanın ilgi odağı yine kendisi olmuştur.
B. İnsanın anlam arayışı nasıl gerçekleşir?
Anlamı insan davranışlarını yönlendiren ,uğruna yaşanılacak şeyin cevabını veren bir kavramdır.İnsan yaşamın içinde düşünen bir varlıktır.Olaylar üzerinde fikir sahibi olur,yaşar anlamaya çalışır.Buna göre gören insandır.Hayatını ve onun anlamını sorgular. İnsan varolmanın bir gereği olduğundan nesne ile ilişki içindedir.İnsanlar bazen aynı şeylerden farklı manalar çıkarabilirler.Bu durum onların alışlarıyla ilgilidir.Her insanın bilgi seviyesi ,içinde yaşadığı ortam ve kültürel farklılıklarından dolayı algılarında farklılıklar vardır.İnsanın davranışlarını belirleyen üç tane değer vardır.
1.Yüksek değerler: İnsanda doğuştan bulunan bir değerdir.Sevgi,güven,masumluk...Yüksek ahlakı değerlerde çatışma olmaz ,toplumda huzuru sağlar.
2.Araç değerleri: Menfaatcı düşüncenin değerler kategorisidir,doğuştan gelirler,fayda ,çıkar,kıskançlık...Kavga ve huzursuzluğa neden olur.
3.Alışılan değerler: Doğuştan değil,sonradan kazanılan değerlerdendir.Alışkanlıklar,zevkler ...Burada insan çok fazla düşünmeden otomatik olarak gerçekleştirdiği değerler bütünündedir.
İnsanın tam olarak kendini gerçekleştirmesi için ç ve dış dünyasının dengeli ve bir bütün olması gerekmektedir.
Kavramlar her insanda farklı bir anlama gelir. Kavram insanın zihninde nasıl şekil alıyorsa o olur.
İnsanda iki tane ana zihniyet vardır.Büyüsel zihniyet,olgusal ve eleştirisel zihniyet.Ana zihniyetler doğuştan verilmiştir,sonradan kazanılmaz ,birbirinin zıttı veya devamı da değildir. İnsanlar devamlı birbiriyle bilgi iletişimi içindedir. Bilgi insanın varoluş sebebidir, öğrendikleriyle yeni düşünceler ve davranışlar endir. Bilgiyi anlama farklılığı alışkan kaynaklıdır. Alış doğuştandır. Yani değiştirilemez. Kültürün kaynağı da bilgidir. Bu bilgiler farklı yönlerden bakılmadığında değişik alanlar oluşturur, bu şekilde bilgi türleri ortaya çıkar. Bilgi türleri ortak kullanıldığında ise ortaya kültür çıkar. Kültür iki çeşittir.
Özgü Kültür: O'nu meydan getiren millete özgüdür. O milletin kullandığı ortak kullanılmayan kültürdür.
Ortak Kültür: Herhangi bir millete aidiyetlik taşımayan tüm milletlerin ortak kullandığı kültürdür.
C.İNSANIN ANLAM ARAYIŞI VE KUR'AN-I KERİM
Her insanın fıtri imkanları ve farklı bir yaşamı vardır. İnsanın hayatını anlamlandırması aynı nesneyle gerçekleşmez. İnsanlar fıtri kabiliyetlerinin kaynağı olarak iki şeyi görmüşlerdir. Biri tabiat diğeri de Tanrı'dır.
Fıtri kabiliyetlerinin kaynağını tabiat olarak görenler. Ben merkezli anlam verme, Tanrı olarak görenler ise fıtrat-vahiy temelli anlam verme olarak anlamlandırma çabalarına yön vermişlerdir. Ben merkezli anlam verme kendi içinde çelişik ve tutsak bir yapı oluşturur. Filozof ve düşünürler bu alanın ilham kaynağıdır.Fıtrat-vahiy temelli anlam verme ise bütüncüldür.Hz.Adem'den peygamberimiz Hz.Muhammed ‘e kadar aynı mesaj verilmiştir."Tevhid inancı".Her çağda hayatı anlamlandırmada Tevhid ön plana çıkmıştır.Bütün peygamberlerin verdikleri mesajların içeriği hep aynı kalmış sadece uygulama yönünden değişmeler olmuştur.
İnsanın yaratılış amaçları sorgulandığında önümüze iki tane cevap gelmiştir.
1.İnsan imtihan edilen bir varlıktır, insan akıllıdır ve davranışlarını yerine getirmede seçme özgürlüğü vardır. Aklı ve seçme özgürlüğü ile iyi olan davranışı yerine getirme ve kötü olan davranıştan kaçınma özelliğine sahip olduğu için sorumlu bir varlıktır.
2.İnsan, Allah'ın yeryüzündeki halifesidir. İnsan tüm varlık özelliklerini kendinde toplamıştır. Tabiat düzenini sağlama emrine verilen varlıkları davranışları ile sorumludur.
KUR' ANIN BÜTÜNLÜĞÜ ÜZERİNE 1.BÖLÜM
GİRİŞ
A.KONUNUN ÖNEMİ
Kur'an tefsirinin ilk kaynağı Kur'andır. Kur anın yine Kur'anla tefsir edilmesi önemlidir. Peygamberimiz ve ashabı da bu şekilde yapmışlardır. Kur'an diğer kitaplarda olmayan kendine özel üslubuyla zaten bunu gerekli kılmıştır. Birçok tefsir bu şekilde oluşturulmuştur.
B. GAYE ÜZERİNE
Kur'an bir bütündür. Bunun için kur'an kendi bütünlüğü içinde açıklamak durumundadır. Kur'an çelişkilerden uzak bir kitaptır. Doğru anlaşılması ve açıklanması gerekir.
C. METOD ÜZERİNE
Kur'anın Kur'anla tefsirinde önemli olan Kur'anın kendisinin nasıl açıkladığıdır. Kur'an bu durumda ana kaynaktır. Kur'anın doğru anlaşılabilmesi için önyargı ve diğer müfessirler düşüncelerinin etkisinden uzak olması gerekir. Yani objektif olmalıdır. Kur'anın Kur'an ile tefsiri en doğru sonuca götürecek yoldur.
Ç.KUR'ANIN BAZI ÖZELLİKLERİ
• Kur'an kendi içinde bir bütündür.
• Kur'an açık ve anlaşılır bir kitaptır.
• Kur'an çelişkiden uzaktır.
1.KUR'AN'IN BİR BÜTÜN OLUŞU
Kur'an yapı ve içerik olarak diğer kitaplardan bambaşka sayılabilecek özelliklere sahiptir. Bu Kur'an'ın ilahi bir kitap olmasının sonucudur. Ayetler genellikle iç içe veya birbirinin devamı şeklindedir. Bu yüzden parçalanması ya da bölümlere ayrılması söz konusu değildir. Kur'an'ın her ayetinin kelimelerinin hatta harflerinin bir işlevi vardır. Bunlar birbirinden ayrıldığında bambaşka bir anlam ortaya çıkar.
Mekki ve Medeni olan ayetler de birbiriyle bağlantılı bir bütün oluşturur. Mekki ayetler, Medeni ayetlerden biraz daha ayrıntılıdır; ve onun açıklaması niteliğindedir. Bir konu Kur'an'ın çeşitli yerlerinde dağılmış vaziyette bulunabilir. Tüm bunlar Kur'an'ın ayrılmaz bir bütün olduğunun kanıtı niteliğindedir.
3.KUR'AN'IN ÇELİŞKİDEN UZAK BİR KİTAP OLUŞU
Kur'an'ın özgün bir üslubu vardır. Bunu bilmeyenler Kur'an ve O'nun çelişkisizliği konusunda da bilgi sahibi olmayabilirler. Buna işgal, böyle sayılan durumlara da müşkil denmektedir. Böyle sanılmasının çeşitli nedenleri vardır. İki ayrı konunun aynı şeyi anlattığı düşüncesi ile çelişkiye düşme, mecaz ve gerçek yani temel anlamı olan kelime ve cümleleri karıştırma, zaman ve mekan farklılıklarını dikkate almama vb durumlar dikkate alınmadığında ortaya çok karışık bir yapı çıkar. Bazı insanlar da Kur'an'ın bu yapısını suistımal etmiştir. Kur'an doğru anlaşılmaya çalışıldığında bu gibi çelişkilerin bulunmadığı fark edilecektir.
1.BÖLÜM
KUR'AN'IN KENDİ BÜTÜNLÜĞÜ İÇİNDE ANLAŞILMASI
A.KUR'AN'IN KUR'AN'LA TEFSİRİNDEN NEYİ ANLIYORUZ?
Kur'an'ın kelimeleri, ifadeleri ve lafızlarının Kur'an'ın diğer yerlerdeki açıklanmış hallerinin kullanılarak kendi bütünlüğü içinde değerlendirilmesidir. Bu değerlendirme 3 bakımdan ele alınır: ayet çerçevesi, siyak-sibak çerçevesi, Kur'an'ın bütünlüğü.
1.Ayet Çerçevesi
Ele alınan kelime veya ifadenin kullanıldığı yer bakımından incelenmesidir. İlk önce buraya bakılır, ifade yanındakilerle beraber değerlendirilir.
2.Siyak-Sibak Çerçevesi
Herhangi bir kelime veya ifadeden önceki ve sonraki ifadelerin incelenmesine denir. Ayet gruplarının bazen bir anlam birliği vardır. Söz konusu ayet diğerlerinden ayrı incelendiğinde hata ve farklılıklara yol açabilir.
3.Kur'an'ın Bütünlüğü Çerçevesi
Kur'an'ın tüm parça ver bölümleri itibariyle bir fikri birliğe sahiptir. Bu yüzden Kur'an kendi bütünlüğü içinde değerlendirilmelidir. En küçük parçası ortadan kaldırıldığında diğerleri anlam karmaşası yaşayacaktır. Tüm bunlar nedeniyle hiçbir ayet veya ifade bağlamından koparılarak ayrı bir şekilde ele alınamaz, alınmamalıdır.
B.KUR'AN'IN KENDİ BÜTÜNLÜĞÜ İÇİNDE ANLAMAYA ENGEL FAKTÖRLER
1.Genel Olarak
Kur'an'ın rehber bir kitap olarak çeşitli boyutları vardır. İnsanlara yönergeler verir. İnsanların yapıp-etmeleri üzerinde etkilidir, hüküm çıkarmada en sahih kaynaktır. Kur'an'ı incelerken genel olarak yapılan iki tür hata vardır.
2.Sübjektiflikten Kaynaklanan Hata(önyargılı olmak)
Kur'an'ı incelemede önyargısız olmanın ve gereğinden objektif olmanın öneminden daha önce de bahsetmiştim. Kişi bir şeye inanarak incelemeye başlarsa gerçek de ona göre şekillenecektir; çünkü kişi doğru olarak neyi kabul ederse onun için gerçek de olur. Belli bir müfessirin görüşlerini zaten kafanda kabul ettiysen o değişmeyecektir. O yüzden objektiflik önemlidir.
3.Metottan Kaynaklanan Hata
a. Kur'an'ı Kendi Fikri Sistemi İçinde Yorumlamak
Kur'an'ın temel gayesi insanı iki dünyada da mutlu etmektir. Kur'an'ın edebi ve ruha dinginlik verme açısından kendine özgün bir özelliği vardır. Ayrıca o kendi içinde bir bütündür ve asla çelişkiye düşmez. Kur'an'ın dışındaki sorunları veya olayları Kur'an yoluyla çözmeye çalışma bazı Müslümanların adeti haline gelmiştir ki bu doğru bir şey de değildi. İnsan bazı gerçekleri kendi aklıyla bulmalıdır. Aksi halde Kur'an'ın bütünlüğü zarar görecektir.
b. Bütüncü Yaklaşımdan Uzak Olmak
kur'an'da bütün olarak bakılmadığında O'nu bir bütün olarak anlamak imkansız olur. Sadece ele alınan konunun ayet veya ifadesine bakıldığında Kur'an zaten parçalanmış olur. Birçok müfessir konuya bütün olarak bakmaktan uzak kalmıştır.
Rivayet tefsiri; önceki müfessirlerin ayetler hakkındaki açıklamalarıdır. Kendilerinden bir şey katmazlar sadece naklederler. Kelime veya ifade tefsirleri yaygındır. Bunlar Kur'an'ın bütünlüğünü bozarlar.
Peygamberimizin vefatından sonra fetihler hızlanmış her millet ve kavimden insanlar Müslüman olmuşlardır. Bununla beraber tefsirlerde Arapça ile ilgili kuralların ve konuya kattığı anlam bakımından açıklamaların yapılma faaliyetleri çok yoğun bir şekilde görülmüştür. Bazı müfessirlerde o dönem meşhur olan ilme Kur'an'da daha fazla yer vermiş ve üzerinde durmuştur. Bütün bunlar bütüncü yaklaşıma zarar vermiştir.
KURAN NEDİR 1. BÖLÜM
İNSANIN ANLAM ARAYIŞI VE KURANI KERİM
İnsan varlığından bu yana sürekli bir anlam arayışı içerisinde olmuştur.Bu anlam arayışı insanın, insan olduğunu ifade eden en önemli delillerden biridir.İşte insandaki bu anlam arayışı insanın fıtratında/özünde vardır.Hiçbir insan kendi davranışını ve yaşayışını anlamsız bulmaz.Brezilya’nın kuzeyinde yaşayan Tunay kabilesi suda yaşar hayvanlar olduklarına inanırlar ve bu onlar için anlamlıdır.Bu anlamlandırma insanın hayatta kalmasını sağlar.Çünkü imsanın hayatına anlam vermemesi onun yaşama sevincini kaybetmesi demektir.Bu yüzden insanın hayatında anlamlı bir şeyler olması oldukça önemlidir.
İNSANIN ANLAM ARAYIŞI NASIL GERÇEKLEŞİR
İnsanın anlam arayışı tabirindeki anlam kelimesi insanın yapıp etmelerini yöneten somut varlık bütününe ait, bu varlık bütününde temelini bulan fıtrı imkanlarındandır.Anlam insan gerçeğinin bir olgusudur.Bu kelime daha çok inanmayı içerir.İnsan inanmayan bir varlık olsaydı bir amacı olmazdı.
1.Gören kimdir: İnsanı hayatı akış içindedir.Bu akış içinde insan bir takım eylemler yapar.Bu eylemker hayatını anlamlı kılmak içindir.Ayrıca bu eylemlerini sorgular.İnsanın eylemleriyle onların ürünlerinin birlikte bir anlamı vardır.Dolayısıyla gören varlık insandır.
2.Ne de görmüştür: İnsan kendisi için anlam ifade eden şeyde görmüştür.Bazı insanlar hayatına anlam katabilir, bazıları ise katamaz.Bunları farklı sebepleri vardır.
-nesneleri kavrayışları farklı olabilir
-bilgi seviyeleri farklı olabilir
-zaman, mekan, kültür farklılıkları olabilir
İnsanın eylemlerini yöneten değerler 3 gruba ayrılır:
a.Yüksek değerler: İnsanın doğuştan sahip olduğu değerlerdir.Sevgi, saygı, güvenme, dostluk, dürüslük vb.Bu değerlerin gerçekleşmesi insanın elinde olan bir şeydir.İnsan karar vererek bunları gerçekleştirir.
b.Araç/vasıta değerler: Bunlarda doğuştan gelir.Fayda,çıkar, çekememezlik, haset vb.Çıkar beklenilen değerlerdir.Karar verme ile gerçekleştirilir.
c.Alışılan değerler: Alışkanlıklarla ilgilidir.İnsanda otomatikleşen eylemleri kazandırır.Çağa, topluma ve kültüre göre değişir.
3.Neyi görmüştür: İnsan hayatın anlamlandırmasında gerçekleştirdiği eylemleri değerli görür.Hayatın anlamını gerçekleştirmesi 2 yönde olur:
-İç dünya (kişinin kendi içinde)
-dış dünya (evren)
4.Nasıl görmüştür: Kişi ile nesne arasında vukua gelen ilişki sonucunda varlık koşulları ortaya çıkar.İnsan zihninin içinde hareket ettiği ortam zihniyettir.İnsanları akıl yürütmeleri biçimseldir, belli kalıpları vardır.Bu her insanda aynıdır.Akıl yürütmeler içerik kazanıncafarklılık oluşur.Akıl yürütme biçimleri insanı yönlendirmez insanı yölendiren içeriği teşkil eden kavramlara kullanan kişinin verdiği anlamdır.
İnsanda 2 ayrı ana zihniyet vardır.Bunlar:
-Büyüsel zihniyet
-Olgusal eleştirisel zihniyet
İnsanın hayatına anlam bulabilmesi için yol gösterecek bir rehbere ihtiyacı vardır.İnsan hayatında ulaştığı ulaşmayı istediği ve ulaşması gerekenler arasında düşünüp durur.Vahiy insana insanlıkta kemalata ermenin yollarını gösterir.İnsanı iman etmesi için zorlamaz sadece ona seslenir.İnsana ‘’oku, düşün, anla, yaşa’’ der.
KURANIN BÜTÜNLÜĞÜ ÜZERİNE 1.BÖLÜM
KURANIN KURANLA TEFSİRİNDEN NEYİ ANLIYORUZ
Kuranın kuranla tefsiri ilgili konunun kuranın bütünü içerisinde o konuyla ilgili bütün sure ve ayatlere bakarak açıklanmasıdır.
Kuranın bütünlüğü içerisindeki bu incelemeler 3 çerçeve de ele alınmıştır.Bunlar: Ayet çerçevesi, siyak sibak çerçevesi ve kuranın bütünlüğü çerçevesi.
1.Ayet çerçevesi: Kuranı anlarken öncelikle ayat bazında anlatılmak istenilenleri anlamak gerekir.
Bakara 275. Ayette faiz yiyenlerin kıyamet günü göreceği muameleden bahsediliyor.Ayetin devamında onların niçin böyle bir duruma maruz kalacağı belirtilmiştir.Eğer ayetin devamına bakılmazsa farklı bir sonuca varılabilir.
2.Siyak sibak çerçevesi: Herhangi bir ifadeden önceki vesonraki ifadelerdir.Kuran bazen aynı konuyla ilgili ayetleri peş peşe sıralar.Ard arda gelen bu ayetlerin çoğu zaman ortak bir hedefi vardır.Dolayısıyla böyle bir ayetin ve ayat grbunun tek başına başka bir mana ile manalandırılması doğru olmaz.
Duhan suresinin 49.ayetinde geçen aziz ve kerim kelimeleri gerçek anlamda kullnılmamıştır.Bunları gerçek anlamlarıyla anlamak anlatılamak istenene uydun değildir.Ayrıca bu surede 43. Ayetten itibaren günahkarların cehennemdeki durumlarından bahsedilmiştir.Allahın günahkarlardan aziz ve kerim olarak bahsetmesi mümkün değildir.
3.Kuranın bütünlüğü çerçevesi: Kuranın bütün parçaları birbiriyle uyum halindedir.Kelimeler, çeşitli cümle ve anlam çerçevesindeki anlamlarının tespiti, kazandıkları yeni mananın kavranması kuranın bütünlüğü içerisinde mümkün olmaktadır.
Kuranın yaratılanlar ve olaylarla ilgili ayetleride birbiriyle bağlantılıdır.Mesela kurandaki Allah anlayışını kavrayabşlmek için sadece Allah, sıfatları ve fiilleriyle alakalı ayetlere bakmak yeterli olmayacaktır.Bunun yanında insanla ilgiliayetlere peygamberlik ve diğe varlıkların durumunu anlatan ifadelere de bakmak gerekmektedir.
KURANIN KENDİ BÜTÜNLÜĞÜ İÇERİSİNDE ANLAMAYA ENGEL FAKTÖRLER
Kuran açıklanırken veye hüküm çıkarırkan 2 ana yol izlenmiştir:
1.Kuranın muhataplara sunduğu gerçekleri hayatta karşılaştırabilicek durumlara göre tesbit edilmiş
2.Kuranın ihtiva ettiği emirler, yasaklar ve diğer konular belirlenip bunun ardından o presiplerin hayata geçirilmesi
Bu yolları her ikisinde de temel kurandır.
Önceden edinilen görüşlerin kurana onaylatılmak istenmesi kuranı rehber olmaktan çıkarır.Kuranı böyle kullananları iki başlık altında toplayabiliriz: Subjektiflikten kaynaklanan hata, Metoddan kaynaklanan hata.
a.Subjektiflikten kaynaklanan hata : Kuranın kendi bütünlüğü içinde anlaşılmasının vazgeçilmez unsurlarından biri ve en önemlisi önyargısız olmaktır.Önceki yoromlardan faydalanılabilir.Fakat bunlara körü körüne bağlanmak dpğru değildir.Bu yorumlar kuranı anlamak için yardımcı unsurlardır.
Kendi şahsi çıkarları için ve fikrimize dayanak bulmak amacıyla kuranın yanlızca belirli yerlerini gösterip yanlızca bunları açıklayanlar kuarnı kerimin yüceliğine aykırı bir iş yapmış olurlar.Çünkü kuran bütünlüğüyle incelenmeli anlamlarda bu bütün içerisinden çıkarılmalıdır.
b.Metoddan kaynaklanan hata: Kuran teori ile pratiği birbirinden ayırmaz.O yanlızca bigi kitabı olarak telekki edilimemelidir.Kuran çeşitli konularda kendine has bir uslup sunuyor. Mesela itikad esaslarını sunarken bunlara inanılmasını, ruhlara tesirini istiyor ve davranışlarda görülmesini umuyor.İnancın aynı zamanda hayata tatbik edilmesini insanlardan istiyor.
Müslümanlar zaman zaman kuranı rehber olmaktan çıkarıp konularına müdahale edilen bir kitap durumuna sokmak hatasına düşüyor.
Müslümanların kuranı bütün konulara dahil etmesi ona karşı duydukları saygıdan ve yücelik hissinden kaynaklanıyor.Oysa bu kuranı yüceltmekten çok basite inmesine sebep oluyor.Kurna bu şekilde yaklaşmak onun bütünlüğüne zarar vermektedir.
Hatice ÇETİN İDKAB/2 11040389
KUR’AN NEDİR?
I.KISIM
(GİRİŞ VE 1.BÖLÜM)
*Kur’an’ı Kerim,
hayatın, bizzat yaşadığımız değişen görünümlerini yönetme kabiliyetine sahip ve
her asra hitap edecek yeterlilikte semavi kitabın öngördüğü reel cevapları
anlamak ve hayata taşımak hayatımızı Kur’an ile anlamlandırmış oluruz. Kur’an,
insandan okunmasını, üzerinde düşünülmesini, anlaşılmasını, ihlasla
açıklanmasını istemekle ve okuyucularını buna teşvik etmekle hayatı
anlamlandırabilmenin gerçekleşmesini bizzat desteklemektedir. Peygamber (s.a.)’in
ümmi olmasına rağmen Kur’an’ın ilk emri “okuma” ve “yazmayı” emretmesi,
insanlık içinde “yaşam boyu eğitim”i zorunlu kılmıştır. Hz. Peygamber’in
Kur’an ayetlerini durum-haliyle ve
sözleriyle tefsir etmekteydi. Kur’an’ın yaşanabilir olduğunun somut örneğiydi.
Kur’an’ı hayata tatbik etme şekliyle öğrenen
sahabiler birer eğitimci olarak gittikleri bölgelere de bu metodu
taşıdılar. Sahabe-Tabiun arasındaki bu ilim akışı kaydetmek yerine
şifahi(sözlü) bir şekilde gerçekleşmiştir. Aynı yöntemle Tabiun ile Etbau
Tabiin arasında da gerçekleşmiştir. Kur’an tefsir edilirken, onu anlama
çabaları sürecinde bir ihtiyaç sonucu Kur’an’la ilgili, Kur’an’ın bir yönünü
ele alan özel araştırmalar olarak tedvin edildi. Bu özel araştırmalar “Ulumu’l
Kur’an” başlığı altında derlendi. Yani Kur’an ilimlerini tedvin etmelerinde
ortak amaç, Kur’an’ın anlaşılmasına, içerdiği manaların açıklanmasına yarayacak
ve vesile olacak ilimleri tespit etmek olmuştur. Kur’an’ın anlaşılmasında
ihtiyaca göre her Kur’an ilminden faydalanılabilir. Kur’an’ı Kerim’in
anlaşılması meselesi ve gayesiyle insanın kendini ve bütün varlığı
anlamlandırmasını sağlayan bir “Kur’an ilimleri anlayışı” getirmelidir. Bunun
da gerçekleşebilmesi için Kur’an
ilimlerinin, doğuşu ve tarihsel gelişimi, iç işleyişi, bu iç işleyişin
Kur’an’ın anlaşılmasına ve Kur’an kültürünün iç işleyişe etkisi ortaya
konmalıdır. Buda hem vahiyle
varoluşumuzu gerçekleştirme hem de çağın insanı olarak hayatımızda artık
tanışık olduğumuz öz’e yabancılaşma ve onun getirdiği yalnızlığı, acımasızlığı
ve hiçliği aşma yolunda bir arayışı ifade eder.
*İnsan
varolduğu günden bu yana sürekli olarak içinde yaşadığı dünyayı ve evreni
tanımaya ve anlamaya çalışmış, ancak bu çabası içerisinde en tanıyabildiği
varlık yine kendisi olmuştur. Çünkü insanın anlam arayışı, onun fıtri bir
kabiliyetidir. Herkesin bunu kendi başına
bulmalı ve bulduğu cevabın gerektirdiği sorumluluğu üstlenmelidir. İnsan
kendi fıtratını; düşünce ve zanlarının, duygu ve inançlarının, istek ve
eylemlerinin kaynak ve gayesini hayatı için gerekli görerek anlamak istemiştir.
Kendince oluşturduğu sayısız sorulara, din, mistisizm, metafizik, felsefe ve
ilim adını verdiği türlü açıklamalar içinde bir sürü cevaplar vermiştir ve
fakat bu cevaplar hayatını anlamlandırmadığı gibi kendisini tatmin etmemiştir.
Hayatı anlamlandırmayı diğer insanların beğenmesini sağlayan, sağlamlığını ve
değerini oluşturan “mantıksal tutarlılık” ve “gerçekliğe uygunluğu”dur. Bu
gerçek asla bir bilimin sınırları içinde değildir. Her bilgi “fıtratı” yani
kedimizi tanımamıza imkan vermektedir.
*İnsan
hayatını devam ettirmek için elindeki “araçlarla” yetinmeyen, hayatını devam
ettirmek için “amaç”a ihtiyacı olan varlık olması kendi seçimi olmadığı gibi
sahip olduğu fıtratı da çalışmayla erişilip elde edilen bir durum değildir.
İnsan eylemleri değerler tarafından yönetilir; bunun içinde insan eylemlerinin bir anlamı vardır.
Kişinin bir şeyde anlam görmesi, onun gerçeklikle yüzleşmesi ve varoluşunu gerçekleştirmesidir. Kişinin varoluşu ise
obje ile ilişki kurarsa başlar. Bu da fıtratını oluşturan unsurların içerik
kazanmasını sağlar.Bütün insanların objeyi kavrayışlarında ve algılayışlarında
farklılıklar vardır. Ayrıca insanların bilgi seviyesi ve içinde yaşadığı
zaman-mekan(kültür) şartları birbirinin aynısı değildir. Her kişinin herhangi
belirli durumu, değeri farklı bir yönde anlamlandırma imkanı vardır. Onun için
her belirli durumda her kişinin ortaya koyduğu eylem farklıdır.
-İnsanın doğuştan sahip olduğu ve kendinde keşfettiği değerlere yüksek değerler
denir. Bu değerlerin gerçekleştirilmesi doğrudan karar vermeye bağlıdır. Kültür
kavramlarla oluşur ki kavramların tanımında netlik yoksa kültür karmaşası
yaşanır. Yüksek ahlaki değerlerin fert ve topluma hakim olması, bütün
varlıklara mutluluk getirir. Çünkü fıtri değerlerle hayat anlamını kazanmış
olur.
-Her türlü maddi-manevi servet değerlerini ise araç değerler oluşturur ki insan
hayatının büyük ölçüde bu değerlerin gerçekleştirmesine dayanır. Bu yüzden
araçsal değerler yüksek değerleri bir kenara itebilir. İnsanlar, araç değerler
sebebiyle hesaplaşmaya girip, rekabet ederler. Bu durumdan, ferdin hayatı
anlamlandırması olumsuz yönde etkiler.
-Yüksek ve araç değerlerin yönettiği eylemlerle oluşan maddi-manevi kültür
kalıplarıdır. İnsan kendini alışılan değerlerle oluşmuş kültür ortamının içinde
bulur. Burada insan gaye ve hedeflerinin pek farkında olmadan bulduğu
otomatikleşen eylemleri, zevki, modayı, davranış kurallarını ve şekillerini
benimser.
Bu üç grup değer arasında gerçekleştirilmeleri bakımından bir fark yoktur.
İnsan eylemlerinde anlam/değer görürken bu değerlerden birini esas alarak
hayatını anlamlandırır. Bir eylemin
değerliliğinin tasarımı kişiden kişiye değişebilir. İnsanın bir bütün olarak varoluşunu gerçekleştirmesi hem iç hem
de dış dünyasındaki başarılarıyla birlikte sağlanır. Kişinin bu bütünlük
içerisinde hayatının anlamını keşfetmesi üç farklı yoldan gerçekleşebilir;
amel/eylem ortaya koyarak, bir şeyi/bir insanı severek, musibetlere/sıkıntılara
sabrederek.
-İnsan fıtri kabiliyetlerini, insan olma imkanlarını gerçekleştirmek ister.
İnsan bu hale kendini ne kadar çok verirse, o kadar insan olur.
-İnsanın hayatı anlamlandırması inanmayı içerir. İnançlarımız, dünya ile
aramızdaki bağları oluşturur. Bu bağlarda kopma olduğunda acı çekilir ve
mutsuzluk yaşanır.
-İnsanın akıl yürütmeleri biçimseldir, belli kalıplar içerisinde oluşur. Bu
biçim her insanda aynıdır. Akıl yürütmeler içerik kazanınca farklılıklar
başlar. İnsanı yönlendiren de içeriğidir.
-Kültür, insanın varolanlar hakkında, hangi yolla olursa olsun edindiği
bilgilerdir. Bu bilgilere dayanarak ortaya koyduğu eser ve davranışlar, sahip
olunan kültürün görünümleridir. Çünkü kültürde bilgi esastır. Bir bütün olarak
ele alındığında kültür, insanın kendisini gerçekleştirme süreci diye
tanımlanabilir. İnsan, özünde hür bir varlıktır. O yüzden insan hayatını
anlamlandırması kendine özgü bir hakkıdır. İnsanın doğru ve değerli eylemde
bulunması için önder/örnek kişilere ihtiyaç duyar. Eylemleri gerçekleştiren
kişilerdir.
-Sonuç olarak insanın, hayatın yaşamaya değer oluşuna ilişkin bilgisi ya da
umutsuzluğu varoluşsal bir durumdur. Kesinlikle psikolojik bir durum değildir.
-İnsanın hayatını anlamlandırması için bir rehbere ihtiyacı vardır. İnsanın
temel arzularını ve içgüdülerini nasıl doyurup tatmin edeceğini insan bu
rehberde bulmalıdır. Onun için Kur’an’ı
Kerim, ilahi rızayı arayan, yeryüzünde Allah’ın halifesi olduğu bilincini daima
canlı tutan insana, “muttaki insan” olmayı hedef gösterir. Ama bunu temel şartı
olan “iman etme” hususunda insanda yalvarmaz. Hür bir varlık olarak fıtratına
seslenir, onu kullanmasını ister. Bunun içindir ki ona” etkin okumayı” önererek
“ oku,düşün,anla,yaşa” der. İnsanın anlam arayışının gerilim kapsamı içine
alır.
*Sonuç
olarak Kur’an, insanı vahiy temelli
kendini gerçekleştirme halini benimser. İnsanları bu yola yönlendirmek için iki
dereceli hitap metodu kullanır: Birincisi, Allah rızası, mutluluk(Ehlullah).
İkincisi sevap ve ceza (Ehlu’l-ahira). İnsanın “iman ettim” deyip hayatını
vahiyle anlamlandıracağı sözünü vermesinin ardından ikinci derecedeki hitaba
hak kazanmayan yoktur. Birinci dereceden hitaba ulaşabilmek içinse, büyük bir
“kemal” seviyesini kazanmaya bağlıdır. Bilahare Kur’an, insandan zihniyetini
Kur’an ile inşa ederek homo-Qur’anicus’u(Kur’an insanını) gerçekleştirmesini
bekler. Bu sebeple vahiyle hayatı anlamlandırmanın tek şekli yoktur. Müslüman
kültüründeki fıkıh ve kelam ekollerini bu bağlamda değerlendirebiliriz. Kur’an
vahiy bilinciyle elde edilecek bilginin hem ferdi hem toplumu hem de evreni
“oku”maya, anlamaya imkan vereceğini ima eder. İnsanın varoluşunun sebebinin
bilgi olduğunu, bu bilginin fertten başkalarına aktarılmasıyla da vahiy kültürü
olmasını ister. Kültürün vahiyle oluşmaması sonucunda insan hem kendisini hem
çevresi için anlam taşıyan bir dünyayı oluşturan varlık olduğundan, anlam
arayışında sahte değerlere kilitlenebilirler. Kur’an, geçmiş ümmetleri
anlatırken insanın hangi sahte değerlere takılıp kaldığını somut örneklerini
vererek insanı uyarmaktadır.
saygılar…
Abdülbasıt AYTEMİŞ
İDKABÖ-2.
11040460
KURA’AN’IN BÜTÜNLÜĞÜ ÜZERİNE
I.KISIM
(GİRİŞ BÖLÜMÜ ve 1.BÖLÜM)
*Kur’an
tefsirinin kaynakları arasında önem arzeden ilk kaynak yine Kur’an’ın
kendisidir. İslam’ın başlangıcından beri bilinen ve alimler tarafından önemi
vurgulanan husus Kur’an’ın Kur’an’la tefsiridir.Bu hususa bizzat Peygamber
Efendimiz’de örnekler vererek ne derece önemli olduğu bize gösterilmektedir.
-Sahabi içerisindeki müfessirlerde ve daha sonrasında gelen müfessirlerin de
uyguladığı yöntem Kur’an’ın bütünlüğü
içerisinde anlaşılmasını sağlayacak biçimde tefsirler bulunmuşlardır.
Müfessirler çoğu zaman ayetteki bir ifadeyi de açıklarken Kur’an’ın diğer
pasajlarından yararlanmışlardır.
-İlk olarak beynimizde oluşturduğumuz kalıplaşmış fikirlerden sıyrılarak,
Kur’an’ın bütün ayetleri üzerinde düşünülüp, her bir ayet ve ayetlerdeki
birimlerin birbirleriyle olabilecek ince ilişkileri göz önünde bulundurarak
Kur'an'ın Kur’an’la tefsirinin gerekliliği açıkça görülmektedir.
-Eserin okuyucuya vermek istediği temel amacı; Kur’an’ın belirli konulardaki
zihniyetini belirleme gayretinde olan araştırmacılara, işlenmek istenen
konunun, Kur’an’ın bütünlüğü içerisinde nasıl incelenmesi gerektiğini
belirtmektir.
*Kur’an’ın
kendi bütünlüğü içerisinde açıklanmamasıyla ortaya çıkan farklılıklar çok ciddi
boyutlara ulaşmıştır.
-Kur’an,
çelişkiden uzak, fikri insicamı mükemmel ilahi bir kitaptır. Kur’an-ı
açıklarken kullanılan hatalı metot yüzünden ihtilaflı açıklamalara ulaştığından bu eserde isabetli metoda ulaşma
gayretine katkıda bulunulmuştur. Araştırmada önemli diğer bir husus ise;
Kur’an’ın, harici bilgilere ihtiyaç duymadan bütün yönleriyle anlaşılabileceği
görüşünün ne ölçüde tutarlı olabileceği hususudur.
-Kur’an’ın
kelime ve terkiplerinin anlaşılması için gerekli olan Arap dili ve edebiyatı
hakkındaki bilgileri edindikten sonra Kur’an’ın tefsirinde temel kaynak olan
Kur’an hakkında düşünmeye başlanmalıdır. Çeşitli görüşlerin Kur’an’a onaylattırılmasının anlamsızlığı ve
yanlışlığı bu konu üzerinde çalışmaya iten temel faktörlerdendir.
-Kur’an-ı
kendi bütünlüğü içinde anlamamak, Kur’an-ı anlamama gibi bir sonuca götürür. Bu
yüzden Kur’an-ı, Kur’an-ı gözardı ederek tefsir etmek de Kur’an-ı tefsir etmek
değildir. Bunu da Kur’an’ın yer yer yorumuyla beraber Kur’an’ın kendi bütünlüğü
içindeki yorumunu ele alarak açıklığa kavuşturulmuştur.
*Kur’an
tefsirinin sünnet ve sahabe görüşlerinin yanında en önemli kaynağı olarak
görülen Kur’an’ın özelliklerini, yapısal durumunu inceleyerek başlayacağız;
-Hayatı bütünüyle sarmalayan, muhataplarının yollarını aydınlatan, onlara dünya
ve ahiret mutluluğunun yollarını gösteren bir kitabın sadece belli konuları
içerdiği kanıtsanamaz. Kur’an’ın üslubunun, okuyucuyu bıktırmayan, onu pasifize
etmeyip aksine idrakini açan, derinliğine düşündüren, fikrine canlılık kazandıran
bir niteliktedir. Kur’an-ı tekrar tekrar okuyunca her bir parçasının
başlıbaşına görevler yüklendiği gibi, Kur’an bütünlüğü içinde, birbiriyle
bağlantılı bir yapı oluşturduğu gözlenir. Dolayısıyla Kur’an parçaları, yerine
göre birbirlerini tamamlayan, yerine göre birbirlerini açıklayan nitelikleriyle
ayrılmaz bir bütün oluştururlar. Mesela tespitlere göre bazı durumlarda Medeni
ayetlerde kapalı ve özetli olan hususlar Mekki ayetlerde açıklanmıştır.
-Hicr Suresi 1.ci ayetinde de geçtiği üzere (…apaçık kitaba andolsun ki…)
Kur’an-ı Kerim açık ve anlaşılır bir kitap hüviyetindedir, o kendisini
açıklıyor, tefsir ediyor demektir. Ibn Teymiye, Muhammed Suresi’nin 24.ve Nisa
Suresi’nin 82.ayetlerine dayanarak Kur’an’ın, inkarcıları ve münafıkları
düşünmeye teşvik ettiğini, dolayısıla ayetlerin anlamlarının münafıklar
tarafından bile anlaşılabileceğini göstermiştir.
-Kur’an hakkında yeterli bilgisi olmayan ve onun bu özel yapısını kavrayamamış
bir okuyucunun bazı ayetlerin kendi aralarında tenakkuz olduğunu sanaraktan
ilahi kitabın kendi içerisinde tutarsız olduğu şeklinde yanlış bir fikre
sevketmesi her zaman ihtimal içerisindedir. Kur’an terminolojisinde bu tür
durumlara işkal, böyle zannedilen hususlara da müşkil denir. Bazen bildirilen
ayetlerin hakiki veya mecazi mana söz konusu olabilir ya da herhangi bir işin
iki ayrı yönü bulunabilir. Bazı durumlarda ise ayetlerin, hem konu, hem de
zaman ve mekan itibariyle farklı çerçevelerde ele alınması gerekebilir. Bu
hususta En’an Suresinin 103.ayeti ile Kıyame Suresi’nin 22. ve 23.ayetleri
arasındaki münasebeti örnek olarak ele
alabiliriz. Kur’an-ı kendi şahsi düşüncesine hizmet ettirmek gayesiyle, onda,
kendisini destekleyecek dayanaklar bulma gayreti içinde olursa doğal olarak çok
farklı sonuçlara varılır. Böylece önceden inanılan ve peşin olarak kabullenilen
doğruların, Kur’an’a onaylatılması anlamını taşır. Kur’an, kendi iç yapısı ve
sistemi içinde tutarlı oluşu bir yana o, aynı zaman da ihtilafları çözümleyici olarak karşımıza çıkmaktadır. Kur’an, gerçek
olanı anlatır, ve gerçeğin zatında ise ihtilaf yoktur. Sahabe de herhangi bir
konuda ihtilafa düştüğünde önce Kur’an’a başvururdu. Kur’an’da ilk bakışta
çelişkili ifadeler görünse de bunlar Kur’an’ın kendi bütünlüğü içerisinde
tekrar incelendiğinde anlaşılır bir hale gelir.
**Kur’an’ın
Kur’an’la tefsiri dendiğinde Kur’an’ın kendine has lafızlarının, terkiplerinin
ve ifadelerinin, Kur’an’ın bütünlüğü içinde diğer ilgili Kur’an pasajlarının
yardımıyla açıklamasını; buna ek olarak Kur’an’daki konuların, muhataplarının
zihinlerine yerleştirmeğe çalıştığı kavramların terkibi bir yaklaşımla Kur’an-ı
bir bütünlük içerisinde incelenmesini
anlamalıyız.
-Kur’an-ı bütünlük içindeki bu incelemeyi üç çerçevede ele alıyoruz. Bunlar,
ayet çerçevesi, siyak-sibak çerçevesi ve Kur’an bütünlüğü çerçevesidir.
-Cümlenin tamamlayıcı unsurlarından herhangi birini değerlendirmeye almadığımız
takdirde, varacağımız sonuç, Kur’an’ın o bölümde iletmek istediği fikirlerden
az çok farklı veya zıddı olabilir. Bu yüzden Kur’an-ı anlarken öncelikle cümle
ve ayet bazında anlatılmak isteneni tespit etmek gerekir. Bakara Suresi’nin
275.ayeti bu hususa örnek verilebilir.
-Kur’an bazı durumlarda aynı konuyla ilgili ayetleri peş peşe sıralar ki bu
ayetlerin çoğu zaman ortak bir hedefi vardır. İhtilafların çoğu kendi doğrularını
Kur’an’a onaylatmağa çalışanların, ifadeleri siyak-sibak bütünlüğünden
soyutlayarak anlamaya çalıştıkları bir olaydır. İhtilafları körükleyen en büyük
sebeplerden birinin bu siyak-sibak çerçevesini dikkate almama hatasıdır.
-Kelimelerin, çeşitli cümleler ve mana çevreleri içindeki dilsel anlamların
tespiti, gerekse Kur’ani sistem içerisinde kazandıkları yeni manaların
kavranması, hep Kur’an’ın bütünü içinde mümkün olmaktadır.
*Kur’an’ın
kendi bütünlüğü içinde anlaşılmadığını elimizdeki veriler doğrultusunda açık
bir biçimde ortadaydı. İlahi kitap açıklanırken, kendisinden hükümler
çıkarılırken; Kur’an ve yaşanan hayatın problemleri esas alınsın farketmeyerek
her ikisinde de odak nokta Kur’an’dır. Çünkü Kur’an, bütün görüşlerin
sağlamasının yapılacağı bir kitap olma durumundadır. Böylelikle harici
faktörlerin etkisiyle önceden edinilen görüşlerin Kur’an’a onaylatılmak
istenmesi, Kur’an’ı bir rehber olma durumundan çıkarıp sıradanlaştırır.
Kur’an’ı açıklamada hataya iten sebepleri iki grupta inceleyebiliriz: Biri
hissi(sübjektif), diğeri metodiktir. Yani biri, insanın iç dünyasıyla ilgilidir
ki bu, belirli ekollere bağlılığın yansıması önyargılı oluşudur. Diğeri ise,
daha çok akıl ve muhakemeyle ilgilidir ki bu da, Kur’an’ı anlamaya çalışırken
takip edilen yanlış yoldur.
-İlimde
sıhhatli sonuçlara varmanın temel taşlarından birinin, objektiflik ilkesi
olduğu, tartışmasız herkesçe kabul edilen bir husustur. Bu da Kur’an’a
önyargısız yaklaştırmayı sağlar. Hissi yaklaşımlar sonucu önceden kabullenilmiş
sonuçlara ulaşılıp gerçek kabul edilecektir. Bu da Kur’an’ın rehber olma
özelliğini zedeler. Kur’an’ı kendi bütünlüğü içerisinde anlarken, açıklarken koşulsuz bir şekilde
geçmiş alimlerin fikirlerini benimsemek yerine onlardan da faydalanmamız
gerekir. Çünkü onların fikirleri Kur’an’ı anlamamızda derinliğe ulaşmak için
yardımcı unsurlardır. Kişinin herhangi bir Kur’an’i temele dayanmayan,
araştırma mahsulü olmayan ve delillendirilemeyen şahsi görüşü, ister kendi
itikat ve kanaatinin mahsulü olsun, isterse müntesibi bulunduğu veya benimsediği bir grubun görüşü olsun ,
doğruya ulaşsa da hata etmiştir. Bilindiği üzere Kur’an’ın, konuları ayrı ayrı
yerlerde ve değişik siyak-sibak çerçevelerinde işlenmesi, okuyucuyu ilk bakışta
Kur’an’da tutarsızlık hissini uyandırabilir. Bu ifadeleri irtibatlı oldukları
başka Kur’an bölümleriyle de bir arada değerlendirdiğimizde bütünlüğü
içerisinde çelişkiden uzak bir kitap olduğunu görmekteyiz. Bu yüzden Kur’an’ı
önyargısız bir biçimde ve bütünlüğünüde göz önünde bulundurarak araştırmalı ve
açıklamalıyız. İslam’da bilhassa siyasi ve itikadi gruplaşma hareketlerinin
başlamasıyla Kur’an çoğu zaman önyargılı tefsir edilme yoluna gidilmiştir. Bu
gibi gruplaşmalar sonucunda savunulan fikirleri Kur’an’la temellendirmek, onda
kendileri için birtakım dayanak noktaları bulma gayreti içerisine girmişlerdir.
Önyargılı bu yaklaşımlar, Kur’an bütünlüğünün gözardı edilmesi sonucunu
doğurmuştur. Bu tür mezheplerin temel aldıkları prensipler doğrultusunda
Kur’an’ı yorumladıklarını görmekteyiz. Bu tür yorumlara giderkende itibar
ettikleri en önemli metodlardan biri, akla dayalı mantıki münakaşa metodu,
diğeri, ise dilsel(lügavi) metoddur. Kur’an ifadelerini kendi istekleri
doğrultusunda değiştirmek için şiirle istişhad yöntemini uygulamışlardır. Çoğu
mezhep ileri gelenleri prensipleri doğrultusunda te’vil yoluna gitmiş ve
Kur’an’ın konuyla ilgili bölümlerini gözardı edebilmiştir, hatta kendi cebr
görüşünü destekleyecek ayetleri sadece zikrederek bütünlük içerisinde ele
almamıştır. Kimi mezhep imamları ise akli izahlarla sonuca varmayı
yeğlemişleridir. Mantıki bir metodla ulaşılan sonuç, Kur’an’ın öngördüğü veya
tasvip ettiği bir sonuç olmayabilir. Kur’an bütünlük içerisinde anlaşılırsa
herkese göre Kur’an-i doğrular yerine, Kur’an’ın kendi doğruları ön plana
çıkar.
-Kur’an’ı
kendi fikri sistemi içinde yorumlamak gerekir ki, o da teoriyle pratiği
birbirinden ayırmadığı gerçeğidir. Kur’an hukuki bir durumu açıklarken yine
dikkatleri, inanç noktasına çekmekte, Allah’a ve ahiret gününe iman duygusunu
tazelemektedir. Kur’an’ın da bütün insanlığa rehber kitap olması hasebiyle,
evveliyetle kendine has kalıplarının ve prensiplerinin olması son derce
doğaldır. O, insanın zaaflarını göz önüne alarak, ana prensiplerinden taviz
vermeden esnekliğe sahip bir sistem oluşturmaktadır. Bu sebeple Kur’an mutlaka
yine kendi sistemi ve kendi terminolojisi içerisinde anlaşılmalıdır. Kur’an’ın,
kendi sistemi içinde bütüncü bir yaklaşımla anlaşılması, hem sübjektif
yaklaşımlardan, hem de metodik hatalardan uzak olmayı gerektirir. İslam
felsefesi ve kelam gibi ilimlerin oluşmasına yol açan meseleler edinilen yeni
akli ve mantıki metodlarla Kur’an-i bir platforma çekme gayretine
girişmişlerdir.
-Kur’an dışı kavramlarla Kur’an’ı anlamak istemişlerdir, dolayısıyla zorlamalı
yorumlara başvurarak Kur’an-i sistemi zedelemişler ve onun bütünlüğünü göz
önünde tutmayarak yanlış tefsir etmişlerdir. Allah hakkında temelsiz fikir
yürütmeleri hiçbir zaman zandan ve tahminden öteye geçemeyeceği ortadayken
İslam felsefecileri ve kelamcıları Allah’ın zatının ve sıfatlarının mahiyeti
hususunda kafa yormuşlardır. Hepsi de Aristo kaynaklı mantık metodunu kullanmalarına
rağmen çok farklı sonuçlara varmışlardır. Bunlar, Kur’an’la temellendirilmeye
çalışılmış ve Kur’an’ın problem etmediği konular, müteşabih ayetlerin etkisiyle
Kur’an’dan kaynaklanan problemlermişçesine ele alınmışlardır. Sonuç olarak;
Kur’an’ın alanını genişletip onu, Kur’an dışı alanlara müdahil kılmak ve Kur’an
dışı olguların Kur’an’a müdahelesidir ki her ikisi de alan tecavüzü söz
konusudur ve her ikisi de Kur’an bütünlüğünü zedeler. Kur’an’ı anlamaya ve
açıklamaya çalışan insan, içinde bulunduğu sosyo-kültürel yapının özelliklerini
odak noktası yaparak Kur’an’a yönelirse durum değişir. Çünkü Kur’an bir
manzumedir ve belli birtakım olgulara uydurulabilen bir kitap değil, aksine
kendisine uyulması Allah tarafından istenen ilahi bir kitaptır.
-Kur’an’ın
bir bütün olarak anlaşılmasında en büyük hatalardan biri, bütüncü ve terkipçi
olmayan yaklaşım tarzıdır. Rivayet tefsirleri, çeşitli şahısların, ayetler
hakkındaki açıklamalarının ve görüşlerinin bir derlemesidir. Bunlar, yalnız
öncekilerin görüşlerini bir araya toplamaları bakımından son derce önemlidir.
Gerek rivayet tefsirlerinde, gerekse diğer tefsirlerde Kur’an metninin çözümü
temel amaç olmuştur. Kur’an metninin kelime, terkip ve cümle bazında
açıklanması olarak tecelli etmiştir. Bazı konularda Kur’an-i bütünlük
içerisinde senteze gitme olayı adeta okuyucuya bırakılmıştır. Rivayet
tefsiriyle başlayıp, çeşitli türlerdeki diğer tefsirlerde yeralan
açıklamaların, çoğu zaman ayet çerçevesini taşmamasının ve belirli senteze
gidilmemesinin temel sebeplerinden birinin, Kur’an’ı baştan sona ayet ayet
açıklamayı hedef alan söz konusu tefsir metodunun bizatihi kendisi olduğu
söylenebilir. Kur’an’ı önce kelime ve cümle bazında açıklamayı hedefleyen
anlayış, sonuç olarak İslam çemberinin genişlemesiyle tefsir geleneği haline
gelmiştir. Kur’an’ın muayyen yönlerine ağırlık vermenin, Kur’an’ın bir bütün
olarak kavranmasında çok olumsuz sonuçları olmuştur. Ancak Kur’an’ın indiriliş
gaye ve hikmetiyle uzaktan irtibatlı olacak bu kabil konulara gösterilen ilgi,
Kur’an’ın, insanlara pratik faydalar sağlayan, onlara dünya ve ahiret
bahtiyarlığının yollarını aralayacak yönüne gösterilmesi gereken ihtimamın
üzerine çıkmıştır. Kur’an’ı, Kur’an ilimlerini ön planda tutarak inceleyen
alimler Kur’an’ın belirli yönlerine ağırlık verdikleri için kişileri belli
noktalarda şartlandırmışlardır veya en azından potansiyel olarak şartlandırabilecek
bir yol izlemişlerdir. Mesela Mübhematu’l-Kur’an ilmi, bir yönüyle belli
hiziplere mensup kişilerin kolaylıkla Kur’an’ı istismar etmelerine, Kur’an
araştırmacılarını, Kur’an’ın indiriliş gayesinden uzaklaştırarak, Kur’an’ın
anlaşılmasında katkısı olmayacak konularla uğraştırmıştır. Geleneksel tefsir
metodunda Kur’an’ın hemen herbir ifadeden ayrı ayrı ne kastedildiği konusu
açıklığa kavuşturulmuştur.(Biraz uzun oldu, kusura bakmayın)
saygılar…
Abdülbasıt AYTEMİŞ
İDKABÖ-2.
11040460
RABİA KARAKAYA
İDKAB-2
08040175
KURAN NEDİR?
* Kur'an 'ın muhatabı insandır.
* M:S 613 yılından sonra dünyaya gelmiş her insan hangi coğrafyada hangi asırda hangi şartlar altında yaşarsa yaşasın Kur'anIn muhatabıdır. Çünkü Kur'an yol gösteren rehber, hayatı açıklayıp, anlamlandıran insanı maddeden sıyırıp, sonsuz ufuklara taşıyan yüce rehberdir.
* Kur'an bu yüzden bizden; okunmasını, üzerinde düşünülmesini, anlaşılmasını ve yaşanılmasını ister.
* Kur'an'ın ilk emri ''Oku'' çok manidardır.
* Hz. Peygamber Kur'an'ı aldığı gibi,hiç bir şey ilave etmeden ''tebliğ'', bizzat yaşayarak, fiile dökerek ''tebyin'' Kur'an'la hem hal hal olarak ''tefakkuh ederek'' bizati açıklayıcısı oldu.
* Sahabe ve tabiin Hz. Peygamber, örnek alarak; ögrendiklerini yaşadılar. Etkin okumayı gerçekleştirdiler. Hayatını kademe kademe karanlıktan aydınlığa, feraha çıkardılar.
İNSANIN ANLAM ARAYIŞI VE KUR'AN'I KERİM
* Bizi biz yapan en büyük özelliğimiz, anlama merakımız ve öğrenme arzumuzdur.
* İnsanın en zor işi hayatına anlam bulmaktır. kendini arayan varlık insan...
İNSANIN ANLAM ARAYIŞI NASIL GERÇEKLEŞİR?
* Anlam: ifade edilen, anlaşılan şey, iç, ruh, biçim ve kalıp dışında kalan öz demektir.
* Anlamdan anlamamız gereken en büyük anlam; biçim ve kalıp dışında kalan öz'dür. Bu insanın anlam arayışında bize ışık tutan en büyük kaynaktır.
* İnsanın anlamı, biyolojik özelliklerden, fiziksel arzularından sıyrıldıkça, içe döndükçe ortaya çıkıyor. Özümüz ön plana çıkıyor.
* Kendimizi aramamız için uzaklara gitmemize gerek yokmuş aslında. Sadece fıtrata kulak vermek yeterliymiş...
* Anlam; görüleni bilincine varılan, inanılan şey.
* Anlamın anlama kavuşması için gören bir insana ve gören nede, neyi, nasıl görmüş bunların açıklanmasına ihtiyaç vardır.
KUR'AN'IN BÜTÜNLÜĞÜ ÜZERİNE
I. BÖLÜM
A) Kur'an'ın Kur'an'la Tefsirinden Neyi Anlıyoruz
* Kur'an tefsirin kaynağıdır.
* Kur'an'daki müfret lafızlar, terkipler ve ifadeler Kur'an'ın kendi, anlam bütünlüğü içerisinde açıklamıştır.
* Kur'an'da konular ve kavramlar muhatabın zihnine yerleştirmeye çalışmış bunun için terkip izlenmiştir. Kur'an'ın bütünlük içinde incelenmesi;
1) Ayet çerçevesi
2) Siyak-Sibak çerçevesi
3) Kur'an'ın Bütünlüğü çerçevesi
1) Ayet çerçevesi: Kur'an'ı anlarken öncelikle cümle ve ayet çerçevesinde anlatmak isteneni tespit etmek gerekir.
* Bir kelimeyle ne anlatmak istendiği ayetin anlam bütünlüğü içerisinde değerlendirilmelidir.
2) Siyak-Sibak çerçevesi: Herhangi bir ifadeden önceki ve sonraki ifadeler siyuak-sibak çerçevesidir.
*Kur'an tabi olunacak bir kitaptır.Yoksa kendi görüşlerini onaylatacak bir kitap değildir. Görüşlerini Kur'an'a onaylatmaya çalışanlar ayeti siyak-sibak bütünlüğünden sıyıranlardır.
* Kur'an her ne kadar bölümlere ayrılmış bir kitap olmasada, varlıklara ve hadiselere bakışını yansıtan ifadeler, girift bir mana örgüsü içinde sunar.
* Fikri bir uyumluluğa ve bütünlüğe sahiptir. Bunun için Kur'an tefsir edilirken bütün olarak ele alan ve muayyen konuları bir bütünlük içinde inceleme faliyetleri atrmıştır.
* Kelimenin lügavi anlamının yanında Kur'an'ın o kelimeye yeni bir anlam yükleyip yüklemediği araştırılmalıdır.
* Kur'an bizden okunmasının yanında üzerinde düşünülmesini ve akıl yorulmasını ister.
B) Kur'an'ı Kendi Bütünlüğü İçinde Anlamya Engel Faktörler
1) Genel Olarak
2) Subjektiflikten Kaynaklanan Hata (Önyargılı Olmak)
3) Metoddan Kaynaklanan Hata
a) Kur'an'ı Kendi Fikri Sistemi İçinde Yorumlama
b) Bütüncül Yaklaşımlardan Uzak Olmak
1) Genel Olarak: Kur'an kendisinden prensipler çıkartılan bir kitap olma yanında hayattaki problemler içinde cevap aranan bir kitaptırda. Önemli olan her iki durumda da kişilerin mezhep ve görüşlerini göz önünde tutmamaları(subjektiflik) ve direkt akılla muhakemeye başvurmamalarıdır.
2) Subjektiflikten Kaynaklanan Hata ( Önyargılı Olmak)
* İslam da siyasi ve itikadi fırkalaşma hareketlerinin başlamasıyla Kur'an önyargılı tefsir edilmeye çalışılmıştır.
* Herhangi bir mezhep ve fırka kendi niteliklerini belirlemiş ve Kur'an'dan bu doğrultuda hüküm çıkarmaya çalışmışlardır. Bu Kur'an'ın üstünlüğünü, yüceliğini, birleştiriciliğini bir kenara itmektir. Ayetleri Kur'an'ın bağlamından koparmak demektir.
3) Metoddan Kaynaklanan Hata
a) Kur'an'ı Kendi Fikri Sistem içinde Yorumlamamak
* Kur'an'ı son derece tutarlı ve ana ilkeleri nettir. Kur'an'da ana ilkelerden taviz verilmez ama pratiğe dönük bir esnekliği vardır.
* Kur'an bütün birimleriyle bir sistem oluşturmuştur. Mevcut teorik ve pratik olguları esas almak, Kur'an'ın bazı genel prensiplerini, ön plana çıkararak özel hükümleri bu istikamette yorumlamak Kur'an'ı bir sistem olarak görmemek demektir.
* Kur'an'ın bir takım olgulara uyan ve uydurulabilen bir kitap değil aksine kendisine uyulması Allah tarafından istenilen bir kitaptır.
b) Bütüncül Yaklaşımdan Uzak Olmak
* Hz. Peygamber Kur'an'ı hiç bir zaman kelime kelime tahlil etmemiş ve cümle yapısıyla ilgili izahlarda bulunmamıştır. Onun beyanları daha çok anlatılmak mesaja ve muhatabın durumuna yöneliktir.
* Peygamberden sonra tefsir Arapçayı bilmeyenlere Arapçayı öğretmeye çalışan bir geleneğe dönüştü. Arapça dil kuralları oluşturulmaya çalışılması ve filolojik çalışmamalar bunu tetikledi.
* Ayrıca belagat ilminin yanı sıra fıkhı ve kevni ilimlerle uğraşanlar engin bilgilerini Kur'an'la ispatlamaya çalışınca Kur'an bir bütün olarak ele alınmaktan çıktı.
* Hicri 5. asırdan sonra ortaya çıkan Kur'an ilimleri Kur'an'ı tek bir yönüyle incelediler.
* Garibul Kur'an, vücuh ve nezair ilimleri Kur'an dil bakımından incelediler.
* Şiiler olayı abartmışlar, Kur'an'ın fikri bütünlüğüne hiçbir katkısı olmayan mübhematül Kur'an (ism-i işaret, ism-i mevsullerin) hangi şeylere ve kişilere karşılık geldiği ilmiyle uğraşmışlardır.
* Geleneksel tefsir metoddundan ise her bir soyut kavrama varlık aleminde bir yer bulunmaya çalışılmıştır.
* Ne kastedildiğinin kesin olarak bilinemeyeceği Huruf-u mukatta harfleri üzerinde bile çok farklı yorumlar yapılmıştır.
* Bir konu üzerinde derinleştikçe bütünlükten uzaklaşılmaktadır. Tıpkı beyaz kağıdın ortasındaki siyah noktaya odaklanmak gibi .
MERYEM SÖZER 11040463 İDKAB 2
KUR'AN NEDİR?!
Kur'anı
Kerim insanın hayatını anlamlandıran bir kitaptır.Herkese hitap edecek semavi
bir kitaptır.Ayetlerin tümü insanı anlatır ve insana yaşam boyu eğitimi zorunlu
kılar.Sahabiler Kur'anı Kerimi yaşanan hayata uyarlamışlardır.Onun buyruklarını
elle tutulur gözle görülür hale getirmişlerdir.Kur'anı Kerimi anlamlandırmak
için onunla hayatını anlamlandıran kişiler göz önünde bulundurulmalıdır.Kur'anı
Kerimin anlaşılması bir binayı inşa etmek gibidir.Kur'an insan hayatına yön
vermek için indirilmiştir
İnsan
var olduğu günden itibaren evreni anlamaya çalışmıştır.En az tanıyabildiği
varlık ise kendisi olmuştur.İnsanın anlam arayışı onun fıtri bir
kabiliyetidir.Her insan yeteneklerinde bir anlam görür.İnandım iman ettim
sözünün sorumluluğunu taşımalıdır.İnsanların ilk hedefleri hayatlarında bir
amaç ve anlam bulmaktır.Hayatı anlamlandırmak için her türlü yön ve yöntemleri
araştırmıştır.Filozof ve düşünürlerin de toplum ve zamanları üzerinde etkileri
vardır.İnsan hayatı anlamlandırırken fıtratını tatmin etmek ister.Her bir bilgi
kendimizi tanımamıza imkan vermektedir.Anlam fitri imkanlardan birini ifade
etmektedir.Anlam inanmayi içermektedir.İnsan hatatını anlamlandırmak için
mücadele eder.Önüne cıkan engelleri aşmayaya çalışır.İnsan arayış içinde olması
fıtratının özelliğidir.İnsan hayatını anlamlandıran bir sey görmesi ve
gercekleştirmek istemesi varoluşunu gerçekleştirmesidir.
Yüksek değerler : sevgi
güven...keşfedılmiş degerlerdir.İnsanlar bunlar icin çekişmezler.
Araç vasıta degerler:Maddi manevi
değerlerdir.Bu degerler için rekabet ederlerler.
Alışılan gerçekler: Zevk, moda davranış
kurallarıdır.İnsanlar bu değer çerçevesinde hayatına anlam verir.Musibet ve
sıkıntılara sabreder.Kendısini gerçekleştirir.Anlam inanmayı içerir.Fıtrat
varoluştan gelir.İnsan sürekli iletişim içindedir.Bilgi sayesınde yenı
davranışlar kazanır.Nesilden nesşle aktararak
bilgi büyür ve ınsanın ortak malı olur.Buna kürtür denir.Kültür insanın
kendisini gerçekleştirmesidir.İnsan hayatını anlamlandırmak için rehbere
ihtiyaç duyarlar.İnsan fıtri değerlere sahiptir.İnsan hayatının imtihan olması
vahiyle gelen emirle ve yasaklardır.Kur'anı Kerim insanın hayatını
anlamlandıran vahiy kitabıdır.Kur'an ile gercekleştğrilmiş insan Allaha yönelir
ve yüksek ahlaki değerlerde yaşar.Kendisini ne kadar çok verir ise o kadar
insan olur.
KUR'ANIN BÜTÜNLÜĞÜ ÜZERİNE
Kur'an bütünlük içerisinde
incelenmelidir.Kur'anı anlamak için cümle bütünlüğü içerisinde anlamaya
çalışmak gerekir.Ayetlerin bütünlük içerisinde anlaşılması çok önemlidir.
Kur'anın uluhuyeti ile ilgili zihniyetlerin bir cephesini ele almaktır.Kur'an
en küçük parçasından en büyük parçasına kadar bir uyumluluk ve bütünlük
içerisindedir.Kur'anın kelimelerinde yeni manalar kazandırmaktadır.Bunlarda Kur'anın
bütünlüğü içerisinde olmalıdır.Kullanıldıkları mana çerçevelerinde değişik
anlamlar kazanmaktadır.Kur'anın bütün olduğu gerçeği önceden beri
bilinmektedir.Kur'an bütüncül bir yaklaşımla anlaşılır bir şekilde insanlara
sunma gayreti içerisindedir.Değişik boyutlar kazanılmaktadır.Kur'an Kur'anla
anlaşılmaya çalışılmıştır.Kur'an mana bakımından siyak sibak ortamında ve ayetler üzerinde
fikir etmek gerekir.Kur'an üzerinde düşünülmesini istemektedir.Kur'anın
açıklanması yine onu okuyanlara aittir.Bütün görüşlerin ortak noktası Kur'an
dır.Kur'ana ön yargılı yaklaşılmamalıdır.Kur'anı yorumlayanlar kendi
görüşlerini değil Kur'anın düşünme sistemi içinde açıklamalıdır.
Kur'an çelişkiden uzak şekilde kabul
edilir.İnsanlar her şeyden etkilenir.Kur'anı anlamaya çalışanlar çelişkisiz
tutarlılıga ulaşmak için mücadele etmelidir.Kur'an dünya ve ahirette iyi
yaşamak için indirilmiştir.İnsanı konu alır.Ön yargısız incelendiğinde Kur'anın
iletmek istediklerini iyi bir şekilde görürüz.Subjektif yaklaşımdan uzak
durmalıdır.Siyak sibak çerçevesinde açıklanmalıdır.Kur'anın yorumlanması onun
bütünlüğünü bozmaktadır.
KUR’AN NEDİR?
GİRİŞ
-Kur’an her asra hitap edecek yeterlikte semavi bir kitaptır.
-Kur’an-ı yaşayabilmek için onu anlamak gerekir.
-Kur’an insandan okunmasını, üzerinde düşünülmesini, anlaşılmasını ve ihlasla açıklanmasını ister.
-Ümmi bir peygamber olan efendimiz okuma yazma bilmediği halde, onu anlamaya çalışmış ve sahabelerine inen ayetleri okutmuş, yazdırmış ve ezberletmiştir.
-Peygamberden sonrada sahabe onu iyi bir şekilde anlamaya çalışmış Kur’an üzerinde sürekli düşünmüşler ve peygamberin gittiği yolda devam etmişlerdir.
-Peygamber ve sahabe Kur’an-ı oku, düşün, anla, yaşa, yani Kur’an-ı hayata tatbik etme usulünü uygulamıştır.
-Bu kitap ilk olarak Kur’an-ı Kerim-i insan hayatının anlamlandırmasındaki rolünü ve insanın boş bir varlık olmadığını onun hayatta bir amacının olduğunu ve bu amaca Kur’an ile ulaşabileceğini, yani Kur’an-ı anlayıp onu tatbik ettiğinde hayattan lezzet alacağını bize göstermektedir.
1.BÖLÜM
İNSANIN ANLAM ARAYIŞI VE KUR’AN- KERİM
-İnsan var olduğu günden beri kendini ve çevresini anlama çabası içindedir.
-Kendinin nerden geldiğini bu dünyada ne için yaşadığını, kendisinin üzerine düşen görevleri tam olarak yerine getirip getirmediğini hep sorgulamıştır.
-Bazı insanlar kendilerinin bir hayvan soyundan geldiklerine bile inanmışlardır. Çünkü onlar kendilerinin ondan olduğunu benimsemişler buna da inanmışlardır.
-Anlam insan gerçeğinin bir olgusudur. Anlam; görülen, bilincine varılan ve inanmayı da içeren bir şeydir.
-Gören kimdir? Sorusuna yanıt olarak gören insandır. Çünkü insan eylemlerinin anlamını sorar ve eksik yönlerini görür.
-Eksik yönlerini doldurmaya çalışır. Aksi halde hayatına anlam veremezse ümitsizliğe düşer ve hayattan tat alamaz hale gelir. Sonu ölüme kadar gidebilir.
-Nede görmüştür? Sorusuna yanıt olarak kişi anlam görmesi söz konusu olan şeyde anlam görmüştür. Kendinin var olduğunu ve eylemlerinde sorumlu tutulacağını anlar.
-İnsan eylemlerini yöneten değerler vardır. İlki yüksek değerler. Bunlar sevgi, saygı, doğruluk, masumluk, dürüstlük, insaflılık, vefa ve güvendir. İnsan bu değerlere doğuştan sahip olur.
-Bu değerlerin gerçekleşmesi için inanın kararlı ve net olması gerekir.
-İnsan eylemlerinin gerçekleşmesinde araç değerler de vardır. Bu değerler insan ilgi ve menfaat alanının değerleridir. Bu değerler her türlü maddi-manevi değerlerdir. İnsan hayatı büyük ölçüde bu değerlerin gerçekleşmesine bağlıdır.
-Alışılan değerler, alışkanlıkların, modanın, zevkin, kitle kültürün değerleridir. Temelini toplum ve kültürün oluşturur. İnsan bu değerlere alışkındır.
-İnsan neyi görmüştür? İnsan hayatını anlamlandıran değerlerin gerçekleşmesini kendinin içinde ve dış dünyada görmüştür.
-Hayatının anlamını keşfetmesi için ve amaçlarına ulaşması için ilk başta amaca uygun eylem(amel) yapması gerekir. İnsan bir şeyi sevmesiyle ve idealleriyle hayatını anlamlanlandırır.
-İnsan hayatına anlam vermezse, hedefleri olmaz olamaz.
-İnsanın varoluşu değişir, öz değişmez.
-İnsanın varoluşunun sebebi bilgidir.
-Bilgi nesilden nesile aktarılır buna kültür denir.
-Kültür insanı gerçekleştirme sürecidir.
-Bir millete özgü olmayan kültür ortak kültürdür.
-Kur’an insandan oku, düşün, anla, yaşa ister.
-Hz. Peygamberde bunu en iyi şekilde hayatına uygulamıştır.
-Hz. Peygamber nasıl insan olunur insanlara göstermiştir.
-Hz. Peygamber sahabelerine de aynı şekilde örnek olmuş ve onlara da bu ilkeleri öğretmiştir. Onlarda oku, düşün, anla, yaşayı hayatlarında tatbik etmişlerdir ve bizlere örnek olmuşlardır.