Nüzul sırasına göre meal-siyer birlikte okuyunuz!
Hedef tarih: 30 Nisan 2014
Onar sure, siyer/Hz. Peygamber'in hayat hikayesiyle birlikte okunacak ve mütalaa edilen hususlar ödev olarak gönderilecektir.
Alak Suresi
Namaz kılan
mükemmel kulu engelleyen kimsenin
halini, olan biten her şeyi Allah görüyor. Dini yalan sayanı da görür.
Grubunu çağırırsa Zebanilerden kurtulamaz.
Kalem Suresi
İnsan
dünyadaki çektiklerini anlayınca doğrusu biz zulmetmişiz kendimize der.
Ahiretteki azap ise daha kuvvetlidir. Keşke bunu biraz anlayabilsek..
Müzemmil
Suresi
Gündüzün bizi
bekleyen bir yığın görev vardır. Gecedeki ibadette Kur’an tilavetinde daha bir
güzellik vardır. Fanilere gönül bağlamaktan kurtulmak ve Rabbime yönelmenin
işaretini anlamaktayım
Müdessir
Suresi
4.ayetinde
beden temizliği ile ruh temizliği arasındaki sıkı ilişki hatırlatılır.
Kafirlerin sayıya takılıp kendi kendilerini tökezletir ve yürüyüşüne devam
edemez. Mümin imanında sebat gösterirse o zaman imanı köklenir.
Fatiha Suresi
Rabbu’l-alemin
sıfatı rabbimizin kainatı kuşatan merhametini gösterir.4. ayetten sonra ‘sen’
hitabı makamına yükselir. Son ayette peygamberlerin yoluna eriştir denilerek
kabul eyle anlamında amin denilmesi sünnettir.
Tebbet Suresi
Ebu Leheb’in
kafir olarak öleceğini seneler öncesinden haber vermiştir. Bedir savaşında
Mekkelilerin yenilmesine o kadar üzüldü ki ibretlik bir şekilde öldü. Ve eşi de
odun taşıyacaktır ahirette. Diken toplayıp Rasulullah’ın yoluna saçardı.
Tekvir suresi
Ana teması
insanların diriltilip dünyada işlediklerinin hesabını vereceklerini
bildirmektir. Eksik ölçüp tartanların defterleri ‘siccin’dir. Kafirlerin yapıp
ettiklerinin kaydedildiği defter.
A’la suresi
Bu surede
Allah’ın kudreti, peygambere gelen vahiy ve bir de bazı güzel öğütler yer
almaktadır. Kendisini kötülüklerden arındıran, namaz kılan felaha erer.
Leyl suresi
Bu surede
kelime-i tevhidin önemine binaen ‘o en güzel kelimeyi tasdik eden kimseyi
muvaffak ederiz diye belirtilmiştir. Dini yalan sayanlar ateşe karşı uyarılır.
Ahiret gibi dünya bize aittir. Sadece rabbini razı etmek isteyen elbet hoşnut
olur.
Fecr suresi
Bu surede
miras hukukuna değinilmiştir. Cahiliyede kadınlar ve çocuklar mirastan mahrum
bırakılırdı. Miras helal haram denilmeden yenilir, kim baskın çıkarsa o yerdi.
Duha suresi
Elbette
rabbin seni hoşnut edecek ayetiyle rasulullaha vad edilen bu hoşnutluk hem
dünya hem de ahiret yönündedir. Dünyada: hakkı yüceltmek ve hayrı yaymada
başarı, ahirette ise şefaat makamıdır.
İnşirah suresi
Rasullullaha
tabi olan ve hakka hizmet vazifesine devam eden bütün Müslümanlara kuvvet
kaynağıdır. Güçlükle beraber bir
kolaylık vardır. İşini bitirince başka bir işe giriş. Hep rabbine yönel
ifadelerine yer verilmiştir.
Asr suresi
Birbirine
hakkı tavsiye edenler dışındakiler hüsrandadır.
Adiyat suresi
Sinelerde
saklı olanın bile açığa çıkarılacağı mahşer günü hatırlatılır, insanın ona göre
kendisini ayarlaması dersi verilir.
Kevser suresi
Cennette
efendimize verilen bir havuz olup onun ümmeti oradan su içecektir. Kafirler
peygamberimizin manevi neslinin kesileceğini söylemişlerdir fakat milyonlarca
mescidi dolduran Müslüman cemaat, bu surenin ifade ettiği ilahi bereketin
örneğidir.
Tekasur
suresi
Geçici dünya
zevklerine bağlanmak doğru değildir. Çünkü hesaba çekileceğimiz gün vardır.
Zübeyr peygambere: bize hangi nimetler sorulacak dediğinde o haberiniz olsun ki
ilerde nail olacağınız birçok nimet olacaktır buyurdu.
Maun suresi
Namazdan
gafil olmak: ona önem vermemek, vaktinin geçip geçmediğine önem vermemek 5-7 ayetlerde ‘ki onlar namazın değerini
bilmezler namaza gereken ihtimamı
göstermezler zekatı ve diğer yardımları esirger vermezler buyrulmuştur.
Kafirun
suresi
Bu surede
müşrik yerine kafir sıfatı kullanılarak inanmayanların tamamı kastedilmiştir.
Bu sure şirkten kurtuluşun anahtarı mahiyetindedir.
Fil suresi
Kabeyi
yıkmaya gelen ashab-ı filin hüsranını belirtir. Üzerlerine ebabil kuşlarını
salıverdi. Bu kesin mucizelerdendir. Tabiatle izah edilemez.
Felak-Nas suresi
Muhtevaları
benzer ikiz surelerdir denilebilir. Şeytandan ve şeytan kılıklı insanların
şerrinden Allah’a sığınırım temalı surelerdir.
İhlas suresi
Samet: her
şey kendisine muhtaç olduğu halde kendisi hiçbir şeye muhtaç olmayan demektir.
Kur’an’ın üçte birine denk suredir. Allah’ın birliği özlü bir şekilde ifade
edilmiştir.
Necm suresi
Şirkin
saçmalığına ve hakikatin galip geleceğine işaret eden suredir. O, kendisine
vahyedilenden başka bir şey değildir buyrulmakta ve o ifadesi Kur’an’ı
karşılar. Ahirete inanmayanlar melaikelere Allah’ın kızları adını takmışlar
oysa sadece ve sadece zanna tabi oluyorlar. Zan hakikat karşısında ne ifade
eder ki? …
Abese suresi
Tebliğin
usulleri vurgulanır. İrşadlar ihtiva eder. İştiyakla gelene değer verilip
anlatılmalıdır. ‘hele insan yiyeceğinin
kaynaklarına bir baksın. Biz yağmuru gökten şırıl şırıl döktük. Yerden nebat
bitsin diye toprağı iyice sürdük’ buyrularak nimetlerinsanın faydasına
sunulduğu ifade edilmiştir.
Kadir suresi
Bin aydan
daha faziletlidir. Kur’an’ın ilk beş ayeti de Kadir gecesinde nazil olmuştur.
Şems suresi
Sarıp bürüyen
gecenin hakkı için ona hem kötülük hem
de ondan sakınmayı öğütleyen hakkı için
nefsini maddi manevi kirlerden arındıran felaha erer.
Büruc suresi
Allah’ın
elçilerine karşı koyan nice saltanatların devrildiği gibi Kur’an’ın daveti karşısında da muhaliflerin
tutunamayacaklarına işaret etmektedir. Onların müminlere işkence yapmalarının
sebebi Allah’a iman etmeleri idi. Bu surede müminlere sabır tavsiye
edilmektedir.
Tin suresi
İlk 3 ayette
vahiy gelen kutlu yerlere dikkat çekilmiştir.’ İncir ve zeytin hakkı için, sina
dağı hakkı için, bu emin belde hakkı için ki biz insanı en mükemmel surede
yarattık ‘ . İman edip güzel amel işleyenler eksilmeyen bir mükafatla
ödüllendirilecektir buyurulur.
Kureyş suresi
Kabeye sahip
çıkılması üzerine Kureyşin nail oldukları nimetleri bildirmektedir. Kabe’ye
hizmet ettikleri için saygınlık kazanmışlardır. Kendilerini açlıktan kurtarıp
doyuran Rab’lerine kulluk etsinler buyrulmuştur.
Karia suresi
Kıyametin
dehşetini ve iylerle kötülerin akıbetini teşkl eder. Dağların atılmış yüne
dönüşmesinden bahsedilir.. ilk 5 ayet kıyamet öncesi son 6 ayet ise diriliş
safhasını iaşret eder.
Kıyame suresi
Akli hissi ve
psikolojik olarak kıyamet gerçeği ispatlanır. Buna inanmayanların
sorumlulukları vurgulanır.’yüzler vardır o gün pırıl pırıl… Rablerine bakarlar
ifadesine dayanarak ehl-i sünnet cennette Allah’ın görüleceği hususuna dikkat
çekmiştir.
Hümeze suresi
İnsanları
ayıplayıp hakaret etmenin çirkinliği ve onları bekleyen cehennemin dehşetini
tasvir eder.’mallarını yığıp sayanlara değinilip böylelerinin malının kendisini
ebedi yaşatacağını zannetmesine değinilir. Hutame , Allah’ın tutuşturduğu bir
ateştir. Oraya tılacaklardır.
Mürselat
suresi
Kainattaki
melaikelere değinilri. Gerek ölüler gerekse diriler için dünya bir toplanma
yeridir. Sayısız yaratıklar, milyonlarca tür bitki dünya bağrında
beslenmektedir. Bunların hepsini yerli yerinde yaratan üstün kudret Allah’a
aittir.
Beled suresi
Beled den
maksat Mekke şehridir. Hz. İbrahim’in eşi Hacer le oğlu İsmail i bıraktığında dağlık ve susuz olan Mekke Kabe
inşa edilince tek emin yer olmuştur.
Yakınlığı olan bir yetimi fakiri doyurmaya gönülden iman edip sabır ve
şefkati öğütlemeye davet eder. Onların defterleri sağ ellerinden verilecektir.
Tarık suresi
Hiç kimse
yoktur ki yanında bekçi melek bulunmasın. Onu yaratan Allla ‘ı ve neden
yaratıldığını düşünmelidir. Bu Kur’an kesin bir sözdür. Kafirler var güçleriyle
hile kurarlar ve hileleri boşa çıkarılır.
Kamer suresi
Daha önceki
peygamberlerin hayatları özetlenerek peygambere telkinde bulunulan suredir.
Onlar hakkı yalan saydılar ifadesiyle insanların kabulüne mazhar
olunamayacağını zanneden müşriklerin temennilerini kursaklarında bırakmaktadır.
Sad suresi
O bir
sihirbaz denildi ve bu orduların başı
bozuk bölük-pörçük olduğu mağlup edileceği ifade edildi.
Araf suresi
Şirkin
insanlığı asla tatmin etmeyeceği, insanlığın Kur’an’ı dinleyip Allah’a
yönelmeleri gerektiği vurgulanır.
Şükrünü yerine getirererk her türlü nimetten yararlanılabilir. İsraf ın
uyarısı yapılmıştır. ‘Rabbinize için için yalvararak başka nazarlardan uzak
gizlice dua edin. Gerçekten o haddi aşanları sevmez.’ Yüksek sesle dua etmek
makul olmayan şeyler istemek duada haddi aşmak kabilindedir ifadesini
çıkarabiliriz.
Cin suresi
Cinlerden
Kur’an’ı dinleyip iman edenler ve daha sonrasında vahyin kesinliği vurgulanır. ‘O
bütün gaybları bilir fakat gayblarına kimseyi vakıf etmez.’ Ayetiyle Allah’ın
gaybı Resulüne bildirmesi, gaybı ondan başkasının bildiğini bildirmez. Aksine
gaybın Allah’a has olduğu teyit edilir.
Yasin suresi
Doğum, ölüm,
düğün gbi güncel konulara değinilmiştir. Yasin, Kur’an’ın kalbidir. Hz.
Peygamber ölmek üzere olanların yanında okuyunuz buyurmakla onun ölümcül
durumda olanlara bile hayatiyet vereceğini bildirmektedir. ‘Eğer dileseydik
gözlerini düzme kör ederdik buyrularak
imana gelmeleri için ille de kendilerini sakat etmemizi mi bekliyorlar
.fakat o zaman da iman için yarışırlardı. İnsan nasıl yaratıldığını unutup
çürümüş kemikten nasıl yaratılacak diye sorar da ilk defa yaratan dirilte de
bilir.
Furkan suresi
Furkan
hakikati batıldan ayıran manasında kullanılmaktadır. Kişinin bu dini
benimsemekle ruhi hissi yükselteceğine ve iyiyi de kötüyü de anlatarak tercihi
muhataba bırakmış bir suredir. ‘ne oluyor peygambere yemek yiyor, çarşı pazarda
dolaşılıyor denilmesi müşriklerin beşer üstü bir varlık beklentisini gösterir.
Ayrıca onlar kıyameti de inkar ediyorlardı. Homurdanan ateşin içine
atılacaklardır.
Fatır suresi
Allah’ın
yaratma sıfatından almıştır ismini. İnsanları çeşit çeşit farklı
kabiliyetlerler yaratmıştır. Kainatı da renk renk … hiç kimse sana herşeyi
bilen Allah’IN bildirmesi gibi haber veremez
putlar çekirdek zarına bile hükmedemezler. Gerçek şu ki gökleri ve yeri
yok olmaktan koruyan allahtır. Allah müsamahalıdır, cezaları geciktiricidir.çok
affedicidir.
Meryem suresi
Hz. Meryem’in
bakire olarak Hz. İsa’yı dünyaya getirmesini tafsilatlı olarak anlatan kıssa
ile başlar. Kehf suresindeki bazı kıssaların peşinden Zekeriyya, Yahya, İsa,
İbrahim, Musa,İsmail, İdris peygamberlerden bahseder. Bebeğe sordular. O da:
Ben Allah’ın kuluyum, o bana kitap verdi, beni peygamber olarak gönderdi ve
nerede olursam olayım beni kutlu mübarek kıldı ve yaşadığım sürece bana namazı
ve zekatı farz kıldı. Anneme saygılı, hayırlı evlat kılıp beni zorba bedbaht
biri yapmadı. Doğduğum gün de, öleceğim gün de, kabirden kalkıp dirileceğim gün
de selam üzerime olsun dedi. Hakkında
tartışmaya girdikleri Meryem oğlu İsa konusundaki Allah’ın sözü budur.Daha
sonra Hz. İbrahim’in ataların dinine karşıt görüşlerine yer verilmiştir.
Babasına ; Babacığım sana ulaşmayan biri ilim geldi bana, ne olur bana tâbi ol
da seni dümdüz bir yola çıkarayım demesi üzerine babası sert çıktı ve benden
uzak dur. Gözüm görmesin dedi. Hz. İbrahim : Selamet, esenlik içinde kal,
Rabbimden senin için af dileyeceğim dedi.
Hz. İsmail İbrahim’in oğlu ve
peygamberin büyük dedesidir. Verdiği sözü yerine getirir ve halkına namazı ve
zekatı tavsiye ederdi
Taha Suresi
Hz.
Peygambere açıkça teselli yapmaktadır ‘peygamberliğe seçtim seni öyleyse dinle
sana vahyedileni buyrularak’.Hz Musa’nın firavunun saltanatını sarsması örnek
verilerek. Hz Musa kardeşi Harun’u yardımcısı olarak görüyordu. Buradan
hareketle ortak hakimiyetin mümkünatı vardır denilebilir.
Vakıa suresi
Gerçeğin kendisi
olan büyük hadise anlamına gelmektedir sözlükte. İnsanların ahiretteki
akıbetlerine, Allah’ın varlığına ve birliğine ve de Kur’an’ın bazı vasıfları
bildirilmiştir. İmanda öncüler herkesi geçer. İşte onlardır Allah’a en yakın
olanlar ve naim cennettedirler. Çoğu önceki
ümmetlerden biraz da sonrakilerden olanlar mücevheratla kaplı tahtlarında
yaslanıp karşılıklı otururlar. Eğer anlarsanız bu gerçekten büyük bir
yemindir76’ buyrularak Kur’an’ın önemine işaret edilmiştir
Şuara suresi
Sure, adını
şair eseri diye atıfta bulunulmasından almıştır. Allah insana hürriyet
bahşetmiştir. Dileseydi onu iman üzere kılardı. Allah’a karşı gelmekten
sakının. Müşrikler ha böyle nasihat etmişsin ha etmemişsin bize göre hepsi bir
dediler yani atalarının sürüp gelen adetlerinden yolu seçtiler. Neticede onu
yalancı saydılar Allah da onları imha
etti.
Neml suresi
Neml kelimesi
karıncalar vadisi anlamına gelir. Salih, Lut gibi nebilerin tebliğlerine yer
verilmiştir. O müminler ki namazı hakkıyla ifa eder zekatı verir ve ahireti kesin
olarak inanırlar. Burada insanın kendi tercihi ile benimseyip yaptığı iş Allah
tarafından da güzel gösterilir. Biz ahirete iman etmeyenlere yaptıkları işleri
süsledik o yüzden onlar körelmiş bir vaziyette bocalar dururlar. Burada da
insanın tercihi ile yaptığı iş şeytan tarafından güzel gösterilir. Davud’a ve Süleyman’a
ilim verdik onlarda bizi mümin kullarının çoğuna üstün kılan Allah’a hamd olsun
derler. Süleyman Davud’a varis oldu ve ey insanlar bize kuşların dili
öğretildi. Burada görülüyor ki Allah elçilerine herşeyden bolca nasip verdi
bunlar aşikar lütuflardır.
Kasas suresi
Doğrusu
firavun ülkesinde(mısır’da) zorbalık yaptı büyüklük tasladı. Mısırlılar ibrani
nüfusunu azaltıyorlardı erkek evlatları keserek. Musa’nın annesine şöyle ilham
edildi : Onu bir süre emzir endişelenince ırmağa bırak hiç üzülme. Nehirde
firavunun hanımı bulunca: bana da sana da neşe kaynağı olacak sevimli bir çocuk dedi. Musa’nın annesi
çocuğunun firavunun eline geçtiğini öğrenince aklı başından gitti, onun
dışındaki herşeyi unuttu. Eğer biz kalbine sabır kuvveti vermesiydik neredeyse
işi açığa vuracak gidip çocuğa sahip çıkacaktı.
İsra suresi
Miraç’ın
hikmetleri bildirilir. İsra(miraç) hadisesinde Hz. Peygamber “burak’a bindim
beyt’ül makdise vardım” buyurmuştur. Efendimiz ordan göğe yükseltildi. Nebiler
ve meleklerle görüştü daha başka işaretleri , cenneti , cehennemi gördü nihayet
beş vakit namaz emri ile aynı gece döndü.(daha önce sabah ve yatsı
kılınıyordu.)
Yunus suresi
Yunus a.s den
ziyade Nuh ve Musa daha ayrıntılı anlatılmıştır. Onlara Nuh hakkındaki haberi
oku o halkına ey benim halkım eğer benim aranızda bulunmam ve Allah’ın
ayetlerini hatırlatmam size ağır geldiyse şunu bilinki ben yalnız Allah’a
dayanıp güvendim. Siz de şirk koştuklarınızla beraber toplanıp işinizi
kararlaştırın ki tasasını çektiğiniz bir dert olup kalmasın. Bu tebliğimden yüz
çevirirseniz benim kaybedeceğim bişey yok benim mükafatım ancak Allah’a aittir.
Ona teslim olmam emredilmiştir. Onlar kavimlerine ayetler getirdiler. Ama
ötekiler önce yalan saydıkları şeye bir türlü inanmadılar. İşte haddi aşanların
kalplerini böyle mühürleriz. Musa’ya ve kardeşine(harun’a) milletimizin için
mısırda evler hazırlayın evlerinizi namazgah yapın , namazı hakkıyla ifa edin ,
ve ey musa müminleri müjdele diye vahyettik. Burada ibadetin mabette yapılması
aslolandır fakat işkence döneminde ruhsat kabilinden evleri namazgah
edinmelerine izin verilmiştir.
Hud suresi
Bu sure
adını, 50-60. ayetlerde kıssası zikredilen Hz. Hud'un (a.s) isminden
almıştır.
Azabın geciktiriliyor olması sizi aldatmasın. Bu,
"Allah'ın yollarınızı düzeltin" diye size lütfuyla tanıdığı mühletten
ibarettir. Bu fırsatı değerlendirmezseniz iman edenler dışında helak edecek
olan kaçınılmaz cezaya çarptırılacaksınız.
Yusuf suresi
İçinde söz konusu edilen olaylar gösteriyor ki,
bu sure Rasulullah'ın (s.a) Mekke'deki son dönemi esnasında, yani
Kureyş'in kendisini öldürme, sürme, veya hapsetme planları tasarladığı sırada
nazil olmuştur. Kuran bu kıssayı, bir başka gerçeği daha gündeme
getirmek için kullanmaktadır: Allah ne dilerse o olur; insan hiçbir
karşı-planla O'nun stratejisini (mekr) altedemez, olmasını engelleyecek yahut
oluşumunu değiştirecek herhangi bir önlem alamaz. Aksine, hep olan odur ki,
insan kendi amacı için devreye soktuğu ve kendi amacına hizmet edeceğine
inandığı bir çok vasıtanın sonunda kendi amacı aleyhine işlediğini, ilahi amaca
hizmet ettiğini anlayıverir.
Hicr suresi
Hicr sûresi, 99 âyet olup 87'si Medine'de, diğerleri
Mekke'de inmiştir. Hicr, bir yer adıdır. 80-84. âyetlerde Hicr'den bahsedildiği
için sûreye bu ad verilmiştir.
Surenin değindiği konulardan ve üslubundan,
İbrahim suresi ile aynı dönemde nazil olduğu anlaşılmaktadır. Çünkü
arkaplanında belirgin iki öğe vardır. Birincisi, surede arka arkaya
tekrarlanan uyarılardan, Peygamberin (s.a) yıllardan beri tebliğ etmesine
rağmen, kavminin kabule yanaşmadığı açığa çıkmaktadır. Hatta onlar, küfürde,
düşmanlıkta ve yeni dinle alay etmede zaman geçtikçe daha da ileri gidip
inatlaşmışlardır. İkincisi, o zaman peygamber artık kendisini küfrü ortadan
kaldırmak için sarfettiği çabalardan ve kavminin düşmanlıklarından yorgun ve
bezgin hissetmeye başlamıştır. Bu nedenle Allah ona tekrar tekrar cesaret
vererek teselli edip, rahatlatmaktadır.
Enam suresi
Bu sure, adını putperest Arapların bazı
büyükbaş hayvanları helâl, bazılarını da haram sayan bâtıl inançlarını reddeden
136, 138 ve 139'uncuayetlerinden almaktadır.
İndiği dönemi tesbit ettikten sonra, Surenin
gerisinde yatan gerçeği görmek kolaydır. Hz. Peygamber'in (s.a.) insanları
İslâm'a çağırmaya başlamasının üstünden oniki yıl geçmişti. Kureyş'in
düşmanlığı ve yaptığı işkenceler en çekilmez ve vahşi bir durum almış, bu
yüzden müslümanların çoğunluğu yurtlarını bırakıp, Habeşistan'a hicret etmek
zorunda kalmışlardı.
Bu sure, İslâm inancının tevhid, ahiret ve
nübüvvet gibi belli başlı ilkelerini ve onların günlük hayata uygulanışlarını
farklı yönlerden tartışır. Bunlarla birlikte muhaliflerin yanlış inançlarını
reddeder, itirazlarına cevap verir, kendilerini uyarır ve o zaman çeşitli
işkencelere uğrayan Hz. Peygamber'i, (s.a.) izleyicilerini teselli eder.
Kuşkusuz bu temalar ayrı başlıklar halinde ele alınmakta, olağanüstü güzellikte
birbirleriyle iç içe incelenmektedir.
Saffat suresi
Sure, adını
"saffat" (saf tutmuş meleklere) işaret eden ilk âyetten alır
ve kâinattaki güçlerden söz eder. İlk üç âyette, saf tutmuş meleklere,
bulutları sevk ve idare eden güce, zikri yapan dile yahut insana yemin edilerek
Allah'ın bir olduğu gerçeği ortaya konmuştur.
Mekkeli müşrikler, "Sizler Rasûlullah'ın (s.a)
tebliğ ettiği tevhid ve ahiret akidesini, alayla karşılıyor ve onun
peygamberliğini inkâr ediyorsunuz. Ancak reddettiğiniz bu peygamber kısa bir
süre içinde sizleri hüsrana uğratacak ve kendinizi Allah'ın askerlerinin
ayakları altında bulacaksınız" şeklinde ikaz edilmektedir
Surenin son ayetlerinde yalnız kafirlere uyarıda
bulunulmakla kalınmıyor, ayrıca Rasûlullah (s.a) ile birlikte güç bir dönem
geçirmekte olan müminlere de müjde veriliyor. Onlara şöyle denilmektedir.
"Yolun başında çektiğiniz meşakkatlerden ye'se kapılmayın, sonunda mutlaka
sizler galip geleceksiniz. Şimdi bu kafirler belki galip durumda gözükmektedirler
ama aynı kimseler çok geçmeden sizlere mağlup olacaklardır." Gerçektende
bir kaç yıl sonra, Allah'ın bildirdiklerinin bir teselliden ibaret olmadığı ve
O'nun iman edenlerin kalplerini sağlamlaştırmak için verdiği haberlerin kesin
birer gerçek olduğu ortaya çıkmıştır.
Lokman suresi
Bu sure 12-19. ayetlerinde, oğluna verdiği
tavsiyeleri zikredilen Lokman el-Hakîm'in kıssasından bahsedildiği için bu adı
almıştır.
Bu surede şirkin anlamsızlık ve saçmalığı, tevhidin
gerçekliği anlatılmakta; insanlar körü körüne atalarını taklitten vazgeçmeye,
Hz. Muhammed'in (s.a) alemlerin Rabbinden gelen talimatını salim kafayla düşünme
ve mesajın gerçekliğine delâlet eden apaçık ayetlere dikkatle bakmaya davet
edilmektedir.
Bu çerçevede bir başka şeye daha işaret
edilmektedir: Bu, dünyada yahut Arap ülkesinde ilk kez sunulmuş olan ve
insanların ilk kez duyduğu yeni bir öğreti değildir. Geçmiş asırların bilgili
ve hakim kimseleri Hz. Muhammed'in (s.a.) öğrettiği bu şeyin aynısını
söylediler, öğrettiler. Yani, "Ey insanlar kendi ülkenizde Lokman Hakîm
isminde bir adam yaşadı. Onun hikmeti tarafınızdan gayet iyi bilinmekte, vecize
ve hikmetli sözleri günlük konuşmalarınızda zikredilmekte, şair ve hatipleriniz
tarafından sık sık iktibas edilmektedir.
Sebe suresi
Bu sure adını, içinde Sebe kelimesi geçen 15.
ayetten alır. Bu da surede yemen'de bir bölge veya kabile ismi olan Sebe'den
(yani Sabiî'lerden) bahsedildiğini belirtmektedir.
Sure, kafirlerin Hz. Peygamber'e (s.a) çoğunlukla
alay ederek ve küçümseyerek itirazlar yönelttikleri tevhid, ahiret ve Hz.
Muhammed'in peygamberliği gibi konuları ele almaktadır. Bu itirazlara bazan,
itirazın kendisine değinilerek, bazan da hiç değinilmeksizin cevap verilmekte
ve konunun akışı cevaplanan itirazın ne olduğunu göstermektedir. Cevaplar
genellikle talimat, öğüt verme ve delil getirme, tartışma şeklinde olmakta,
fakat bazı yerlerde kafirler inatçılıklarının yol açacağı kötü akibet ile
uyarılmaktadır. Bu hususta Sabiîlerin, Davud ve Süleyman Peygamberlerin
kıssaları onlara şu dersi vermek için anlatılmaktadır: "Sizden önce bu iki
grup insan da yaşadı. Bir tarafta Allah'ın kendilerinden önce hiç kimseye nasip
etmediği büyük güçler, şöhret ve zafer ihsan edilen Davud ve Süleyman
Peygamberler var. Bu nimetlere rağmen onlar kibir ve gurura kapılmayıp
Rabblerine şükreden kullar olarak yaşadılar. Diğer tarafta ise Allah'ın
kendilerine lütuflar ihsan ettiğinde kibre kapılan ve bu yüzden sadece
efsanelerde ve destanlarda hatırlanacak şekilde ortadan kaldırılıp helak edilen
Sebe' halkı var. Bunları göz önünde bulundurarak kendiniz için hangi hayatın
daha hayırlı olduğuna karar verebilirsiniz.
Zümer suresi
Adını, 71 ve 73. ayetlerde geçen mümin ve kâfirlerin
oluşturduğu topluluklar anlamına gelen "zümer" kelimesinden almıştır.
Surenin tümü çok güzel bir hitabet örneğidir. Bu
sure, Mekke'de müşriklerin Müslümanlara karşı aşırı zulüm, şiddet ve düşmanlık
havası estirdikleri bir dönemde nazil olmuştur. Genelde Mekke'deki müşriklere,
yani Kureyşli0lere hitap eden surede yer yer müminlere de seslenilmiştir. Hz.
Peygamber'in (s.a) yaptığı çağrının esasları açıklanırken, insanın halisane
sadece Allah'a kulluk etmesi ve başkalarına kulluk etmemek suretiyle de şirkten
kaçınılması öğütlenmiştir
Mümin suresi
Surenin adı, içinde mümin bir kimseden bahsedilen
28. ayetten alınmıştır.
Kafirlerin, Mekke'de süren, Hakkı yenilgiye uğratma
mücadelesine karşılık, Allah Teâlâ, tevhid ve ahiret düşüncesi ile ilgili
delilleri serdetmiştir. Zaten kafirler ile Hz. Peygamber (s.a) arasındaki
ihtilafın merkez noktası burasıydı. Bu delillerle, kafirlerin Hz. Peygamber'e
(s.a) karşı ortaya koydukları tavrın ilmî ve mantıkî hiçbir delile dayanmadığı
isbat edilmiştir. Ayrıca Allah, Kureyş'in ileri gelenlerinin asıl itirazlarının
Hz. Peygamber'in (s.a) mesajına olmayıp, bunun bir bahane olarak öne
sürüldüğünü belirtmiştir. Onların asıl korkusu, iktidarın ellerinden çıkma
ihtimaliydi. Bu yüzden, o kadar şiddetle Rasûlullah'a (s.a) karşı çıkıyorlardı.
Dolayısıyla 58. ayette açıkça şöyle denilmiştir: "Sizlerin Peygambere
karşı çıkmanızın nedeni tekebbürden başka bir şey değildir. Hz. Peygamber'in
(s.a.) davetini kabul ettiğiniz takdirde büyüklüğünüzün ortadan kalkacağını
bildiğinizden dolayı, Rasûlullah'ın (a.s) davetini engellemek için elinizden
gelen her hileye başvuruyorsunuz."
Bu surede aynı konular işlenerek, kafirlere tekrar
tekrar "Şayet bu mücadeleden vazgeçmezseniz, akibetiniz sizden önceki
toplumlar gibi olacak ve ahirette de onlardan daha beter cezalara
uğrayacaksınız. İşte o vakit pişman olursunuz ama pişmanlığınızın sizlere bir
yararı dokunmaz" denilmiştir.
Fussilet suresi
Adını, 3. âyette geçen "fussılet"
kelimesinden almıştır. Secde, Hâ, Mîm ve Mesâbih adları ile de anılan bu sûre,
Mekke'de inmiştir. 54 âyettir.
Bu sure, muteber rivayetlerden anlaşıldığına göre,
Hz. Hamza'nın (r.a) müslüman olduktan sonra ve Hz. Ömer (r.a) müslüman olmadan
önceki zaman diliminde nazil olmuştur. Nitekim kadim siyer tarihçilerinden İbn
İshak, meşhur tâbi Muhammed b. Ka'b Kurzi'den, surenin nüzul zamanı ile ilgili
şunları naklediyor:
"Kureyş'in ileri gelenleri, bir defasında
Mescid-i Haram'da oturmuş sohbet ediyorlardı. Aynı zamanda Hz. Peygamber de
(s.a) bir köşede yalnız başına oturuyordu. O dönemde Hz. Hamza müslüman olmuştu
ve Kureyş'in ileri gelenleri İslâm'ın yayılışından tedirginlik duyuyorlardı.
Utbe b. Rebia (Ebu Süfyan'ın kayınpederi) Rasulüllah'ı (s.a) bir köşede yalnız
başına oturuyor görünce, yanındaki Kureyş'in ileri gelenlerine dönerek
"Müsade ederseniz şayet, gidip Muhammed'le konuşayım ve ona bazı
tekliflerde bulunayım.
Bu şartları kabul ettiği takdirde barış mümkün olur
ve belki bize muhalefet etmekten vazgeçer" dedi. Kureyş'in ileri gelenleri
onun bu teklifini ittifakla kabul edince, o da gidip Rasulüllah'ın yanına
oturdu ve sözüne "Ey yeğenim" diye başladı. "Sen kendinin soy ve
sülale bakımından ne kadar asil olduğunu biliyorsun. Fakat buna rağmen kavmine
musibet getirdin, topluluk içinde ayrılık çıkardın. Üstelik kendi kavmini aptal
kabul edyor, onun dinini ve ilahlarını kötülüyor ve bizim atalarımızın kafir
olduğu iddiasında bulunuyorsun.
Şura suresi
Adını 38. âyette geçen ve müslümanların, işlerini
aralarında danışma ile yapmalarının gereğini bildiren "Şurâ"
kelimesinden almıştır.
Surenin girişinde şöyle denilmiştir: "Sizler,
elçimizin getirdiği mesaj hakkında niçin dedikodu yapıyorsunuz? Rasulullah'ın
(s.a) bu daveti yeni bir şey olmadığı gibi, bu davet tarihte ilk defa
gönderiliyor da değildir. Nitekim Allah, daha önce de seçtiği kullarına vahyini
indirmiş ve insanlara hidayet göndermiştir. O halde kainatın yaratıcı ve hakimi
olan Allah'ın biricik ma'bud oluşunda ne gibi bir acaiplik bulunmaktadır?
Asıl acaip olan, Allah'ın yarattığı nimetlerden
yararlanmanıza rağmen, başkalarını ma'bud ittihaz etmeniz ve sizleri tevhide
davet eden birine kızmanızdır. Oysa sizleri ve kainatı yaratan Allah'a ortak
koşmanız, çok büyük bir cürümdür. Bu yüzden, göğün üzerinizde çatlaması, hiç de
acaip olmaz. Sözkonusu küstahlığınıza melekler dahi hayret etmekte ve her an
azabın üzerinize gelebileceğinden çekinmektedir.
bu surede, iki hususa değinilmiştir.
1) Hz. Muhammed (s.a) daha önce 40 yıl süren hayatı
boyunca "Kitap" hakkında hiç bilgiye sahip değildi ve imana taalluk
eden meselelerden habersizdi. Şimdiyse birdenbire bu iki konudan (kitap ve
iman) bahsetmektedir ki bu da onun, bir peygamber olduğunun apaçık kanıtıdır.
2) Hz. Peygamber'in (s.a) Kur'an'ın Allah'ın kelamı
olduğu şeklindeki iddiası, onun, Allah'ı bizzat gördüğü anlamına gelmez. Allah,
daha önceki peygamberlere vahyettiği gibi, şu üç yolla mesajını göndermiştir.
Birincisi, vahiy yoluyla, ikincisi, perde arkasından, üçüncüsü, melek
aracılığıyla. Bu husus, kafirlerin Hz. Peygamber'e (s.a) "Allah ile bizzat
konuşuyor" şeklinde itiraz etmelerini önlemek ve hakkı arayanların da Hz.
Peygamber'in (s.a) hidayeti hangi vasıtayla aldığını anlamalarını sağlamak için
izah edilmiştir.
Duhan suresi
Sure, adını 10. ayette geçen ve duman manasına gelen
"Duhan" kelimesinden almıştır.
Sure, Mekke'deki kafirlere bir uyarı ve açıklama
niteliğinde birkaç hususla başlamaktadır:
1) "Sizlerin, bu kitabı Muhammed uydurdu"
şeklindeki düşünceleriniz yanlıştır. Kur'an'ın bizzat kendisi, "Bu kitabın
beşer sözü olmadığına, bizzat Allah gibi yüce bir zat tarafından nazil olduğuna
şehadet etmektedir."
2) "Sizler bu Kitab'ın değerini takdir edemiyor
ve onun kendiniz için bir musibet olduğunu zannediyorsunuz. Oysa, Allah'ın
elçisini göndererek, O'na yüce bir Kitab indirmesinin sizler için çok mübarek
bir hadise olduğu apaçık bir gerçektir."
3) "Şayet sizler, bu yüce peygamberi ve mübarek
Kitab'ı yenilgiye uğratacağınızı sanıyorsanız, yanılıyorsunuz. Elçimizi ve
mübarek Kitab'ı göndermeye karar verdiğimiz o an, mübarek bir andır.
Dolayısıyla Allah'ın kararı kesindir ve hiç kimsenin O'nun kararını
değiştirmeye gücü yetmez. Ayrıca O'nun kararlarında bir eksiklik veya yanlışlık
ihtimali sözkonusu bile değildir. O, kainatın efendisidir. Herşeyi duyan, bilen
ve hikmet sahibidir. Binaenaleyh, O'na karşı çıkmak kolay bir iş
değildir."
Casiye Suresi
Adını, 28.
âyette geçen ve kıyamette diz üstü çökenleri anlatan "câsiye"den
almıştır. Bu sûreye şerîat ve dehr sûresi de denilmiştir. Bu surenin nüzul zamanıyla ilgili kesin bir
rivayet olmamasına rağmen, muhtevasından, Duhan Suresi'nden kısa bir süre sonra
nazil olduğu anlaşılmaktadır. Çünkü bu iki surenin muhtevaları birbirlerini
tamamlayıcı niteliktedir. Bu surede kafirlerin tevhid ve ahiret hakkındaki
kuşkuları cevaplandırılmakla birlikte, onlar, Kur'an karşısında takındıkları
tavır dolayısıyla ikaz edilmişlerdir. Sureye tevhid hakkında deliller öne
sürülmek suretiyle bir giriş yapılmıştır. Bu konuda insanın yaratılışı, yer,
gök ve kainattaki harikulade nizam şahit gösterilerek şöyle buyurulmuştur:
"Nereye bakarsanız bakın herşeyin tevhidi ispatladığını göreceksiniz.
Çeşit çeşit canlılar, gece ve gündüzün deveranı, yağmurun yağması ve bitkilerin
çıkması, rüzgarların esmesi ve hatta insanın doğuşu ile ilgili vakıalar
üzerinde önyargıya sahip olmayan bir kafayla düşünülecek olursa, muhakkak
surette, kainat nizamının kendi kendine meydana gelmediği veya birkaç ilahın
eseri olmadığı sonucuna varılır. Çünkü kainatı bir tek Allah idare etmektedir.
Ancak bu gerçeğe inanmayan, önceden karar vermiş bir insana, elbette iman nasip
olmaz."
Ahkaf Suresi
Âd kavminin yaşadığı bölgede rüzgârlar,
"ahkaf" denen kum tepeleri meydana getiriyordu. İçinde bu kavmin
yaşadığı bölge ve kum yığınlarından söz edildiğinden sûre Ahkaf adını almıştır.
Bu surenin nüzul zamanı 29-32. ayetler arasında anlatılmakta olan bir tarihi
vakıadan tespit olunmaktadır. Bu ayetlerde, cinlerin Kur'an-ı Kerim'i
dinleyerek topluluklarına geri dönmeleri açıklanır. Bu hadise hakkında hadis ve
siyer kitaplarındaki ittifak edilen rivayete göre, Allah Rasulü Taif'ten
Mekke'ye geri dönerken yolda Nahle denilen yerde konaklamıştı. Ve bütün
güvenilir tarihi rivayetlere göre Allah Rasulü'nün Taif'e gitme olayı hicretten
üç sene önce meydana gelmiştir. Dolayısıyla o zaman bu sure nübüvvetin 10.
senesinin sonu ile 11. senesinin başlarında nazil olmuştur. Nübüvvetin 10. yılı
Allah Rasulü'nün hayatındaki en zor ve çetin yıldı. Tam üç seneden beri
Kureyş'in bütün kabileleri Haşimoğulları'na ve müslümanlara boykot
uyguluyorlardı. Allah Rasulü, kabilesi ve diğer arkadaşlarıyla beraber Şi'bi
Ebi Talip <Şi'bi-Ebi talib: Mekke'nin bir mahallesinin ismidir. Burada
Haşimoğulları oturmaktaydı. Şi'bi Arapça'da "iki dağın arasındaki
vadi" demektir. Bu mahelle Ebu Kureyş Dağı'ndadır. Ebu Talip ise
Haşimoğulları'nın reisiydi. Bu yüzden bu yere Şi'bi Ebu Talip adı verilmiştir.
Bugün Mekke'de Allahrasulü'nün doğduğu yer olarak bilinen mevkiye yakındır.
Şimdi ise Şi'bi-Ali veya Şi'bi Beni Haşim olarak anılmaktadır.> denilen
yerde mahsur idiler.
Kureyşliler bu mahalleyi tamamıyla kuşatma altında
tutuyorlar ve kimse de bu ablukayı yararak müslümanlarla irtibata geçemiyor ve
alışveriş yapamıyordu. Ancak Hac sırasında müslümanlar dışarı çıkarak
alış-veriş yapabiliyorlardı. Fakat o zaman bile eğer Ebu Leheb bir kimseyi
pazarda gelen ticaret kervanlarından bir şey satın almak isterken görürse hemen
satıcıya "Bunlara en yüksek fiyatı söyle ki alamasınlar, daha sonra ben o
malı senden alırım, bir zararın olmaz" demekteydi. Peşpeşe üç senelik bu
kuşatma müslümanların, Haşimoğulları'nın belini iyice bükmüştü. O kadar zor
günler geçirdiler ki bazen ot bazen de ağaç yaprakları yemeye mecbur kaldılar. Bu
surede özet olarak, kafirlere, akıllarıyla ve burhanlarla hakikatı anlatmaya
çalışma yerine, taassub ve inatlarından dolayı Kur'an'ı ve Peygamber'in
risaletini inkar etmeleri halinde sonlarını harap ettikleri, tek tek şahitler
gösterilerek anlatılmıştır
Zariyat suresi
İlk âyette geçen ve "rüzgârlar" anlamına
gelen "zâriyât" kelimesi, sûrenin adı olmuştur. Büyük bölümü Ahiret
konusundadır. Sonunda Tevhid inancına çağrı yapılmaktadır. Bununla birlikte Hz.
Peygamber'in (s.a.) sözlerine inanmamanın ve kendi cahilce (ahmakça)
düşüncelerinde ısrar etmenin bu tutumu benimseyen kavimlerin nasıl mahvolduğu
insanlara hatırlatılmaktadır. Ahiret hakkında bu surenin küçük fakat son derece
anlamlı ayetlerinde anlatılanlar şunlardır: "İnsan hayatının sonu hakkında
insanların çeşitli inançları kendiliğinden açık bir şekilde görüşler
getirememekte, aksine hiçbir ilmi dayanakları olmaksızın tahminle ve
benzetmelerle bir takım görüş ve nazariyelere dayandığını ispat
etmektedir."
Ğaşiye Suresi
Adını, ilk âyette geçen ve her şeyi saran, kaplayan,
dehşeti her şeye ulaşan kıyamet günü anlamına gelen "ğâşiye"
kelimesinden alır. Muhtevasından da anlaşılacağı gibi bu sure, Mekke'nin ilk
dönemlerinde nazil olmuştur. Bu Rasulullah'ın (s.a.) Mekke'de tebliğe
başladığında, müşriklerin daha pek hassas davranmadıkları bir dönemdir.'O gün
tüm kainatın büyük bir felâkete uğrayacağını bilmiyor musunuz? denilerek,
gaflete dalan insanlara aniden bir soru yöneltilip, bundan hemen sonra
açıklamalar yapılmaya başlanmıştır. O gün insanlar iki grup halinde
bulunacaklar ve her iki grup da farklı akibetler ile karşılaşacaklardır. Bir
grup cehennem ateşine ve azabına çarptırılırken, diğeri de cennette yüce bir
makama ulaşacak ve orada kendisini çeşit çeşit nimetlerin beklediğini
görecektir.
Kehf Suresi
Kehf sûresi 110
âyettir. Mekke'de nâzil olmuştur. Ancak, 28. âyetin Medine'de nâzil olduğu
rivayeti de vardır. Sûre bu adı, içinde söz konusu edilen ve "mağara
arkadaşları" demek olan "Ashâb-ı Kehf"den almıştır. Bu surede
ele alınan konulardan, surenin üçüncü merhalesinin başlangıcında yani
işkencelere rağmen henüz Habeşistan'a hicretin gerçekleşmediği dönemde
indirildiği anlaşılmaktadır. İşte bu nedenle, işkence gören müminleri teselli
etmek onları cesaretlendirmek ve onlara mümin insanların geçmişte imanlarını
nasıl koruduklarını göstermek amacıyla bu surede Ashab-ı Kehf (Mağarada uyuyanların)
hikayesi anlatılmıştır. Bu sure Ehli
Kitapla birlik olup Hz. Peygamber'i (s.a) imtihan etmek için üç soru soran
Mekke'li müşriklerin sorularına bir cevap olarak gönderilmiştir. Bu sorular
şunlardı: "Mağarada uyuyanlar"
kimlerdir? Hızır'ın gerçek hikayesi
nedir? Zü'l Karneyn hakkında ne
biliyorsun? Bu üç soru, Hıristiyanların ve Yahudilerin tarihiyle ilgili olduğu
ve Hicaz'da bilinmediği için Hz. Peygamber'in (s.a) gayb bilgisine sahip olup
olmadığını imtihan etmek üzere sorulmuştur. Allah, bu üç soruya sadece cevap
vermekle kalmamış, aynı zamanda hikayeleri o dönemde Mekke'de İslâm'la küfür
arasında süren çatışmada kafirlerin aleyhine bir tarzda ele almıştır.
Nah l suresi
İlk ayette, daveti açıktan inkâr edenlere açık ve
kesin bir uyarıda bulunulmakta ve onlara şöyle denilmektedir: "Sizin
daveti reddetmenizle ilgili olarak Allah'ın hükmü gelmiştir. Peki neden ondan
hemen tereddüt ediyorsunuz? Neden size verilen süreyi kullanmıyorsunuz?"
Bu surenin indirildiği dönemde, Mekkeli müşriklerin ihtiyaç duyduğu şey buydu.
Çünkü onlar tekrar tekrar Hz. Peygamber'e (s.a) ihtar ediyorlardı "Bizi
tehdit ettiğin azabı neden getirmiyorsun? Çünkü biz sadece senin davetini kabul
etmemekle kalmadık, aynı zamanda uzun süredir ona açıktan düşmanlık
yapıyoruz." Bu, onların Hz. Muhammed'in (s.a) gerçekten peygamber
olmadığının ispatı olarak kabul ettikleri bir teklifti. Bu uyarıdan hemen sonra
onlara şirkten vazgeçmeleri tavsiye edilmektedir. Çünkü bu, ilahi davete giden
yolda onları durduran en önemli engeldi.
Nuh Suresi
Nuh, hem surenin ismi hem de konusudur. Başından
sonuna kadar bu surede Nuh'un (a.s) kıssası anlatılmaktadır. Bu
surede Hz. Nuh kıssası sırf hikaye olsun diye anlatılmamaktadır. Bununla,
Mekke'deki kafirlerin Hz. Muhammed'e (s.a) karşı takındığı tavrın Nuh'un kavminin
takındığı tavrın aynısı olduğu açıklanarak uyarıda bulunulmaktadır. Ve eğer bu
tavrınızdan vazgeçmezseniz sizin sonunuz da aynı Nuh'un (a.s) kavminin sonu
gibi olacaktır. Surenin hiçbir yerinde açıkça böyle söylenmese de surenin nüzul
zamanındaki şartlar, kendiliğinden böyle olduğu anlamını vermektedir. Birinci
ayette, Allah'ın (c.c) Hz. Nuh'a (a.s) peygamberlik vererek onu nasıl bir
vazifeyle vazifelendirdiği bildirilmektedir. İkinci ayetten dördüncü ayete
kadar kısaca Hz. Nuh'un tebliğine nasıl başladığı ve kavmini neye davet ettiği
açıklanıyor. Daha sonra uzunca bir süre daveti ve tebliği uğruna her türlü
eziyet ve musibetlere nasıl katlandığı anlatılmaktadır. En sonunda da Nuh Rabbi
huzurunda, -beşinci ayetten yirminci ayete kadar olan bölümde açıklandığı gibi-
kavminin halini ve onların tavırlarını arz etmektedir. "Ben ne kadar
onları yola getirmek için çabaladımsa onlar da o kadar inatla bana karşı
geldiler" demiştir.
İbrahim suresi
Sure adını 35. ayette geçen İbrahim Peygamberden
(a.s.) alır. Fakat bu, surede İbrahim'in (a.s.) hayat hikayesinin anlatıldığı
anlamına gelmez. Bu isim, diğer surelerin, yani İbrahim'den bahsedilen diğer
tüm surelerin ismi gibi sadece bir sembol niteliğindedir. Bu
sure, Peygamberin (s.a) davetini reddeden ve onun görevini başarısızlığa
uğratmak için birçok hileler kuran kafirlere bir uyarı ve tavsiye
niteliğindedir. Fakat tavsiyede, uyarı, azarlama, kınama ve suçlama hakimdir.
Çünkü daha önceki surelerde tavsiyeye çok yer verilmiş, fakat buna rağmen
onların düşmanlığı, bağnazlığı, işkence, kin ve nefretleri artmaya devam
etmişti.
Enbiya Suresi
Bu surenin adı, içindeki bir ayetten alınmamış,
fakat birçok peygamberin (enbiya) kıssasına değindiği için "Enbiya"
adını almıştır. Bununla birlikte yine de sembolik bir isimdir. Sure, indirildiği
dönemde Hz. Peygamber (sav) ile Mekke'nin ileri gelenleri arasında gündemde
olan çatışmaları ele alır ve peygamberler, tehvid ve ahiret ile ilgili şüphe ve
itirazları cevaplandırır. Surede aynı zamanda Mekke'nin ileri gelenleri de
Peygamber'e (s.a) kurdukları tuzaklar nedeniyle azarlanmakta ve kötü
amellerinin sonuçları ile uyarılmaktadırlar. Onlara davete karşı takındıkları
ilgisiz ve sert tutumdan vazgeçmeleri tavsiye edilmektedir. Surenin sonunda ise
onların "bela ve felaket" diye niteledikleri kimsenin onlara
"bir rahmet" olarak geldiği söylenmektedir.
Mu’minun Suresi
Sure adını ilk ayetindeki "el-Mü'minûn"
kelimesinden almaktadır. Özellikle ilk ayetlerinde kurtuluşa eren müminlerin
ibadetlerinden, ahlâki yaşayışlarından ve nâil olacakları uhrevî nimetlerden
bahsedildiği için sûre "el-Mü'minûn" adını almıştır. Surenin gerek üslûb,
gerekse ele aldığı konu onun Risalet'in Mekke döneminin ortalarında
indirildiğini ortaya koymaktadır. Ayetleri okurken, işkenceler daha henüz
vahşet derecesine ulaşmamışsa da, Hz. Peygamber'le (s.a) Mekkeli kâfirler
arasında çetin bir mücadelenin başlamış olduğunu seziyoruz. Sure'nin sahih
rivayetlere göre Risalet'in ortalarında meydana gelen 'kıtlık' senesinde indiği
anlaşılıyor. Öte yandan, Urve bin Zubeyr'den rivayet edilen bir hadise göre,
surenin indiği günlerde İslâm'a girmiş olan Hz. Ömer (r.a) şöyle demiştir:
"Bu sure indiğinde ben de Hz. Peygamber'in (s.a) yanındaydım ve onun
durumunu gözlüyordum. Vahy hali bittiğinde Hz. Peygamber (s.a) şöyle
buyurdular: "Şimdi bana on ayet geldi ki, onlara uyan kesinlikle Cennete
girecektir." Sonra da Sure'nin başlangıç ayetlerini okudular."
Secde Suresi
Sure, 15.
ayette ifadesini bulan secde (teslimiyet ve acziyet ifadesi olarak yere
kapanmak) teması münasebetiyle bu ismi almıştır. Surenin ana fikri insanların
tevhid, ahiret ve risaletle ilgili şüphelerini gidermek ve onları bu üç
hakikate davet etmektir. Mekke müşrikleri Rasûlullah'la (s.a.) özel olarak
görüştükten sonra birbirlerine şöyle diyorlardı: "Bu adam acaip şeyler
uyduruyor. Bazen ölümden sonrasına ait haberler veriyor ve şöyle diyor:
"Toprak olduktan sonra hesab vermeye çağrılacaksınız, Cennet olacak,
cehennem olacak..." Bazen şöyle diyor: "Yalnızca bir olan Allah
ilahtır." Bazen de şunları söylüyor: "Size okuduğum bu sözler kendi
sözlerim değil. Allah'ın kelamıdır. İşte ortaya attığı hep böyle acaip
şeyler." Bu şüphe ve endişelere verilen cevap Sure'nin ana fikir ve temel
konusunu oluşturmaktadır.
Tur Suresi
Adını, birinci âyette geçen ve üzerinde Hz. Musa'ya
Tevrat'ın indiği, böylece onun ilâhi hitaba mazhar olduğu Tûr dağından
almıştır. İlk bölümün konusu ahirettir. Zariyat Suresi'nde, ahiretin mümkün
olduğu ve mutlaka meydana geleceğine ve ahiretin olmasının gerekliliğine
deliller gösterilmişti... O bakımdan burada o deliller tekrarlanmamıştır. Fakat
ahireti ispat eden birkaç gerçeğe ve işaretlere yemin edilerek bütün açıklığıyla
şöyle buyurulmuştur: Hiç tereddüt ve şüphe olmasın ki, birgün kıyamet gözler
önüne serilecek ve kimsede bu kopmayı önleme gücü olmayacaktır.Daha sonra da
kıyamet kopunca onu yalanlıyanların akıbetlerinin ne olacağı, ona inanıp takva
yolunu seçenlerin Allah tarafından nasıl mükafatlandırılacakları
anlatılmaktadır. Bunu müteakip ikinci bölümde Hz. Peygamber'in (s.a) daveti
karşısında Kureyş liderlerinin hareket tarzları tenkid edilmekte,
kınanmaktadır. Onlar Peygamberimiz'e bazan sihirbaz, bazan deli bazan da
şairdir diyerek halk tabakasını, getirdiği mesaja, yaptığı davete gönülden ilgi
duymasınlar diye aleyhine kışkırtıyorlardı
Mülk suresi
Adını Allah’ın mülkünden yani insanlara kulaklar,
gözler, gönüller verdiğinden almıştır. Yaratma kudretinin eşsizliği ifade
edilir. Yüzbinlerce çeşit erzakla kainat doldurulmuştur. Allah
rızıklandırmadığı sürece insanın yaşamını idame ettirmesi zordur. De ki bizim
iman ettiğimiz ilah Rahmandır. Biz ona iman ettik ona dayandık. Kimin kesin bir
yanlışlık içinde olduğunu yakında öğrenirsiniz.
Hakka suresi
Kesin gerçek vuku bulması kesin kıyamet demektir. O
gün bütün yaptıklarınızla Allah’a arz olunur ve hiçbir şeyiniz gizli kalmaz
diye belirtilmektedir. ‘yok yok gördüğünüz ve görmediğiniz bütün alemlere and
olsun ki bu Kur’an pek kerim bir elçinin getirip okuduğu sözdür. O bir şairin
sözü değildir. inanmanız ne d e az sizin! O bir kahinin sözü de değil. Ne de az
düşünüyorsunuz. O alemlerin rabbinden indirilen bir derstir.
Mearic suresi
Adını 3. <ayetten almıştır. Yüceler yücesi
dereceler ve makamlar s ahibi anlamına gelmektedir. Sure Mekke kafirlerinin
ahireti inkarı ve hz. Peygamberi yalancı saymalarını reddetmeyi esas konu
edinmiştir. O kafirlere ne oluyor ki sağdan soldan boyunlarını zuatarak seninle
alay etmek maksadıyla koşuyorlar denilmektedir. Kafirler cennete girmek
konusunda gövde gösterisi yaparak biz onları mutlaka geçeriz dediler. Ve bundan
sonraki ayetlerde iman etmeden nasıl olur da cennete heveslenirler diye ifade
edilmitr.
Nebe suresi
Sure adını 2. Ayette geçen nebe ul azimden almıştır.
Bu da mühim haber anlamına gelmektedir. Bundan maksat ölümden sonraki hayattır.
Cehennemin pusuda avını beklediğini belirtir. İşleri güçleri ayetleri yalan
saymak olanları tespit eden vardır. O’nun huzurunda hiç kimse yoktur ağzını
açacak. O gün rahmanın izin verdikleri dışındakiler asla konuşamazlar
Naziat suresi
Bedenlerinden ayrılan erdemli ruhların ruhlar
alemine dönüşlerindeki çeşitli durmlarını tasvir etmektedir.
İnfitar suresi
Göklerin yarılıp parçalanması anlamına gelen
infatarat fiilinden türemiştir.19 ayettir. Ahirette dünyadaki işlerin
karşılığının görüleceği bildirilmektedir. ‘iyi ve hayırlı insanlar naim
cennetinde nimetler içindedirler. Yoldan sapan kafirler ise ateştedirler. Onlar
yalan saydıkları hesap günü oraya girerler. Hem oradan hiç ayrılmazlar. O din
gününün hesap gününün ne olduğunu sen bilir misin? Evet bir daha söylüyorum din
gününün ne olduğunu sen bilir misin? O kimsenin kimseye fayda veremeyeceği bir
gün.’ Ayetleriyle ifade edilmiştir.
İnşikak suresi
Mekke de indirilmiştir ve 25 ayettir. Kıyamet günü
ilk insandan sonuncusuna kadar bütün insanlar dirilecektir. Bütün yeryüzü
dümdüz edilmek suretiyle ancak bu şekilde bütün insanlar tıka basa yere
sığacaklardır. Rivayete göre her insan ancak kendi ayağını basacak kadar yer
edinecektir. Kolay hesap kulun affedilmesidir. Ancak her kime hesap sorulursa
helak oldu demektir.
Rum suresi
Surenin Bizansın İranlılara yenildiği 615 yılında
nazil olduğu anlatılıyor. Gerek Müslümanların gerekse Rumların yeneceğini
bildirmekte gaipten haber vermektedir. Ayrıca insanların bir derde düşüp her
şeyi unutarak Allah’a yalvarması daha sonra Allah bolluğu tattırınca ortak
koşuyorlar. Onların bir süre eğlendikleri daha sonra hakikatin gün ışığına
çıkacağı bildirilmektedir.
Ankebut suresi
Bu surede miminlere zor gelirse hicret etmeleri
hatırlatılmaktadır. ‘biz Mekke’yi güvenli emin bir belde yaptık. Hala mi batıla
inanıp Allah’ın nimetlerini inkar edecekler. Uydurduğu yalanı Allah’a isnad
edenlerden veya kendisine gelen hakikati yalan sayandan daha zalim kim olabilir? Kafirleriçin
cehennemdeyer mi yok . bizim uğrumuzda gayret gösterip mücahede edenlerre
elbette muvaffakiyet yollarımızı gösteriririz. ‘ buyurulmaktadır.
Mutaffifin suresi
İşlerini dürüst yapmayanların, ölçüsüne tartısına
hile karıştırmayan ların istikbaldeki kötü akıbetlerini, dürüst insanların ise
önem ve kıymetini kendilerine verilecek mükafatı bildirir. Kafirlerin mühim
günde dirirlip hesap vermeyeceklerini sanmaları vurgulanır. Ayetler okunduğunda
bunlar eskilerin yaşamış insanarın masalları diyenlerdir.
Bakara suresi
Takriben inişi on yıla yayılan bir suredir. Kur’an’ın en uzun suresi olup 286 ayettir.
Sure bir mukaddime ve dört ana maksattan oluşur. Mukaddimede Kur’an’ın şanını
görevini bildirir. ‘işte o kitap şüphe
yoktur onda rehberdir muttakilere’ .
Birinci maksatta tüm insanları İslama davet eder. ‘ey insanlar hem sizi
hem de sizden öncekileri yaratan Rabbinize ibadet ediniz. Böyle yapmakla her
türlü zarardan korunmayı ümit edebilirsiniz’ ifadesi birinci maksadı açıklar
mahiyettedir. Üçüncü maksat bu dinin
ahkamını ayrıntılı olarak bildirir. Dödüncü maksat: bu hükümlerin yerine
getirilmesini sağlayacak müeyyidelere yer verilir. sure adını bakara
kıssasından almıştır. Musa kavmine bir sığır kesmelerini haber verince Rabbine
yalvar nasıl bir sığır olacakmış bildir dediler. Musa da ne toprağı sürmek için
çalıştırılmış, ne de sulamada çalıştırılmış olacak diyor. Sonra sığırı
kestiler. İneğin bir parçasıyla o maktulün cesedine vurunca dirilmiştir. İşte
Allah bunu nasıl dirilttiyse ölüleri de öyle diriltir.
Enfal suresi
Medine döneminin hicri ikinci yılında vaki olan
bedir gazvesinden sonra indirilmiştir. 75 ayettir. Adını ilk ayetinde geçen enfal yani
ganimetler kelimesinden almıştır. Bedir
gazvesinden alınacak dersleri öğütler. Böylece Müslümanlara iman hicret
dayanışma cihad savaş, savaş hukuku, anlaşmalar, ganimet, sabır ve sebat
ciddiyet, disiplin tevekkül gibi konular hakkında bilgi verir.
Al-i imran suresi
Medine’ de indirilmiş olup 200 ayettir. 33. Ayetinde
geçen al-i imran sureye adını vermiştir. İmran Hz. Meryem’in babasının adı olup
peygamberlik ve hikmet ocaklarından olan bir ailenin esasıdır. Bu surenin hakim
konusu bir ailenin temsil ettiği nübüvvettir.
Ahzab suresi
Medine de hicri 5. Yılın sonlarında nazil olmuştur. 73
ayettir. Birleşik düşman grupları(ahzab) veya
hendek savaşı bu sure-i şerefinin en çok yer ayırdığı bir konu
olduğundan sure bu isimle adlandırılmştır. Peygambere karşı müminlerin
davranışı, Kdınların örtünmeleri, aile
hayatı, gerçek müminlerin vasıgları münafıkların karakteristik davranışları
anlatılır. İnsanın büyük emaneti yüklenip müminlerin buna sadık kaldıkları,
münafık ve kafirlerin ise hıyanet ettikleri bildirilerek sure sonra erdirilir.
Mümtehine suresi
İmtihan eden kadın manasında kullanılır. Surenin
esas konusu Müslümanlarla Müslüman olmayanların ilişkileri islam düşmanlarıyla
dostluk kurmanın yasaklığı hakkındadır. Son kısımda İslam’ı kabul ettiğini
belirtip Müslümanların saflarına girmek isteyen gayr-i müslim kadinların tespit
etmek gayesiyle denenmeleri emredilmektedir.
Nisa suresi
Cahiliye döneminde haklarından mahrum bırakılan
kadınlara tekrar haklarının verilmesini konu edinir. Medine de hicretin 6.
Yılında nazil olmuştur. Kur’an’da Ey insanlar hitabı ile başlayan iki
sureden biri olup ilk yarıdaki 4. Suredir. Nisa suresi Allah’ın
hakları, bütün insanların kardeşliği, çocuklara, kadınlara, yetimlere, şefkat
edip haklarının verşlmesi, mallarının korunması, evlenme, miras, namaz, cihad,
n,zama uyma, ahiret istikbaline dikkat çekmektedir.
Zilzal suresi
Kıyametten hemen sonra gelecek olan depremden ve
bütün ölülerin dirileceği konu edinir. Zerre ağırlığınca şer yapan onu bulur.
Zerre ağırlığınca hayır yapan da onu bulur.
Hadid suresi
Sure Allaah’ın büyüklüğünü ve hak ve hakikat uğrunda
fedakarlğın lüzumunu, İslama karşı çıkanların yenileceklerini açıklamaktadır.
Muhammed suresi
İman edip güzel ve makbul işler yapanlar ve Rableri
tarafından gerçeğin ta kendisi olarak Muhammed’e indirilen vahye iman edenlerin
günahlarını affolunacağı izah edilir. İman edenler: keşke savaş hakkında bir
sure indirilse diyorlar. Fakat kalplerinde hastalık bulunanların boş gözle
bakmalarına sebep olur.
Ra’d suresi
Gök gürlemesi anlamına gelen rad kelimesi bu sureye
ad olmuştur. Dünyada küfür ve dalalet tasması , kıyamette de ateşten tasmalar
takılacaktır. Tasma esir olmanın alametidir. Şaşılacak bir yanları da güzellik
dururken kötülüğü çarçabucak istemeleridir.
Rahman suresi
Bu sure Allah’ın bu dünyada bahşettiği nimetleri ve
öteki dünyada hazırladığı nimetlerden bahseder. Denizleri yaratan, suya
kaldırma öxelliğini veren gemileri yapan insanlara zeka, güç veren Allah’tır.
İnsan suresi
Surenin temel konusu insanın kemale ermesi faziletli
insanın başlıca vasıfları ve ahirette göreceği mükafatlardır. Bu kullar
adadıkları sözde dururlar. Cennetlikler içeceklerini kendi iştahları ölçüsünde
tayin ederler. Etraflarında ebedi cennet çocukları dolaşır durur.
Talak suresi
Bu surede boşanma, nafaka, çocuğa nezaret gibi aile
hukukuyla ilgili konulara değinilmiştir.Allah herkesi sadece ona verdiği imkan
nisbetinde yükümlü tutar. Allah sıkıntının ardından kolaylık ihsan eder.
Beyyine suresi
Adını ilk ayetinden (kesin ve açık delil) almıştır.
Müminlerle kafirlerin ahiretteki durumlarını içerir. Ehl-i kitaptan olanlar ya
da kafirler açık delil oolmadığı sürece inanmamaktadırlar. Onun tertemiz
sayfalarını okuyan Allahın rasulüdür. O’nun tertemiz hayatı dinin en bariz
kanıtıdır. Ümmi olmasına rağmen Kur’an verilmesi ve bedevi bir toplumda tarihin
en büyük inkılabını gerçekleştirmesi, maneviyat, ahlak ve bilimde ilerleyen
yüzlerce insan yetiştirmesi düşünülürse peygamberi tanımak için vesilelerin ne
kadar fazla olduğu anlaşılır.
Haşr suresi
Haşir sevkiyat için bir yere toplanmak manasına
gelir. Surenin bir kısmı Yahudilerin Medine’den çıkarılmalarını, münafıkların
gizlice komplo kurmalarını konu edinmektedir.
Hac suresi
Bu sure önce kıyamet hallerini bildirmektedir. Hac
suresi şu üç topluluğa hitap etmektedir. 1. Mekkeli müşriklerin inançlarındaki
çelişkiler belirtilmiştir. 2. Tevhide inanmış fakat tehlikeye girmek istemeyen
kararsız müminler tenkid edilmiş ve Allah rızasını kazanmanın kolay oolmadığı
açıklanmıştır. 3.müminlere cihad izni verilmiş ve hakimiyet elde etmeleri
halinde haiz olmaları gereken vasıflar bildirilmiştir.
Münafikun suresi
Münafıkların iki yüzlülüklerini, içlerinden
müminlerin felaketlerini istedikleri halde onların yüzlerine gülmelerini
bildirip müminleri uyarır.
Mücadele Suresi
Hakkını anlatıp savunan kadın manasına gelen
mücadile sıfatı birinci ayetin konusundan almıştır. Kadınlara uygulanan zıhar
adında zulmü kaldırdıktan sonra münafıkların kötülük yapmak için oluşturduğu
kulisleri kıamaktadır.
Hucurat suresi
Hucurat odalar manasına gelir. Allah’ın dinine
rasulüne, küskünlerin arasını bulmmaya, alay ve hakaret etmemeye, gizli halleri
araştırmamaya, ırkçılıktan kaçınmaya, ihlasa önem vermeye dair ayetler ihtiva
eder.
Tahrim suresi
Allah-u Teala burada bir takım aile sırlarını
yaymanın doğrul olmadığını hatırlatmıştır.
Teğabun suresi
Teğabun büyük duruşmanın olduğu kıyametin eş
anlamlısı olarak kullanılmıştır. Kainat gibi insanın da bir amacının olduğu
dolayısıyla insanın iradesini iyi kullanması gerektiği izah edilmiştir.
Saff suresi
Surenin asıl konusu gerçeğe iman edip o uğurda
mücahedeyi teşvik etmektir. İnsanlığın üç büyük peygamberi olan İsa
aleyhisselam, Musa aleyhisselam ve Muhammed aleyhisselamın nübüvvetine,
risaletine işaret edilmiştir.
Cuma suresi
11 ayetten oluşmaktadır. Medine de inmiştir. Adını
Cuma namazının farz kılınmasıyla ilgili olan 9. Ayetten almıştır. Son
peygamberin evrensel risaletinin insanları arındırmasına ve İslamın bütün
insanlığı kucaklayan ahireti ve tüm dünyayı kapsayan ibadet telakkisine
değinilir.
Fetih suresi
Birinci kısımda Hudeybiye antlaşmasıdan
bahsedilmiştir. İkinci kısımda münafıkların davranışlarına üçüncü kısımda
Müslümanlara vaadedilen zaferlerden ve son
kısımda ise örnek İslam cemaatinin başlıca vasıflarını ele alır.
Maide suresi
Hudeybiye antlaşmasından sonra nazil olmaa
başlamıştır. İhtiva ettiği birçok konudan biri olan ve yemek sofrası manasına
gelen maide sureye isim olmuştur. Kur’an indirildiğinde haramlar çok olduğundan
o alışkanlıkla Hz. Peygamberden adeta bir helal listesi istediler. Kur’an
aksini yaparak sadece mahdut haramları sıralayıp gerisinin mübah olduğunu
bildirmekle bir inkılap yapmıştır.
Tevbe suresi
Tevbe ilişiği kesmek, ültimatom, ihtar anlamlarına
gelir. Başında besmele yazılı olmayan tek suredir. Sebebi Hz. Peygamberin böyle
yapmış olmasıdır. Bu surenin en önemli konuları, müşrikler ve ehli kitaba
uygulanacak hükümler ile Hz. Peygamberin Bizans ordusuna karşı çıktığı tebük
seferi esnasında Müslümanların halet-i ruhiyelerini ortaya koymaktır.
Münafıkların mescid-i dırar kurmalarıdan bahseder. Ayrıca Allah’ın insanlara
Rasul göndermekle bahşettiği lütuftan da bahseder.
Nasr suresi
Nasr= zafer demektir. Allah rasulünün ttebliğinin
gayesine ulaştığını dolayısıyla dünyadaki görevinin tamamlanıp Yüce dosta
(refik-i A’laya) dönme zamanının geldiğini beyan buyurur. İbn Abbas :
Rasulullahın görevinin tamamlanıp ecelinin yaklaştığını bildiriyor , demiştir.