Kur'an ve İnsanın Anlam Arayışı
"Oku-Düşün-Anla-Yaşa: Güncel değerleri yaşayarak öğrenip-üreterek hayata katıyorum!" Prof. Dr. Ahmet Nedim SERİNSU
    • İyilik yap,
      elinden geldiğince iyilik yap...
    • Mehmet SERİNSU (Şumnu 1925-Ankara 8.Eylül.2016 Perşembe)
    • Okuyacaksınız, okutacaksınız!
      Kürsüde, minberde, mektepte ve üniversitede.
      İlmin en büyük ibâdet olduğunu halka öğreteceksiniz.
    • Nurettin TOPÇU (1909-1975)
    • Küçük şey yoktur!
    • Kemal URAL (v. 30.Nisan.2016)
    • Her zaman en güzel eylemi (salih ameli) çıkarabilmek için çok çalışmak,
      ben’i bulup biz’i de keşfedip hep beraber yürüyebilmek
      ve hizmet edebilmek,
      istikbalin ikbal ışığı olmak
      ve memleketi ışığa boğacak gayreti yaşamak
      gerçek Ankara İlâhiyatlı olmak bu demek.
    • İnsanı insan kılan,
      onun bağlı bulunduğu değerler sistemidir.
    • Prof. Dr. Necati ÖNER (v. 2 Ocak 2019)
    • Yaşamak,
      hizmet etmek ve af dilemek için bir mühlettir.
    • Elbistanlı Dr. Rahmi ERAY (1918-1958)


Nüzul sırasına göre meal-siyer birlikte okuyunuz!
Hedef tarih: 30 Nisan 2014

Onar sure, siyer/Hz. Peygamber'in hayat hikayesiyle birlikte okunacak ve mütalaa edilen hususlar ödev olarak gönderilecektir.

 



Alak Suresi

Namaz kılan mükemmel kulu engelleyen kimsenin  halini, olan biten her şeyi Allah görüyor. Dini yalan sayanı da görür. Grubunu çağırırsa Zebanilerden kurtulamaz.

Kalem Suresi

İnsan dünyadaki çektiklerini anlayınca doğrusu biz zulmetmişiz kendimize der. Ahiretteki azap ise daha kuvvetlidir. Keşke bunu biraz anlayabilsek..

Müzemmil Suresi

Gündüzün bizi bekleyen bir yığın görev vardır. Gecedeki ibadette Kur’an tilavetinde daha bir güzellik vardır. Fanilere gönül bağlamaktan kurtulmak ve Rabbime yönelmenin işaretini anlamaktayım

Müdessir Suresi

4.ayetinde beden temizliği ile ruh temizliği arasındaki sıkı ilişki hatırlatılır. Kafirlerin sayıya takılıp kendi kendilerini tökezletir ve yürüyüşüne devam edemez. Mümin imanında sebat gösterirse o zaman imanı köklenir.

Fatiha Suresi

Rabbu’l-alemin sıfatı rabbimizin kainatı kuşatan merhametini gösterir.4. ayetten sonra ‘sen’ hitabı makamına yükselir. Son ayette peygamberlerin yoluna eriştir denilerek kabul eyle anlamında amin denilmesi sünnettir.

Tebbet Suresi

Ebu Leheb’in kafir olarak öleceğini seneler öncesinden haber vermiştir. Bedir savaşında Mekkelilerin yenilmesine o kadar üzüldü ki ibretlik bir şekilde öldü. Ve eşi de odun taşıyacaktır ahirette. Diken toplayıp Rasulullah’ın yoluna saçardı.

Tekvir suresi

Ana teması insanların diriltilip dünyada işlediklerinin hesabını vereceklerini bildirmektir. Eksik ölçüp tartanların defterleri ‘siccin’dir. Kafirlerin yapıp ettiklerinin kaydedildiği defter.

A’la suresi

Bu surede Allah’ın kudreti, peygambere gelen vahiy ve bir de bazı güzel öğütler yer almaktadır. Kendisini kötülüklerden arındıran, namaz kılan felaha erer.

Leyl suresi

Bu surede kelime-i tevhidin önemine binaen ‘o en güzel kelimeyi tasdik eden kimseyi muvaffak ederiz diye belirtilmiştir. Dini yalan sayanlar ateşe karşı uyarılır. Ahiret gibi dünya bize aittir. Sadece rabbini razı etmek isteyen elbet hoşnut olur.

Fecr suresi

Bu surede miras hukukuna değinilmiştir. Cahiliyede kadınlar ve çocuklar mirastan mahrum bırakılırdı. Miras helal haram denilmeden yenilir, kim baskın çıkarsa o yerdi.

Duha suresi

Elbette rabbin seni hoşnut edecek ayetiyle rasulullaha vad edilen bu hoşnutluk hem dünya hem de ahiret yönündedir. Dünyada: hakkı yüceltmek ve hayrı yaymada başarı, ahirette ise şefaat makamıdır.

İnşirah suresi

Rasullullaha tabi olan ve hakka hizmet vazifesine devam eden bütün Müslümanlara kuvvet kaynağıdır.  Güçlükle beraber bir kolaylık vardır. İşini bitirince başka bir işe giriş. Hep rabbine yönel ifadelerine yer verilmiştir.

Asr suresi

Birbirine hakkı tavsiye edenler dışındakiler hüsrandadır.

Adiyat suresi

Sinelerde saklı olanın bile açığa çıkarılacağı mahşer günü hatırlatılır, insanın ona göre kendisini ayarlaması dersi verilir.

Kevser suresi

Cennette efendimize verilen bir havuz olup onun ümmeti oradan su içecektir. Kafirler peygamberimizin manevi neslinin kesileceğini söylemişlerdir fakat milyonlarca mescidi dolduran Müslüman cemaat, bu surenin ifade ettiği ilahi bereketin örneğidir.

Tekasur suresi

Geçici dünya zevklerine bağlanmak doğru değildir. Çünkü hesaba çekileceğimiz gün vardır. Zübeyr peygambere: bize hangi nimetler sorulacak dediğinde o haberiniz olsun ki ilerde nail olacağınız birçok nimet olacaktır buyurdu.

Maun suresi

Namazdan gafil olmak: ona önem vermemek, vaktinin geçip geçmediğine önem vermemek  5-7 ayetlerde ‘ki onlar namazın değerini bilmezler namaza gereken  ihtimamı göstermezler zekatı ve diğer yardımları esirger vermezler buyrulmuştur.

Kafirun suresi

Bu surede müşrik yerine kafir sıfatı kullanılarak inanmayanların tamamı kastedilmiştir. Bu sure şirkten kurtuluşun anahtarı mahiyetindedir.

Fil suresi

Kabeyi yıkmaya gelen ashab-ı filin hüsranını belirtir. Üzerlerine ebabil kuşlarını salıverdi. Bu kesin mucizelerdendir. Tabiatle izah edilemez.

Felak-Nas  suresi

Muhtevaları benzer ikiz surelerdir denilebilir. Şeytandan ve şeytan kılıklı insanların şerrinden Allah’a sığınırım temalı surelerdir.

İhlas suresi

Samet: her şey kendisine muhtaç olduğu halde kendisi hiçbir şeye muhtaç olmayan demektir. Kur’an’ın üçte birine denk suredir. Allah’ın birliği özlü bir şekilde ifade edilmiştir.

Necm suresi

Şirkin saçmalığına ve hakikatin galip geleceğine işaret eden suredir. O, kendisine vahyedilenden başka bir şey değildir buyrulmakta ve o ifadesi Kur’an’ı karşılar. Ahirete inanmayanlar melaikelere Allah’ın kızları adını takmışlar oysa sadece ve sadece zanna tabi oluyorlar. Zan hakikat karşısında ne ifade eder ki? … 

Abese suresi

Tebliğin usulleri vurgulanır. İrşadlar ihtiva eder. İştiyakla gelene değer verilip anlatılmalıdır.  ‘hele insan yiyeceğinin kaynaklarına bir baksın. Biz yağmuru gökten şırıl şırıl döktük. Yerden nebat bitsin diye toprağı iyice sürdük’ buyrularak nimetlerinsanın faydasına sunulduğu ifade edilmiştir.

Kadir suresi

Bin aydan daha faziletlidir. Kur’an’ın ilk beş ayeti de Kadir gecesinde nazil olmuştur.

Şems suresi

Sarıp bürüyen gecenin hakkı için  ona hem kötülük hem de ondan sakınmayı öğütleyen  hakkı için nefsini maddi manevi kirlerden arındıran felaha erer.

Büruc suresi

Allah’ın elçilerine karşı koyan nice saltanatların devrildiği gibi  Kur’an’ın daveti karşısında da muhaliflerin tutunamayacaklarına işaret etmektedir. Onların müminlere işkence yapmalarının sebebi Allah’a iman etmeleri idi. Bu surede müminlere sabır tavsiye edilmektedir.

Tin suresi

İlk 3 ayette vahiy gelen kutlu yerlere dikkat çekilmiştir.’ İncir ve zeytin hakkı için, sina dağı hakkı için, bu emin belde hakkı için ki biz insanı en mükemmel surede yarattık ‘ . İman edip güzel amel işleyenler eksilmeyen bir mükafatla ödüllendirilecektir buyurulur.

Kureyş suresi

Kabeye sahip çıkılması üzerine Kureyşin nail oldukları nimetleri bildirmektedir. Kabe’ye hizmet ettikleri için saygınlık kazanmışlardır. Kendilerini açlıktan kurtarıp doyuran Rab’lerine kulluk etsinler buyrulmuştur.

Karia suresi

Kıyametin dehşetini ve iylerle kötülerin akıbetini teşkl eder. Dağların atılmış yüne dönüşmesinden bahsedilir.. ilk 5 ayet kıyamet öncesi son 6 ayet ise diriliş safhasını iaşret eder.

Kıyame suresi

Akli hissi ve psikolojik olarak kıyamet gerçeği ispatlanır. Buna inanmayanların sorumlulukları vurgulanır.’yüzler vardır o gün pırıl pırıl… Rablerine bakarlar ifadesine dayanarak ehl-i sünnet cennette Allah’ın görüleceği hususuna dikkat çekmiştir.

Hümeze suresi

İnsanları ayıplayıp hakaret etmenin çirkinliği ve onları bekleyen cehennemin dehşetini tasvir eder.’mallarını yığıp sayanlara değinilip böylelerinin malının kendisini ebedi yaşatacağını zannetmesine değinilir. Hutame , Allah’ın tutuşturduğu bir ateştir. Oraya tılacaklardır.

Mürselat suresi

Kainattaki melaikelere değinilri. Gerek ölüler gerekse diriler için dünya bir toplanma yeridir. Sayısız yaratıklar, milyonlarca tür bitki dünya bağrında beslenmektedir. Bunların hepsini yerli yerinde yaratan üstün kudret Allah’a aittir.

Beled suresi

Beled den maksat Mekke şehridir. Hz. İbrahim’in eşi Hacer le oğlu İsmail i  bıraktığında dağlık ve susuz olan Mekke Kabe inşa edilince tek emin yer olmuştur.  Yakınlığı olan bir yetimi fakiri doyurmaya gönülden iman edip sabır ve şefkati öğütlemeye davet eder. Onların defterleri sağ ellerinden verilecektir.

Tarık suresi

Hiç kimse yoktur ki yanında bekçi melek bulunmasın. Onu yaratan Allla ‘ı ve neden yaratıldığını düşünmelidir. Bu Kur’an kesin bir sözdür. Kafirler var güçleriyle hile kurarlar ve hileleri boşa çıkarılır.

Kamer suresi

Daha önceki peygamberlerin hayatları özetlenerek peygambere telkinde bulunulan suredir. Onlar hakkı yalan saydılar ifadesiyle insanların kabulüne mazhar olunamayacağını zanneden müşriklerin temennilerini kursaklarında bırakmaktadır.

Sad suresi

O bir sihirbaz denildi  ve bu orduların başı bozuk bölük-pörçük olduğu mağlup edileceği ifade edildi.

Araf suresi

Şirkin insanlığı asla tatmin etmeyeceği, insanlığın Kur’an’ı dinleyip Allah’a yönelmeleri gerektiği vurgulanır.  Şükrünü yerine getirererk her türlü nimetten yararlanılabilir. İsraf ın uyarısı yapılmıştır. ‘Rabbinize için için yalvararak başka nazarlardan uzak gizlice dua edin. Gerçekten o haddi aşanları sevmez.’ Yüksek sesle dua etmek makul olmayan şeyler istemek duada haddi aşmak kabilindedir ifadesini çıkarabiliriz.

Cin suresi

Cinlerden Kur’an’ı dinleyip iman edenler ve daha sonrasında vahyin kesinliği vurgulanır. ‘O bütün gaybları bilir fakat gayblarına kimseyi vakıf etmez.’ Ayetiyle Allah’ın gaybı Resulüne bildirmesi, gaybı ondan başkasının bildiğini bildirmez. Aksine gaybın Allah’a has olduğu teyit edilir.

Yasin suresi

Doğum, ölüm, düğün gbi güncel konulara değinilmiştir. Yasin, Kur’an’ın kalbidir. Hz. Peygamber ölmek üzere olanların yanında okuyunuz buyurmakla onun ölümcül durumda olanlara bile hayatiyet vereceğini bildirmektedir. ‘Eğer dileseydik gözlerini düzme kör ederdik buyrularak  imana gelmeleri için ille de kendilerini sakat etmemizi mi bekliyorlar .fakat o zaman da iman için yarışırlardı. İnsan nasıl yaratıldığını unutup çürümüş kemikten nasıl yaratılacak diye sorar da ilk defa yaratan dirilte de bilir.

Furkan suresi

Furkan hakikati batıldan ayıran manasında kullanılmaktadır. Kişinin bu dini benimsemekle ruhi hissi yükselteceğine ve iyiyi de kötüyü de anlatarak tercihi muhataba bırakmış bir suredir. ‘ne oluyor peygambere yemek yiyor, çarşı pazarda dolaşılıyor denilmesi müşriklerin beşer üstü bir varlık beklentisini gösterir. Ayrıca onlar kıyameti de inkar ediyorlardı. Homurdanan ateşin içine atılacaklardır.

Fatır suresi

Allah’ın yaratma sıfatından almıştır ismini. İnsanları çeşit çeşit farklı kabiliyetlerler yaratmıştır. Kainatı da renk renk … hiç kimse sana herşeyi bilen Allah’IN bildirmesi gibi haber veremez  putlar çekirdek zarına bile hükmedemezler. Gerçek şu ki gökleri ve yeri yok olmaktan koruyan allahtır. Allah müsamahalıdır, cezaları geciktiricidir.çok affedicidir.

Meryem suresi

Hz. Meryem’in bakire olarak Hz. İsa’yı dünyaya getirmesini tafsilatlı olarak anlatan kıssa ile başlar. Kehf suresindeki bazı kıssaların peşinden Zekeriyya, Yahya, İsa, İbrahim, Musa,İsmail, İdris peygamberlerden bahseder. Bebeğe sordular. O da: Ben Allah’ın kuluyum, o bana kitap verdi, beni peygamber olarak gönderdi ve nerede olursam olayım beni kutlu mübarek kıldı ve yaşadığım sürece bana namazı ve zekatı farz kıldı. Anneme saygılı, hayırlı evlat kılıp beni zorba bedbaht biri yapmadı. Doğduğum gün de, öleceğim gün de, kabirden kalkıp dirileceğim gün de selam üzerime olsun  dedi. Hakkında tartışmaya girdikleri Meryem oğlu İsa konusundaki Allah’ın sözü budur.Daha sonra Hz. İbrahim’in ataların dinine karşıt görüşlerine yer verilmiştir. Babasına ; Babacığım sana ulaşmayan biri ilim geldi bana, ne olur bana tâbi ol da seni dümdüz bir yola çıkarayım demesi üzerine babası sert çıktı ve benden uzak dur. Gözüm görmesin dedi. Hz. İbrahim : Selamet, esenlik içinde kal, Rabbimden senin için af dileyeceğim dedi.  Hz. İsmail İbrahim’in  oğlu ve peygamberin büyük dedesidir. Verdiği sözü yerine getirir ve halkına namazı ve zekatı tavsiye ederdi

Taha  Suresi

Hz. Peygambere açıkça teselli yapmaktadır ‘peygamberliğe seçtim seni öyleyse dinle sana vahyedileni buyrularak’.Hz Musa’nın firavunun saltanatını sarsması örnek verilerek. Hz Musa kardeşi Harun’u yardımcısı olarak görüyordu. Buradan hareketle ortak hakimiyetin mümkünatı vardır denilebilir.

Vakıa suresi

Gerçeğin kendisi olan büyük hadise anlamına gelmektedir sözlükte. İnsanların ahiretteki akıbetlerine, Allah’ın varlığına ve birliğine ve de Kur’an’ın bazı vasıfları bildirilmiştir. İmanda öncüler herkesi geçer. İşte onlardır Allah’a en yakın olanlar ve naim cennettedirler.  Çoğu önceki ümmetlerden biraz da sonrakilerden olanlar mücevheratla kaplı tahtlarında yaslanıp karşılıklı otururlar. Eğer anlarsanız bu gerçekten büyük bir yemindir76’ buyrularak Kur’an’ın önemine işaret edilmiştir

Şuara suresi

Sure, adını şair eseri diye atıfta bulunulmasından almıştır. Allah insana hürriyet bahşetmiştir. Dileseydi onu iman üzere kılardı. Allah’a karşı gelmekten sakının. Müşrikler ha böyle nasihat etmişsin ha etmemişsin bize göre hepsi bir dediler yani atalarının sürüp gelen adetlerinden yolu seçtiler. Neticede onu yalancı saydılar Allah da  onları imha etti.

Neml  suresi

Neml kelimesi karıncalar vadisi anlamına gelir. Salih, Lut gibi nebilerin tebliğlerine yer verilmiştir. O müminler ki namazı hakkıyla ifa eder zekatı verir ve ahireti kesin olarak inanırlar. Burada insanın kendi tercihi ile benimseyip yaptığı iş Allah tarafından da güzel gösterilir. Biz ahirete iman etmeyenlere yaptıkları işleri süsledik o yüzden onlar körelmiş bir vaziyette bocalar dururlar. Burada da insanın tercihi ile yaptığı iş şeytan tarafından güzel gösterilir. Davud’a ve Süleyman’a ilim verdik onlarda bizi mümin kullarının çoğuna üstün kılan Allah’a hamd olsun derler. Süleyman Davud’a varis oldu ve ey insanlar bize kuşların dili öğretildi. Burada görülüyor ki Allah elçilerine herşeyden bolca nasip verdi bunlar aşikar lütuflardır.

Kasas suresi

Doğrusu firavun ülkesinde(mısır’da) zorbalık yaptı büyüklük tasladı. Mısırlılar ibrani nüfusunu azaltıyorlardı erkek evlatları keserek. Musa’nın annesine şöyle ilham edildi : Onu bir süre emzir endişelenince ırmağa bırak hiç üzülme. Nehirde firavunun hanımı bulunca: bana da sana da neşe kaynağı olacak  sevimli bir çocuk dedi. Musa’nın annesi çocuğunun firavunun eline geçtiğini öğrenince aklı başından gitti, onun dışındaki herşeyi unuttu. Eğer biz kalbine sabır kuvveti vermesiydik neredeyse işi açığa vuracak gidip çocuğa sahip çıkacaktı.

İsra suresi

Miraç’ın hikmetleri bildirilir. İsra(miraç) hadisesinde Hz. Peygamber “burak’a bindim beyt’ül makdise vardım” buyurmuştur. Efendimiz ordan göğe yükseltildi. Nebiler ve meleklerle görüştü daha başka işaretleri , cenneti , cehennemi gördü nihayet beş vakit namaz emri ile aynı gece döndü.(daha önce sabah ve yatsı kılınıyordu.)

Yunus suresi

Yunus a.s den ziyade Nuh ve Musa daha ayrıntılı anlatılmıştır. Onlara Nuh hakkındaki haberi oku o halkına ey benim halkım eğer benim aranızda bulunmam ve Allah’ın ayetlerini hatırlatmam size ağır geldiyse şunu bilinki ben yalnız Allah’a dayanıp güvendim. Siz de şirk koştuklarınızla beraber toplanıp işinizi kararlaştırın ki tasasını çektiğiniz bir dert olup kalmasın. Bu tebliğimden yüz çevirirseniz benim kaybedeceğim bişey yok benim mükafatım ancak Allah’a aittir. Ona teslim olmam emredilmiştir. Onlar kavimlerine ayetler getirdiler. Ama ötekiler önce yalan saydıkları şeye bir türlü inanmadılar. İşte haddi aşanların kalplerini böyle mühürleriz. Musa’ya ve kardeşine(harun’a) milletimizin için mısırda evler hazırlayın evlerinizi namazgah yapın , namazı hakkıyla ifa edin , ve ey musa müminleri müjdele diye vahyettik. Burada ibadetin mabette yapılması aslolandır fakat işkence döneminde ruhsat kabilinden evleri namazgah edinmelerine izin verilmiştir.

Hud suresi

 Bu sure  adını, 50-60. ayetlerde kıssası zikredilen Hz. Hud'un (a.s) isminden almıştır.

Azabın geciktiriliyor olması sizi aldatmasın. Bu, "Allah'ın yollarınızı düzeltin" diye size lütfuyla tanıdığı mühletten ibarettir. Bu fırsatı değerlendirmezseniz iman edenler dışında helak edecek olan kaçınılmaz cezaya çarptırılacaksınız.

Yusuf suresi

İçinde söz konusu edilen olaylar gösteriyor ki, bu sure Rasulullah'ın (s.a) Mekke'deki son dönemi esnasında, yani Kureyş'in kendisini öldürme, sürme, veya hapsetme planları tasarladığı sırada nazil olmuştur. Kuran bu kıssayı, bir başka gerçeği daha gündeme getirmek için kullanmaktadır: Allah ne dilerse o olur; insan hiçbir karşı-planla O'nun stratejisini (mekr) altedemez, olmasını engelleyecek yahut oluşumunu değiştirecek herhangi bir önlem alamaz. Aksine, hep olan odur ki, insan kendi amacı için devreye soktuğu ve kendi amacına hizmet edeceğine inandığı bir çok vasıtanın sonunda kendi amacı aleyhine işlediğini, ilahi amaca hizmet ettiğini anlayıverir.

Hicr suresi

Hicr sûresi, 99 âyet olup 87'si Medine'de, diğerleri Mekke'de inmiştir. Hicr, bir yer adıdır. 80-84. âyetlerde Hicr'den bahsedildiği için sûreye bu ad verilmiştir.  

Surenin değindiği konulardan ve üslubundan, İbrahim suresi ile aynı dönemde nazil olduğu anlaşılmaktadır. Çünkü arkaplanında belirgin iki öğe vardır. Birincisi, surede arka arkaya tekrarlanan uyarılardan, Peygamberin (s.a) yıllardan beri tebliğ etmesine rağmen, kavminin kabule yanaşmadığı açığa çıkmaktadır. Hatta onlar, küfürde, düşmanlıkta ve yeni dinle alay etmede zaman geçtikçe daha da ileri gidip inatlaşmışlardır. İkincisi, o zaman peygamber artık kendisini küfrü ortadan kaldırmak için sarfettiği çabalardan ve kavminin düşmanlıklarından yorgun ve bezgin hissetmeye başlamıştır. Bu nedenle Allah ona tekrar tekrar cesaret vererek teselli edip, rahatlatmaktadır.

Enam suresi

Bu sure, adını putperest Arapların bazı büyükbaş hayvanları helâl, bazılarını da haram sayan bâtıl inançlarını reddeden 136, 138 ve 139'uncuayetlerinden almaktadır.

İndiği dönemi tesbit ettikten sonra, Surenin gerisinde yatan gerçeği görmek kolaydır. Hz. Peygamber'in (s.a.) insanları İslâm'a çağırmaya başlamasının üstünden oniki yıl geçmişti. Kureyş'in düşmanlığı ve yaptığı işkenceler en çekilmez ve vahşi bir durum almış, bu yüzden müslümanların çoğunluğu yurtlarını bırakıp, Habeşistan'a hicret etmek zorunda kalmışlardı.

Bu sure, İslâm inancının tevhid, ahiret ve nübüvvet gibi belli başlı ilkelerini ve onların günlük hayata uygulanışlarını farklı yönlerden tartışır. Bunlarla birlikte muhaliflerin yanlış inançlarını reddeder, itirazlarına cevap verir, kendilerini uyarır ve o zaman çeşitli işkencelere uğrayan Hz. Peygamber'i, (s.a.) izleyicilerini teselli eder. Kuşkusuz bu temalar ayrı başlıklar halinde ele alınmakta, olağanüstü güzellikte birbirleriyle iç içe incelenmektedir.

Saffat suresi

Sure, adını  "saffat" (saf tutmuş meleklere) işaret eden ilk âyetten alır ve kâinattaki güçlerden söz eder. İlk üç âyette, saf tutmuş meleklere, bulutları sevk ve idare eden güce, zikri yapan dile yahut insana yemin edilerek Allah'ın bir olduğu gerçeği ortaya konmuştur.

Mekkeli müşrikler, "Sizler Rasûlullah'ın (s.a) tebliğ ettiği tevhid ve ahiret akidesini, alayla karşılıyor ve onun peygamberliğini inkâr ediyorsunuz. Ancak reddettiğiniz bu peygamber kısa bir süre içinde sizleri hüsrana uğratacak ve kendinizi Allah'ın askerlerinin ayakları altında bulacaksınız" şeklinde ikaz edilmektedir

Surenin son ayetlerinde yalnız kafirlere uyarıda bulunulmakla kalınmıyor, ayrıca Rasûlullah (s.a) ile birlikte güç bir dönem geçirmekte olan müminlere de müjde veriliyor. Onlara şöyle denilmektedir. "Yolun başında çektiğiniz meşakkatlerden ye'se kapılmayın, sonunda mutlaka sizler galip geleceksiniz. Şimdi bu kafirler belki galip durumda gözükmektedirler ama aynı kimseler çok geçmeden sizlere mağlup olacaklardır." Gerçektende bir kaç yıl sonra, Allah'ın bildirdiklerinin bir teselliden ibaret olmadığı ve O'nun iman edenlerin kalplerini sağlamlaştırmak için verdiği haberlerin kesin birer gerçek olduğu ortaya çıkmıştır.

 

Lokman suresi

Bu sure 12-19. ayetlerinde, oğluna verdiği tavsiyeleri zikredilen Lokman el-Hakîm'in kıssasından bahsedildiği için bu adı almıştır.

Bu surede şirkin anlamsızlık ve saçmalığı, tevhidin gerçekliği anlatılmakta; insanlar körü körüne atalarını taklitten vazgeçmeye, Hz. Muhammed'in (s.a) alemlerin Rabbinden gelen talimatını salim kafayla düşünme ve mesajın gerçekliğine delâlet eden apaçık ayetlere dikkatle bakmaya davet edilmektedir.

Bu çerçevede bir başka şeye daha işaret edilmektedir: Bu, dünyada yahut Arap ülkesinde ilk kez sunulmuş olan ve insanların ilk kez duyduğu yeni bir öğreti değildir. Geçmiş asırların bilgili ve hakim kimseleri Hz. Muhammed'in (s.a.) öğrettiği bu şeyin aynısını söylediler, öğrettiler. Yani, "Ey insanlar kendi ülkenizde Lokman Hakîm isminde bir adam yaşadı. Onun hikmeti tarafınızdan gayet iyi bilinmekte, vecize ve hikmetli sözleri günlük konuşmalarınızda zikredilmekte, şair ve hatipleriniz tarafından sık sık iktibas edilmektedir.

Sebe suresi

Bu sure adını, içinde Sebe kelimesi geçen 15. ayetten alır. Bu da surede yemen'de bir bölge veya kabile ismi olan Sebe'den (yani Sabiî'lerden) bahsedildiğini belirtmektedir.

Sure, kafirlerin Hz. Peygamber'e (s.a) çoğunlukla alay ederek ve küçümseyerek itirazlar yönelttikleri tevhid, ahiret ve Hz. Muhammed'in peygamberliği gibi konuları ele almaktadır. Bu itirazlara bazan, itirazın kendisine değinilerek, bazan da hiç değinilmeksizin cevap verilmekte ve konunun akışı cevaplanan itirazın ne olduğunu göstermektedir. Cevaplar genellikle talimat, öğüt verme ve delil getirme, tartışma şeklinde olmakta, fakat bazı yerlerde kafirler inatçılıklarının yol açacağı kötü akibet ile uyarılmaktadır. Bu hususta Sabiîlerin, Davud ve Süleyman Peygamberlerin kıssaları onlara şu dersi vermek için anlatılmaktadır: "Sizden önce bu iki grup insan da yaşadı. Bir tarafta Allah'ın kendilerinden önce hiç kimseye nasip etmediği büyük güçler, şöhret ve zafer ihsan edilen Davud ve Süleyman Peygamberler var. Bu nimetlere rağmen onlar kibir ve gurura kapılmayıp Rabblerine şükreden kullar olarak yaşadılar. Diğer tarafta ise Allah'ın kendilerine lütuflar ihsan ettiğinde kibre kapılan ve bu yüzden sadece efsanelerde ve destanlarda hatırlanacak şekilde ortadan kaldırılıp helak edilen Sebe' halkı var. Bunları göz önünde bulundurarak kendiniz için hangi hayatın daha hayırlı olduğuna karar verebilirsiniz.

Zümer suresi

Adını, 71 ve 73. ayetlerde geçen mümin ve kâfirlerin oluşturduğu topluluklar anlamına gelen "zümer" kelimesinden almıştır.

Surenin tümü çok güzel bir hitabet örneğidir. Bu sure, Mekke'de müşriklerin Müslümanlara karşı aşırı zulüm, şiddet ve düşmanlık havası estirdikleri bir dönemde nazil olmuştur. Genelde Mekke'deki müşriklere, yani Kureyşli0lere hitap eden surede yer yer müminlere de seslenilmiştir. Hz. Peygamber'in (s.a) yaptığı çağrının esasları açıklanırken, insanın halisane sadece Allah'a kulluk etmesi ve başkalarına kulluk etmemek suretiyle de şirkten kaçınılması öğütlenmiştir

Mümin suresi

Surenin adı, içinde mümin bir kimseden bahsedilen 28. ayetten alınmıştır.

Kafirlerin, Mekke'de süren, Hakkı yenilgiye uğratma mücadelesine karşılık, Allah Teâlâ, tevhid ve ahiret düşüncesi ile ilgili delilleri serdetmiştir. Zaten kafirler ile Hz. Peygamber (s.a) arasındaki ihtilafın merkez noktası burasıydı. Bu delillerle, kafirlerin Hz. Peygamber'e (s.a) karşı ortaya koydukları tavrın ilmî ve mantıkî hiçbir delile dayanmadığı isbat edilmiştir. Ayrıca Allah, Kureyş'in ileri gelenlerinin asıl itirazlarının Hz. Peygamber'in (s.a) mesajına olmayıp, bunun bir bahane olarak öne sürüldüğünü belirtmiştir. Onların asıl korkusu, iktidarın ellerinden çıkma ihtimaliydi. Bu yüzden, o kadar şiddetle Rasûlullah'a (s.a) karşı çıkıyorlardı. Dolayısıyla 58. ayette açıkça şöyle denilmiştir: "Sizlerin Peygambere karşı çıkmanızın nedeni tekebbürden başka bir şey değildir. Hz. Peygamber'in (s.a.) davetini kabul ettiğiniz takdirde büyüklüğünüzün ortadan kalkacağını bildiğinizden dolayı, Rasûlullah'ın (a.s) davetini engellemek için elinizden gelen her hileye başvuruyorsunuz."

Bu surede aynı konular işlenerek, kafirlere tekrar tekrar "Şayet bu mücadeleden vazgeçmezseniz, akibetiniz sizden önceki toplumlar gibi olacak ve ahirette de onlardan daha beter cezalara uğrayacaksınız. İşte o vakit pişman olursunuz ama pişmanlığınızın sizlere bir yararı dokunmaz" denilmiştir.

Fussilet suresi

Adını, 3. âyette geçen "fussılet" kelimesinden almıştır. Secde, Hâ, Mîm ve Mesâbih adları ile de anılan bu sûre, Mekke'de inmiştir. 54 âyettir.

Bu sure, muteber rivayetlerden anlaşıldığına göre, Hz. Hamza'nın (r.a) müslüman olduktan sonra ve Hz. Ömer (r.a) müslüman olmadan önceki zaman diliminde nazil olmuştur. Nitekim kadim siyer tarihçilerinden İbn İshak, meşhur tâbi Muhammed b. Ka'b Kurzi'den, surenin nüzul zamanı ile ilgili şunları naklediyor:

"Kureyş'in ileri gelenleri, bir defasında Mescid-i Haram'da oturmuş sohbet ediyorlardı. Aynı zamanda Hz. Peygamber de (s.a) bir köşede yalnız başına oturuyordu. O dönemde Hz. Hamza müslüman olmuştu ve Kureyş'in ileri gelenleri İslâm'ın yayılışından tedirginlik duyuyorlardı. Utbe b. Rebia (Ebu Süfyan'ın kayınpederi) Rasulüllah'ı (s.a) bir köşede yalnız başına oturuyor görünce, yanındaki Kureyş'in ileri gelenlerine dönerek "Müsade ederseniz şayet, gidip Muhammed'le konuşayım ve ona bazı tekliflerde bulunayım.

Bu şartları kabul ettiği takdirde barış mümkün olur ve belki bize muhalefet etmekten vazgeçer" dedi. Kureyş'in ileri gelenleri onun bu teklifini ittifakla kabul edince, o da gidip Rasulüllah'ın yanına oturdu ve sözüne "Ey yeğenim" diye başladı. "Sen kendinin soy ve sülale bakımından ne kadar asil olduğunu biliyorsun. Fakat buna rağmen kavmine musibet getirdin, topluluk içinde ayrılık çıkardın. Üstelik kendi kavmini aptal kabul edyor, onun dinini ve ilahlarını kötülüyor ve bizim atalarımızın kafir olduğu iddiasında bulunuyorsun.

Şura suresi

Adını 38. âyette geçen ve müslümanların, işlerini aralarında danışma ile yapmalarının gereğini bildiren "Şurâ" kelimesinden almıştır.

Surenin girişinde şöyle denilmiştir: "Sizler, elçimizin getirdiği mesaj hakkında niçin dedikodu yapıyorsunuz? Rasulullah'ın (s.a) bu daveti yeni bir şey olmadığı gibi, bu davet tarihte ilk defa gönderiliyor da değildir. Nitekim Allah, daha önce de seçtiği kullarına vahyini indirmiş ve insanlara hidayet göndermiştir. O halde kainatın yaratıcı ve hakimi olan Allah'ın biricik ma'bud oluşunda ne gibi bir acaiplik bulunmaktadır?

Asıl acaip olan, Allah'ın yarattığı nimetlerden yararlanmanıza rağmen, başkalarını ma'bud ittihaz etmeniz ve sizleri tevhide davet eden birine kızmanızdır. Oysa sizleri ve kainatı yaratan Allah'a ortak koşmanız, çok büyük bir cürümdür. Bu yüzden, göğün üzerinizde çatlaması, hiç de acaip olmaz. Sözkonusu küstahlığınıza melekler dahi hayret etmekte ve her an azabın üzerinize gelebileceğinden çekinmektedir.

bu surede, iki hususa değinilmiştir.

1) Hz. Muhammed (s.a) daha önce 40 yıl süren hayatı boyunca "Kitap" hakkında hiç bilgiye sahip değildi ve imana taalluk eden meselelerden habersizdi. Şimdiyse birdenbire bu iki konudan (kitap ve iman) bahsetmektedir ki bu da onun, bir peygamber olduğunun apaçık kanıtıdır.

2) Hz. Peygamber'in (s.a) Kur'an'ın Allah'ın kelamı olduğu şeklindeki iddiası, onun, Allah'ı bizzat gördüğü anlamına gelmez. Allah, daha önceki peygamberlere vahyettiği gibi, şu üç yolla mesajını göndermiştir. Birincisi, vahiy yoluyla, ikincisi, perde arkasından, üçüncüsü, melek aracılığıyla. Bu husus, kafirlerin Hz. Peygamber'e (s.a) "Allah ile bizzat konuşuyor" şeklinde itiraz etmelerini önlemek ve hakkı arayanların da Hz. Peygamber'in (s.a) hidayeti hangi vasıtayla aldığını anlamalarını sağlamak için izah edilmiştir.

Duhan suresi

Sure, adını 10. ayette geçen ve duman manasına gelen "Duhan" kelimesinden almıştır.

Sure, Mekke'deki kafirlere bir uyarı ve açıklama niteliğinde birkaç hususla başlamaktadır:

1) "Sizlerin, bu kitabı Muhammed uydurdu" şeklindeki düşünceleriniz yanlıştır. Kur'an'ın bizzat kendisi, "Bu kitabın beşer sözü olmadığına, bizzat Allah gibi yüce bir zat tarafından nazil olduğuna şehadet etmektedir."

2) "Sizler bu Kitab'ın değerini takdir edemiyor ve onun kendiniz için bir musibet olduğunu zannediyorsunuz. Oysa, Allah'ın elçisini göndererek, O'na yüce bir Kitab indirmesinin sizler için çok mübarek bir hadise olduğu apaçık bir gerçektir."

3) "Şayet sizler, bu yüce peygamberi ve mübarek Kitab'ı yenilgiye uğratacağınızı sanıyorsanız, yanılıyorsunuz. Elçimizi ve mübarek Kitab'ı göndermeye karar verdiğimiz o an, mübarek bir andır. Dolayısıyla Allah'ın kararı kesindir ve hiç kimsenin O'nun kararını değiştirmeye gücü yetmez. Ayrıca O'nun kararlarında bir eksiklik veya yanlışlık ihtimali sözkonusu bile değildir. O, kainatın efendisidir. Herşeyi duyan, bilen ve hikmet sahibidir. Binaenaleyh, O'na karşı çıkmak kolay bir iş değildir."

Casiye Suresi                                                                                       

 Adını, 28. âyette geçen ve kıyamette diz üstü çökenleri anlatan "câsiye"den almıştır. Bu sûreye şerîat ve dehr sûresi de denilmiştir.  Bu surenin nüzul zamanıyla ilgili kesin bir rivayet olmamasına rağmen, muhtevasından, Duhan Suresi'nden kısa bir süre sonra nazil olduğu anlaşılmaktadır. Çünkü bu iki surenin muhtevaları birbirlerini tamamlayıcı niteliktedir. Bu surede kafirlerin tevhid ve ahiret hakkındaki kuşkuları cevaplandırılmakla birlikte, onlar, Kur'an karşısında takındıkları tavır dolayısıyla ikaz edilmişlerdir. Sureye tevhid hakkında deliller öne sürülmek suretiyle bir giriş yapılmıştır. Bu konuda insanın yaratılışı, yer, gök ve kainattaki harikulade nizam şahit gösterilerek şöyle buyurulmuştur: "Nereye bakarsanız bakın herşeyin tevhidi ispatladığını göreceksiniz. Çeşit çeşit canlılar, gece ve gündüzün deveranı, yağmurun yağması ve bitkilerin çıkması, rüzgarların esmesi ve hatta insanın doğuşu ile ilgili vakıalar üzerinde önyargıya sahip olmayan bir kafayla düşünülecek olursa, muhakkak surette, kainat nizamının kendi kendine meydana gelmediği veya birkaç ilahın eseri olmadığı sonucuna varılır. Çünkü kainatı bir tek Allah idare etmektedir. Ancak bu gerçeğe inanmayan, önceden karar vermiş bir insana, elbette iman nasip olmaz."

 

 

 

Ahkaf Suresi                                                                                      

Âd kavminin yaşadığı bölgede rüzgârlar, "ahkaf" denen kum tepeleri meydana getiriyordu. İçinde bu kavmin yaşadığı bölge ve kum yığınlarından söz edildiğinden sûre Ahkaf adını almıştır. Bu surenin nüzul zamanı 29-32. ayetler arasında anlatılmakta olan bir tarihi vakıadan tespit olunmaktadır. Bu ayetlerde, cinlerin Kur'an-ı Kerim'i dinleyerek topluluklarına geri dönmeleri açıklanır. Bu hadise hakkında hadis ve siyer kitaplarındaki ittifak edilen rivayete göre, Allah Rasulü Taif'ten Mekke'ye geri dönerken yolda Nahle denilen yerde konaklamıştı. Ve bütün güvenilir tarihi rivayetlere göre Allah Rasulü'nün Taif'e gitme olayı hicretten üç sene önce meydana gelmiştir. Dolayısıyla o zaman bu sure nübüvvetin 10. senesinin sonu ile 11. senesinin başlarında nazil olmuştur. Nübüvvetin 10. yılı Allah Rasulü'nün hayatındaki en zor ve çetin yıldı. Tam üç seneden beri Kureyş'in bütün kabileleri Haşimoğulları'na ve müslümanlara boykot uyguluyorlardı. Allah Rasulü, kabilesi ve diğer arkadaşlarıyla beraber Şi'bi Ebi Talip <Şi'bi-Ebi talib: Mekke'nin bir mahallesinin ismidir. Burada Haşimoğulları oturmaktaydı. Şi'bi Arapça'da "iki dağın arasındaki vadi" demektir. Bu mahelle Ebu Kureyş Dağı'ndadır. Ebu Talip ise Haşimoğulları'nın reisiydi. Bu yüzden bu yere Şi'bi Ebu Talip adı verilmiştir. Bugün Mekke'de Allahrasulü'nün doğduğu yer olarak bilinen mevkiye yakındır. Şimdi ise Şi'bi-Ali veya Şi'bi Beni Haşim olarak anılmaktadır.> denilen yerde mahsur idiler.

Kureyşliler bu mahalleyi tamamıyla kuşatma altında tutuyorlar ve kimse de bu ablukayı yararak müslümanlarla irtibata geçemiyor ve alışveriş yapamıyordu. Ancak Hac sırasında müslümanlar dışarı çıkarak alış-veriş yapabiliyorlardı. Fakat o zaman bile eğer Ebu Leheb bir kimseyi pazarda gelen ticaret kervanlarından bir şey satın almak isterken görürse hemen satıcıya "Bunlara en yüksek fiyatı söyle ki alamasınlar, daha sonra ben o malı senden alırım, bir zararın olmaz" demekteydi. Peşpeşe üç senelik bu kuşatma müslümanların, Haşimoğulları'nın belini iyice bükmüştü. O kadar zor günler geçirdiler ki bazen ot bazen de ağaç yaprakları yemeye mecbur kaldılar. Bu surede özet olarak, kafirlere, akıllarıyla ve burhanlarla hakikatı anlatmaya çalışma yerine, taassub ve inatlarından dolayı Kur'an'ı ve Peygamber'in risaletini inkar etmeleri halinde sonlarını harap ettikleri, tek tek şahitler gösterilerek anlatılmıştır

Zariyat suresi

İlk âyette geçen ve "rüzgârlar" anlamına gelen "zâriyât" kelimesi, sûrenin adı olmuştur. Büyük bölümü Ahiret konusundadır. Sonunda Tevhid inancına çağrı yapılmaktadır. Bununla birlikte Hz. Peygamber'in (s.a.) sözlerine inanmamanın ve kendi cahilce (ahmakça) düşüncelerinde ısrar etmenin bu tutumu benimseyen kavimlerin nasıl mahvolduğu insanlara hatırlatılmaktadır. Ahiret hakkında bu surenin küçük fakat son derece anlamlı ayetlerinde anlatılanlar şunlardır: "İnsan hayatının sonu hakkında insanların çeşitli inançları kendiliğinden açık bir şekilde görüşler getirememekte, aksine hiçbir ilmi dayanakları olmaksızın tahminle ve benzetmelerle bir takım görüş ve nazariyelere dayandığını ispat etmektedir."

Ğaşiye Suresi                                                                                      

Adını, ilk âyette geçen ve her şeyi saran, kaplayan, dehşeti her şeye ulaşan kıyamet günü anlamına gelen "ğâşiye" kelimesinden alır. Muhtevasından da anlaşılacağı gibi bu sure, Mekke'nin ilk dönemlerinde nazil olmuştur. Bu Rasulullah'ın (s.a.) Mekke'de tebliğe başladığında, müşriklerin daha pek hassas davranmadıkları bir dönemdir.'O gün tüm kainatın büyük bir felâkete uğrayacağını bilmiyor musunuz? denilerek, gaflete dalan insanlara aniden bir soru yöneltilip, bundan hemen sonra açıklamalar yapılmaya başlanmıştır. O gün insanlar iki grup halinde bulunacaklar ve her iki grup da farklı akibetler ile karşılaşacaklardır. Bir grup cehennem ateşine ve azabına çarptırılırken, diğeri de cennette yüce bir makama ulaşacak ve orada kendisini çeşit çeşit nimetlerin beklediğini görecektir.

Kehf Suresi                                                                                      

 Kehf sûresi 110 âyettir. Mekke'de nâzil olmuştur. Ancak, 28. âyetin Medine'de nâzil olduğu rivayeti de vardır. Sûre bu adı, içinde söz konusu edilen ve "mağara arkadaşları" demek olan "Ashâb-ı Kehf"den almıştır. Bu surede ele alınan konulardan, surenin üçüncü merhalesinin başlangıcında yani işkencelere rağmen henüz Habeşistan'a hicretin gerçekleşmediği dönemde indirildiği anlaşılmaktadır. İşte bu nedenle, işkence gören müminleri teselli etmek onları cesaretlendirmek ve onlara mümin insanların geçmişte imanlarını nasıl koruduklarını göstermek amacıyla bu surede Ashab-ı Kehf (Mağarada uyuyanların) hikayesi anlatılmıştır.  Bu sure Ehli Kitapla birlik olup Hz. Peygamber'i (s.a) imtihan etmek için üç soru soran Mekke'li müşriklerin sorularına bir cevap olarak gönderilmiştir. Bu sorular şunlardı:  "Mağarada uyuyanlar" kimlerdir?  Hızır'ın gerçek hikayesi nedir?   Zü'l Karneyn hakkında ne biliyorsun? Bu üç soru, Hıristiyanların ve Yahudilerin tarihiyle ilgili olduğu ve Hicaz'da bilinmediği için Hz. Peygamber'in (s.a) gayb bilgisine sahip olup olmadığını imtihan etmek üzere sorulmuştur. Allah, bu üç soruya sadece cevap vermekle kalmamış, aynı zamanda hikayeleri o dönemde Mekke'de İslâm'la küfür arasında süren çatışmada kafirlerin aleyhine bir tarzda ele almıştır.

 Nah l  suresi                                                                               

İlk ayette, daveti açıktan inkâr edenlere açık ve kesin bir uyarıda bulunulmakta ve onlara şöyle denilmektedir: "Sizin daveti reddetmenizle ilgili olarak Allah'ın hükmü gelmiştir. Peki neden ondan hemen tereddüt ediyorsunuz? Neden size verilen süreyi kullanmıyorsunuz?" Bu surenin indirildiği dönemde, Mekkeli müşriklerin ihtiyaç duyduğu şey buydu. Çünkü onlar tekrar tekrar Hz. Peygamber'e (s.a) ihtar ediyorlardı "Bizi tehdit ettiğin azabı neden getirmiyorsun? Çünkü biz sadece senin davetini kabul etmemekle kalmadık, aynı zamanda uzun süredir ona açıktan düşmanlık yapıyoruz." Bu, onların Hz. Muhammed'in (s.a) gerçekten peygamber olmadığının ispatı olarak kabul ettikleri bir teklifti. Bu uyarıdan hemen sonra onlara şirkten vazgeçmeleri tavsiye edilmektedir. Çünkü bu, ilahi davete giden yolda onları durduran en önemli engeldi.

Nuh Suresi                                                                                       

Nuh, hem surenin ismi hem de konusudur. Başından sonuna kadar bu surede Nuh'un (a.s) kıssası anlatılmaktadır. Bu surede Hz. Nuh kıssası sırf hikaye olsun diye anlatılmamaktadır. Bununla, Mekke'deki kafirlerin Hz. Muhammed'e (s.a) karşı takındığı tavrın Nuh'un kavminin takındığı tavrın aynısı olduğu açıklanarak uyarıda bulunulmaktadır. Ve eğer bu tavrınızdan vazgeçmezseniz sizin sonunuz da aynı Nuh'un (a.s) kavminin sonu gibi olacaktır. Surenin hiçbir yerinde açıkça böyle söylenmese de surenin nüzul zamanındaki şartlar, kendiliğinden böyle olduğu anlamını vermektedir. Birinci ayette, Allah'ın (c.c) Hz. Nuh'a (a.s) peygamberlik vererek onu nasıl bir vazifeyle vazifelendirdiği bildirilmektedir. İkinci ayetten dördüncü ayete kadar kısaca Hz. Nuh'un tebliğine nasıl başladığı ve kavmini neye davet ettiği açıklanıyor. Daha sonra uzunca bir süre daveti ve tebliği uğruna her türlü eziyet ve musibetlere nasıl katlandığı anlatılmaktadır. En sonunda da Nuh Rabbi huzurunda, -beşinci ayetten yirminci ayete kadar olan bölümde açıklandığı gibi- kavminin halini ve onların tavırlarını arz etmektedir. "Ben ne kadar onları yola getirmek için çabaladımsa onlar da o kadar inatla bana karşı geldiler" demiştir.

İbrahim suresi

Sure adını 35. ayette geçen İbrahim Peygamberden (a.s.) alır. Fakat bu, surede İbrahim'in (a.s.) hayat hikayesinin anlatıldığı anlamına gelmez. Bu isim, diğer surelerin, yani İbrahim'den bahsedilen diğer tüm surelerin ismi gibi sadece bir sembol niteliğindedir. Bu sure, Peygamberin (s.a) davetini reddeden ve onun görevini başarısızlığa uğratmak için birçok hileler kuran kafirlere bir uyarı ve tavsiye niteliğindedir. Fakat tavsiyede, uyarı, azarlama, kınama ve suçlama hakimdir. Çünkü daha önceki surelerde tavsiyeye çok yer verilmiş, fakat buna rağmen onların düşmanlığı, bağnazlığı, işkence, kin ve nefretleri artmaya devam etmişti.

Enbiya Suresi                                                                                      

Bu surenin adı, içindeki bir ayetten alınmamış, fakat birçok peygamberin (enbiya) kıssasına değindiği için "Enbiya" adını almıştır. Bununla birlikte yine de sembolik bir isimdir. Sure, indirildiği dönemde Hz. Peygamber (sav) ile Mekke'nin ileri gelenleri arasında gündemde olan çatışmaları ele alır ve peygamberler, tehvid ve ahiret ile ilgili şüphe ve itirazları cevaplandırır. Surede aynı zamanda Mekke'nin ileri gelenleri de Peygamber'e (s.a) kurdukları tuzaklar nedeniyle azarlanmakta ve kötü amellerinin sonuçları ile uyarılmaktadırlar. Onlara davete karşı takındıkları ilgisiz ve sert tutumdan vazgeçmeleri tavsiye edilmektedir. Surenin sonunda ise onların "bela ve felaket" diye niteledikleri kimsenin onlara "bir rahmet" olarak geldiği söylenmektedir.

Mu’minun Suresi                                                                                  

Sure adını ilk ayetindeki "el-Mü'minûn" kelimesinden almaktadır. Özellikle ilk ayetlerinde kurtuluşa eren müminlerin ibadetlerinden, ahlâki yaşayışlarından ve nâil olacakları uhrevî nimetlerden bahsedildiği için sûre "el-Mü'minûn" adını almıştır. Surenin gerek üslûb, gerekse ele aldığı konu onun Risalet'in Mekke döneminin ortalarında indirildiğini ortaya koymaktadır. Ayetleri okurken, işkenceler daha henüz vahşet derecesine ulaşmamışsa da, Hz. Peygamber'le (s.a) Mekkeli kâfirler arasında çetin bir mücadelenin başlamış olduğunu seziyoruz. Sure'nin sahih rivayetlere göre Risalet'in ortalarında meydana gelen 'kıtlık' senesinde indiği anlaşılıyor. Öte yandan, Urve bin Zubeyr'den rivayet edilen bir hadise göre, surenin indiği günlerde İslâm'a girmiş olan Hz. Ömer (r.a) şöyle demiştir: "Bu sure indiğinde ben de Hz. Peygamber'in (s.a) yanındaydım ve onun durumunu gözlüyordum. Vahy hali bittiğinde Hz. Peygamber (s.a) şöyle buyurdular: "Şimdi bana on ayet geldi ki, onlara uyan kesinlikle Cennete girecektir." Sonra da Sure'nin başlangıç ayetlerini okudular."

Secde Suresi                                                                                      

 Sure, 15. ayette ifadesini bulan secde (teslimiyet ve acziyet ifadesi olarak yere kapanmak) teması münasebetiyle bu ismi almıştır. Surenin ana fikri insanların tevhid, ahiret ve risaletle ilgili şüphelerini gidermek ve onları bu üç hakikate davet etmektir. Mekke müşrikleri Rasûlullah'la (s.a.) özel olarak görüştükten sonra birbirlerine şöyle diyorlardı: "Bu adam acaip şeyler uyduruyor. Bazen ölümden sonrasına ait haberler veriyor ve şöyle diyor: "Toprak olduktan sonra hesab vermeye çağrılacaksınız, Cennet olacak, cehennem olacak..." Bazen şöyle diyor: "Yalnızca bir olan Allah ilahtır." Bazen de şunları söylüyor: "Size okuduğum bu sözler kendi sözlerim değil. Allah'ın kelamıdır. İşte ortaya attığı hep böyle acaip şeyler." Bu şüphe ve endişelere verilen cevap Sure'nin ana fikir ve temel konusunu oluşturmaktadır.

Tur Suresi                                                                                      

Adını, birinci âyette geçen ve üzerinde Hz. Musa'ya Tevrat'ın indiği, böylece onun ilâhi hitaba mazhar olduğu Tûr dağından almıştır. İlk bölümün konusu ahirettir. Zariyat Suresi'nde, ahiretin mümkün olduğu ve mutlaka meydana geleceğine ve ahiretin olmasının gerekliliğine deliller gösterilmişti... O bakımdan burada o deliller tekrarlanmamıştır. Fakat ahireti ispat eden birkaç gerçeğe ve işaretlere yemin edilerek bütün açıklığıyla şöyle buyurulmuştur: Hiç tereddüt ve şüphe olmasın ki, birgün kıyamet gözler önüne serilecek ve kimsede bu kopmayı önleme gücü olmayacaktır.Daha sonra da kıyamet kopunca onu yalanlıyanların akıbetlerinin ne olacağı, ona inanıp takva yolunu seçenlerin Allah tarafından nasıl mükafatlandırılacakları anlatılmaktadır. Bunu müteakip ikinci bölümde Hz. Peygamber'in (s.a) daveti karşısında Kureyş liderlerinin hareket tarzları tenkid edilmekte, kınanmaktadır. Onlar Peygamberimiz'e bazan sihirbaz, bazan deli bazan da şairdir diyerek halk tabakasını, getirdiği mesaja, yaptığı davete gönülden ilgi duymasınlar diye aleyhine kışkırtıyorlardı

Mülk suresi

Adını Allah’ın mülkünden yani insanlara kulaklar, gözler, gönüller verdiğinden almıştır. Yaratma kudretinin eşsizliği ifade edilir. Yüzbinlerce çeşit erzakla kainat doldurulmuştur. Allah rızıklandırmadığı sürece insanın yaşamını idame ettirmesi zordur. De ki bizim iman ettiğimiz ilah Rahmandır. Biz ona iman ettik ona dayandık. Kimin kesin bir yanlışlık içinde olduğunu yakında öğrenirsiniz.

Hakka suresi

Kesin gerçek vuku bulması kesin kıyamet demektir. O gün bütün yaptıklarınızla Allah’a arz olunur ve hiçbir şeyiniz gizli kalmaz diye belirtilmektedir. ‘yok yok gördüğünüz ve görmediğiniz bütün alemlere and olsun ki bu Kur’an pek kerim bir elçinin getirip okuduğu sözdür. O bir şairin sözü değildir. inanmanız ne d e az sizin! O bir kahinin sözü de değil. Ne de az düşünüyorsunuz. O alemlerin rabbinden indirilen bir derstir.

Mearic suresi

Adını 3. <ayetten almıştır. Yüceler yücesi dereceler ve makamlar s ahibi anlamına gelmektedir. Sure Mekke kafirlerinin ahireti inkarı ve hz. Peygamberi yalancı saymalarını reddetmeyi esas konu edinmiştir. O kafirlere ne oluyor ki sağdan soldan boyunlarını zuatarak seninle alay etmek maksadıyla koşuyorlar denilmektedir. Kafirler cennete girmek konusunda gövde gösterisi yaparak biz onları mutlaka geçeriz dediler. Ve bundan sonraki ayetlerde iman etmeden nasıl olur da cennete heveslenirler diye ifade edilmitr.

Nebe suresi

Sure adını 2. Ayette geçen nebe ul azimden almıştır. Bu da mühim haber anlamına gelmektedir. Bundan maksat ölümden sonraki hayattır. Cehennemin pusuda avını beklediğini belirtir. İşleri güçleri ayetleri yalan saymak olanları tespit eden vardır. O’nun huzurunda hiç kimse yoktur ağzını açacak. O gün rahmanın izin verdikleri dışındakiler asla konuşamazlar

Naziat suresi

Bedenlerinden ayrılan erdemli ruhların ruhlar alemine dönüşlerindeki çeşitli durmlarını tasvir etmektedir.

İnfitar suresi

Göklerin yarılıp parçalanması anlamına gelen infatarat fiilinden türemiştir.19 ayettir. Ahirette dünyadaki işlerin karşılığının görüleceği bildirilmektedir. ‘iyi ve hayırlı insanlar naim cennetinde nimetler içindedirler. Yoldan sapan kafirler ise ateştedirler. Onlar yalan saydıkları hesap günü oraya girerler. Hem oradan hiç ayrılmazlar. O din gününün hesap gününün ne olduğunu sen bilir misin? Evet bir daha söylüyorum din gününün ne olduğunu sen bilir misin? O kimsenin kimseye fayda veremeyeceği bir gün.’ Ayetleriyle ifade edilmiştir.

İnşikak suresi

Mekke de indirilmiştir ve 25 ayettir. Kıyamet günü ilk insandan sonuncusuna kadar bütün insanlar dirilecektir. Bütün yeryüzü dümdüz edilmek suretiyle ancak bu şekilde bütün insanlar tıka basa yere sığacaklardır. Rivayete göre her insan ancak kendi ayağını basacak kadar yer edinecektir. Kolay hesap kulun affedilmesidir. Ancak her kime hesap sorulursa helak oldu demektir.

Rum suresi

Surenin Bizansın İranlılara yenildiği 615 yılında nazil olduğu anlatılıyor. Gerek Müslümanların gerekse Rumların yeneceğini bildirmekte gaipten haber vermektedir. Ayrıca insanların bir derde düşüp her şeyi unutarak Allah’a yalvarması daha sonra Allah bolluğu tattırınca ortak koşuyorlar. Onların bir süre eğlendikleri daha sonra hakikatin gün ışığına çıkacağı bildirilmektedir.

Ankebut suresi

Bu surede miminlere zor gelirse hicret etmeleri hatırlatılmaktadır. ‘biz Mekke’yi güvenli emin bir belde yaptık. Hala mi batıla inanıp Allah’ın nimetlerini inkar edecekler. Uydurduğu yalanı Allah’a isnad edenlerden veya kendisine gelen hakikati yalan sayandan  daha zalim kim olabilir? Kafirleriçin cehennemdeyer mi yok . bizim uğrumuzda gayret gösterip mücahede edenlerre elbette muvaffakiyet yollarımızı gösteriririz. ‘ buyurulmaktadır.

Mutaffifin suresi

İşlerini dürüst yapmayanların, ölçüsüne tartısına hile karıştırmayan ların istikbaldeki kötü akıbetlerini, dürüst insanların ise önem ve kıymetini kendilerine verilecek mükafatı bildirir. Kafirlerin mühim günde dirirlip hesap vermeyeceklerini sanmaları vurgulanır. Ayetler okunduğunda bunlar eskilerin yaşamış insanarın masalları diyenlerdir.

Bakara suresi

Takriben inişi on yıla yayılan bir suredir.  Kur’an’ın en uzun suresi olup 286 ayettir. Sure bir mukaddime ve dört ana maksattan oluşur. Mukaddimede Kur’an’ın şanını görevini bildirir. ‘işte  o kitap şüphe yoktur onda rehberdir muttakilere’ .  Birinci maksatta tüm insanları İslama davet eder. ‘ey insanlar hem sizi hem de sizden öncekileri yaratan Rabbinize ibadet ediniz. Böyle yapmakla her türlü zarardan korunmayı ümit edebilirsiniz’ ifadesi birinci maksadı açıklar mahiyettedir.  Üçüncü maksat bu dinin ahkamını ayrıntılı olarak bildirir. Dödüncü maksat: bu hükümlerin yerine getirilmesini sağlayacak müeyyidelere yer verilir. sure adını bakara kıssasından almıştır. Musa kavmine bir sığır kesmelerini haber verince Rabbine yalvar nasıl bir sığır olacakmış bildir dediler. Musa da ne toprağı sürmek için çalıştırılmış, ne de sulamada çalıştırılmış olacak diyor. Sonra sığırı kestiler. İneğin bir parçasıyla o maktulün cesedine vurunca dirilmiştir. İşte Allah bunu nasıl dirilttiyse ölüleri de öyle diriltir.

Enfal suresi

Medine döneminin hicri ikinci yılında vaki olan bedir gazvesinden sonra indirilmiştir. 75 ayettir.  Adını ilk ayetinde geçen enfal yani ganimetler kelimesinden almıştır.  Bedir gazvesinden alınacak dersleri öğütler. Böylece Müslümanlara iman hicret dayanışma cihad savaş, savaş hukuku, anlaşmalar, ganimet, sabır ve sebat ciddiyet, disiplin tevekkül gibi konular hakkında bilgi verir.

Al-i imran suresi

Medine’ de indirilmiş olup 200 ayettir. 33. Ayetinde geçen al-i imran sureye adını vermiştir. İmran Hz. Meryem’in babasının adı olup peygamberlik ve hikmet ocaklarından olan bir ailenin esasıdır. Bu surenin hakim konusu bir ailenin temsil ettiği nübüvvettir.

Ahzab suresi

Medine de hicri 5. Yılın sonlarında nazil olmuştur. 73 ayettir. Birleşik düşman grupları(ahzab) veya  hendek savaşı bu sure-i şerefinin en çok yer ayırdığı bir konu olduğundan sure bu isimle adlandırılmştır. Peygambere karşı müminlerin davranışı, Kdınların  örtünmeleri, aile hayatı, gerçek müminlerin vasıgları münafıkların karakteristik davranışları anlatılır. İnsanın büyük emaneti yüklenip müminlerin buna sadık kaldıkları, münafık ve kafirlerin ise hıyanet ettikleri bildirilerek sure sonra erdirilir.

Mümtehine suresi

İmtihan eden kadın manasında kullanılır. Surenin esas konusu Müslümanlarla Müslüman olmayanların ilişkileri islam düşmanlarıyla dostluk kurmanın yasaklığı hakkındadır. Son kısımda İslam’ı kabul ettiğini belirtip Müslümanların saflarına girmek isteyen gayr-i müslim kadinların tespit etmek gayesiyle denenmeleri emredilmektedir.

Nisa suresi

Cahiliye döneminde haklarından mahrum bırakılan kadınlara tekrar haklarının verilmesini konu edinir. Medine de hicretin 6. Yılında nazil olmuştur. Kur’an’da Ey insanlar hitabı ile başlayan iki sureden  biri olup  ilk yarıdaki 4. Suredir. Nisa suresi Allah’ın hakları, bütün insanların kardeşliği, çocuklara, kadınlara, yetimlere, şefkat edip haklarının verşlmesi, mallarının korunması, evlenme, miras, namaz, cihad, n,zama uyma, ahiret istikbaline dikkat çekmektedir.

Zilzal suresi

Kıyametten hemen sonra gelecek olan depremden ve bütün ölülerin dirileceği konu edinir. Zerre ağırlığınca şer yapan onu bulur. Zerre ağırlığınca hayır yapan da onu bulur.

Hadid suresi

Sure Allaah’ın büyüklüğünü ve hak ve hakikat uğrunda fedakarlğın lüzumunu, İslama karşı çıkanların yenileceklerini açıklamaktadır.

Muhammed suresi

İman edip güzel ve makbul işler yapanlar ve Rableri tarafından gerçeğin ta kendisi olarak Muhammed’e indirilen vahye iman edenlerin günahlarını affolunacağı izah edilir. İman edenler: keşke savaş hakkında bir sure indirilse diyorlar. Fakat kalplerinde hastalık bulunanların boş gözle bakmalarına sebep olur.

Ra’d suresi

Gök gürlemesi anlamına gelen rad kelimesi bu sureye ad olmuştur. Dünyada küfür ve dalalet tasması , kıyamette de ateşten tasmalar takılacaktır. Tasma esir olmanın alametidir. Şaşılacak bir yanları da güzellik dururken kötülüğü çarçabucak istemeleridir.

Rahman suresi

Bu sure Allah’ın bu dünyada bahşettiği nimetleri ve öteki dünyada hazırladığı nimetlerden bahseder. Denizleri yaratan, suya kaldırma öxelliğini veren gemileri yapan insanlara zeka, güç veren Allah’tır.

İnsan suresi

Surenin temel konusu insanın kemale ermesi faziletli insanın başlıca vasıfları ve ahirette göreceği mükafatlardır. Bu kullar adadıkları sözde dururlar. Cennetlikler içeceklerini kendi iştahları ölçüsünde tayin ederler. Etraflarında ebedi cennet çocukları dolaşır durur.

Talak suresi

Bu surede boşanma, nafaka, çocuğa nezaret gibi aile hukukuyla ilgili konulara değinilmiştir.Allah herkesi sadece ona verdiği imkan nisbetinde yükümlü tutar. Allah sıkıntının ardından kolaylık ihsan eder.

Beyyine suresi

Adını ilk ayetinden (kesin ve açık delil) almıştır. Müminlerle kafirlerin ahiretteki durumlarını içerir. Ehl-i kitaptan olanlar ya da kafirler açık delil oolmadığı sürece inanmamaktadırlar. Onun tertemiz sayfalarını okuyan Allahın rasulüdür. O’nun tertemiz hayatı dinin en bariz kanıtıdır. Ümmi olmasına rağmen Kur’an verilmesi ve bedevi bir toplumda tarihin en büyük inkılabını gerçekleştirmesi, maneviyat, ahlak ve bilimde ilerleyen yüzlerce insan yetiştirmesi düşünülürse peygamberi tanımak için vesilelerin ne kadar fazla olduğu anlaşılır.

Haşr suresi

Haşir sevkiyat için bir yere toplanmak manasına gelir. Surenin bir kısmı Yahudilerin Medine’den çıkarılmalarını, münafıkların gizlice komplo kurmalarını konu edinmektedir.

Hac suresi

Bu sure önce kıyamet hallerini bildirmektedir. Hac suresi şu üç topluluğa hitap etmektedir. 1. Mekkeli müşriklerin inançlarındaki çelişkiler belirtilmiştir. 2. Tevhide inanmış fakat tehlikeye girmek istemeyen kararsız müminler tenkid edilmiş ve Allah rızasını kazanmanın kolay oolmadığı açıklanmıştır. 3.müminlere cihad izni verilmiş ve hakimiyet elde etmeleri halinde haiz olmaları gereken vasıflar bildirilmiştir.

Münafikun suresi

Münafıkların iki yüzlülüklerini, içlerinden müminlerin felaketlerini istedikleri halde onların yüzlerine gülmelerini bildirip müminleri uyarır.

Mücadele Suresi

Hakkını anlatıp savunan kadın manasına gelen mücadile sıfatı birinci ayetin konusundan almıştır. Kadınlara uygulanan zıhar adında zulmü kaldırdıktan sonra münafıkların kötülük yapmak için oluşturduğu kulisleri kıamaktadır.

Hucurat suresi

Hucurat odalar manasına gelir. Allah’ın dinine rasulüne, küskünlerin arasını bulmmaya, alay ve hakaret etmemeye, gizli halleri araştırmamaya, ırkçılıktan kaçınmaya, ihlasa önem vermeye dair ayetler ihtiva eder.

Tahrim suresi

Allah-u Teala burada bir takım aile sırlarını yaymanın doğrul olmadığını hatırlatmıştır.

Teğabun suresi

Teğabun büyük duruşmanın olduğu kıyametin eş anlamlısı olarak kullanılmıştır. Kainat gibi insanın da bir amacının olduğu dolayısıyla insanın iradesini iyi kullanması gerektiği izah edilmiştir.

Saff suresi

Surenin asıl konusu gerçeğe iman edip o uğurda mücahedeyi teşvik etmektir. İnsanlığın üç büyük peygamberi olan İsa aleyhisselam, Musa aleyhisselam ve Muhammed aleyhisselamın nübüvvetine, risaletine işaret edilmiştir.

Cuma suresi

11 ayetten oluşmaktadır. Medine de inmiştir. Adını Cuma namazının farz kılınmasıyla ilgili olan 9. Ayetten almıştır. Son peygamberin evrensel risaletinin insanları arındırmasına ve İslamın bütün insanlığı kucaklayan ahireti ve tüm dünyayı kapsayan ibadet telakkisine değinilir.

Fetih suresi

Birinci kısımda Hudeybiye antlaşmasıdan bahsedilmiştir. İkinci kısımda münafıkların davranışlarına üçüncü kısımda Müslümanlara vaadedilen zaferlerden ve son  kısımda ise örnek İslam cemaatinin başlıca vasıflarını ele alır.

Maide suresi

Hudeybiye antlaşmasından sonra nazil olmaa başlamıştır. İhtiva ettiği birçok konudan biri olan ve yemek sofrası manasına gelen maide sureye isim olmuştur. Kur’an indirildiğinde haramlar çok olduğundan o alışkanlıkla Hz. Peygamberden adeta bir helal listesi istediler. Kur’an aksini yaparak sadece mahdut haramları sıralayıp gerisinin mübah olduğunu bildirmekle bir inkılap yapmıştır.

Tevbe suresi

Tevbe ilişiği kesmek, ültimatom, ihtar anlamlarına gelir. Başında besmele yazılı olmayan tek suredir. Sebebi Hz. Peygamberin böyle yapmış olmasıdır. Bu surenin en önemli konuları, müşrikler ve ehli kitaba uygulanacak hükümler ile Hz. Peygamberin Bizans ordusuna karşı çıktığı tebük seferi esnasında Müslümanların halet-i ruhiyelerini ortaya koymaktır. Münafıkların mescid-i dırar kurmalarıdan bahseder. Ayrıca Allah’ın insanlara Rasul göndermekle bahşettiği lütuftan da bahseder.

Nasr suresi

Nasr= zafer demektir. Allah rasulünün ttebliğinin gayesine ulaştığını dolayısıyla dünyadaki görevinin tamamlanıp Yüce dosta (refik-i A’laya) dönme zamanının geldiğini beyan buyurur. İbn Abbas : Rasulullahın görevinin tamamlanıp ecelinin yaklaştığını bildiriyor , demiştir.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 


0 Yorum - Yorum Yaz
Ders Malzemeleri
Lütfen Kopyalamayınız!
2021-2022 Arşivi
2020-2021 Arşivi
2019-2020 Arşivi
2018-2019 Arşivi
2017-2018 Arşivi
2016-2017 Arşivi
2015-2016 Arşivi
2014-2015 Arşivi
2013-2014 Arşivi